Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

الرَّحِيمِ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "الرَّحِيمِ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ"— Sunum transkripti:

1 الرَّحِيمِ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ
İSLAMIN TOLUMDA ENGELLİYE BAKIŞI HAZIRLAYAN: İbrahim SUCUOĞLU MUHAMMEDİYE CAMİİ İMAM-HATİBİ ERZİNCAN MÜFTÜLÜĞÜ

2 الرَّحِيمِ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ İSLAMIN TOLUMDA ENGELLİYE BAKIŞI:
"Engelli" kavramı; zihin, ruh, beden ve uzuvlarda  bulunan bir ârıza ve hastalık sebebiyle hayatını sürdürmede, işlerini görmede ve topluma uyum sağlamada sıkıntılı kimseleri ifade eder. Engelliler "özürlü" kavramı ile de ifade edilir. Kanun tasarısında "engelli" tanım: “Doğuştan veya sonradan, herhangi bir hastalık veya kaza sonucu, bedensel, zihinsel, ruhsal, sosyal, duyusal ve duygusal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük ihtiyaclarını karşılamada güçlükleri olan bireydir.”

3 لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ “Biz gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık” (Tin, 95/4 وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ “Allah size şekil verdi ve şeklinizi en güzel yaptı” (Teğâbün,/3) ve ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلاً مَّا تَشْكُرُونَ Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz! (Secde, 32/9)

4 körlük; gözün görme özelliğini kaybetmesi,
Fiziksel özürlülük: körlük; gözün görme özelliğini kaybetmesi, Sağırlık, kulakların sesleri ve konuşulanları duyamaması, Dilsizlik, konuşama yetisinin yetirilmesidir. Diğer uzuvların gerekli işlevlerini yapamamasıdır. Kur'ân'da körlük; لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَى حَرَجٌ “Köre güçlük yoktur” (Nur,/61.) sorumluluk, değer verme, benzetme yapma, ruhsat bildirme ve tedavi bağlamında; sağırlık ve dilsizlik ise benzetme bağlamında geçmektedir.

5 Benzetme bağlamında; Allah, inkâr edip isyan edenler ile îmân edip sâlih amel işleyenleri  kör ve sağır ile işiten ve gören insanlara benzeterek mecazi mukayese yapılmaktadır. مَثَلُ الْفَرِيقَيْنِ كَالأَعْمَى وَالأَصَمِّ وَالْبَصِيرِ وَالسَّمِيعِ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلاً أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ “Bu iki zümrenin durumu  kör ve sağır ile  gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu? Hâlâ düşünmez misiniz?” (Hûd, 11/24). Erz İ. Hakkı diyorki ki: "Harâbât ehline hor bakma şâkir / Defineye mâlik virâneler var" “Hak şerleri hayr eyler, zannetme ki ğayr eyler, ârif ânı seyr eyler, Mevlâ görelim neyler, neylerse, güzel eyler.”

6 ENGELLİLERE NELER YAPABİLİRİZ:
1- Engellilere İtibar ve İltifat Etmek: 2. Engellileri Ziyaret Etmek: 3. Yardımcı Olmak. 4. Güler yüzlü, sevecen Hoş görülü olmalı, 5. Küçültücü, Kırıcı ve üzücü Söz ve davranıştan kacınmalı. 6. Dini ve Mesleki Eğitim Vermek: 7. İstihdam (iş) imkânı sağlamak,

7 1-Engellilere İtibar ve İltifat Etmek: Peygamberimizin hayatında buna özen gösterdiğini görmekteyiz. Bedir savaşına katılmış görme özürlü Medineli bir sahabî, Itbân b. Mâlik,  yağmur yağdığında ve gece karanlıkta camiye gitmekte güçlük çeker, Hz. Peygambere gider ve ona; يَا رَسُولَ اللهِ اِنَّهَا تَكُونُ الظُّلْمَةُ وَ السَّيْلُ وَ اَنَا رَجُلٌ ضَرِيرُ الْبَصَرِ فَصَلَِ يَا رَسُولَ اللهِ فِي بَيْتِي مَكاَناً اَتَّخِذُهُ مُصَلًّى  “Ey Allah’ın Resûlü! Ben görme özürlü biriyim, karanlık ve sel oluyor (camiye gidemiyorum). Evimde namaz kılsan da ben orayı namazgâh edinsem?” diye ricada bulunur. Efendimiz (sav) de Itban’ın evine gider ve ona; اَيْنَ تُحِبُّ اَنْ اُصَلِّيَ فَاَشَارَ اِلَى مَكَانٍ مِنَ الْبَيْتِ فَصَلَّى فِيهِ رَسُولُ اللهِ "Nerede namaz kılmamı istersin" der. Itbân, Efendimiz (sav)e evinde namaz kılmasını istediği yeri gösterir. Hz. Peygamber de orada namaz kılar. Itbân, Efendimiz ve arkadaşlarına yemek ikram eder. (Buhârî, Ezan, 40.)

8 2. Engellileri Ziyaret Etmek. Peygamberimiz (s. a. s
2. Engellileri Ziyaret Etmek . Peygamberimiz (s.a.s.): - وعن أبي موسى رضي الله عنه قال : قالَ رسولُ اللهِ ، صلى الله عليه وسلم:  ((عُودُوا المَرِيضَ ، وَأَطْعِمُوا الجَائعَ، وفَكُّوا العَاني)) رواه البخاري .  Ebû Mûsâ (ra)’den rivayetine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Hastayı ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın!” (Buhârî, Cihâd 171, Et’ime 1, Nikâh 71, Merdâ 4)

9 ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun.
Efendimizin (s.a.s.) bildirdiğine göre yüce Allah kıyamet günü şöyle der: Ebû Hüreyre (ra)’ın rivayetine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:“ Allah Teâlâ kıyâmet gününde şöyle buyurur: -“Ey âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin”. Âdemoğlu: - Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim? der. Allah Teâlâ:- “Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun. Bunu bilmiyor musun? (Müslim, Birr 43) NOT:Hadisin devamı var. Konumuzla ilgili tarafını aldık.

10 3. Yardımcı Olmak: Sahabe bize yine en güzel örnek: Abdurrahman İbn Ka’b (r.a), babası gözlerini kaybedince, ona rehberlik yapmış, Cuma günüde namaza götürmüştür. (Müslim, Selam, 5. Ahmed, V, , II, 350.) Peygamberimiz (a.s.), düşkünlerin, fakir ve yoksulların gerçek dostu ve hâmisi olan engellilere Zayıflara, yapılacak her türlü yardım ve desteğin bir sadaka olduğunu bildirmiştir.

11 Bir gün Peygamberimiz “her gün” için sadaka verilmesi gereğinden söz eder. Sahabeden Ebu Zer, her gün için sadaka verecek imkânlarının olmadığını söyler. Bunun üzerine Efendimiz (a.s.): قَالَ لَاِنَّ مِنْ اَبْوَابِ الصَّدَقَةِ اَلتَّكْبِيرُ وَ سُبْحَانَ اللهِ وَ الْحَمْدُ لِلهِ وَ لَااِلَهَ اِلَّااللهُ وَ اسْتَغْفِرُ اللهَ وَ تَاْمُرُ بِالْمَعْرُوفِ وَ تَنْهَى عَنِ الْمُنْكَرِ وَ تَعْزِلُ الشَّوْكَةَ عَنْ طَرِيقِ النَّاسِ وَ الْعَظْمِ وَالْحَجَرِ وَ تَهْدِي الْعَمَي وَ تُسْمِعُ الْاَصَمِّ وَالْاَبْكَمِ حَتَّى يَفْقَهَ وَ تَدُلُّ الْمُسْتَدِلَّ عَلَى حَاجَةٍ لَهُ قَدْ عَلِمْتَ مَكَانَهَا وَ تَسْعَى بِشِدَّةِ سَاقَيْكَ اِلَى اللَّهَفَانِ الْمُسْتَغِيثِ وَ تَرْفَعُ بِشِدَّةِ ذِرَاعَيْكَ مَعَ الضَّعِيفِ كُلُّ ذَالِكَ مِنْ اَبْوَابِ الصَّدَقَةِ مِنْكَ عَلَى نَفْسِكَ “Sadakanın birçok çeşidi vardır: -Allah’ü ekber, - Sübhânellah,  -Lâ ilâhe illallah, -estağfirullah demek, - İyiliği emretmen, kötülüğü men etmen, - İnsanların yolundan diken, taş gibi zararlı şeyleri kaldırman,

12 Özürlüyü yoldan saptıranları, Onu kasten yanlış yola
- Görme özürlülere rehberlik etmen, Sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, - Koluna girip güçsüze yardım etmen, - Konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade etmen, - İhtiyacı olanın hacetini tedarik etmesi için bildiğin yere delalet etmen, - Derman arayan dertliye yardım için koşuşturman, Bütün bunlar kendin için (yaptığın) sadaka çeşitlerindendir...” buyurmuştur. (Ahmed, V, , 154.) AKSİ YAPANLAR İÇİN: Peygamberimiz (a.s.): Herhangi bir görme Özürlüyü yoldan saptıranları, Onu kasten yanlış yola Yönlendirme Sadakatsizliğini Gösterenleri de lanetliler arasında saymıştır. (Ahmed, I. 217, 309, 317.)

13 Peygamberimiz (sav): buyuruyor: مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ اَخِيهِ كَانَ اللهُ فِي حَاجَتِهِ وَ مَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرُبَاتِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ "Kim mümin kardeşinin ihtiyacını karşılarsa Allah da onun bir ihtiyacını karşılar. Kim müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir." (Buhârî, Mezâlim, 3.)

14 اَلْمُسْلِمُونَ كَرَجُلِ وَاحِدٍ إنْ اِشْتَكَى عَيْنَهُ اِشْتَكَى كُلُّهُ وَإنْ اِشْتَكَى رَأسُهُ اِشْتَكَى كُلُّهُ “Müminler bir tek vücut gibidir. Eğer insanın gözünde bir şikâyeti olursa, bütün vücudu bundan etkilenir. Eğer başında bir ağrısı olursa yine bundan bütün bedeni etkilenir”. (Müslim, Birr, 67).

15 حُبُّكَ الشَّبْئَ يُعْمِى وَ يَصُمُّ
4. Güler yüzlü, sevecen Hoş görülü olmalı, Küçültücü, Kırıcı ve üzücü Söz ve davranıştan kacınmalı: İsmin başına kel, topal, uzun, kısa, sarı, kara, kör, sağır gibi isimlendirme doğru değildir. Onları üzer. Aynı zamanda gıybettir. Peygamberimiz (a.s.), حُبُّكَ الشَّبْئَ يُعْمِى وَ يَصُمُّ “Bir şeyi (aşırı) sevmen, kör ve sağır eder!” (Ahmed, V. 194, VI. 450.)

16 لَا تُظْهِرِ الشَّماَتَةَ لِاَخِيكَ فَيَرْحَمُهُ الله ُوَ يَبْتَلِيكَ
Annesini dile getirip bir köleyi ayıplayan Ebû Zer’e,: اِنَّكَ اِمْرِ ؤٌ فِيكَ جَاهِلِيَّةٌ يَا اَبَا ذَرٍّ اَعَيَّرْتَهُ بِاُمِّهِ “Ya Ebâ Zer! Onu annesiyle mi ayıplıyorsun. Sende hâlâ câhiliyye (tavrı) var! o (düşünceyi taşıyan) bir kimsesin” (Buhârî, İman 22) لَا تُظْهِرِ الشَّماَتَةَ لِاَخِيكَ فَيَرْحَمُهُ الله ُوَ يَبْتَلِيكَ "Kardeşinin derdine sevinip gülme, sonra Allah ona merhamet eder seni o derde müptela kılar" buyurmuştur. (Tirmizî, Kıyâme, 54.)

17 تَعَالَىاللهِ مِنَ شَرِّهِ وَخَيْرِهِ بِالْقَدَرِ
Hz. Peygamber (s.a.v.) ’in "Şayet Allah'tan korkan gençleriniz, can taşıyan hayvanlarınız ve beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı belâlar üzerinize sel gibi yağacaktı" (Aclûnî, Keşfu'l-hafâ, 2/212), 5. Dini ve Mesleki Eğitim Vermek: تَعَالَىاللهِ مِنَ شَرِّهِ وَخَيْرِهِ بِالْقَدَرِ . Kul, Allah'tan gelene razı olmalıdır. Zaten Kur'ân'da: اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ "Sizin en değerliniz takvada en ileri olanınızdır." (Hucurât /13

18 Peygamber (sav)'in haber verdiğine göre, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Ben kulumu -iki gözünü kast ederek- iki sevgilisini almakla imtihan ettiğimde o buna sabrederse, iki göze bedel olarak ona Cennet'i veririm." (Buhârî, Merdâ, 7) Şair bir beyt de şöyledir: “Hakk”a tefvîz-i umûr et, ne elem çek, ne keder, Elbette zuhûra gelir, ne ise hükm-i kader.”

19 (atasözü) dillerde destandır ki, "Musibet (bela) zamanı çok uzundur; safâ (eğlence rahatlık) zamanı pek kısa oluyor." Bir şâir diyor ki: “Ne kahrı dest-i a”dâdan, ne lutfu âşinâdan bil Umûrun Hakk”a tefvîz et, Cenâb-ı Kibriyâ”dan bil.”

20 Mus'ab İbnu Sa'd, babası dan (ra) naklediyor: "Der ki:"Ey Allah'ın Resûlü! Dedim, insanlardan kimler en çok belaya uğrar?" "Peygamberler, sonra büyüklükte onlara ve bunlara yakın olanlar. Kişi diyaneti nisbetinde belaya maruz kalır. Kim dininde şiddetli ve sağlam olursa onun belası da şiddetli olur. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da diyaneti nisbetinde imtihan eder. Bela kulun peşini bırakmaz. Tâ o kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye kadar." (Tirmizi, Zühd 57, (2400))

21 6. İstihdam (iş) imkânı vermek:
Peygamberimiz (a.s.): مَنْ تَرَكَ مَالاً فَلْوَرَثَتِهِ وَ مَنْ تَرَكَ كَلاًّ فَاِلَيْنَا “Kim ölür de mal bırakırsa, malı veresesinindir. Kim bakıma muhtaç kimseler bırakırsa onun sorumluluğu bana aittir” (Buhârî, Ferâiz 25.) Cana cefa kıl ya vefa  Hoştur bana senden gelen:  Kahrın da hoş, lutfun da hoş,  Ya hilat-ü yahut kefen,  Ya derd gönder ya deva, Ya taze gül, yahut diken.. Kahrında hoş, lutfun da hoş Kahrında hoş lutfun da hoş. 

22 Kahrın da hoş, lutfun da hoş. Kahrında hoş, lutfun da hoş.
Gelse celalinden cefa  Ağlatırsın zari zari,  Yahut cemalinden vefa, Verirsen cennet-ü huri,   İkiside cana safa:  Layık görür isen nari,  Kahrın da hoş, lutfun da hoş.  Kahrında hoş, lutfun da hoş.  Ger bağ-u ger bostan ola.  Gerek ağlat, gerek güldür,  Ger bendü ger zindan ola, Gerek yaşat gerek öldür,  Ger vasl-ü ger hicran ola,  Aşık Yunus sana kuldur,  Kahrın da hoş, lutfun da hoş.  Kahrında hoş, lutfun da hoş.

23 ALLAHIM VERDİĞİN BÜTÜN NİMETLERİN İÇİN SANA SONSUZ ŞÜKÜRLER OLSUN.
BİZLERİ VE MÜMİN KARDEŞLERİMİZİ AZA (UZUV) EKSİKLİĞİ İLE İMTAHAN ETME. TAŞIYAMAYACAĞIMIZ YÜKÜ YÜKLEME. ENGELLİ (ÖZÜRLÜ) OLAN MÜ’MİNLERE YARDIM ET. HER TÜRLÜ BELE VE MUSİBETİNDEN SANA SIĞINIRIZ. BİZLERİ MUHAFAZA ET.

24 İbrahim SUCUOĞLU HAZIRLAYAN: MUHAMMEDİYE CAMİİ İMAM-HATİBİ
ERZİNCAN MÜFTÜLÜĞÜ


"الرَّحِيمِ بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları