Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
VİRAL ENFEKSİYONLAR VE KORUNMA
Yrd. Doç. Dr. BANU KAŞKATEPE
2
Influenza Viral Hepatitler Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Mers CoV SARS Polio Ebola Kızamık- Kızamıkçık HIV HPV Rota HSV
3
Yararlanılabilecek Kaynaklar
Genel Viroloji; Şemsettin Ustaçelebi, Dürdal Us, Pelikan Yayınları Tıbbi Mikrobiyoloji, Murray Çeviri, Dürdal Us, Ahmet Başustaoğlu Farmasötik Mkrobiyoloji: Ufuk Abbasoğlu, Adile Çevikbaş İç Hastalıkları: Cilt 2, Edt. Gürler İliçin, Kadir Biberoğlu, Gültekin Süleymanlar, Serhat Ünal
4
VİRÜSLER Tek tip nükleik asit içeren, replikasyon yolu ile çoğalan , herhangi bir hücresel yapı (ribozom, mitokondri) içermeyen, antibiyotiklere duyarsız, interferonlara duyarlı, boyutları nm arasında değişen zorunlu hücre içi paraziti olan enfeksiyon etkenleridir. Sınıflandırmada en önemli kriterler; nükleik asit yapısı ve büyüklüğü, zarf içeriği, kapsid simetrisi ve virionun büyüklüğü ve şekli RNA/DNA ikozahedral, heliksel, kompleks Çıplak, zarflı Sferik, filamentöz
5
Virüsler zorunlu hücre içi parazitidirler ve yaşamlarını ancak kendilerine uygun olan bir canlı hücre içinde replike olarak sürdürebilirler. Hücrenin tüm biyokimyasal mekanizmalarını kullanarak kendi yapılarını sentez ederler ve bunların bir araya gelmesiyle yeni virüs partiküllerini oluştururlar. Birçok olayda bu durum hücrenin ölümüyle sonuçlanır. Deney hayvanları Embriyonlu yumurta Hücre kültürü
6
Virüslerin Replikasyonları
Virüsün konak hücreye tutunması ve adsorbsiyon Hücre içine penetrasyon Kapsidin soyulması Viral biyosentez Viral ürünlerin bir araya toplanması Virüslerin olgunlaşması ve salınması
7
Penetrasyon Çıplak virüslerde penetrasyon: Hücre yüzeyine tutunan virüs hücre membranının vakuol oluşturmasıyla hücre içine doğru alınırlar (viropeksis) Zarflı virüslerde penetrasyon: Füzyon ile girerler. Hücre yüzeyine tutunan virüs ile zarf arasında kaynaşma olur. Kaynaşma yerinde meydana gelen açıklıktan virüsün nükleokapsit kısmı zarf dışarıda kalacak şekilde direkt sitoplazmaya girer.
8
Kapsidin Soyulması Virüsün kapsid kısmı hücre sitoplazması içindeki proteolitik enzimler tarafından parçalanır.
9
Çıplak virüslerin hücreden çıkışı
Zarflı virüslerin hücreden çıkışı Hücre içerisinde üreme sayısının artmasına bağlı olarak virüsler hücre içine baskı yapıp çeperi eriterek veya patlatarak çıkarlar. Zarflı virüsler tomurcuklanma ile hücreden çıkarlar.
10
Hem hücrenin kendisi hem de doğal ve kazanılmış immün yanıt mekanizmaları, viral replikasyonu önlemeye, enfekte hücreyi öldürmeye ve virüsün vücudun diğer bölgelerine yayılımını engellemeye çalışır. Viral enfeksiyonların çoğu ya belirtisiz ya da hafif belirtili enfeksiyonlara neden olur. Hastalığın yayılması genellikle virüsün önemli dokulara yayılması ve bu dokudaki hücreleri viral replikasyon, inflamasyon veya konak savunma mekanizmaları aracılığıyla öldürmesine bağlıdır.
11
Viral Enfeksiyonların Patogenezi
Virüsün konağa girdikten sonra hastalığa özgül ilk klinik belirtilerin saptanmasına kadar geçen süre inkübasyon dönemi olarak adlandırılır. İnkübasyon dönemi lokal enfeksiyonlarda daha kısadır. Sistemik enfeksyonlarda birden fazla üreme bölgesinin olması ve hedef organa ulaşmanın daha uzun zaman alması nedeniyle inkübasyon süresi uzundur.
12
Viral patogenezin safhaları Viral patogenezi etkileyen faktörler
Virüsün konağa girişi Virüsün vücuda yayılımı, hedef organa gidiiş Virüsün doku hasarı oluşturması ve hastalığa özgül klinik bulguların ortaya çıkması Konağın immün yanıtı ile virüsün vücuttan temizlenmesi ya da yetersiz immün yanıt sonucu persistantı Konaktan çıkış ve çevreye yayılım Virüsün hedef dokuya ulaşabilmesi Virüsün vücuttaki stabilitesi Virüsün kana ya da lenfoid sisteme yayılabilme kapasitesi Dokuda virüs için özgül reseptörlerin varlığı Virüsün hücreyi öldürme yeteneği (sitopatoloji) Virüse karşı konak immün yanıtının etkinliği Virüsün immün yanıttan kaçabilme yeteneği Virüsün immünopatolojik etkisi
13
Virüsler konağa girdikten sonra bazı anatomik bölgelerde çoğalmalarına rağmen, hastalığa özgül belirtilerini ancak hedef organa ulaştıktan sonra gösterirler. Bir virüsün konakta çoğalması her zaman hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olmayabilir. Dolayısıyla viral enfeksiyonlar; belirtisiz (asemptomatik, inappearent) ya da belirtili (semptomatik, appearent) enfeksiyonlar şeklinde olabilir.
14
Asemptomatik enfeksiyonlar 1. enfekte dokuda hasar olmadığında 2
Asemptomatik enfeksiyonlar 1. enfekte dokuda hasar olmadığında 2. virüs hedef dokuya ulaşmadan enfeksiyon kontrol altına alındığında 3. hedef doku hayati olmadığında 4. hasarlı doku hızla onarıldığında 5. hasarın büyüklüğü dokunun fonksiyonunu etkilemediğinde ortaya çıkmaktadır.
15
Bazen virüsler belirtili veya belirtisiz olarak konağa girdikten sonra bazı doku hücrelerinde replikasyon göstermeden hayat boyu kalabilirler. Bu tür enfeksiyona latent enfeksiyon adı verilir. (Herpes simplex tip 1, Cytomegalovirus ve Suçiçeği virüsleri verilebilir. Semptomatik Viral enfeksiyonlar akut, kronik (persistan) ya da yavaş ilerleyen enfeksiyonlar şeklinde olabilir. Bir kişinin immün sisteminin gücü ve hızı, viral bir enfeksiyonu kontrol altına alıp iyileşmesini sağladığı gibi hastalığın akut ya da kronik olup olmayacağını ve semptomların şiddetini de belirler.
16
Virüslerin insanları ve diğer konakları enfekte edebilmeleri için;
Zorlu çevre koşullarını geçerek bulaşma kapasitesinde olması, Deri veya diğer koruyucu bariyerleri aşabilmeleri, Replikasyon için hücrenin biyokimyasal mekanizmasına adapte olabilmeleri Konağın immün yanıtından kaçabilmeleri gerekmektedir.
17
Hastalık oluşumu için vücuda yeterli miktarda ve yeterli virülansa sahip virüsün girmesi gerekir. Yeterli miktar ve virülansa sahip olmayan virüsler konakçının savunma sistemlerini aşamadıklarından hastalık oluşturamazlar. Eğer bir virüs düşük miktarda bile konağı enfekte edebiliyor, konağın immün yanıtını aşabiliyor, hızla replike olarak birçok organa yayılabiliyor ve ciddi bir hastalık oluşturabiliyorsa yüksek virülan olarak adlandırılır.
18
Virüslerin Konağa Giriş Yolları ve Yayılımları
Virüsler girdikleri bölgede kendilerine ait reseptör taşıyan hücreler varsa, yalnızca bu hücrelere bağlanarak enfeksiyon yapabilirler. Aksi halde kısa sürede elimine edilirler. Konağa giriş yolları her virüs için farklılık gösterir. Virüsler, organizmaya girip hastalığa neden oldukları doğal giriş̧ yollarının dışında başka yolla vücuda girdiğinde hastalık yapmayabilirler. Örn. Solunum sistemi yoluyla organizmaya giren Influenza virüsleri kan yoluyla girdiğinde hastalık yapmamaktadır.
19
Bulaş; Damlacık enfeksiyonu Oral-fekal yol Deri ve mükoz membranlar Parenteral yol Cinsel temasla bulaş (genital yol) Konjenital yol ile olabilir.
20
Damlacık enfeksiyonu: Birçok virüs konağa solunum yolu ile girer
Damlacık enfeksiyonu: Birçok virüs konağa solunum yolu ile girer. Havadaki kontamine damlacıkların solunmasıyla gerçekleşen bu bulaş şekline damlacık enfeksiyonu denir. Damlacık enfeksiyonu ile vücuda giren virüsler, solunum yolu epitel hücrelerinde ilk replikasyonlarını tamamladıktan sonra bulundukları yerde kalarak lokal enfeksiyon ya da vücuda yayılarak sistemik enfeksiyon yapabilirler.
21
Oral-fekal yol: Dışkı ile atılan virüsle kontamine su ve besinlerin alınması ile gerçekleşen bulaş şeklidir. Oral yolla alınan virüsler sindirim sistemi ve bağırsak epitelyumuna ulaşarak replike olur ve lokal ya da sistemik enfeksiyon oluşturabilirler. (genellikle çıplak virüslerdir çünkü zarflı virüsler mide asitlerine, safra tuzlarına ve sindirim enzimlerine duyarlıdır.) Deri ve mükoz membranlar: Virüsün bu yolla bulaşı, artropod ısırığı, hayvan ısırığı ve travma ile bütünlüğü bozulmuş deri veya açık yaralardan direk inokülasyon ile olabilir.
22
Parenteral yol: virüslerin deriden enjeksiyon (damar içi ilaç bağımlılarında ortak enjeksiyon kullanımı), kontamine iğne batması veya bisturi gibi delici kesici aletlerle (operasyon yapan cerrah) yaralanma sonucu kan teması ile gerçekleşen bulaştır. Kan ve kan ürünlerinin transfüzyonu ile bulaşma da bu gruba girer. Cinsel temasla bulaşma: Virüslerin genital yolla bulaşmasını ifade eder. Konjenital yol: Gebelik sırasında anneden bebeğe geçiş
23
Virüsün zarfının olup olmaması, viral bulaşmanın şeklinin belirlenmesinde önemli bir yapısal özelliktir. Çıplak virüsler, kuruluğa, deterjan etkilerine, aşırı pH ve ısı değişimlerine dayanıklı iken zarflı virüsler genellikle dayanıksızdır. Çıplak virüslerin çoğu midenin asit ortamına, bağırsaktaki safraya, yetersiz dezenfeksiyonlara karşı dayanıklıdırlar. Bu virüsler genellikle solunum yoluyla ve fekal-oral yoldan bulaşır, sıklıkla kontamine eşyalarla temas sonucu kazanılırlar. Çıplak virüs olan Hepatit A fekal-oral yolla alınır.
24
Dayanıksız olan zarflı virüslerin bir konaktan diğerine nakledilerek hastalık yapabilmesi için zarflarının sağlam olması gerekir. Bu virüslerin nemli ortamda olmaları gerekir ve yayılımları ; solunum damlacıkları, kan, mukus, tükürük, semen enjeksiyon veya doku nakilleri ile olur. Zarflı virüslerin çoğu asit ve deterjanlarla muameleye dayanıksız olup bu özellikleri onların fekal-oral yol ile bulaşını engeller.
25
Bir toplumda bir virüsün varlığını sürdürmesi o toplumda kritik sayıda immünolojik olarak korunmasız duyarlı kişilerin olmasına bağlıdır. Ayrıca; Yaş: Kişinin yaşı viral enfeksiyona karşı duyarlılığını belirler. Bebek, çocuk, erişkin ve yaşlıların farklı virüslere duyarlılıkları farklıdır.
26
Yaşlı kişiler özellikle yeni viral enfeksiyonlara ve latent virüslerin enfeksiyonlarına duyarlıdır. Yaşlı kişilerin yeni bir immün yanıt başlatması, doku hasarını onarabilmesi ve iyileşmesi daha yavaştır. Bu nedenle yaşlı kişiler enfeksiyon sonrası gelişen komplikasyonlara ve influenza A,B virüslerinin yeni suşları ile oluşan salgınlara daha duyarlıdırlar. Yaşlanma ile özgül immün yanıtın azalması nedeniyle VZV reaktivasyonu sonucu gelişen zona hastalığına yatkınlıkları daha fazladır.
27
İmmün durum: Bir kişinin immün yanıtının yetkinliği ve immün geçmişi, enfeksiyonun ne kadar hızlı ve etkili bir şekilde iyileşeceğini belirlediği gibi , semptomların şiddetini de etkiler. İmmün sistemi baskılanmış kişiler viral enfeksiyonlara daha yatkındır. Diğer faktörler: genel sağlık durumu, kötü beslenme, immünosüpresif hastalıklar ve tedaviler, coğrafi ve mevsimsel faktörler virüsün yayılımında etkilidir.
28
Viral bir enfeksiyon salgını ise sıklıkla bir virüsün yeni bir ortama girmesinden kaynaklanır. Salgınlar ortak bir kaynaktan (gıda) çıkar ve kaynak belirlendikten sonra genellikle durdurulabilir. Epidemiler daha geniş bir coğrafi alanda oluşur ve toplumsal bağışıklığın olmadığı bir bölgeye yeni bir virüs suşunun girmesiyle olur. Pandemiler ise yeni bir virüsün (HIV) ortaya çıkmasından kaynaklanan dünya çapındaki epidemilerdir.
29
Viral Yayılımın Kontrolü;
Virüsün yayılması; karantina, iyi hijyen, yaşam tarzında değişiklik, vektörlerin yok edilmesi veya toplumun immünizasyonu ile kontrol altına alınabilir. Karantina, viral epidemilerin sınırlandırılmasında ilk izlenecek yoldur. Kontamine malzemelerin uygun sanitasyonu ve su kaynaklarının dezenfeksiyonu enterik virüslerin salgınlarını sınırlar.
30
Eğitim ile yaşam tarzında yapılan değişikler HIV, HSV, HBV gibi cinsel yolla bulaşan virüslerin yayılımını azaltabilir. Artropodların ve ekolojik çevrelerinin yok edilmesi (sivrisineklerin yaşadığı bataklıkların kurutulması) etkinliği kanıtlanmış bir kontrol yöntemidir. Viral yayılımın önlenmesi için en iyi yol, toplumun bağışıklamasıdır.
31
Viral hastalıkların gelişimi;
Virüsün alınması (Vücuda giriş) Giriş yerinde enfeksiyonun başlaması Doğal koruma yanıtlarının aktivasyonu Virüsün çoğalıp sekonder bölgeye ulaşması için geçen inkübasyon dönemi hedef dokuda çoğalma, hastalığa özgü bulguların ortaya çıkması Hastalığı sınırlayan ya da arttıran immun yanıtın ortaya çıkması Dokularda çoğalan virüsün salınması ve diğer kişilere bulaşması İyileşme veya persistan enfeksiyon/kronik hastalığın oluşması
32
Lokal yayılım: sadece konağa giriş yerinde, belirli bir mukozal yüzeyde veya dokuda çoğalarak sadece o bölgede enfeksiyona yol açar( Rhinovirus, Rotavirus) Primer hematojen yayılım: Virüsler doğrudan kan dolaşımı ile vücuda girer ve kan yoluyla belirli organlara yayılır. (HBV) Sekonder hematojen yayılım: virüsün giriş yeri mukozal yüzeydir daha sonra lenf yolu ile kana geçen virüsler hedef organa ulaşır. Kızamık, Kızamıkçık, kabakulak Nöral yayılım: Bazı virüsler periferal dokulardan vücuda girdikten sonra merkezi sinir sistemine ulaşırlar. Kuduz
33
VİRÜSLERİN HASTALIKLARDAKİ ROLÜ
Viral hastalıkların başlıca bölgeleri; solunum sistemi; gastrointestinal sistem; deri, ağız ve genital sistemin epitelyal, mukozal ve endoteliyal katmanları; lenfoid doku; karaciğer, diğer organlar ve santral sinir sistemidir.
34
Oral ve Solunum Yolu Enfeksiyonları
Grip benzeri sistemik enfeksiyonlar Gastrointestinal sistem Enfeksiyonları Göz Enfeksiyonları Organ ve Doku Enfeksiyonları Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonları Hematolojik Hastalıklar Cinsel Yolla Bulaşan Viral Hastalıklar Transfüzyon ve Transplantasyonla bulaşan virüsler Artropodlar ve hayvanlarla bulaşan virüsler Onkojenik virüsler İmmün yetmezliği olan hastalardaki enfeksiyonlar Konjenital, Neonatal ve Perinatal Enfeksiyonlar
35
Oral ve Solunum Yolu Enfeksiyonları
Orofarenks ve solunum yolları, viral enfeksiyon ve hastalıkların en sık görüldüğü bölgelerdir. Bulaşma solunum yolu damlacıkları, su , besinler ve tükürükten kaynaklanan aerosoller, eller veya yakın temasla olur. Çok sayıda farklı virüs benzer solunum yolu semptomlarına neden olabilir. Buna karşılık tek bir virüs, farklı kişilerde farklı klinik tablolara yol açabilir.
36
Solunum yolu virüs hastalıklarının bulguları ve klinik seyri virüsün yapısı, enfeksiyon bölgesi (üst ve alt solunum yolu), kişinin immün durumu ve yaşı ile ilgilidir. Enfeksiyondan korunmada etkili olan silialı ve mukoepitelyal engellerin bozulduğu, kistik fibrozis ve sigara içme gibi durumlarda, ciddi hastalık gelişme riski artar.
37
Tonsilit, larejit ve bronşit (2 yaş altı çocuklarda)
Hastalık Etiyolojik Etken Soğuk algınlığı Rhinovirüs* Koronavirüs* İnfluenza virüsleri Solunum sinsityal virüsü Metapnömovirüs Adenovirüs Enterovirüs Farenjit HSV Epstein-Bar virüsü Adenovirüs* Koksaki A virüsü* Tonsilit, larejit ve bronşit (2 yaş altı çocuklarda) Parainfluenza virüs tip 1* Parainfluenza virüs tip 2 İnfluenza virüsü Bronşiyolit Solunum sinsityal virüsü (bebekler) Parainfluenza virüs tip 3* (bebekler ve çocuklar) Parainfluenza virüs tip 1 ve 2 Pnömoni Parainfluenza virüsü (bebekler) Varisella zoster virüsü (Erişkin ve immün yetmezliği olan konakların primer enfeksiyonu) Sitomegalovirüs (İmmün yetmezliği olan hastaların enfeksiyonu Kızamık enfeksiyonu
38
Grip Benzeri Sistemik Enfeksiyonlar
Birçok virüs neden olabilir. Solunum yolu virüslerine ilaveten HSV tip 2, arboensefalit ve diğer virüsler de neden olabilir.
39
Gastrointestinal Sistem Enfeksiyonları
Gastroenterit, bulantı, kusma ve ishalle seyreder veya hiç belirti olmayabilir. Norwalk virüs, Astrovirüs , rotavirüs ve reovirüsler ince bağırsağı enfekte ederek epitelyum tabakası ve villslarında hasara yol açarlar. Bu durum su emiliminin ve elektrolit dengesinin bozulmasına sebep olur. Sonuçta gelişen diyare sıvı ve elektrolit kaybının yerine konması ile düzelir. Ancak süt çocuklarında daha ciddi seyreder ve hastanede yatış gerektirebilir. Doku hasarının büyüklüğü ve sonucunda gelişen sıvı ve elektrolit kaybı hayatı tehdit edebilir.
40
Enterik virüslerin fekal-oral yolla yayılımı, hijyen koşullarının iyi olmadığı yerlerde daha yaygındır. Norwalk ve Kalisivirüs salgınları genellikle su ve besin kaynaklıdır. Gastrointestinal Sistem Virüsleri Bebekler Rotavirüs A Adenovirüs 40, 41 Koksaki A24 virüsü Bebek, Çocuk ve Erişkinler Norwalk virüs Kalisivirüs Astrovirüs Rotavirüs A ve B Reovirüs
41
Ekzantemler, Hemorajik Ateşler ve Artritler
Virüsler tarafından oluşturulan deri hastalıkları, mukozada veya küçük sıyrıklar ve kesikler sonrası deride (HSV) ya da viremi sonrası sekonder enfeksiyon şeklinde (VZV ve çiçek) veya viral antijenlere karşı oluşan inflamatuar yanıtın sonucu olarak görülür. En sık görülen viral döküntüler makülopapüler, vesiküler, nodüler ve hemorajik tarzdadır. Maküler; renkli, deriden kabarık olmayan noktalar şeklindedir. Papüller; deriden hafif kabarık lezyonlardır. Nodüller; deriden kabarık ve daha büyüktür. Veziküler lezyonlar, virüs ihtiva eden kabarcıklardır (HPV)
42
Organ ve Doku Enfeksiyonları
Göz Enfeksiyonları Virüs ile direkt temas veya viremik yayılım sonucu olur. Konjunktivit bazı özel adenovirüs serotipleri, kızamık ve kızamıkçık virüsünün etken olduğu çocukluk çağının en sık görülen göz enfeksiyonudur. Bunun dışında HSV, VZV, Enterovirüs 70, Koksaki A24 virüsü de göz enfeksiyonlarına neden olabilir. Organ ve Doku Enfeksiyonları Karaciğer, Kalp, Kaslar, bezler (salgı bezleri, meme bezleri) viral enfeksionlara hassastır.
43
Organ ve Doku Enfeksiyonları
Karaciğer Hepatit A*, B*, C*, D, E ve G virüsleri Sarı humma virüsü Epstein-Bar virüsü Yenidoğan ve immun yetmezliği olan kişilerde hepatit: Sitomegalovirüs Herpes simpleks virüs Varisella-zoster virüsü Rubella virüsü (Kızamıkçık) Kas Koksaki B virüsü Bezler Sitomegalovirüs Kabakulak Göz Herpes simpleks virüs Adenovirüs* Kızamık Rubella Enterovirüs 70 Koksaki A24 virüsü Kalp Koksaki B virüsü Böbrek Sitomegalovirüs
44
Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonları
Beyin ve SSS’in viral enfeksiyonları bu sistemin önemi ve kendini tamir etme yeteneğinin kısıtlı olması nedeniyle ciddi seyirli hastalıklara yol açar.
45
Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonları
Hastalık Etken Menenjit Enterovirüsler Herpes simpleks virüs tip 2 Adenovirüs Kabakulak Arboensefalit virüsleri Paralizi Poliovirüs Enterovirüs 70, 71 Koksaki A7 Ensefalit Herpes simpleks virüs tip 1 Varisella-zoster virüs Kuduz Koksaki A ve B Postenfeksiyöz Ensefalit Kızamık virüsü Kabakulak virüsü Rubella virüsü Varisella-zoster virüsü İnfluenza virüsleri
46
Hematolojik Hastalıklar
Birçok virüs makrofajlar ve makrofaj kökenli diğer kan hücrelerini enfekte edebilir. Makrofajlar esas olarak virüslerin vücuda yayılmasına aracı olan taşıyıcı hücreler olarak rol oynarlar. Virüsler bu hücrelerde etkin olarak replike olmaz ve lizis oluşturmaz. Bu durum persistan enfeksiyon riskini arttırmaktadır. Kanla bulaşan virüsler; Hepatit B, C, G, D, HIV, Sitomegalovirüs, Epstein-Bar virüsü, Batı Nil ensefalitidir.
47
Transfüzyon ve Transplantasyonla Bulaşan Enfeksiyonlar
Kan ve organ nakli ile bulaşan virüsler, HBV, HCV, HDV, HIV, CMV. Bu virüsler aynı zamanda semen de de bulunduğundan cinsel yolla da bulaşırlar. Kan ürünlerinin taramadan geçirildikten sonra verilmesi sayesinde bu virüslerin transfüzyon yolu ile bulaşma riski kontrol altına alınmıştır. Bebeklere ve organ nakli yapılacaklara verilecek kan ürünleri Sitomegalovirüs taramasından de geçirilmektedir. Ancak genel kan ürünleri CMV riski taşımaktadır.
48
Ayrıca kronik ve potansiyel onkojenik enfeksiyonlar
İmmün yetmezliği olan hastalarda enfeksiyonlar Konjenital, neonatal ve perinatal enfeksiyonlara neden olabilmektedirler.
49
VİRAL HASTALIKLARDA İMMÜNİTE
Virüsler konak hücreye girdikten sonra çoğalır ve viral çoğalma belirli bir düzeye ulaştığında hastalık semptomları ortaya çıkar. İmmün yanıt, viral enfeksiyonların kontrolünde en iyi, çoğu durumda ise tek yoldur. Viral bir enfeksiyonda immün yanıtın esas hedefi, hem virüsü hem de virüsü taşıyan veya çoğaltan konak hücreleri yok etmektir.
50
Akut viral enfeksiyonlarda konağın immün cevabı etken virüsü tamamen konaktan temizlerken, bazen hayat boyu kalıcı bağışıklık bırakır. Latent enfeksiyonda immün cevaba rağmen virüsler bazı hücrelerde hayat boyu kalır ve zaman zaman reaktive olur. Reaktivasyonun kontrol edilebilmesi de konağın mevcut immün cevabı ile de başarılabilir. Konakta bağışıklığın oluşmasında doğal ve kazanılmış (özgül) immün yanıt mekanizmaları rol oynamaktadır. İmmün yanıtın tipi, süresi ve şiddeti virüsün konak hücre ile ilişkisine (litik enfeksiyon, persistan enfeksiyon, latent enfeksiyon) bağlıdır.
51
a) Doğal immün yanıt Viral enfeksiyonlara karşı doğal bağışıklık mekanizmaları arasında fiziksel ve kimyasal engeller(deri, mukus salgısı, gözyaşı, mide asiditesi vb. ), interferon yanıtı, kompleman aktivasyonu, NK hücresi, makrofaj ve nötrofiller yer almaktadır. Epitelyum bir çok virüse karşı en iyi korunma sistemidir. Epitelyum bütünlüğünün bozulması ve harabiyeti virüslerin girişini ve yayılmasını kolaylaştırır. Göz/ konjuktiva yolu ile giren virüslere karşı gözyaşı etkili koruma sağlar. Mukus salgısında bulunan ve özgül olmayan faktörler ve inhibitör maddeler, virüsün epitel hücrelerine tutunmasına engel olur. Silier epitelyumise tek yönlü hareketi ile virüsleri alt solunum yoluna girmesini engeller. Mide asiditesi ve safra tuzları, birçok zarflı virüsün mide engelini aşarak bağırsak epitelyumuna erişmesini engeller. Ayrıca vücudun ısısı bazı virüslerin yaygın enfeksiyon yapmasına olanak vermemektedir. Örn: rhinovirüsler 37 C de replike olamaz bu nedenle oluşturdukları enf. Nazal mukoza ve üst solunum yolu ile sınırlıdır.
52
Doğal immünitenin en önemli elemanları interferonlar, konağın viral enfeksiyonlara karşı ilk etkin savunma yanıtı, erken uyarı sistemidir. Virüs tipi için özgül değiildirler, yani farklı virüsler aynı tip interferon indükleyebilirler. IFN’ ların etkisi sentez edildikleri türün hücreleri için etkindir. Insan-insan IFN’ ların viral mRNA’ nın parçalanması, translasyonun ve transkripsiyonun inhibisyonu gibi görevleri vardır. Sentezlenen IFN2 lar NK hücrelerini aktive derler.
53
b) Özgül immün yanıt Konağın ilk savunma mekanizması olan dağal immün yanıttan kurtulan virüsler, özgül immün yanıt elemanları ile karşılaşırlar. Bunlar aktive B ve sitotoksik T lenfositleridir. B lenfositlerinin plazma hücrelerine dönüşerek sentezlediği özgül antikorlar dolaşımdaki serbest virüs partikülleri ile etkileşirken (hümoral yanıt), Sitotoksik T virüsle enfekte hücrelerin öldürülmesini sağlar ( hücresel yanıt)
54
Virüslerin neden olduğu immünopatoloji
Virüslere karşı oluşan immün yanıt enfeksiyonların sınırlanmasını ve temizlenmesini sağlasa da bazı durumlarda konakta patolojik hastalıkların (immünopatoloji ) ortaya çıkmasına neden olur. Veya gecikmiş tip aşırı duyarlılık reaksiyonları, immün kompleks sendromu ve CTL tarafından oluşturulan doku harabiyeti ortaya çıkabilir.
55
Akut enf. sırasında antikorların viral antijenerle birleşmesi sonucu oluşan immun kompleksler fagositer hücreler tarafından temizlenir bunun gerçekleşemediği durumlarda immün kompleksler böbrek glomerüllerinde birikerek glomerülonefrit oluşturabilir. Bazı virüslere karşı oluşan antikorlar ise nötralizan etki göstermez aksine virüsün replikasyonunu artırır.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.