Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanAysun Özbilen Değiştirilmiş 8 yıl önce
2
Toprak hukukunun önemi
3
TOPRAK HUKUKUNUN TANIMI Geni ş anlamda toprak hukuku, kullanım amacı ne olursa olsun her türlü toprak üzerindeki hukuki ili ş kiyi düzenler. Bu topraklar, tarım toprakları olabilece ğ i gibi tarım dı ş ı topraklar da olabilir. Dar anlamda toprak hukuku, sadece tarım topraklarını konu edinen ve hukuki ili ş kilerini düzenleyen toprak hukukudur. Toprak nedir? Toprak genel mahiyeti itibariyle kıttır, arz elastikiyeti yoktur, yani azaltıp ço ğ altılamaz, yeniden üretilemez. Kural olarak tahrip edilemez, arazide bulunan hareketsizlik ve ta ş ınmazlık unsuru toprakta da vardır. Soru: araziyi olu ş turan toprak parçalarının bir yerden ba ş ka yere ta ş ınmasını nasıl anlamalıyız.?
4
Toprak hukukun düzenleme alanı Tarımsal e ş ya hukuku Tarımsal miras hukuku Tarımsal kira hukuku
5
TOPRAK HUKUKUNUN KONUSU Toprak hukukunun konusunu tarım topraklarıdır. 3083 sayılı Kanun m. 2/b “Tarım Arazisi: Orman sınırları dı ş ında kalan, zirai üretim yapılan, çayır, mera, yaylak ve kı ş lak olarak kullanılan, kullanılma ş ekillerinden birine tahsis edilen veya ekonomik olarak imar, ihya ve ıslah edilerek üretime açılabilecek arazilerdir”. Kültür toprakları: Hâlihazırda i ş lenen, üzerinde ekim dikim yapılan topraklardır. Çayır mera toprakları: Üzerinde ekim dikim yapılamayan, genelde hayvan besleme amaçlı kullanılan topraklardır. Tarımsal üretime açılacak topraklar: üzerinde henüz ekim dikim yapılmamakla birlikte, do ğ al nitelikleri icabı tarıma elveri ş li topraklar olup, insan eme ğ i ve sermaye kullanılarak imar ve ihya suretiyle tarıma açılabilecek topraklardır.
6
TOPRAK HUKUKUNUN MAHİYETİ 1. Toprak hukukunu genel hukukun parçası sayan görü ş : Hem kamu hukuku yönü var hem de özel hukuk yönü var. 2. Toprak hukukunu, istisnai bir hukuk dalı sayan görü ş : 3. Toprak hukukunu, ba ğ ımsız bir hukuk dalı sayan görü ş :
7
Arazi Mevcudu Ülkemizin arazisi, 77,8 milyon hektardır. Bunun 27,8 milyon hektarı kuru ve sulu, 25 milyon hektarı çayır ve mera, 20,2 milyon hektarı da orman arazisidir. 4,9 milyon hektar yerle ş im yeri sanayi ve di ğ er alanlar 27,8 milyon hektar arazinin 24 milyon hektarı kuru tarım, 3,8 milyon hektarı ise sulu tarım, pamuk pancar tütün ba ğ ve bahçe ziraatı yapılmaktadır.
8
İslam mülkiyet anlayışıdır. ‘Her şeyin maliki Allah‘tır’ nasıl anlaşılmalıdır İslam özel mülkiyeti kabul ediyor mu? Ganimet toprakları savaşa katılanlara genellikle dağıtılıyordu. Mağlup toprak sahiplerine sadece intifa hakkı da verilebilirdi.. Günümüzde de çok dile getirilen ‘humus’ neyi ifade eder.. Mülkiyet çeşitleri : Mülkiyet-i kamile ve mülkiyet-i nakisa olarak ikiye ayrılıyordu Rakabe = ayn mülkiyeti ve menfaat mülkiyeti Bireysel ve toplu mülkiyet
9
İslam devletlerinde ikta İ kta sistemi ilk olarak İ slam devletlerinde uygulanmaya ba ş lanmı ş tır. Soru: ikta nedir? ( Lügat manası ile “katetmek”, “kesmek” anlamına gelen ikta, geni ş anlamı ile mevcut idare tarafından devlete ait topra ğ ı, bir vazife kar ş ılı ğ ında melikler, emirlere, valilere, komutanlara ve askerlere belirli usullerle verilmesidir ) İ kta, Hz. Ömer zamanında (634-644) haraç ve vergileri toplanarak maa ş sureti ile derece ve rütbelerine göre emir ve askerler verilerek olu ş turulmu ş tur. Hatta ilk ikta uygulamasını Hz. Peygamberimiz dönemine kadar çıkarabiliriz. Peygamberimiz temlik ş eklinde iktalar vermi ş ve sahiplerine de zekattan ba ş ka bir mükellefiyet yüklememi ş tir
10
İslam memleketlerinde tahsil şekillerine göre iktâlar iki kısma ayrılmaktadır. 1. Mülkiyet hakkı ile birlikte tahsis edilen iktalar, mülk iktalar: Mülk iktalar, arazi-i memleketten belirli bir kısmının ikta sahiplerine temlik edilmesi ile olu ş turulmaktaydı. Bu ş ekilde tahsisi edilen iktalara “ikta-ı temlik” denilmekteydi. İ kta sahipleri miri araziden istifade eden köylülerden aldıkları vergilerin bir kısmını hazineye ödemekteydiler. Ö ş ürlü topraklar, haraçlı topraklar. Mevat arazi, imar ve ihya suretiyle tarıma elveri ş li hale getirilmesi halinde de bu ki ş ilere özel mülkiyet hakkı tanınmı ş tır. 2. Sadece İ ntifa hakkı ile birlikte tahsis edilen iktalar, mülk olmayan iktalar: Bu ş ekilde tahsis edilen iktalarda mülkiyet devletin olup, araziden sadece istifade etmek ve hasılat almak ikta sahibine aitti. Yani ikta sahibi arazinin sahibi de ğ il idi.
11
Mülk olmayan topraklar Memleket toprakları: Bu topraklarda kuru mülkiyet hakkı devlete; menfaat mülkiyet hakkı menfaat mülkiyet hakkı ise fertlere tanınmı ş tır. Menfaat mülkiyeti, arazinin kullanılması, ürünlerinin toplanıp alınması; kısaca kullanma ve yararlanma yetkilerinden olu ş an bir mülkiyet hakkını ifade eder. Ki ş ilere tanınan yararlanma hakkına kar ş ılık, devlet veya onun adına hareket edenler, bunlardan vergi almaktaydılar. Mevat arazi, tarıma elveri ş li olmayan bo ş arazilere verilen addır. Bunlar üzerinde hiç kimse mülkiyet hakkına sahip de ğ ildir. Vakıf topraklar: Metruk arazi: yararlanılması halkın tamamına veya köy, kasaba halkı gibi bir kısma devredilmi ş arazi.
12
Osmanlıda Toprak sistemi
13
1858 Arazi kanununa kadar dönem 1858
14
Osmanlı’da topra ğ ın bölünmesine ili ş kin meseleleri düzenleyen kurallar ancak belirli olaylara çözüm ş ekli getiren fetvalarda ortaya konuluyordu. Bunların en tanınmı ş ları ş eyhülislam Ebussuud Efendi tarafından hazırlanan Maruzatı Ebussud'da yer alır. 1858 tarihli arazi kanunu Osmanlı Devletinde daha önce uygulanmakta olan toprak türlerini bir sistem halinde düzenleyerek toprakların tabi oldukları hukuki rejim ve statüsüne göre 5 kısma ayrılırdı. Önceleri ise 3'e ayrıldı ğ ı görülür. (Ö ş ri, Haraci ve Miri) 1. Arazi-i Memlüke 2. Arazi-i Mevkufe 3. Arazi-i Metruke 4. Arazi-i Mevat 5. Arazi-i Emiriyye
15
Arazi-i Memlüke Mülk toprakları bu tür toprakları tasarruf hakkı tamamen sahiplerine aittir. Bu toprakları, miras bırakabilirler, satabilirler, hibe edebilirler, rehin bırakabilirler veya da vakfedebilirler. Mecelle m. 1192 herkes mülkünde keyfe maye ş a tasarruf eder. Fakat ba ş kasının hakkı taallük ederse maliki mülkünde istiklal üzere tasarruftan men eder. Miras yoluyla geçi ş faraiz yoluyla olur. Satı ş ı ve devri ş ekil ş artlarına tabi de ğ ildir. Fakat uyu ş mazlıkları önlemek için ş eriye sicillerine kaydedilirdi. Ş eriye mahkemeleri zorunlu olmamakla birlikte temellük senedi ve hücceti verme yetkisi vardır. Daha sonra bu yetki defterhanelere devr edildi.
16
Arazi-i Memlüke çeşitleri Araziyi memluke toprakları dört kısma ayrılır: 1.Köy ve kasabalar içinde veya kenarlarında kısmen iskân bölgesi sayılan arsalardır. 2. Sahih temlikle temlik edilen topraklar Aslen Araziyi Emiriyye iken sonrada arazi-i memlukeyse dahil olan yerler. Satı ş sözle ş mesi ve kamu menfaat olması gerekir. 3. Ö ş ür topraklar Müslümanlara bırakılan ve kar ş ılı ğ ında 1/10 oranında alınan vergi alınıyordu (zekat niteli ğ i söz konusudur) 4. Haraç topraklar Haracı mukaseme (de ğ i ş ebilen sabit olmayan) ve haraç-ı muvazaaf (de ğ i ş meyen)
17
Köy ve kasabalar içinde kalan topraklar 1.Köy ve kasabalar içinde veya kenarlarında kısmen iskân bölgesi sayılan arsalardır. Köy ve kasabalar dı ş ında bulunan yerler yarım dönümlük bir miktarla sınırlıdır. Tetimme-i sükna, olarak adlanan bu yerlerde barınma ihtiyacı kar ş ılıyordu Köy ve kasabalar içinde toprak mülk topraklar sayılabilmesi için eskiden(kadimden) oturulması gerekirdi
18
2. Sahih temlikle temlik edilen topraklar Aslen Araziyi Emiriyye iken sonrada arazi-i memlukeyse dahil olan yerler. Satı ş sözle ş mesi ve kamu menfaat olması gerekir.
19
3. Araziyi Öşriyye: Ö ş ri topraklar ya fethedildi ğ i zaman Müslümanlara verilmi ş veya daha önce Müslümanların elinde bulunun topraklardı. Bu topraklar sahiplerinin mülkü olup, yaptıkları ziraate kar ş ılık elde ettikleri ürünün onda birinden, be ş te birine kadar vergi vermekle yükümlü idiler: Ö ş ür arazisi üçe ayrılır: 1. Fetih zamanında bir yer feth edildi ğ i zaman be ş te biri çıkarılarak geri kalan kısmı cihada i ş tirak edenlere taksim olunur. 2. Cihada i ş tirak eden mücahitlerden ba ş ka Müslümanlardan tevzi olan kısım. 3. Fetihten önce ahalisi Müslüman olup, fetihten sonra ellerinde bırakılıp ve hasılatından bazıları kendilerine tahsis ve bazıları Beytül- Mal masrafları için alınan arazidir
20
4. Araziyi Haraciyye: Haraci topraklar ise Hıristiyanların elinde mülkleri olan topraklardı. Bu toprak sahipleri de, yaptıkları ziraate kar ş ılık elde ettikleri ürünün onda birinden, be ş te birine kadar vergi vermekle yükümlü idiler. Haraç arazisi de üç’e ayrılır: 1. Bir memleket zorla feth edildi ğ i zaman gayr-i Müslim yerlilerin ellerinde bırakılan arazi. 2. Bir memleket zorla feth edildi ğ i zaman gayr-i Müslim yerlilerin yerlerini terk edip yerlerine ba ş ka gayr-i Müslim getirilip yerle ş tirilen arazi. 3. Sulh yolu ile feth edilen arazi
21
Haraç: Haraç: Beytü'l-Mal tarafından alınan hususî vergiye denildi ğ i gibi iki türlüdür: Birincisi haraç-ı ruüs ona cizye denilir, îkincisi ise haraç-ı arazîdir. Haraç iki kısımdır demi ş tik; 1. Haraç-ı Mukaseme: Arazinin hasılatından yerin tahammülüne göre ö ş rden nısfa kadar (yani on'da birden yarıma kadar) alınmak üzere tayin olunmu ş olan ş eydir. Yani, haraç-ı mukaseme, araziden hasıl olan mahsulün ö ş rü olarak tayin olunabilece ğ i gibi, arazi gayet iyi oldu ğ u takdirde mahsulün yarısına kadar da tayin olunabilir. Yerin kuvveti olsa bile yarıdan fazla tayin olunamaz. Hülasa, haraç-ı mukaseme, harice yani hasılata taalluk edip binaenaleyh bir sene içinde mahsul tekerrür etti ğ i halde «mukaseme» de tekerrür eder. 2- Haraç-ı Muvazzaf: sabit de ğ i ş meyen vergi olup, arazi vergisi anlamına gelmektedir. Haraç-ı Muvazzafın, haraç-ı mukasemeye döndürülmesi caiz olmadı ğ ı gibi aksi yani haraç-ı mukasemenin haraç-ı müvazzafa tebdil kılınması da caiz de ğ ildir.
22
Fıkıh kitaplarında Hicaz ve Basra arazisi di ğ er bir ifade île Arap Arazisi «ö ş ür Arazisi», Sevad-ı Irak Arazisi yani Basra, Ba ğ dat, Küfe köyleri «Haraç Arazisi» oldukları gösterilmi ş tir. Ebu's-Suud Efendi de Rumeli ve Anadolu arazilerinin ö ş ür ve haraç arazileri olmayıp Mîrî Arazi (Arazi-i Emîriyye) ve yalnız Ş am ve Halep arazilerinin haraciye olduklarını beyan etmi ş lerdir. Ali Haydar Efendi'nin izahatına göre Arazi-i Memlüke her ne kadar dört çe ş ide ayrılıyorsa da aslında be ş çe ş ittir ve kanun bu be ş inci çe ş itten bahsetmemektedir. Bunu da Mecelle'nin m. 1272’e göre Mevat arazisinden ihya olunan arazidir. Bu araziyi ihva eden ona malik olur. Nitekim Basra arazisi de bu ş ekilde ihya suretiyle Memlük Arazi olmu ş tur.
23
Arazi-i Mevkufe Vakıf Topraklar: Vakıf mahiyetindeydi ve tarım yönünden büyük önem ta ş ıyordu. Yolların köprülerin meydanların okulların ve çe ş melerin yapım ve onarım görevlerinin maddi külfetini üslenirlerdi. Vakıflar ikiye ayrılırdı: 1. Do ğ rudan do ğ ruya "ayn"larından yararlanılan vakıflar 2. Yalnız sa ğ ladıkları gelirlerden faydalanılanlar.
24
Osmanlı Sultanları, yararlılıklarını gördükleri devlet adamlarına, dine ve ilim adamlarına, miri araziden bir kısmını ayırarak; hayır, kültür, sosyal, dinî ve dini yapılar yapmaları için vermi ş lerdir. Bu toprakların geliri, cami, mescit, çe ş me, köprü, medrese, hastane, hamam, kervansaray, gibi binaların yapılmasına, onarılmasına ve çalı ş anların maa ş larının ödenmesine harcanmı ş tır. Vakıfın ölümünden sonra ya ailesine veya tespit etti ğ i bir yere intikal etmi ş tir. Vakıf idaresi sadece vakfın mülkiyetine sahipti. Bu tür vakıfları kiralayanlar ölünce yararlanma hakkı mirasçılarına geçebiliyordu
25
Vakıf kavramı Kelime anlamı tutmak, hapsetmek, alıkoymak Kavram olarak bir malın hayır maksadı ile tahsis edilmesidir. Tanım: Menfaati insanlara ait olmak üzere bir malı Allah’ın Mülkü hükmünde daimi surette temlik ve temellükten meneylemek ve vakfedilen kimsenin arzu etti ğ i cihete sarfetmektir.
26
Osmanlıda Vakıf TMK m 101 Özelik ve nitelikleri: 1. Vakıf bir amaç kurulu ş udur 2. Vakıf bir yatırım kurulu ş udur Vakıfların öneminin sebepleri (26.300 küsür) 1. Hayır kapısı olması 2. Kamu hizmetlerinin vakıf eliyle görülmesi 3. Aile vakıflarına izin verilmesi
27
Osmanlıda vakıf muamelesinin unsurları Sosyal ve ekonomik etkisi Osmanlıda vakıfların geçerli olarak kurulması için vakıfların dört unsura sahip olması gerekir: 1. Vakfeden 2. Vakfedilen mal 3. İ rade beyanı ( ş arta, süreye ba ğ lanamaz) 4. Vakıftan yararlananlar Soru: Mütevelli ve nazır kimdir?
28
Osmanlı Hukukunda Vakıfların Çeşitleri 1. Osmanlı hukukunda vakıflar a. Sahih vakıflar: bir malın mülkiyeti vakfedilmekte. Sahih vakfın kurulabilmesi için vakfedilecek malın özel mülkiyet konusu olması gerekmekte. b. Sahih olmayan vakıflar: ta ş ınmaz malın mülkiyet hakkı de ğ il, yararlanma hakkının padi ş ah veya ba ş ka bir ki ş i tarafından belirli bir amaca tahsisi, sahih olmayan vakıftır. Miri arazinin kuru mülkiyetinin devlete ait oldu ğ undan dolayı mülkiyet hakkı vakfa geçmez. Vakıf sadece miri arazinin yararlanma hakkına sahip olurdu.
29
2. Amaçları (yararlananlar) bakımından vakıf çe ş itleri a. hayrî vakıflar b. zürri vakıflar = aile vakıfları 3. İ dareleri bakımından vakıf çe ş itleri a. Mazbut vakıflar: padi ş aha ait olan selatin vakıflar b. Gayri mazbut vakıflar aa. Mülhak vakıflar: VGM denetim ve gözetimi altında olan vakıflar. bb. Müstesna vakıflar: VGM denetim ve gözetimi altında olmayan vakıflar.
30
Arazi-i Metruke Terkedilmi ş topraklar. Miri arazi içinde mütalaa edilmektedir. Bir mülkiyet veya tasarruf hakkına konu edilemez, sadece ammenin yararına sunulabilir. Kullanma ve yararlanma hakkı kamuya bırakılan topraklar. Bu tür araziler ikiye ayrılırdı. 1. Toplumun tamamının kullanılmasına terkedilmi ş yerler: (Genel yollar, pazarlar, panayırlar, namazgah, iskele v.b yerler.) 2. Belli bir kısmın kullanılmasına terkedilmi ş yerler: (Bir veya birkaç köy halkının yararlanmasına ayrılan mera, yaylak ve kı ş laklar)
31
Metruk arazilerin özellikleri 1. Mülkiyet ve tasarruf hakkına konu olamaz. 2. temlik söz konusu olamaz. 3. Zamana ş ımıyla kazanılamaz. 4. Davalarda sulh yapılamaz. 5. Yararlanma kural olarak parasızdır. 6. Ba ğ ı ş lanamayaca ğ ı gibi, ba ğ ı ş lanana arazi de metruk arazi niteli ğ i kazanmaz. 7. Tapu senedi yoktur. 8. İ yiniyetle kazanılamaz.
32
Arazi-i Mevat Hiçbir i ş e yaramayan arazilerdir. Kasaba ve köylerden yarım saat uzaklıkta ziraata elveri ş siz topraklardı. Osmanlı hukukuna göre ölü toprakların tarıma elveri ş li hale getirilmesi izne ba ğ lıydı. Kanunlar bu imkanı herkese tanıyordu. Bir kimsenin tasarrufunda olmadı ğ ı (gibi arazi-i mîriyeden olarak bir kimsenin de ona mutasarrıf bulunmadı ğ ı) ve ahaliye (mer'a, baltalık veya mezarlık gibi hususlar için kullanılmak üzere) terk ve tahsîs kılındı ğ ı halde cehîrü-s-savt (yani sesi yüksek) olan kimsenin aksa-i ümrandan (yani kasaba veya köyün en kenarındaki hanelerden di ğ er bir tabirle binaların son buldu ğ u yerden) sayhası (yani sesi) duyulmayacak derecede köy ve kasabalardan uzak bulunan yani ak sa-i ümrandan tahminen bir buçuk mil yani yarım saat miktarı uzaklı ğ ı olan bo ş mahallerdir. Bu yerler da ğ lık, ta ş lık, kıraç ve otlak yerlerdir.
33
Îmam-ı Ebu Yusuf'a göre, mevat arazide aslolan uzaklıktır. Köy ve kasaba binalarının son buldu ğ u yere yakın olan mahaller sahipsiz olsa da ihya olunamazlar. İ mamı Muhammed'e göre; ihyada aslolan ahalinin ondan istifade etmemekte olmalarıdır. Gerek ümrana yakın olsun gerek uzak olsun, durum aynıdır. Buna göre aksa-i ümrana (köy ve kasaba hanelerinin son buldu ğ u yere) yakın olan mahaller sahipsiz olupda ahalinin ondan istifadesi bulunmasa ihya olunabilir. Îmamı Ebu Yusuf, bu mahallere halkın gerçekten ihtiyacı bulunmasa bile takdiren ihtiyacı bulundu ğ u cihetle ihya olunamaz, buyurmu ş lar. Osmanlı yöneticileri ve kanun koyucuları bu esaslara uymaya çalı ş mı ş lardır. Bu durum yani yukarıdaki izah Osmanlıdaki arazinin taksim ş ekline istinat etmektedir.
34
Unsurları Mevat arazi olabilmesi için: 1. Toprak, mülkiyet veya yararlanma hakkına konu olmamalıdır. 2. Toprak, kamunun yararlanmasına tahsis edilmi ş olmamalıdır. 3. Toprak köy veya kasabadan belirli bir uzaklıkta olmalıdır. 4. Toprak, yararlanmaya yani tarıma elveri ş li olmamalıdır.
35
İhya Mevat arazinin tarıma elveri ş li hale getirilmesi: İ hya 1. Devlet ba ş kanının izni: İ hya edilen topra ğ ın mülkiyet hakkı kazanılmak isteniyorsa, devlet ba ş kanından veya onu temsil eden makamdan özel izin alınmalı. Sadece yararlanma hakkı isteniyorsa, genel izin yeterlidir. 2. İ hya edilen bir fiilin yapılması: Araziye tohum ekmek, fidan dikmek, nadas haline getirmek, sulamak, sulama kanalı veya arkı yapmak, ihya sayılır (Madde 1275). Mecelle'ye göre sel suyunun girmesini önleyecek kadar duvar çekmek, yahut etrafını yükseltmek, sınır koymak, ihya niteli ğ indedir ve mülkiyet iktisabı için yeterlidir (Mad. 1276). Mülkiyet iktisabı için yeterli olmayan sınır koyma ise, "arazinin etrafını ta ş, diken, kuru a ğ aç dalları ve benzeri ile çevirmek, arazinin içini ayıklamak, dikenlerini yakmak, içinde kuyu kazmak, otunu biçip etrafa yı ğ arak üzerine de sel suyunu önlemeyecek ş ekilde toprak koymaktır (Madde 1277-1278). İ hya, mülkiyet iktisabı için sebep te ş kil ederken, sınır koymak yalnızca üç yıl için ihyaya öncelik hakkı verir. Bu süre içinde ihya etmeyen ki ş iden sınır koydu ğ u toprak alınıp ba ş kasına verilebilir (Madde 1279). 3. İ hya fiilinin, izinden sonra belli bir süre içinde yapılması: izin tarihinden itibaren 3 yıl içinde. Sonuçları: İ hya edilen topra ğ ın mülkiyeti ya da yararlanma hakkı bedelsiz olarak kazanır.
36
Arazi-i Emiriyye Tanım Mülkiyet hakkının kapsadı ğ ı yetkilerin bölünüp, bunların de ğ i ş ik ki ş ilere ait olmasını öngören mülkiyet anlayı ş ıdır. Unsurlar: 1. Bir tarım topra ğ ıdır. 2. Topra ğ ın kuru mülkiyeti devlete aittir. 3. Topra ğ ın tasarruf hakkı devlet tarafından bir ş ahsa tevfiz edilmelidir. (bırakılma) Osmanlı'da ziraat yapılan topra ğ ın büyük bir kısmını kapsıyordu. Bu topraklarda mülkiyet devlette kalır, geni ş ölçüde yararlanma hakkı ve tasarruf hakları da ki ş ilere ait olurdu. Osmanlılar ele geçirdikleri yerleri düzenli bir ş ekilde kayda alırlardı. Bu kayıtları ni ş ancı adlı görevli yapardı. Bu tespiti yapılan araziler bir çok bölüme ayrılıyordu. Bunların büyük parçalar halinde olanları ş unlardı:
37
Arazi kanunun 8-90 maddeleri arası miri arazileri düzenlemektedir. Bu kanuna göre miri arazilerin mülkiyeti kuru mülkiyet ve menfaat mülkiyeti olarak ikiye ayrılmaktadır. Miri arazi rejimine göre arazinin rakabesi (kuru mülkiyeti) devlete, yaralanma (menfaat mülkiyeti) ise fertlere aittir. Arazi kanunu m.3’e göre miri arazinin tanımı: ‘’Miri arazi, kuru mülkiyeti devlete ait olmak üzere, yararlanma hakkı devletçe yetkili kılınan ki ş iler tarafından belirli bir bedel kar ş ılı ğ ında süresiz olarak özel ki ş ilere tefviz edilen tarla, çayır, yaylak, kı ş lak, koruluk vb. gibi topraklarıdır.
38
Miri araziler tarım toprağı olmalıdır. Tarım arazisi niteli ğ i ta ş ımayan topraklar miri arazi olamaz. Mevat araziler imar ve ihya edilerek miri arazi haline getirilebilir. Yaylak, kı ş lak gibi arazilerin miri arazi olabilmesi için metruk arazi olmaması gerekir.
39
Toprağın kuru mülkiyeti devlete aittir. Kuru mülkiyet to ğ ra ğ ın aynı üzerindeki haktır. Yararlanma hakkı sahibi topra ğ ı devredemez veya mülkiyeti sınırlayacak muamelerde bulunamaz.
40
Toprağın tasarruf hakkı devlet tarafından bir şahsa tevfiz edilmelidir. Yararlanma hakkına tasarruf hakkkı veya menfaat mülkiyeti de denilmektedir. Tevfiz ise; ‘’birine bir ş eyi verme, bırakma’’ anlamı ta ş ımaktadır.
41
Miri Arazinin Oluşum Şekilleri 1. Devlet hazinesine (beytülmale) bırakılan araziler Fetihlerde elde edilen toprakların 1/5’i devlete bırakılır. Devlet isterse sava ş ta elde etti ğ i topra ğ ın tamamını muhafaza ederek hazineye aktarabilir. 2. Mirasçı bırakmaksızın ölen bir kimsenin mülk toprakları, miras yoluyla devlete intikal eder. Mirasçının mirasçı bırakmaksızın veya vasiyet yapmaksızın ölmesi ile ortada kalan topraklar Köy ve kasaba sınırları dı ş ında kalan mülk topraklar, özellikle ö ş ür ve haraç arazi devlete intikal ederdi. 3. Devletin zamana ş ımıyla kazandı ğ ı topraklar 4. Fetih sırasında nasıl muamele gördü ğ ü bilinmeyen topraklar 5. İ hya edilen mevat arazi Mevat arazinin yararlanma hakkı ihya edene ait olurken, rakabesi devlete ait olurdu.
42
Miri Toprakların Tevfizi Tevfiz miri toprakların rakabesi devlete kalmak ş artıyla yararlanma hakkının, belirli bir bedel kar ş ılı ğ ında, süresiz olarak devlet adına yetkili ki ş iler tarafından ş ahıslara devrini özgören hukuki bir i ş lem, bir sözle ş medir. Tevfiz ivazlı, iki tarafa tam borç yükleyen kar ş ılıklı akit niteli ğ inde hukuki bir muamaledir. Devlet yararlanma hakkını devir borcu altına girerken di ğ er taraf ise topra ğ ı i ş lemek ve belirli bir bedel ödemek zorundadır. Bedelin bir kısmı pe ş in ödenirken (icare-i muaccele) di ğ er bir kısım (icare-i müeccele – 1/10) ise ürün üzerinden yıllık periyotlarla ödenmektedir. Topra ğ ın belirli ki ş ilerin elinde toplanarak tekel olu ş turması önlenmek için Arazi Kanunu m. 8 gere ğ ince sınırlama getirilmi ş tir.
43
Tevfiz Muamelesinin Tarafları Devlet / Mutasarrıf (Kendisine topra ğ ın yararlanma hakkı tevfiz edilen ş ahıslar) Tımar sahiplerinin devleti temsil yetkisi ilk yıllarda bulunmasına ra ğ men 1839 yılında Tanzimatın ilanı ve dirliklerin ilgasıyla sona ermi ş tir. Mutasarrıflar Osmanlı vatanda ş ı olmak zorundadır. Tevfize ehil ve iradesi sakatlanmamı ş olmalıdır.
44
Tevfiz Muamelesinin Hukuki Mahiyeti Hukuki niteli ğ i tartı ş malıdır. 1. Bir görü ş e göre kira akdidir. Bu görü ş ü savunanlar da kendi içinde ayrı ş maktadır. Bir kısmı bunun hasılat kirası oldu ğ unu savunmaktadır. Tevfizi eski hukuk ve bugünkü hukuk açısından kira akdi olarak nitelendirme hatalı olacaktır. Zira mecelleye göre kira akdi süreli olmalıdır. Tevfizde ise sınırsız bırakma vardır. Mecelleye göre kira sözle ş mesi kiracının ölmesiyle sona ererken, yararlanma hakkı sona ermez, mirasçılara intikal eder. BK’ya göre süresiz kira sözle ş mesi ihbar süresine uyularak feshedilebilecekken, yararlanma hakkı fesih edilemez. (istisna: topra ğ ın hak sahibince 3 yıl boyunca üst üste özürsüz olarak ekilmeksizin bo ş bırakılması) 2. Di ğ er bir görü ş ise tevfiz yoluyla elde edilen hak bir intifa hakkıdır. Bu görü ş ü kabul etmek de mümkün de ğ ildir. Zira TMK ilgili maddesine göre gerekli ş artlar olu ş ursa intifa sona erer. Ayrıca tüzel ki ş iler için 100 yıllık üst sınır mevcuttur. Son olarak intifa hakkı devredilemezken yaralanma hakkının devri mümkündür. 3. Bir görü ş ise bu hakkın mülkiyet hakkı oldu ğ unu savunmaktadırlar. MK gere ğ ince mülkiyet hakkı bir bütün olmasına ra ğ men, tevfiz ile elde edilen hakkın bir kısmı devlete bir kısmı mutasarrıfa aittir.
45
Sonuç olarak yararlanma hakkı, bugünkü hukuk açısından kira, intifa veya mülkiyet hakkı olmayıp,ayni hak benzeri, sui generis bir haktır. Buna kar ş ın rakabe ise bir özel mülkiyet hakkıdır. Devletin metruk arazi üzerindeki kamu mülkiyeti ile kar ş ıla ş tırılmamalıdır.
46
Mutasarrıfın Miri Arazi Üzerindeki Yetkileri 1. Zilyetlik Yetkisi Mutasarrıf zilyetli ğ i ihlal ve gaspa yönelik her türlü müdahaleye kar ş ı hukuki yollara ba ş vurabilir. 2. Kullanma Yetkisi Mutasarrıf araziyi diledi ğ i gibi kullanabilir. 3. Yararlanma Yetkisi Mutasarrıf topra ğ ı i ş lemek, tarımsal faaliyette bulunmak, ekim ve dikim yapmak yetkisine haizdir. 4. Fera ğ Yetkisi Bir haktan ba ş kası lehine vazgeçmek demektir. Mutasarrıf miri arazi üzerindeki hakkını ba ş kasına fera ğ edebilir. Ehil / İ radesi sakatlanmamı ş / devlet yetkilisinin fera ğ a izin vermesi gerekir. İ vazlı / ivazsız olabilir.
47
Mutasarrıfın Yetkili Olmadığı İşlemler 1. Araziyi satma, ba ğ ı ş lama ve vasiyet etme yetkisi yoktur. 2. Cebri icraya konu olamaz. (Arazi K. m.116) 3. Rehnedilemez. (Arazi K. m.116) Miri Arazinin Miras Yoluyla İntikali
48
Miri Arazi Yürürlükte Midir? 1. Yürürülükte oldu ğ u görü ş ü Rifat Bey – 1927 : TMK Arazi kanununu açık bir hükümle ilga etmemi ş tir. Hatta bu konuda sarih bir hüküm dahi yoktur. Ayrıca Mecellenin kaldırılması ba ğ ımsız kanun olan Arazi Kanununun ilgası manasına gelmez. Sonuç olarak devlet bundan önce oldu ğ u gibi gayrimenkullere sahip olacaktır. Sıddık Sami Onar – 1964 : Arazi kanunu kamu hukuku kanunudur ve özel hukuk kanunu ile ilga edilemez. Miri arazi Medeni kanunda sayılan özel mülkiyete ait mülklerden ba ğ ımsız bir kategoride de ğ erlendirilmelidir. Recai Seçkin – 1964 : Tarım arazileri Arazi Kanununda ifade edilen miri arazi mahiyetindedir. Zamana ş ımıyla iktisabı mümkün de ğ ildir. 837 Sayılı kanun Arazi kanununun bazı maddelerini (68/69/70/71/74/76/84/85) kaldırmı ş olmasına kar ş ın tamamını ortadan kaldırmadı ğ ı için yürürlüktedir.
49
2. Yürürlükte Olmadı ğ ı Görü ş ü (Baskın Görü ş ) Safa Reiso ğ lu – 1964 : Tarım topraklarının hemen hemen tamamını içine alan miri arazi sistemi yürürlüktedir demek, Medeni Kanunun gayrimenkul mülkiyetiyle ilgili maddeleri esas itibariyle tatbik kabiliyetinden mahrımdur demek anlamına gelir. Fikret Eren – 1968 : Medeni kanun tek tip mülkiyet tanımaktadır. Bu durum Yargtay 1946 tarihli İ BK’sında da açıkça belirtilmi ş tir. Ayrıca yararlanma hakkı intifa hakkına da benzemez. Zira MK çerçevesinde intifa hakkı devredilemez, mirasçılara geçmez. Miri arazi böyle de ğ ildir. Velidedeo ğ lu – Esmer 1956 : MK ile miri araziler özel mülkiyet rejimine dönü ş mü ş lerdir. Bülent Köprülü – 1958 : Miri toprak rejimi, esas itibariyle MK meriyete girmesiyle Tatbikat Kanununun 43. maddesi kar ş ısında tamamen mülgadır. Jale Akipek – 1972 : Tatbikat Kanununu 43. maddesiyle beraber Arazi kanununun tamamen ortadan kalkmı ş oldu ğ unun kabulü, kanunun ruhuna ve sistemine daha uygun olacaktır. YARGITAY İ BK (27.1.1943 / 7 E.) : Yeni MK ayni haklara müteallik hükümleri yürürlü ğ e girdikten sonra bu hükümlere muhalif olan evvelki kanundaki hükümlerin meriyetten kalkması tabii ve zaruri oldu ğ u gibi, Tatbikat Kanunu 43. maddesinin iktizası da bunu gerektirir.
50
DİRLİK (TİMAR) SİSTEMİ İ slamda toprak mülkiyeti esas itibariyle devlete ait olmakla beraber, ki ş ilere tanınmı ş özel toprak mülkiyeti de mevcuttu. Fetihler sonucunda elde edilen, özel mülkiyete tabi ö ş ürlü ve haraçlı araziler dı ş ında kalan, mülkiyeti Beytülmal’e bırakılan Arazi-i memleket (Arazi-i Miriye) denilen ve rakabesi devlete yararlanma hakkı sava ş ta varlık gösteren asker veya devlete hzimet eden ki ş ilere verilen topraklar için olul ş turulan sistem.
51
İkta Sistemi Hizmet kar ş ılı ğ ı devlet memurlarına, geliri kendileri tarafından toplanmak üzere verilen toprak sistemine ‘’ İ kta sistemi’’ adı verilirdi. Hz. Muhammed döneminde dahi ikta sistemi uygulanmaktaydı. Hz. Ömer ve Hz. Osman döneminde iktalar hizmet kar ş ılı ğ ı verilmekteydi. Hz. Osman döneminde verilen topraklar genellikle Do ğ u Akdeniz sahillerine yerle ş me amaçlıdır. İ ç bölgelerdeki iktalar ise ihya amacıyla verilmi ş tir. 3 yıl ekilmedi ğ i takdirde elinden alınması esası bu dönemde de kabul görmekteydi. Hizmet kar ş ılı ğ ı verilen ikta ‘mülk ikta’ ve ‘intifaen ikta’ ş eklinde ikiye ayrılmaktadır.
52
Selçuklular askeri ikta sistemini ba ş arıyla uygulamı ş lardır. Büyük Selçuklu veziri Nizam-ül Mülk ikta sistemine yeni esaslar getirmi ş tir. Buna göre ikta sahipleri reayadan yalnızca belirli miktarda vergi almaya yetkili olup, bunu da halkı rencide etmeksizin yapmakla mükelleftir. Böylece Abbasiler devrinde çiftçilerin rencide edilmesi sorununun önüne geçme amaçlanmı ş tır. Gerek Büyük Selçuklu gerekse de Anadolu Selçuklu devletlerinin ordusunun büyük bir kısmı ‘topraklı askerler’den olu ş maktaydı. Selçuklular topraklarını gelirlerine göre küçük, orta ve büyük olarak ayırmı ş ve bunları askeri hizmet kar ş ılı ğ ı ‘sipahi’ denilen askeri personele da ğ ıtmı ş tır. Bu topraklara da İ kta adını vermi ş lerdir. İ kta sahipleri bu toprakları i ş letmek üzere reayaya verirdi. Köylü elindeki topra ğ ın geçici tapusunu kimin reayası ise ondan alır ve buna kar ş ılık ö ş ür ve resmi devlete de ğ il, topra ğ ı aldı ğ ı ki ş iye (muktaya) öderdi. Köylü kendi sipahisinin emrinde olup, elindeki topra ğ ı sürüp ekmekle yükümlüydü. Köylü topra ğ ı bırakıp ba ş kasının topra ğ ına gidemez, ba ş kasının reayası olamazdı. Sipahi hizmet görmezse azledilir, köylü ekip biçmezse topra ğ ı elinden alınırdı. Selçuklularda İkta Sistemi
53
Osmanlılarda İkta Sistemi Dirlik ve timar; devletin miri araziden belirli bir kısmının yıllık gelirinin tamamını veya bir kısmını, belli hizmetler kar ş ılı ğ ında bir ş ahsa tevcih etmesine denir. İ kta sisteminde arazi sahibi, asker getirmek zorundaydı. Hizmetlilere, özellikle askeri hizmet göreceklere verilen topraklara ‘dirlik’ bunların sahiplerine ‘sipahi veya Sahib-i arz’ denirdi. Sipahiler toprakların maliki olmadıkları gibi yararlanma hakkına da sahip de ğ illerdi. Yararlanma yetkisi köylüye devredilemk zorundaydı ve buna da tevfiz denilmekteydi.
54
Sipahi devlet arasındaki ilişki Sipahi topra ğ ı köylüye tevfiz etmekle yükümlüdür. Sipahiler bunun yanında dirlik arazisinin iyi bir ş ekilde i ş letilmesini sa ğ lamak, dirli ğ i yönetmek, devlet adına vergileri toplamak zorundaydı. Sipahi bu görevlerini yerine getirmezse dirlik elinden alınaca ğ ı gibi ayrıca cezalandırılırdı.
55
Dirliklerin Çeşitleri Dirliklerin gelirlerine göre çe ş itleri Has (100.000 ve üzeri) Vezir, üst düzey yönetici, hükümdar ve hanedan halkı Zeamet (20.000 – 100.000 akçe) Subaylar Tımar (3.000 - 20.000 akçe) Er Sahiplerinin gördükleri i ş lere göre çe ş itleri E ş kinci Timarları Mustahfız Timarları Hademe Timarları Verili ş ş ekillerine göre çe ş itleri Tezkireli Timarlar Tezkiresiz Timarlar Mülkiyete göre timarlar Mülk olan Timarlar Mül olmayan Timarlar
56
Dirlik Sisteminin Bozulması ve Kaldırılması Sistem 16. yy’dan itibaren bozulmaya ba ş lamı ş tır. Sebebi batıda sanayile ş menin ba ş laması, devlet hazinesinin bozulması, sava ş ların sebep oldu ğ u mali sıkıntıların artması, merkezi otoritenin zayıflaması, dirlik sahiplerinin azalan otoriteye ba ş kaldırmaları, isyanlar, ya ğ ma vb. Dirlikler iltizam usulüyle verildi ğ i için devlete kim daha çok para verirse dirli ğ in ehliyet ve yetenek gözetilmeksizin ona verilmesi sonucu sistem verimli i ş leyemez hale gelmi ş tir. Toprak kayıpları sonuncu dirlik arazileri azalmaya ba ş lamı ş ve buna ba ğ lı olarak asker sayısı da azalmaya ba ş lamı ş tır. Ayrıca iltizamla dirlik alan toprak sahipleri sadece kendilerini dü ş ünmeye ve köylüye a ş ırı yüklenmeye ba ş lamı ş lardır. 18. yy itibariyle sistem geri dönülemez ş ekilde bozulmu ş tur. Bu dönemde devlet otoritesinin iyice azalması sonucu miri araziler dirlik sahiplerince gasp edilerek mülk arazi haline getirilmi ş tir. Devlet bununla u ğ ra ş acak gücü olmadı ğ ı için fiili durumu kabul etmek zorunda kalmı ş tır. Ardından da bu düzeni komple ortadan kaldırmaya karar vermi ş tir. Bu nedenle 1703 Girit adası dirlikleri ve 1812 yılından sonra bo ş alan dirlikler bir daha tevfiz edilmedi.
57
Dirlik sistemi bir kurum olarak ise 1839 Tanzimat Fermanı ile ortadan kaldırılmı ş tır. Ve dirlik sahiplerinin yetkileri kaldırılarak mültezim ve muhassıllara verilmi ş tir. Para kar ş ılı ğ ı dirlik alan ki ş ilerin hak kaybına u ğ ramaması için ise kendilerine maa ş ba ğ lanmı ş, bir kısmına ise tasarruf hakkı verilmi ş ti. 1858 yılında ise Arazi Kanunu çıkarılmı ş tır. Bu kanun temsil yetkisini mal memurlarına vermi ş tir. Ancak bu memurların görevleri de 1874 yılında sona ermi ş tir. Bu tarihten sonra miri araziden yaralanma hakkının tevfizi yetkisi, tapu memurlarına verilmi ş tir.
58
Oluşum şekilleri 1. Devlet hazinesine (Beytülmale) bırakılan araziler 2. Mirasçı bırakmaksızın ölen bir kimsenin mülk topra ğ ının devlete geçmesi 3. Devletin zamana ş ımı yoluyla kazandı ğ ı topraklar 4. Fetih sırasında nasıl muamele gördü ğ ü bilinmeyen topraklar 5. İ hya edilen mevat arazi.
59
Miri toprakların tevfizi TEVF İ Z, miri toprakların rakabesi devlete kalmak ş artıyla yararlanma hakkının, belirli bir bedel kar ş ılı ğ ında, süresiz olarak devlet adına yetkili ki ş iler tarafından ş ahıslara devrini öngören hukuki i ş lemdir. Mutasarrıfın miri arazi üzerindeki yetkileri: 1. zilyetlik yetkisi 2. kullanma yetkisi 3. yararlanma yetkisi 4. fera ğ yetkisi: bir haktan ba ş kası lehine vazgeçmek, onu terketmek. Mutasarrıfın yetkili olmadı ğ ı i ş lemler: 1. araziyi satma, ba ğ ı ş lama ve vasiyet etme yetkisi 2. cebri icraya konu olmaz. 3. rehnedilemez.
60
1. Havası Hümayun:Devlet hissesi olarak ayrılan ve geliri direk hazineye ait olan araziler. 2. Has: Devletin yüksek memurları için ayrılırdı. Bunların gelirleri 100 000 akçenin üstündeydi. 3. Pa ş maklık: Geliri padi ş ahın annesi kız karde ş i ve zevcelerine ayrılan araziydi. 4. Malikhane Arazi:Ki ş iye hayatı boyunca i ş letmek için verilirdi. Fakat satamaz ve miras bırakamazdı. 5. Vakıf Arazi:Geliri kamu yararına olan arazidir 6. Arpalık Arazi:Yüksek rütbeli görevlilere çalı ş ırken ek gelir emekli olduktan sonra da emekli aylı ğ ına benzer bir gelir olu ş turması için verilen araziler. 7. Yurtluk ve Ocaklık:Bir ülkenin fethi sırasında bazı ümeraya yararlılıkları kar ş ılı ğ ında verilirdi. 8. Zeamet :Hizmet kar ş ılı ğ ı tasarrufu verilen arazilerdi. Yıllık gelirleri 20 000 ila 100 000 arasında olana denilirdi
61
Miri arazinin yürürlükte olup olmadığı sorunu: Yürürlükte oldu ğ u görü ş ü: Medeni Kanunun tatbik Ş ekline ili ş kin kanunda açıkça arazi kanunu mülgadır denmemi ş tir. Bunu yapmadı ğ ına göre, arazi kanunu ve dolayısıyla miri arazi rejimi yürürlüktedir. Yürürlükte olmadı ğ ı görü ş ü: Arazi Kanunu, hiç de ğ ilse bunun miri araziye ili ş kin, MK tatbikine ili ş kin 864 sayılı Kanun yürürlü ğ e girmesiyle ortadan kalkmı ş tır. Y İ BK, Sonradan yürürlü ğ e giren MK, eski Arazi Kanunu esaslarından tamamıyla farklı olarak gayrimenkulün aynına ş amil olmak üzere mutlak mülkiyet esası koymu ş tur.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.