Sunuyu indir
YayınlayanUfuk Kaptan Değiştirilmiş 8 yıl önce
1
4. SINIFFEN VE TEKNOLOJİ KATMANLAR
2
AĞIR KÜRE Ağır Küre Nedir, Ağır Küre Hakkında Bilgi
Ağır küre çekirdeğin etrafını saran ağır metallerden oluşmuş tabaka olmaktadır. Bir diğer ismi ise Barisfer olmaktadır. Altında çekirdek bulunur kendi içerisinde basınç ve binlerce derece sıcaklığa kavuşmuştur. Ateş küre ve çekirdeğin arasında yer alan tabaka olarak bulunuyor. Dünyanın varoluşundan itibaren yerkabuğu soğumasına rağmen bu kesim halen sıcak olarak dönmektedir. Dünyanın dönmesi adeta bir karışım yaratmaktadır. Toplam %32’lik bir kısmı ağırlığına sahiptir. Yüksek sıcaklık ve oksijen olmaması devasal kristallerin barisferin içinde olduğunu öngörüyorlar. Sıcaklığı derece olup çekirdeğe doğru gidildikçe sıcaklık artmaktadır. Yerkabuğundan 2900km altından başlayarak çekirdeğe kadar uzanıyor. Ağır metal, nikel ve yüksek çekim kuvvetinden dolayı katı halde olduğu düşünülüyor. Ağır kürenin içeriğinde kristallerle oluşmuş bir yapı olduğu düşünülüyor.
3
ATEŞ KÜRE Ateş Küre Nedir?
Dünyamızı oluşturan iç içe geçmiş beş katmadan biri olan ve yer kabuğunun altında bulunan diğer adı "Pirosfer" olan yaklaşık 2900 km'lik kısıma "Ateş Küre" denir Mağma Nedir? Ateş Küre'de erimiş maddelerden oluşan koyu kıvamlı sıcak olan sıvıya "Mağma" denir. Mağma çoğunlukla silisyum ve manganezyum bileşiklerinden meydana gelmiştir.Volkanlardan çıkan lavlar bu tabakadan gelir. Ateş Küre'nin Özellikleri 1. Sıcaklığı ortalama 2000 Santigrat derecedir. 2. Çekirdeğin etrafındaki sıcaklık 3700 santigrat derecedir. 3. Yerkabuğuna yakın yerdeki sıcaklığı ise 870 santigrat derecedir. 4. Ateş Küre'de bütün maddeler erimiş halde ve peltemsi yapıdadır. 5. Yerkabuğunu çatlak ve kırık yerlerinden dışarıya püskürür ve etrafa zarar verir. Ateş Küre'nin Etkileri Yanardağların oluşmasında etkilidir. Bu tabakadaki yüksek sıcaklık ve basınçtaki erimiş maden, yer kabuğundaki çatlaklardan ya da zayıf noktalardan dışarıya doğru püskürerek büyük zarar verir. Kaynak:
4
Taş Küre Taş Küre LİTOSFER Yeryuvarı dıştan içe doğru çeşitli bileşim ve fiziksel özelliklerdeki kalın katmanlardan yapılmıştır. Bu katmanlardan herbiri küresel şekillidir. En dıştan içe doğru sırasıyla atmosfer (hava küre), biyosfer (canlı küre), hidrosfer (su küre) ve litosfer (kayaç küre) yer alır. Litosfer’in altında ise, Pirosfer ve Barisfer bulunmaktadır. Litosferde Si ve Al maddelerinin yoğunluğundan, bu tabakaya Sial adıda verilir. Barisfer + Pirosfer = Endosfer adı verilir. Yeryüzünün 100 km derinliğinden başlayarak manto içindeki kayaçlar sağlamlıklarını büyük ölçüde kaybedecek kadar yüksek sıcaklığa ulaşırlar. Kayaçların karamela veya zift gibi plastik, kolayca şekil değiştirebilen hale geldikleri bölgelere Astenosfer (zayıf küre) denir. Astenosfer 350 km. derinliğe kadar uzanır.Astenosfer üzerinde dışa doğru yaklaşık 100 km. kalınlığında katı yer katmanını oluşturan kayaçlar, plastik astenosferden daha sert ve rijittir.Bu sert dış bölgeye Litosfer(kayaç küre) denir. Litosfer, okyanus tabanlarında yaklaşık 70 km, kıtalarda ise 100 km. kalınlıkta olabilir. Levha (plaka) adı verilen ve büyük kırık zonlarıyla sınırlanan çok sayıda mozaik şeklindeki parçalardan oluşmuştur.Yeryuvarında litosferik levhalar, yine üst mantoya ait olan ve km. derinden başlayıp 200 km. derine kadar inen ve düşük hız zonu olarak nitelenen astenosfer üzerinde yüzer durumdadır. Şimdi bu ön bilgiden sonra yeryuvarın yapısını ve levha hareketlerini biraz detaylıca irdeleyelim: Yerküre’nin içi ile ilgili bilgilerimiz en üst katmanlar dışında ikinci elden. Yerbilim (jeoloji) çalışmaları ile yapısı anlaşılmaya çalışılan Yerküre’ye ait bilgilerin çoğu, sismik dalgaların incelenmesi sayesinde elde ediliyor. Depremler sonucu oluşan doğal veya bilim adamlarının oluşturduğu yapay sismik dalgaların, farklı yapılardaki katmanlarda farklı davrandıkları biliniyor. Yerküre içinde hareket eden bu dalgaların davranışlarının incelenmesi sonucunda Yerküre’nin iç yapısı anlaşılabiliyor. Yerküre’nin merkezinde katı haldeki nikel ve demirden oluşan İç Çekirdek (Inner Core) bulunuyor. Bu çekirdeği çevreleyen Dış Çekirdek (Outer Core) ise, içindeki sülfür ve oksijen nedeniyle ergime noktası düştüğü için sıvı halde bulunan nikel ve demirden oluşuyor. 4.5 milyar yıldır soğumasına rağmen hala çok sıcak olan çekirdek, Yerküre’nin manyetik alanının oluşmasındaki etken. Daha sonra gelen ve Alt Manto ve Üst Manto diye ikiye ayrılan Manto (Mantle) ise, kısmen ya da tümüyle eriyik durumdaki kayaçlardan oluşan magmayı içeriyor. Demir, magnezyum, silikon ve oksijence zengin mineralleri içeren Manto’dan sonra, bu katmanların en incesi olan ve okyanuslar ile kıtaları barındıran Yerkabuğu (Crust) bulunuyor. Oksijen ve silikonca zengin Yerkabuğu’nda, okyanus tabanlarını oluşturan bazalt, en çok bulunan kayaç. Kıtalardan oluşan kabuk kısmı ise bazalt ile daha az yoğun olan granit, kumtaşı, kireçtaşı gibi kayaçları barındırıyor. Yerküre’nin üst katmanları fiziksel olarak ayrı bir bölümlemeyle de incelenebilir. Litosfer (taşküre) adı verilen sert katman, Yerkabuğu ve Üst Manto’nun en üst kısmından oluşur. Astenosfer ise Litosfer’in altındaki, plastik özellikleri gösteren akışkan Üst Manto bölümüdür. Litosfer tek parça değildir, okyanus ve kıtaların sınırlarından farklı şekilde levhalara bölünmüştür. Manto katmanı, yeryüzündeki hareketliliğin en büyük nedenidir. Manto’nun alt bölümleri üst bölümlerine göre çok daha sıcaktır. Burada oluşan konveksiyonda, daha sıcak olan magma yükselir, soğur, katılaşır ve Üst Manto’daki daha soğuk kayaların batmasına neden olur. Batan bu kayalar, tekrar ısınır, ergir ve yükselir. Henüz tam anlamıyla modellenemeyen bu devinim, Litosfer’deki levhaların hareket etmesine neden olur.
5
SU KÜRE SU KÜRE (HİDROSFER) Hidrosfer Ne Demek – Hidrosfer Nedir Okyanuslar ve denizler:Okyanuslar kıtaları birbirinden ayıran çok büyük su kütleleridir. Denizler ise okyanusların kıta içlerine doğru uzanan kollarıdır. Okyanus ve denizleri birbirinden ayıran en önemli etmenler şunlardır: * Derinlik * Kapladıkları alan * Tuzluluk * Akıntı sistemleri * Sıcaklık * Karaların fiziksel özelliklerinde etkilenme Her adanın belli bir kıtanın malı ve parçası sayılması gibi, her denizde belli bir okyanusun parçasıdır. Bu nedenle denizleri,okyanusla meydana getirdiği bağlantıya dayanarak üç kısma ayırırız. a)- Kenar denizler:Okyanusların hemen yanında, kıtalara sokulmuş körfezler durumundadır. Örneğin; umman denizi vb. b)- Karalar ve kıtalar arasında kalmış denizler:Bu tip denizlere en güzel örnek Akdeniz’dir. Okyanusla bağlantısı,bir eşik meydana getiren dar bir boğaz iledir. Afrika, Avrupa ve Asya kıtaları arasında kalan Akdeniz geniş anlamda Marmara ,Karadeniz ve zad denizi de içine alır. c)-Kapalı denizler:Bunlar aslında suları tuz olan göllerdir.Çünkü okyanusla hiçbir bağlantısı yoktur.Hazar denizi gibi. Deniz sularının fiziksel ve kimyasal özelikleri: Tuzluluk: Bir litre deniz suyunda erimiş halde bulunan madensel tuzların gr olarak ağırlığıdır. Örneğin: okyanusların ortalama tuzluğu 35’tir,denildiğinde, 1litre okyanus suyunda 35gr çeşitli erimiş madde bulunduğu anlaşılır. Deniz suyundaki başlıca kimyasal maddeler şunlardır: Sodyum klorür: %78,32 Potasyum klorür: %1,69 Magnezyum klorür: %9,44 Magnezyum sülfat: %6,40 Kalsiyum sülfat: %3,94, Toplam : 99,79 Deniz suyunun tuzluluk oranı sıcaklığa bağlı olarak değişmektedir. Sıcaklık buharlaşmaya bu da tuzluluk oranın artmasına yol açar.Deniz suyu tuzluluk oranı ortalama %35tir. Deniz suyu tuzluluğunu çok azda olsa denize dökülen akarsular ve yağışlarda etkiler. Deniz suyu tuzluluğu en fazla olan deniz %65 ile Kızıldeniz,en az olan denizde %01 ile Baltık denizidir. Yurdumuz da Akdeniz’den,Karadeniz’e doğru gidildikçe enleme bağlı olarak tuzluluk oranının azaldığı görülür. Aynı durum gidildikçe de gözlenir.
6
HAVA KÜRE Hava Küre Dünyamız etrafını halkın kullandığı dilde hava, teknik ifadede ise Atmosfer adını verdiğimiz bir gaz tabakası çevirmiş bulunmaktadır. Atmosfer; yeryüzünden uzaklaştıkça azalan bir yoğunluk sırasına göre dizilmiş, yükseldikçe seyrekleşen ve nihayet feza boşluğuna intikal eden iç içe kürelerden ve k atlardan meydana gelir. Fakat bu kürelerin farklılığı, isimleri ve yükseklik sınırları değişiktir. Deniz dibinde yaşayan canlıların üzerine suyun yaptığı basınç gibi, atmosfer denizinin derinliklerinde yaşayan biz insanlara da havanın yaptığı basınç bir hayli tesirlidir. Tahminen 1cm2 ilk alana 1 kg.lık basınç yapan hava, bütün insan vücuduna 10 tonluk bir tesir yapmaktadır. denizde ki gibi Atmosferde de yukarılara çıkıldıkça basınç azalmakta, arzın çekimine bağlı olarak aşağılarda yoğunluk ve basınç artmaktadır. Toplam havanın yarı kütlesi yerden 5 km.lik bir yükseklik içine sıkışmış halde % 99′u da 40 km.lik bir kuşak içinde bulunmaktadır. Bütün havanın yerden 1000 km. yükseklik içinde bulunduğu kabul edilirse, 960 km.lik bir mesafede tüm havanın % 1′i kadar bir kısmının bulunacağı söylenir ki yoğunluğun ve basıncın 40-50kmyi aştıktan sonra ne kadar çok azalacağı tahmin edilmektedir insanlar ve hayvanlar için lüzumlu olan Oksijen, bitkiler için karbondioksit ve Azot gazlarının oranlarının değişmesi Canlı varlıkların yaşama güçlerine büyük ölçüde tesir eder. CO2 gazının azalıp veya çoğalması, Bitkilerin gelişmesi üzerinde büyük tesirleri olduğu gibi, bu gazın % 55–60 oranında azalması dünya üzerindeki sıcaklığın 4–5 azalmasına, aynı oranda artması ise sıcaklığın 5 – 6 artmasına sebep olabilmektedir. Atmosferin ihtiva ettiği gazların üç grubu doğrudan doğruya gaz, dördüncü de tozlardır. Azot, O2, Argon, H2, Neon, Helyum, Kripton, Ksenon, Metan gazlarından, 30 km yükseklikte O2, argon, neon, kripton, ksenon, metan gazları azalmakta buna karşılık H2 ve Helyum gazları artmaktadır. Bundan başka atmosferde her zaman bulunan fakat nispetleri değişen gazlardan su buharı (Nem) ve CO2 i saymak mümkündür. CO2 gazı, karalar üzerinde denizlere göre daha fazla bulunması sebebi ile su buharı gibi Güneşten gelen sıcaklık ışınlarını absorbe eder. Bu suretle toprağın soğumasını önler. Bitkiler üzerinde tesiri olduğu gibi, kireç taşının (kalkerin), istiridye kabuklarının ve mermerin meydana gelmesinde büyük ölçüde yardımcı olur. Diğer taraftan güneşten gelen ışınların yeryüzüne geçmesine mani olmadığı halde, yeryüzünden tekrar atmosfere yansıyan ışınları geçirmez ve bünyesinde tutar. Bu itibarla üzerimizde yorgan vazifesi görüp ve dünyamızın sıcaklığının kaybolmasını önlemiş olur. Bunlardan başka atmosferde, amonyak, Radyon, Sülfür dioksit, karbon monoksit, sülfür trioksit ve Ozon gazları gibi ara sıra bulunan gazlarda vardır ki; en önemlisi ozon olup güneşten gelen ve büyük ölçüde öldürücü güce sahip bulunan ültraviyole ışınlarını absorbe eder. Zararlı mikropları öldürür. Havanın soğumasını önler. Atmosferde bulunan tozlar da; C02 ve nemin yaptığı işlerin yanında, yağmurun meydana gelmesi için lüzumlu yoğunlaşma çekirdeği görevini de yaparlar. Atmosfer, yüksekliği yer sathından 80km. olan Mezosfer (iç atmosfer) ile, 80 km.den 800 – 1000 km. yükseklikte dış atmosfer (iyonosfer) katlarından oluşur. Mezosfer içinde yüksekliği 12 km. (ortalama) olan ve içinde meteostolojik olayların olduğu troposfer tabakası yer alır ki insan hayvan ve bitki hayatının içinde geçtiği 2 km.lik kısmına biyosfer adı verilir. Dünyamızı kaplayan hava kürenin şekli, hemen hemen Dünyanın şekline benzer. Bu tabakanın ekvator kısmı şişkin kutuplar kısmı ise basıktır. Atmosferin yüksekliği, atmosferi teşkil eden gazların yok olduğunu kabul ettiğimiz yüksekliktir. Bu noktada atmosferin basıncı sıfırdır. Dünyamızda mevcut bulunan yerçekimi kuvveti gibi, atmosferde de bu kuvvetin tesiri ile hava zerrecikleri hareket haline dönüşürler. Yine dünyamızda mevcut olan merkezkaç kuvveti, üzerinde bulunan cisimleri atmosfere atmak ister ise de, yere verilmiş olan çekme kuvveti daha fazla olduğundan bu mümkün olmaz. Yer sathından atmosfere Doğru yükseldikçe yerçekimi azalır. Buna karşılık merkezkaç kuvveti yükselir.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.