Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Çanakkale Zaferi Ve Şehitlik Mertebesi

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Çanakkale Zaferi Ve Şehitlik Mertebesi"— Sunum transkripti:

1 Çanakkale Zaferi Ve Şehitlik Mertebesi
Ayşe Özlem PİR Sapanca Hanım Birkan Yatılı Kız Kuran Kursu Öğreticisi

2 ŞEHİD KİMDİR? Sözlükte ‘bilen, gören, hazır olan, haber veren, muttali ve tanık olan’ demektir. Şehid, şahid, kelimesinin mübalağasıdır. Şehid kelimesinin çoğulu şüheda ve eşhaddır. Bu kelimeler, aynı zamanda şahid kelimesinin de çoğuludur. Kur’an da şehid kelimesi 35 defa, şüheda kelimesi ise 20 defa geçmiştir. Bu kavram, Allah’ın, Peygamberin, meleklerin ve insanların sıfatı olarak kullanılmıştır.

3 Allah yolunda canını feda eden bir Müslüman’a Şehid denir.
ŞEHİD KİMDİR? Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "Ölürsem şehidim, kalırsam gazi!.." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri“ şeklinde ifade edilmiştir. ( Tevbe , 9/52) Yani, mü’min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya şehit olacaktır. ( İbnu Kesir, IV/102; Nesefi , II/130) Allah yolunda canını feda eden bir Müslüman’a Şehid denir.

4 ALLAH TEALA BUYURUYOR Ki :
وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتاً بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُواْ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ,170- “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.” Al-i İmran, 3/169

5 عشْرَ مَرَّاتٍ ، لِما يرى مِنَ الكرامةِ
Sevgili Peygamberimiz birçok hadislerinde şehitliğin önemine vurgu yapmış, şehit  olanların cennette olduklarının müjdesini bizlere bildirmiştir… Hz. Enes (r.a) anlatıyor : ‘Resulullah [s.a.v]buyurdular ki : ما أَحدٌ يدْخُلُ الجنَّة يُحِبُّ أنْ يرْجِعَ إلى الدُّنْيَا ولَه ما على الأرْضِ منْ شَيءٍ إلاَّ الشَّهيدُ ، يتمَنَّى أنْ يَرْجِع إلى الدُّنْيَا ، فَيُقْتَلَ عشْرَ مَرَّاتٍ ، لِما يرى مِنَ الكرامةِ “Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehid böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni eder. ” Kaynak : Buhari, Cihad 5, 21; Müslim,İmaret 108, 109, (1877); Tirmizi, Fedailu’l-Cihad 13, (1643); Nesai, Cihad 30, 6, 32).

6 ŞEHİD KİMDİR? Şehit; nefsini Allah’a satıp, Allah (c.c.) yolunda savaşandır. “Öyle ise, dünya hayâtını âhiret karşılığında satan (o bahtiyarlar) Allah yolunda savaşsınlar! Artık kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galib gelirse, bunun üzerine ileride ona (pek) büyük bir mükâfât vereceğiz.” [Nisâ, 74] Şehit; Allah’a verdiği sözde durandır. “Mü’minlerden öyle erler vardır ki, (o gün) Allah’a verdikleri sözde durdular. Öyle ki onlardan kimi adağını yerine getirdi (şehîd oldu), kimi de (şehîd olmayı) bekliyor! Fakat (onlar) hiçbir şekilde (verdikleri sözü) değiştirmediler.” [Ahzâb, 23]

7 Şehit; Cenab-ı Hakk’ın meleklerine karşı övündüğü kişidir.
ŞEHİD KİMDİR? Şehit; Cenab-ı Hakk’ın meleklerine karşı övündüğü kişidir. Şehit; Allah yolunda nefsinden fedakarlıkta bulunan cömert kişidir. Şehitlik en şerefli ölümdür. Şehitlik; Neticesi cennet olan ‘büyük kurtuluştur.

8 DÜNYA HÜKÜMLERİ BAKIMINDAN ŞEHİD
ŞEHİTLİK MERTEBELERİ HAKİKİ ŞEHİD HÜKMİ ŞEHİD DÜNYA HÜKÜMLERİ BAKIMINDAN ŞEHİD

9 HAKİKİ ŞEHİD KİME DENİR?
Hakiki şehid; islâm'ın yücelmesi (îlâ-i kelimetullah) vatan müdafası için savaşırken ölen müslümanlara denir. Bu kimseler, yıkanmaz, kefenlenmez, namazları kılınıp kanlı elbiseleri ile defnedilir. Uhud, Bedir ve Çanakkale şehîtleri gibi…

10 HÜKMİ ŞEHİD KİME DENİR? Hakikî şehîd olmanın şartlarından birini taşımaması sebebiyle yıkanıp kefenlenen ve âhiret itibariyle şehit olanlardır. Savaşta yaralandıktan sonra yiyip içen, uyuyan, tedavi gören, başka bir yere nakledilen ve daha sonra ölen kimseler; deprem yangın, sel felaketi, afet ve benzeri musibetlere maruz kalarak ölen, mide ağrısından ölen, doğum sırasında ölen, suda boğularak ölen, kolera, veba ve veremden ölen, göçük altında kalarak ölen, ilim yolunda ölen Müslümanlar da hükmen şehittirler.

11 DÜNYA HÜKÜMLERİ BAKIMINDAN ŞEHİD KİME DENİR?
Dünya hükümleri bakımından şehîd; Müslümanların yanında savaşırken ölen münafıklardır. Bunlar da yıkanıp kefenlenmeden cenaze namazları kılınır, kanlı elbiseleri ile defnedilir. Ancak imanları bulunmadığı için âhirette şehîtlik sevabı alamazlar. Şehîtlik, Müslümanlara özgü bir niteliktir. Müslüman olmayanlar şehîd olamazlar.

12

13 Çanakkale Savaşı Milletimizin var olup-olmama savaşıdır
Çanakkale Savaşı Milletimizin var olup-olmama savaşıdır. Bu savaş bütün dünyaya “Çanakkale Geçilmez” dedirterek zaferle sonuçlanmıştır. Dün Ecdadımız kendisine düşen vazifeyi yüz binlerce şehit vererek yerine getirmiştir. Bugün aynı aşk, aynı iman gönüllerimizde olmalı. Olmalı ki vatanımız ebediyen vatan kalsın.Unutulmamalıdır ki düşman asla uyumaz.Bunun için milli bilincimiz diri olmalıdır.

14 Hiçbir makale, hiçbir şiir, hiçbir roman; bir tarihi gerçeği bu fotoğraftaki kadar açık ve net ifade edemez. Çanakkale kahramanları işgale gelen düşmana karşı, vatanlarını savunmaya çalışan yüz binlerce Mehmetçikten sadece ikisi. Ayaklarında çizme, sırtlarında ceket olmaması bir yana sarındıkları çaput bile fukara. Ama bir yürekleri var ki, Allah Allah … İşte o yürek zenginliği, o yüreklerin devasalığı kazandırıyor zaferi. Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.’ Varsın ayağında postal, bacağında pantolon, sırtında parkası olmasın. Vatan, millet sevgisi ve Allah inancıyla çarpan yürekler yeter …

15

16 Çanakkale Zaferi Kahramanlıkları
AMELİYATLAR NARKOZSUZ YAPILIYORDU. OCAĞA BİR KURU FASULYE VUR. 1915’TE OKULLAR MEZUN VERMEDİ. EKMEK BOŞA GİTMESİN . ADEVİYE HANIM

17 AMELİYATLAR NARKOZSUZ YAPILIYORDU
Ameliyat olacak yaralı askerimizin ağzına keçe sarılmış bir değnek ısırtılırdı ki, canı yandıkça keçeyi ısırsın ve dişini sıksın. Doktorun önüne kanlar içinde bir Mehmetçik yatırdılar. Vücudu delik deşik, yüzü gözü kan içindeydi. Doktor şöyle bir muayeneden sonra : ‘ Bunun kurtulma şansı yok kaldırın ‘ dedi. Tam yaralı asker kaldırılacağı sırada, bir feryat kopardı ve ‘ Baba Babaa ! Ben oğlun Ali,diye seslendi. Evet , doktorun öz evladıydı kanlar içinde yatan ve feryat eden Mehmetçik. Doktor, önce kan revan içinde yüzünü görmemiş ve tanımamıştı oğlunu. Ama bu defa sesinden tanıyı vermişti yaralı kuzucuğunu. Baba hasretiyle ‘ evladım’ dedi ve sarıldı masada yatan kanlar içindeki askere. Baba oğul öyle bir hasretle ağlaştılar ve kucaklaştılar ki, değme ressamın fırçasından çıkmayacak bir manzaraydı bu dramatik durum. İniltiler içinde sırada bekleyen yaralı askerler vardı.

18 Doktor : ‘ Bu benim öz evladımdır. Kaldırın şu ağacın altına yatırın
Doktor : ‘ Bu benim öz evladımdır. Kaldırın şu ağacın altına yatırın . Ben ona sonra müdahale ederim. Siz sıradaki yaralıyı getirin’ dedi. Vücuduna dokuz kurşun girmiş fakat başı sağlam yaralı bir askeri doktorun önüne koydular. Doktor yanındakilere emir verdi ve : ‘ Acele edin Mehmetçiği kurtarabiliriz’ dedi. Hemen ağzına bir keçe ısırttılar ve ameliyata başladılar . Vücuduna saplanan dokuz kurşun çıkarıldı. Yaraları temizlendi ve sarıldı. Lakin doktor birde gördü ki,Mehmetçik nefes almıyor çoktan şahadet şerbetini içmiş.

19 Çok üzülen doktor : ‘ Bunu da kurtaramadık
Çok üzülen doktor : ‘ Bunu da kurtaramadık. Kaldırın masadan ve sıradaki yaralı askeri getirin dedi. Kaldırdılar. Ardından onu taşıyanlara doktor seslendi ‘ O ağzındaki keçeyi de alın. Artık onun ona ihtiyacı kalmadı’ dedi. Şehit askerin ağzından keçeyi bir çektiler ki, keçenin üzerinde dört tane sağlam diş duruyor.Ameliyat esnasında nasıl bir acı çekmiş, nasıl bir ıstırap yaşamış ki, acıya dayanmak için ısırdığı keçeye tam dört sağlam dişi kırılıp saplanmış. Sıradaki yaralıları bitiren doktor koştu evladının yanına ki, yaralarına mücadele etsin,kanlarını temizlisin. Hemen nabzına el attı ama artık çok geç. Evladı çoktan şehit olmuştu. Etrafta kanlar içinde yatan şehitler, inleyen, sızlayan yaralılar, etrafta vızıldayan kurşun sesleri, kan ve barut sesleri arasında çaresiz doktor babanın gözünden süzülen billur taneleri ve ardından yükselen hıçkırıklar … Öyle dehşetli manzara ki, yürek dayanır gibi değil.

20

21 OCAĞA BİR KURU FASULYE VUR
Edremitli Halil Efendi, biricik oğlu Ali’yi 20 yaşına basınca, cepheye davul zurna ve dualarla uğurlar. Daha sonra Çanakkale savaşı başlayınca, cepheye ilk giden Mehmetçiklerden biri de Ali olur. Asker Ali babasına yazdığı mektupta, yurt savunması için Çanakkale cephesine gönüllü gittiğini ve düşmanla kıyasıya savaştığını ifade ile dua etmesini istiyordu. Baba Halil Efendi ile hanımı, her gün gözleri yollarda biricik oğullarından sağlık haberleri bekliyorlardı. Bir gün Halil Efendi sabah kahvaltısından sonra dükkanını açmış ve tam çalışmaya başlamıştı ki, hanımı geldi ve iki askerin eve gelerek kendisini karakola çağırdıklarını söyledi. Halil Efendi : ‘Hayrola hanım! Acaba oğlumuz Ali’den bir haber mi var? Ben hemen karakola gider ve durumu öğrenirim. Canım çok kuru fasulye çekti. Sen şimdi eve var. Ocağa bir kuru fasulye vur. Akşam yeriz der ve karakolun yolunu tutar. Halil Efendi’yi gören komutan ona çıkışarak: ‘Sen hala burada mısın Halil Efendi? Bütün Edremitliler cepheye gittiler. Koş sen de yetiş onlara.

22 Bunun üzerine Halil Efendi komutana :Kumandanım
Bunun üzerine Halil Efendi komutana :Kumandanım! Oğlum Ali zaten aylardır Çanakkale cephesinde savaşıyor. Mesele değil,bende gider din için, namus için, vatan ve bayrak için savaşırım. Lakin gidip dönmemekte var. Siz bana 5-10 dakika müsaade edin de hanımıma veda edeyim, onu dünya gözüyle bir kez daha göreyim. O da merak etmesin’ derse de kumandan: ‘Olmaz, sen hemen yetiş Edremitlilere ve cepheye git. Ben iki askerle eşine haber veririm.’ der. Böylece Halil Efendi son bir kez eşini görmeden ve onunla helalleşmeden cephenin yolunu tutar. Günler haftaları, haftalar ayları kovalar ve sonunda savaş biterek oğul Ali memleketine sağ salim döner. Fakat baba Halil Efendi’nin yolları uzun zaman gözlenir, ancak nafile. Halil Efendi dönemez. Oğlu Ali’nin şu ifadeleri gerçekten yürek sızlatıyor: ‘Bizim evde ölünceye kadar annem her gün kuru fasulye pişirdi. Kendisi bir kaşık yemedi. Her öğün sofraya babamın çatalı, kaşığı, ve tabağı anam tarafından boş olarak kondu,kaldırıldı. Cepheye giderken canı kuru fasulye çekmişti . Yiyemeden gitti.. Bir gün kurtulur da gelirse , acıkmıştır. Hemencecik yiyiversin diye sofraya boş tabağı bağrı yanık anacığım son nefesine kadar koydu kaldırdı.. Bizim ailede her öğün, lokmamız boğazımıza düğümlenirdi. Anamın gözyaşları arasında yerdik yemeklerimizi. Çektiğimizi bir Allah bilir, bir de biz.

23

24 1915'te Okullar Mezun veremedi
Ağır adımlarla sınıfın merdivenlerini çıkmaktaydı. Her gün seslerini sınıfın kapısına yaklaştığında duymaya alışık olan Ahmet Fevzi Bey sınıftan hiçbir sesin gelmediğini fark etti. İçeriye girdiğinde sınıfın boş olduğunu gördü; masasına doğru ilerlediğinde tahtadaki yazıyı fark etti. Tahtada: 'Hocam biz hep beraber karar verdik ve Çanakkale'ye gidiyoruz sizi de orada bekliyoruz. Hakkınızı helâl edin! Allahaısmarladık!' yazıyordu. Ahmet Fevzi Bey'in kanı donmuş, son bir solukla kendisini dışarı atmıştı. Gözlerinden sicim gibi yaşlar akmaktaydı Artık onun da İstanbul'da durmasının bir manası kalmamıştı. İstikamet belliydi Çanakkale."* 1915'te birçok okulumuzda buna benzer durumlar yaşanmıştı ve o sene bu okullarımız mezun verememişti. Öğretmenlerin talebeleriyle kavuşup gülle yağmurlarının altında onları mezun ettikleri yerdir Çanakkale …

25

26 Ekmek Boşa Gitmesin Az sonra yemek dağıtılmaya başlanıyor… Yemek dediysek de bu kupkuru bir parça ekmekten başka bir şey değil. Çevredeki tüm yaralılara verdikleri gibi Hüseyin’in yanına da geliyor ve bir parça ekmek uzatıyorlar. Önce alıyor ekmeği. Kim bilir kaç gündür aç. Kaç gündür bu ekmeği hayal etmekte. Hırsla değil, Allah’a büyük bir şükranlık içinde ekmeği ağzına götürüyor. Tam o sırada duruyor. Ekmeği geri çekiyor ağzından ve yanında duran Mehmetçiğe geri veriyor. Asker arkadaşları kendisine ekmeği yeme konusunda ısrar ediyorlar. Bunun üzerine onlara, duyulduğunda insanın tüylerini diken diken eden şu ibretli sözleri söylüyor: “Kardeşlerim! Bu ekmeği benim yemem doğru değildir. Ben nasıl olsa birazdan öleceğim. Alın bunu, düşmana karşı çarpışacak yiğitlere yedirin de ekmek boşa gitmesin!..” Anadolu’nun yağız delikanlılarından olan Hüseyin, bunları söyledikten sonra ruhunu teslim ediyor. İşte Çanakkale Destanı bu ahlâkla yazıldı…

27

28 ADEVİYE HANIM Balıkesir’de Ali Şuuri İlkokulu karşısındaki boşlukta 5-6 yıl öncesine kadar eski bir ayakkabı tamircisi vardı. 2. aralıktaki 2. dükkanda kır, palabıyıklı bir ihtiyar çalışırdı. Bizim Cevdet Dedemiz( Alkalp). Bir akşamüstü dükkanın önünde çay içerken konu Çanakkale’ye gelince ağlamaya başladı. “ Rahmetli babam Hafız Ali Çanakkale’de kaldığında anamın karnında 7 aylıkmışım. Onu hiç tanımadım bir fotoğrafı bile yoktu. Ogünler çok zor günlerdi. Seferberliğin sıkıntıları Kuvay-ı Milliye zamanı işgal yılları kurtuluş.. Yokluk.. Kıtlık…Sıkıntı.. Çocukluğumuz hep ekmek peşinde sıkıntıyla geçti. Ama anam ( Adeviye hanım) benim çocukluğumdan itibaren her sokağa çıkışta her bir yere gidişte yanıma gelir, “ Oğlum ben pazara gidiyorum, baban gelirse beni hemen çağır ha…” “ Ben teyzenlere gidiyorum, baban gelirse beni hemen çağır ha…” “ Ben komşuya gidiyorum, baban gelirse beni hemen çağır ha…” “ Ben mevlide gidiyorum, baban gelirse beni hemen çağır ha…” Annem babamı bekledi durdu. Büyüdüm dükkan açtım, annem gene her bir yere gidişte dükkana gelir gideceği yeri söyler baban gelirse beni hemen çağır ha diye eklerdi. Aradan yıllar geçti anacığım ihtiyarladı gene hep değneğini kakarak yanıma gelir. Baban gelirse beni hemen çağır ha diye tembihlerdi. Günü geldi, ağırlaştı. Ölüm döşeğinde bizimle helâlleşti“ bana iyi baktınız hakkınızı helal edin” Bana döndü yavaşça “ Baban gelirse, ona annem hep seni bekledi de” dedi. Birden irkilerek doğruldu ve kapıya doğru gülümseyerek “ HOŞGELDİN… HOŞGELDİN!” diyerek ruhunu teslim etti.

29

30 Çanakkale, iman ve azmin maddi güç ve kuvveti yendi denildiği, Türk milletinin cesaret, kahramanlık ve yiğitliğinin düşmanlar tarafından öğrenildiği bir yerdir. Çanakkale’de şehit kanlarıyla yoğrulan mukaddes topraklar düşmanlara çiğnetilmemiş, imanlı ellerde heybetle duran sancak ve mavi göklerin süsü şerefle dalgalanan al bayrak inmemiş, şahadetleri dinin temeli olan Ezan-ı Muhammed-i dinmemiştir.

31 Asım’ın nesli… diyordum ya…nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar, taşlar… O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar. Vurulmuş tertemiz alnından uzanmış yatıyor; Bir hilal uğruna Ya Rab ! Ne güneşler batıyor! MEHMET AKİF ERSOY

32 Şehitlik bir mü’minin varabileceği en önemli manevi makamlardan biridir. Bu vesile ile bu cennet vatanımız için canını vermiş, başta yüzüncü yıl dönümü olan Çanakkale savaşı şehitlerimiz olmak üzere tüm şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz. Yüce Rabbim devletimize dirlik, Ordumuza kuvvet, Milletimize birlik nasip etsin…

33


"Çanakkale Zaferi Ve Şehitlik Mertebesi" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları