Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
ALLAH’I ANMAK UNUTMAMAK
MEHMET BAŞTÜRK HAZIRLAMIŞTIR Mehmet__basturkæhotmail.com Facebook TC Mehmet Baştürk
2
Zikir, hatırlayıp anmak demektir. Zıddı ise unutmak demektir
Zikir, hatırlayıp anmak demektir. Zıddı ise unutmak demektir. İnsan Allah’ı ya diliyle zikreder; Kur’an okumak, dua etmek, Allah Teâlâ’yı güzel isimleriyle anmak gibi; ya kalbiyle zikreder; Allah Teâlâ’nın varlığını gösteren delilleri, yani kainatı ve Kuran’da sözü edilen her şeyi düşünmek gibi; yahut bedeniyle zikreder; namaz başta olmak üzere bedenle yapılması gereken bütün görevleri yapmak gibi. Her ne suretle olursa olsun Allah’ı zikretmek en değerli ibadettir Zikir bütün ibadetlerin özüdür ve bu özün özü de Kur’ân-ı Kerim’dir. Zikrullah, kurbet helezonunda bir seyahattir; dil, duygu, gönül bir koro teşkil edip de Allah’ı anmaya durdu mu insan bir anda kendini sırlı bir asansör içinde bulur ve bir lahzada ruhların uçuşup durduğu iklime ulaşır.
3
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادٖى عَنّٖى فَاِنّٖى قَرٖيبٌ اُجٖيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجٖيبُوا لٖى وَلْيُؤْمِنُوا بٖى لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ “Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. “ Bakara, 2/186
4
وَعنْهُ قَالَ : سمِعْتُ رسُول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : « الدُّنْيَا ملْعُونَةٌ ، ملْعُونٌ ما فِيهَا، إلاَّ ذِكرَ اللَّه تَعَالى ، وما والاَهُ ، وعَالماً ، أوْ مُتَعلِّماً » Yine Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allah'ı zikretmek ve O'na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek isteyen öğrenci bundan müstesnadır." Tirmizî, Zühd 14. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 3; Riyazüs-salihin, H.N. 1387
5
وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ “Sabah akşam tevazu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gafillerden olma!” Araf suresi (7), 205 Bu ayet-i kerime Allah Teâlâ’yı nasıl zikretmemiz gerektiğini hatırlatmakta ve bize dua ve zikir edebini öğretmektedir. Dua edecek veya zikredecek kimsenin önce sessiz ve sakin olması gerekir. Bu hâl insanın riya ve gösterişten uzaklaşmasını sağlar. Sonra kul, Rabbinin büyüklüğü karşısında kendi zayıflığını ve güçsüzlüğünü düşünerek mütevazi olmaya gayret etmelidir. Saltanatı sonsuz bir kudretin huzurunda bulunduğunu hatırlayarak içinde bir korku ve ürperiş hissetmeye çalışmalıdır. Sadece kendisinin işiteceği bir sesle dua ve zikretmelidir. Bu hâl düşüncede yoğunlaşmayı sağlar. Sabahın ve akşamın, özellikle gecenin sakin ve huzurlu saatleri ibadet ve zikir için en uygun zamanlardır. Bu bereketli zamanların kıymetini bilmeli, onları boşa geçiren gafillerden olmamalıdır.
6
وعَنْ أبي مالكٍ الأشْعَرِيِّ رضي اللَّه عنْهُ قال : قال رسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : «الطُّهُورُ شَطْرُ الإيمان ، والحمدُ للَّهِ تَمْلأُ المِيْزانَ ، وسُبْحَانَ اللَّهِ والحمْدُ للَّه تمْلآنِ أو تَمْلأُ ما بَيْنَ السَّمَواتِ والأرْضِ » Ebu Malik el-Eş’ari (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Temizlik imanın yarısıdır. el-Hamdü lillah duası mizanı, sübhanallahi ve’l-hamdü lillahi zikri ise yer ile göklerin arasını sevap ile doldurur.” Müslim, Taharet 1. Riyazüs salihin H.N. 1416
7
Kur’an’da, insanın Allah’la ilişkisinde “unutma” fiili üç biçimde geçiyor.:
1) İnsan’ın Allah’ı unutması... 2) Allah’ın insanı unutması... 3) Allah’ın insana kendi kendini unutturması... Bu konuda şu iki ayeti okuyalım: وَلَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰیهُمْ اَنْفُسَهُمْ اُولٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.” Haşr, 59/19
8
Elmalılı M. Hamdi Yazır, Haşr Suresi (19)’ndeki “Allah’ı unutanlar” la ilgili ayetin tefsirini yaparken “Allah’tan korkmaz, hukukunu tanımaz ve O’nun sonsuz korumasından yardım dilemez olmuşlardır” yorumunu yapıyor. Elmalılı Hamdi merhum “Allah’ın kendi kendilerine unutturduğu” insanları da şöyle tasvir ediyor: “Sarhoş gibi ne yaptıklarını bilmezler. İnsan nefsinin, beşer hukukunun kıymetini anlamaz, adi şeylere tapar ve insanlığını zelil ederler. Ayrıca kendilerini kurtaracak hayır ve hasenatı düşünmez, azaptan koruyacak işler yapmaz, ve yarın için bir şeyler hazırlamazlar... İnsanın kendisini hissetmesi (bilinç) fıtri olduğu için şuurdan, şuurun hukukundan ve onun Allah’a bakan yönünden gaflet edenlerin fıtratı bozulmuş kimseler olduklarına tembih için unutmak ile ifade edilmiştir.” Özetle Elmalılı, “Allah’ın kendilerini kendilerine unutturduğu” insanları, varlık şuuru silinmiş insanlar olarak değerlendiriyor. Belki de “unutma” fiilinde insana yönelik en büyük tehdidi ihtiva eden boyut Allah’ın insana aynı ile mukabele etmesidir. Yani “madem unutuyorsun...” diye başlayarak insanın ilahi alakanın en uzağına düşürülmesidir. Aslında bu, bir anlamda insanın şah damarının kesilmesinden farksızdır. İnsanın Allah tarafından yok farz edilmesi herhalde nasipsizliğin, mahrumiyet ve mahkumiyetin en büyüğü olsa gerektir.
9
Allah’ı unutma vakıası, İslam literatüründe nisyan ve gaflet kavramları ile açıklanır. Kişi Allah’ı bir kez unutmaya görsün, buna mukabil Allah da o kulunu unutmuş gibi yapıyor ve aynı zamanda o kişiye kendi nefsini de unutturuyor. Bir kimsenin kendini unutmasına şuursuzlaşma/bilinçsizleşme ve kendisine yabancılaşma sonucuna yol açıyor. Kendisine yabancılaşmış bir insan, insan olması hasebiyle sahip olduğu değerden, Allah’ın kendisine verdiği nimetlerden habersizdir. Kendine yabancılaşmış bir insan, Allah’ın yaratılışta lütfettiği temiz ve İslam’a elverişli fıtratın aksine bir kişilik geliştirir. Kendine has kişiliği ve fikri olmayan böylesi kimselerin işi gücü özenti ve taklittir. Böylesi kimselerden sadece bir grubun, takımın fanatik taraftarı olur. Paraları varsa, iyi müşteridirler, satın alıp tüketirler fakat değer üretebilecek bir yetenekten yoksundurlar.
10
Unutmanın çeşitli sebepleri vardır:
a) Hafıza zayıflığı, b) Fazla meşguliyet, c) Haramlarla iştigal d) Konuyu önemsememe. Unutkanlık bir zafiyettir. Bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah için böyle bir zafiyet söz konusu olamayacağına göre Allah’ın unutması mecazidir. Allah’ın kulunu unutması, rahmetini kesmesi, himayesinden ve değerli kullar listesinden onu çıkarması şeklinde anlaşılmalıdır. Kuran’da, insanla ilgili unutma fiilinin bir de “Hesap Gününü unutma” biçiminde zikredildiğine tanık olmaktayız. وَقٖيلَ الْيَوْمَ نَنْسٰیكُمْ كَمَا نَسٖيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَا وَمَاْوٰیكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِرٖينَ Onlara şöyle denir: "Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi, bu gün biz de sizi unutuyoruz. Barınağınız ateştir. Yardımcılarınız da yoktur." Casiye, 45/34
11
اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَاَنْسٰیهُمْ ذِكْرَ اللّٰهِ
İnsanoğlu, “bir gün” Allah’la buluşacağına dair bilinç aşınmasına uğramıştır. “Halik”ı unuttuğu için varlığının anlamını yitirmiş, “Rezzak”tan koptuğu için Karunlaşmış, “malik’ül mülk”ten koptuğu için Firavunlaşmış , “Rabbül Alemi”nden koptuğu için kendinde tanrısal güçler vehmetmiş... “Basir’i unuttuğu için küçük dünyasında fark edilmeyeceğini düşündüğü suçlar işlemiş, “Hakim”i unuttuğu için yargısız dünya düşleri kurmuş... Şeytana uyup günahlara dalınca, Şeytan da kendine tabi olana Allah’ı unutturuyor: اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَاَنْسٰیهُمْ ذِكْرَ اللّٰهِ “Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah'ı anmayı unutturmuştur…”
12
Resul-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu:
- "Her namazın ardından otuz üçer defa Allah’ı tesbih eder, O’na hamdeder ve tekbir getirirsiniz.” Sahabeler bu zikirleri nasıl okuyacaklarını sorunca Resul-i Ekrem şöyle buyurdu: “Her birinden otuz üçer defa olmak üzere sübhanallah, elhamdülillah, Allahü ekber, dersiniz." Birkaç gün sonra fakir muhacirler Resûlüllah (s.a.v.) tekrar gelerek: - Zengin kardeşlerimiz bizim yaptığımız zikirleri duymuşlar. Aynını onlar da yapıyorlar, dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: - "Ne yapalım! Artık bu Allah'ın bir lütfüdür, Allah lutfunu dilediğine verir." Müslim, Mesacid .Namaz, zatında potansiyel olarak hatırlatıcı bir güce sahiptir. Kur'ân-ı Kerim, "ve; Beni hatırlamak için namaz kıl" (Taha, 20/14) ayetiyle bu hakikati hatırlatır. Evet, ayette de ifade edildiği gibi hatırlama (zikir) ile namaz arasında sıkı bir münasebet vardır. Namazın bu ölçüdeki öneminden ötürü Kuıan'da Allah (c.c), günde beş vakit namazı sık sık vurgulamıştır.
13
sonuç 1. Efendimizin büyük sevaplar vaat ederek tavsiye buyurduğu bu zikri her namazdan sonra söylemeye gayret etmelidir. 2. Dünyayı hayır yarışlarının yapıldığı bir alan olarak görmeli ve bu yarışta ön sırada bulunma azmiyle ömrü değerlendirmelidir. 3. Allah Teâlâ’nın bazı insanlara daha fazla sevap kazanma imkânı vermesi, O’nun bir lütfü ve ihsanı ve sadece kendisinin bileceği bir iştir. 4 Emir ve yasakları ciddî bir duyarlılıkla hayata taşıyıp yaşamak, her emir ve her yasakla kendisine yapılan teklifleri vicdanında hissederek, iştiyakla emirlerin ifasına koşmak ve derin bir mesuliyet şuuruyla yasaklardan kaçınmak da bedenî zikir
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.