Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Vücut Sıvıları.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Vücut Sıvıları."— Sunum transkripti:

1 Vücut Sıvıları

2 Hücrenin yapısı organik ve inorganik bileşiklerden şekillenmiştir.
Hücre içindeki monomer ve polimerler başlıca karbon (C), hidrojen (H), azot (N), oksijen (O), kükürt (S) ve fosfor (P) elementlerinden meydana gelmiştir. Hayvan ve bitki hücrelerinin yapısında genel olarak; %75-80 su, %10-20 protein, % 2-3 lipit, %1-2 karbonhidrat ve %1 inorganik madde bulunur. Organik Bileşikler İnorganik Bileşikler Proteinler Su Karbonhidratlar Elektrolitler Yağlar Nükleik asitler Hormonlar Enzimler Vitaminler

3 Doğada çok yaygın bulunan ve bir hidrojen-oksijen bileşiği olan su (H2O), bitkisel ve hayvansal doku ve organların en büyük kısmını teşkil eder. Susuz yaşam mümkün değildir. Su organizmada inorganik ve organik maddeleri çözen ve bu maddeleri hücreden hücreye taşıyan bir ortam olarak görev gördüğü gibi, bütün metabolizma reaksiyonları sulu ortamlarda meydana gelir ve bu reaksiyonların sonunda teşekkül eden artık ürünler de yine su yardımıyla dışarı atılırlar. Kan plazması, serebrospinal sıvı, safra, mide, bağırsak salgıları, idrar, süt, ter, gözyaşı, tükrük gibi vücut sıvılarının oluşması için suya gereksinim vardır.

4 Suyun biyolojik görevleri
Su, vücudun temel bileşiminde yer alan önemli bir inorganik maddedir. Suyun birçok biyolojik görevleri olduğunu biliyoruz: 1) Su, makromoleküllerin yapı taşıdır. Hidrojen köprüleriyle su molekülüne bağlanan polisakkarit, protein, nükleik asitler gibi kompleks makromoleküller, suyu düzenli bir şekilde tutma yeteneğine sahiptirler. 2) Su, küçük moleküllü maddeler için iyi bir çözücüdür. Organizmada birçok substrat, suda çözünmüş olarak bulunur, birçok metabolizma olayı sulu ortamda gerçekleşir ve metabolizma olayları sonucunda oluşan birçok artık ürün suda çözünmüş olarak atılır.

5 3) Su, iyi bir substrattır
3) Su, iyi bir substrattır. Su, metabolizmanın birçok tepkimesine katılır; hidrolaz ve hidrataz grubu enzimler, kosubstrat olarak suya gereksinim gösterirler; oksidazlar ve solunum enzimleri, tepkime ürünü olarak su oluştururlar. 4) Su, iyi bir ısı düzenleyicisidir. Su, yüksek bir buharlaşma ısısına sahiptir; 1 g suyu 100oC’de buhar haline getirmek için yaklaşık 540 kaloriye ihtiyaç vardır. Organizmadan küçük miktarda su çıkması, büyük oranda ısı kaybına neden olur; terlemenin vücudu soğutucu etkisi bundan dolayıdır. 5) Su, enerjiyi düzenli bir şekilde yönetir. Hidratize yapılarda hidrojen bağları kovalent bağlara değişebilir veya tersi olabilir. 6) Su, bir kayganlaştırıcı olarak işlev görür. Hareketli organların çevrelerinde veya aralarındaki boşluklarda bulunan su, bunların hareketini kolaylaştırmaktadır.

6 İnsan vücudunda en fazla bulunan madde olan su, erkeklerde vücut ağırlığının %50-65, kadınlarda ise %45-55 kadarını oluşturmaktadır. Bu oran yeni doğanlarda daha yüksek (%75), yaşlılarda ise daha düşüktür (%45). Su içeriği en yüksek organ beyin (%90), en düşük organ ise yağ dokusudur (%10). Bu nedenle vücut su oranı yağ dokusunun artması ile azalmaktadır. Zayıf bir kişide %70 civarı olan su oranı obez bir kişide %50 ve altında olabilmektedir. Kadın vücudunda daha az su bulunmasının nedeni daha fazla yağ dokusunun bulunmasıdır.

7 Canlılarda su miktarı bir dokudan diğerine çok değişeceği gibi tek bir organın çeşitli kısımlarında da farklı olabilir. Meselâ; Dişin esas maddesini teşkil eden dentin'de % 10, İskelet kasında % 75, Beynin boz maddesinde % 84, Beynin ak maddesinde % 68 kadar su bulunur.

8 Total vücut ağırlığının yaklaşık olarak %60’ını su oluşturmaktadır.
Bu suyun %40’ı intrasellüler sıvıyı, %20‘si ekstrasellüler sıvıyı meydana getirir.

9

10

11 Ekstrasellüler Sıvıların Dağılımı
Ekstrasellüler sıvılar 3 ayrı kompartmanda yer alırlar 1. İntravasküler Sıvılar. Kan ve Lenfa. 2. İnterstisyel Sıvılar. Hücreler arası boşlukları dolduran doku suyu. 3. Özel veya Transsellüler Sıvılar. Damar endotelinden başka “epitellerin” çevirdiği boşluklarda bulunan sıvılardır.

12 Özel veya Transsellüler Sıvılar
Sindirim Salgıları Serebro spinal sıvı Böbrek kanallarında bulunan ilkel idrar Hümör aköz (gözün ön kısmını dolduran şeffaf sıvı) Sinovyal sıvılar İntraperitonial sıvılar İntraplevral sıvılar gibi seröz boşlukları dolduran sıvılardır

13 Hem hücre dışı sıvının kompartımanları arasında hem de hücre içi sıvısı ile hücre dışı sıvısı arasında bir dengelenme söz konusudur. Organizma, suyun dengelenmesinde başlıca iki mekanizmadan yararlanır. Susama ve idrar çıkarma. Su organizmayı başlıca idrar ile terk eder. Ayrıca dışkı, tükürük, burun salgıları, gözyaşı ve genital salgılar da sıvı halde çıkarılır. Sıvı halde başka bir atılım yolu da süttür. Özellikle süt veren kadınlar bu yolla önemli ölçüde su kaybederler. Su, su buharı halinde de atılır. Deriden fark edilmeyen terleme ile ve akciğerlerden ekspirasyon havası ile !!!

14

15

16 SU DENGESİ -Günlük sıvı alımı 2500 mL 1.5 L içilen sıvılar
0.8 L alınan katı gıdaların bileşimindeki sıvılar 0.2 L metabolik oksidasyonlar ile oluşan sıvılar -Günlük (hissedilebilen veya hissedilemeyen) sıvı kaybı 2500 mL Böbreklerden (1-2 L) 1.4 L idrar ile Akciğerlerden buharlaşma L Deriden terleme (0.25 L) ve buharlaşma (0.325) ile Gastrointestinal sistemden 0.1 L feçes ile

17 Bir organizmanın çeşitli dokularındaki su miktarı ile metabolik aktivitesi arasında bir ilgi vardır.
Organizmadaki su miktarı organizmanın yaşına da bağlıdır. Genel olarak embriyoda en yüksek oranda olan su miktarı (% 90-95) erginde ve yaşlılıkta gittikçe azalır. Meselâ yeni doğmuş bir farenin beyninde % 90 olan su miktarı ergin fertte % 78'e düşer.

18 Vücut Ağırlığına Göre Su Oranının Yaş İle Değişmesi %
15 Gün Embriyo 91.5 30 Gün 79.4 Yenidoğan 77.0 9 Gün Bebek 76.0 14 Gün 73.0 3 Ay 66.0 10-18 yaş Genç 59.0 18-40 yaş Erişkin (Kas gelişimi arttığı için, yağ oranı azalır) 61.0 40-60 yaş Erişkin 55.0 60- yaş Yaşlı 52.0

19 Çeşitli Dokularda Su Oranı %

20 Kan, lenf, omurilik sıvısı vb. vücut sıvılarındaki akışkan su
SU İKİ FORMDA BULUNUR BAĞLI SU SERBEST SU Kan, lenf, omurilik sıvısı vb. vücut sıvılarındaki akışkan su HİDRAT SUYU İyonlara, proteinlere, karbohidratlara vb. Makromoleküllere H köprüleriyle bağlı su İNTERMOLEKÜLER SU Lifler, zarlar arasında kalmış, akıcılığını yitirmiş su Su hücrede serbest ve bağlı olmak üzere iki şekilde bulunur. Hücrede bulunan total suyun %95’i serbest olarak bulunur. Geri kalan %5’i ise hidrojen ve diğer bağlarla bağlı olarak bulunur.

21 Organizma gereksinimi olan suyun çok büyük bir kısmını dışarıdan alır:
EKZOJEN SU !!!!! Suyun bir kısmı da metabolik reaksiyonlar sırasında (özellikle organik moleküllerdeki H2 nin Oksitlenmesiyle) üretilir: ENDOJEN SU !!!!! (METABOLİZMA SUYU)

22 Endojen su yenilen gıda maddelerinin özelliğine bağlıdır.
Örneğin, 100 g proteinin oksidasyonundan ~34 g, 100 g karbohidrattan ~56 g, 100 g yağdan ise ~109 g su açığa çıkar. Ortalama bir hesapla organizmadaki oksidasyonlar sırasında her 100 kaloriye karşılık ml endojen su elde edildiği hesaplanmıştır.  

23 Sellüler metabolizma olayları, hücre plazma membranlarının seçici geçirgenliği ve aktif transport olaylarının bir sonucu olarak intrasellüler ve ekstrasellüler sıvıların bileşimleri birbirinden farklıdır: İntrasellüler sıvıda temel katyon potasyum ve temel anyon fosfat olduğu halde ekstrasellüler sıvıda temel katyon sodyum ve temel anyon klorürdür; ayrıca intrasellüler sıvıda protein konsantrasyonu, ekstrasellüler sıvıdakinden yüksektir. Na+ /K+ pompasının işlerliği ile, ATP’nin hidrolizinden sağlanan enerji kullanılarak intrasellülerden ekstrasellülere 3Na+ iyonu pompalanırken ekstrasellülerden intrasellülere de 2K+ geçirilir ki bu, ekstrasellülerde Na+ iyonunun intrasellülerde K+ iyonunun yüksek oluşunun nedenini açıklar.

24

25 Hücre içi ve hücreler arası sıvının iyon bileşimleri farklı ancak ozmolaritesi aynıdır. Hücre içi sıvıda bulunan en önemli katyonlar potasyum, magnezyumdur. Anyonlar ise proteinler, organik fosfatlar ve az da olsa klorür ve bikarbonattır. Hücreler arası sıvının ise en önemli katyonu sodyum, anyonları ise klorür ve bikarbonattır. Hücreler bu gibi iyonları sürekli dışarıya pompalayarak çevreleriyle ozmotik denge içinde kalırlar. Ayrıca fosfat, sülfat, proteinler ve organik asitler de bulundurur.

26 Sıvı bölümlerinin elektrolit bileşimi (mEq/L)
Plazma Hücre içi Katyonlar 155 195 Na+ 142 10 K+ 5 156 Ca+ + 3 Mg+ + 26

27 Sıvı bölümlerinin elektrolit bileşimi (mEq/L)
Plazma Hücre içi Anyonlar 155 195 Cl- 103 2 HCO3 - 27 8 Proteinat 17 55 Diğer 130

28 Sıvı Hareketleri Sıvı bölmeleri arasında Starling güçleri ve osmoz aracılığıyla madde ve su geçişi gerçekleşir. Not: Starling hipotezi: Kılcal damarların atar damar ucunda kan basıncı, osmotik basınçtan daha yüksek olduğundan, su ve çözünmüş maddeler kılcal damarlardan doku sıvısına geçer. Kılcalların toplar damar ucunda ise, osmotik basınç, kan basıncından fazladır; su ve çözünmüş maddeler doku sıvısından kılcal damarlara tekrar geçer.'' şeklindeki, kılcal damarlarda kan ile doku sıvısı arasındaki madde alışverişinin kan basıncı ve osmotik basınç etkisi ile gerçekleştiğini açıklayan hipotezdir.

29

30 Suyun az yoğun ortamdan çok yoğun ortama serbestçe geçmesine osmoz denir.

31 Ozmolarite Bir litre suda çözünen toplam partikül sayısıdır. Yoğun olarak adlandırılan sıvının ozmolaritesi fazladır. Su molekülleri yüksek su derişimindeki bir bölgeden daha düşük derişimdeki bir bölgeye taşınma eğilimindedir. İki farklı sulu çözelti birbirinden yarı geçirgen bir zarla (bu zar bir taraftan diğer tarafa suyu geçirir, katı molekülleri geçirmez) ayrıldıklarında yüksek su derişimindeki bölgeden düşük su derişimindeki bölgeye doğru geçen su molekülleri ozmotik basınç oluşturur.

32 Osmoz sonucunda net su akışının olduğu kısımda bir seviye basınç artışı olur.

33

34 Kriyosopi, çözünmüş madde miktarına göre donma noktasının değişmesi prensibiyle osmolarite hesaplanmasına denir.

35

36 İzotonik çözelti : Normal vücut hücreleri ve kan ile aynı konsantrasyonda çözünmüş madde içeren çözelti. Hipotonik çözelti: Normal vücut hücreleri ve kandan daha düşük konsantrasyonda çözünmüş madde içeren çözelti. Hipertonik çözelti : Normal vücut hücreleri ve kandan daha yüksek konsantrasyonda çözünmüş madde içeren çözelti.

37

38 Bitki hücrelerinde hipertonik ortamda gözlenen “plazmoliz”.

39 Aşağıdakiler insan vücut sıvılarına göre izotonik çözeltilerdir
% 0.9 NaCl % 3.8 sodyum sitrat % 4.8 glukoz % 5’lik dekstroz Hastalara verilen serumlar vücut sıvılarımıza göre izotoniktir

40 Plazma ile interstisyel sıvı arasında su ve madde alışverişi
Plazma ile interstisyel sıvı, birbirlerinden yarı geçirgen membran özelliğinde olan kapiller duvarları ile ayrılmışlardır. Plazma ile interstisyel bölüm arasında, kapiller membranlar aracılığı ile, devamlı bir su ve madde alış verişi gerçekleşmektedir. Plazma ile interstisyel sıvı arasında kapiller aracılığı ile gerçekleşen su ve madde alışverişinin mekanizmasını ve dinamiğini açıklayan klasik düşünce, Starling hipotezidir. Starling hipotezine göre plazma ile intertisyel bölüm arasında gerçekleşen su ve çözünmüş maddelerin değiş tokuşu, birbirine zıt etkili basınçların katkıları sonucunda gerçekleşir. Plazma ile interstisyel bölüm arasında gerçekleşen su ve çözünmüş maddelerin değiş tokuşunda rolü olan birbirine zıt etkili basınçlar, ozmotik basınç, onkotik basınç, hidrostatik basınç ve kan basıncıdır.

41 Onkotik basınç (kolloid ozmotik basınç): Onkotik basınç, protein çözeltilerinde protein moleküllerinin su bağlama yetenekleriyle açıklanan ve ortama su çekici etki gösteren basınçtır. Kan plazmasında su tutulmasında onkotik basınç önemlidir; plazmada protein ve dolayısıyla onkotik basınç azalması durumlarında plazmadan interstisyel bölüme su geçişi olur. Hidrostatik basınç: Hidrostatik basınç, bir kapta bulunan suyun, kabın çeperlerine doğru uyguladığı sıvı basıncıdır. Hidrostatik basınç, suyun, bulunduğu ortamdan dış ortama çıkması yönünde etki gösterir. Kan basıncı: Kan basıncı, kalbin pompalayıcı etkisi gibi çeşitli faktörlerle oluşan ve plazmadan interstisyel bölüme doğru sıvı geçişi yönünde etki gösteren basınçtır.

42 Starling Hipotezi: Kılcal damarlarda kan ile doku sıvısı arasındaki madde alış verişinin kanın hidrostatik basıncı ile kan proteinlerinin oluşturduğu osmotik basıncın etkisi ile gerçekleştiğini açıklayan hipotezdir. Kılcal damarın atar damar bölgesinde maddelerin damar dışına çıkmasına neden olan hidrostatik basıncın değeri 40 mm/ hg dir. Aynı bölgede maddelerin damar içine emilimine neden olan kanın osmotik basıncı 25 mm/hg dir. Aradaki 15 mm/hg lik güçle maddeler kılcalların dışına doku sıvısına geçerler. Bu maddeler; 1-Su 2-Mineraller 3-Vitaminler 4-glikoz 5-Amino asit 6-yağ asitleri 7-Akyuvarlar 8-Hormonlar 9-Metabolik artıklar 10-Proteinler 11-O2 veya CO2 ’dir. Kana ait bazı proteinler ve alyuvarlar kılcalların dışına çıkamazlar.

43 Kılcal damarın toplar damar bölgesine doğru kanın hidrostatik basıncı gittikçe azalır. Bunun nedeni kanın hacimsel azalması ve kılcal çapının gittikçe artmasıdır. Bu bölgede hidrostatik basınç 15 mm/hg ye düşer ancak kanın osmotik basıncı değişmez ve 25 mm/hg olarak kalır. Bu bölgede ise 10 mm/hg lik kanın osmotik basınç gücü ile doku sıvısında bulunan maddeler kana geri emilir. Kana geri emilen maddeler; 1- Su 2-CO2 veya O2 3-Mineraller 4-organik besinler 5-Metabolik artıklar 6-Hormonlar Ancak kanı terk eden akyuvarlar bazı proteinler ve suyun bir kısmı kılcal bölgeden geri emilmez. Bu maddeler lenf sistemi aracılığı ile tekrar dolaşıma geri dönerler.

44

45 Asit Baz Dengesi Su moleküllerinin ayrışması ile az da olsa proton ve hidroksil iyonları elde edilmektedir. Bu ayrışma miktarını suyun Ka (denge sabiti) değeri belirlemektedir ve suyun ayrışması çok zayıf gerçekleşir. Suyun ayrışma ürünü her ne kadar H+ olarak gösterilse de çözeltide serbest proton bulunmaz, hidrojen iyonları derhal suda hidronyum iyonlarını oluşturur (H3+O). H2O↔H+ + OH- H+ + H2O H3O+ + OH

46 Bir çözeltinin H+ iyonları konsantrasyonunun (M) eksi logaritmasına o çözeltinin pH değeri adı verilmektedir. Su için pH 7 civarındadır. Bu değerlerden daha büyük değerlere bazik daha düşük değerlere asidik denmektedir. Diğer bir deyişle çözeltiye hidrojen iyonları veren maddelere asit adı verilmektedir. Bir asit ne kadar çok ayrışıyorsa o kadar kuvvetli asittir. Zayıf asitlerin ise ayrışması düşüktür. Canlı organizmalarda bulunan asitlerin çoğu zayıf asittir. Çözeltideki hidrojen iyon konsantrasyonunu azaltan maddelere baz adı verilmektedir. Bazı bazlar doğrudan protonla birleşmekte bazıları ise ortama OH- vererek bunu gerçekleştirmektedir. Bu durum suyun ayrışmasının düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Canlı organizmalarda bulunan bazların çoğu zayıf bazdır.

47 İnsanda vücut sıvılarının pH değerleri (Onat, 2006)

48 Temel Tamponlayıcı Mekanizmalar
Vücutta gerçekleşen biyokimyasal olayların çoğunluğu kan ve diğer vücut sıvılarının pH değerlerinin dar bir sınır içinde düzenlemesine bağımlıdır. pH’ daki az bir değişiklik işlemin hızında büyük bir değişiklik oluşturur. Hücreler ve organizmalar özgül ve sabit bir sitozol pH’ sını korurlar, böylece biyomoleküllerin en uygun iyonik durumda kalmalarını sağlarlar, bu pH çoğu kez 7 civarındadır. H+ derişimi ortamın asitliğinin bir ölçüsüdür ve pH ile ifade edilir. pH = log 1/[H+] veya pH = - log [H+] Plazma [H+] =40nmol/L = 4x 10-8 mol/L = pH = -log(4x 10-8) = - (-8)[0.6 )] = 7.4

49 Tamponlar az miktarda asit (H+) veya baz (OH-) ilave edildiğinde pH değişikliğine direnme eğilimi gösteren çözeltilerdir. Bir tampon asit eklendiğinde bir baz, baz eklendiğinde bir asit gibi davranır. Az miktarda asit veya baz eklendiğinde pH değişikliklerine direnç gösteren tampon çözeltiler bu şekilde organizmayı pH değişimlerine karşı korurlar. Zayıf asit ile konjuge bazının eşit derişimde bulunması halinde (pH = pKa olduğunda) tamponlama kapasitesi en yüksek değere ulaşır.

50 İnsan kan plazmasının pH’ sı normalde 7. 4’ e yakındır
İnsan kan plazmasının pH’ sı normalde 7.4’ e yakındır. İleri derecede ve kontrol altına alınmamış diyabette metabolik asitlerin fazla üretilmesiyle oluşan asidozda olduğu gibi pH düzenleyen mekanizmaların yeteri kadar çalışmayışında veya çalıştığı halde kapasitenin aşılmasında pH 6.8 e kadar düşer ve geriye dönüşü olmayan hücre hasarı ve ölüm oluşur. Diğer hastalıklarda da pH öldürücü düzeylere ulaşabilir. Hücre yapı ve görevlerinin birçok yönü pH’ dan etkilense de enzimlerin katalitik aktiviteleri pH değişimlerine özellikle duyarlıdır. Enzimler tipik olarak en fazla katalitik aktiviteyi karakteristik pH’ larda gösterirler buna optimum pH denir. pH’ da küçük bir değişiklik enzimle katalizlenen tepkimelerin hızında büyük değişimlerin olmasına neden olabilir.

51 Çok hücreli organizmalarda hücre dışı sıvının pH’sı da çok sıkı bir şekilde düzenlenir. pH sabitliği esas olarak zayıf asitler ve bunların bazlarının karışımlarından oluşan biyolojik tamponlarla sağlanır. Çoğu hücrenin sitoplazması yüksek derişimde protein taşır ve bu proteinlerin yapısında zayıf asit ya da baz bulunduran aminoasitler vardır. Bazen tamponlamaya güç katan yüksek derişimde bileşikler taşınır örneğin amonyağın idrarda bulunması idrarı tamponlar.

52 Başta eritrositler ve kemik hücreleri olmak üzere metabolizmada oluşan asitlerin çoğu hücre içinde tamponlanır. Vücut sıvılarının pH değerlerinin düzenlenmesinde üç tampon sistemi (bikarbonat, fosfat ve protein) kullanılır. Serum ve diğer hücre dışı sıvılarda bikarbonat tampon sistemi büyük önem taşır. Fosfat tampon sistemi en önemli hücre içi tampon sistemidir. Eritrositlerde diğer hücre içi tamponların yanı sıra hemoglobin tampon sistemi de vardır. Ayrıca plazma proteinleri ile fosfatın hücre dışında çok düşük (<%1) tamponlama kapasitesi bulunmaktadır. Hücrelere O2 taşınmasından sorumlu olan kanın fizyolojik pH değeri arasında değişir. Kan pH değerinin <6.8 ve >8.0 olması yaşamla bağdaşmaz.

53

54

55 Protein tampon sistemi
-Protein tamponlama sisteminde hücre zarında gömülü proteinler ve plazma içinde yer alan proteinler yer almaktadır. Proteinlerin amino ve karboksil grupları vardır. Bu kısımlar H+ alabilir ya da verebilirler. Dokularda ve plazmada proteinler, tampon görevi yapmaktadırlar. Düşük pH’ ya sahip proteinler gereksinim halinde fazla hidrojeni salıvermektedirler. Histidin aminoasitinin yan zinciri olan imidazol grubu pH 6 civarındadır o yüzden de histidin bulunduran proteinler nötrale yakın bir tamponlama yaparlar. Tamponlama kapasitesinin %95 kadarını yapısında 16 histidin bulunduran albumin sağlar. Globulin proteinlerinin hidrojen iyonlarını tamponlama kapasitesi daha düşüktür. Eritrositlerin hücre içi proteini olan hemoglobin her bir polipeptid zincirinde 9 adet olmak üzere toplam 36 histidin içermektedir.

56 Fosfat tampon sistemi Fosfat yüksek düzeyde idrar ile atıldığı ve hidrojen, sodyum gibi pozitif yüklü iyonları nötralize ederek asit baz dengelenmesinde böbreğe yardımcı olduğu için, son derece önemli bir tampon sistemidir. pH değerinin 6.8 olup fizyolojik pH değerine yakın olması nedeniyle fosforik asit (H3PO4) tamponik etki göstermektedir. H2PO4- (dibazik)← → HPO4-2 (monobazik) + H+ Kandaki fosfat iyonları pH=7.4 olan glomerüler filtrata geçmektedir. İdrar oluşumu esnasında glomerüler filtrata eklenen hidrojen iyonları dibazik fosfatlar tarafından alınarak monobazik fosfatlar oluşturulmaktadır. İdrar pH değerinin 4.5 düzeyine azalmasına yol açacak kadar asit eklendiğinde tüm fosfatlar, monobazik hale dönüşmektedir.

57 En önemli su metabolizması bozuklukları, su kayıpları (dehidratasyonlar), fazla su alımının yarattığı su zehirlenmeleri ve suyun çeşitli sıvı kompartımanları arasında paylaşılmasının bozukluğu sonucu ortaya çıkan ödem ve şok gibi olaylardır.

58 Canlılar için hayati öneme sahip olan suyun aşırı tüketimi (günde 8-10 litre) organizmada su zehirlenmelerine neden olmaktadır. Su zehirlenmesi, kandaki sodyum oranının düşmesine (hiponatremi), böbrek arıtma yeteneklerinin aşılmasına, hücrelerde aşırı su almaya bağlı şişmelere, beyin ödemine yol açmaktadır. Su metabolizmasındaki bozukluklar

59 Plazma ile dokular arası boşlukta su dağılımındaki dengenin bozulması ile şok ve ödem olarak tanımlanan klinik tablolar ortaya çıkar. Şok, canlıda organların kan ile yeteri kadar beslenememesine yol açan genel bir dolaşım yetmezliğidir. Kanama nedeniyle damar içinden sıvı kaybı veya herhangi bir nedene bağlı damar çeperinde geçirgenlik artışı şoka yol açabilir. Örneğin ağır yanıklarda, ağır yaralanmalarda, büyük cerrahi girişimlerde, damarların proteinler için geçirgenlik kazanmaları nedeniyle albumin içeren büyük miktarda sıvı damar içinden doku aralıklarına geçer ve kan volümü azalır, tansiyon düşer, böbreklerden kan akımının yetersizleşmesi sonucu idrar miktarı azalır.

60 Ödem, doku aralarında hastalıklı (patolojik) olarak sıvı artışıdır
Ödem, doku aralarında hastalıklı (patolojik) olarak sıvı artışıdır. Ödem, şoka benzer, fakat yavaş gelişir. Ödem oluşması çeşitli nedenlere bağlı olabilir: 1. Yetersiz beslenme ve çeşitli karaciğer hastalıklarında ve böbrek hastalıklarında idrarda albumin görülmesi (albuminüri) nedeniyle plazma albumin konsantrasyonunun düşmesi ve buna bağlı olarak plazmada etkili ozmotik basıncının azalması sonucu ödem gelişir. 2. Yanıklar, allerji ve yangı nedeniyle damar çeperinin plazma proteinlerine karşı geçirgenlik kazanması sonucunda plazma proteinlerinin damar içinden doku aralıklarına geçmesi nedeniyle plazmada ozmotik basıncın azalması ile ödem gelişir. 3. Kalp yetmezliği veya siroza bağlı karaciğer dolaşımında hipertansiyon nedeniyle toplar damar kan basıncının artması sonucu ödem gelişir. Bu durumlarda karın boşluğunda sıvı birikmesi gelişebilir. 4. Tuz ve su atılımının bozulması sonucu damar içinde NaCl ve su artışı, dokular arası boşlukta su toplanmasına yani ödeme neden olur.

61


"Vücut Sıvıları." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları