Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

KİŞİLİK GELİŞİMİ Arş. Gör. Ceyhun OZAN Atatürk Üniversitesi

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "KİŞİLİK GELİŞİMİ Arş. Gör. Ceyhun OZAN Atatürk Üniversitesi"— Sunum transkripti:

1 KİŞİLİK GELİŞİMİ Arş. Gör. Ceyhun OZAN Atatürk Üniversitesi
Eğitim Programları ve Öğretim

2 KİŞİLİK NEDİR? Kişilik, bir kişiyi diğer kişilerden ayırt ettiren, tutarlı, uyum sağlayıcı duygu-düşünce ve davranış örüntüleridir. Kişilik, bireyin doğuştan getirdiği genetik ve biyolojik özelliklerinin çevreyle etkileşime girmesiyle şekillenmektedir.

3 Karakter, bireyin gündelik yaşamdaki davranışlarının, içinde yaşadığı toplumun değerler sistemine göre değerlendirilmesi anlamını taşır. Yani kişiliğin ahlaki yönüdür. Huy (Mizaç), bireylerin kendilerine özgü olarak gösterdikleri duygusal tepkilerin nitelik ve niceliğiyle ilgilidir. Mizaç kişiliğin doğuştan getirilen, anatomik ve fizyolojik altyapı özelliklerinin dinamik bir bileşimi sonucunda oluşmaktadır.

4 PSİKOANALİTİK KİŞİLİK KURAMLARI
Psikoanalitik kuramlar "geleneksel" ve "çağdaş - modern" olmak üzere ikiye ayrılır. Geleneksel psikoanalitik görüş, genelde davranışların temelinin büyük ölçüde bireyin içindeki bilinçdışı güçler tarafından başlatıldığını savunurlar. Bu düşüncenin en önemli savunucusu S. Freud'dur.

5 Modern psikoanalitik görüş, temelde Freud'la ortak düşünceye sahiptir
Modern psikoanalitik görüş, temelde Freud'la ortak düşünceye sahiptir. Ancak Freud'dan ayrılan önemli yönleri de vardır. Modern psikoanalitik görüş, davranışlarımızı sadece bilinç­dışı süreçlere bağlamaz. Egonun fonksiyonları ve bireylerin sosyal etkileşimlerinin de kişilik üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu savunur. Modern psikoanalitik görüşün en önemli ismi E. Erikson'dur. A. Adler, C. Jung, K. Horney ise diğer psikoanalitik kuramcılardır.

6 1. Geleneksel Psikoanalitik Kuram / S. FREUD
Freud, kişilik gelişiminde ilk çocukluk yıllarının önemi üzerinde durmuştur. Ona göre normal bir gelişimin sağlanabilmesinin şartı, bireyin temel ihtiyaçlarının yerinde, zamanında ve yeterince karşılanmasına bağlıdır. Bu ihtiyaçların karşılanmaması halinde kişilik gelişiminin o noktada durduğuna inanmaktadır. Freud, kişilik gelişimini belirli dönemler altında incelemiştir. Her dönem, bir kritik gelişim sürecini de beraberinde getirmektedir. Döneme ait kritik gelişimi kazanmanın şartı ihtiyaçların karşılanmasıdır; aksi halde saplantı tarzında aşırı bağımlılık meydana gelmekte, birey ilerleyen yaşlarda normalde bu döneme has, anormal davranışlar sergileyebilmektedir. Freud, kişiliği açıklamada topografik kuram ve yapısal kuramı, gelişimi açıklamada psikoseksüel kuramı ve tedaviye yönelik psikanalizi ortaya atmıştır.

7 a. Topografik Kişilik Kuramı (Bilinç Sınıflandırması)
I. Bilinç: Bireyin farkında olduğu yaşantıları içeren düzeydir. Bireyin çevresinden ya da kendisinden gelen uyaranların farkında olduğu, tanıdığı, algıladığı yaşantılar bilinç düzeyinde yaşanır. Bireyler, bu yaşantılara ilişkin bilinçliliğini davranışlarıyla çevrelerine ifade ederler.

8 II. Bilinç Öncesi (Ön bilinç, Bilinç altı):
Şu an için farkında (bilincinde) olamadığımız, ancak biraz uğraşırsak tekrardan bilinç ortamına getirilebilecek yaşantıların bulunduğu bölümdür. Bilinç öncesinde yer alan yaşantıların hatırlanabilmesi için üzerinde biraz düşünülmesi gerekir. Üniversite yaşamınızdaki ilk günün detaylarını şu an için hatırlamayabilirsiniz. Çünkü bu yaşantılar bilinç öncesinde yer alır. Ancak biraz uğraşırsanız, birçoğunun tekrar bilinç seviyesine çıkarılmasını sağlayabilirsiniz. Belki de en son on yıl önce gördüğünüz ilkokul arkadaşınıza rastladınız, ismi dilinizin ucunda ama bir türlü aklınıza gelmiyor. Biraz uğraşırsanız bu bilgiyi de bilinç düzeyine çıkartabilirsiniz.

9 III. Bilinç Dışı: Kişilik yapısının en büyük bölümüdür.
Bireyin farkında olmadığı arzuları, istekleri, dürtüleri, düşünceleri, duyguları ve yaşantılarını içeren düzeydir. Bazı geçmiş yaşantılar, zaman içinde unutularak bilinç dışına atılmıştır. Bazı yaşantılarsa toplumsal, dinsel, ahlaki nedenlerle bilinçte bırakılmamış, baskı ya da sansür mekanizması yoluyla bilinç dışına atılmıştır. Bilinçdışının önemli bir kısmını okul öncesi yıllardaki yaşantı ve istekler oluşturmaktadır. İnsanlar, bilinç dışındaki arzu, istek, dürtülerini uğraşsa da hatırlayamaz. Ancak burada yaşantılar asla yok olmaz, enerjisini korur. Aslında biz farkında olmasak da bilinç - bilinç öncesi ve bilinçdışı sürekli etkileşim halindedir. Freud'da göre gündelik yaşantıların birçoğunun kaynağı yani davranışlarımızı yönlendiren güçler bilinç dışında yer almaktadır.

10

11 b. Yapısal Kişilik Kuramı
Freud yapısal kuramında kişiliğin yapısını id, ego ve süperego olmak üzere üç yapıda incelemiştir. Ona göre bu yapılar libido (psişik enerji) tarafından oluşturulmaktadır. Ancak bu yapıların hepsi aynı anda oluşmaz, insanın gelişimi süresince farklı zaman dilimlerinde ortaya çıkar. Ortaya çıkan her yapı, diğeriyle etkileşim içerisindedir.

12 I. İd (Alt Benlik) Kişiliğin kalıtımla gelen ve doğuştan var olan yapısıdır. İd psişik enerjinin (libidonun) kaynağıdır ve kişilik yapısının en ilkel bileşenidir. Cinsellik, saldırganlık, yeme, içme gibi biyolojik - dürtüsel davranış kalıplarını barındırır. İdin hareket kaynağı, içsel dürtülere bir an önce doyum bulma çabasıdır. Bu nedenle beklemek istemez, zaman ve mekan tanımaz, uygun koşulların oluşup oluşmaması önemli değildir.

13 İd, kişiliğin ortaya çıkan ilk yapısı olduğu için birincil süreç olarak adlandırılır.
İd, gerçekçi değildir, tamamen bilinç dışı şekilde çalışır. Yeni doğmuş bir bebekte başkaca bir yapı olmadığı için, bebek tamamen idin isteklerine göre davranış sergiler.

14 II. Ego (Benlik) Freud'a göre ego, bebeğin yaşamında 6. aydan itibaren idden beslenerek gelişmeye başlayan bir yapıdır. Yani egonun kendi başına özel bir enerjisi yoktur. Ego bilinci, gerçekliği temsil eder. İdin aksine sadece düşleyerek yaşamanın olanaklı olmadığını kabullendirmek ister ve devreye karar verme, planlama, erteleme yetilerini sokarak idin isteklerine zaman-mekan tanımadan doyum bulma çabasını kontrol eder. Bu yönüyle kişiliğin merkezidir. Ayrıca superegonun yarattığı baskıdan korunmak amacıyla savunma mekanizmalarını kullanır. Ego, kişiliğin ortaya çıkan ikinci yapısı olduğu için ikincil süreç olarak adlandırılmaktadır.

15 III. Süperego (Üstbenlik):
Kişiliğin ahlaki (törel) yönüdür. Doğduğunda doğruyu - yanlışı, iyiyi - kötüyü ayırt edemeyen çocuk, zamanla çevresindeki diğer insanların benimsediği değerleri fark eder. Acaba anne - babası onu ne zaman ödüllendirmekte, ne zaman kızmakta, tepki göstermektedir? Bu farkındalık, zamanla çocuğun doğru - yanlışı ayırt etmesini sağlar. Çocuk çevresindeki kuralları, sembolleri, yasakları öğrenir ve bunları içselleştirir. Böylece süperego ortaya çıkar. (Süperego da idden aldığı enerji ile çalışır.) Belli bir yaştan sonra tuvaletini altına yaptığında çevresindekilerin kızgın, ayıplayıcı bakışlarını fark eden çocuk tekrardan böyle bir durumla karşılaşmamak için tuvaletini altına yapmaz. Superegonun temsil ettiği değerler kişiliğin ahlaki, yargısal ve vicdani yanını oluşturur. Süperego, egonun ahlaki kurallara göre hareket etmesi ve mükemmel olmasını ister Bu nedenle, kişiliğin mükemmeliyetçi yanı olarak kabul edilebilir. Süperego, doyuma ulaşması halinde toplum tarafından ayıplanacak idin isteklerini engellemeye, bastırmaya çalışır.

16

17 Freud'un yapısal kuramına göre, sağlıklı bir kişilik gelişimi için ego'nun gerçeklik ilkesi çerçevesinde hareket ederek yönetim görevini üstlenmesi, id'in ve süperego'nun istekleri arasındaki uzlaşmayı sağlayarak bireyin gereksinimlerine akılcı biçimde doyum yolları bulması gerekir. Böylece, ego, id ile süperego arasında denge sağlayacak ve uyumlu bir kişilik ortaya çıkacaktır. Ancak, ego'nun dengeyi sağlayamadığı durumlarda kişide id ya da superegonun bileşenleri baskın olabilecek ve sağlıksız bir kişilik yapısı ortaya çıkacaktır.

18 c. Psikoseksüel Gelişim Kuramı
Freud, kişilik gelişiminde doğumdan itibaren ilk beş yılın çok önemli olduğunu ve bu sürecin, yetişkinlik yıllarındaki kişilik özelliklerinin temelini oluşturduğunu belirtmiştir. Ona göre, kişilik yapısı doğumdan itibaren sırasıyla oral, anal, fallik, latent ve genital olmak üzere beş dönemde gelişir.

19 I. Oral Dönem (0-1,5 yaş) Temel haz kaynağı ağız bölgesidir (ağız, dudaklar, dil). Bebek ağız yoluyla besin alırken çeşitli emme, ısırma gibi davranışlar sergiler. Bu davranışlar haz kaynağını oluşturur. Bebeğin benzeri davranışlarının engellenmesi ya da beslenme noktasında üzerine aşırı düşülmesi bu döneme saplantı meydana getirebilir. En yaygın saplantı nedenlerinden birisi, annenin bebeğini emzirmeden vaktinden çok önce ya da çok geç kesmesidir. Tırnak yeme, sigara - alkol kullanma, sakız çiğneme gibi ağızla gerçekleştirilen eylemler oral saplantı örnekleri olabilir.

20 II. Anal Dönem (1,5-3 yaş) Temel haz kaynağı anüs çevresidir.
Çocuklar bu dönemde anüsle ilgili tuvaletini tutma - bırakma gibi davranışlar sergilerler. Bu davranışlar haz kaynağını oluşturur. Çocuğun kendini ve içinde yaşadığı çevreyi kontrol etmeyi öğrendiği ilk dönemdir. Döneme damgasını vuran olay 'tuvalet eğitimi' dir. Çocuk tuvalet eğitimini bir yandan dışkılama kaslarının olgunluğa erişmesi, bir yandan da çevresel tepkiler (“Aferin çocuğuma, artık altına yapmıyor.” ya da “Kocaman abi oldun, ayıp değil mi şeklinde ifadeler”) ile kazanır. Bu kazanım sırasında çevresel etkilerin rolü ve çocuk üzerindeki etkileri çok önemlidir. Gerek hoşgörüsüz - cezalandırmacı, gerekse gevşek - ilgisiz tuvalet eğitimi çocuğun bu döneme saplantı meydana getirebilir. Hoşgörüsüz - cezalandırmacı tuvalet eğitimi sonucunda cimrilik, inatçılık, biriktiricilik; gevşek - ilgisiz tuvalet eğitimi sonucunda ise savurganlık, düzensizlik, dağınıklık, umursamazlık gibi anal saplantı sonucu oluşan kişilik özellikleri ortaya çıkabilir.

21 III. Fallik Dönem (3-6 yaş)
Temel haz kaynağı cinsel organlardır. Çocuklar, bu dönemle birlikte cinsel organlarından aldıkları hazzı fark ederek, meraklarını bu noktada odaklaştırırlar. Çocuklar, karşıt cinsiyetten ebeveynlerine karşı bilinçli olmayan duygusal ve cinsel bir yakınlık hisseder ve kendi cinsiyetindeki ebeveyninin yerini almak ister. Erkek çocuk bir yandan annesini arzular, bir yandan da bu arzusundan ötürü babası tarafından cezalandırılacağını düşünerek çatışma yaşar. Tersi durum kız çocuğu için de geçerlidir. Yaşanan bu çatışmalar, erkek çocukta oedipus karmaşası, kız çocukta ise electra karmaşası olarak adlandırılır. Ebeveynler bu dönem içinde çocuklarına sevgi dolu bir şekilde yaklaşmalıdır. Çünkü çocuklar, onları model alarak cinsiyet rollerini kazanmaya başlamışlardır. Çocukların kendi cinsiyetlerinden ebeveynlerini model almaları ile (özdeşleşmeleri) yaşanan karmaşa sona erer.

22 Bu dönemde çocuğun kendi cinsiyetine özgü rolleri, toplumsal kuralları, değerleri, sorumlulukları kavramaya başlaması ile süperegosu gelişir. Fallik dönemde cinsellikle ilgili, çocuğa aktarılan olumsuz görüşler ve tutumlar, çocukların yaşadıkları çatışmaları çözmelerini güçleştirir. Bunun sonucunda çocuk sağlıklı bir süperego geliştiremeyebilir ve yetişkinlik yıllarında uygun cinsiyet rollerini sergilemede güçlükler yaşayabilir. Erkek çocuklarda eşey üreme organını kaybetme korkusu (kastrasyon - iğdişlik korkusu) görülür. (Bu korku, sünnet uygulamasının yaygın olduğu ülkelerde daha sık görülmektedir.) Dönem içerisinde çocuklar cinsiyet farklılıklarını kavrarlar. Cinsel gelişim açısından kritik dönemdir.

23 IV. Gizil (Latent) Dönem (6-12 yaş)
Bu dönemde cinsel dürtü gizlenir. (Cinsel ilgi ve arzular, bilinç dışında var olmaya devam etmektedir.) Çocuk, cinsiyetle ilgili konulardan hoşlanmaz ve tüm gücünü sosyal becerilere ve oyuna verir. Oyun gruplarının, hemcinslerden kurulduğu, erkeklerin erkeklerle, kızların kızlarla oyunlar oynadığı görülür. Karşıt cinsler, oyun gruplarına dahil edilmezler. Gizil dönemde çocuk önceki üç dönemin kazanımlarını pekiştirir ve özerk bir kimlik oluşturmaya çalışır. Bu dönemi başarıyla atlatamazsa aşağılık duygusu gibi döneme özgü saplantı meydana gelebilir. Bu dönem, fırtına öncesi sessizlik dönemi olarak da anılmaktadır.

24 V. Genital Dönem (12-18 yaş) Hızlı fiziksel gelişme ve hormonların etkisiyle içsel cinsel dürtüler artar. Bir önceki dönem bastırılan cinsel dürtüler artarak tekrar ortaya çıkar. Ergenin ilgisi artık yetişkin cinselliğine yönelir. Karşı cinsiyet ile yakın ilişkiler kurulmaya başlanır. Büyük bir bocalama içerisinde olan bireye öğretme güçlükleriyle karşılaşılabilir. Öğretmenler ve ebeveynler bu dönemde ona karşı anlayışlı ve saygılı davranmalıdır. Önceki gelişim dönemlerinde saplantı geliştirmeyen birey, bu dönemde olgun kişiliğine doğru gelişerek, kendine özgü bir yapı oluşturur. Önceki gelişim dönemlerinde saplantıları olan bireyler, genital dönem içerisinde bu saplantılarla yüzleşirler. Çözüm bulamamaları halinde kimlik bunalımı ortaya çıkar.

25 d. Çatışma ve Türleri Ego, sağlıklı ve uyumlu bir kişilik gelişimi için id ile süperego arasında denge kurmaya çalışır. Ancak bazen bunda başarılı olamaz. Böylesi durumlarda idden gelen dürtüler süperego tarafından engellenerek çatışma hali ortaya çıkar. Bu çatışma bireyde kaygıya yol açmaktadır. Engellenme kişinin kendisinden kaynaklanabileceği gibi (psikolojik ve fizyolojik engeller), kendisi dışındaki nedenlerden de (nesnel, toplumsal, gecikme) kaynaklanabilir.

26 Bireyin psikolojik yapısından kaynaklanan engellemelere psikolojik engel adı verilir.
Doğayı, gezmeyi çok seven, ancak akrofobisi (yükseklik korkusu) nedeniyle sadece belli başlı yerlere giden Mehmet Bey'in durumu Bireyin fizyolojik yapısından kaynaklanan engellemelere fizyolojik engel adı verilir. Harp Okulu'na katılmayı çok isteyen Cem'in boyu kısa olduğu için gerekli puanı aldığı halde istediği okulda okuyamaması Bireyin içinde yaşadığı çevrede fiziksel olay ya da nesnelerin yol açtığı engellemelere nesnel engel adı verilir. Pikniğe gitmeyi çok isteyen Ahmet'in yağmur yağması sonucu pikniğe gidememesi

27 Bireyin içinde yaşadığı sosyal çevrenin, geleneklerin, değerlerin, kuralların bireyi kısıtlamasından kaynaklanan engellemelere toplumsal engel adı verilir. Küpe takmayı çok isteyen Oğuz'un ayıplanma endişesiyle küpe takamaması Bireyin bir davranışa güdülenmesi halinde, bir an önce doyuma ulaşma beklentisi ortaya çıkar. Eğer süreç planladığından daha uzun sürerse, gecikme engellemesi yaşanır. KPSS'de alan bazında sıralamaların çok geç açıklanması sonucu, sınavdan iyi bir puan bekleyen Ayşe'nin durumu Engellenmenin şekli ne olursa olsun, bir çatışma durumu ortaya çıkmaktadır. Çatışma yanaşma- yanaşma, yanaşma-kaçınma ve kaçınma-kaçınma olmak üzere üç şekilde görülür.

28 I. Yanaşma (Yaklaşma) - Yanaşma (Yaklaşma) Çatışması:
Bireyin, aynı derecede istediği iki şeyden sadece birini seçebilecek olması halinde yaşadığı çatışmadır.

29 II. Yanaşma (Yaklaşma) - Kaçınma Çatışması:
Bireyin, bir şeyi çok isterken, çok istediği bu şeyin olası olumsuz sonuçlarından çekinmesi sonucunda yaşadığı çatışmadır. Gündelik yaşamda en sık karşılaştığımız çatışma şeklidir. Yanaşmanın gücü arttıkça kaçınma azalır; kaçınmanın gücü arttıkça yanaşma azalır.

30 III. Kaçınma - Kaçınma Çatışması:
Bireyin, aynı derece istemediği, olumsuz iki durumdan birini seçmek zorunda kalmasıdır.

31 e. Savunma Mekanizmaları
Çatışma hali organizmada kaygı oluşturmaktadır. Ego, oluşan kaygıyı bir tehdit olarak değerlendirir ve kendisini korumak için savunma mekanizmalarına başvurur. Savunma mekanizmalarının kullanımıyla çatışma tam olarak ortadan kalkmaz, birey kendini daha iyi hisseder, zaman kazanır. Ancak bununla birlikte gerçeklikten uzaklaşmaktadır.

32 Başlıca Savunma Mekanizmaları
1. Bastırma 2. Yadsıma (inkâr) ve Hayal Kurma (Düşlem) 3. Mantığa Bürüme (Ussallaştırma, bahane bulma, rasyonalizasyon) 4. Pollyannacılık (Tatlı Limon) 5. Yansıtma 6. Ödünleme (Telafi, taviz) 7. Karşıt Tepki Geliştirme (Zıt Eylemlilik) 8. Yüceltme 9. Gerileme 10. Özdeşim kurma (özdeşleşme) 11. Yer-yön değiştirme 12. Çarpıtma 13. Bedenselleştirme (Organlaştırma) 14. Diğerkâmlık 15. Ketlenme 16. Entelektüelleştirme (Düşünselleştirme) 17. Bölünme 18. İlkel idealleştirme 19. Dışsallaştırma

33 1. Bastırma Bireye rahatsızlık veren, istenmeyen duygu, düşünce ve olayların bilinçdışına atılarak unutulmasıdır. Bastırılan bu duygu ve düşünceler rüyalar, dil sürçmeleri, fanteziler gibi yollarla bilinç düzeyine çıkmaya çalışır. Bastırma, en temel (birincil) savunma mekanizmasıdır. (Supresyon bastırmanın bilinçli yapılması, represyon ise bilinçsizce yapılmasıdır.) En çok unutulan randevu, dişçi randevularıdır. Arkadaşlarıyla buluşan ancak akşam eve erken gelmesi tembihlenen bir genç, büyük ihtimalle erken evde olması gerektiğini unutacaktır.

34 2. Yadsıma (İnkâr Etme) ve Hayal Kurma
Bireyin istemediği, rahatsızlık verici olay veya durumları yokmuş gibi davranması yani görmezden gelmesidir. Birey bazen söz ve davranışlarıyla, bazense hayal yoluyla inkâr eder. Arkadaşlık teklifi reddolan bir gencin, teklifi kabul olmuş gibi hayal kurması Çocukları ölen anne-babanın, sanki çocukları ölmemiş gibi davranmaları Ölümcül bir hastalığa yakalanan kişinin, sanki bu hastalık başına gelmemiş gibi yaşamaya devam etmesi

35 3.Mantığa Bürüme (Ussallaştırma, bahane -neden- bulma, rasyonalizasyon)
Bireyin, çoğunlukla kişisel yetersizliklerinden kaynaklanan bir durum nedeniyle, gerçekleştiremediği istek ve amaçlarını, doğru gibi görünen fakat doğru olmayan nedenler üreterek mazur göstermeye çalışmasıdır. Birey bu sayede davranışlarını haklı gösterir ya da ulaşamadığı amaçlarına ilişkin hayal kırıklıklarını örtbas eder. Sınavda başarısız olan Ahmet'in "Sınav salonunda çok gürültü vardı" demesi Kedinin uzanamadığı ciğere pis (mundar) demesi Kızını döven bir babanın kendisini haklı gösterebilmek için "Kızını dövmeyen dizini döver" demesi

36 4. Pollyannacılık (Tatlı Limon)
Bireyin yaşadığı olumsuz bir durumun, gerçekçi olumlu yönlerini görebilmesidir. Pollyanna davranışı ile mantığa bürüme davranışı birbirine karıştırılmamalıdır. Mantığa bürümede birey davranışını ya da düşüncesini haklı çıkartmaya çalışmak için doğru gibi gözüken yalanlar söylerken, pollyannna davranışında yalan söyleme yoktur; olumsuz durumun iyi yönleri görülmeye çalışılır. Pollyannacılık kısaca, bardağın dolu tarafını görmeye çalışmaktır. Evi yanan bir adamın "Cana geleceğine mala gelsin" demesi Geçirdiği kazada bir parmağını kaybeden gencin "Tüm elimi, kolumu hatta hayatımı kaybedebilirdim" demesi

37 5. Yansıtma Bireyin kendinde bulunan eksikleri, kusurları, başkalarında görmesi, başkalarına atfetmesidir. Yansıtma yapan bir kişi bazen kendi eksikliğinin gerekçesi olarak bir başkasını gösterir. (Yani topu başkasına atar.) Kişiler arası ilişkilerde başarılı olamayan bir iş adamının bu nedenle müşteri kaybetmesi üzerine, ortağını kişiler arası ilişkilerde başarılı olamamakla suçlaması Sarhoş adamın eşine "beni bu hale sen getirdin" demesi Yansıtma yapan kişi bazen de kendisinde varolan bir olumsuzluğu direkt karşısındaki kişi ya da topluma yükler. Çok dedikoducu bir kadının, arkadaşına "Sen çok dedikoducusun" demesi

38 6. Ödünleme (Telafi Etme - Taviz Verme)
Bireyin kendini eksik gördüğü bir alandaki durumunu, aynı ya da başka bir alanda üstün başarı göstererek örtmeye - gidermeye çalışmasıdır. Bazı rivayetlere göre, bilinen en büyük hatip olan Cicero aslında kekemedir. Kekemeliğinden kurtulmak için ağzına çakıl taşları alarak aylar boyu konuşma çalışması yapmıştır. Ev yaşantısı oldukça sorunlu Kemal Bey, işyerinde üstün bir performans göstererek işyerine müdür olur. Okul derslerinde yeterince başarılı olamayan bir genç, spor çalışmalarına ağırlık vererek iyi bir sporcu olmaya çalışır.

39 7. Karşıt Tepki Geliştirme
Bireyin düşündüğünün tam tersini söylemesi ya da yapmak İstediğinin tam tersini yapmasıdır. Sıra arkadaşını kıskanıp onunla kavga etmek isteyen bir öğrencinin, bu düşüncesinin tersine ona çok iyi davranması Yaşlı ana-babasına bakmak istemeyen bir gencin, bu düşüncesinin tersine onlara bakmaya çok istekli gözükmesi Cinselliğe karşı aşırı istekli, sürekli cinsellik düşünen bir kişinin abartılı şekilde dindar davranması

40 8. Yüceltme Bireyin toplum tarafından kabul görmeyen istek ve dürtülerini, kabul edilebilir, beğenilen alanlara yönelterek yaşamaya çalışmasıdır. Saldırgan tutumlardan hoşlanan bir kişinin boks sporuna ilgi duyması, boksör olması ya da şiddet içeren resimler yapması

41 9. Gerileme Bireyin doyuramadığı bir ihtiyacından kaynaklanan durumu sonucu, içinde bulunduğu gelişim döneminden daha alt bir gelişim dönemine ait davranışlar sergilemesidir. 4 yaşında, tuvalet alışkanlığını kazanmış, yürümeyi öğrenmiş Ali'nin; yeni doğan kardeşi gibi emeklemeye, altını pisletmeye başlaması

42 10. Özdeşim Kurma (Özdeşleşme)
Bireyin yaşadığı başarısızlıklar ve yılgınlıklardan kaynaklanan eksikliklerini, içinde yaşadığı çevre tarafından kabul gören, takdir edilen, başarılı bir kişi ile kendini bir sayarak onun gibi olmaya çalışması, yani her açıdan bir başkasına benzemeye çalışmasıdır. Özdeşim, belli bir kişiyle kurulabileceği gibi, sosyal topluluklarla da kurulabilir. Matematik dersinden başarısız olan bir çocuğun, öğretmenine abisinin matematik bölümünde okuduğunu söylemesi Fakir bir kişinin, çok zengin bir akrabasından sıkça söz etmesi 5 yaşındaki Ayşe'nin, doktor olan ablasının önlüğünü giyip evin içinde dolaşması Futbol fanatiği bir gencin takımının başarısıyla sürekli övünmesi

43 11. Yer - Yön Değiştirme Birey yaşadığı bir duyguya neden olan şeye gösteremediği tepkisini, üzerinde egemenlik kurabileceği kişiye ya da nesneye yöneltebilir. Ahmet Bey işyerinde patronundan azar işitince hırsını evde karısından alır. Karısı çocuklarına kızar. Çocuklar öfkelenince kedinin kuyruğuna teneke bağlar. Kedi fareye saldırır...

44 12. Çarpıtma Bireyin yaşadığı olumsuzluğun nedenini olduğu gibi değil, işine geldiği gibi anlaması ve bu şekilde değerlendirmesidir. Dersine çalışmadığı için sözlüden zayıf puan alan bir öğrenci, zayıf puan almasının nedeni olarak şivesinin bozuk olduğunu, fakir oldukları için kaliteli elbiseler yiyemediğini, öğretmenin bu unsurlara da dikkat ederek puan verdiğini söylemesi Ahmet'in hoşlandığı genç kızın arkadaşlık sınırlarında kalan davranışlarını "O da benimle ilgileniyor" şeklinde yorumlaması

45 13. Bedenselleştirme (Organlaştırma)
Bireyin yaşadığı psikolojik sıkıntıların, kaygının, davranış yerine bedensel organlarda işlev bozukluğuna yol açması. Dişçiden çok korkan bir gencin, dişçi için randevu alınca, sıkıntıdan ülser olması Sebebi bir türlü bulunamayan baş ağrıları Ayrılık kaygısı yaşayan bir çocuğun okul vakti gelince midesinin bulanması

46 14. Diğerkâmlık (Özgecilik)
Bireyin kendini hiçbir çıkar beklemeden başkalarına adamasıdır. Diğerkâmlık abartılı bir duygudur. Birey, kendinden önce başkalarını düşünür.

47 15. Ketlenme İstenmeyen durum ve çatışmalara karşı, egonun işlevlerinden bir kısmının bir süre durdurulması veya sınırlandırılmasıdır. -Şoka girme -

48 16. Entelektüelleştirme (Düşünselleştirme)
Bazen birey çok yoğun yaşadığı dürtüsünü doyuramayabilir. Düşüncede kalan bu dürtünün yarattığı olumsuz etkiden kurtulmak için olayı bilimsel açıklamalarla, sosyolojik boyutla değerlendirir, entelektüel hale getirmeye çalışır. Bu savunma mekanizmasını kullanan kişi çevresi tarafından çoğunlukla "Off, amma çok konuştu", "Kafa ütüleyip duruyor", "Aman, ne kadar ukala bir adam" gibi düşüncelerle anılır.

49 17. Bölünme Bireyin çevresindeki insanları ya da kendisini bazen tamamen iyi, bazense tamamen kötü olarak algılamasıdır. Birey aslında her insanın iyi ve kötü yanları olabileceğini düşünememektedir.

50 18. İlkel İdealleştirme Birey, çevresi tarafından bir zarara uğrayabileceği endişesi nedeniyle kendisini korumak için, çevresindeki insanların en basit davranışlarını bile aşırı şekilde över. Buna karşın zarara uğrarsa bu kez çevresindeki insanları tam anlamıyla kötü olarak değerlendirir. Kısaca bu savunma mekanizmasında birey çevresindeki kişilerin iyiliklerini de kötülüklerini de abartmaktadır.

51 19. Dışsallaştırma Birey, kendisinden kaynaklanan başarısızlıkları dış nedenlere bağlar. Yansıtmadan farklı olarak, birey dış etmenlerin değiştirilemeyeceğine inanmaktadır. Alnında ne yazıyorsa o olur. Ne yaparsan yap boşuna... Böyle şeyler, gelir hep beni bulur.

52 2. Psikososyal Gelişim Kuramı / E. ERIKSON
Freud, insanların kişilik gelişiminde cinselliği temel almış ve aşırı vurgulamıştır. Erikson ise insanların kişilik gelişiminde psikososyal gelişimi temele almıştır. Erikson, Freud'un kuramından büyük oranda etkilenmiştir. Çocukluk yıllarının kişilik gelişiminde önemini kabul etmiş ancak gelişimsel sürecin ergenliğe kadar değil, yaşam boyu devam ettiğini savunmuştur. Freud, kişilik gelişiminde biyolojik temellere vurgu yaparken, Erikson sosyal ve kültürel çevrenin önemini daha çok vurgulamıştır. Freud'un "insan doğuştan yıkıcı bir varlıktır" düşüncesine karşın, Erikson insanın doğuştan "yapıcı" olduğuna inanır.

53 Erikson`un psikososyal gelişim kuramında yer alan her dönem bir kritik dönemdir ve her dönemde başarıyla atlanması gereken bir kriz - çatışma (gelişim krizi - gelişim karmaşası) durumu bulunmaktadır, insanların sağlıklı kişilik kazanabilmeleri için bu dönemleri başarıyla atlatmaları gerekmektedir. Herhangi bir dönemde yer alan krizin uygun şekilde çözümlenmemesi halinde, bireyin sonraki yaşamlarında da bu kriz devam etmekte ve çözümleninceye kadar problem oluşturmaktadır.

54 Freud'dan farklı olarak bir gelişim döneminde uygun şekilde kazanılamamış özelliğin, ilerleyen zamanda uygun çevre koşullarının oluşması halinde olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılabileceğine inanmıştır. Ancak bunun tersi de doğrudur. Yani uygun zaman diliminde kazanılmış bir özellik, ilerleyen süreçte olumsuz çevre koşulları altında kaybedilebilir.

55 1. Evre: Temel Güvene Karşı Güvensizlik (0-1,5 yaş)
Her bebek, ihtiyaçlarının zamanında ve yeteri seviyede karşılanmasını ister. Bebeğin kendini ifade edebilmek için ağlamaktan başka bir yolu yoktur. Bu dönemin psikososyal krizinin olumlu atlatılabilmesi için, bebeğin tüm ihtiyaçlarının zamanında ve yeterince, tutarlı şekilde karşılanması gerekir. Bu niceliksel önemdir. Ancak Erikson'a göre nicelikten daha önemli olan şey niteliktir. Bebek ile ona bakan kişi arasındaki ilişkinin niteliği yani duyusal uyarımın şekli, içtenliği bebeğin temel güven duygusunu kazanmasında anahtar rolü üstlenir.

56 Bebeğe bakan kişinin sürekli, tutarlı ve aynı olması, temel güven duygusunun temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle bebeğin güven duygusunu kazanabilmesinde ilk çevrelerinin büyük oranda düzenli olması önem taşımaktadır. Eğer bebeğin temel ihtiyaçları (ilgi, sevgi, beslenme, temizlik vb.) aynı kişiler tarafından, aynı tutarlılıkta ve sürekli şekilde karşılanıyorsa, bebek çevresinin güvenilir bir yer olduğuna inanır. Eğer ihtiyaç duyduğunda çevresinde hiç kimseyi bulamıyorsa ya da ihtiyacını karşılayan kişiler sürekli değişiyorsa, ihtiyacı bazen aşırı bazen yetersiz şekilde karşılanıyorsa, kısaca çevre tahmin edilemiyor, düzenli, tutarlı ve sürekli değilse bebek güven duygusunu geliştiremez. Dünyanın güvenilmez bir yer olduğuna inanır.

57 Bebeklerin düzenli ve derin uykuları, bağırsaklarının gevşekliği ve beslenme sorunlarının olmaması temel güven duygusunun kazanıldığının göstergeleridir. Temel güven duygusunun aşırı kazanılması (aşırı koruyucu ana babalar, çocuğun ağlamasına bile fırsat vermeden yanına koşar, çocuğun yanından hiç ayrılmazlar) duyusal uyumsuzluğa yol açar. Duyusal uyumsuzluk yaşayan çocuklar, kendilerine olması gerekenden çok daha fazla güven duyarlar, bu nedenle yaşamları boyunca gereksiz riskler alarak büyük sorunlar yaşayabilirler

58 2. Evre: Bağımsızlığa Karşı Utanma ve Şüphecilik (1,5-3 yaş)
Bir önceki dönemde temel güven ve özgüven duygularını kazanan çocuk, yürümenin ve konuşarak başkalarıyla iletişim kurabilmenin verdiği cesaretle de özgürlüğünü kazanmaya çalışır. Bu döneme hakim psikososyal krizin olumlu olarak atlatılabilmesi için en önemli yol, çocuğun tek başına yapabileceğine emin olunan işlerde, onun yerine işi yapmamak, onun yapmasına olanak sağlamaktır. Ayrıca kendiyle ilgili konularda seçim hakkı verilmelidir. Kendini dış dünyaya açmaya, aileye koşulsuz olarak bağımlı kalmamaya çalışan çocuk, kendisine seçme şansının tanınması halinde, kendi düşüncelerine de önem verildiğini anlayacak ve bu durum, bir önceki dönemde kazanılmaya başlanan özgüven duygusunu pekiştirecektir.

59 2,5 yaşındaki Semih, annesiyle birlikte misafirliğe gitmek üzere hazırlanır; annesinin ayakkabısını giymesi konusunda kendisine yardım etmeye çalışması üzerine, annesinin elini iter ve ayakkabılarını kendisi giymeye çalışır. 3 yaşındaki kızı Ayşe`yi ayakkabı almak üzere mağazaya götüren annesi, mağazadan Ayşe için güzel bir ayakkabı beğenir ve Ayşe`ye ayakkabıyı beğenip beğenmediğini sorar. Ayşe ise arkasında duran ayakkabıları göstererek, onları beğendiğini söyler. Annesi Ayşe'ye beğendiği ayakkabıları denetir ancak ayakkabılar Ayşe için biraz küçüktür. Ayşe`nin hızlı bedensel büyümesini de düşünen anne, ayakkabıların biraz küçük olduğunu görür fakat Ayşe'ye bir şey söylemez ve o ayakkabıları satın alır. Çok mutlu olan Ayşe ayakkabıları hemen ayağına giyer ve eve kadar yeni ayakkabılarıyla yürür. Ancak eve geldiğinde ayakkabıların ayağını sıkmasına bağlı olarak Ayşe'nin ayağı su toplamıştır.

60 3. Evre: Girişimciliğe Karşı Suçluluk (3-7yaş)
Bu dönemin en tipik özelliği hızla gelişen motor ve dil becerilerinin çocuğun dünyasını genişletmesi ve buna bağlı olarak çocukta artan merak duygusudur. Çocuk her gördüğü şeyi 'Anne bu ne?', 'Baba bu ne?' şeklinde sorularla öğrenmeye çalışır. Merak duygusu sadece sözel sorularla sınırlı değildir. Bazen fiziksel yollarla da kendini gösterebilir. Çocuk merakı nedeniyle başkalarının özel yaşantılarına izin almadan girebilir. 5 yaşındaki Ahmet, akşamları gizlice anne - babasının odasını gözetlemektedir.

61 Bunun yanında çocuğun gelişmiş motor becerileri vücudunu dur duraksız kullanma ihtiya­cını da ortaya çıkartır. Bu nedenle bu dönemin çocukları sürekli olarak koşmak, atlamak, oyun oynamak isterler. Ayrıca çocuğun gelişmiş bir hayal gücü vardır. Gerçekleştirdiği girişimlerin birçoğunda, hayal gücünün etkisi gözlenir. Ayten Hanım, evde dekorasyon dergisi okurken, çok beğendiği duvar kağıdını 5 yaşındaki kızı Ayşe'ye gösterir. Yemeği hazırlamak üzere mutfağa geçer. Bu esnada Ayşe eline pastel boyaları alır ve salonun duvarlarını annesinin gösterdiği duvar kağıdındakine benzer şekilde boyamaya başlar. Bir süre sonra annesi içeri girer. Gördüğü manzara karşısında donup kalır. Buna karşın sakinliğini korur. Ayşe'ye neden salonun duvarlarına bu şekilde çizim yapamayacağını anlayacağı bir dille anlatır. Ayrıca Ayşe'nin kendi odasında bir duvara bu tip çizimler yapabilmesi için olanak sağlar.

62 Çocukta girişkenliği oluşturmak, her şeyden önce çocuğun bu döneme has, yoğun olarak işleyen merak duygusunu bıkmadan, usanmadan tatmin etmesiyle mümkündür. Burada ebeveynlerin dikkat etmesi gereken nokta, çocuklarının sorularını cevaplarken mümkün olduğunca gerçekçi ve somut şekilde, net cevaplar vermeleridir. Çevrenin baskıcı, engelleyici, suçlayıcı, aşırı korkutucu ve cezalandırıcı tutumu ise çocuğun ileriki yaşamında cinsel sorunlar yaşamasına ve aşırı suçluluk duyguları geliştirmesine neden olabilir.

63 4. Evre: Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu (7-11 yaş)
Dönemin en büyük özelliği bu zamana kadar sürekli ana- babasıyla beraber olan çocuğun sosyal çevresine öğretmen ve arkadaşların da eklenmesidir. Bu sayede çocuğun sosyal çevresi son derece genişler. Ana-babanın, çocuğun üzerindeki etkisi ilk kez bu dönemde azalmaya başlar. Özellikle de öğrencinin sosyalleşmesinde sınıf öğretmenine büyük görevler düşmektedir. Çocuklar bu dönemde, yetişkinler gibi davranmaya, onların kullandıkları aletleri kullanmaya ve tek başlarına problem çözmeye, bir şeyler üretmeye çabalarlar. Önemli olan, çocukların bu ve benzeri çabalarının desteklenmesi ve pekiştirilmesidir. Bu sayede çocuğun başarı duygusu gelişecektir.

64 Başarı duygusunun gelişmesinde, çocuğun potansiyeline uygun hedeflerin belirlenmesi oldukça önemlidir. Potansiyelin çok altında ya da çok üzerinde hedeflerin belirlenmesi, çocukta aşağılık duygusunun oluşmasına zemin hazırlar. Özellikle mükemmeliyetçi ana babalar, çocuklarından potansiyellerinin çok üzerinde isteklerden bulunmakta ve bir türlü çocuklarının başarılarıyla yetinmemektedir. Bu durum, doğal olarak çocukta aşağılık duygusunu tetiklemektedir. Oğlunun karnesinde bir zayıf getirmesi üzerine "Bak, komşunun oğlu takdir almış, seninse bırak takdiri üstüne zayıfın var." diyen bir annenin, çocuk üzerindeki etkisini düşününüz.

65 5. Evre: Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karmaşası (11-18 yaş)
Dönemin en büyük özelliği, ergenin büyük bir kimlik arayışı içerisinde oluşudur. Bu süreç, insanların belki de en karmaşık duygularla dolu olduğu evredir. Çünkü birey bir yandan çok hızlı fiziksel ve fizyolojik değişimle baş etmeye çalışırken, bir yandan da gelecekteki kariyeri hakkında yeni kararlar üzerinde düşünmektedir. Ergen bu döneme kadar büyük oranda ana-babasının etkisi altındadır. Ancak bu dönemle birlikte, bireyin gelişim sürecindeki hakim ortam yerini arkadaş (akran) çevresine bırakmaya başlar. Ergenin bu dönem boyunca cevaplaması gereken çok fazla soru vardır. Ancak en önemli soru "Ben kimim?" sorusudur. Bu soru ergen tarafından cinsel, sosyal ve mesleki açıdan ele alınmaktadır.

66 Ergenin sağlıklı bir kimlik kazanmasının temel koşulu, çevresinde model alabileceği, özdeşleşebileceği yetişkinlerin bulunmasıdır. Bu nedenle ebeveynler olumlu model olmalı ya da ergenin çevresinde olumlu modeller oluşturmalıdır. Erikson`a göre ergenin kimlik sorununu çözmesi halinde ergen kendinden emin bir şekilde yaşamını sürdürebilecek ve başarılı olacaktır. Ergenlik yıllarına kadar "Ben kimim?" sorusunun yanıtı hep yetişkinler tarafından verilmiştir. Ancak artık ergen bu sorunun cevabını kendisi arayacaktır. Ergen arayışı boyunca farklı rolleri dener, dinsel, felsefi, sosyal değerler üzerinde düşünür, farklı bir dini inanışı benimseyebilir, meslek seçimi noktasında türlü çelişkiler yaşar. Hatta ara sıra kendi kimliğinden çıkıp başkalarının kimliklerine bürünür, sinirli, saldırgan tutumları yüzünden sık sık ailesiyle çatışır. Aslında bunların hepsi, ergenin kimlik krizinin (bunalımının) sonuçlarıdır.

67 Erikson'a göre kimlik krizi altı şekilde sonuçlanabilir:
1. Kimlik duygusunun kazanılması: Kimlik bunalımı yaşayan ergen, geniş çaplı bir arayışa girer sonunda istediği kimliğe ulaşır. Kendine özgü bir ideolojisi, benimsediği bir mesleği vardır. Bu bireyler sonuçta aldıkları kararların doğruluğundan emindir ve çevresindeki kişilerin de kendilerini bu şekilde kabul ettiklerine inanırlar. 2. Askıya alma – Erteleme – Moratoryum: Kimlik bunalımı yaşayan ergen, bir türlü çözüm bulamazsa, süreci ertelemeye karar verir. Erteleme yaptığı evrede boş vermiş, kararsız bir görüntü sergiler. Vurdumduymazlık, amaçsızlık ertelemenin en tipik belirtileridir. Genç bir kızın henüz mesleğini seçemeden, erkenden evlenmek istemesi Bir gencin okuldan ayrılıp hemen çalışmaya başlamak İstemesi Lise ikinci sınıfta meslek arayışına giren Ali'nin "Nasıl olsa bir senem daha var, bunu önümüzdeki yıl düşünürüm" diyerek arayışına ara vermesi

68 3. Kimlik Dağınıklığı: Bazı ergenler bu dönemde herhangi bir kimlik arayışına girmezler. Doğal olarak herhangi bir kimlik krizi de yaşamazlar. Bunun sonucunda bir kimliğe bağlanmaktan tamamen kaçınırlar. 4. Kimlik (Rol) Karmaşası: Her ergen kendi kimlik duygusunu kazanabilmek için bilinçli ya da bilinçdışı olarak verdiği bu savaşı kazanamaz. Bu durum kimlik karmaşası olarak adlandırılan ruhsal çökkünlük, aşırı taşkınlık, antisosyal davranışlar, hatta şizofreniye benzer belirtilerle ortaya çıkar. Kimlik karmaşası yaşayan bireyler, çevrelerinin yoğun etkisi altında kalır, sürekli kararsızlık yaşarlar. Kimlik arayışı var olmasına karşın henüz sonuçlandırılmamıştır. Lise son sınıftaki Ayşe, arkeoloji okumayı çok istemekte, ancak bir yandan okuldaki öğretmenlerinin, bir yanda evde anne babasının "Ne yapacaksın arkeoloji okuyup? işsiz mi kalacaksın?" düşünceleri nedeniyle kendi isteğini mi yoksa onların isteğini mi yerine getireceği konusunda kararsızlık yaşamaktadır. Yaşadığı bu kararsızlık onu çökkün, taşkın bir kimliğe bürümüştür.

69 5. Ters (Olumsuz) Kimlik: Kimlik karmaşası yoğun olan ergen bu rahatsızlık duygusundan kurtulmak için, toplumsal beklentilerin tam karşıtı olan rolleri ve idealleri benimser. Bir yandan arkeoloji okumak isteyen, ancak öğretmenleri ve ailesinin baskısıyla başka bir mesleğe yöneltilmek istenen Ayşe, en sonunda tüm düşüncelerinden vazgeçer. Derslerini çalışmayı aksatır. Mutaassıp bir ailenin kızı olduğu halde daha önce alışkanlığı olmamasına karşın sigara ve içki kullanmaya, akşamları diskoya gitmeye başlar. Ailesi tarafından kesinlikle kabul edilmeyen arkadaşlık gruplarına üye olur. Ailesiyle çok büyük çatışma yaşamaya başlamıştır.

70 6. Gölgelenmiş Kimlik: Bazı ergenler bu dönemde kimlik arayışına girer ve kendilerine uygun olduğuna inandıkları bir kimlik bulurlar. Ancak bir türlü bu kimliğe bağlanamazlar. Bunun en önemli nedeni, ailelerinin çocuk üzerindeki baskısıdır. Ergen, arayıp bulduğu, ulaşmak istediği kimlik yerine, ailesinin istediği kimliği kabullenir. Kimlik duygusunun kazanılması gerçekleşmemiştir. Çünkü ergen kendi istediği kimliğe bağlanmamıştır. Erteleme yoktur. Çünkü ergen istemediği bir kimlik de olsa sonuca ulaşmıştır. Kimlik dağınıklığı yoktur. Çünkü ergen kimlik arayışına girmiştir. Kimlik karmaşası yoktur. Çünkü ergenin kimlik arayışı sonuçlanmıştır. Ters kimlik yoktur. Çünkü ergen çevresinin beklentileri dışında bir kimliğe bağlanmamıştır.

71 6. Evre: Dostluk Kazanmaya Karşı Yalnız Kalma (18-30 yaş)
Bir önceki dönemde geleceğe dair planlar kuran birey, bu dönemde planlarını hayata geçirmeye çalışır. İlk olarak özellikle karşı cinsle arkadaşlık ve yakın ilişkiler kurmaya çalışır. (Kimliğini kazanamayan birey, gerçekçi anlamda yakın ilişki de kuramaz.) Bireyin yaşamında evlilik ve iş yaşamı da son derece önemli hale gelir. Bu noktada yakın ilişkiyle kastedilen şey, ergenlik yıllarında sıklıkla yaşanan aşklar değil, daha çok bireyin güven ve sadakat duyguları içerisinde, gerekli özverilerde bulunarak eşini sevmesidir.

72 Bu dönemde ana-babanın birey üzerindeki etkisi ya tamamen yok olmuştur ya da son derece azdır. Çünkü birey artık kendisinin ebeveyn olduğu yeni bir aile kurmaktadır. Bireyin düşünceleri ve hayalleri daha önceki dönemlere göre daha gerçekçidir, dostlukları sağlam temeller üzerine kurulur. Bireyin psikososyal krizi olumlu atlatması halinde sevgiyi güvenli bir şekilde verebilir - alabilir. Çevresindeki kişilerle dostluk ilişkisi kurmakta zorluk çeken birey ise kendini psikolojik bir yalnızlığa itebilir ve bu durum yaşantısının sonuna kadar devam edebilir.

73 ( , Sabah Gazetesi)

74 7. Evre: Üretkenliğe Karşı Durgunluk (30-60 yaş)
Bir önceki evrede iş sahibi olmasıyla birlikte tam anlamıyla üretkenliğe başlayan birey, bu evrede mesleğinin profesyonel yıllarına ulaşmıştır. Mesela işçi olarak başladığı mesleğinde artık bir şef ya da ustabaşı öğretmen olarak başladığı mesleğinde başöğretmen olmuştur. Bireyin üretkenliğe devam edip etmemesi, kendinden sonra gelen alt kuşakları tecrübelerinden, bilgi birikiminden yararlandırıp yararlandırmamasına yani onlara rehberlik edip etmemesine bağlıdır. Yani bu dönemde üretkenlik denince anlaşılması gereken yeni bir kuşak oluşturmak, rehberlik etmektir.

75 8. Evre: Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk (60 yaş ve üzeri)
Bu evrenin psikososyal krizinin olumlu geçmesi büyük oranda bireyin bundan önceki dönemlerdeki yaşantısına bağlıdır. Yani birey önceki yedi dönem boyunca olumlu bir birikim yapabilmişse, başka bir deyişle mutlu, güvenilen, sevilen, aranan bir kişi olabilmişse bu dönemde benlik bütünlüğünü tam olarak sağlayacak ve yaşamının geri kalan yılları boyunca mutlu, huzurlu bir birey olacaktır.

76 Benlik bütünlüğüne ulaşan bireyler, ölümden korkmaz, kalan vakitlerini sevdikleriyle bir arada geçirmeye çalışır. Azalan fiziksel ve bilişsel yetilerine karşın, bunu yaşamının doğal bir parçası olarak görür ve benlik bütünlüğünü devam ettirir. Geçmişinde onulmaz hatalar barındıran ve bu suçluluk duygusunu aşamayan, yani geçmişini kabullenemeyen kişilerse bu evrede huzursuz olur, “Keşke bunu yapmasaydım.”ya da “Keşke şunu şöyle yapsaydım.”gibi eskiye dönük türlü pişmanlık düşüncelerine bürünür. Ölümden korkar, bir türlü ölümü kabullenemez. Hatta hiç ölmeyecekmiş gibi para biriktirmeye, varlığını artırmaya çalışır.

77 Marcia ve 4 Kimlik Statüsü
KİMLİK TİPLERİNE GENEL BİR BAKIŞ Başarılmış (Başarılı) Kimlik Moratoryum Kimlik (Askıya Alınmış) İpotekli Kimlik Dağınık Kimlik Ergen, çevresindeki olanakları araştırmış mı? (Kimlik bunalımı yaşanmış mı?) EVET HAYIR (Çok istisnai olarak bazen az da olsa arayış vardır.) Bir kimliğe bağlanma gerçekleşmiş mi? ALT - ÜST Kimlik Durumu ÜST KİMLİK (Olumlu kimlik) ALT KİMLİK (Olumsuz Kimlik) Kendine Bakış Açısı DEĞERLİ KARARSIZ ONAY BEKLEYEN KAÇINAN

78 a. Başarılı (Başarılmış) Kimlik
Bu kimlik statüsüne ulaşan bireyler, çevrelerindeki tüm olanakları etraflıca araştırmıştır. Yani kimlik krizi yaşamışlardır. Süreç sonunda ise bir kimliğe kalıcı olarak bağlanmışlardır. Bir kişinin başarılı kimlik kabul edilebilmesi için kimlik arayışında bocalama yaşasa bile eninde sonunda kendi istediği kimliğe ulaşması gerekir. Başarılı kimliğe ulaşan bireyler, herhangi bir kararsızlık anında etkin kararlar alarak etkili tercihlerde bulunabilirler ve verdikleri kararların doğruluğunu kabul ederler. Kendilerini kabullenirler, çevrelerindeki kişilerin de kendisini kabullendiğinin farkındadırlar.

79 b. Askıya Alınmış (Moratoryum) Kimlik
Bu kimlik statüsünde kimlik krizi yaşanmıştır. Yani birey çevresindeki olanakları etraflıca araştırmıştır ya da henüz araştırma evresindedir. Fakat başarılı kimlikte olduğu gibi henüz bir kimliğe bağlanma söz konusu değildir. Ergenlik yıllarındaki Semih, meslekler hakkında ayrıntılı inceleme yapmış, okul rehberlik biriminden, halen bu meslekleri yapan kişilerden, çevresindeki kişilerden gerekli bilgileri almış ancak yine de hangi mesleği seçeceğine karar verememiştir.

80 c. İpotekli Kimlik Bu kimlik statüsünde kimlik krizi yaşanmaz. Çünkü birey çevresindeki hiçbir olanağı araştırmaz. Başta anne - babası olmak üzere, yakın çevresindeki kişilerden, kendisi için uygun görülen kimliğe bağlanır. Başka bir deyişle kimlik arayışı olmadığı halde, kimliğe bağlanma söz konusudur. İpotekli kimliğe sahip bireyler, yaptıkları seçimlerin kendilerine uygun olup olmadığını sorgulamazlar. Bu kimlik yapısı, büyük oranda özerkliğini kazanamamış, bağımlı bireylerde görülmektedir. Anne ve babası avukat olan Ahmet, anne ve babasının "Sen de avukat olmalısın" düşüncesini hiç sorgulamadan, araştırmadan kabul etmiştir.

81 d. Dağınık Kimlik Bu kimlik statüsünde ergen ya hiç kimlik arayışına girmemiştir ya da arayış olsa bile çok sınırlıdır. Yani kimlik krizi yaşanmamıştır. Bununla birlikte ipotekli kimlikte olduğu gibi, bireye hazır kimlik modellerinin sunulması da söz konusu değildir. Bu nedenle birey herhangi bir kimliğe de bağlanamaz. Dağınık kimliğe sahip kişiler, hissettikleri eksikliği doldurabilmek için sadece kendileriyle ilgilenmeye başlarlar. Dört kimlik statüsü içerisinde, bireyin kendisiyle en çok ilgili olduğu statüsüdür.

82 Carl R. Rogers - Benlik Kuramı (Fenomenolojik Kuram)
Rogers, kişilik gelişimini benlik gelişimiyle açıklamıştır. Ona göre her birey kendisinin merkezinde yer aldığı dinamik bir yaşantı dünyasında yaşar. Bireyin merkezinde yer aldığı bu dünyaya fenomenal alan adını vermiştir. Fenomenal alan kişiye özgü olduğuna göre, bireyin bu dünyada karşılaştığı uyarıcılara verdiği tepkiler de kendine özgüdür.

83 Rogers'ın kişilik kuramında önemli bir kavram olan benlik; kişinin kendisi hakkında sahip olduğu algıları, düşünceleri ve değerleri içerir. Özellikle "Ben neyim?" gibi bireyin var olduğunun ve "Ben ne yapabilirim?" gibi kapasitesinin farkında olmasıdır. Benlik, bireyin doğuştan itibaren içinde geliştiği çevre ile etkileşimleri sonucunda oluşmaktadır. Bireyler zaman içerisinde geçirdikleri yaşantılara bağlı olarak benlik kavramlarını da değiştirebilirler . Ben böyleyim der, değişemeyeceğimi düşünürdüm. 4 yıllık fakülte hayatımın, orada tanıştığım arkadaşlarımın etkisini bugün daha iyi anlıyorum, Her insan değişiyormuş meğersem... Ben de değiştim.

84 Rogers`ın kuramında vurgulanan gerçek benlik (benlik imgesi) ve ideal benliğin yanı sıra bedensel benlik, sosyal benlik, bilişsel benlik, reflektif benlik, akademik benlik, kavramları da bu kapsamda ele alınabilir. Gerçek benlik, bireyin kendisine bakış açısı, kendisini nasıl gördüğü, kendisi hakkındaki değer yargılarını içerir. İnsan hoşnut olmadığı özelliklerinden kurtulmak, daha az düzeyde sahip olduğu ve beğendiği özellikleri geliştirmek isteyebilir. Bu nedenle kişinin sahip olmayı özlediği özellikler bütünü olarak bir de ideal benlik kavramında söz edilmektedir.

85 2. Abraham H. Maslow – İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Maslow, kişilik gelişimini motivasyonel (güdülenme) faktörlere bağlamıştır. İnsanların davranışlarını güdüleyen temel faktör ihtiyaçlarıdır. Oluşturduğu ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramında, bireylerin ihtiyaçlarını hiyerarşik bir sırayla dizmiş ve her insanın kendini gerçekleştirme arzusunda olduğunu belirtmiştir. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı, hiyerarşinin en üst basamağını oluşturmuştur. Genel olarak, alt basamaktaki bir ihtiyaç yeteri kadar doyurulmadan, diğeri bireyin yaşantı alanına girmemektedir.

86

87 Kendini gerçekleştiren insanın özellikleri
Kendilerini, başkalarını ve doğayı olduğu gibi kabul ederler. Kuvvetli ve zayıf yönleriyle kendilerini ve başka insanların farklı duygu ve düşüncelerini hoşgörü ile karşılayıp oldukları gibi kabul ederler. Gerçeği olduğu gibi algılayıp içinde bulundukları ortama kolay uyum sağlarlar. Eksik ve hatalardan aşırı düzeyde rahatsız olmazlar. Daha derin ilişki kurabilirler. Kendilerine güveni tam olan bu insanlar herkese karşı sevgi ve saygı duyarlar. Yaşamdan büyük zevk alırlar. Yapılacak işler onlar için birer "oyun" gibidir. Özerk bir yapıları vardır; çevrelerinden bağımsızdırlar. Düşünce ve davranışlarında özgürdürler. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna kendi özerk değerler sistemine uygun olarak karar verirler. Demokratik bir kişilik yapısına sahiptirler. Herkesten bir şeyler öğrenebileceklerine inanırlar. Doğal, içlerinden geldiği gibi davranırlar; yapmacık davranma gereği hissetmezler. Amaçlar ve araçlar arasında uygun ayırımı yapabilirler. Yalnız kalabilme gücüne sahiptirler. Güçlü bir mizah anlayışına sahiptirler. Ancak, yaptıkları espriler başkalarını küçültücü değildir.

88 KPSS 2001 İki yaşındaki bir çocuk kaydıraktan kaymak istemekte, kendisini tutmaya çalışan annesinin ellerini itmektedir. Çocuğun bu davranışı hangi gelişimsel özellikle açıklanabilir? A) Merak B) Özerklik C) Başarı D) Yakınlık E) Üretkenlik KPSS 2001 İki yaşındaki bir çocuk kaydıraktan kaymak istemekte, kendisini tutmaya çalışan annesinin ellerini itmektedir. Çocuğun bu davranışı hangi gelişimsel özellikle açıklanabilir? A) Merak B) Özerklik C) Başarı D) Yakınlık E) Üretkenlik

89 KPSS 2002 Çocuğun yeni bir kardeşi doğduktan sonra tekrar altını ıslatmaya başlaması, aşağıdakilerin hangisiyle açıklanır? A) Gerileme B) Ketleme C) Yüceltme D) Yön değiştirme E) Yaklaşma

90 KPSS 2002 Babası gibi doktor olmak isteyen altı yaşındaki Can, oynadığı oyunlarda babasının stetoskobunu, önlüğünü ve bazı aletlerini kullanarak doktor rolü yapmaktadır. Bu durum aşağıdakilerden hangisine bir örnek olabilir? A) Yansıtma B) Özdeşim kurma C) Transfer D) Pekiştirme E) Yüceltme

91 KPSS 2002 Psikososyal gelişim kuramına göre, psikososyal gelişim aşağıdakilerden özellikle hangisine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır? A) Doğuştan getirilen bazı özelliklere B) Kişiler arası ilişkilere C) Biyolojik özelliklere D) Ahlak gelişimine E) Tesadüfi olaylara

92 KPSS 2002 Erikson`un gelişim kuramına göre ergenlik döneminde köyden kente göç edenler üzerinde, göçle ortaya çıkan toplumsal sorunların öncelikle nasıl bir etki yapması beklenir? A) Zihinsel gelişimi yavaşlatması B) Soyut İşlemler döneminden çok hızlı geçmelerine yol açması C) Toplum içindeki rolleri konusunda karmaşa yaşamalarına yol açması D) Temel güven duygusunu kazanmalarını önlemesi E) Olumlu bir benlik kavramı geliştirmelerini engellemesi

93 KPSS 2004 Freud'a göre, okul müdüründen azar işittikten sonra evde karısını ve çocuklarını azarlayan bir öğretmenin bu davranışını aşağıdakilerden hangisine örnektir? A) Yer değiştirme B) Yansıtma C) Reddetme D) Bastırma E) Yüceltme

94 KPSS 2004 Ailesinin tek çocuğu olan Doğukan'ın babası büyük bir firmada genel müdür, annesi de başka bir kurumda avukat olarak çalışmaktadır. Doğukan küçüklükten beri çocuklarla ilgilenmekten hoşlandığı için okulöncesi öğretmenliğini meslek olarak seçmeye karar verir. Anne ve babası Doğukan'ın bu kararını onaylamadıkları gibi işadamı veya avukat olması için ona baskı kurarlar. Süreç sonunda, Doğukan'ın ciddi bir kararsızlığa düştüğü görülmüştür. Erikson`a göre, Doğukan'ın içinde bulunduğu bu durum, aşağıdakilerden hangisine bir örnek oluşturmaktadır? A) Kimlik kazanma B) Olumsuz kimlik C) Kimlik karmaşası D) Kimlik gelişimi E) Kimlik gölgelemesi

95 KPSS 2004 Yirmi yaşındaki Gülşen, kimsenin samimiyetinden emin olmadığı için karşı cinsle yakın ilişki kurmakta zorlandığını söylemektedir. Erikson`un gelişim kuramına göre, Gülşen'in bu sorunu, içinde bulunduğu aşağıdaki gelişim dönemlerinden hangisinin olumsuzlukla sonuçlanmasına yol açacaktır? A) Özerklik - Kuşku ve utanç B) Güven - Güvensizlik C) Girişimcilik - Suçluluk D) Yakınlık - Uzaklık E) Kimlik kazanma - Bocalama

96 KPSS 2006 Üniversite sınavlarına hazırlanmaya başlaması gerektiğini düşünen, ancak seçeceği bölüm konu­sunda karar vermede zorluk çeken bir lise 2. sınıf öğrencisi bir süre bu konu üzerinde durmamaya karar verir. Bu öğrencinin bölüm seçimi konusunda düşünmeyi erteleme kararı Erikson`un kuramında yer alan aşağıdaki kavramlardan hangisine örnek olabilir? A) Olumsuz kimlik B) Aşağılık duygusu C) Durgunluk dönemi D) Psikososyal moratoryum E) Umutsuzluk dönemi

97 KPSS 2006 Emekli olduktan sonra yaşamını değerlendiren ve o güne kadar yaptıklarını anlamlı, hedeflerine ulaşmış bularak kendini mutlu hisseden 65 yaşlarındaki bir yetişkin, Erikson`un psikososyal gelişim kuramına göre olgunluk yıllarına özgü aşağıdaki gelişim özelliklerinden hangisini göstermektedir? A) Özerklik ve bağımsızlık B) Üretkenlik C) Kimlik kazanma D) Temel güven duygusu E) Benlik bütünlüğü

98 KPSS 2006 Maslow`a göre, gelişim süreci boyunca bir üst düzeydeki ihtiyacın ortaya çıkabilmesi, bir alt düzeydeki ihtiyacın giderebilme derecesine bağlıdır. Buna göre, aşağıdaki ihtiyaçlardan hangisinin diğerlerinin hepsinden sonra ortaya çıkması beklenir? A) Güvenlik B) Uyuma C) Yeteneklerini Geliştirme D) Kabul Edilme E) İlgi Görme

99 KPSS 2007 Bir sınıf öğretmeni, öğrencilerin görsel sanatlar dersinde bazı araç ve gereçleri kullanarak bir şeyler oluşturma girişimlerini desteklemektedir. Erikson`un psikososyal gelişim kuramına göre, öğretmenin bu desteği aşağıdaki gelişimsel çatışmalardan hangisinin olumlu sonuçlanmasına yardımcı olur? A) Girişkenliğe karşı suçluluk B) Özerkliğe karşı utanç ve kuşku C) Temel güvene karşı güvensizlik D) Başarıya karşı aşağılık duygusu E) Kimliğe karşı rol karmaşası

100 KPSS 2007 Lise son sınıfta okuyan Ayşe, küçük yaştan beri mühendis olmayı istemekte ve üniversite planlarını buna göre yapmaktadır. Ancak, babası mühendisliğin kadınlara uygun bir meslek olmadığını öne sürerek Ayşe'yi, kadınlara daha uygun olduğunu düşündüğü öğretmenlik gibi bir meslek seçmeye teşvik etmektedir. Mühendis olma isteğini babasının desteklememesi nedeniyle, Ayşe ne tür bir meslek seçeceği konusunda kararsızlığa düşer. Erikson'un psikososyal gelişim kuramına göre, Ayşe'nin meslek seçimi konusunda karar­sızlığa düşmesi aşağıdakilerden hangisine örnek olabilir? A) Güvensizlik B) Psikososyal moratoryum C) Ego bütünlüğü D) Rol karmaşası E) Durgunluk

101 KPSS 2007 Yaşamın son dönemlerinde, geçmişine dönüp baktığında 'keşke' sözcüğünü çok kullanan ve yapmış olduğu seçimlerden memnuniyet duymayan bir birey, Erikson`un psikososyal gelişim kuramına göre aşağıdaki gelişim krizlerinden hangisini yaşamaktadır? A) Kimliğe karşı rol karmaşası B) Üretkenliğe karşı durgunluk C) Özerkliğe karşı utanç ve kuşku D) Temel güvene karşı güvensizlik E) Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk

102 KPSS 2008 Geleneksel psikoanalitik kurama ilişkin aşağıda verilen ifadelerden hangisi doğrudur? A) Davranışları yönlendiren güçler bilinç düzeyinde yer alır. B) Süperego, id'in isteklerini reddetmek için plan yapma, erteleme gibi ikincil süreçlere dayalı çalışır. C) Yön değiştirme savunma mekanizmasına bir örnek olarak "dedikodu yapmak" verilebilir. D) Cinsiyet farklılıklarının kavranması genital dönemde gerçekleşir. E) Savunma mekanizmaları, süperegonun yarattığı baskıdan korunmak amacıyla id'in kullandığı davranış örüntüleridir.

103 KPSS 2008 Bir süre öğretmenlik yapan Berrin 30 yaşlarındayken tanıştığı Mehmet'le son şansı olarak düşündüğü için evlenmiştir. Evlendikten sonra çalışmayı bırakan Berrin iki çocuk sahibi olmuştur. Eşi sık sık iş seyahatlerine çıktığı için evin tüm sorumluluğunu üstlenen Berrin, zamanla eşinin ilgisizliğinden yakınmaya başlamıştır. Berrin günlerini hem çocuklarını iyi bir biçimde yetiştirerek, hem de çevresindeki sosyal çalışmalara gönüllü katılarak geçirmiştir. Şu anda 60 yaşında olan Berrin, iyi eğitim gören ve mutlu evlilikler yapan çocuklarıyla gurur duymaktadır. Berrin'in son yıllardaki tek sorunu, eşiyle olan ilişkisinin kötüye gitmesidir. Bu yüzden, sadece ekonomik gereksinimlerini karşılayan biriyle neden evliliğini sürdürdüğünü sorgulamaya başlamıştır. Berrin artık çocuklarıyla birlikte yaşamak istemekte, ancak onların düzenini bozmaktan da çekinmektedir. Erikson`un psikososyal kişilik kuramına göre, yukarıdaki bilgilere bağlı olarak, Berin`le ilgili aşağıdaki sonuçlardan hangisine varılabilir? A) Eşiyle sorunlar yaşamasına karşın evlendiği için yakınlık duygusunu geliştirmiştir. B) Çocuklarının iyi yetişmelerini sağlamış, böylelikle üretkenlik duygusunu kazanmıştır. C) Yaşlılıkta, çocuklarının yanına taşınmak istemesine karşın, onların düzenini bozmak istemediği için ego bütünlüğünü kazanmıştır. D) Ekonomik güce sahip olmadığı için eşinden ayrılamadığından, utanç ve suçluluk duyguları yaşamaktadır. E) Evlenerek öğretmenlik mesleğini bıraktığı için kimlik duygusunu kazanamamıştır.

104 KPSS 2008 Gelişim psikolojisine ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Güvenli bağlanan çocuklar, anneleriyle aralarında kurulan sevgi bağı nedeniyle anaokuluna baş­larken yaşıtlarına oranla daha yoğun ayrılık kaygısı yaşarlar. B) "Kimlik arayışı" statüsünde bulunan ve anne babalarıyla sorunlar olan gençler, olumlu bir kimlik statüsüne sahiptirler. C) Dili anlamak ve konuşmak bebeklik döneminde eş zamanlı ortaya çıkar. D) İlköğretim çağında gözlenen dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğunun temelinde reddedici anne baba tutumu bulunmaktadır. E) İlk çocukluk döneminde ortaya çıkan döngüsel tepkiler oyun etkinliklerinin temelini oluşturur.

105 KPSS 2009 Fen bilgisi öğretmenliği 1. sınıf öğrencisi Gökçe, otobiyografisinin bir bölümünde şunları yazar: "Annem çok fazla ilgilenir benimle. Örneğin patenlerim, gitarım vb. bana sorulmadan, çok önceden alınmıştır. Ancak, evde tembellik yapmaya bile hakkım yoktur. Babama göre bir spor dalıyla ilgilenmeli, anneme göre en az bir müzik aleti çalmalıyım. Kısacası çok şey beklendi benden. Hepsini gerçekleştirmek için çabalamam, çok fazla zorlanmama da neden oldu. Doktor olmamı istediler, çok çalıştım tıp fakültesini kazandım ama yürütemedim. Önceleri bana sağlanan bütün olanaklara karşın isteklerini yerine getiremediğim için çok suçladım kendimi. Bugün, ailemin istediği gibi bir doktor olamayacaksam da bu bölümde okumaktan çok mutluyum. Ben mutlu olunca ailem de mutlu oldu. Keşke bunu daha önceden anlayıp başka okullara gitmek, sonra kayıt dondurup tekrar ÖSS'ye hazırlanmak zorunda kalmasaydım." Bu bilgilere göre, Gökçe'nin mesleki açıdan hangi kimlik statüsüne sahip olduğu söylenebilir? A) Başarılı kimlik B) Bağımlı (ipotekli) kimlik C) Ters kimlik D) Ertelenmiş (moratoryum) kimlik E) Kimlik dağınıklığı


"KİŞİLİK GELİŞİMİ Arş. Gör. Ceyhun OZAN Atatürk Üniversitesi" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları