Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
Anadil Edinim Kuramları (Doğuştancı Yaklaşım)
DİL EDİNİMİ- 2. HAFTA
2
Dilbilimin kurucularından Ferdinand de Saussure, dilbilimin konusunu be lirlerken temel bazı kavramlar kullanır (1971, s ). Diğer kavramların yanı sıra özellikle dil yetisi, dil ve söz kavramları ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bunlardan dil yetisi bütün insanlarda varolan ve doğuştan gelen bir yeti olarak adlandırılır, çok biçimli ve düzensizdir. “Hem fiziksel, fizyolojik hem de psişik” özelliklere sahiptir. İnsan olguları içerisinde sınıflandırılamaz, çünkü onun bütüncül ve biricik yapısını ortaya koymak oldukça güçtür. Dil ise tam tersine, dil yetisinin toplumsal bir ürünüdür, zorunlu anlaşmalar bütünüdür. Kendi içinde bir bütündür, bir tür sınıflandırma ilkesidir. Bir topluma aittir, dilbilim araştırmalarının ilk malzemesidir.
3
Saussure’ün dil edinimi ile ilgili çalışması bulunmamaktadır; dilin çocuk tarafından nasıl edinildiği konusunu hiç ele almaz. O sadece var olan dil sisteminin ne olduğunu ve bilimsel olarak nasıl incelenebileceğini ortaya koymuştur. Dil yetisi bütün insanlara özgü bir yetidir. Davranışçı yaklaşımın tersine insan işte bu yetiyle doğar ve bu yetiyle içinde yaşadığı toplumun dilini edinir. Bu yeti nedeniyle normal olan herkes kendi ana dilini öğrenir, edinir. Saussure’un özellikle dil yetisi ile ilgili söylediklerini açımlayan ve oradan hareketle dilin doğuştancı özelliğini ortaya koyan Noam Chomsky’dir.
4
Chomsky ve Dil Edinim Çalışmaları
Chomsky (1971, s.69-86) öğrenmenin, özellikle de dil öğrenmenin felsefi temellerini sorgular. Chomsky deneycilik (davranışçı) anlayışına karşı çıkarak tüm insan dillerinin doğuştan olduğunu, bütün dilleri aynı evrensel kuralların yönettiğini söyler, özellikle ana dilinin edinimi konusunda dilin çocukta diğer biyolojik fonksiyonlara benzer biçimde gelişip oluştuğunu belirtir. Deneycilik anlayışın dilin koşullanma ve yetiştirme yoluyla geliştirilen ikincil bir yapı savunmasına karşın Chomsky, dil öğrenme konusunda Humboldt’un “bir dili gerçek anlamda öğretemeyiz, sadece dilin zihinde doğal olarak ve kendi tarzında gelişebileceği koşulları oluşturabiliriz” (s. 74) görüşüne vurgu yapar.
5
Chomsky dil yetisinin ne olduğu konusuna açıklık getirir; ona göre çocuk dili taklit ederek veya uyarıcılarla edinmez. Dil sadece taklit edilerek öğrenilecek bir sistem değildir. Bu durumda dil olsa olsa daha derinde bulunan, insan zihninde var olan bir dil cihazı (device) ile ancak öğrenilir. Çocuk kendi dilinin hem genel hem özel dilbilgisini derinlemesine ve soyut olarak oluşturur. Kendi dili için oluşturduğu bu dilbilgisel kavramların ve ilkelerin deneyimle uzaktan yakından bağlantısı yoktur. Uzun süren ve karmaşık bilinçaltı aşamalar yoluyla oluşur, neredeyse çıkarımsal bir özelliğe sahiptir. Chomsky davranışçı yaklaşıma göre yapılan dil edinim açıklamalarını şiddetle eleştirir. Ona göre çocuklar dil için programlanmıştır, diğer biyolojik fonksiyonlar nasıl oluşuyorsa dil de çocukta aynı biçimde oluşur. Söz gelimi her sağlıklı çocuk koşullar oluştuğunda yürümeyi öğrenir; ona yürüme öğretilmez. Dahası çocukların çoğu aynı yaşta yürümeye başlarlar. Dil edinimi de aynı şekilde gerçekleşir; çevre onlara sadece temel katkılarda bulunur. Ancak uygun ortam sağlandığında bütün çocuklar kendi ana dillerini neredeyse aynı biçimde ve aynı hızda edinirler.
6
Doğuştancı anlayış, davranışçı yaklaşımın özellikle dil ediniminde mantıksal sorunları açıklayamadığım savunur. Çocukların maruz kaldığı dilde eksiltili tümcelerin, hatalı kullanımların ve düşüncelerde kaymaların olduğunu belirtir ve bunlara davranışçı yaklaşım açıklama getiremez. Doğuştancı yaklaşım, bütün çocukların kendi ana dillerini başarılı bir şekilde edindiğini savunur. Öyle ki “normal” olan çocuklar nasıl konuşma dilini ediniyorlarsa sağır olan çocuklar da benzer bir biçimde işaret dilini öğrenebilmektedirler. Buradan hareketle dil yetisinin diğer yetilerden farklı bir özelliğinin olduğu görüşü ileri sürülür.
7
Kritik Dönem Hipotezi Chomsky’nin görüşleri çoğu zaman kritik dönem hipoteziyle bağlantılı olarak açıklanır. Buna göre hem hayvanlar hem insanlar biyolojik olarak bazı bilgi ve becerileri yaşamın belli dönemlerinde edinmeye yönelik olarak programlanmıştır. Eğer bu “belli zaman” içerisinde dil gibi bazı beceriler edinilmez ise veya dil ile ilgili yeti o dönem içerisinde kullanılmaz ise bu durumda bazı becerilerin veya bilgilerin kazanından da olanaksız hâle gelir. Buna göre eğer çocuklar çocukluk dönemlerinde dile maruz kalmazlarsa ve bu uzak kalma uzun sürerse dil edinimleri güçleşir.
8
Doğuştancı Yaklaşımın Eleştirisi
Dil ediniminde etkileşimci/gelişimci yaklaşım doğuştancı yaklaşımı iki açıdan eleştirir. Birincisi, doğuştancı yaklaşım dil ediniminde “nihai aşamaya” fazla vurgu yapmaktadır. Yani çocuğun dili kullanım performansından çok dilin “edinç” yönünü ele alır. Dil ediniminde ve ikinci dil öğrenmede amaç, öğrenende “çoklu edinç” (Cook, 1993, s.2) geliştirmektir, savını savunmaktadır.
9
Etkileşimci/ gelişimci yaklaşımın ikinci eleştiri ise doğuştancı yaklaşımın, dil ediniminde dilin gelişim aşamasına neredeyse hiç ele almaması konusudur. Oysa etkileşimci/gelişimci anlayışa göre, dilin çocuk tarafından edinim aşamalarını görmek hem dili hem de çocuğu anlamak açısından son derece önemlidir. Bir başka deyişle bu yaklaşım, çocuğun anadil ediniminde iki unsurun etkili olduğunu belirtir: Birincisi çocukların doğuştan gelen öğrenme becerileri diğeri de çocukların içinde büyüdükleri çevre. Daha doğrusu doğuştan gelen yeti ile çevrenin etkileşimi çocuğun dil ediniminde etkili rol oynamaktadır.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.