Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

BİYOKİMYA Yrd. Doç. Dr. Serpil SAVCI.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "BİYOKİMYA Yrd. Doç. Dr. Serpil SAVCI."— Sunum transkripti:

1 BİYOKİMYA Yrd. Doç. Dr. Serpil SAVCI

2 PROTEİNLER Hücreler 20 aminoasidin farklı kombinasyonlar ve farklı dizinler halinde birleşmesiyle çok sayıda farklı özellik ve aktivite gösteren proteinler yapabilmektedir. Farklı organizmalar bu yapısal parçalardan enzimler, hormonlar, antikorlar, taşıyıcılar, kas, gözün lens proteini, tüyler, örümcek ağları, süt proteini, antibiyotikler, mantar zehirleri ve diğer sayısız farklı biyolojik aktiviteye sahip ürünler yapabilmektedir. Bu protein ürünlerinden enzimler çok çeşit ve özelliktedir. Hemen hemen tüm hücresel tepkimeler enzimler tarafından katalizlenir.

3 AMİNO ASİTLER Proteinlerin yapı taşı
Proteinlerin üç boyutlu yapısını belirler İstisnalar haricinde tüm proteinler 20 farklı amino asitten meydana gelir. İlk defa 1806 yılında Asparagus (kuş konmaz) bitkisinden asparajin amino asid keşfedilmiş 1820 yılında glisin Glutamik asid Treonin 1938 yılında (en son olarak)

4 PROTEİNLERİN TERSİYER YAPISI
Doğal durumda her bir protein molekülü üç boyutlu yapı göstermektedir. Proteinler ancak bu özel yapıları sayesinde ödevini yapabilmektedir.

5 PROTEİNLERİN TERSİYER YAPISI
Proteinleri tersiyer yapılarında dayanıklı tutmaya yarayan bir takım bağlar bulunmaktadır. Bu bağlar. Hidrojen Bağları Disülfit Bağları İyonik Bağlar ve Elektrostatik Etkileşimler Van der Waal’s Kuvvetleri Non-polar Yan Zincir Etkileşimleri

6 PROTEİNLERİN TERSİYER YAPISI
Hidrojen Bağları, iki amino asit arasında meydana gelmektedir. Bir amino asitin amino azotu hidrojeni ile (-NH) diğer amino asitin karbonil oksijeni (-C=O) arasında hidrojen bağı oluşmaktadır. İki sistein amino asiti arasında bir disülfit bağı oluşarak iki kükürt birbirine bağlanmaktadır.

7 PROTEİNLERİN TERSİYER YAPISI
Hidrokarbon yan grubu taşıyan aminoasitler, örneğin leusin, valin ve fenilalanin arasında meydana gelen non-polar bağlar, proteinlerin tersiyer yapılarının kuvvetlenmesine katılmaktadır. Van der Waals kuvvetleri de yine hidrokarbon yan grupları arasında oluşmaktadır.

8 PROTEİNLERİN KUATERNER YAPISI
Bazı proteinler tersiyer yapı kazandıktan sonra iki veya daha fazla polipeptit zinciri bir araya gelerek daha ileri bir yapısal organizasyona gitmektedir. Bu ortak yapıda bulunan her bir protein birimine subünite veya monomer adı verilmektedir. Pek çok protein ancak bu ortak yapıyı kazandıktan sonra fonksiyonel hale gelmektedir.

9 PROTEİNLERİN KUATERNER YAPISI
Eğer çeşitli etkenlerle bu ortak yapıyı bozup proteini subünitelerine ayıracak olursak protein fonksiyonunu yapamaz hale gelecektir. İşte iki ya da daha fazla subünitenin bir araya gelerek özel bir şekilde organize olması ile dördüncü yapı özellikleri ortaya çıkar ki, bu yapıya proteinlerde kuaterner yapı adı verilir.

10 KUATERNER YAPI GÖSTEREN PROTEİNLER
İnsülin Alkol Dehidrogenaz Histidin Dekarboksilaz Fumaraz Üreaz Glutamin Sentetaz

11 YAPISI BİLİNEN BAZI PROTEİNLER
Proteinleri üç boyutlu yapılarına göre iki sınıfa ayırabiliriz: Fibriller yapıda olan proteinler Globular yapıda olan proteinler

12 PROTEİNLERİN ÜÇ BOYUTLU YAPISI

13 FİBRİLLER YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Fibriller proteinlerde, polipeptit zinciri bir eksen doğrultusunda helezonlar yaparak veya tabakalar oluşturarak uzun fibriller bir yapı oluşturmaktadır. Yapıları globular proteinlere göre daha basittir. Fibriller proteinler daha dayanıklı suda ve seyreltik tuz solüsyonlarında çözünmezler

14 FİBRİLLER YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Yüksek organizasyonlu hayvanların bağ dokusunun temel yapısal elementleridir. Kemik dokusu matrixinde kollojen proteini, saç, boynuz, tırnak, deri ve tüylerin yapısında α-keratin ve elastik bağ dokusu yapısında elastin bulunmaktadır.

15 FİBRİLLER YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Fibriller proteinler iki ana sınıfa ayrılmaktadır: Keratinler Kollajenler

16 FİBRİLLER YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Keratinler Fibriller yapıda Sulu ortamda çözünmeyen Hayvan derilerinin ektodermal hücrelerinden elde edilen proteindir

17 FİBRİLLER YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Keratinler iki sınıfa ayrılırlar: α-Keratinler Β-Keratinler

18 FİBRİLLER YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Kollajenler Α-Heliks yapısına sahiptirler Yüksek organizasyonlu hayvanların toplam vücut proteinlerinin 1/3’ünü kollajenler oluşturur.

19 FİBRİLLER YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Kollajen fibrillerin çözünür olmaması nedeniyle izole edilmesi son yıllara kadar mümkün olmamıştır bu nedenle de yapılarının nasıl olduğu uzun süre anlaşılamamıştır. Kollajenlerin yapısında % 35 oranında glisin, % 11 oranında ise alanin bulunmaktadır.

20 FİBRİLLER YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Elastin Bağ dokularının pek çoğunda eklemlerde ve elastik fibrillerde ana yapısal element olarak bulunmaktadır.

21 FİBRİLLER YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Sklerotin Böceklerin dış iskeletinde yer almaktadır. Elastik özelliğe sahip bir proteindir

22

23 GLOBULAR YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Globular proteinlerde polipeptit zinciri globular şekilde veya küresel şekilde sıkıca katlanmalar göstererek kompakt bir yapı oluşturmaktadır. Pek çok globular protein sulu ortamlarda çözünmektedir. Genellikle hücrenin hareket eden ve dinamik fonksiyon gösteren proteinleri globular yapıdadır.

24 GLOBULAR YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Günümüzde bilinen 2000 enzimin hemen hepsi, pek çok hormon, transport ödevi gören pek çok protein ve hemoglobin globular yapıdadır.

25 GLOBULAR YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Bazı proteinler de bu iki yapı arasında ve bir geçiş noktasında yer almaktadır. Yani kısmen globular kısmen fibriller yapı göstermektedir. Bunlar çubuğa benzer şekilleri ile fibriller proteinleri hatırlatmakta, fakat sulu tuz çözeltilerinde çözünmeleri ile de Globular protein özelliği göstermektedir.

26 GLOBULAR YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Globular proteinler fibriller proteinlere göre daha karmaşık yapı göstermektedir. Globular proteinlerinde polipeptit zincirleri çeşitli şekilde kıvrılma ve katlanmalar yaparak sıkı küresel üç boyutlu bir yapı oluşturmuş ve çok sayıda biyolojik aktiviteyi yapmak üzere özelleşmişlerdir.

27 GLOBULAR YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Miyoglobin 153 aminoasitten oluşmuş, tek polipeptit zincirine sahip ve ortalama olarak dalton gibi küçük molekül ağırlığına sahip globular yapıda bir proteindir.

28 GLOBULAR YAPIDA OLAN PROTEİNLER
Miyoglobin moleküllerinin özellikleri Molekül sıkı yapılıdır. Molekül içinde sadece 4 mol suyun girebileceği kadar yer bulunmaktadır. Molekül içinde valin, leusin, methionin ve fenilalanin gibi non-polar amino asitler yer almaktadır.Amino asitlerin polar R grupları ise molekülün dışa bakan yüzeyinde yer almıştır. Albumin ve plazma globulünleri de globular yapı gösteren proteinlerdir.

29 PROTEİNLERİN DENATURASYONU VE RENATURASYONU
Üç boyutlu bir yapıya sahip olan biyolojik bakımdan aktif olan proteinlere yapısı bozunmamış anlamında doğal proteinler adı verilmektedir. Peptit bağları koparılmadan bir proteinin üç boyutlu yapısının bozulmasına ve aktivitenin kaybolması olayına denaturasyon adı verilmektedir.

30 PROTEİNLERİN DENATURASYONU VE RENATURASYONU

31 PROTEİNLERİN DENATURASYONU VE RENATURASYONU
Bir proteinde biyolojik aktivitenin bozulması ve çözünürlüğün değişmesi, denaturasyon için bir kriter olarak kabul edilmektedir.

32 PROTEİNLERİN DENATURASYONU VE RENATURASYONU
Proteinler genellikle aşağıdaki koşullar altında denature olmaktadır: > C <pH 4 ve >pH 10 Alkol aseton ve eter gibi organik çözücülerle ve üre β-merkoptoetanol ve guanidin HCl gibi bileşiklerle muamele edildiklerinde

33 PROTEİNLERİN DENATURASYONU VE RENATURASYONU
Eğer protein kuaterner bir yapıya sahipse, denaturasyon koşulları altında iki türlü değişme ortaya çıkmaktadır: Proteinlerin alt birimleri birbirinden ayrılmaktadır Her bir alt birimin ve tersiyer yapıya sahip tek polipeptit zincirlerinin konformasyonu (üç boyutlu yapısı) bozularak tesadüfi kıvrılmalar ve bükülmeler meydana gelmektedir.

34 PROTEİNLERİN DENATURASYONU VE RENATURASYONU
Denaturasyon eğer ılımlı koşullarda gerçekleştirilmiş ise bazen kuaterner yapıya sahip proteinlerin sadece alt birimleri birbirinden ayrılmakta fakat tersiyer yapıları bozulmamaktadır. Örneğin hemoglobin tuz solusyonları ile etkileşmeye bırakıldığı zaman molekül yarıya bölünmektedir. Fakat diyaliz ile tuz ortamdan uzaklaştırılınca molekülün iki yarısı tekrar bir araya gelerek protein fonksiyonel hale dönüşmektedir.

35 PROTEİNLERİN DENATURASYONU VE RENATURASYONU
Daha ekstrem koşullarda denaturasyon uygulanacak olursa, denaturasyon ya reversible olarak veya irreversible olarak ortaya çıkmaktadır. Oligomer proteinlerin analizinde bir deterjan olan ve genellikle denature edici bir ayraç olarak sodium dodesil sülfat (SDS) kullanılmaktadır

36 PROTEİNLERİN DENATURASYONU VE RENATURASYONU
Proteinler, bozulmuş durumda iken tekrar üç boyutlu yapılarını kazanmaları ve yeniden biyolojik aktivite göstermeleri olayına ise renaturasyon adı verilmektedir.

37 KARBONHİDRATLAR

38 KARBONHİDRATLAR Canlıda bulunan organik moleküllerin 3. büyük grubu
Doğada en bol olarak rastlanan maddelerden biri Basit şeker halinde bulundukları gibi, pek çok organik ve inorganik bileşiklere bağlanarak komplex yapılar da oluşturmaktadır

39 KARBONHİDRATLAR Basit şekerler diğer basit şekerlere bağlanarak, nişasta, selluloz, glikojen ve inülin gibi polisakkaritleri oluşturmaktadır. Basit şekerler aynı zamanda purin, pirimidin ve fosfatlara bağlanarak nükleik asitleri, proteinlere bağlanarak glikoproteinleri, lipidlere bağlanarak glikolipidleri veya çeşitli alkollere bağlanarak glikozitleri ve diğer organik gruplara ve sülfatlara bağlanarak mukopolisakkaritleri ve diğer karbonhidrat türevlerini oluşturmaktadırlar.

40 KARBONHİDRATLAR Karbonhidratlar canlılarda çok çeşitli amaçlar için kullanılmaktadırlar. Örneğin glokoz ve glikojen halinde hayvanların enerji kaynaklarının en önemlilerinden birini teşkil etmektedirler.

41 KARBONHİDRATLAR Bitkilerde fotosentez neticesinde oluşan nişasta depo edilerek enerji kaynağı olarak rol oynamaktadır. Karmaşık yapılı polimerler halinde mikroorganizmaların koruyucu hücre duvarı yapısında bulunmaktadırlar.

42 KARBONHİDRATLAR Selluloz ise bitkilerin odunsu ve fibriller dokularının ve hücre duvarının en önemli ekstra sellular yapısal komponentidir. Glikozun metabolize edilmesi ile pek çok biyolojik molekülün biyosentezinde öncül madde olarak kullanılan ara metabolitler ortaya çıkmaktadır.

43 KARBONHİDRATLAR Glikozun yıkım ürünlerinden sentezlenen bileşikler:
Purin ve Pirimidinler Bazı amino asitler Porfirinler Kolesterol ve kolesterol türevleri Mukopolisakkaritler Gliserol ve yağ asitleri Süt şekeri laktozu Askorbik asit Krebs siklusu ara bileşikleri

44 KARBONHİDRATLAR Karbonhidratları diğer adı ile sakkaritleri, en basit anlamda polihidroksi aldehit ve ketonlar veya bunların türevleri olarak tanımlayabiliriz. Karbon, hidrojen ve oksijenden meydana gelmiştir. Hidrojen ve oksijen suyun yapısında bulunduğu oranda karbonhidrat yapısında yer almaktadır

45 KARBONHİDRATLAR

46 KARBONHİDRATLAR Basit karbonhidratlar, genel anlamda şekerler olarak adlandırılmaktadır ve belirli bir kristal yapısına sahip olup suda çözünmektedir. Şekerler adlandırılırken karbonhidratın ana yapısı sonuna OZ (OSE) eki getirilir ve şekerin adı belirlenir.

47 KARBONHİDRATLAR 6 karbonlu bir şeker, heksoz 5 karbonlu şeker pentoz
Aldehit grubuna sahip olan bir şeker, aldoz Keton grubuna sahip olan şeker ketoz

48 KARBONHİDRATLARIN SINIFLANDIRILMASI
Yapılarında bulunan karbon atomu sayılarına göre Yapılarında bulunan basit şeker sayısına göre Yapılarında bulunan aldehit ve keton grubuna göre

49 KARBONHİDRATLAR 1) Basit şekerler karbon atomu sayısının artışına göre bir sınıflandırmaya tabi tutulurlar: İki karbonlu şekerlere diozlar (ör: glukolaldehit)

50 KARBONHİDRATLAR Üç karbonlu şekerlere trioz (ör: gliseraldehit ve dihidroksiaseton) Dört karbonlu şekerlere tetrozlar (ör: eritroz treoz ve eritruloz) Beş karbonlu şekerlere pentozlar (ör: riboz, ribuloz, deoksiriboz, ksiluloz) Altı karbonlu şekerlere heksozlar (glukoz, galaktoz, fruktoz) Yedi karbonlu şekerlere heptozlar (ör:sedoheptuloz)

51 KARBONHİDRATLAR 2) Basit şeker ünite sayısına göre Monosakkaritler
Disakkaritler Oligosakkaritler Polisakkaritler

52 MONOSAKKARİTLER Daha basit şekerlere hidrolize edilemeyen karbonhidratlara monosakkaritler denir. Tek bir polihidroksi aldehit ve keton ünitesi ihtiva eden karbonhidratlara monosakkarit veya basit şeker adı verilir.

53 MONOSAKKARİTLER Glukoz Fruktoz Riboz Deoksiriboz Gliselaldehit
Dihidroksiaseton

54 MONOSAKKARİTLER

55

56 DİSAKKARİTLER İki monosakkaritin birbirine glikozidik bir bağ ile bağlanması sonucu oluşmuşlardır.

57 DİSAKKARİTLER Sükroz Maltoz Laktoz Trehaloz

58 DİSAKKARİTLER Sükroz Glukoz ve fruktozdan oluşmuştur. Mutfak şekeri olup şeker kamışı ve şeker pancarından elde edilir.

59 DİSAKKARİTLER 2) Maltoz
İki molekül glukozun birbirine bağlanması sonucu oluşmuştur. Nişastanın yakılması ile ortaya çıkmaktadır.

60 DİSAKKARİTLER 3) Laktoz Glukoz ve galaktozun birbirine
bağlanması sonucu oluşmuştur. Laktoz süt şekeri olarak bilinmektedir ve doğal sütte bulunmaktadır.

61 LAKTOZ

62 DİSAKKARİTLER 4) Trehaloz
İki glukoz ünitesinden meydana gelmiştir. Pek çok böceğin hemolimfinde (vücut sıvısı) bulunur.

63 OLİGOSAKKARİTLER İki ya da daha fazla monosakkaritin birbirine glikozidik bağ ile bağlanması ile polimerize olmasından oligosakkaritler meydana gelmektedir. Bitkiler aleminde sükrozdan sonra en fazla bulunan oligosakkarit raffinozdur. Şeker pancarında da onbinde beş (% 0.5) oranında bulunmaktadır. Seluloz, nişasta ve glikojenin kısmi hidrolizi ile çeşitli uzunluklarda diğer tip oligosakkaritler meydana gelmektedir.

64 POLİSAKKARİTLER Doğada rastlanan karbonhidratların pek çoğu yüksek molekül ağırlığına sahip polisakkaritler halinde bulunmaktadır. Polisakkaritler hücrelerde ya monosakkaritlerin depo edilmesini sağlamak üzere bulunmakta veya yapısal element olarak bağ dokusu veya hücre duvarı yapısında yer almaktadır. Eğer polisakkaritler, asitlerle veya spesifik enzimlerle muamele edilecek olursa ya monosakkaritlere veya basit monosakkarit türevlerine ayrılmaktadır.

65 DEPO POLİSAKKARİTLER Bu polisakkaritlerden nişasta bitkilerde, glikojen ise hayvan hücrelerinin sitoplazmalarında büyük granüller halinde depo edilmektedir. Bu proteinlerin belli bir kısmı doğru olarak yapıya giren polisakkaritlerin yıkım ve sentezi ile ilgili enzimlerden meydana geldiği kabul edilmektedir.

66 NİŞASTA Nişastaya patates gibi yumrulu bitkilerde ve mısır, fasulye buğday ve pirinç gibi tahıllarda daha çok rastlanmakla beraber, bütün bitki hücreleri nişasta yapma kabiliyetine sahiptir. Nişasta hücrede iki yapısal formda bulunmaktadır. Bunlardan birincisi α-amiloz diğeri ise amilopektin’dir.

67 AMİLOPEKTİN Amilopektin daha yüksek molekül ağırlığına sahip ve dallanma gösteren bir bitki depo polisakkaritidir. Eğer patates kaynatılacak olursa beyaz renkteki amiloz sıcak suya geçer ve geriye nişastanın amilopektin kısmı kalır.

68 GLİKOJEN Hayvan hücrelerinde esas depo maddesi olarak glikojen bulunmaktadır. Karaciğer dokusunun yaş ağırlığının % 7’sini glikojen oluşturmaktadır. Ayrıca iskelet kaslarında da bulunmaktadır.

69 DİĞER DEPO POLİSAKKARİTLER
Dekstranlar:Maya ve bakteriler Fruktanlar (Levanlar):Bitkilerde İnülin: Enginar bitkisi Mannanlar:Bakteri, maya, küf ve yüksek bitkilerde Ksilan ve Arabinanlar: Bitki dokularında

70 SELLULOZ Bitki dünyasında en fazla rastlanan ve en basit yapıya sahip olan ve aynı zamanda hücre duvarı yapısında yer alan yapısal polisakkaritlerin en önemlilerinden birisi sellulozdur. Odunun % 50’si ve pamuğun % 100’ü sellulozdan oluşmuştur. Selluloz, fibriller yapıda sert ve suda çözünmeyen bir madde olup, bitkilerin koruyucu hücre duvarında ve özellikle ağaç dallarında, ağaç gövdelerinde ve ağacın bütün odunsu dokularında yer almaktadır.

71 SELLULOZ Zayıf asitler selluloza etkisizdir. Fakat kuvvetli asitlerle karıştırılıp ısıtılacak olursa bir disakkarit olan sellobioz ve d-glukoz ünitelerine parçalanmaktadır. Selluloz veya daha fazla D-glukoz ünitesinin dallanmadan düz bir zincir meydana getirmek üzere polimerize olmasından meydana gelmiştir. Memelilerin sindirim kanalında sellulozda bulunan β(1-4) bağını hidrolize edecek bir enzim bulunmaz. Bu nedenle selluloz memeliler için bir besin kaynağı değildir.

72 SELLULOZ Geviş getiren hayvanlardan davar, sığır, deve ve zürafaların sindirim kanalında selluloz enzimini salgılayan bazı mikroorganizmalar vardır ki, bunlar sayesinde selluloz parçalanarak D-glukoz üniteleri meydana gelmekte ve D-glukoz üniteleri ise sindirim kanalından emilerek hayvanlar tarafından besin ve enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır.

73 SELLULOZ Selluloz bitki hücre duvarlarının ana yapı maddesidir. Bazı bitkiler ve özellikle suda yaşayan bitkiler çeşitli çevre koşullarında yaşamaktadır. Bazen tuzlu suda hipertonik çevrede, bazen de karların erimesi ve göl sularının kabarması ile tuzluluk derecesinin düştüğü hipotonik çevrede yaşamak zorundadırlar. Bu nedenle sert bir hücre duvarına ihtiyaç gösterirler.

74 SELLULOZ Diğer taraftan ağaçlardaki hücrelerin duvarı yalnız rijit (şekil değiştirmeyen) olmakla kalmaz aynı zamanda çok fazla ağırlığa da dayanmak zorundadır. Bütün bitki hücrelerinde selluloz fibrilleri sıkıca paketlenmiş ve bir düzen dahilinde hücreyi sarmıştır. Sellulozun yapısı kristallin yapıya çok yakınlık göstermektedir.

75 SELLULOZ Bu fibriller bir çimento vazifesi gören diğer 3 polimerik materyal tarafından bir arada tutulmaktadır. Bunlar hemiselluloz pektin ve ekstensindir.

76 PEKTİN Pektin, metil D-galakturonik asitin polimerize olmasından meydana gelmiştir.

77 EKSTENSİN Bir proteindir ve kovalent olarak selluloz fibrillerine bağlanmıştır.

78 LİGNİN Odun yapısında bulunan başka bir polimetrik maddedir.
Kuru ağırlığın % 25’ini teşkil etmektedir. Komplex bir polimerdir ve yapısında koniferil alkol bulunmaktadır.

79 KİTİN Diğer bir polisakkarittir.
Böceklerin, istakozların, yengeç ve diğer kabukluların dış iskeletinin yapısal elementidir. Suda çözünmez.Paralel zincirler şeklinde kristalli bir yapı göstermektedir.

80 AGAR Bir polisakkarit olup, bir çeşit deniz alglerinden elde edilmektedir. D-galaktoz ve L-galaktoz ünitelerinden meydana gelmiştir.

81 Arap Zamkı (Gum Arabik) ve Sebze Zamkları
D-galaktoz ve D-glukoronik asit yanında arabinoz ve ramnoz ihtiva etmektedir.

82 BAKTERİ HÜCRE DUVARI Bakteri hücre duvarı bir glikoprotein yapıdadır.
Bakteri hücre duvarı çok nazik olan hücre membranlarına fiziksel sertlik ve koruma sağlamakta ve aynı zamanda üzerindeki porlar ile de madde alış verişine imkan vermektedir.

83 Hayvan dokularında Rastlanan Çeşitli Polisakkarit Bileşikleri
Mukopolisakkaritler Glikolipitler Glikoproteinler

84 MUKOPOLİSAKKARİTLER Pek çoğu tekrar eden disakkarit ünitelerinin polimerleşmesi ile meydana gelmiş uzun zincirlerdir. Omurgalıların kıkırdak, kemik, kornea ve diğer bağ dokularının esas yapısal elementini teşkil etmektedir.

85 HYALURONİK ASİT En çok rastlanan asit mukopolisakkaritlerden biridir.
Omurgalıların bağ dokusunda, eklem sıvısında gözde ve hücreleri saran tabakalar halinde bulunmaktadır.

86 HEPARİN Doğal olarak meydana gelmiştir.
Kanın pıhtılaşmasını önlemektedir.

87 KERATOSÜLFAT Kostal kıkırdakta bulunmaktadır.
N-asetilglukozamin, galaktoz ve sülfatların eşit miktarda polimerize olmasından meydana gelmiştir.

88 DERMAN SÜLFAT Derman sülfat, D-iduronik asit ve N-asetil-D-galaktozamin 4-sülfatın β(1-3) glikozidik bağı ile polimerize olmasından meydana gelmiştir. Derman sülfat derinin yapısında yer almaktadır. Bir fasulye türü olan (jakbean)’den elde edilen ve bir globin türü olan konkanavalin A’nın eritrosit yüzeyindeki asit mukopolisakkaritleri hemaglutine etmesi önemli bir olaydır.

89 GLİKOLİPİDLER Karbonhidratların lipidlere bağlanması ile meydana gelen yapılara verilen isimdir.

90 LİPOPOLİSAKKARİTLER Gram negatif bakterilerin hücre duvarından izole edilmişlerdir.

91 GLİKOPROTEİNLER Karbonhidrat ünitelerinin proteinlere bağlanması ile oluşan komplex moleküle glikoproteinler adı verilir.


"BİYOKİMYA Yrd. Doç. Dr. Serpil SAVCI." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları