Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sepsiste Tedavi.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Sepsiste Tedavi."— Sunum transkripti:

1 Sepsiste Tedavi

2 Sepsisin Spesifik Tedavisi Oldukça Sınırlıdır
Potent antiinfektif ajanlar Agressif sıvı tedavisi Vazopressörler Mekanik ventilasyon Destekleyici tedaviler (hemodializ, HDF, cerrahi) Diğer: AT, GCSF, NO inhibitörleri, antisitokin tedavi, doku faktör yolu inhibitörleri MORTALİTEYİ AZALTAMAMIŞTIR Öte yandan Ciddi sepsisis olan hastalara hernekadar potent antiinfektif ajanlar, ağressif sıvı tedavisi, vazopressör destek, MV, hemodializ hemodiafiltrasyon ve çeşitli cerrahi girişimleri içeren çeşitli destekleyici tedaviler uygulanırsa da spesifik olarak sepsise yönelik tedaviler gerçekten de son derece sınırlıdır ve bunların gelişmesi de yavaştırr. Halen de kullandığımız tedavilerin çoğu destekleyici tedavilerdir. Sepsisin bir veya birden fazla mediyatörünü bloke eden ajanların çoğunun klinik çalışmalarda sağkalımı arttırmadığı saptanmıştır. Son yıllarda yeni baz tedavi yöntemleri gelişirilerek ciddi sepsisis olan hastalarda denenmiştir. Bunların granülosit koloni stimulating faktör gibi bazıları konağın immün sistemini güçlendirmeye, bazıları sitokinleri ve vazoaktif ajanları örneğin nitrik oksit sentazı inhibe etmeye ve antitrombin ve doku faktör yolu inhibitörü gibi diğer bazıları da koagülasyonu modüle etmeye yöneliktir. Ancak maalesef genişkaapsamlı kontrollü çalışmalarda bu yöntemlerin hiçbirinin mortaliteyi azalttığı saptanamamıştır.

3 Sepsis tedavisinde altın standart hala standart tedavidir
Spesifik Tedavi: Erken antibiyoterapi Destekleyici Tedavi: Hemodinamik destek (sıvı+vazopressör/inotrop) Solunum desteği Sepsiste standart temel tedavi hala altın standarttır. Standart tedavi ise erken antibiyoterapi ve büyük ölçüde ciddi sepsise eşlik eden organ sistem disfonksiyonlarını desteklemeye yönelik tedavileri içerir. Bu bağlamda temel tedaviler agressif sıvı resüsitasyonu vazopressörler ve/veya inotroplar ile hemodinamik destek ve ventilatuar destekten oluşur. Ancak son yıllarda bunlara aktif prt C kullanımını içeren spesifik tedaviler ile erken hedefe yönelik tedavi, adrenal hormon replasmanı, sıkı glisemi konntrolu ve renal replasman ve kan prüfikasyonu gibi sağkalım faydası olduğu saptanan yeni destekleyici tedaviler de ilave edilmiştir.Temel ciddi sepsisteki erken antibiyotik tedavisi ve erken antibiyotik tedavisi ve ağressif sıvı resüsitasyonunu da içeren standard tedavi günümüzde de hala tedavinin köşe taşlarını oluşturur. Birazdan kısaca söz edeceğim erken hedefe yönelik tedavinin mortaliteyi azalttığı saptanmıştır. Sağkalımı arttırdığı saptanan diğer tedailer ise sepsise bağlı ALI/RDSD düşük tV ile koruyucu ventilasyon, aktive prt C kullanımı, sıkı glukoz kontrolu ve rölatif adrenal yetmezliği olan hastalarda düşük doz kortikoterapidir. Bu tedavi kılavuzunda cidddi sepsiste aktive prt C Grade B ve septik şokta adrenal yetmezliği olanlarda düşük doz steroid tedavisi Grade C olarak değecelendirilmiştir. Ben konuşmamda kısaca inflamasyon, sepsis ve koagülasyonun ilişkisi ile koagülasyonu ve inflamasyonun modülasyonunda etkin oldukları saptanan Aktive prtC kullanımı ve kortikoterapiye değinmek istiyorum

4 Antimikrobiyal tedavi
Uygun ve erken antibiyoterapi mortaliteyi azaltır Geniş spektrumlu ABT’nin yaygın kullanılması dirençli MO’ların doğmasına yol açar Başlangıçta geniş spekturumlu antibiyotiklerle yapılan ampirik antibiyoterapi tedavinin köşe taşıdır. İnfeksiyon kaynağının olası ise kaynak kontrol yöntemleri ile drenajı da önemlidir. Çeşitli çalışmalar uygun antibiyoterapi yapılanlarda mortalitenin daha düşük olduğunu göstermektedir. Bununla beraber antibiyotiklerin özellikle de geniş spekturumlu antibiyotiklerin yaygın olarak kullanılması diençli organizmaların doğmasına yol açmıştır ki bu durum uygun ampirik tedavi yapılmasını giderek daha karmaşık hale getirmektedir.

5 Antibiyotik Tedavisi IV antibiyoterapi: tanının ilk saati içinde, kültürlerin alınmasından sonra Ampirik antibiyoterapi: olası patojenleri (bakteriyel veya fungal) kapatacak Penetrasyonu iyi bir veya daha fazla ajanla Toplum ve hastanedeki duyarlılık paternine göre yapılmalı MO ve duyarlılığı saptanıncaya kadar geniş spektrumlu antibiyotiğe devam edilmelidir İv antibiyoterapi kültürlerin alınmasını takiben tanının ilk saati içinde başlatılmalı ve olası patojenleri kapsayacak infeksiyon kaynağına penetrasyonu iyi geniş spekturumlu bir yada birden fazla antibiyotik ile yapılmalıdır. Acil durumlarda veya YBÜ’lerinde acil durumlar için önceden karışım şeklinde hazırlanmış antibiyotiklerin uygulanması bu ajanların uygun şekilde infüzyonuna olanak sağlar. Ekip bazı ajanların daha uzun sürede diğerlerinin kısa, bazılarının ise bolusla uygulanabileceğini bilmelidir. 2. Başlangıçtaki antibiyotik seçimi hastanın ilaç intoleransını da içeren hikayesi, altta yatan hastalık, klinik sendrom ve hastanın yaşadığı toplum ve hastane ortamındaki duyarlılık paternleri ile de ilişkili kompleks bir işlemdir. Başlangıçtaki ampirik ilaç seçimi yeteri kadar geniş spektrumlu olmalı ve kritik hasta da hata için emniyet marjı çok düşük olduğundan olası tüm patojenleri kapatacak şekilde olmalıdır. Uygun tedaviye başlanmamasının sonucu olumsuz yönde etkilediğine dair önemli kanıtlar mevcuttur. Ciddi sepsis ve septik şoklu hastalada başlangıçta neden olan organizma ve duyarlılık paterni saptanıncaya kadar mutlaka geniş spektrumlu antibiyotik almalıdır. Bu saptanınca antibiyotiklerin spekrumunun daraltılması ve sayısının sınırlanması dirençli patojenlerin gelişmesi ve, süperinfeksiyonun önlenmesi ve maliyetin azaltılması için zorunludur. Hastaların hepsi her antibiyotiğin full yükleme dozunu almalıdır. Ancak bu hastalarda anormal hepatik ve renal fonksiyona ve agressif sıvı resüsitasyonuna bağlı olarak dağılım hacminin genişlemesine sık rastlanır. Minimal toksisite ile maksimal etki elde etmek için YB farmakolojisti ile konsültasyon yapılmalı ve uygun serum konsantrasyonları sağlanmalıdır. An empirical antimicrobial regimen should have coverage for all likely pathogens since there is little margin for error in critically ill patients. Failure to initiate appropriate therapy promptly has adverse consequences on outcomes. Once the organism and its susceptibilities have been defined narrowing the spectrum of antibiotics reduces the risk of resistance, superinfections and costs. Due to renal and hepatic dysfunction in severe sepsis patients and due to the altered volume of distribution, it is recommended to involve the ICU pharmacist to ensure serum concentrations are attained that maximize efficacy and minimize toxicity. “Establishing vascular access and initiating aggressive fluid resuscitation is the first priority when managing patients with severe sepsis or septic shock. (p. 860) However, prompt infusion of antimicrobial agents is also a logical strategy and may require additional access ports.”

6 Antibiyotik Tedavisi (devamı)
Tedavi, saat sonra yeniden değerlendirilmelidir ABT Süresi: 7-10 gün, yanıta göreyönlendirilmelidir Klinik sendrom infeksiyon dışı nedene bağlı ise ABT kesilmelidir Antibiyoterapi spektrumun daraltılması , maliyetin azaltılması, dirençli MO ve süperinfeksiyon gelişmesinin önlenmesi için kültür sonuçlarına göre saat sonra yeniden değerlendirilmelidir ve tipik olarak tedavi süresi 7-10 gündür. geiçin saat sonra yeniden değerlendirilmelidir ve süresi tipik olarak 7-10 gündür.inik yanıta göre yönlendirilmelidir Bu özel öneri uzlaşma panelinde herkesin uzlaşmaya varmadığı iki öneriden biridir. Bunu çözümlemek için farklı uzmanların görüşlerini yansıtan subgrup öneriler getirildi. Antibiyotik tedavisi, mikrobiyolojik ve klinik verilere dayanarak, spektrumun daraltılması, rezistans gelişiminin önlenmesi, toksisitenin azaltılması ve maliyetin düşürülmesiı için saat sonra yeniden değerlendirilmelidir. Yol açan etken saptandığında ise kombinasyon tedavisinin monoterapiden daha iyi olduğunu destekleyen bir kanıt yoktur. Tedavinin süresi tipik olarak klinik yanıta dayandırılarak 7-10 gün olmalıdır. Bazı uzmanlar psödömonal infeksiyonlarda, çoğu ise nötropenik hastalarda kombinasyon tedavilerini tercih ederler. b. “Nötropenik hastalarda geniş spektrumlu tedaviye genellikle nötropeni süresince devam edilmelidirr. 4. Devam “Klinisyenin sepsis ve septik şoklu hastaların büyük kısmında kan kültürünün negatif olabileceğini bilmesi gerekir. Bu nedenle antibiyotiklere devam etme, daraltma veya kesme kararı klinik yargı ve diğer kültür sonuçlarına göre alınmalıdır.

7 Erken Hedefe Yönelik Tedavi
İlk 6 saat içinde tedavinin amacı: EHYT SVB 8-12 mm Hg (12-15 –MV yapılan hastalarda) OAB ≥ 65 mm Hg (sıvı + vazokonstriktör) İdrar miktarı ≥ 0.5 mL/kg/saat ScvO2 veya SvO2 ≥ 70%; Serum laktat düzeyi< 4 mEq/dl İlk 6 saatte sıvı resüsitasyonu ile bu hedefe erişilemezse : -Hematokrit ≥ 30% olana kadar eritrosit transfüzyonu ve/veya - Dobutamin Destekleyici tedaviler arasında sonucu en fazla etkileyen tedavinin EHYT olduğu dikkati çekmektedir.Hemodinamiklerin normal ve supranormal düzeylere getirilmesini amaçlayan ancak başarısızlıkla sonuçlanan stratejiler YBÜ’lerine alınan ve hastalıklarının başlangıcında olmayan hastalarda uygulanan stratejilerdi Rivers ve arkadaşları tarafından acil servise septik şokla nakledilen hastalarda yapılan prospektif çalışmada hastalar standart tedavi ve EHYT grubu olarak randomize edilmiştir.. Standart tedavi, antibiyotikler ve sıvı resüsitasyonu ve vazoaktif ajanlarla santral venöz basıncın MV yapılmayanlarda 8-12, yapılanlarda ve abdominal basıncı yükseklerde mmHG’ya OAB’nın >65mmHg ve saatlik idrar debisinin 0.5ml/kg’a çıkmasını hedefleyerek sıvı resüsitasyonu ve vazoaktif ilaçlar kullanılan hastalardan oluşmakta idi. EHYT grubundaki hastalar ise bu standart tedavinin yanında >%70 santral venöz oksijen satürasyonu (miks venöz yerine) sağlamak üzere hematokriti >30% olana kadar eritrosit alan ve gerektiğindede aynı amaçla dobutamin ilave edilen, MV yapılan ve gerektiğinde sedasyon uygulanan hastalardan oluşmuştur. Bu çalışmanın sonuçları kapsamaktaydı.t Destekleyici tedaviler arasında sonucu en fazla etkileyen tedavinin EHYT olduğu dikkati çekmektedir.Hemodinamiklerin normal ve supranormal düzeylere getirilmesini amaçlayan ancak başarısızlıkla sonuçlanan stratejiler YBÜ’lerine alınan ve hastalıklarının başlangıcında olmayan hastalarda uygulanan stratejilerdi Rivers ve arkadaşları tarafından acil servise septik şokla nakledilen hastalarda yapılan prospektif çalışmada hastalar standart tedavi ve EHYT grubu olarak randomize edildi. Sepsise bağlı doku hipoperfüzyonu olan hastalarda tanı konur konmaz ilk 6 saat içinde önceden belirlenen birazdan sözedeceğim hedeflere ulaşmak için öncelikle damar yolu açılmalı ve ağressif sıvı resüsitasyonuna başlanmalıdır. Hedefler sıvı resüsitasyonu ile SVB’ı MV yapılmayan hastalarda 8-12 mmHg, MV yapılan hastalarda veya intraabdominal basıncı yüksek hastalarda ise mmHG’a yükseltmek böylece ortalama arter basıncını 65 mmHG veya daha yukarı, saatlik idrar debisini o.5m/kg veya daha yüksek ve santral venöz veya miks venöz oksijen satüradyonun %70 veya daha yukarı çekmektir. Bilindiği gibi santral veya miks venöz oksijen satürasyonu doku metabolizması hakkında fikir veren önemli bir parametredir. Sıvı resüsitasyonu ile bu hedeflere ulaşılamayan hastalarda ortalama arter basıncını yükseltmek için vazopressör uygulanmalıdır. İlk altı saatte sıvı ve vazopressörlerle bu hedeflere ulaşılamayan hastalardaise hematokrit %30 yeya daha yüksek olacak şekilde eritrosit replasmanı yapılmalı ve bunlada venöz saturasyon yükseltilemiyorsa dobutamin uygulanmalıdır. EHY tedavi stratejisi adı verilen bu tedavi stratejisinin Rivers ve ark tarafından standart tedavi uygulanan hastalara kıyasla mortalitede önemli azalmalara yol açtığı saptanmıştır Bu öneri NEJM’de yayınlanan Rivers’in makalesine dayandırılarak yapılmıştır. Rivers acil servise septik şok ile gelenin. ön hastalarda yaptığı, erken hedefe yönelik tedavi adı verilen, tek merkezli, kontrollü, randomize çalışmada, tanı konur konmaz ilk 6 saat içinde bu hedeflere ulaşılmasının ki bu hedefe ulaşılmasında da bir tedavi algoritması kullanılmaktadır- sağkalımı arttırdığını saptanmıştır. Bu hastaların tedavisi acil serviste başlatılmış ve daha sonra YBÜ’sinde sürdürülmüştür. Bu çalışmada ilk 6 saat içinde önceden belirlenen bu hedeflere ulaşılmasının 28-günlük mortaliteyi azalttığı saptanmıştır. Bu çalışmada pA kateteri yerine ucunda optik okuyucusu oloan ve sürekli olarak süperiör vena cava’daki venöz satürasyonu gösteren bir santral venöz kateter kullanılmıştır. Bilindiği gibi yoğun bakımlarda laktat takipleri vazgeçilmez ölçümlerden biridir. Laktat ölçümleri özellikle hipoperfüzyonun saptanmasında kullanışlı olsa da doku metabolik durumunun bir ögöstergesi olarak yeterince güvenilir değildir. Bu nedenle YB’larda doku metabolizması hakkında fikir sahibi olunması için PA kateterleri aracılığı ile çeşitli metabolik ölçümler yapılır ya da bazan bunların yerine miks venöz oksijen satürasyonundan faydalanılır. Uzlaşma panelinde doku metabolizması hakkında fikir vermede miks ve santral venöz satürasyonun birbirine eşdeğer olduğu ve herbirinin sürekli veya aralıklı ölçümlerinin geçerli olduğu kabul edilmiştir. MV yapılan hastalarda artmış intratorasik basınç nedeni ile daha yüksek mm Hg SVB önerilir. Aynı öneri intraabdominal basıncı yüksek hastalar için de geçerlidir. Septik hastalarda takikardinin çeşitli nedenleri olsa da sıvı resüsitasyonu ile artmış nabız sayıında bir azalma olması intravasküler dolmanın düzeldiğinin iyi bir göstergesidir. Başlangıç resüsitasyonunun ilk 6 saatinde sıvı resüsitasyonu ile CVP 8-12 mmHG’a çıkarılmasına karşın santral venöz veya miks venöz oksijen satürasyonun %70 olması sağlanamazsa o zaman hematokrit ≥ %30 olana kadar eritrosit transfüzyonu yapılmalı ve/veya maksimum 20 mcg/kg/min olacak şekilde dobutamin uygulanmalıdır. NOTE: The references listed in the right hand corner of the slide relate to recommendations on the slide. When the slides are viewed in the “show” mode, clicking on the reference will automatically take you to an abstract of the specific study (this is only if your computer is connected to the internet and has access to Pubmed.) .

8 Sıvı replasman tedavisi
Septik şoktaki çocukların çoğu hipovolemiktir. Hızlı sıvı tedavisi çok önemlidir. İlk 1.5 dk’da damar yolu açılamazsa İnterosseöz yol kullanılmalıdır.

9 Sıvı replasmanı (devamı)
Başlangıç tedavisi için en uygun ajan İzotoniktir. İlk 5-10 dk’da 20 ml/kg’dan verilmelidir. Gerekirse ilk dk da bu iki kez daha tekrarlanabilir(toplam 60ml/kg)

10 Sıvı replasmanı (devamı)
Gerekirse kullanılabilcek ajanlar: -koloidler -human albumin -erirosit süspansiyonu -kompleks nişastalar

11 Vazopressör ve İnotropik Tedavi
Sıvı resüsitasyonu ile yeterli kan basıncı ve organ perfüzyonu sağlanamayanlarda vazopressör tedaviye başlanmalıdır Sıvı resüsitasyonu sırasında yaşamı-tehdit eden hipotansiyonu olanlarda hipovolemi henüz düzeltilmemiş olsa da vazopressör tedavi uygulanmalıdır Septik şokta sistemik vasküler direncin ve kardiyak kontraktilitenin azalması nedeni ile tipik olarak yeterli sıvı uygulanmasına karşın hipotansiyon devam eder. Bu patofizyolojik yanıt sonucu kan basıncınıni ve doku oksijen sunumununne düzeltilmesi için vazopressörler ve inotroplara gereksinim vardır.k

12 Vazopressörler (devamı)
Septik şokta hipotansiyonun düzeltilmesinde ilk seçilecek ajan norepinefrin veya dopamindir Norepinefrin daha güçlüdür ve hipotansiyonun düzeltilmesinde daha etkin olabilir Dopamine özellikle sistolik fonksiyonu tehlikede olan hastalarda faydalı olabilir. Daha fazla takikardi yapar ve daha aritmojenik olabilir Çeşitli vasküler yataklarda otoregülasyon kaybolduğundan belli bir arteryel basınç düzeyinin altında doku perfüzyonu basınca bağımlı hale gelir. Bir katekolaminin diğerine üstün olduğunu gösteren yüksek kalitede primer bir kanıt olmasa da insan ve hayvan çalışmaları norepinefrin ve dopaminin epinefrin (potansiyel takikardisi ve splanik dolaşım üzerine dezavantajlı etkileri) ve fenilefrinden üstü olduğunu göstermektedir.Fenilefrin en az takikardi oluşturan adrenerjik ajandır. Kan laktat düzeyi gibi global perfüzyon değerlendirmesi ile kan basıncı gibi amaçları desteklemek önemlidir. Dopamine MAP ve CO’u, atım volümü ve kalp hızını artırarak artırır. Norepinephrin MAP’ı vazokonstriksiyon yaparak artırır.Kalp hızını çok az değiştirir ve dopamine kıyasla atım volümünü çok az yükseltir. Her ikisi de ilk ajan olarak seçilebilir. Ancak NE dopaminden daha güçlüdür ve hipotansiyonun tedavisisnde daha etkin olabilir. Dopamin özellikle sistolik fonksiyonu bozulmuş hastalarda faydalıdır fakat daha fazla takikardiye yol açar ve daha aritmojeniktir.. Norepinephrine causes little change in heart rate and less increase in stroke volume compared to dopamine Dopamine causes more tachycardia and may be more arrhythmogenic

13 Vazopressörler (devamı)
Dopamin infuzyonuna : miliEq/dl den başlanır. max doz 20 miliEq/dl olana kadar artırılabilir. Geniş kapsamlı randomize bir çalışma ve plasebo ile düşük doz dopamini kritik hastalarda karşılaştıran bir meta analiz primer sonuç (serum kreatinin, renal replasman gereksinimi, idrar miktarı, normal böbrek fonksiyonlarına dönme zamanı) ve veya sekonder sonuç (sağkalım, YB veya hastanede kalma süresi, yoğun bakım veya hastaneden taburculuk, aritmiler), bakımından fark olmadığını göstermektedir.Bu nedenle mevcut veriler böbrek fonksiyonlarını devam ettirmek veya düzeltmek amacı ile düşük doz dopamin kullanımını desteklememektedir. 2. Bununla beraber acil serviste arteryel kateter yerleştirilmesi tipik olarak olası değildir ya da uygulanmamaktadır. 3. Vazopressine ait sonuç verileri henüz mevcut değildir. Dopamin ve epinefrinden den farklı olarak vazopressin inotropik ve kronotropik etkisi olmayan direkt vazokonstriktördür ve CO ve hepatosplanchnic akımda azalmaya yol açabilir. Yayınların çoğunda CI < 2 or 2.5 olan hastalar vazopressin ile tedaviden dışlanmıştır ve kardiyak disfonksiyonu olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Çalışmalar septik şokun erken düzeyinde vazopressin miktarının arttığını ancak şok devam ettiğinde hastaların çoğunda saatte konsantrasyonun normale döndüğünü göstermektedir. Buna rölatif vazopressin eksikliği denmektedir . Çünkü hipotansiyon varlığında vazopressinin yükselmesi beklenmektedir. Bu bulgunun önemi bilinmemektedir. 0.04Ü/dk üstünde dozları miyokart iskemisi,CO’da önemli düşme ve kardiak arrest ile ilişkilidir. Low doses of vasopressin may be effective in raising blood pressure in patients refractory to other vasopressors, although no outcome data are available. .

14 İnotropik Tedavi Düşük kalp debisi olanlarda dobutamin kullanılabilir
Hipotansiyon varsa vazopressör tedavi ile kombine edilmelidir Dobutamine is the first-choice inotrope for patients with measured or suspected low cardiac output in the presence of adequate left ventricular filling pressure (or clinical assessment of adequate fluid resuscitation) and adequate mean arterial pressure. The goal of resuscitation should be to achieve adequate levels of oxygen delivery or avoid flow dependent tissue hypoxia. “Two large prospective clinical trials that included critically ill ICU patients who had severe sepsis failed to demonstrate benefit from increasing oxygen delivery to supranormal levels by use of dobutamine.” P. 863 .

15 Adrenal Replasman Tedavisi: Kortikoterapi
Yeterli sıvı resüsitasyonuna karşın, yeterli kan basıncı oluşturmak için vazopressör gerektiren hastalarda iv kortikoterapi yapılabilir mg/gün iv HİDROKORTİZON : sürekli infüzyon veya 3-4’e bölünmüş dozlarda, 7 gün Adrenal insufficiency is defined as post-adrencorticotropic hormone [ACTH] cortisol increase < 9 mcg/dL within mins post ACTH administration This was one of two recommendations that did not achieve total consensus. The solution was achieved with the inclusion of sub recommendations that expressed some difference in expert opinion. P dk 9 mgr/dL

16 Glisemi Kontrolü En iyi sonuçlar kan glukozu mg/dL olduğunda alınır Kan şekerinin < 150 mg/dL olmasını sağlanmalıdır Glisemik kontrol stratejisi başlatıldığında tercihan enteral yolun kullanıldığı bir beslenme protokolü başlatılmalıdır Sürekli glukoz desteği sağlayarak hipoglisemi riski azaltılmalıdır Bu başlangıçta IV 5% veya 10%’luk dekstroz infüzyonu ve sonra tolere edilebiliyorsa tercihan enteral nütrisyon ile sağlanabilir Van Den Berghe ve ark. tarafından yapılan geniş tek merkezli çoğu KV cerrahi geçiren postoperatif hastalarda yapılan çalışmada glukoz düzeyinin sürekli insülin infüzyonu ile mg/dL ( mmol/L) tutulmasının sağ kalımı arttırdığı saptanmıştır (intensif glukoz kontrolü). Eksojen glukoz kan şekerinin sık ölçümleri ile(başlangıçta dakikada bir, daha sonra kan şekerin stabilizasyonunu takiben regüler olarak 4 saatte bir) aynı anda başlatılmıştır. Hipoglisemi görülebilir. Panelde bu durumun septik hastaların tümüne uygulanmamasını düşündürecek bir neden olmadığına karar verilmiştir. Van den Berghe çalışmasının Post hoc verileri en iyi sonuçların glukozun mg/dL tutulması ile elde edildiğini göstermekle beraber <150 mg/dL(8.3 mmol/L) hedefinin de daha yüksek konsantrasyonlar ile karşılaştırıldığında sonucu düzelttiğini göstermiştir. Bu hedefin hipoglisemi riskini azaltması olasıdır. Kan glukozunun kontrolü infüze edilen insülin miktarından daha önemli gibi görünmektedir. Kan şekerinin sık kontrolü kan örneği alınması için arteriyel veya santral yol gerektirir.

17 Sonuç Sepsiste erken tanı ve tedavi yaşamsal öneme sahiptir
Sağkalım faydası olan tedavilerin çoğu zaman duyarlıdır Tedavide altın standart hala erken tanı, erken antibiyoterapi, kaynak kontrolü ve destekleyici tedavidir Sağkalım faydası olan diğer destekleyici tedaviler ise EHYT, koruyucu ventilasyon, sıkı glukoz kontrolu ve septik şokta kortikoterapiyi içermektedir.

18 Hazırlayanlar Hatice Ergün Zeynep Esenkaya Koray Çelebi infeksiyon servisi ( )


"Sepsiste Tedavi." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları