Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ADI:İLKER SOY ADI:BAĞCI NO:18336 DERS:TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ADI:İLKER SOY ADI:BAĞCI NO:18336 DERS:TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI."— Sunum transkripti:

1 ADI:İLKER SOY ADI:BAĞCI NO:18336 DERS:TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

2 EDEBİYAT NEDİR? 1)Düşünce,duygu,olay ve imgeleri güzel ve etkili bir biçimde anlatan söz sanatıdır.

3

4 EDEBİYATIN GÜZEL SANATLARLA İLİŞKİSİ Güzelliğin peşinde olan insanoğlu,idealize ettiği güzelliği yansıtmak için güzel sanatlardan yararlanmıştır. Güzel sanatlar işitsel(fonetik),görsel(plastik),ve dramatik (ritmik) sanatlar olmak üzere üç gruba ayrılır.

5

6 ÖĞRETİCİ METİNLER 1) Atarihî olaylar ve bilimsel gerçekler ele alınır. 2)Günlük yaşantılar, kelimelere yer verilmez. 3)Konuyla ilgili duygu ve düşünceler kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir. 4)Dil, daha çok, göndergesel işlevde kullanılır. 5)Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz ve soyut anlamlarına pek yer verilmez. 6)Verilen bilgiler, yapılan açıklamalar örneklerle, tanımlarla pekiştirilir. 7)Daha çok ansiklopedilerde, bilimsel kitaplarda ve ders kitaplarında kullanılır. 8)Gereksiz söz tekrarına, ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler veçıklamak, bilgi vermek, öğretmek amacıyla yazılır

7 SANATSAL METİNLER 1)İnsanların iç dünyasında zevk uyandırmak ve onları etkilemek için oluşturulur. 2)Şiir, roman, tiyatro, masal, destan vb. metinleri sanatsal metinlere örnek gösterilebilir. 3)Üslup ve anlatım kaygısı ön plandadır. 4)Dil daha çok sanatsal (şiirsel) anlamda kullanılır. 5)Çağrışım ve duygu değeri yüksek olduğundan okuyanların yeni ve farklı anlamlar çıkarmasına elverişlidir. 6)Kurmaca bir yapısı olan sanatsal metinlerde bireysel yönü öne çıkan işlenmiş, şiirsel ve imgesel bir dil kullanılır. 7)Yan anlam değeri taşıyan, mecaz anlama gelen ve okuyucunun yorumuna göre yeni anlamlar kazanan ifadelere yer verilir.

8 DİLİN KULLANIMINDAN DOĞAN TÜRLER AĞIZ NEDİR: Bir ülkede ortak bir dil olsa da o ülkenin farklı bölgelerinde konuşma dillerinde söz diziminden kaynaklı, şekilde değişik, seste değişik kullanımlar olabilir. Bu kullanımlara şive diyoruz. Şive farklı bir dil değildir. O dilin konuşmada ki farklı söylenişidir. Bir yerde yakın köyler, ilçeler arasında bile konuşmada farklı söyleyişler olabilir. Trakya ağzı, Erzurum ağzı gibi… Örneğin; Akedeşler, beni bak (Arkadaşlar bana bakın—Ege Ağzı) Şive Nedir: Bir millet farklı boylara, farklı gruplara ayrılarak farklı yurtlar, farklı ülkeler kurabilirler. Özünde aynı kültüre, töreye sahip milletler tarihi olaylar, coğrafi şartlar vb. nedenlerle dünya üzerinde farklı ülkelerle temsil edilirler. Dilin yazılı kaynaklarında ayrılmış kolları. Örneğin: Neçe yaşın kaç—Azeri Türkçesinde “kaç yaşındasın” diye soruyor.

9 Lehçe Nedir: Şivede aynı dilin kolları arasındaki anlaşılma durumu iletişimi engelleyecek kadar değildir. Fakat lehçede ayrışma çok derindir. Zamanla aynı dilden farklı kollara ayrılan grupların anlaşılmayı zorlaştıracak şekilde derinleşmesidir. Burada şuna dikkat etmek lazım; “Şiveler arası anlaşmak kolay fakat lehçeler arasında anlaşmak zordur.” Argo Nedir: Kelimelere verilen özel anlamlarla oluşturulur. Farklı bir anlaşma sağlamak üzere oluşturulmuştur. Argo söyleyiş kelimenin farklı şive, lehçedeki, yabancı dillerden yola çıkılarak oluşturulur. Genel olarak kaba bir söyleyişi vardır. Argo ile küfrü karıştırmamak gerekir. Argo asla küfür değildir. Örneğin: Caka satmak–Gösterişte bulunmak

10 Jargon Nedir: Aynı meslek ve sanat dalına ait kimselerin ortak olarak kullandıkları özel dile veya da özel kelime dağarcığına denir. Örneğin: Adam gece eks oldu—eks olmak tıp jargonudur.

11 İletişimin Ögeleri Gönderici: İletiyi (mesajı) hazırlayan gönderen kişidir. Alıcı: İletinin (mesajın) gönderildiği kişidir. İleti: Gönderilmek istenen bilgi, düşünce ve duygu gibi şeylerin bir yol ile şifrelenmesidir. Bu şifre genellikle dildir. Kanal: İletinin göndericiden alıcıya ulaştığı yol,araçtır Bağlam: İletişimin gerçekleştiği ortamdır. Dönüt: İletideki amacın yerine getirilmesidir.

12 1. Dilin Göndergesel İşlevi Bir ileti dilin göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi için düzenlenerek oluşturulmuşsa dil göndergesel işlevde kullanılmıştır. Bu başka bir ifadeyle dilin bilgi verme işlevidir. Burada amaç, gönderge konusunda doğru, nesnel, gözlemlenebilir bilgi vermektir. Bu işlev daha çok kullanma kılavuzlarında, nesnel anlatılarda, bilimsel bildirilerde, kısa not ve özetlerde karşımıza çıkar. Göndergesel işlevde duygular dile getirilmez. 2. Dilin Heyecana Bağlı İşlevi Bir ileti, göndericinin iletinin konusu karşısındaki duygu ve heyecanlarını dile getirme amacıyla oluşturulmuşsa dil heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır. Bu işlev, göndericinin kendi iletisine karşı tutum ve davranışını belirtir. Bu işlevde çoğunlukla duygular, heyecanlar, korkular, sevinç ve üzüntüler dile getirilir. Dilin göndergesel işlevinde nesnellik, heyecana bağlı işlevinde öznellik hâkimdir. Özel mektuplarda, öznel betimlemeler ve anlatılarda, lirik şiirlerde, eleştiri yazılarında dilin heyecana bağlı işlevinden sıkça yararlanılır. Ünlem cümlelerinin tamamında dilin bu işlevi kullanılır.

13 3)ŞİİRSEL (SANATSAL) İŞLEV Dilin edebi ve sanatsal özellikli metinlerinde kullanılan işlevidir. Burada ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi yansıtmaz. Yani iletinin göndergesi bizzat kendisidir. Şair, kurmacaya ulaşmayı hedeflemektedir. Şair, iletisini seçtiğinde sözcüklerde seçiciliğe yönelir sonrasında da bir ahenge ulaşmaya çalışır. Edebi sanatlar, mecazlar, imgeler ve çağrışımlar şiirsel (sanatsal) işlevde önemli unsurlardır. Edebi metinlerde de dil şiirsel işlevde kullanılır 4)ALICIYI HARAKETE GEÇİRME İŞLEVİ Dilin bu işlevinde bütün amaç alıcıyı harekete geçirmektir. Hedef kitlede (alıcı) bir davranış değişikliği meydana getirmek amaçlanır. Siyasi partilerin mitingleri, reklam afişleri, broşürler ile "veda hutbesi" dilin alıcıyı harekete geçirme işlevine güzel birer örnektirler İ

14 KANALI KONTROL İŞLEVİ 1)Herhangi bir iletişim sırasında kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını öğrenmek amacıyla dil, kanalı kontrol işlevi üstlenir. 2) Kanalı kontrol işlevinde iletişimin kendisi asıl amaçtır. 3) Bu işlev, gönderici ile alıcı arasında iletişimin yapılış şeklini sorgular. 4) Kanalı kontrol işlevinde iletişim sağlanabiliyor mu, devam ediyor mu, kopuk mu? şeklinde sorulan soruların yanıtını bulmak önemlidir 5) Dilin kanalı kontrol işlevi daha çok soru cümlelerinde yer alır. Cevap, evet veya hayır şeklinde ortaya çıkar. 6) Törenlerde, toplantılarda, cami vaazlarında, sınıf bağlamında öğrenci-öğretmen ilişkilerinde kanalı kontrol işlevine sıkça başvurulur.

15 DİL ÖTESİ İŞLEV Dille ilgili bilgiler vermek üzere düzenlenen iletilerde dil, dil ötesi işlevde kullanılır. Dil ötesi işlevin yer aldığı metinlerde iletiler, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek için düzenlenir.

16 Düşünceyi Geliştirme Yöntemleri 1. Tanımlama Kavramların ve varlıkların özelliklerini, onların ne olduğunun “Bu nedir? Kimdir?” sorularının cevabı olarak anlatılmasına, tanıtılmasına tanımla denilmektedir. Tanımlama cümleleri “-dır, -dir, -dur, -dür” şeklinde bittiğinden bu tür anlatıma dikkat edilmesi faydalı olacaktır. Örnek Edebiyat, duygu ve düşüncelerin insanlarda estetik bir zevk uyandıracak şekilde yazı ve söz ile anlatılması sanatıdır. Yukarıdaki örnekte “Edebiyat” kavramının tanımı yapılmıştır. Dikkat edilirse cümle “-dır” ek fiili ile bitmiştir.

17 2. Örneklendirme Yazar ya da anlatıcı, anlattıklarının daha iyi anlaşılabilmesi, anlaşılırlığını arttırmak için örneklerden yararlanabilmektedir. Örnekleme genellikle soyut kalan ifadelerin anlaşılır kılınabilmesi amacıyla somutlaştırılması için kullanılmaktadır. Örnek Dünyada yaşayan dillere baktığımızda az ya da çok mutlaka başka bir dilden sözcük almıştır. Yaklaşık 1.300 yıldır birçok farklı kültürle etkileşim içine giren Türkçe de yabancı dilden sözcük alımı yapmıştır. Mesela iklim kelimesi Arapçadan, eşofman kelimesi Fransızcadan, şeftali kelimesi Farsçadan dilimize geçmiştir. Yukarıdaki cümlede dillerin başka dillerden sözcük alabileceği ifade edilirken örnek olarak Türkçeden birkaç kelime verilmiştir.

18 3. Tanık Gösterme Yazar anlattıklarının etkileyiciliğini ve inandırıcılığını arttırmak amacı ile bahsettiği konuyla ilgili daha önce söz söylemiş güvenilir ve tanınmış kişilerin sözlerine yer verebilmektedir. Örnek Her Türk evladı istikbali için durmadan, yorulmadan ve usanmadan çalışmaya devam etmelidir. Daha önce dünyaya hükmedenlerin torunları olarak taşıdıkları potansiyelin farkında olmaları son derece önemlidir. Bu duruma dikkat çeken Atatürk de şöyle der; “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” Örnekleme-Tanık Gösterme arasındaki fark: Tanık gösterme için mutlaka tanınmış kişinin sözlerine de yer verilmesi gerekmektedir. Eğer yazıda sadece tanınmış kişinin ismine yer veriliyorsa, bu tanık gösterme değil örneklendirme olmaktadır.

19 4. Karşılaştırma Varlık ve kavramlar birbirleriyle karşılaştırılarak varlıkların aynı ya da farklı yönlerine dikkat çekilmek amaçlanır. Karşılaştırma yapılarak kavram ya da varlıkların daha net kavranması sağlanabilmektedir. Özellikle tartışmacı, açıklayıcı ve kanıtlayıcı anlatım türlerinde karşılaştırmalara bolca yer verilmektedir. Örnek Makale daha ciddi bir üsluba sahipken denemeler de daha samimi, içten bir anlatım tarzı söz konusudur. Makalelerdeki kesinlik ve kanıtlama kaygısı yine denemelerde görülmeyen bir özelliktir.

20 5. Sayısal Verilerden Yararlanma Bir metinde anlatılanların daha etkileyici, inandırıcı olabilmesi için bazı sayısal verilerden yararlanılabilmektedir. Düşünceyi geliştirme yöntemlerinden olan sayısal verilerden yararlanmanın daha etkili olabilmesi için kullanılan istatistiklerin, grafiklerin ve anketlerin güvenilir kaynaklardan seçilmesine gayret edilmelidir. Örnek Türkiye’ye gelen turist sayısı her geçen yıl artmaya devam ediyor. EGM’nin açıkladığı verilere göre bu yılın temmuz ayında geçen yılın temmuz ayına göre 46,36’lık bir turist artışı yaşanmıştır.

21 6. Benzetme Anlatılan kavramın, durumun, düşüncenin etkileyiciliğini arttırmak, anlatılanların daha anlaşılır olmasını sağlamak adına anlatımda yer yer benzetmeler yapılabilir. Örnek Kış mevsimi buralarda Sibirya gibi geçmekteydi. Kasım ayından neredeyse nisan ayına kadar kahverengi toprağı görmek mümkün olmuyordu.

22 Hikayenin Yapı Unsurları (Hikayenin Ögeleri) Olay çevresinde oluşan metinlerden olan hikayenin de yapı unsurları kişi, olay, zaman ve mekandan oluşmaktadır. Olay: Hikayelerde çoğu zaman sadece tek bir olay ele alınmaktadır. Hikayelerde karakterlerin hayatlarından kopuk bir şekilde sadece belli bir kısım, yani sadece bir olay ele alınır. Olayların öncesi ve sonrası hakkında okuyucunun hayal gücü devreye girmektedir.

23 Kişiler: Hikâyede geçen kurmaca kişilerdir ve hikayenin kişi kadrosunu oluşturur. Bu kişiler hikayede anlatılan olayları veya durumları yaşayan kahramanlardır. Olay örgüsü: Kişilerinin başından geçen olaylar dizisine olay örgüsü denir. Olay örgüsü hikâyedeki ana olaya bağlı küçük olayların peş peşe sıralanmasıyla oluşur. Mekân: Hikâyede olayın geçtiği yer ya da yerlere mekan denir. Yazar tarafından mekan ayrıntıya girilmeden tanıtılır. Zaman: Hikâyedeki olayın başlangıcından bitişine kadar geçen süreye zaman denir. Hikâyede olaylar belli sıralamada verilmeyebilir. Baştan sona, sondan başa yada farklı bir sıralamada verilebilir. Hikâyede zaman açık bir şekilde belirtilmeden sezdirilerek de verilebilir. Anlatıcı: Hikâyedeki olayı anlatan kişiye anlatıcı denir. Hikâyedeki anlatıcı kurmaca bir kişidir. Olaylar genellikle birinci veya üçüncü kişi ağzıyla anlatılır.

24 Hikayenin Bakış Açıları Bakış açısı: Anlatıcının hikâyenin yapı unsurlarını yani kişi, olay, yer ve zamanı ele alma biçimi ve bunlara karşı takındığı tutumdur. Bir hikayede anlatıcı sayısı ve bakış açısı birden fazla olabilir. Her bir anlatıcının ayrı bir bakış açısı vardır. Bakış açısı üçe ayrılır. Bunlar; Hâkim (Tanrısal / İlahi) Bakış Açısı Kahraman (Ben) Bakış Açısı Gözlemci (Müşahit / Kameraman) Bakış Açısı Hâkim (Tanrısal / İlahi) Bakış Açısı: Olaylara ve kahramanlara hâkim olan bir bakış açısıdır. Bu bakış açısında anlatıcı olayların nasıl gelişeceğini bilir ve görür. Hikayedeki kahramanların psikolojilerini ve aklında geçenleri yansıtır. Anlatıcı olayları üçüncü

25 Kahraman (Ben) Bakış Açısı: Bu bakış açısında hikâyeki kahramanlarından birinin ağzıyla olaylar anlatılır. Bu anlatıcı kahraman, kendi bakış açısıyla olaylar karşısındaki izlenim ve tutumunu yansıtır. Dolayısı ile anlatıcı birinci kişidir. Gözlemci (Müşahit / Kameraman) Bakış Açısı: Anlatıcı; gördüğü ve tanık olduğu olayları anlatır. Anlatıcının bildikleri gördükleriyle sınırlıdır ve kahramanların aklından geçenleri bilmez. Nesnel bir tutum söz konusudur ve anlatıcı üçüncü kişidir.

26 Serim Düğüm Çözüm Ancak bütün hikaye türlerinden bu bölümler bulunmayabilir. Serim bölümü: Kişilerin tanıtıp, yer ve zamanın belirtilip, olayın anlatılmaya başlanığı bölüme serim bölümü denir. Düğüm bölümü: Okuyucuda merak uyandıracak şekilde olayların işlendiği bölüme düğüm bölümü denir. Çözüm bölümü: Okuyucuda merak uyandıran soruların cevaplandığı ve olayların düğümlerinin çözüldüğü bölüme düğüm bölüm denir.

27 Olay Hikayesi: Olayın serim, düğüm ve çözüm bölümlerine uygun bir şekilde düzenli bir sıralamayla sonuca bağlandığı hikayelere olay hikayesi denir. Durum (Kesit) Hikâyesi : Bir olayı değil günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz Belli bir sonucu da yoktur. Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal ortamlarında hissettirilir. Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır. Bu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için "Çehov Tarzı Hikâye" de denir.

28 İsim (Ad Varlıkların, duyguların, düşüncelerin, kavramların ve çeşitli durumların karşılığı olarak kullanılan sözcüklere isim (ad) denir.

29 1.1. Özel İsimler Tek olan, diğer varlıklara benzemeyen varlıkları karşılayan adlardır. Bu isimler, varlıklara sonradan verilir. Verilen bu isim, özel ismin verildiği kişi veya varlık tanındıktan sonra söz konusu kişi veya varlığı zihnimizde canlandırır ve onunla özdeşleşir. Özel isimler şu şekilde sınıflandırılabilir: Kişi (şahıs) adları ve soyadları: Mustafa Kemal Atatürk, Cem Yılmaz, Tarkan, Arda Turan… Kıta, devlet, ülke, millet isimleri: Avrupa, Türkiye, Almanya, Türk, Yunan… Bölge, şehir, köy, semt, cadde ve yer adları: İç Anadolu Bölgesi, İstanbul, Kadıköy, Ortaköy, Vatan Caddesi… Dil, din ve mezhep adları: Türkçe, İngilizce, İslamiyet, Hristiyanlık, Sünni… Eser (kitap, dergi, gazete) isimleri: Safahat, Bilim Çocuk, Milliyet… Kurum, dernek, işletme isimleri: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Dil Kurumu, Yeşilay Derneği, Atatürk Çapa Fen Lisesi, Güven Bakkaliyesi…

30 2. Varlıkların Sayılarına Göre İsimler 2.1. Tekil İsimler Aynı türden varlığın bir tanesini karşılayan isimlerdir. 2.2. Çoğul İsimler Aynı türden olan birden çok varlığı karşılayan isimlerdir. Türkçede isimlere çoğul anlam “-lar /-ler” çoğul ekiyle kazandırılır. Bu eki alan isimler çoğul isimlerdir. örnek » ağaçlar, öğrenciler, askerler, elmalar, insanlar, kuşlar… 2.3. Topluluk İsimleri Çoğul ekini almadığı halde birden çok varlıktan oluşan bir grubu karşılayan isimlerdir.

31 3. Varlıkların Oluşuna Göre İsimler 3.1. Somut İsimler Beş duyu organımızdan en az biriyle algılayabildiğimiz; yani görebildiğimiz, duyabildiğimiz, dokunabildiğimiz, tadabildiğimiz veya koklayabildiğimiz varlıklara verilen isimlerdir. Örnek(ler) Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı (tat), çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık, mavi, koku, uzun, deniz… Yukarıdaki kelimeler beş duyu organımızdan en az biriyle algılanabilir. Sıcak, soğuk, rüzgâr dokunmayla; gürültü işitmeyle; mavi, uzun, deniz, çiçek görmeyle algılanabilir. Bu yüzden bu sözcükler somuttur. 3.2. Soyut İsimler Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız kavramları ifade eden sözcüklerdir. Örnek(ler) Kin, iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık, ayrılık, özlem, aşk, sevgi, acı (üzüntü), mutluluk, vicdan, umut, sevinç, keder… Yukarıdaki kelimelerin hiçbiri beş duyu organımızla algılanamaz. Örneğin “nefret” dokunulabilen, görülebilen, duyulabilen, koklanabilen veya tadılabilen bir varlık değildir. Bu yüzden soyuttur.

32

33

34

35

36

37

38

39

40

41

42

43

44

45

46

47

48

49

50

51

52

53

54

55

56


"ADI:İLKER SOY ADI:BAĞCI NO:18336 DERS:TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları