Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
Avrupa Birliği –Türkiye İlişkileri
Türkiye Avrupa Birliğine Ne Zaman Tam üye Olacak?
2
Türkiye’nin Üyelik Süreci Dünden- Bugüne
Türkiye ile Avrupa Birliği(AB) arasındaki ilişkinin boyutu gün be gün değişmekte olup bu değişimde topluluğun genişlemesinin etkisi büyüktür. Değişmeyen tek şey varılmak istenen hedef Tam Üyeliktir. Türkiye’nin tam üyeliği toplumun değişik kesimlerinde yapılan tartışmaların odak noktasını oluşturmaktadır.
3
Ankara Anlaşması-I Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki entegrasyon ekonomik içeriklidir. Türkiye’nin AB ile olan üyelik ilişkisini belirleyen Ankara Anlaşmasında, “Türkiye ile Avrupa Birliği arasında ekonomik bütünleşmenin gerçekleşeceğini” ve bunun olabilmesi için Türk tarafının yerine getirmesi gereken ödevler sıralanmış ve ek düzenlemelerle anlaşma maddelerine açıklık getirilmiştir.
4
Ankara Anlaşması-II 1960 yılında Türkiye AET ile Ankara Anlaşması olarak bilinen bir Ortaklık Anlaşması imzaladı. Bu ortaklık, Ankara Anlaşması olarak bilinen bir “ortaklık anlaşması” çerçevesinde 12 Eylül 1963 yılında gerçekleşmiştir.. Ankara Anlaşmasının temel amacı “Türkiye ve AET ülkelerindeki yaşam standartlarının hızlandırılmış ekonomik gelişme, ticaretin düzenli genişlemesi Türkiye ekonomisi ile topluluk ekonomisi arasındaki farklılıkların giderilmesi sayesinde iyileştirilmesini sürekli kılmaktır. Ankara Anlaşma, Türkiye’nin AB Ortak Pazarı’na (AET), katılımı üç aşamada gerçekleşeceğini öngörmekteydi: 1.Hazırlık aşaması (1964–1970), 2.Geçiş (1973–1995), 3.Nihai aşama (1996’dan tam ekonomik entegrasyona kadar).
5
Katma Protokol-1 Ankara Anlaşmasına açıklık getirmek amacıyla 1974 yılında Katma Protokol(Ek Protokol) imzalanmıştır. Katma Protokolda ortak üyelikten tam üyeliğe geçişin tam üyelik başvurusunun ne zaman olacağı gibi ayrıntılar yanı sıra mallar ve sektörler itibarıyla vergilerin ne oranda ne kadar azaltılacağı ya da sıfırlanacağı belirtilmiştir. 1973 yılında hazırlık aşamasının sonuna gelindiğinde, iki taraf arasında gümrük vergilerinin kaldırılmasını amaçlayan bu ek protokole göre AB, Türk kökenli sanayi malları üzerindeki gümrük vergilerini geçiş döneminin en başından itibaren kaldırırken, Türkiye’nin AB sanayi malları üzerindeki gümrük vergilerini kaldırması kademeli olarak gerçekleşecekti. Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin uygulamaya konmasını tamamlaması için 22 yıllık bir süre öngörülmüştü.
6
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki entegrasyon ekonomik içerikli
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki entegrasyon ekonomik içeriklidir. Türkiye’nin AB ile olan üyelik ilişkisini belirleyen Ankara Anlaşmasında, “Türkiye ile Avrupa Birliği arasında ekonomik bütünleşmenin gerçekleşeceğini” ve bunun olabilmesi için Türk tarafının yerine getirmesi gereken ödevler sıralanmış ve ek düzenlemelerle anlaşma maddelerine açıklık getirilmiştir
7
Ortak Üyelik mi? Tam Üyelik mi?
Ekonomik bütünleşmenin söz konusu olduğu bir entegrasyonda siyasi sorunları tam üyelik koşulu olarak ileri sürülemez. Fakat tam üye olmak için başvuruda bulunan Türkiye’ye Avrupa Birliği gerek ekonomik gerekse siyasi ve sosyal sorunları çözümlemeden tam üyelik sürecinin başlayamayacağını her defasında belirtmektedir. Altı üyeli bir birlikten on beş üyeli, on beş üyeden yirmi beş üyeli bir birlik haline gelen ve önümüzdeki yıllarda üye ülke sayısının artabileceği ifade edilen Avrupa Birliği’nde, birliğe tam üye olabilmenin kriterleri değişmiştir. Yeni kriterlerin adı “Kopenhag Kriterleri”dir.
8
Türkiye ile Avrupa Birliği Arasındaki ilişkinin Yönü: Ortak Üyelikten Tam Üyeliğe Doğru….
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkinin beş yönü bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Türkiye’nin 1959 yılında AET’ye katılma konusunda yaptığı başvuru sonucu 12 Eylül 1963’de imzalanan Ankara Anlaşması ile oluşturulan ortaklık( ortak üyelik) ilişkisidir. Türkiye 1 Aralık 1964’de yürürlüğe giren” Ortaklık Anlaşması” gereği birliğe ortak üye sıfatıyla üye olmuştur. Ortaklık Anlaşması gereği Türkiye hazırlık, geçiş ve nihai aşamalarından geçerek tam üyelik statüsüne geleceği belirtilmiştir. Ortak üyelik, tam üyelikten farklı bir statüdür. Ortak üye, birliğe karşı üstlendiği sorumluluk ve yükümlülük tam üyeninkinden daha sınırlı olduğu gibi AB’nin sağladığı olanaklardan yararlanabilme ve birliğin karar alma mekanizmasına katılabilme olanağı yok denecek kadar azdır.
9
Ortak Üyelikten Tam Üyeliğe Doğru-II
İkincisi, Türkiye’nin 14 Nisan 1987’deAB’ye yaptığı tam üyelik başvurusu olup bu başvurunun kabul edilmeyip ileri bir tarihe ertelenmesidir. Tam üyelikten amaçlanan ise ekonomik bütünleşmeye katılmak ve oluşan Tek Pazar içinde yer almaktır. 14 Nisan 1987 tarihinde, Türkiye “Roma Anlaşması”nın 237. maddesi gereğince “Avrupa Birliği Konseyine””tam üye olarak kabul edilme talebinde bulunmuştur. Konsey, 27 Nisan 1987 tarihinde bu talebi inceleme görevini Birlik Komisyonuna iletmiştir. Komisyon özel bir heyet kurarak bu konuda çalışmaya başlamıştır. Başvuru tarihinden itibaren yaklaşık üç yıl boyunca hem birlik komisyonunda, hem de birliğin önemli merkezlerinde yapılan birçok toplantıda Türkiye’nin tam üyelik başvurusu tartışmaların odak noktasını oluşturmuştur. Birlik Komisyonu, Türkiye’nin tam üyelik başvurusuna ilişkin incelemelerini tamamlayarak, hazırladıkları Ekonomik ve Siyasi Raporu 18 Aralık 1989 tarihinde kamuoyuna açıklamıştır.
10
Tam üyeliğin Reddi ! Avrupa Birliği Komisyonunca hazırlanan raporda gerek Türkiye’den kaynaklanan ekonomik ve siyasi sorunlar, gerekse birliğin kendi içsel sorunlarından dolayı tam üyeliği kabul edilmemiş ve bu raporun 5-6 Şubat 1990 tarihlerinde Avrupa Birliği Bakanlar konseyinde tartışılacağı belirtilmiş olmasına rağmen rapor Bakanlar Konseyinde tartışılmadan olduğu gibi kabul edilerek 1993 senesinden önce dokunulmamak üzere rafa kaldırılmıştır. Bunun anlamı 1993 senesinden önce Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlanılmayacağıdır. Bunun yanı sıra Türkiye’nin, birlik ile yaptığı 1963 Ankara Anlaşması gereği, tam üye olma ehliyetine sahip olduğu açıkça vurgulanmaktadır; fakat mevcut koşulların Türkiye’nin tam üyeliği için uygun olmadığı ifade edilmektedir.
11
Lizbon Doruğunda… 26/27Haziran 1992 tarihlerinde yapılan “Lizbon Doruğu” ve 9/11 Kasım 1992 tarihlerinde Türkiye ile Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi arasında yapılan toplantıda tam üyelik ile ilgili bir karar ya da benzeri bir değerlendirme çıkmamıştır. Komisyonun Türkiye’nin tam üyelik başvuru üzerine hazırladığı raporda Türk tarafına tam üyelik öncesinde ortaklık anlaşmasında ön görüldüğü üzere “Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Mevzuatını “ geliştirmesi önerilmişti. Bu öneri gerek Lizbon Doruğunda gerekse ortaklık konseyi toplantısında yinelenmiştir.
12
Gümrük Birliği Mucizesi
Üçüncüsü, Türkiye’nin, ortak üye sıfatıyla, 6 Mart 1995 tarihinde AB ile yaptığı gümrük birliği protokolü ile gerçekleşen gümrük birliği ilişkisidir. Kurulan gümrük birliği ilişkisinden beklenen AB ile Türkiye arasında mal ve hizmet hareketlerinde her türlü tahdit ve kontrollerin kaldırılıp tam bir serbestliğin sağlanmasıdır.
13
Katma Protokol- 22 Yıl 1973 yılında hazırlık aşamasının sonuna gelindiğinde, iki taraf arasında gümrük vergilerinin kaldırılmasını amaçlayan bir Katma Protokol benimsendi. Bu protokole göre AB, Türk kökenli sanayi malları üzerindeki gümrük vergilerini geçiş döneminin en başından itibaren kaldırırken, Türkiye’nin AB sanayi malları üzerindeki gümrük vergilerini kaldırması kademeli olarak gerçekleşecekti. Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin uygulamaya konmasını tamamlaması için 22 yıllık bir süre öngörülmüştü.
14
Gümrük Birliği Protokolü-I
1995 yılında, geçiş döneminin tamamlanmasından sonra, Gümrük Birliği kabul edilerek Türkiye, AB sanayi mallarına uygulanan gümrük vergilerini kaldırdı. Karar 1 Ocak 1996’da yürürlüğe girdi. Gümrük Birliğinin Yararları 1.Türkiye, katılım müzakerelerine başlamadan önce “erken” bir kanuni uyum sürecinden yararlanmıştır. Türkiye, ticaret alanında ürünleriyle tek pazara katılmaktadır. 2.Türkiye, 10 yıldır AB ile uyumlaştırılmış bir anti-tröst mevzuatı uygulamaktadır. 3.Türkiye, 10 yıldır AB ile neredeyse uyumlaştırılmış bir gümrük kanunundan yararlanmaktadır. 4.Türk ihracatçıları, AB teknik standartlarına göre üretimde ve belgelendirmede deneyim sahibidir. 5.Türkiye birçok fikri mülkiyet hakkını kabul etmiş ve uygulamaktadır.
15
Gümrük Birliği Protokolü-II
Gümrük Birliği genel olarak endüstriyel ve işlenmiş tarımsal ürünleri kapsar. Üçüncü ülkelerden gelecek bazı sanayi ürünleri için Topluluk tarafından uygulanan Ortak Dış Tarife’ye ilişkin uyumlaştırma 1 Ocak 2001 tarihinde tamamlandı. Otomobil, ayakkabı, deri ürünleri ve mobilya gibi ürünleri kapsayan bu gruba ‘hassas malzemeler’ denir. Avrupa Topluluğu’nun 3448/93 sayılı Konsey Yönetmeliği’nde sıralanan, işlenmiş tarımsal ürünler de Gümrük Birliği’ne dahil edilmiştir. Topluluk’un işleyişiyle uyumlu bir şekilde geliştirilen yeni mevzuat çerçevesinde söz konusu ürünlerden birinin ithali durumunda, gümrük vergileri tarımsal ve endüstriyel paylara ayrılır; endüstriyel vergiler uygulanmazken, tarımsal pay AB’de kullanılan vergi oranlarına uyarlanır. Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne katılımı ayrıca, Türk teknik standartlarının AB gerekleriyle uyumlaştırılmasının yanı sıra fikri, sınai ve ticari mülkiyet hakları konusundaki çeşitli anlaşmalara taraf olması anlamına da gelmektedir.
16
Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği(AGSK)-I
Türkiye-AB üyelik ilişkisinin dördüncü yönü, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği(AGSK) altında, Avrupa Kıtasının güvenliğini sağlamak ve kıtada olası çatışmalara müdahale etmek için 2003 yılının sonuna kadar altmış bin kişilik acil müdahale gücü oluşturmaya çalışan Avrupa Birliği NATO’nun, olanaklarından yararlanmak istemektedir. NATO bu tür bir oluşuma olumlu bakmaktadır. Türkiye NATO’ya üye bir ülke olarak bu durumu onaylamamaktadır. Diğer bir deyişle, Avrupa’nın güvenliğini sağlamak amacıyla oluşturulacak olan Avrupa ordusu ile NATO arasındaki ilişkinin Türkiye cephesinden vetosu.
17
Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği(AGSK)-II
Türkiye’nin Birlikle olan ilişkisi ortak üyelik düzeyinde olması nedeniyle AB nezrinde savunma ile ilgili alınacak kararlara katılamayacaktır. Alınacak kararlar Türkiye’nin aleyhine olması durumunda bile bunlara müdahale edebilme pozisyonunda olamayacaktır. Bunun yanı sıra AB, NATO imkânlarından örneğin asker ve teçhizat kullanacaktır. AB amacını gerçekleştirirken Türkiye dolaylı olarak AB’nin savunma amacına hizmet etmiş olacaktır. Büyük bir olasılıkla bu yardım Türkiye’nin kendi ulusal politikalarıyla örtüşmemesine rağmen, örneğin Kıbrıs sorunu, destek vermiş olacak ve sonuçta kendi kendine zarar veren bir ülke tablosu sergilemiş olacaktır. Kendi kalesine gol atan kaleci bu durumu istemez, yanlışlıkla olmuştur. Ama Türkiye bu tür birlikteliği onaylarsa bilerek kendi kalesine gol atmış olacaktır.
18
Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği(AGSK)-III
AB’nin NATO’dan talep ettiği destek ve yardımı alabilmesi, Türkiye’nin onayına bağlıdır. Onayın gerçekleşmesi ortak üyelik ile olmayıp tam üyeliğin gerçekleşmesi durumunda olabilecektir. Çünkü Türkiye, AB’nin, NATO olanaklarının kullanılacağı operasyonların, planlama aşamasından nihai aşamasına kadar, her sürecine katılmak istemektedir. Fakat ortak üyelikte bu mümkün değildir.
19
AB-NATO İKİLEMİ Türkiye’nin bir başka isteği de NATO üyesi olmayan AB’ye üye devletlerin, örneğin Kıbrıs Rum Kesimi, böyle bir savunma kuruluşundan faydalanacak olmalarıdır.
20
NATO’YA ÜYE AMA AB’YE ÜYE DEĞİL
AGSK altında NATO ve AB, Avrupa’da yaşanabilecek çatışmalara doğrudan müdahale için oluşturulacak yapısal kurumları ve onların çalışma konularını ve yöntemlerini belirleyecektir. Dolayısıyla Türkiye’nin böyle bir oluşumda zarar görmesini engelleyecek olan durum ya tam üyeliğin gerçekleşmesi ya da bu savunma mekanizmasının karar alma-uygulama sürecine katılması ile sağlanacaktır.
21
1997 Lüksemburg Zirvesi Türkiye’nin Üyeliğine Karşı
Beşincisi, 1997 Lüksemburg zirvesinde AB, Türkiye’nin önüne Güneydoğu, Kıbrıs ve Ege sorununu koymuştur.. Türkiye bu sorunları çözümlemediği sürece birlik ile olan ilişkisinin gelişme gösteremeyeceği şeklinde alışılmışın dışında bir siyasi dayatmanın karşısında bulur kendini. Birlik ile Türkiye arasın esen soğuk rüzgârlar 1999 Yapılan Helsinki zirvesine kadar devam eder. Türkiye’nin tam üyelik durumu Ekim 1999’da Avrupa Genişleme Raporunda gündeme gelir. Aralık 1999’da yapılacak Helsinki zirvesinde tam üyeliğe aday olarak gösterilmesi kararlaştırılır ve Helsinki’de yapılan görüşmeler sonucunda Türkiye’nin tam üye adaylığı koşullu olarak onaylanacağı belirtilip 4 Aralık 2000’de Nice kabul edilen Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) ile Türkiye’nin AB’ye Tam Üye Adaylığı kabul edilir
22
Tam Üye Adaylığından Tam Üyeliğe Doğru
Türkiye’nin Nice’de gerçekleşen tam üye adaylığından tam üyelik aşamasına gelebilmesi, Avrupa Birliğine sunacağı ulusal programa ve bunun uygulamadaki yansımasına bağlı olacaktır. Türkiye Kopenhag Kriterleri ve KOB bağlamında yapacağı ev ödevlerini belirten “Ulusal Programını” hazırlayıp, 2001 yılının 23 Martında komisyona sunmuştur. Ulusal Program siyasi ve ekonomik kriterler olmak üzere iki ciltten oluşmakta olup, üye ülke olarak gerçekleştirmesi gereken yükümlülüklerini ayrıntılı bir biçimde belirtmiştir. Ayrıca bu program, birlikte uygulanan politikalara uyumun sağlanabilmesi için yapılması gerekenler yanı sıra emeğin- malların ve sermayenin serbest dolaşımın yer aldığı bir program niteliğindedir.
23
Tam Üyeliğe Giden Yol:Tarama Süreci-I
AB, 3 Ekim 2005’te Türkiye ile üyelik müzakerelerini başlattı. Bu bağlamda aday ülke Türkiye için bir müzakere çerçevesi kabul edildi.
24
Tam Üyeliğe Giden Yol:Tarama Süreci-II
Müzakerelerin ilk aşaması olan taramalara zaman kaybetmeden başlandı. Tarama toplantılarının, Ekim 2006’da sona ermesinin ardından Komisyon her bir fasılla ilgili tarama raporunu hazırladı.
25
Tam Üyeliğe Giden Yol:Tarama Süreci-III
Türkiye’nin tam üyeliğinin gerçekleşebilmesi için başlaması gereken tarama süreci geçtiğimiz yıl başlamış olup halen devam etmektedir.
26
Tarama Süreci Başladı Müzakere edilecek ilk fasıl olan 25. Fasıl -Bilim ve Araştırma- açıldı ve 12 Haziran 2006 tarihinde geçici olarak kapandı.
27
Tarama Süreci Başladı: Askıya Alma
Kasım 2006’da, Avrupa Birliği malların serbest dolaşımı ile ilgili kısıtlamalar konusunda taşıdığı endişeleri dile getirdi. Bu endişeler arasında Türkiye’nin Ankara Anlaşması’nın Ek Protokolünü imzalayarak taahhüt ettiği ulaşım araçlarına yönelik kısıtlamalar da yer almaktadır. Ancak, bu konuda herhangi bir çözüm sağlanamadı; Avrupa Birliği Konseyi 14–15 Aralık 2006 tarihinde Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yönelik kısıtlamaları bağlamında sekiz başlıkta müzakereleri askıya alma kararını aldı: 1. Fasıl Malların serbest dolaşımı 3. Fasıl İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunumu Serbestisi 9. Fasıl Mali hizmetler 11. Fasıl Tarım ve kırsal kalkınma 13. Fasıl Balıkçılık 14. Fasıl Ulaştırma politikası 29. Fasıl Gümrük Birliği 30. Fasıl Dış İlişkiler
28
Müzakere Sürecinin Tekrar Başlaması
Bunun yanı sıra Türkiye’nin AB-Türkiye Ortaklık Anlaşması Ek Protokolü kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde hiçbir faslın geçici olarak kapatılmayacağı kararı da alındı. Ancak bu, müzakere sürecinin tıkandığı anlamına gelmiyor. Ocak 2007’den itibaren müzakereler askıya alınmamış fasıllar bağlamında yeniden rayına oturdu. Bugüne kadar aşağıdaki tabloda da belirtildiği gibi, toplam 10 başlık üzerinde müzakereler devam etmekte
29
Müzakere Başlıkları-I
Avrupa Birliği ile yürütülen katılım müzakerelerinin 35 başlığı; 1.Malların Serbest Dolaşımı 2.İşçilerin serbest Dolaşımı 3.Hizmet Sunum Özgürlüğü 4.Sermayenin Serbest Dolaşımı 5.Kamu İhaleleri 6.Şirket Hukuku 7.Fikri Mülkiyet 8.Rekabet Hukuku
30
Müzakere Başlıkları-II
9. Mali Hizmetler 10. Bilgi Toplumu ve Medya 11. Tarım ve Kırsal Kalkınma 12. Gıda Güvenliği 13. Balıkçılık 14. Ulaştırma 15. Enerji 16. Vergilendirme 17. Ekonomik ve Parasal Birlik 18. İstatistik 19. Sosyal Politika ve İstihdam 20. Girişimcilik ve Sanayi Politikası
31
Müzakere Başlıkları-III
21. Trans-Avrupa Ağları 22. Bölgesel Politika ve Yapısal Fonlar 23. Yargı ve Temel Haklar 24. Adalet, Özgürlük ve Güvenlik 25. Bilim ve Araştırma 26. Eğitim ve Kültür 27. Çevre 28. Tüketici ve Sağlığın Korunması 29. Gümrük Birliği
32
Müzakere Başlıkları-IV
30. Dış İlişkiler 31. Dış, Güvenlik ve Savunma Politikaları 32. Mali Kontrol 33. Mali ve Bütçe Konularına İlişkin Hükümler 34. Kurumlar 35. Diğer Konular
33
İlerleme Raporu-I 8 Kasım 2006’da sunulan İlerleme Raporu, Türkiye’nin AB’ye tam üye olabilmesi için mevcut ekonomik ve siyasi yapısının değerlendirildiği, Türkiye’nin üyelik için yapması gerekenlerin neler olduğunun belirtildiği ve keza Türkiye’nin tam üyelik için yaptığı faaliyetlerinin yeterli olup olmadığının değerlendirildiği bir belgedir. 2001’den 2011’e kadar geçen zaman diliminde AB tarafından sunulan ilerleme raporlarında Türk tarafının aşama kaydetmediği hatta 2011 Mart ayında sunulan raporun 2001 sunulan rapordan daha olumsuz olduğu söylenebilir.
34
İlerleme Raporu-II 8 Kasım İlerleme Raporunun bir diğer önemi tam üyelik sürecinin devam edebilmesi için Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimine limanları açması gerektiği, açmadığı takdirde üyelik sürecinin kesintiye uğrayacağı açıkça ifade edilmektedir. Mart 2011 raporunda demokratik haklardan Azınlıkların, etnik haklara kadar yetersizliğine vurgu yapılmıştır. Başlangıçta ekonomik oluşum olarak başlayan 40 yıllık zaman sürecinde siyasi kimliği ağır basan AB oluşumunda Türkiye’nin tam üye olarak yer alabilmesi uzunca bir zamana yayılacak gişbi gözükmektedir.
35
SONUÇ Yapılanlardan ve yapılmakta olanlardan anlaşılacağı üzere Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyeliğinin gerçekleşmesi uzunca bir süre alacak gibi gözükmektedir. Belki o dönem geldiğinde Türkiye’nin üye olması için mevcut dinamikler değişmiş olacaktır. Belki, Türkiye o zaman Avrupa’ya hayır diyecektir. Belki de, o zaman geldiğinde Avrupa da böyle bir birliğin önemi olmayacak doğal olarak üye olma öyküsü ortadan kalkacaktır. Belki de, Türkiye bugün olduğu gibi yarın da tam üye olabilmek için uğraşıp duracaktır.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.