Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Eleştirel Düşünme Prof. Dr. Mehmet Elgin.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Eleştirel Düşünme Prof. Dr. Mehmet Elgin."— Sunum transkripti:

1 Eleştirel Düşünme Prof. Dr. Mehmet Elgin

2 Eleştirel Düşünmenin Önemi ve İşlevi
Bir taraftan insanlık Mars’a uydular gönderip 2025’te Mars’a insan göndermeyi planlarken, diğer taraftan ABD gibi dünyanın en gelişmiş ülkesinde yetişkin insanların neredeyse yarısı halen Güneş’in Dünya’nın etrafında döndüğüne inanmaktadır. Demokrasi ile yönetilen ülkelerdeki en önemli avantaj insanların kendi aklını kullanarak kendi kararlarını verebilme olanağıdır. Ancak bu olanağa sahip olmak ile bunu gerçekleştirebilme yeteneğine sahip olmak aynı şeyler değildir. Net, açık ve akla dayalı düşünmek ve buna göre hayattaki kararları verebilmek kolay olmadığı gibi kendiliğinden de olan bir şey değildir. Bilimin bu gün ulaşmış olduğu (Mars’a insan gönderecek kadar) noktanın arka planında bu net, açık ve akla dayalı düşünme biçimi vardır. Demek ki, tür olarak insan böylesi bir yeteneği sahiptir. Öte yandan, ABD’deki durumun gösterdiği gibi türün sahip olduğu bu yetenek henüz geniş kitlelerin (hem de politik ortamın buna izin verdiği durumlarda bile) kendi yaşamlarında bu net, açık ve akla dayalı düşünme ve karar verme yöntemini uygulamadığı ve uygulayamadığını göstermektedir. İşte Eleştirel Düşünme’nin işlevi bilimsel başarıların arka planında yer alan bu yöntemi hayatın en geniş alanlarına yayılmasını sağlamaktır. Bu dersin amacı da zeki fikirler oluşturmak, iyi kararlar vermek, en iyi eylemi belirlemek veya başkalarının akıl yürütmelerinin hatalı olduğunu veya kandırmaya yönelik olduğunu görebilmek için gerekli olan yetilerin bazılarını öğrencilere kazandırmaktır.

3 Eleştirel Düşünme Ne Değildir?
Eleştirel Düşünme ne diğer insanlara saldırmak ne de onları küçük düşürmek anlamına gelmez. Aksine diğer insanların düşüncelerini eleştiriye tabii tutmak onlara yardım etmek amacı taşımalıdır. Örneğin, birisi cüzdanını düşürdüğünde veya arabasının lastiğinin inmiş olduğunu gördüğümüzde onlara bunu bildirmemek iyi bir davranış olmaz; haber vermek ise onlara yardım etmek amacını taşır. Benzer şekilde diğer insanların akıl yürütmelerinde veya savundukları teorilerin veya fikirlerin eksik olduğunu gördüğümüzde entelektüel dürüstlükle o insanlara bunları uygun bir dil ile bildirmek te onlara yardım etmektir. Ancak bunu onlarla dalga geçerek, alaycı bir dil kullanarak yapamayız çünkü bunlar yardım etme amaçlı değil küçük düşürmeye çalışma amaçlı kötü niyetli davranışlara girer. O halde, arkadaşlarımıza iyi temellendirilmemiş düşünceleri savunduklarında onlara gördüğümüz hataları bildirmemek arabasının lastiği inmiş arkadaşımıza bu durumu bildirmemek gibidir. Dolayısı ile, eleştirel düşünme diğerlerine saldırmaktan ziyade onlara yardım etmeye çalışmaktır ve dolayısı ile bizler de kendi fikirlerimiz hakkında ne kadar eleştirel düşünebiliyorsak o kadar kendimize yardım ediyoruz demektir. Eleştirel düşünmenin hedefi bir konu hakkında doğruya ulaşmaktır yoksa tartışmaları kazanmak değil. Özellikle bizim ülkemizde bu son durum gerek günlük toplumsal hayatta ve gerekse politik tartışmalarda yaygın bir şekilde göz ardı edilmektedir.

4 İddia veya Sav Bir iddia veya sav doğru veya yanlış değeri alan bir cümledir. Günlük hayatta kullandığımız bazı cümleler ne doğru ne de yanlış değeri alır. Örneğin, «Bu gün sıcaklık kaç derece olacak?», «Günaydın arkadaşlar», «Lütfen sıraya geçiniz» gibi soru cümleleri, selamlaşmalar veya emir cümleleri uygun veya uygun olmayabilir, aptalca veya zekice olabilir ancak onlar doğru veya yanlış değeri almazlar. İddia veya sav ise her zaman doğruluk değerine (doğru veya yanlış) sahip olan bir cümledir.

5 Örnekler Şehzade Mustafa Devlet-i Aliyye’ye ihanet ettiği gerekçesi ile öldürüldü. Üniversiteler Avrupa standartlarına ulaşmalıdır. Ağustos’ta kar yağarsa yaz olduğuna inanamazsın. Karenin dört kenarı vardır. Mars’ta hayat vardır. Mars’ta hayat yoktur. Şehzade Mustafa tahta çıksaydı, Osmanlı tarihi çok farklı olacaktı. Türkiye’de kadın cinayetleri son iki yılda on kat artmıştır. İddiaların veya savların gerçek işlevi bir malumatı (enformasyon) öne sürmek veya paylaşmak olduğu halde çoğunlukla bizler iddia veya savları başka amaçlar için de kullanırız. Örneğin, bazen insanları ikna etmek için, uyarmak için, eğlendirmek için, rahatlatmak için veya onları kızdırmak için de iddiaları kullanırız. Bu ikinci türden kullanımları kişilerin iddiaları öne sürmedeki niyetleri veya motivasyonları diyeceğiz ve birinci tür kullanımla bu ikinci tür kullanım arasında önemli bir ayrım olduğunu ve bu ayrımın iddiaların doğruluklarını değerlendirirken dikkate alınması gerektiğini öne süreceğiz.

6 İddialar ve Onlara Verilebilecek Olası Tepkiler
Bir iddia ile karşılaştığımızda bizim bu iddia karşısında çeşitli tutum alışlarımız olabilir: İddiayı dikkate almayabilir veya dikkate alabiliriz. İddiayı sorgulayabilir veya doğru olmadığını iddia edebiliriz. İddiayı eleştirebiliriz, savunabiliriz veya iddia ile dalga geçebiliriz. Fakat genel olarak aslında iddia ile ilgili yapmak istediğimiz kabul (doğruluğuna inanma), ret (yanlışlığına inanma) veya yargıdan kaçınma (yetersiz malumattan dolayı çekimser kalma) seçeneklerinden hangisine karar vereceğimizi belirlemeye çalışmaktır.

7 İddialar ve Eminlik Derecesi
Bir iddiayı kabul veya ret ettiğimizde biz kabul veya ret etmeyi değişen güvenilirlik (eminlik) derecelerinde yaparız. Bir iddianın doğruluğu (veya yanlışlığı) hakkında çok eminken başka bir iddianın doğruluğu (veya yanlışlığı) hakkında daha mütevazı bir oranda emin olabiliriz. İdeal olarak bir iddiayı kabul veya ret etmedeki eminlik derecesinin bu iddia için veya ona karşı sahip olduğumuz delillere göre belirlenmesi gerekir. Ama tabii hepimiz biliyoruz ki bu çoğu zaman böyle olmamaktadır. İnsanlar hiçbir delile sahip olmadan da bazı iddiaların doğruluğundan çok yüksek düzeyde emin olabilmektedirler. Öte yandan eğer amacımız bir iddianın doğruluğu hakkında gerçekten de bilgi sahibi olmak ise bu ideal olan yolu takip etmek olmalı ve kendisi için hiçbir delilin olmadığı iddiaların doğruluğunu yüksek düzeyde eminlik ile inanmamalıdır.

8 Eleştirel Düşünme Eleştirel Düşünme bir iddiayı kabul etme, ret etme veya o iddia hakkında yargıdan kaçınma seçeneklerinden hangisini ne derecede eminlik ile belirleyeceğimizi dikkatli ve bilinçli bir şekilde yapma işidir. Eleştirel düşünme yeteneği o kadar önemlidir ki çoğu zaman hayatlarımız buna bağlıdır. Yaşamlarımızı neyin doğru olduğuna inandığımıza ve neleri kabul ettiğimize göre yönlendiririz. Bir iddiayı değerlendirmede ne kadar dikkatli isek ve bu iddia ile alakalı ve alakasız konuları birbirinden ne kadar iyi ayırt edersek düşünmemiz o oranda eleştirel olur. Çoğu zaman bir iddia ile karşılaştığımızda biz hali hazırda belirli düzeyde malumata sahip oluruz ve eğer istersek daha fazla malumatı nereden ve nasıl bulabileceğimizi de biliriz. Eleştirel düşünme açısından iddia ile ilgili malumata ulaşma da önemli bir yer tutar. Eleştirel düşünme bir çok yeti gerektirir. Bunlar arasında bizim açımızdan önemli olanlar şunlardır: Dikkatli dinleme ve okuma yeteneği, argümanları değerlendirme yeteneği, örtük varsayımları bulma yeteneği ve iddiaların sonuçlarını izleyebilme yeteneği. Bunlar bizim açımızdan önemli çünkü her biri iddianın doğruluğu veya yanlışlığı hakkında bilgi vericidir.

9 Eleştirel Düşünme Kriteri
Bir iddiayı ne zaman kabul edeceğimizin basit bir yolu yoktur. Diyebiliriz ki, iddiayı uygun gerekçelerimiz oluştuğunda kabul etmeliyiz. Ancak bu çok açıklayıcı bir ifade değildir çünkü bütün mesele bu uygun gerekçelerin neler olduğunu ortaya koymaktır. İnsanlar çoğu zaman iyi bir nedeni gördüğünde tanımayı örneklerden ve bu işi iyi yapanların rehberliği aracılığı ile öğrenirler. Dolayısı ile, iyi ve kötü akıl yürütme örnekleri üzerinde çalışmak ve bunları ne tür ilkelerin ayırdığını bu örnekler üzerinden göstermek eleştirel düşünme yeteneğinin gelişmesi açısından önemlidir ancak daha da önemlisi sizlerin bu ilkeleri günlük hayattaki problemlere, kararlara ve değerlendirmelere dahil etmeniz ve böylelikle sürekli olarak pratik yapmanızdır; böylelikle, sadece ilkeleri öğrenmiş olmazsınız, eleştirel düşünmeyi içselleştirmiş olursunuz ki biz buna eleştirel düşünme yeteneğinin kazanılması adını veriyoruz.

10 Mesele Eleştirel düşünmede birinci olarak önemli olan doğru iddiaya odaklanmaktır. Alakasız bir iddia hakkında doğru karar vermemizin bize hiçbir faydası olmayacaktır. Örneğin, Demirel yetmişli yıllardaki sokak mitingleri ile ilgili «yollar yürümekle aşınmaz» dediğinde doğru bir şey söylemiştir ama bu doğruyu dile getirmenin Ülkemizdeki insanların sokak mitingleri ile ilgili kaygılarını azaltmaya hiçbir faydası olmamıştır. “Mesele” en geniş anlamda uzlaşmazlık veya belirsizlik içeren bir sorundur. Eğer politikacı Burhan Kuzu Başkanlık Sisteminin diktatörlüğe götürmeyeceğini inanıyorsa ve gazeteci Levent Gültekin Başkanlık Sisteminin diktatörlüğe götüreceğine inanıyorsa, onlar bu meselede farklı düşmüşlerdir. Çoğu zaman biz Türkçe ’de bir meseleyi şu formatta tarafsız bir şekilde bildirebiliriz: «Başkanlık sisteminin diktatörlüğü götürüp götürmeyeceği» Meselenin oluşması için her zaman karşılıklı kişiler veya gruplar gerekmez. Örneğin, «Yarın sınavım varken arkadaşımla dışarı çıkıp çıkmayacağım» benim için önemli olan bir mesele olabilir. Benim bu konudaki belirsizliğim bu durumu benim için mesele haline getirmiştir. Türkçe ‘de bir mesele çok değişik şekillerde dile getirilebilir ama onları yukarıdaki formlarında ifade etmek meselenin hem açık hale gelmesini hem de onu daha kolay anlamamızı sağlar.

11 Meseleyi Belirleme İlk olarak bir sohbetin konusu ile o sohbetteki meseleyi ayırt etmeliyiz zira ikisi aynı şey değildir. Örneğin, «Balık Yetiştiriciliği» bir konuşmanın konusu olabilir ama mesele değildir. Ama «Kıyılarımızda balık yetiştiriciliğinin yapılıp yapılmaması gerektiği» bir meseledir çünkü burada tartışmalı bir durum söz konusudur. Günlük hayattaki konuşma ve sohbetlerimizde meselenin ne olduğunu belirlemek çoğu zaman çok zordur. Örneğin, birisi hükümeti kast ederek «Bunlar Ülkeyi batıracak»; bir diğeri muhalefeti kast ederek der ki «Bunlar ekmeği yine karneye bağlayacak»; bir diğeri «Muhalefetin karizmatik lideri yok da ondan iktidar olamıyor», başka birisi ise «Bunlar ekmek ve kömür dağıttıkları için bu kadar oy alıyor» diyebiliyor. Bu türden iddiaları eleştirel düşünmeye tabii tutmak bir hayli güçtür çünkü bu türden iddialar tek, açık ve net bir meseleye odaklanmamaktadır; o nedenle de, bu türden tartışmalardan pek bir şey öğrenemeyiz. Bir şeyler öğrenebileceğimiz tartışmalar tek bir konuya ve bu konudaki belirli bir meseleye odaklanır. Örneğin, Başkanlık Sistemi ile ilgili tartışmaların bir çok boyutu vardır: Başkanın yetkilerinin sınırları, Başkanın yargılanabilirliği, Meclis ve Başkan ilişkisi, Valilerin, Kaymakamların, Polis Müdürlerinin, hatta yargı mensuplarının seçimle belirlenmesi gibi. Ancak biz bunların hepsini tek bir başlık altında Başkanlık Sistemi gelsin mi gelmesin mi sorusuna indirgersek buradan çıkarılacak akıl yürütmeler de bir hayli dağınık ve tutarsız olacaktır.

12 Meseleyi Tersten Bakmak
Bazen meseleyi karıştırırız veya meseleyi tersten ele alabiliriz. Örneğin İstanbul’dan bir iş teklifi alıyorsunuz ve bunun için Muğla’dan taşınmanız gerekiyor. Bu iş teklifini kabul edip etmeme konusunda bir karar vereceksiniz. Yapmanız gereken Muğla’daki işiniz ile İstanbul’dan aldığınız iş teklifinin artılarını eksilerini—alacağınız ücret bakımından, buradaki ve oradaki işteki pozisyonunuz bakımından, prestij bakımından, iş yoğunluğu bakımından; oradaki yaşam kaliteniz, çocuğunuzun oradaki ve buradaki okulu bakımından, eşinizin işi bakımından çeşitli karşılaştırmalar yaparak sizin ve aileniz için en iyi olan karara ulaşmaya çalışmak istiyorsunuz. Eğer siz değerlendirmeyi çocuğunuz için Robert Koleji mi yoksa İstanbul International High School mu daha iyidir gibi bir sorudan başlıyorsanız ve bütçeniz çocuğunuzu bu okullara göndermek için yeterli değil ise, ele aldığınız meseleyi başlamanız gereken noktadan başlamamışsınız ve bu nedenle de kendinizi gereksiz sorunların içinde bulmuşsunuz demektir. Tabii ki, ilk etapta çocuğuz için iyi olabilecek tüm okulları belirlemek ama bundan sonra da bütçenizin yetmeyeceği okulları listeden çıkarmak en doğrusu olacaktır.

13 Odak Noktasının Farklı Meseleler Olması
İki kişi arasındaki şu tartışmaya bakalım: Ahmet: Nükleer santralın şehirlere yakın yapılması çok tehlikelidir. Hasan: Nükleer santral yapılmazsa on yıl sonra evinde elektrik olmayacak. Ahmet ve Hasan bir biri ile ilgili meseleleri ele alıyor olsa da aynı meseleyi tartışmıyorlar. Ali: Polis gezi olaylarında orantısız güç kullanmamalıydı. Melih: Ama gezi olayları uluslar arası bir komplodur. Ali ve Melih bağlantılı meseleleri ele alsalar da aynı meseleyi tartışmıyorlar. Ali gösterilerde polisin ne oranda güç kullanması gerektiği meselesini tartışırken Melih olayların neden çıktığı üzerine bir iddia da bulunmaktadır. Melih pekala haklı olabilir ama doğrudan Ali’nin ele aldığı meseleye odaklanmıyor. İki konu bağlantılı olmakla beraber mantıksal olarak birbirinden bağımsızdır. Dolayısı ile, biri için önerilen gerekçeler sağlam iken, diğeri için önerilen gerekçeler pek de sağlam olmayabilir. Bazen tartışmada taraflar amaçlı bir şekilde dikkati asıl meseleden uzaklaştırmak ve başka yere çekmek için asıl meseleye cevap veriyormuş gibi yapabilirler ama eğer amacımız mesele hakkında doğru karara ulaşmak ise bu bizi yanlış yola sürükler.

14 Argüman Bir meseleyi sonuca bağlamak istediğimizde—yani tartışan tarafların hangisinin haklı olduğunu belirlemeye çalıştığımızda—en önemli araçlarımızdan biri argüman veya akıl yürütmedir (diğer araçlar gözlem, deney ve güvenilir kaynaklardır). Genel olarak argüman veya akıl yürütme bir iddianın doğru olduğuna inanmak için gerekçeler öne sürme çabası olarak düşünülebilir. Desteklenmeye çalışılan iddiaya sonuç ve bu iddianın doğruluğuna inanılması için öne sürülen gerekçelere de öncül diyeceğiz. O halde, argüman veya akıl yürütme bir iddiayı (sonuç) desteklemek için gerekçeler (öncül) öne sürme çabası olarak tanımlanabilir.

15 Örnek Bülent Arınç mecliste görüşülen iç güvenlik yasasını destekleyecek çünkü Bülent Arınç AKP milletvekili ve neredeyse tüm AKP milletvekilleri iç güvenlik yasasından yana. Burada karşıdakinin inanması istenilen sonuç «Bülent Arınç iç güvenlik yasasını destekleyecek». Mesele ise Bülent Arınç’ın iç güvenlik yasasını destekleyip desteklemeyeceği. Öne sürülen gerekçeler ise «Bülent Arınç AKP milletvekilidir» ve «Neredeyse tüm AKP milletvekillerinin iç güvenlik yasasından yanadır» iddialarıdır. Çoğu zaman bir argümanda meseleyi, sonucu ve gerekçeleri tespit etmek kolay değildir. İyi yazarlar ve konuşmacılar genellikle dikkatli ve açık olmaya çalışırlar ancak çoğu kişi böyle değildir. Okuduğumuz bir metinde bunu yapabilmek için önce sonuç önermesini tespit etmeye daha sonra da o önerme için öne sürülen gerekçeleri bulmaya çalışabiliriz. Sonuç önermesi bulmak için metin içinde ‘o halde’, ‘sonuç olarak’, ‘böylelikle’ gibi bağlaçlardan sonra gelen cümlelere bakmalıyız. Öncül önermelerini tespit etmek için de ‘çünkü’ ‘şöyle ki’ gibi bağlaçlardan sonra gelen cümlelere odaklanmalıyız.

16 Olgu ve Kanı (Görüş, Düşünce)
Türk Dil Kurumu sözlüğünde olgu’nun ikinci anlamı kısmında «varlığı deneyle kanıtlanmış şey» ifadesi kullanılmaktadır. Günlük hayatta da olgu genellikle gerçekleşmiş ve doğruluğu nesnel bir şekilde gösterilebilen durumları ifade etmek için kullanılır. Örneğin, «evrim teorisi bir olgudur» cümlesinde olgu yerine doğru kullanırsak «evrim teorisi doğrudur» cümlesinde bir anlam kaybı olmaz. Demek ki, olguyu biz doğru anlamında kullanıyoruz. Öte yandan birisine o senin görüşün veya kanaatin dediğimizde o kişinin söylediği şeyin doğru olmayacabileceğini ima etmiş oluruz. İki cümle ele alalım: «Ali Dünya’nın yuvarlak olduğunu düşünüyor» ve «Ali Ay’da hayat olduğunu düşünüyor». Birinci cümlede ifade edilen Ali’nin Dünya’nın şekli ile ilgili kanaati doğru iken ikinci cümlede ifade edilen Ali’nin Ay’da hayat olduğu ile ilgili kanaati doğru değildir. Bazı kanaatler olgusal (doğru) özellik taşırken bazıları da taşımaz. Eleştirel düşünmenin bir da amacı bizim olgusal nitelik taşıyan kanaatler oluşturmamıza ve olgusal nitelik taşımayan kanaatlerden de kurtulmamıza veya kaçınmamıza yardımcı olmaktır.

17 Olgusal ve Olgusal Olmayan Konulu Mesele
Bir mesele olgusal konu hakkındadır eğer bu meseleyi sonuçlandırmak için yerleşmiş yöntemler varsa; ya da, eğer mesele hakkında bir yargı oluşturmak için genel kabul gören ölçütler veya standartlar mevcut ise, mesele olgusal konuludur. Eğer mesele hakkında bir yargı oluşturmak için genel kabul gören ölçüt veya standartlar yoksa, mesele olgusal bir konu hakkında değildir. Diyelim ki, Ali Ay’da yaşam olduğuna ama Melih Ay’da yaşam olmadığına inanıyor. Buradaki uzlaşmazlık olgusal bir konu hakkındadır çünkü bu tartışmayı sonuca bağlamamızı sağlayacak genel kabul görmüş araçlar mevcuttur—bilimsel yöntem. Bu konuda Ali’nin düşüncesinin yanlış ama Melih’in düşüncesinin doğru olduğunu bu nedenden dolayı biliyoruz. Öte yandan, çoğu zaman bir meselede tartışan tarafların hangisinin haklı olduğunu bilmesek de meselenin konusunun olgusal olup olmadığını karar verebiliriz. Burada bir şeyin olgusal bir konu hakkında olduğunu söylemek ile o şeyin olgusal olduğunu söylemek arasındaki farka özellikle dikkat etmemiz gerekiyor. Romatizma ve bağırsak koliti gibi bağışıklık sistemi hastalıklarının virüs veya bakterilerden kaynaklanıp kaynaklanmadığı bilinmemektedir. Fakat bu bilinmemekle beraber bu türden hastalıkların virüs veya bakteri kaynaklı olup olmaması olgusal bir meseledir çünkü laboratuvar bilimlerinin yerleşmiş yöntemleri bu konuya nihayetinde sonuca bağlayacaktır. Hatırlamalıyız ki olgusal bir mesele hakkındaki iddialarımız doğru olmak zorunda değildir. Ali’nin Ay’da yaşam olduğuna dair inancı doğru değildir.

18 İki Farklı Örnek Başka gezegenlerde zeki canlıların olup olmadığını hiçbir zaman bilemeyebiliriz ama bu mesele yine de olgusaldır çünkü bu meseleyi çözüme kavuşturacak veya sonuca bağlayacak yöntemleri veya ölçütleri kolayca belirleyebiliriz. Örneğin, evrendeki gezegenleri tek tek gözlemleyerek onların zeki canlılar içerip içermediğini tespit edebiliriz. Bizim belirlediğimiz bu yöntemleri pratik olarak uygulayamıyor olmamız meselenin olgusal olmadığı anlamına gelmez. Bunu şu durum ile karşılaştıralım: Diyelim ki, Mehmet kahveye süt konulmasına kesinlikle karşı ama Sonay en azından bazen sütlü kahvenin daha iyi olduğunu düşünüyor. Belki de biraz tartıştıktan sonra taraflardan biri diğerinin fikrini değiştirebilir ama her iki tarafın da (böylesi konularda sıklıkla olduğu gibi) bu mesele ile ilgili düşüncelerini değiştirmemesi de muhtemel. İkinci durumda, meseleyi çözüme kavuşturacak veya sonuçlandırmamızı sağlayacak hiçbir yerleşmiş yöntem veya standartlar yoktur. Bu türden meseleleri salt kanaat konusu olan meseleler olarak adlandıracağız. Salt kanaat konusu olan mesele ile olgusal olan meseleyi ayırt etmenin bir yolu şudur: eğer iki kişi olgusal bir mesele hakkında hem fikir değillerse bu iki kişiden birinin kanaatinin yanlış olduğu kesindir ama salt kanaat konusu olan bir meselede iki kişinin bir birine zıt kanaate sahip olmasını doğal kabul ederiz ve bu kişilerden birinin kanaatinin yanlış olmak zorunda olduğunu iddia etmeyiz.

19 Nesnel ve Öznel Olgusal meseleler hakkındaki iddialar nesnel iddialar olarak bilinir; salt kanaat konusu olan meseleler hakkındaki iddialar da öznel iddialar olarak bilinir. Nesneler iddialar bizim kişisel tercihlerimiz, zevklerimiz ve eğilimlerimizden bağımsız bir şekilde doğru veya yanlış olan cümlelerdir. Öznel iddialar ise her ne kadar ilk etapta farklıymış gibi görünseler de bu kişisel tercihlerin, zevkler ve eğilimler hakkındaki iddialardır. «Kahveye süt koymak yanlıştır» gibi bir iddia aslında «Kahveye sütlü sevmiyorum» cümlesinin başka bir söyleyiş tarzıdır ve ilk cümledeki ‘yanlıştır’ yanıltıcı bir şekilde cümleyi olgusal bir mesele hakkında ve dolayısı ile nesnel bir iddiaymış gibi göstermektedir. Eğer Mehmet kahveye süt koymak yanlıştır ve Sonay kahveye süt koymak doğrudur diyorsa her ikisi de haklı olabilir çünkü aslında gerçek de ikisi de kendi zevklerini dile getirmektedirler.

20 Konunun Tartışmalı Olması
Bir çok kişi bir konunu tartışmalı olduğu için o konudaki bir iddianın da öznel—salt kanaat konusu—olduğunu varsayar. Bu çok yanlış bir varsayımdır. Alkollü içecek fiyatlarının artırılmasının insanların daha az alkol içmesinden ziyade kaçak içki yapımını tetikleyip tetiklemediği, ana dilde eğitim hakkının ülkeyi bölüp bölmeyeceği, başkanlık sisteminin dikta rejimine götürüp götürmeyeceği, insanın daha ilkel bir primattan evrimleşip evrimleşmediği gibi konuların hepsi tartışmalıdır fakat bu konuların hepsi olgusal meseledir çünkü bu konularla ilgili iddiaların doğru olup olmadığını belirleyecek yöntem ve süreçleri hayal etmek pekala mümkündür. Bazı iddiaların nesnel mi yoksa öznel mi olduğu konusunda çok ciddi teorik felsefi tartışmalar da vardır: Örneğin meta etikte realistler «çalmak ahlaki olarak yanlıştır» gibi bir iddianın nesnel bir iddia olduğunu söylerken öznelciler bu iddianın öznel bir iddia olduğunu söylerler. Etik yargılarla ile ilgili bu iddiaların hangisinin doğru olduğunu göstermek için öne sürülen bir hayli sofistike argümanlar öne sürülmüştür. Benzer şekilde estetik alanında çalışan müzik konusunda realist olan bazı kişiler «Klasik müzik günümüzdeki popüler müzikten daha iyidir» gibi bir iddianın olgusal bir iddia olduğunu ve dolayısı ile nesnel bir iddia olduğunu iddia ederken diğerleri bu iddianın salt kanaat konusu olduğunu ve öznel olduğunu iddia ederler. Fakat bu türden iddiaları incelediğimizde de olgusal iddialarla ortak olan şu yanı görürüz: Bu teorik konularla ilgili iddiaların nihai olarak doğru olup olmadığını belirleyebilsek de belirleyemesek de bu konulardaki bazı görüş ve kanaatlerin diğerlerine göre daha iyi temellendirildiğini ve daha zekice olduğunu görürüz.


"Eleştirel Düşünme Prof. Dr. Mehmet Elgin." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları