Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
2
Merhaba... Ben Aslı DİNÇMAN. 1973 İstanbul doğumluyum.
Doğum sırasında oksijensiz kalmam nedeniyle Serebral Palsi’liyim. Fiziksel engelimin derecesi nedeniyle okula alınmadım. Bu nedenle tüm eğitimimi evde yaptım.
3
Düşünmek, en büyük tutkum. Annemin desteğiyle
küçük yaşta edebiyat ve felsefeye yöneldim. Yazmaya ise, 1989 yılında alınan ve tek parmakla kullandığım bilgisayar yardımıyla başladım.
4
Mustafa Kemal ATATÜRK'e “ATATÜRK”
Beyin ve yüreklerimizin ebedi ışığı, ULU ÖNDERİMİZ Mustafa Kemal ATATÜRK'e hayranlığım, konuşmaya başladığım ilk yıllar olan 2 - 2,5 yaşıma kadar dayanıyor. İlk söylediğim sözcüklerden biri, “ATATÜRK” Yaşım ilerledikçe, okuduklarım, gördüklerim ve düşündüklerim, O’na olan hayranlığımı katlayarak arttırdı, arttırıyor, arttıracak...
5
Yıl, 2006... Ona olan gereksinimimiz,
azalmak bir yana, her gün biraz daha artıyor... Onunla konuşabilseydik, dertleşebilseydik, eminim, yürek yükümüz biraz olsun hafiflerdi...
6
“ATATÜRK’e MEKTUPLAR”
İşte bu nedenle, yılları arasında, Anıtkabir Komutanlığı tarafından yayınlanan, ANITKABİR DERGİSİ’nde, “ATATÜRK’e MEKTUPLAR” yazdım.
7
Derginin yayınına son verildi ama ben mektuplarımı internet ortamında
sizlerle paylaşmak istiyorum... İnanıyorum ki, bizler onunla dertleşirken, ihtiyaç duyduğumuz çözümlere ulaşabiliriz... MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KUDRET, DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR...
9
ATATÜRK'E MEKTUPLAR değişim
10
değişim Yüce ATATÜRK, Biliyorum, sana değişimi anlatmak,
ATATÜRK’ü ATATÜRK’e tanıtmaya kalkışmak gibi bir şey... Çünkü tüm değişimler her şeyden önce birer düşüncedir ve düşünce de, senin özün, seni ölümsüz kılan potansiyeldir. Ama ülken, her geçen yıl biraz daha değişiyor. Üstelik bu; değişimin belkemiğini, “DÜŞÜNCE”yi yerle bir etme riski olan bir DEĞİŞİM... değişim
11
KURTULUŞ SAVAŞI’nı yüreğiyle kazanmış bir halkız biz.
Sen, planladığın değişime “Düşünce”yle imzanı atmıştın, bizler ise, yüreğimizle... Ondan sonra da, Senin düşündüklerini, bizler hissettik ve benimsedik. Açıkçası, büyüklüğünle büyüdük, yüceliğinle yüceldik...
12
Ya sonra, sonra ne oldu biliyor musun? Sen gittin... Ve bizler, coşkulu duygularımızı yitirip, hissedemez, benimseyemez ve değişemez olduk. Coşkusuz, duygusuz ve sevgisiz değişimlere ise senin imzanı onurla, tutkuyla atamadık, atamazdık da...
13
Kaçamazdık, değiştirilmeye ve değişmeye devam ettik. “Muasır Medeniyet Seviyesi”ne ulaşma idealini, bizi uyutmak için söylenen bir ninniye çevirdiler. Uyandığımızda ise, rüyalarımızın asla gerçekleşmediğini fark ettik...
14
Senin gibi olmaya cesaret edemedik
ve ” DEĞİŞİMİ BENİMSEMEK” yerine, “DEĞİŞTİRİLMEYİ KABULLENDİK”. Oysa, Sen yanımızdayken, değişmeyi biz isterdik; sen yüreğimize girdiğindeyse, seçim hakkımızı da kalbimize gömdük...
15
Çocuk şarkıları söyledik,
“ATATÜRK ölmedi, yüreğimde yaşıyor, Uygarlık savaşında bayrağı O taşıyor....” diye... Öldüğünü kabullenmeyerek açtığımız isyan bayraklarıyla, içimizde yaşadığını ve bıraktığın her şeyle bizi izlediğini unuttuk... “Uygarlık savaşındaki bayrağı” bize vermiştin ama biz onu hayallerimizdeki SEN’e taşıtmaya çalıştık. Sana yakın olmayı, senin gibi olmayı, sana hakaret saydık. Oysa Sen bizimle, içimizden biri olmayı ne çok severdin...
16
Seni yaşıyor saymak için
kendimizi yok etmeyi maharet saydık. Oysa Sen “Türk milleti zekidir...” diyordun, çünkü aklımızı kullanmamızı istiyordun. Bizler ise, okullarda, sarı saçlarınla, mavi gözlerine takıldık, kaldık...
17
İstiklal Marşı’nı dolu dolu gözlerle, heyecandan titreyerek,
Evet değiştik... İstiklal Marşı’nı dolu dolu gözlerle, heyecandan titreyerek, tüm dünyaya haykıran bir ulusun gençleri, saatlerce ayakta bekledikten sonra, “Derse bir girip, otursam...” düşüncesiyle, varlığının anlamı olan o iki kıtanın dahi tadına varamaz oldu.
18
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak...” dizesiyle başlayan o muhteşem şiiri ve Gençliğe Hitabe’ni, -adeta bıktırmak için- her deftere defalarca yazdırdılar. Her sözcüğü ince ince açıkladılar ama heyecan yoktu, aşk yoktu... Hepsinden önemlisi, kuru olan hiçbir şeyde “Sen” yoktun...
19
İşte böyle Ulu Önder, sen olsaydın, elbette iyi olurdu ama hayatımızdan çıkıp, yüreğimize girdiğinde orada bize daha yakın olacağını unuttuk... Mucizeleri unuttuk... Düşlerindeki gerçeklerimizi unuttuk... Özetle, Seni yaşatmayı, kendimizi öldürmek zannettik... Oysa sen, bizi ne çok severdin ve sevgi yok olmak değil, var etmektir... Bunu bize, yaşadığın her an ile öğretmiştin ama ne yazık ki unuttuk...
20
Şimdi yine değişme zamanı...
Seninle yeniden bütünleşmek için seni anlamak, seni anlamak için ise, düşünmek sorumluluğundayız. Bence bu çok zor olmayacak, çünkü sen beyin ve yüreklerimizde bizi bekliyorsun ve ulaşacağımız son durak, sahip olduğumuz tek servet orada...
21
Seni çok seviyorum ve huzurunda saygıyla eğiliyorum
Başöğretmen... Aslı Dinçman
22
aslidincman@mynet.com www.aslidincman.blogspot.com İLETİŞİM
İnönü Cd. No:402 Petek Apt. D-20 35290 Göztepe - İZMİR -TÜRKİYE TEL:+90 (232) FAKS: +90 (232) (Bilgisayara bağlıdır.)
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.