Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

SU KASİDESİ. (Fakat bu türlerin tamamı her zaman kaside biçimiyle yazılmaz. Mesela Bakî’nin Kanûnî Mersiyesi Terkîb-i Bend biçimindedir. Nef’î’nin Sihâm-ı.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "SU KASİDESİ. (Fakat bu türlerin tamamı her zaman kaside biçimiyle yazılmaz. Mesela Bakî’nin Kanûnî Mersiyesi Terkîb-i Bend biçimindedir. Nef’î’nin Sihâm-ı."— Sunum transkripti:

1 SU KASİDESİ

2 (Fakat bu türlerin tamamı her zaman kaside biçimiyle yazılmaz. Mesela Bakî’nin Kanûnî Mersiyesi Terkîb-i Bend biçimindedir. Nef’î’nin Sihâm-ı Kazâ’sındaki hicviyelerin büyük çoğunluğu yine Terkîb-i Bend biçimindedir. Müseddes biçimde yazılan naatlar vardır. Aslında bunlar nazım türüdür. Şair uygun bir nazım biçimini kullanarak bu türlerde şiirler yazabilir. Gazel biçiminde münacatlar bile vardır.) Konularına göre tasnif edildiğinde şu başlıklar altında toplanır: Tevhid: Allah’ın birliğini anlatan kasideler Münacat: Allah’a dua etme amacıyla yazılan kasi- deler Naat: Peygamberimiz için yazılan kasideler Methiye: Devlet büyüklerini, manevi önderleri an- latan, öven kasideler Hicviye: Birini veya siyasal, toplumsal bozuklukları yermek için yazılanlar Mersiye: Bir kimsenin ölümü dolayısıyla yazılan kasideler

3 Nazım Şekli: Kaside Vezni: Aruz / Kalıbı: Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün Nazım Türü: Na’t (Naat) Kafiye şeması: aa ba ca ça da ea fa.... Nazım Birimi: Beyit Kasideler şu bölümlerden oluşur: 1. Nesib/Teşbib 2. Girizgâh 3. Tegazzül 4. Methiye 5. Fahriye 6. Dua. Su Kasidesi’nde YOK

4 Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su Ey göz! Gönlümdeki içimdeki ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar çok tutu- şan ateşlere su fayda vermez.

5 Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su Mübalağa: Şairin gönlündeki ateş suyla söndürülemez. Mecaz: od (ateş) kelimesinde. Tezat: su ve ateş kelimeleriyle. Açık istiare: Yüreğindeki acılar ateşe benzetilmiştir. Teşbih: Gözyaşı suya benzetilmiştir. Hüsn-i Ta’lil: Gözyaşlarının gönüldeki ateşi söndürmek için akıtıldığını söyler. Nida sanatı: Ey göz diyerek göze seslenmektedir.

6 Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâre su Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözüm- den akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kapla- mıştır, bilemem..

7 Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâre su Tecahül-i Arif: Gökyüzünün mavi olduğunu bilmez gibi davranması Hüsn-i Talil: Göğe kendi gözyaşlarının renk verdiğini söylemesi Mübalağa: Gözyaşlarının gökyüzünü kapladığını söylemesi Tenasüp: ‘Göz, aşk, su, saç-; od, dutuş-’ kelimeleri arasında. İstifham: Gökyüzü su renginde midir? Tenasüp: Göz, ab, su kelimeleri arasında

8 Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa bu- na şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarıklar meydana getirir

9 Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su Açık İstiare: Bakış, anlamı keskin bakış anlamına gelen “tîg” (kılıç) kelimesiyle anlatılır. Leff ü neşr sanatı: Birinci mısrada altı çizili kelimelere denk ikinci mısradaki altı çizili kelimeler kullanılmıştır. Teşbih: Aşığın parça parça olmuş gönlü yarılmış açılmış duvara benzetilmiş. Tekrir: Çak kelimesinin 1. mısrada iki kez tekrarlanmasıyla… Tenasüp: ‘Tiğ-çak; su-mürur-rahne; zevk-gönül’ kelimeleri arasında anlam ilgileri bulundurularak bir araya getirilmiş.

10 Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su Yarası olanın suyu ihtiyatla iç- mesi gibi, benim yaralı gön- lüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.

11 İrsal-i Mesel: Yarası olanın su içmemesi gerektiğinin söylenmesi Leff ü neşr: Vehm ilen söyler–ihtiyat ilen içer, dil-i mecruh– yara ve peykan–su kelimeleri arasında. Açık istiare: peykan ile sevgilinin kirpikleri kastedilmiştir. Teşbih: Yaralı gönül hasta bir insana benzetilmiştir. Tenasüp: Mecrûh-yare; vehm-ihtiyat; söz-söyle; su-iç-” kelimeleri arasında anlam ilgileri bulunarak bir araya getirilmiş.

12 Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su Bahçıvan gül bahçesini sele versin su ile mahvetsin, boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

13 Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su Teşbih: Yüz, rengi ve şekli dolayısıyla güle benzetilir. Tenasüp: Suya vermek, bağban, gülzar, gül, su kelimeleriyle… Tevriye: ‘Tek’ kelimesinin hem ‘bir’ anlamı hem de ‘gibi’ anlamı vardır. (Sevgilinin bir tane, benzeri olmayan, eşsiz olması) Tezat: Bir ve min kelimeleri arasında.

14 Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de gubârî yazısını, senin yüzündeki tüylere benzetemez.

15 Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su Teşbih: Yüzdeki tüylerle gubâri hat arasında. Tenasüp: “gubâr-hat; muharrir-hâme-kara su (mürekkep)” kelimeleri arasında. Kinaye: 1. Kalemin gözlerinden kara su (mürekkep) inmesi- gerçek anlam 2. Kağıda, yazıya devamlı bakan insanın gözlerinin kızardığının, kanlandığının, karardığının, mecazen zayıfladığı ve kör olmaya yüz tuttuğunun vurgulanmasıyla…

16 Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.

17 Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su Teşbih: Yanak güle ve kirpikler ise gül dikenine benzetilerek Leff ü neşr: “ârız-gül, “yâd-temennâ”, “nem-nâk-su”, “müjgân- hâr” kelimeleri ile… Kinaye: 1. Kirpiklerin nemli olduğu gerçeği 2.Mecazen ağlamak anlamının kastedilmesi. Tenasüp: “Ârız-müjgan; gül-hâr-su vir-; hâr-gül; yâd-temennâ” kelimeleri arasında.

18 Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su Gamlı günümde hasta gön- lümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zira karan- lık gecede hastaya su ver- mek hayırlı bir iştir.

19 Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su İrsal-i mesel: “Geceleyin hastaya su vermek sevaptır” sözüyle. Leff ü neşr: “gam güni- karanu gice”, “dil-i bimâr- bimâr”, “tîg-su” kelimeleri arasında. Açık istiare: Sevgilinin keskin, yaralayıcı bakışları kılıca benzetilmiş. Sadece kendisine benzetilen söylenmiş. Tenasüp: “Gam güni, dil-i bimar, karanu gice, bîmar, hayr, su” kelimelerinin arasındaki anlam ilgisi gözönünde bulundurularak bir araya getirilmiş.

20 İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum. Bir defa da benim için bu sahrada su ara.

21 İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su Tecrid sanatı: Şair “gönül” ü kendisinden ayrı birisi gibi düşünmekle tecrit sanatı yapmıştır. Teşhis sanatı: “gönül” şaire su arayan birisi gibi düşünüldüğünden Kirpik yerine “peykan” kelimesinin kullanılmasıyla istiare Tezat: Şevk (şiddetli arzu) ile sakin kelimeleri arasında. Tenasüp: “Su-susuzam-sahra; peykân-hecr; şevk-gönül” kelimeleri arasında. Tevriye: kez (defa, kere) kelimesinin “gez” şeklinde “gezip ara” anlamında okunmasıyla. Leff ü neşr: Peykan-su, şevk-susuzluk, hecr- sahra kelimeleri arasında.

22 Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su iç- mek hoş geliyorsa, ben senin dudağını(tevhid) özlüyorum, zahidler de Kevser istiyorlar

23 Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su Tezat: su ve şarap (haram helal olma noktasından); mest, hûş-yâr kelimeleriyle tezat sanatı yapılmıştır. Teşbih: Kendini sarhoşa, zahitleri de aklı başında olanlara benzetmiş. Tenasüp: “mest-mey-su-içmek” kelimeleri arasında. Leff-ü neşir: “men, leb, zühhad ve kevser” kelimeleri sıralandıktan sonra bunlarla ilgili ve tamamlayıcı nitelikte, paralelindeki “mest, mey, hûş-yar ve su” kelimelerinin 2. mısrada belli bir düzen içinde söylenmesiyle.

24 Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yü- rüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.

25 Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su Açık istiare: Servi ile sevgili kastedilmiştir. Teşhis sanatı /Kapalı istiare: Su insan gibi şairin sevdiği güzele aşık olmuştur. Teşbih: Sevgilinin bulunduğu yer Cennet’e benzetilmiş. Tecahül-i ârif: Suyun akışının sebebini bilmiyormuş gibi yapmış. Hüsn-i ta’lil: Genellikle su kenarında yetişen servilerin altından akan suyun bu halini şair “O, hoş salınışlı serviye aşık olduğu için su bahçeye ağaçlara doğru akar” diyerek. Teşbih: “kûy” sevgilinin bulunduğu köşedir. “Ravza-i kûy” tamlamasıyla sevgilinin bulunduğu köşe cennet köşesine benzetilmiştir.

26 Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.

27 Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su Teşhis/Kapalı istiare: Suyun şairin sevgilisine aşık olması Tevriye: Toprak olmak hem ölmek hem suyun yoluna set olmak anlamında kullanılmış Tenasüp: “Su yolu, toprak, su” kelimeleriyle

28 Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar Kûze eylen toprağum sunun anunla yâre su Dostlarım! Şayet onun elini öp- me arzusuyla ölürsem, öldük- ten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.

29 Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar Kûze eylen toprağum sunun anunla yâre su Aliterasyon: Beyitte s sesi ile ve şiir okunurken “su” haline dönüşebilen “sı” heceleri ile. Leff ü neşr: “ölmek-toprak”, “dost-yâr” kelimeleri arasında Tenasüp: “Bûs-arzu; dost-yâr; kûze-toprak kelimeleri arasında. Nida: Şair herhangi bir ünlem kullanmadan “dostlar”ına seslenmiş.

30 Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından kurtarabilir.

31 Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su Teşhis: Kumrunun serviye aşık olup yalvarması Hüsn-i Talil: Servinin başını sağa sola sallamasının, kumrunun ötmesinin ve suyun ağaçlık yerlerde akmasının sebebi aslında bilinir ancak burada daha güzel bir sebebe bağlanmış. Tenasüp: “Serv-kumru-su; dâmenin tut-ayağa düş-yalvar” kelimeleri arasında.. Açık istiare: Servi sevgiliye, kumru aşığa benzetilmiş.

32 İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile Gül budağınun mizâcına gire kurtara su Gül fidanı bir hile ile meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gi- bi yine bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül dallarının da- marlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.

33 İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile Gül budağınun mizâcına gire kurtara su Telmih: Beyitte gül – bülbül efsanesi hatırlatıldığından. Hüsn-i talil: Efsaneden hareketle gülün rengini bülbülün kanından aldığının söylenmesiyle Tevriye: “Reng” kelimesi hem renk hem de hile anlamında kullanıldığından. Kişileştirme: Su ve gül kelimeleri kişileştirilmiştir. Tenasüp: “Bülbül-gül-reng-kan; kan-su-gül” kelimelerinde.

34 Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su Su Hz. Muhammed’in yoluna uymuş ve bu hâli ile dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir. NOT: Bu beyit Kasidenin Girizgâh beyitidir.

35 Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su Su, Hz. Muhammet (S.A.V.)’e tabi olan insan gibi kabul edilip teşhis sanatı /Kapalı istiare yapılmıştır. Tenasüp: “Pâk-rûşen kıl-; pâk-su” kelimeleri arasında.

36 Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su İnsanların efendisi, seçme inci denizi olan Hz. Muhammed’in mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.

37 Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su Teşbih: Hz. Muhammed, seçkin incilerin çıktığı denize benzetilmiş. “Derya, dürr, sepmek, su” kelimeleriyle tenasüp sanatı “Ateş- su” kelimeleriyle tezat sanatı yapılmıştır. Telmih: Peygamberin doğumundaki mecusilerin ateşinin sönmesi mucizesi

38 Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için ve onun mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.

39 Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su Telmih: Beyitte peygamberimizin taştan su çıkarma mucizesine. Tenasüp: “Gülzar, taze, revnak, su” kelimeleriyle. Teşbih: Peygamberlik gül bahçesine benzetilmiş. Telmih: Katı taştan su çıkması

40 Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su Hz. Peygamberimiz’in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan o muci- zelerden, ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.

41 Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su Teşbih: Peygamberimizin mucizelerinin denize benzetilmesiyle Telmih: Beyitte Hz. Muhammet (S.A.V)’nin doğumuyla bin yıldır hiç sönmeyen Kisra sarayındaki ateşin sönmesi hatırlatılarak Tezat: Bahr-su ve ateş” kelimeleriyle Tekrir: min min kelimesinin tekrarıyla. Tevriye: “Yetmiş” kelimesi hem erişmiş, hem de kifayet etmiş anlamıyla.

42 Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su Mihnet günü Ensâr’a parmağından su verdiğini bir mucize olarak parmağın- dan su akıttığını kim işitse hayret ile şaşakalarak parmağını ısırır.

43 Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su Telmih: Peygamberimizin parmaklarından su akıtma mucizesine telmihte bulunulmuştur. Tenasüp: “Hayret-parmağını dişlemek” kelimeleri arasında tenasüp sanatı vardır.

44 Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su Dostu yılan zehri içse bu zehir onun dostu için âb-ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse o su, düşmanına elbette yılan zehrine döner.

45 Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su “Dost-hasım”, “âb-ı hayat- zehr-i mâr” kelime ve terkipleriyle tezat Leffü Neşir: Dost-hasım, zehr-i mâr-su, olur-döner, âb-ı hayat-zehr-i mar” kelimelerinde. 1. mısrada sıralanan kelimelerin tamamlayıcı karşılığı 2.mısrada verilmiştir. Tenasüp: “Âb-ı hayat-su-iç-; âb-su; zehir-mâr kelimelerinde. Telmih: Peygamberin mucizesine atıf

46 Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su Abdest almak için el uzatıp gül gibi olan yanaklarına su vurun- ca sıçrayan her bir su damla- sından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.

47 Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su Teşbih: yanak güle benzetilir Tezat: “Katre ve bahr” kelimeleri arasında Tenasüp: Su ile ilgili “katre, bahr, su, vuzû” kelimeleriyle. Açık istiare: Gül-i ruhsar derken Hz. Peygamber kastedilmiştir.

48 Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.

49 Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su Teşhis/Kapalı istiare: Su, kişileştirilmiştir. Mecaz-ı mürsel: Su ile benzetme yapmadan ırmak, çay, dere kastedilmiş. Hüsn-i Ta’lil: Suyun gezmesinin sebebi olarak. Yine Suyun taşların arasında onlara çarpa çarpa gitmesini şair “üzüntüsünden, pişmanlığından dolayı suyun başını taştan taşa vurduğu” şeklinde açıklayarak hüsn-i talil yapmıştır Tenasüp: Hâk-daş-su; ömr-muttasıl; baş-âvâre-gez-” kelimeleri arasında. Tezat: Ayak ve baş kelimeleri arasında.

50 Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak orayı aydınlatmak ister. Eğer parça parça olsa, yine de o eşikten dönmez.

51 Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su Teşhis: Su,insan gibi, âşık gibi düşünülmüş Hüsn-i talil: Suyun akma sebebi olarak. Leff ü neşr: Zerre zerre - pâre pâre, nûr-su kelimeleriyle Mecaz-ı Mürsel: Hak-i dergah: Peygamberin türbesi.

52 Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su Sarhoşlar içkiden son- ra gelen baş ağrısını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na’tının zikri- ni dillerinde tekrarla- mayı dertlerine der- man bilirler.

53 Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su Teşbih: Günahkârlar, sarhoşlara benzetilmiş. Tezat: “Humâr – derman” kelimeleriyle Leff ü neşr: “Zikr-i na’tün virdi – su içmek, ehl-i hatâ - mey-hara, derman-def-i humar” kelimeleriyle Tenasüp: Mey-hara, içer, humar, ehl-i hata kelimeleriyle

54 Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su Ey Allah'ın sevgilisi! Ey in- sanların en hayırlısı! Susa- mışların, susuzluktan dudağı kurumuşların yanıp dâimâ su diledikleri gibi ben de seni özlüyorum.

55 Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su Tenasüp: Müştâk-habib; leb-teşne-su-yan” kelimeleriyle. Teşbih: Peygambere olan tutkuyu suyu dilemeye/ muştaka benzetmiş. Müştak: Susuzluktan yanıp tutuşan insanları su dilemeleri Nida: Peygambere seslenmiş. Tezat: yan-, su kelimeleriyle.

56 Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.

57 Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su Teşbih: Rasülullah, keramet denizine benzetiliyor. Tezat: “Bahr-şeb-nem (çiy); sabit-seyyar” Tenasüp: bahr-şebnem-feyz-su kelimeleriyle. Telmih: miraç gecesi

58 Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su Kabrini yenileyen tamir eden mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.

59 Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su Teşbih: Güneş çeşmeye, ışıklar da zülâl(saf su)e benzetilmiştir. Tenasüp: “Çeşme-su; mimar-tecdid-merkad- zülal-çeşme-su” kelimeleriyle. Tezat: hurşid ve su kelimeleri arasında.

60 nâr-ı gam ebr-i ihsân Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, ama o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğin- den ümitliyim.

61 Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su Tezat: “nâr-su kelimeleri ile bîm–ümîd” kelimeleri arasında Tenasüp: “cehennem-nâr-suzan ve ebr-su-sep” kelimeleri arasında. Leff ü neşr: “Bîm-i dûzah-ümid, nâr-ı gam- ebr-i ihsan, salmak-sepmek, suzan-nâr” kelimeleri ile.

62 Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su Seni övmenin bereketin- den dolayı Fuzûlî’nin ale- lâde sözleri, nisan bulu- tundan düşüp iri inciye dönen su damlası gibi bi- rer inci olmuştur.

63 Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su Telmih: İncinin, nisan yağmurundan olduğu inancına. Tevriye: “Fuzuli’nin sözleri” hem Fuzuli'nin sözleri hem de değersiz boş sözler anlamına gelebileceğinden Tenasüp: “yümn-ebr-i nisan-su; lü’lü-güher ve na’t-şahvar sözlerinin birlikte kullanılmasıyla. Teşbih: Fuzuli sözlerini gühere (inciye) benzetmiş. Leff-ü neşir: yümni nat-ebri nisan; güher-lü’lü ü şehvar; Fuzuli sözleri-su kelimelerinin karşılıklı kullanılmasıyla. Hüsn-i Talil: Fuzulinin sözlerinin güzel olması Peygamberi övmenin bereketiyledir. Tecrid: Fuzuli kendinden değil sanki başkasından bahsediyor gibi.

64 Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su Kıyamet günü olduğu za- man, gaflet uykusundan uyanan düşkün yahut aşık göz, sana duyduğu has- retten su gözyaşı döktüğü zaman

65 Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su Düşkün ile açık istiare, aşık göz kapalı istiare, mecaz-ı mürsel, teşhis sanatları yapılmıştır. Gaflet ve bîdâr kelimeleri arasında tezat sanatı yapılmış Tenasüp: “dide-eşk-su-tök-” kelimeleri arasında.

66 Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su O mahşer günü, güzel yü- züne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vere- ceğini, beni mahrum bırak- mayacağını ummaktayım.

67 Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su Tenasüp: “çeşme-teşne-su; haşr-vasl” kelimeleri Mecaz-ı mürsel: “Çeşme-i vasl” tamlaması ile benzetme ilgisi kurulmaksızın Cennet’teki ebedi saadet kastedilmiştir.

68 Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uyku- sundan uyanan düşkün yahut aşık göz, sana duyduğu hasretten su gözyaşı döktüğü za- man O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.

69

70

71


"SU KASİDESİ. (Fakat bu türlerin tamamı her zaman kaside biçimiyle yazılmaz. Mesela Bakî’nin Kanûnî Mersiyesi Terkîb-i Bend biçimindedir. Nef’î’nin Sihâm-ı." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları