Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
ARİF NİHAT ASYA ( )
3
Türk Edebiyat Tarihi'ne "Bayrak Şairi" olarak adını yazdıran Arif Nihat Asya, 7 Şubat 1904 yılında Çatalca'nın İnceğiz Köyü'nde dünyaya geldi. Babası Tokatlı Zîver Efendi, annesi Fatma Hanımdır. Nihat Asya bir aylıkken babasının ölümü üzerine, akrabalarının himayesinde büyümek zorunda kaldı.
4
İlköğrenimine köyünde başladı fakat daha sonra İstanbul'a geldi
İlköğrenimine köyünde başladı fakat daha sonra İstanbul'a geldi. Önce Haseki Mahalle Mektebi'ne daha sonra Gülşen'i Maarif Rüştiyesi'ne devam etti. Yatılı olarak girdiği Bolu Sultanisi kapatılınca, Kastamonu Sultanisi'ne aktarıldı. Liseyi bitirdikten sonra, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nun Edebiyat Bölümü’nden mezun oldu.
5
Milli Mücadele Dönemi'nde Ankara'da bulundu
Milli Mücadele Dönemi'nde Ankara'da bulundu. Bu dönem onun şiire başladığı, Türklük ve vatan aşkı ile şiirler kaleme aldığı tarihlerdir yılında Darülmuallimin'i Aliye'den edebiyat öğretmeni olarak mezun oldu ve Adana kolej ve öğretmen okullarında edebiyat öğretmenliği ve yöneticilik yaptı.
6
1948 yılında Edirne'ye tayin edildi
1948 yılında Edirne'ye tayin edildi döneminde Adana Milletvekilliği, 1954 yılında Eskişehir milletvekilliği yaptı yılında ise Ankara Gazi Lisesi'nden emekli oldu. 5 Ocak 1975 tarihinde Ankara'da vefat etti.
7
Edebiyatımızda “Bayrak” şairi olarak tanınan Asya, Bayrak şiirini Adana’nın kurtuluş günü olan bir “5 Ocak”ın heyecanı ile yazdı. Bir çok dergi ve gazetelerde yazılar yazdı. Şiirlerinde hece, arûz ve serbest vezinleri kullanan Arif Nihat, nazmın her tür ve şekliyle eserler vermiştir.
8
Fikrin ağır bastığı şiirlerinde milliyetçilik konusu büyük bir yer tutar. Çok renkli ve değişik biçimli şiirler yazmış olan Asya, son şiirlerinde biraz da mistisizme yönelmiştir. Şiirinde daima bir yenileşme çabası içinde olan şair, etkilerden uzak kalarak kendine özgü bol renkli şiir dünyasını oluşturmuştur.
9
Güzel ve zarif benzetmelerin yanı sıra, keskin zekâsının, şakacı mizâcının mahsûlü olan nükteleri, hicivleri, kelime oyunları üslûbunu tamamlayan önemli unsurlardır. Tarihimizin şanlı sayfalarını şiirleştiren şair, Rubai türünün yeni Türk edebiyatında önemli şahsiyetlerinden kabul edilir.
10
ESERLERİ ŞİİRLER: Heykeltıraş (1924) Yastığımın Rüyası (1930) Ayetler (1936) Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946)
11
Kubbe-i Hadrâ (Mevlana üzerine, 1956) Kökler ve Dallar (1964) Emzikler (1964) Dualar ve Aminler (1967) Aynalarda Kalan (1969)
12
Bütün Eserleri ( ) Rubaiyyat-ı Ârif (rubailer, 1956) Kıbrıs Rubaileri (rubailer, 1964, 1967) Nisan (rubailer, 1964) Kova Burcu (rubailer, 1967) Avrupa’dan Rubailer (1969) Şiirler (Ahmet Kabaklı derledi, 1971)
13
DÜZYAZILAR: Kanatlar ve Gagalar (Vecizeler, 1945), Enikli Kapı (1964),
Terazi Kendini Tartamaz (1967), Tehdit Mektupları (1967), Onlar Bu Dilden Anlar (1970), Aramak ve Söylemek (1976).
14
VECİZELER Bir saçı okşamaz, bir alnı serinletmez, bir yelkeni şişirmez, bir eteği havalandırmazsın. Neyleyim senin gibi rüzgarı. Duvarda bir gedik açmaya bir taşın eskimesi yeter. En büyük acı, acıtmaz olmuş zincirlerin acısıdır; köleliği kabul etmenin, başkaldırmaktan vazgeçmenin acısıdır.
15
Kalemini bir silah gibi değil, bir kaşık gibi tut yoksa aç kalırsın
Kalemini bir silah gibi değil, bir kaşık gibi tut yoksa aç kalırsın.Diyordu bir kitabında. Vazoyla saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor ! Bu kitabın kaç dakikada okunduğunu bırak, kaç senede yazıldığını düşün. Gözler kalbin aynasıdır.Ama sen yine de gözüne kalbini sorma...
16
"Düşünüyorum, o halde varım
"Düşünüyorum, o halde varım." demiş Descartes ama Arif Nihat Asya ise "Hayır, yanlış.Düşünülüyorum, o halde varım." demiştir. İnanmak;basamakların çıkamadığı yere kanatlarınla tırmanmak.
17
Arif Nihat ASYA' nın Noel Hakkında Bir Yazısı..
-Yılbaşı neyimiz olur? diye soruyorum. Fakat, -29 Ekim'imiz midir, 30 Ağustos'umuz mudur, Şeker Bayramı'mız mı, Kandilimiz mi, Kurban Bayramı'mız mı? diye sual açmak da yersiz olmazdı. Biz muharremlerle, martlarla başlayan yıllar da biliriz... ki, hiçbiri böyle şımarıklıkla, böyle ayyaşlıkla, böyle kumarbazlıkla açılmazdı. Hepsi efendi yıllardı.
18
Memleketimize, herhalde, Beyoğlu'ndan giren, Haliç'i atlayarak Fatih'lere, Aksaray'lara, sonra Rumeli'ye ve Boğaz'ı aşarak önce Kadıköy'lere, Moda'lara ve sonra Üsküdar'lara ve oradan Anadolu'ya geçen bu bunak neyimiz olur: Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı, yoksa Avrupalılıktan pirimiz mi? İstanbul'un Tepebaşı'ndan Adana'nın Tepebağı'na kadar her yeri bilen, her yere uğrayan bu moruk kimdir, necidir?
19
Bir resmine bakarsanız Havarilere, öteki resmine bakarsanız Rasputin'e benzeyen bu iskambil papazı, aramızda nenin nesidir... bunu hiç merak ettiniz mi? Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu: O Haçlı Seferlerinden kalma bir kılınç artığıdır. O zaman silahla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor.
20
O evimize girerken eşeğini kapımızın halkasına bağlayan bir Piyer Lermit'tir... Kardeşlerini Mukaddes savaşa hazırlamaktan geliyor. O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki, şu memlekette ocağına incir dikildikten sonra, kılığını değiştirmiş... ve bizi avlamaya, kucağında getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan; çocuklarımızdan başlamıştır.
21
Bu cömertliğinin karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedakârlığının sebebini düşünmediniz mi? Bırakın onun hakkından ben gelirim: İşte sakalını çekince gördünüz... sakalı elimde kaldı ve altından Lüsifer çıktı. Bilirsiniz ki casuslar da kıyafetlerini ekseriya böyle değiştirirler. Bu, mezar beğenmeyen hortlağa ya mezarını gösterin, yahut bırakın: Haç'ında çarmıha gereyim onu.
22
BAYRAK Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kız kardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü! Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım. Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım.
23
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver ! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar. Yurda ay yıldızın ışığı yeter. Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün. Kızıllığında ısındık, Dağlardan çöllere düşürdüğü gün. Gölgene sığındık.
24
Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan; Barışın güvercini, savaşın kartalı... Yüksek yerlerde açan çiçeğim; Senin altında doğdum, Senin dibinde öleceğim. Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: Yer yüzünde yer beğen ! Nereye dikilmek istersen, Söyle, seni oraya dikeyim !
25
HAZIRLAYAN MURAT YENLER
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.