Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
TÜRKİYE’NİN ÇEVRESEL PERFORMANSI
T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ÇED, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü TÜRKİYE’NİN ÇEVRESEL PERFORMANSI Dr. A. Çağatay DİKMEN Genel Müdür Yrd.
2
Çevre sorunları giderek artmaktadır.
* İklim değişikliği * Biyolojik çeşitlilik kaybı * Hava kirliliği * Su Kirliliği * Toprak Kirliliği * Gürültü * vd. Sanayi devrimini takiben, endüstrileşme, teknolojik gelişim ve modernleşme sonucunda tüm dünyada çevresel sorunlar yoğunlaşmış, toplumlar üzerindeki etkileri de daha hissedilir olmuştur. Özellikle son yıllarda küresel ısınmanın etkilerinin artması ve yaşanan doğal afetlerin etkilerinin de giderek ağırlaşmasıyla insanoğlu çevre ile ilgili konulara daha çok ilgi duymaya başlamıştır. İklim değişikliği, çölleşme, biyolojik çeşitlilik kaybı gibi sınır tanımayan küresel sorunlar ile mücadelede, ancak uluslararası düzeyde belirlenecek ortak kararlar ve uygulamalarla başarıya ulaşır. Bu bağlamda, çevre ve çevre sorunlarının anlaşılması, tartışılması ve farkındalığın arttırılması amacı ile gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde toplantılar, konferanslar, çalıştaylar düzenlenmektedir. Bu nedenledir ki biz de bu çalıştayı ülkemizin sürekli etkileşimde bulunduğu siz değerli komşularımızla birlikte gerçekleştirmeyi düşündük. Çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir. Bunun için kirliliğin kaynağında önlenmesi, çevresel kaynakların bilinçli ve hesaplı biçimde kullanılması bir gereklilik olmaktadır.
3
Türkiye’de Kamunun Çevre Örgütlenmesi
Çevre Sorunları Koordinasyon Kurulu 1973 Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı 1978 Çevre Genel Müdürlüğü 1984 Çevre Müsteşarlığı - Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı 1989 Çevre Bakanlığı 1991 Çevre ve Orman Bakanlığı 2003 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 Anayasa madde 56 1980 Çevre Kanunu 1983
4
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56. Maddesinde; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” Hükmü gereğince hem devlete hem de vatandaşlara sorumluluk verilmiştir.
5
Yale Üniversitesi tarafından yayınlanan Çevre Performansı Endeksi sonuçlarına göre Türkiye, çevre performansı sıralamasında 132 ülke arasında sırada 'zayıf performans' gösteren ülkeler grubunun en altında yer almaktadır. Ülkemiz aynı endeksin Biyolojik Çeşitlilik ve Yaşam Alanları sıralamasındaysa 121. sıradadır. Bir başka deyişle, Türkiye dünyada biyolojik çeşitliliğe yönelik en büyük tehdidin olduğu 12 ülkeden biridir.''
6
Çevresel Göstergeler 2007 yılından bu yana hazırlanmakta
14 konu başlığında 32 çevresel gösterge
7
Nüfus 2010 yılı verilerine göre toplam nüfus kişi, nüfus artış hızı %1,30 iken km2 başına düşen nüfus ise 96 kişi olarak gerçekleşmiştir. Bir önceki yıla göre nüfus miktarı kişi artış göstermiştir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) nüfus tahminlerine göre 2030 yılında ülke nüfusunun kişi olacağı öngörülmektedir. Türkiye’de yılları arasında nüfus artış hızının azaldığı, ancak 2008 yılında nüfus artış hızının arttığı ve son üç yılda birbirine yakın oranlarda gerçekleştiği görülmektedir. Bununla birlikte nüfus sürekli olarak artmaya devam etmiştir.
8
Atık su Atıksu arıtma tesisi ile hizmet veren belediye sayısı yılında 71 iken bu rakam yılında 6 kattan fazla artarak 452’ye ulaşmıştır. 2010’da %70’e, 2012’de ise %76’ya ulaşması hedeflenmektedir. Belediyelerin atıksu arıtma tesislerinin ülke ihtiyaçlarına uygun önceliklerde yapılmasını sağlamak ve atık su yatırımlarından elde edilecek faydayı azami seviyeye çıkarmak üzere Bakanlığımızca “Atıksu Arıtımı Eylem Planı” hazırlanmıştır. Bu planlama ile ülkemizin 25 nehir havzasının önceliklendirmesi yapılarak, bu kapsamda Atıksu Arıtma Tesislerinin havza temelinde takibi yapılmaktadır. Çevreyi koruma amaçlı yapılan çalışmalar sonucunda son yıllarda atıksu arıtma tesisi ile hizmet verilen belediye sayısında ve nüfusta önemli artışlar olmuştur. Atıksu arıtma tesislerinden faydalanan nüfusun, 2017 yılına kadar nüfusu ' den büyük olan belediyelerde %100' e tamamlanması, 2.000' den büyük olan belediyelerde ise %90' ın üzerine çıkartılması hedeflenmektedir. Atıksu arıtma tesislerinde arıtıma tabi tutulan atık suların %79' u biyolojik, %11' i mekanik, %10' u ileri yöntemler ile arıtılmaktadır
9
2010 yılında TÜİK verilerine göre atıksu arıtma tesisi ile hizmet edilen nüfusun belediye nüfusuna oranı yaklaşık olarak %62 seviyesine ulaşmıştır. Mevcut olan artıma tesislerinin %13 ünde ileri artıma, %14 ünde Fiziksel arıtma ve %73ünde ise biyolojik arıtma gerçekleştirilmektedir.
10
SU ( Ab- Türkiye) Su kalitesini geliştirmeye yönelik Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği yılından bu yana uygulanmaktadır. Bunun dışında AB adaylık sürecinde Tarımsal Kaynaklı Nitrat Kirliliğine Karşı Suların Korunması Yönetmeliği ( ) İnsani Tüketim Amaçlı Sular HakkındaYönetmelik ( ) İçmesuyu Elde Edilen veya Elde Edilmesi Planlanan Yüzeysel Suların Kalitesine Dair Yönetmelik ( ) Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliği ( ) Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği ( ) Yüzme Suyu Kalitesi Hakkında Yönetmelik ( ) AB Çamur Direktifi Çerçevesinde Toprak Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ( ) Ulusal mevzuatımıza aktarılmıştır.
11
Denizlerimizde su kalitesi düzenli olarak izlenmektedir ve yılında mavi bayraklı plaj ve marinalarımızın toplam sayısı 300 iken bu sayı 2011 yılında 341’e yükselmiştir.
12
Atik 2003’e kadar 2008 2009 2010 Katı Atık Tesisi 15 38 41 46 Belediye Sayısı 150 450 581 616 Hizmet Verilen Nüfus (milyon) 23 29 32 36,5 Hizmet verilen Nüfus Oranı (%) 33 43 45,5 49 2010 yılı itibarıyla ülke genelinde mevcut 46 adet Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi ile yaklaşık 616 belediyede 36,5 milyonluk nüfusa hizmet verilmektedir. Bu kapsamda katı atık bertarafı için Türkiye genelinde belediyeler arası bölgesel yönetim birliklerinin oluşturulması, ekonomik olarak sürdürülebilir kapasitede Bölgesel Katı Atık Tesisi Projeleri geliştirilmesi ve projelerin bir plan dahilinde uygulanmasının sağlanması amacıyla ilgili mevzuatta öngörülen şekilde, düzenli depolama tesislerinin kurulması, katı atık miktarının azaltılması, geri kazanımın sağlanması, katı atık taşıma giderlerinin düşürülmesi ve gerekli olduğu hallerde uygun teknolojiye sahip transfer istasyonlarının kullanılmasına yönelik planlar oluşturulmuş ve bu kapsamda belediyelere rehberlik edecek 16 adet Tip Proje geliştirilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin benzer nitelikler taşıyan coğrafi bölgeleri yukarıda da açıklandığı üzere gruplanarak model bölgeleri oluşturulmuş ve çalışmalara bu doğrultuda devam edilmektedir.
13
Atik TÜİK verilerine göre 2010 yılında 25,28 milyon ton belediye atığı toplanmış ve bu atıkların %54,4’ü düzenli depolama sahalarına, %43,5'i belediye çöplüklerine, %0,8'i kompost tesislerine götürülmüş, %1,3 ise diğer yöntemler ile bertaraf edilmiştir. Yakma tesislerinde 28 bin ton tehlikeli atık yakılmış ve kompost tesislerinde ise 38 bin ton kompost üretilmiştir.
14
Atik Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik, Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği, Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği…. gibi AB mevzuatına uygun olarak 15 den fazla yönetmelik yürürlüktedir.
15
Hava Kalitesi Ülkemizde hava kalitesi yönetimine ilişkin usul ve esaslar Avrupa Birliği (AB) çevre mevzuatıyla tam uyumlu olan Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği ile belirlenmiştir. Bu Yönetmelik ile temel olarak 13 kirleticiye (SO2, PM10, NOx,..) dair, insan sağlığı ve çevrenin korunabilmesi için sağlanması gerekli olan limit değerler belirlenmiştir. Nihai olarak AB ülkelerindeki hava kalitesi değerlerine ulaşılması hedeflenen bu Yönetmelikte; 2014 yılına kadar mevcut hava kalitesi sınır değerlerinin kademeli olarak azaltılması; 2014 yılından itibaren de tedbir alma yükümlülükleriyle beraber yine kademeli olarak ana hedefin yakalanması öngörülmektedir
16
Hava Kalitesi Ankara Bursa Antalya SO2 (µ/m³) PM (µ/m³) PM10 (µ/m³) PM10 (µ/m³) 1990 170 103 - 185 89 - 29 57 1995 55 53 40 36 52 2000 47 62 49 71 2005 30 50 73 43 54 2007 16 6 75 2 77 2008 21 10 88 3 76 2009 14 64 22 87 58 2010 15 61 23 Ankara, nüfusun önemli bir bölümünün yoğunlaştığı bir şehir olması, Bursa bir sanayi şehri olması, Antalya ise ileri düzeyde konut ve hizmet sektörüne sahip orta düzeyde kirli bir şehir olması nedeniyle örnek olarak seçilmiştir. Ankara İlinde 1990 yılında 170 (µ/m³) olan SO2 konsantrasyon değeri 2010 yılında 15 (µ/m³) olarak ölçülmüş olup bu değer 1990 yılına göre %91 oranında azalma göstermiştir. Bursa İlinde yıllık SO2 konsantrasyonu 1990–2010 yılları arasında yine azalma göstermiş olup, 1990 yılında 185(µ/m³) olan SO2 konsantrasyonu 10 (µ/m³) olarak ölçülmüş ve 1990 yılı değerine göre %95 oranında azalma gerçekleşmiştir. Antalya ilinde yıllık SO2 konsantrasyonu 1990’da 29 (µ/m³) olarak ölçülürken 2010 yılında 23 (µ/m³) olarak ölçülmüş ve 1990–2010 yılları arasında Antalya ilinin SO2 konsantrasyon değerinde %21 oranında bir azalma gözlenmiştir. Ankara ilinde yıllık ortalama PM için ölçülen en yüksek konsantrasyon değeri 1990 yılında 103(µ/m³) olarak gerçekleşirken 2009 ve 2010 yıllarında 64 (µ/m³) olarak ölçülmüştür. Bursa ilinde ise PM konsantrasyonu yılları arasında azalma eğilimi gösterirken yıllarında artma eğilimi göstermiş ve 2010 yılında ise 61 (µ/m³) olarak gerçekleşmiştir. Antalya ilinde, 1990 yılında 57 (µ/m³) olan PM konsantrasyonu, 2010 yılında 71(µ/m³) olarak gerçekleşmiştir. İllerde konut, sanayi ve işyerlerinde yakıt olarak doğalgaz kullanımının yaygınlaşması, sanayi tesislerinin çevre izni alması, motorlu taşıtların egzoz gazı emisyon ölçümlerinin yapılması, kömür satışı yapan tesislerin kömür satış iznini alması zorunluluğunun getirilmesi hava kirliliğinin azaltılmasında önemli etken olmuştur. Bakanlığımızın 122 adet Hava Kalitesi Ölçüm İstasyonu olup, bu istasyonlardan alınan veriler sürekli ve çevrimiçi olarak halkın bilgisine sunulmaktadır. Hava kirliliğini oluşturan başlıca üç neden ısınma amaçlı yakıt kullanımı, sanayi tesisleri ve trafikte mevcut araçlardan kaynaklanan egzoz gazlarıdır.
17
Sera Gazi Emisyonlari yılları arasında 187 milyon ton CO₂ eşdeğerinden, 370 milyon ton CO₂ eşdeğerine yükselerek %98 oranında artış göstermiştir. % ile CO2 1990 yılında 45 milyon ton CO2 eşdeğeri sera gazı emisyonu yutak alanları tarafından yutulmuş olup, 2009 yılında bu değer yaklaşık 83 milyon ton CO2 eşdeğeri olarak gerçekleşmiştir. Türkiye; OECD ve BMİDÇS EK-I ülkeleri arasında; kişi başı sera gazı emisyon, kümülatif emisyon ve kişi başı birincil enerji tüketimi miktarına göre en düşük değere sahiptir. Türkiye’nin 2009 yılı kişi başı sera gazı emisyonu değeri 5,1 ton CO2 eşdeğeridir. Aynı dönemde OECD kişi başı emisyonu ortalama 15,0 ton CO2 eşdeğeri, Avrupa Birliği' ne üye 27 ülkede ise ortalama 10,2 ton CO2 eşdeğeri olmuştur. %91’i enerji üretimi, %9’u endüstriyel işlemler CH₄ emisyonlarının %59’unun atık bertarafından, %30’unun tarımsal faaliyetlerden, N2O emisyonlarının ise %74’ünün tarımsal faaliyetlerden kaynaklandığı hesaplanmıştır. Özellikle nüfusu yoğun olan şehirlerde düzenli depolama tesislerinin artması neticesinde CH₄ emisyonunun toplam içindeki yüzdesinde azalma meydana gelmiştir. Ayrıca, Ağaçlandırma Seferberliği Eylem Planı kapsamında devam eden çalışmalar sonucunda ilk 20 yılda atmosferdeki 181,4 milyon ton karbonun daha ormanlar tarafından absorbe edilmesi beklenmektedir. Türkiye sera gazları emisyon politikalarını; halen sanayileşmeye devam eden, sera gazı sınırlaması (artıştan azaltım) yapabilecek, Ulusal Uygun Azaltım Eylemlerini uygulamaya koymayı, düşük karbonlu kalkınma stratejisi ile kalkınmayı hedefleyen ülke olarak belirlemektedir.
18
Arazi kullanimi CORINE verilerine göre Türkiye’nin %42,34’ü tarım alanı, %54,07’si orman ve yarı doğal alanlar olup, ülke arazisinin yaklaşık %96’sı doğal çevre olarak tanımlanabilir. Türkiye yüzölçümü içinde yaklaşık ha’lık orman alanı, ha’lık tarım alanı, ha’lık sulak alan kullanımları, kendi alt kullanım sınıfları dışında tanımlanan sınıflama birimlerine değişmiş, amaçları dışında kullanılmaya başlanmıştır. Yerleşim alanları göstergelerine göre ülke genelinde en büyük değişim, ha büyüklüğü ile yapay bölgelerdeki artış olmuştur. Bu artışın olduğu ilk beş il Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa ve Kayseri’dir. Arazi Sınıfı (%) 2000 2006 Yapay Bölgeler 1,56 1,61 Tarımsal Alanlar 42,36 42,34 Orman ve Yarı Doğal Alanlar 54,1 54,07 Sulak Alanlar 0,33 0,32 Su Yapıları 1,64 1,65 Arazi yönetimi projelerinden biri olan CORINE (Coordination of Information on the Environment - Çevre Bilgi Düzeni) arazi örtüsü programı kapsamında Türkiye’de CORINE 2000 ve CORINE 2006 yılı proje çalışmaları tamamlanmıştır. 200 Ankara ili sınırları içerisinde 6 yıllık süre içerisinde yapılaşmaya açılan alan büyüklüğü, İstanbul’da aynı süre içinde görülen artıştan daha fazla gerçekleşmiştir. Yapay bölgelerde artış görülen illerin büyüklük sıralamasında 3.,4. ve 5. sırayı alan İzmir, Bursa, Kayseri illeri birbirlerine yakın büyüklüklerde artış göstermişlerdir. 6 yılı
19
Yenilenebilir enerji 2009 yılında, biyokütle enerjisinin payı yenilenebilir enerji kaynakları tüketiminin % 49’unu kapsamakta ve bu oranın tamamına yakınını, ticari olmayan yakıtlar ile konut ısıtılmasında kullanılan odun ve hayvan artıkları oluşturmaktadır. Geri kalan yenilenebilir enerji kaynakları tüketiminin ise hidrolik, jeotermal ve güneş enerjisinden karşılandığı ve bu üç kaynağın yenilenebilir enerji tüketimindeki payının %51 olarak gerçekleştiği görülmektedir. 2023 yılında en az %30 düzeyinde gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Türkiye’de yenilenebilir enerji arzı çoğunlukla hidrolik kaynaklar ve biyokütleden (odun, bitki ve hayvan artıkları) karşılanmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları (odun, hayvansal ve bitkisel artıklar, hidrolik, jeotermal ısı, güneş) tüketim miktarı 1998 yılında 15,3 bin TEP, 2009 yılında 8,9 bin TEP olarak gerçekleşmiştir. Yıllar itibarıyla biyokütle enerji tüketiminde azalma görülmekle birlikte, halen yenilenebilir enerji kaynakları tüketiminde önemli bir yeri oluşturmaktadır. Günümüzde yenilenebilir enerji kaynakları olan jeotermal, rüzgâr ve biyokütle santralleri sayısı artmasına rağmen toplam kurulu güçteki payları sınırlı kalmaktadır. Türkiye’de, hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımların artırılması hedeflenmekte ve elektrik enerjisindeki payının ise
20
Çevresel Etki Değerlendirmesi
Ülkemizde ÇED Yönetmeliği 1993 yılından beri uygulanmakta olup %98 oranında AB ÇED Mevzuatına uyumludur. ÇED çalışmaları kapsamında 2011 yılında verilen ÇED kararları...
21
Çevre izinleri Çevreye kirletici etkisi bulunan faaliyet ve tesislerin almak zorunda oldukları ortam bazlı muhtelif izin ve lisanslar yerine tek bir çevre izni verilmesine ilişkin olarak hazırlanan “Çevre Kanununca Alınması Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında Yönetmelik” 1 Nisan 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten itibaren bütüncül bir yaklaşım çerçevesinde tek bir Çevre İzni/Çevre İzni ve Lisansı elektronik ortamda verilmeye başlanmıştır. Tabloda 2011 yılında verilen çevre izni/lisans sayıları görülmektedir.
22
Çevre denetimi Çevre mevzuatının daha etkin uygulanması için sanayi tesislerinin uygun çalışıp çalışmadığının tespiti amacıyla yapılan çevre denetimleri oldukça önemlidir yılı içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı tarafından ’in üzerinde çevre denetimi yapılmıştır.
23
... Bu bilgiler ışığında AB’ne üyelik çerçevesinde; hâlihazırda Avrupa Çevre Ajansı ve OECD üyesi olan ülkemizde Avrupa Birliği çevre müktesebatına uyum için önemli adımlar atıldığı görülmektedir. Ülkemiz; gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde, insanın çevre üzerindeki etkisini azaltmasını sağlayarak gelişmeye ve çevreyi korumaya devam edecektir.
24
İLGİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER…
Dr. A. Çağatay DİKMEN
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.