Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

FİZİK KANUNLARI VE TEORİLERİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "FİZİK KANUNLARI VE TEORİLERİ"— Sunum transkripti:

1 FİZİK KANUNLARI VE TEORİLERİ
Hazırlayan: Merve Nur Keskin

2 Fizik Kanunları 1-Yerçekimi Kanunu 2-Newton Kanunları 3-Termodinamik Kanunları 4-Ohm Kanunu 5-Paskal Yasası

3 Fizikteki Teoriler Einstein özel görelik kuramını 1905 yılında yayınladı. Buna göre: 1.Fizik yasaları her türlü referans noktasından bağımsızdır. 2.Işık hızı uzayda sabittir ve gözlemi yapanların hızından bağımsızdır. 3.İzafiyet Teorisi

4 YERÇEKİMİ KANUNU Ünlü İngiliz fizikçi ve matematikçi Isaac Newton 1642'de Colterworf'ta doğdu. Doğumundan 3 ay önce babası öldü, annesi yeniden evlendi. Newton çocuk denecek yaşlarda doğayı gözlemliyor, tahtadan oyuncaklar yapıyordu.Grantham'daki bir okula yazıldıysa da annesi sonraları evin geçimine katkıda bulunsun diye küçük Newton'u okuldan aldı; fakat ilerleyen yıllarda ondaki düşünce gücünü sezen varlıklı bir yakının araya girmesiyle tekrar Grantham'daki okula kaydedildi. İçine kapanık, zayıf bedenli ve yoksul olduğu için diğer çocuklar tarafından horlandı. Ama bu horlanma onda başarılı olma dürtüsü yarattı.

5 ‘Elma’nın İzinde Büyük Buluş Okulda hızla birinciliğe yükseldi
‘Elma’nın İzinde Büyük Buluş Okulda hızla birinciliğe yükseldi. Burayı bitirdikten sonra 19 yaşında Cambridge Üniversitesi'ne girdi. O sıralar ortalıkta dehşetli bir hastalık kol geziyor, insanlığı kırıp geçiriyordu. Daha sonraları 1880'lerde, yani 15 yıl sonra Pastör'ün çaresini bulacağı bu hastalık veba salgınıydı. Okullar kapandı, halk panik içinde salgının geçmesini bekledi. Üniversite de eğitime ara verilince Isaac Newton evine döndü. Tabiatın ortasındaki bahçeli evlerinde kendini yetiştirmeye koyuldu. Hatta denilebilir ki, ünlü yerçekimi buluşunu burada yaptı. Yerçekimi kanunu, Newton'un başından geçen ilginç bir olayla anlatılır. Ünlü Fransız şairi Voltaire, "Ağaçtan düşen elma hikâyesini Newton'un yeğeninden dinledim." diyor ve devam ediyor: "Newton bir gün Woolshorpe'deki evinin bahçesinde, ağacın altında kitap okurken elma ağacının tepesindeki bir elma dalından koparak, kafasına 'küt!' diyerek düşer. Başını kaldırıp baktığında elmanın daha önce asılı bulunduğu dalın sallanıyor olduğunu görür. Demek ki rüzgâr veya başka bir güç dala kuvvet uygulayarak elmanın daldan kopmasına sebep olmuş, kopan elma başka destek bulamayınca boşta kalmamış, yere doğru düşmüş. İşte Newton'un yerçekimi kuvveti ile ilgili yazacağı yüzlerce bulgunun altyapısı bu."

6 Mekanik Biliminin Temelleri Onun meşhur "principia" adlı eseri mekânik bilimin temellerini oluşturmuştur. Hiçbir madde sağdan-soldan veya yukarıdan-aşağıdan bir kuvvet tarafından itilmediği sürece hareket etmez. Yani onun "eylemsizlik" ilkesine göre bir cismi harekete geçirmek için kuvvete ihtiyaç vardır. Bu buluş sabit gibi görünüyor ama öyle değil. İşin detayına inildiğinde -ki Newton "principia"da bu detaya iniyor- uçakların, füzelerin, uzay araçlarının nasıl yere kuvvet uygulayıp yukarıya doğru hızla fırladıklarını daha iyi anlarız. Newton "evrensel çekim kanunu" sayesinde ağaçtan düşen bir elmayla, Güneş etrafında belli yörüngelerde hareket eden gezegenlerin çekiminin aynı kütlesel çekim kanunundan kaynaklandığını buldu ve ispatladı. Newton'un ışık üzerinde yaptığı çalışmalar da vardır. Örneğin, "Optick" adlı kitabından bugünkü optik kanunlarının temeli yatar. Newton güneşin içinde yeryüzündeki tüm renklerin saklı olduğunu söyler. "Güneş görüldüğü gibi sarı değil. İçinde insanlığın farkında olmadığı hatta çok ileriki zamanlarda da farkında olmayacağı acayip renkler var. Meselâ, gökkuşağı yağmurdan sonra güneşten süzülüp gökyüzünde asılı kalan birkaç renkten bazılarını içerir. Eğer bütün renkler elde edilip bir prizmadan geçirilirse güneş ışığı elde edilebilir." diyor Newton.  Ne yazık ki söylediği ve ispat ederek açığa çıkardığı buluşları Fransız bilim adamları tarafından kabul edilmeyerek "ipe sapa gelmez şeyler" olarak nitelendirildi. Bir ara bunalıma girdi ama yakın dostu ünlü Halley kuyruklu yıldızını bulan Astronom John Halley ona destek oldu. Dostu Halley'in teşvikiyle dünyaca ünlü "Tabiat Felsefesinin Matematiksel İlkeleri" adlı eseri yazdı. Ünü tüm Avrupa'ya tamamen yayılmıştı. Kraliyet Bilim Akademisi, Newton'un makalelerini büyük bir heyecan içinde yayınlıyordu. Hatta Akademi üyeliğine ve Cambridge Üniversitesi'nde Parlamento üyeliğine getirildi. 1706'da kraliyet derneğinin başkanlığına seçildi. 1708'de kraliçe Anna tarafından "Sir" unvanıyla mükâfatlandırıldı. İnsanlığın Hizmetinde Bir Ömür Bu dâhi adam bir müddet yaylalık kulübesine çekilip kafa dinledi, münzevi bir hayat yaşadı. Burada yaptığı bir teleskopla Jüpiter'i seyretti, düşüncelere daldı. Açık, uçsuz bucaksız kırlarda yürürken bir taraftan da çok sevdiği kitaplardan kopamıyor ve zevkle okuyordu. Newton 85 yaşına geldiğinde bedeni artık kendini taşımıyordu. İçine kapandı. Kimseyle görüşmemeye, hatta misafir dahi kabul etmemeye başladı. 20 Mart 1727'de Londra'daki evinde sakin bir şekilde bu hayattan göçtü. Isaac Newton son zamanlarını teoloji yani din bilgisiyle geçirmişti. Ölümünden sonra bile şahsiyeti ve varlığı sürekli anıldı, ileride insanlığa hizmet edecek buluşların babası oldu.

7 Newton’un Hareket Yasaları
Newton'ın hareket yasaları, bir cisim üzerine etki eden kuvvetler ve cismin hareketi arasındaki ilişkileri ortaya koyan üç yasadır. İlk kez Sir Isaac Newton tarafından 5 Temmuz 1687 tarihinde yayımlanan Philosophiae Naturalis Principia Mathematica  adlı çalışmada ortaya konmuştur. Bu yasalar klasik mekaniğin temelini oluşturmuş, bizzat Newton tarafından fiziksel nesnelerin hareketleri ile ilgili birçok olayın açıklanmasında kullanılmıştır. Newton, çalışmasının üçüncü bölümünde, bu hareket yasalarını ve yine kendi bulduğu evrensel kütleçekim yasasını kullanarak Kepler'in gezegensel hareket yasalarının elde edilebileceğini göstermiştir. 1. Yasa Eylemsiz referans sistemi adı verilen öyle referans sistemleri seçebiliriz ki, bu sistemde bulunan bir parçacık üzerine bir net kuvvet etki etmiyorsa cismin hızında herhangi bir değişiklik olmaz. Bu yasa genellikle şu şekilde basitleştirilir: “Bir cisim üzerine dengelenmemiş bir dış kuvvet etkimedikçe, cisim hareket durumunu (durağanlık veya sabit hızlı hareket) korur.” 2. Yasa Eylemsiz bir referans sisteminde, bir parçacık üzerindeki net kuvvet onun çizgisel momentumunun zaman ile değişimi ile orantılıdır: F = d (mv) / dt. Momentum(mv), kütle ile hızın çarpımına eşittir. Kuvvet ve momentum vektörel nicelikler olduğundan, net kuvvet cisim üzerine etki eden tüm kuvvetlerin vektörel toplamı ile bulunur. Bu yasa sıklıkla şu şekilde ifade edilir: “F=ma: Bir cisim üzerindeki net kuvvet, cismin kütlesi ile ivmesinin çarpımına eşittir.” 3. Yasa Bir cisme, bir kuvvet etkiyorsa; cisimden kuvvete doğru eşit büyüklükte ve zıt yönde bir tepki kuvveti oluşur. Burada dikkat edilmesi gereken bu kuvvetlerin aynı doğrultu üzerinde olduğudur. Bu yasa çoğu zaman şu cümle ile basitleştirilebilir “Her etkiye karşılık eşit ve zıt bir tepki vardır.”Bu yasalara getirilen çeşitli yorumlar vardır. En genel olan yorumda kütle, ivme ve (en önemlisi) kuvvetin önceden tanımlanmış olduğu varsayılmaktadır. Ancak Newton'ın birinci ve ikinci yasasının aslında kuvvetin ve kütlenin tanımı olduğuna dair yorumlar da mevcuttur. Dikkat edilirse ikinci yasa ancak gözlem bir eylemsiz referans sisteminden yapıldığında geçerlidir. Eylemsiz referans sistemi birinci yasada tanımlanmış olduğundan ikinci yasayı kullanarak birinci yasanın ispatını aramak mantıksal bir yanılgı olacaktır. Işık hızına yaklaşan hızlarda Newton yasaları fiziksel olayları açıklamakta yetersiz kalmakta, bu nedenle geçerliliklerini yitirmektedirler. Işık hızlarına yakın hızlarda cisimlerin hareketi incelenirken Albert Einstein'ın geliştirdiği özel görelilik teorisi dikkate alınmalıdır.

8 TERMODİNAMİK KANUNLARI
Termodinamik, enerji ve bazı enerji çeşitlerinin birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyen bir bilim dalıdır ve hayatın devamı için temel olan enerji konusunu ele alan heyecan verici çekici bir konudur. Bütün dünyada uzun süredir mühendislik öğreniminin temel bir parçası olmuştur. Termodinamik bilenen ev gereçlerinden, ulaşım araçlarına, güç üretim sistemlerine ve hatta felsefeye kadar geniş bir uygulama alanına sahiptir. Termodinamiğin tarihçesine bakarsak 18.yüzyılın başlarındagelişen tekstil endüstirisini asıl sebep olarak gösterebiliriz. Kullanılan insan ve hayvan gücünün yetersiz kalması sonucu 1697 yılında Thomas Savery ve 1712 yılında Thomas Newcomen ilk buhar makinelerini yaparlar yıllarında James Watt bu makineleri geliştirerek termodinamik bilimini ortaya çıkarmıştır. Termodinamiğin uygulama alanlarına günlük kullandığımız eşyalardan örnek verecek olursak bunların başında buzdolabı, klima, motordaki yanmalar kısacası ısıtma ve soğutmanın olduğu eşyalarımızın tamamı gelir. Termodinamik bilim dalı ve ilkelerinin hepsi mühendislik uygulamalarıdır. Termodinamiğin önemini bir örnek ile vurgulamak istersek buzdolabındaki akışkan R-134a (halk dilinde buzdolabı gazı) dolabın kılcal damarlarında dolaşırken sürekli faz değiştirir ve bu faz değişimleri arasında açıga çıkan ısıda dolabın soğumasını sağlar. İkinci bir örnek verecek olur isek bu da şüphesiz evimizdeki kombilerimiz olacaktır.Doğalgazın sıvı fazda kombimize girmesi daha sonra sıvıfazda olan doğalgazın atmosfer basıncında gaz fazına dönüşüp yakılması ve kombideki suyun ısınmasından radyatörlerimize dağıltılmasına kadar geçen her sürede termodinamik yine işin başındadır. Bu iki örnektenden anlayacağımız gibi termodinamiği görmek o kadarda zor degildir. Önemli bir mühendislik uygulaması olan termodinamik adından da anlanacağı gibi ısının dinamik özelliklerini inceler ve ısının olduğu her yerdedir. Termodinamik zamanla gelişmiş ve yasalara bölünmüştür. Bunları yakından incelersek: Termodinamiğin 1. yasası: Herhangi bir sistemdeki toplam iç enerji, sisteme eklenen ya da çıkan ısı ve iş ile alakalı olduğundan bahseder. Yani hiçbir enerji yoktan var edilemez veya var olandan yok edilemez. Bunu formülize edersek: U=Q-W şeklinde tanımlarız. Burada Utoplam iç enerjiyi , Q ısıyı, W ise işi temsil etmektedir. Termodinamiğin 2. yasası: “Sıcaklık farkı olan 2 cisimden soğuk olandan sıcak olana kendiliğinden ısı transferi gerçekleşmez.” şeklinde kalıplaşmış bir tanımı vardır. Burada ısıtransferinin olabilmesi için mutlaka bir işe ihtiyaç olduğu vurgulanmak istenilmiştir. Termodinamiğin 3. yasası: “Eğer mutlak sıfır noktası olan 0 Kelvin ( -273 santigrat derece ) yenilirse, bu sıcaklığa inebilen tüm parçacıkların biririne eşit entropileri olur.” Bu yasada da 2. yasada olduğu gibi kalıplaşmış bir tanım vardır. Bu kanunda asıl olarak bize 0 kelvinde parçacığın entropisinin 0′a inerek tüm parçaların enerjisinin birbirine eşit olacağını söyler. Termodinamiğin 0. yasası: Bu yasa aslında en basit olan ve ilk başta bilinmesi gereken sonradan bulunmuş bir yasa olduğu için 0. yasa adını almıştır. Herhangi bir x, y, z parçacıklarından x ile y birbiriyle termal dengedeyken y ile de z’ de termal dengede ise x ilez’ninde termal dengede olacağından bahseder. Sonuç olarak Tx=Ty=Tz’dir.

9

10 OHM KANUNU Bir elektrik devresinde iki nokta arasındaki iletken üzerinden geçen akım, potansiyel farkla (örn. voltaj veya gerilim düşümü) doğru; iki nokta arasındaki dirençle tersorantılıdır. Burada, I akım amper, V referans alınan iki nokta arasındaki potansiyel fark volt ve R ohmla ölçülen ve direnç olarak adlandırılan devre değişkeni (volt/amper)dir. Potansiyel fark gerilim olarakta bilinir ve bazen V nin yerine U, E veya emk (elektromotor kuvvet) sembolleri kullanılır.  Bu kanun basit elektriksel devrelerdeki telden geçen akım ve gerilim miktarını açıklar.  Yukarıdaki Ohm kanunu elektrik/elektronik mühendisliği alanında aşırı derecede kullanılan bir eşitliktir. Çünkü gerilim, akım ve direncin birbirleriyle olan ilişkisini makroskopik seviyede inceler. Bu elemanlar çoğunlukla bir elektrik devresinde bulunur.

11 PASKAL YASASI Fizik bilimlerinde, Pascal yasası veya Pascal prensibi; hareketsiz ve sıkıştırılamayan bir akışkanın aynı mutlak yüksekliğe sahip tüm noktalarında, bazı yerlerde akışkana ek basınç uygulansa dahi, sıvı basıncı aynıdır, der.Öte taraftan, h1 ve h2 gibi yüksekliği verilen iki noktadaki basınç farkı aşağıdaki gibidir: Ayrıştırılamadı(bilinmeyen fonksiyon): P_2 - P_1=- \xx g (h_2-h_1)\,xzxzxzBurada ρ (rho) akışkanın yoğunluğu, g deniz seviyesindeki yerçekimi ve h1</ z>, h2 yüksekliktir.Bu formülün sezgisel açıklaması şudur ki; iki yükseklikteki basıncın değişimi, bu iki yükseklikteki akışkanın ağırlığına bağlıdır. zxzxz<Yükseklikteki değişimin ek basınçlarla bağlantılı olmadığına dikkat ediniz.Bu yüzden Pascal yasası, herhangi bir noktaya uygulanan basınçtaki herhangi bir değişiklik akışkan boyunca aynen aktarılır.

12 İZAFİYET TEORİSİ Esas olarak zaman ve uzayla meşgul olan ve onlara daha genel bir bakışla, fiziksel olayları açıklayan bir teori. Albert Einstein tarafından ortaya konan bu teori, Kuantum teorisi gibi yirminci yüzyılda fizikte önemli bir değişiklik meydana getirmiştir Dünyanın sabit ve kainatın merkezi oluşu fikri daha sonra terk edildiğinde neyin sabit olduğu sorusu ile karşılaşılmıştı. Newton kendi ifade ettiği hareket kanunlarından, hareketsiz olmanın özel bir anlamı olmadığını ortaya koymuştur. İzafiyet prensibine göre, tam hareketsiz olma diye bir şeyin herhangi bir anlamı yoktur ve düzgün hareketler hep birbirlerine göre izafi (bağlı bulunduğu şey ile değişen) olarak belirirler. Uzayın derinliklerinde tasavvur edilen bir uzay aracındaki kimsenin herhangi bir hareket tesiri hissetmediğinden hareketsiz olduğunu iddia etmesi, onun yanından geçen motoru durdurulmuş ve düzgün bir hızla hareket eden uzay aracının sahipinin aynı iddiada bulunmasından farklı değildir. Her ikisinin de hareketsiz olma iddiası doğru değildir.

13 ÖZEL İZAFİYET TEORİSİ 1905 yılında Einstein şimdi "Özel İzafiyet Teorisi" diye isimlendirilen teoriyi ortaya koydu. Bu sanki birbirine zıt düşen iki kabule dayanmaktaydı: 1) İzafiyet prensibi olarak bilinen düzgün hareketin izafi olması; 2) Düzgün harekette ışığın hızı her doğrultuda aynı olması. Bu her iki postülat Michelson-Morley tarafından yapılan ve diğer deneylerle de gözlenmiştir. Buna göre ışık kaynağına yaklaşan veya ondan uzaklaşan için ışık hızları, her ne kadar kaynağa doğru koşan daha büyük bir ışık hızı beklerse de, aynıdır. Buna göre ışığa yetişmek için hareket eden bir kimseden, ışık kendi sabit hızı ile kaçacaktır. Sonuç olarak hiçbir cisim ışıktan hızlı hareket edemez. Bu kabullerden hareket eden Einstein, ilk önce iki olayın aynı zamanda meydana gelme kavramını ele almıştır. Bunu açıklamak için uzayın derinliklerindeki bir uzay gemisinde tam ortada durup her iki uca aynı zamanda ulaşacak bir ışık gönderelim. Uzay gemisi ile aynı yönde hareket eden bir başka uzay gemisinde bulunan kimse, bunun böyle olmadığını iddia edecektir. Çünkü ona göre uzay aracının ön kısmına ışık daha çabuk erişecektir. Bunun sonucunda farklı yerlerde aynı zamanda olma, mutlak değil tamamen gözlemciye göre izafidir. Buna bağlı olarak mesafenin de izafi (bağıl = rölatif) bir büyüklük olduğu sonucuna varılır. Zaman ve uzaya giren izafiyet kavramı, bunlardan türetilen hız ve ivmeyi de değiştirecektir. Buradan devamla kuvvet, enerji, iş ve kütle tariflerini de buna göre değiştirmek gerekir. İzafiyet teorisinin tuhaf görülen sonuçları vardır. Bunlardan biri, hareket eden cisimlerde sathın yavaşlamasıdır. Hareket eden cisimler, etmeyenlere daha ağır gelecektir. Burada meşhur E= mc2 formülü elde edilir ki, bu, enerjinin kütle ile ışık hızının karesinin çarpımına eşit olduğunu bildirir. Düşük hızlarda ( km/saat bir düşük hız sayılmaktadır.) izafiyetin tesirleri fevkalade çok küçüktür. Ancak, ışık hızına ( km/saniye) yakın hızlarda bu etkiler fevkalade büyüktür. Einstein’a göre düzgün hareketin uzay-zaman ölçümü, daha önce bağımsız olarak Lorentz tarafından çıkarılan bir dönüşümle ilgilidir. Lorentz dönüşümünü, Einstein’ın iki postülatından bağımsız olarak ortaya koymuştur. Lorentz dönüşümünde, uzay ve zaman birbirine bağlanmıştır. 1907’de Einstein’ın matematik hocası H. Minkowski, Lorentz dönüşümünün matematik formuna sahip olduğunu göstermiştir. Bu ise, Einstein’ın teorisinin dört boyutlu uzay-zaman cinsinden ifade edilebileceğini açığa çıkarmıştır. Gerçekte, zamanın dördüncü boyut olarak alınması oldukça eskidir. Çünkü bir hareketin belirtilmesinde uzay koordinatları yanında zamanın da verilmesi gerekir. Newton’un teorisine göre zaman bütün gözlemcilere göre mutlak bir büyüklüktür. Bunun sonucu dört boyutlu kavramı bir üç boyutlu uzay ve bir boyutlu zaman parçasına ayırmak mümkündür. Minkowski’ye göre dört boyutlu uzay tamamen üç boyutlu uzayda olduğu gibidir, zaman bir farklılık meydana getirmez.

14 GENEL İZAFİYET TEORİSİ
Düzgün hareket eden bir kimse, harekette olduğunu kendi aracında yapacağı deneylerle belirleyemez. Ancak, harekette ivme varsa, bu hareket eden tarafından hissedilir. Bu sonuçlar, 1907’den itibaren Einstein’ın dikkatini çekmişti: Neden sadece düzgün hareket relatif (izafi) ve ivme mutlaktı? Bunların yanında Newton’un kanunları yeni uzay ve zaman kavramıyla uyuşmamaktaydı. Bazı fizikçiler alışıla gelen yolu deneyerek bu uyuşumu sağlamaya çalıştılar. Einstein ise, kütle çekiminin ivme ile birleştirilmesi gerektiği kanaatindeydi. Galileo, Pisa kulesinde yaptığı deneyde, hafif ve ağır cisimlerin aynı ivme ile düştüğünü göstermiştir. Einstein bu deneyin önemini kavramış ve bunu genel izafiyet teorisinin temeli yapmıştır. Uzayın derinliklerinde iken sürücü, ağırlıksız olduğunu hisseder. Ancak araç ivme ile harekete başlarken, içindeki ağırlık hissini fark eder. Etraftaki bütün yüzey cisimler bu halde harekete ters yönde düşerler. Einstein, bu olayın uzay aracının üniform kütle çekiminde bulunurken de ortaya çıkabileceğini fark etmişti. Bunun sonucu olarak eşdeğerlik prensibini ortaya koymuştur. Buna göre düzgün ivme ile düzgün kütle çekimi hiçbir vasıta ile ayırt edilemez. İçinde bulunan bir kimse, uzay aracına yandan gelen ışığın, aracın arka tarafına doğru eğildiğini görecektir. Ayrıca zaman, ivme ve kütle çekimi ile değişecektir. Einstein, izafiyet prensibini düzgün hareketten tüm harekete genişletmiştir. Newton, Güneş etrafındaki gezegenlerin hareketini, koyduğu hareket kanunlarına dayanarak açıklamıştır. Burada Newton, kütle çekimi kuvvetine ihtiyaç duymuştu. Einstein ise gezegenlerin yörüngelerini, Güneşin kütle çekimi sonucu eğriliğe sahip olan dört boyutlu uzay-zaman koordinat takımında en kısa yol prensibinden hareketle elde etmiştir. Bu şekilde elde edilen yörüngeler Newton’unki ile hemen hemen aynı idi. Ancak Merkür gezegeninde Einstein eliptik yörüngenin büyük ekseninin yüzyılda 43 saniye döneceğini vermişti. Gerçekte de bu çok eskiden gözlenmiş, fakat açıklanamamıştı. Einstein’a göre ışık, uzayın eğrilikli olmasından dolayı kütle çekimi tarafından saptırılmaktadır. Ayrıca Güneşteki atomlar, yeryüzündekine nazaran daha yavaş titreşmektedir ki, bu olay kızıla kayma olarak isimlendirilmiştir. Bütün bu sonuçlar gözlenmiştir. 1917’de Einstein, teorisini bütün evrene tatbik etti ve böylece çok değişik bir yaklaşım elde edilmiş oldu de Hermann Weyl, kütle çekimini, dört boyutlu uzayın bir esası olduğu fikrinden, elektromagnetik kuvvetlere bir geometrik yorum getirmeye çalıştı. Bu çalışma ile nükleer kütle çekimi ve magnetik kuvvetleri birleştirecek bir teori aranması araştırmaları başladı. Özel izafiyet teorisinin başarılarından biri de P.A.M. Dirac’ın elektronun izafi Kuantum teorisi ve kuantum elektrodinamik’tir. Bu, fizikte önemli pratik sonuçların elde edilmesine sebep olmuştur. Ancak, bütün bilimsel ve felsefi önemine rağmen, genel teori bilimsel ana çalışmaların dışında kaldı. Sebebi de, uzayın eğriliğinden dolayı ortaya çıkan tesirlerin çok küçük olmasıdır. Genel teorinin ana tatbikat alanı astronomi olmuştur. Çekirdek fiziği de teorinin uygulandığı alanlardan biridir.

15 Hazırlayan: Merve Nur Keskin
Sınıf: 9/A No:2 Ders: Fizik Konu: Teori ve Kanunlar Öğretmen: Ali Kemal ALEMDAROĞLU KAYNAKÇA:


"FİZİK KANUNLARI VE TEORİLERİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları