Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
SPORUN TARİHSEL GELİŞİMİ
YRD. DOÇ. DR. MEHMET YILDIRIM
2
İLK İNSAN ve SPOR Tarihteki ilk sporlar araçlı veya araçsız yapılsın, savunma ve saldırı amacı taşımaktadır. İlk insanın hayvanlarla ve kendi cinsinden olanlarla girdikleri mücadele sonrasında ilk olarak gerçekleştirdiği eylem kendi fiziksel gücünü kullanmayı öğrenmesidir. Bu da ilk insanın bilinçsiz olarak yaptığı güreşin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
3
İlk insan yapmış olduğu bu mücadelesini silahsız olarak gerçekleştirdiğinden dolayı savunma ve saldırı aracı olarak sadece ellerini ve kollarını kullanmıştır. Bunu daha etkili bir biçimde uygulayabilmek içinde ellerini yumruk yapmış, kolunun itme gücünü kullanarak boks denilen mücadele sporunun ortaya çıkmasını sağlamıştır. İlk insanın yürüme, koşma, atlama ve tırmanma hareketlerini beslenme ve tehlikelerden korunmak amaçlı yaptığı bilinmektedir. Bu da atletizm ve dağcılık gibi sporların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
4
BEDEN EĞİTİMİ VE SPORUN TARİHSEL GELİŞİMİ
14. Yüzyılda Avrupa’da başlayan Rönesans ve Hümanizm hareketleri beden eğitimi etkinliklerinde birçok yeniliği beraberinde getirmiştir. Yeniçağda ruh ve bedenin dengeli bir şekilde geliştirilmesi ve bedenin eğitilmesi düşüncesinin ağırlık kazanmaya başlaması, Fransız düşünür J.J. Russo ile bir felsefe olarak tüm Avrupa’da kabul görmüş, 1400–1500 yılları arasında Avrupa’da beden eğitimi okul programlarında yer almıştır. Tarihte bilinen ilk biçimsel spor örgütü, okullar arası yarışlar düzenlemesi için Japonya imparatoru Yoozei’nin 1603 yılında kurduğu yüzme federasyonudur. Bilinen ilk yazılı spor kuralları İ.Ö. 900’lerde Theseus tarafından Atina’da güreş, ilk çağdaş spor kuralları da 1867’de Chambers tarafından İngiltere’de (Queensberry Kuralları) boks gibi temas sporları için konulmuştur.
5
1776–1777 yıllarında Johan Friedrich Simon ilk Alman jimnastik öğretmeni olarak Yunan jimnastiğinin müfredat programlarına alınmasını sağlamış ve bir takım jimnastik araçlarının yapılmasında da yararlı olmuştur. 1778–1793 yıllarında İsviçreli Johan Jacob Du Toit yeni bir araç olarak eğik merdiveni okula sokmuştur yılında Ch.Fr. Wolke jimnastikte komut sisteminin ilk uygulayan kişi olmuştur yılında Johan Christian Friedrich Gutsmuths cimnastikte bir çığır açan “Gençlik için Cimnastik” adlı eseri yayımladı.
6
Alman Jimnastiği’nin en önemli isimlerinden birisi Friedrich luding Jahn (1778–1852) bugünkü artistik jimnastiğin temelini atmıştır. Jahn, jimnastik kelimesinin yerine “Turnen” terimini kullanmıştır. Jahn, Jimnastiğin açık havada ve herkesin gözü önünde yapılması gerektiğine dikkat çekmiştir. En küçük yerlerin bile bir jimnastik alanına sahip olması gerektiğine önem vermiştir. Jahn jimnastiğinde paralel, barfiks, beygir, halka gibi aletler kullanılmaktadır. Bundan başka tırmanma, sallanma, çekme, itme, kaldırma, atlama, güreş gibi uygulamalara da önem vermiştir yılında Berlin yakınlarında ilk açık hava jimnastik alanını açmış ve böylece Alman halk jimnastiğinin temeli atılmıştır. Friedrich Ludwing Jahn, Alman gençlerinin vücutlarını yurdun düşmanlarına karşı mücadele için güçlü ve dayanıklı hale getirmek gibi vatansever bir nitelik taşıyordu.
7
19. yüzyılın başlangıcında İsveç’te Pehr Henrik Ling tarafından bilimsel ve fizyolojik esaslara dayatılan yeni bir sistem ortaya atılmıştır. Bu sistemin adı İsveç Jimnastiği’dir. İsveç Jimnastiği ordu ve okulda kolay uygulanan bir sistemdir. İsveç Jimnastiğinde araç, belli kas gruplarını çalıştırma amacı ile yapılan bir hareket için, her programa göre ders içinde bir defa geçici olarak faydalanılan bir vasıtadır. İsveç Jimnastiği her hareketin vücut üzerinde fizyolojik bir etki yapmasını ister. İsveç Jimnastiği uzun bir süre Almanya’da reddedilmiştir. İngiltere’de ise beden eğitimi o yıllarda daha çok spor ve oyun amacı taşımaktadır.
8
Türklerde Beden eğitimi dersi ilk defa Emrullah Efendi (1858–1914) tarafından beden eğitimi ve spor adı altında öğretmen okullarında, sultanilerde ve liselerde uygulanmaya başlanmıştır. Beden eğitiminin çağdaş anlamda ülkemize girmesinde ve beden eğitiminin yaygınlaştırılması ile okulların her türünde uygulama deneyimine sokulmasında Türk spor adamı Selim Sırrı Tarcan’ın büyük katkıları vardır.
9
Beden eğitiminin değerini vurgulayan ve gittikçe büyüyen bir düşünce 1853 yılında Boston’da bir kanuna yansımıştır. Bu kanuna göre ilkokullardaki bütün çocukların her gün belirli bir beden eğitimi sürecine katılması karara bağlanmıştır. İlerleyen zamanlar da antrenörlerin eğitimli olmaması nedeniyle bu kanun tam olarak uygulanamamıştır.
10
1900’lü yılların başlangıcında beden eğitimi kademeli olarak, yabancı jimnastik sistemlerinden etkilenmiş ve “yeni beden eğitimi” kavramı oluşmaya başlamıştır yılında, Clark Hetherington’un belirlediği aşamalar beden eğitimi sistemi içerisinde büyük etkiler yaratmıştır. Aşağıda belirtilen dört aşama Clark Hetherington tarafından tanımlanmıştır. Bu tanımlar; Organik Eğitim: Zindeliği geliştiren süreçtir. Bu süreç fiziksel gelişimin yanında beslenmenin gerekli olduğunu ifade eder. Psiko motor Eğitim: Sinir, kaslara dayalı güç ve öğrenmeyi geliştiren süreçtir. Karakter Eğitimi: Ahlaki, sosyal ve ruhsal gücün gelişimini vurgulayan süreçtir. Zeka Eğitimi: Çocuk yaparak öğrenir, özellikle oyun oynayarak. Bu süreç çocuğun fiziksel gelişiminin yanında zihinsel gelişimi de esas alır.
11
20.yüzyılın başlangıcından itibaren okullarda öğretim içeriği ve metotlarında değişimler meydana gelmiştir. Thorn ve Gestalt tarafından sunulan yeni teoriler, öğretim alanında büyük değişikliklere yol açmıştır. Özellikle 1930 ve 1940’lı yıllarda, Dewey’in etkisi eğitim felsefesinde önemli değişiklikler yaratmıştır. Bunun sonucu da beden eğitimi öğretimini ve içeriğini etkilemiştir. Jimnastik çalışmaları neredeyse tamamen kaldırılmış ve oyunlara daha fazla yer verilmiştir.
12
1940 yıllarının başından 1960 yıllarının sonuna kadar beden eğitimi programlarında gerçek değişimler meydana gelmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki fiziksel eğitimin başlangıcı dar kalıplı ve formal olmayan düzeydeydi. Birçok Avrupa ülkesi (özellikle Almanya, İsveç ve Danimarka) kendi ihtiyaçlarına göre hızları belirlenmiş programlar hazırlarken, sömürgecilerle Amerika’ya hiçbir beden eğitimi sistemi gelmemiştir. Hollandalılar (New York’da yaşayan) ve İngilizler (Vircinya’da yaşayan) dinlendirici aktiviteleri desteklemişlerdir. Dinlenmeye yönelik fiziksel eğitimi desteklemek amacıyla kurulmuş ilk kayıtlı okul Massachusset’teki Samuel Moody’s Summer School’dur.
13
İLK ÇAĞLARDA SPOR Çinliler, sakin bir yaşama önem vermişler ve insanlardaki hareketsiz yaşamın birçok hastalığa neden olduğuna inanmışlardır. Bu hastalıklardan kurtulmak için de nefes çalışmaları yapmışlardır. Bu nefes çalışmaları ile birlikte bükülme, duruş ve uzanma hareketlerinden oluşan tıbbi cimnastikle uğraşmışlardır. Hindistan’da, insanlar fiziksel hareketlerden çok ruh ile ilgilenmişlerdir. Yoga, meditasyon ve nefes düzenleme çalışmalarını din ile ilişkilendirip beden ve zihni disipline etmek için yapmışlardır. Aynı zaman da eski Hindistanlılar top fırlatma, at ve fil yarışları, güreş, boks, dans gibi etkinliklere de katılmışlardır. En eski devirlerde spor etkinliklerinin ilk olarak M.Ö yıllarında Sümerler’de görüldüğü kabul edilmektedir. Sümerler at besleyen ve ata iyi binen bir halk olarak bilinmektedir. İki tekerlekli ve sürücüsü ayakta bulunan yarış arabasının Sümerler tarafından kullanıldığı ve bunlarla ilgili yarışların yapıldığı bilinmektedir.
14
Asur- Babilliler, vücut hareketlerini askeri becerileri geliştirmek amacıyla yapmışlardır. Asur’lular boks, güreş ve yüzme sporu ile daha çok ilgilenmişlerdir. Etiler, savaşçı bir uygarlık olduğu için, Etiler’de de savaş arabaları görülmektedir. Bu arabaları hem savaşta hem de yarış arabası olarak kullandıkları bilinmektedir. Mısırlılarda vücut kültürü; jimnastik hareketleri, oyunlar, boks, güreş, sopa eskrimi, su sporları ve dans ile ilgili etkinlikleri içermektedir. Yahudiler’de ise özellikle yüzme babaların çocuklarına öğretmek zorunda olduğu önemli işlerden birisiydi. Ağırlık kaldırma, taş fırlatma ve ok atma sporları Yahudilerde yapılan sporlardandır.
15
Yunanlılar, Sümer, Eti, Asur-Babil, Mısır hatta Girit ve Myken kültürlerinin artık uygarlıklarının son aşamasına vardıkları, ya da tarihten silinmiş bulundukları bir çağda, tarihin aydınlığına çıkmışlardır. Jimnastik, diğer adıyla vücut eğitimi Yunanlılar için çok önemliydi. Jimnastik yunanlılar için vücuda güzellik ve güç kazandırmak üzere yerine getirilmesi gereken ahlaki bir ödev olduğu bilinmektedir. Bu yüzden Yunan uygarlığının bütün devirlerinde devlet adamları, filozoflar ve din adamları bu alanda üstüne düşen görevleri yerine getirmişlerdir. Devlet Jimnastiği dinsel nitelikteki bayramlara ve şenliklere sokmakla kalmamış aynı zamanda jimnastiğe geleneksel bir kutsallık kazandırmıştır. Ispartalılarda, bütün Yunan sitelerinin ilk siyasal önderi olarak beden eğitimi çalışmaları, savaşa hazırlık yönünde olmuştur. Ispartalılarda çocuklar yedi yaşından itibaren eğitime alındığı yazılmaktadır. Burada en önemli yeri koşuların aldığı bildirilmektedir. Bunun yanında disk, cirit atma, eskrim, boks, güreş ve top oyunları ile de gençlerin her yönü ile yetiştirilmeleri sağlanmaktaydı. Çocuklara erken yaşlardan itibaren ritmik jimnastik ve dans öğretildiği kaynaklarda belirtilmektedir. Savaşlara şarkı söyleyerek gitmekteydiler. Romalılar, vücut kültürünü askerliğe ve savaşa hazırlık olarak yapmışlardır. Eskrim, binicilik, mızrak atma, yüzme, boks, güreş ve askeri teçhizatla yürüyüşler Romalılarda askerliğe ve savaşa hazırlayıcı etkinliklerdir. Romalılar gladyatör kavgaları, vahşi hayvanlarla mücadele gibi etkinliklere katılmışlardır.
16
ESKİ TÜRKLERDE SPOR Eski Türkler gerek yarı göçebe gerekse de yerleşik düzende spora çok yakın olmuşlardır. Eski Türkler tarih boyunca kadınlı erkekli olmak üzere değişik spor etkinliklerine katılmışlardır. Kadınlar ata binmiş, ok atma ve çöğen/polo oyunlarını oynamışlardır. Eski Türklerin binicilikteki ustalıklarına, atla oynanan ve sportif değer taşıyan çeşitli oyun ve yarışlarla ulaşmışlardır. Günümüzde de Orta Asya ve Anadolu’nun bazı yörelerinde oynanan kaçma kovalama nitelikli Gök-Börü, Kız-Börü ve Beyge oyunlarının yanı sıra, bir çeşit atlı hokey oyunu olan Çöğen ve savaş oyunu olan attaki cirit atma oyunlarına da Türklerde rastlanmaktadır.
17
Futbol da Türklerin eskiden beri bildikleri bir spordur
Futbol da Türklerin eskiden beri bildikleri bir spordur. Bu oyunun adı Tepük’dür. Timur devrin de içi hava ile doldurulmuş kuzu derisinden yapılmış top ile oynanan bir oyundur. Pehlivanlık, okçuluk, avcılık, su sporları, kılıç, atlı sporlar eski Hatay Türklerinde, Gök Türklerde, Mısır ve Suriye, Selçuk ve Osmanlı Türklerinde yapılan sporlardır.
18
Bir toplumun milli kültürü ile özdeşleşmiş spor dallarındaki başarıları süreklilik göstermektedir. İngiltere, Brezilya, İspanya gibi ülkeler futbolda iç ve dış karşılaşmalarda zaman zaman başarısız olsa da genelde bu spor dalında üstünlüğünü, egemenliğini sürdürmektedir. Ata sporumuz olan güreşte Türkiye, 1990’lı yıllardan sonra başarılar kazanarak bu spordaki üstünlüğünü dünyaya yeniden göstermiştir. İlk Türk destanı Oğuz Kağan’da avcılık, dağcılık, binicilik, okçuluk ve güreş gibi sporların yapıldığını gösterir. Hunlar, Göktürkler, Harzemşahlar, Samanoğulları, Selçuklular, Osmanlı Devleti ve diğer Türk devletlerinde güreş, avcılık, atıcılık, okçuluk, binicilik, kılıç, yaya koşuları, atlama, ağırlık kaldırma ve basit labut atma, gürz ve topuz kullanma, cirit, çöğen/polo, gökbörü, tepük, tomak, matrak, kayak gibi sporlar büyük aşamalar göstermiştir. Türkler yarışma biçiminde yaptıkları güreş, binicilik, cirit ve okçuluk gibi sporları daha sonraki yıllarda gelenekselleştirmiş ve ata sporuna dönüştürmüşlerdir.
19
Türk kültüründen kaynaklanan atlı sporlar, atıcılık, cirit, güreş kılıç gibi sporlar daha çok savaşa hazırlık ve fizik gücü geliştirme ve gelenekleri sürdürme amacıyla Orta Asya Türklüğünden Selçuklulara, Osmanlılara ve Türkiye Cumhuriyetine kadar sosyal bir miras olarak yaşatılmış ve korunmuştur. 650 yıllık bir geleneği sürdürmek için Edirne’de her yıl düzenlenen “Kırkpınar Güreşleri” bu konuda tipik bir örnektir. I. Murat’ın Edirne’yi fethinden sonra kurduğu pehlivanlar tekkesinde bütün yıl güreşe çalışılmakta ve bütün oyunlar öğretilmekteydi. Bu spor kuruluşlarında okçuluk, cirit ve binicilik de yapılırdı. İstanbul’da Fatih’in kurduğu Unkapı’nında bulunan “Şüca Tekkesi” güreşte, “Okmeydanı” ise okçulukta zamanın en büyük kulüplerinden olduğu bildirilmektedir.
20
OSMANLI DÖNEMİNDE SPOR
Osmanlılarda sporcuların genellikle Türk ve Müslüman olmuş Arnavud, Abaza, Çerkez, Boşnak, Bulgar, Hırvat, Gürcü kökenli oldukları bilinmektedir.
21
Osmanlı Devletinde geleneksel anlamda spor örgütlenmesi incelendiğinde, bunlardan biri belki de en önemlisi spor tekkeleridir. Spor tekkeleri incelendiğinde ise, gelirlerini iki kaynaktan elde ettiği görülmektedir. Eğer o tekke Osmanlı padişahları tarafından kurulmuş ise “Miri” sayılıyor ve masrafı tekkeyi yaptıran padişahın bağladığı vakıftan karşılanıyordu. Bir kısım tekkeler de özel vakıflar ile kurulduğu için, devletin malı yani miri sayılmıyor, gelir gider hesabına o şehrin kadıları bakıyordu. Anadolu’daki bir diğer örgütlenme ise, sporcuların siyasi ve ekonomik anlamda güçlü kişiler tarafından korunması ve desteklenmesidir. Bu örgütlenmenin spor tekkesi yapılanmasından farkı, Anadolu toplumlarına özgü olmaktan çok evrensel bir özellik taşımasıdır. Anadolu’daki üçüncü örgütlenme ise, 650 yıldır var olan ve hala Kırkpınar güreşleri ile varlığını devam ettiren “Ağalık” düzeni olarak ifade edilmektedir. Ancak bu araçlar (özellikle spor tekkeleri) Osmanlı Devletinin zayıflamaya başlaması ile birlikte kuruluş ve hizmet amaçlarından sapmışlar ve hızla işlevlerini yitirmişlerdir.
22
Osmanlı döneminin sonlarına doğru yavaş yavaş modern sporlara eğilim başlayarak 1839’da ilk defa Tanzimat fermanı ile birlikte askeri ve sivil okullara jimnastik dersi konulmuştur. Önce yabancı beden eğitimi öğretmenleriyle başlayan bu çalışmalar, daha sonra çoğunlukla asker kökenli olan Türk beden eğitimi öğretmenlerinin görev almasıyla devam etmiştir.
23
Osmanlıda geleneksel spor yapısından kulüpleşmeye geçişin, 19
Osmanlıda geleneksel spor yapısından kulüpleşmeye geçişin, 19. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleştirildiği görülmektedir. Osmanlı devletinde, spor yapmak amacıyla modern anlamda ilk kulüp, 1872 yılında “The Imperid Yatching and Boating Club” adıyla kurulmuş olan su sporları kulübüdür. Kulübün ilk başkanı ise emekli İngiliz Amirali Hobart Paşa’dır.
24
Tanzimat ilanı ile birlikte, Avrupalıların etkisiyle futbol, Osmanlılarda da oynanmaya ve örgütlenmeye başlamıştır. Osmanlı Devletindeki futbol ile ilgili ilk kulüpleşme çalışmaları da yabancılar tarafından gerçekleştirilmiştir. İstanbul’da kurulan Moda, Kadıköy, Imogene, İzmir’de kurulan Football and Rugby, Panianios, Apollon, Pelops, Evangelidis, İngilizler tarafından, Elpis ise Rumlar tarafından kurulmuş futbol kulüpleridir. Ancak, batılı anlamda gerçekleştirilen ilk kulüpleşme faaliyetleri yabancılar tarafından gerçekleştirildiği gibi, açılan spor kulüplerinde de yalnızca yabancı uyruklu sporcular görev alabilmişlerdir.
25
Spor yapmak için dahi olsa, bir araya gelen Türk gençlerinin en ağır şekilde cezalandırıldığı bu dönemde, Kadıköy’de top oynayan birkaç gencin gayretiyle Black Stocking Football Club (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) adı altında bir kulüp kurulmuş ve bu tarihe Türklerin kurduğu ilk spor kulübü olarak geçmiştir.
26
Ancak kulübün ömrü çok kısa sürmüştür
Ancak kulübün ömrü çok kısa sürmüştür. Oyuncular oynadıkları ilk maçta baskına uğramışlar, kaçabilen sporcular kaçmış, yakalananlar ise ağır bir biçimde cezalandırılmışlardır. Bu nedenle, Saray Nazırı Osman Paşanın çocukları ve onların birkaç arkadaşı tarafından 1903 yılında kurulan “Beşiktaş Basiret Osmanlı Jimnastik Kulübü” (Beşiktaş) birçok kaynak tarafından sıkı istibdat rejimi altında kurulan ilk Türk spor kulübü olarak kabul edilmektedir.
27
Osman Paşa’nın çocukları ve arkadaşlarının bu girişimi de çok geçmeden tespit edilmiş ve durum padişaha bildirilmiştir. Bu kötü durum Padişahın Seryaveri Mehmet Paşa’nın araya girip 2. Abdülhamid’i bu gençlerin yaptıkları faaliyetlerin olumluluğu yolunda onu ikna etmesiyle tatlıya bağlanmış, hatta padişahın özel fermanıyla ile mektep olarak kabul edilen kulübün faaliyetine izin verilmiştir. Beşiktaş kulübüne karşı gösterilen bu müsamaha 1905’te Mekteb-i Sultani öğrencilerine yeni bir Türk kulübü kurma cesareti vermiş ve bunun sonucunda Galatasaray kulübü kurulmuştur. Galatasaray spor kulübünün faaliyete geçmesinden iki yıl sonra (1907) Kadıköy yakasında Fenerbahçe spor kulübü kurulmuştur.
28
1908’de İkinci Meşrutiyetin ilanı ile birlikte 2
1908’de İkinci Meşrutiyetin ilanı ile birlikte 2. Abdülhamid’in baskıcı, yasakçı istibdad dönemi de sona ermiş ve yine 2. Abdülhamid tarafından yürürlükten kaldırılan Kanun-ı Esasiye tekrar yürürlüğe girmiştir. Bu olumlu gelişmeler etkilerini spor alanında da hemen göstermiş, yeni birçok spor kulübü Cemiyetler Kanunu hükümlerine göre resmen kurulup tescil olunmuştur. Bu durum, Türk sporunda önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Ülkede Türk spor kulüplerinin kurulabilmesiyle birlikte Türk gençleri ve sporcuları da spor yapma şansı bulabilmişlerdir.
29
Osmanlı devletinde, sporda federatif yapının oluşturulmasına yönelik etkinlikler incelendiğinde ise, bu anlamda ilk örgütün 1903 yılında kurulan İstanbul Futbol Birliği (1903–1910) olduğu görülmektedir. Birliğe o dönemde yürürlükte olan 1909 tarihli dernekler yasasına göre kurulan Galatasaray, Kadıköy, Elpis, Moda, Fenerbahçe, Strugglers, Yasson, Dark ve Tatavla spor kulüpleri üye olmuşlardır yılına kadar yürürlükte olan İstanbul Futbol Birliği kapatılarak yerini 12 Kasım 1910’da kurulan İstanbul Kulüpler Ligi’ne bırakmıştır (1910–1914). Ancak bu örgütlenmeler amatör bir biçimde işleyen oluşumlardır. Türkiye’de spor anlamında ilk yönetsel örgütlenme çabaları 1922–1936 yılları arasına rastlamaktadır. Bu dönemde birçok girişimin denenmesinin ardından 21 kulübün katılımı ile 22 Mayıs 1922 tarihinde kısa adı T.İ.C.İ. olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı kurulmuştur.
30
CUMHURİYET DÖNEMİNDE SPOR
1922 yılında Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) adı altında kamu yararına çalışan ilk spor örgütü kurulmuş ve sporun sevk ve idaresi bu örgüte bırakılmıştır ve 1936 yılları arasında devlet, sporu TİCİ aracılığıyla kamu yararı gözeten bir dernek statüsünde ve ülkeyi yurt dışında temsil etmeye yetkili tek spor örgütü olduğunu kabul etmiş ve maddi açıdan TİCİ’yi desteklemiştir. İlk başkanlığını Ali Sami Yen, asbaşkanlıklarını da Burhan Felek ve Ali Seyfi yapmıştır. TİCİ daha sonra Türkiye Futbol Federasyonunun kurulması için karar almıştır. 13 Nisan 1923‘te “Türkiye Futbol Heyeti Müttehidesi” adı altında futbol federasyonunu kurmuştur. 5 Aralık 1925‘te ismi “Türkiye Futbol Federasyonu” olarak değişmiştir.
31
Beden eğitimi öğretimi; 1924–1927 yılları arasında “Cimnastik” adı altında sadece erkek öğrencilere uygulanan bir ders görünümündedir Paris Olimpiyatlarına Türkiye üç atlet, üç bisiklet, bir eskrim, dört güreş, bir halter sporcusu ve 19 futbolcu ile katılmıştır. Sporcularımız bu müsabakalarda hiçbir derece elde edememişlerdir yılında “Terbiye-i Bedeniye” (Beden Eğitimi) tahsili için Vildan Aşir ve Suad Hayri Belçika’nın Gand şehrine gönderilmiştir yılında Türk kadını ilk defa atletizm pistlerinde görüldükten sonra, 1927 yılında kürek sporunda ve tenis sporunda bayan sporcularımız ortaya çıkmıştır yılında voleybol sporunu 1929 yılından sonra da yüzme sporunu bayanlarımız yapmaya başlamıştır.
32
1936 yılında Türk Spor Kurumu (TSK) faaliyete geçmiştir
1936 yılında Türk Spor Kurumu (TSK) faaliyete geçmiştir. Devlet TSK’ya bütçesinden belirli oranlarda yardım etmiştir yılında Berlin olimpiyatlarında güreş dalında Yaşar Erkan ilk kez bayrağımızı şeref kürsüsünde dalgalandırmış ve ilk altın madalyayı ülkemize getirmeyi başarmıştır.
33
Yurttaşın fizik ve moral kabiliyetlerinin ulusal ve inkılapçı amaçlara göre geliştirilmesini sağlayıcı spor faaliyetlerini yürütmekle yükümlü olan Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü yılları arasında sporu eğitim unsuru olarak yürütmüş, gençliği ve halkı spor yapmaya özendirecek faaliyetlerde bulunmuştur. 1942'de 4235 sayılı yasayla kuruluş yasası değiştirilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı'na, 1960 yılında da tekrar Başbakanlığa bağlanmıştır. Spor işlerinin ilk kez bakanlık düzeyinde ele alınması 3 Kasım 1969 Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın kurulmasıyla gerçekleşmiştir. Böylece Türk sporunda yeni bir sayfa açılmıştır. İsmet Sezgin de Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Gençlik ve Spor Bakanı olmuştur.
34
Türkiye’de profesyonel futbol, 1959 yılında “Türkiye Ulusal Profesyonel Ligi” nin kurulmasıyla başlamıştır. Bu dönemden sonra, il profesyonel ligleri sona ermiş, bugünkü anlamda ulusal ligler başlamıştır. 1963’de Türkiye Profesyonel Futbol II. Ligi, 1967–68’de Türkiye Profesyonel III. Ligi kurulmuştur. II. ve III. liglerin kurulmuş olması Türkiye genelinde futbolun yaygınlaşması ve daha popüler olmasını sağlamıştır.
35
7 Kasım 1982 tarihli yeni Anayasa'da ise spora ilk defa yer verilmiştir. Böylece ülkemizde ilk kez spor ve sporcu, Anayasa'nın teminatı altına alınmıştır. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nce yönetilen Türk sporu, tarihinde de 179 sayılı kanun hükmünde kararnameyle Milli Eğitim ve Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde yer almıştır yılında 3289 sayılı yasayla Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü (BTGM) olan adı, Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir yılında Başbakanlık Devlet Bakanlığı'na bağlanarak adı "Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü" olmuştur.
36
OLİMPİYATLAR Antik (Klasik) Olimpiyatların tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte Olimpiyatların tarihinin M.Ö. XIV. yüzyıla kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Antik (Klasik) Olimpiyatlarının Yunanistan'ın Olympia yöresinde başladığı tahmin edilmektedir. M.Ö. 776 yılından itibaren tarihi tutulmaya başlanmış ve 12. yüzyıla yakın bir süre, her dört yılda bir yapılarak, bir süre Yunan yarımadasının, daha sonraları da, Romalılar yoluyla, tüm Roma İmparatorluğu’nun katılması ile devam etmiştir.
37
Tanrılar veya yöresel bir kahraman adına yapıldığı tahmin edilen bu büyük şölenin, ilkel de olsa, mutlaka dine dayalı bir başlangıcı bulunmaktadır. M.Ö. 776 yılında yapılan ve I. Olimpiyatlar olarak adlandırılan bu oyunların programında yer alan ve 192 metrelik sahanın boyuna eşit "Stadion" olarak tanımlanan yarışmanın galibi olan Coroebus da ilk Olimpiyat Şampiyonu olarak bilinmektedir. Geleneklere göre, her Olimpiyat Oyunu bu yarışı kazanan atletin adı ile anılmaktadır.
38
Modern Olimpiyat Oyunları da dört yılda bir yapılan büyük spor organizasyonudur. Modern Olimpiyat Oyunlarının kurucusu İtalyan kökenli ve bir Fransız ailenin çocuğu olarak yetişen Baron Pierre de Coubertin’dir. Olimpiyat oyunlarının bayrağı; beyaz zemin üzerine iç içe geçmiş beş ayrı renkteki beş halkadan oluşur. Bu halkalardan üçü üstte, ikisi alttadır. Üstteki üç halka soldan sırasıyla mavi, siyah ve kırmızı, alttakiler ise sarı ve yeşildir. Mavi renk Avrupa’yı, siyah Afrika’yı, kırmızı Avustralya’yı, sarı Asya’yı ve yeşil Amerika’yı temsil eder. Olimpiyat halkaları; beş ayrı kıtayı simgeler. Bunlar; Afrika, Kuzey-Güney Amerika, Asya, Avrupa ve Avustralya’dır.
39
Modern Olimpiyatlarda ev sahipliğini devletler değil kentler yapmaktadır. Olimpiyat oyunlarının süresi 15 günü geçmemektedir. İlk Olimpiyat oyunları 1896 yılında Yunanistan’ın başkenti Atina’da yapılmaya başlanmıştır yılında Atina’da yapılan Modern Olimpiyat oyunlarında atletizm, yüzme, jimnastik, kürek çekme, bisiklet ve atış dallarında yarışmalar yapılmış ve maraton koşusu büyük ilgi görmüştür. Modern Olimpiyat Oyunları yapılmaya başladığından itibaren I. ve II. Dünya Savaşlarından dolayı üç kez iptal edilmiştir.
40
Modern Olimpiyat Oyunları’nın kurucusu olan Baron Pierre de Coubertin Antik (Klasik) Yunan olimpiyatlarına hakim olan düşünceyi modern çağa uyarlanmıştır. Antik (Klasik) Olimpiyatlar’da kazanma düşüncesi ön planda olurken, modern olimpiyat oyunlarında ise olimpiyata katılmanın daha önemli olduğunu vurgulamıştır. Antik (Klasik) Olimpiyatlar dine dayalı bir anlayış içerisinde yapılmaktaydı. Modern Olimpiyat oyunlarında ise bu anlayışa yer verilmemiştir.
41
Antik (Klasik) Olimpiyatlar’da önceleri sadece erkek sporcular oyunlara katılırken, modern olimpiyat oyunlarında bayan sporcularında bu oyunlara katılması sağlanmıştır. Antik (Klasik) Olimpiyatlara sadece Yunanlılar katılırken, modern olimpiyat oyunlarına ise dünyanın her tarafından gelen sporcular katılabilmektedir. Modern Olimpiyat oyunları her dört yılda bir farklı toplumları bir araya getirerek barışsever bir dünya kurmayı gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
42
TEŞEKKÜRLER…
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.