Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
FRAGMAN ses düğmesini açabilirsiniz
2
THE END film: düş hekimi yalçın ergir
4
20 Ocak 1993’te muhteşem film bitti.
UNICEF’in büyükelçisi Audrey Hepburn, bütün aç çocukları doyuramadan yaşama veda etti.
5
oysa bu filmin göremediğim bir de başı vardı
6
Rengarenk alışveriş merkezinde, yürüyen merdivenlerin basamağındaydım.
Saat satan dükkanın vitrinindeki saat reklamında onun, Audrey Hepburn’un, ‘Tiffany’de Kahvaltı’ filminden bir fotoğrafı duruyordu ve büyük bir hata yapıp merdivenlerden ikişer üçer geri atlamıştım; vitrine dayanmış fotoğrafa bakıyordum. Zaman, mekan kavramlarım yok olmuştu; ‘Tiffany’de Kahvaltı’daydım.
7
Sabaha kadar daktiloyla yazı yazmış bir yazardım; güneş doğuyordu ve sabahın o erken saatinde New York’un bomboş 5. Bulvarı’ndaki ünlü mücevher mağazası Tiffany’nin vitrininin önündeydim. Yanımda bir taksi durmuştu. İçinden siyah gözlüğü, siyah uzun eldivenleriyle yoksul Holly Golightly (Audrey Hepburn) inmiş, yanıma gelip beni hiç görmeden vitrine bakıyor, bir yandan da elindeki kesekağıdından poğaçasını çıkartmış, kağıt bardaktaki kahvesiyle kahvaltısını yapıyordu.
8
Biliyordum olacakları, biliyordum dinleyeceklerimi.
Daktilomla yazı yazmaya çalışırken nasıl gitarıyla kendisi için bestelenmiş Moon River’ı söyleyeceğini. Ben bu filmi görmüştüm, bir dönemin sonuna yetişebilmiştim. Biliyordum başıma gelecekleri, biliyordum hissedeceklerimi, biliyordum nasıl aşkın ateşine düşeceğimi. O, kuğu gibi boynuyla beni hiç görmeden vitrine bakıyor; ben, o kuğu gibi boynuyla beni hiç görmeden vitrine bakışına bakıyordum.
9
O, Roma Tatili filmindeki prenses 'Anya Smith', ben de küçük motorlu gazeteci Joe’ydum.
Bir prensesin tutsak yaşamından sıkılmış, saçlarını kestirmiş, Roma’da kayıplara karışmıştı. O zaman da ona aşık olmuş, Roma merdivenlerinde aşkıyla yanıp tutuşmuştum...
10
O; öperken ıslanan yanakların, saf kucaklaşmaların, ‘sonsuza kadar’ın, sadakatın, kendini adamanın, hesapsız paylaşmanın kadınıydı. Masumiyetin ta kendisi; ‘önce sevgi - sonra gerisi’ydi. Paha biçilmez bir dönemin, iki kişilik aşkların simgesiydi.
11
Saatin kaç olduğundan habersiz,
saat satan bir dükkanın önündeydik ve birazdan yine aşık olacak ve birazdan yine yolu şaşıracaktık.
12
Derken fragman bitti. ‘Pek yakında’ değil, ‘gelecek’ değil; ‘geçmiş film’ sona erdi.
13
alışverişin korkunç sesi yükseldi. Siyah beyaz bir dönem geçmiş,
Işıklar yandı; alışverişin korkunç sesi yükseldi. Siyah beyaz bir dönem geçmiş, merdivende yürüyenler başka diyarlara gitmişti. Rengarenk alışveriş merkezinde, yürüyen merdivenlerin başındaydım. Yukarıya çıkmalı; kesekağıdında iki poğaca, kağıt bardakta iki kahve almalı, siyah beyaz bir mücevhere bakarak kahvaltı yapmalıydım... düş hekimi yalçın ergir Moon River - Audrey Hepburn’un sesinden ‘Breakfast at Tiffany’s’ filminden
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.