Algı, Görsel Algı ve Gestalt İlkeleri “Görmek düşünmektir.” S. Dali Yrd. Doç. Dr. Suzan Orhan
Algı nedir? Nesne ya da olayların beyinde işlenerek, anlamlı bütünler olarak kavranmasına algı denir. Nesne ya da olayların, özellikleriyle ve çevrelerindeki diğer nesne ve olaylarla olan ilişkileriyle birlikte kavranması sürecidir. Algı insanların çevresi ile etkileşim içinde olduğu ve duyuları yoluyla sürekli olarak çevresinden bilgi edindiği aktif bir olaydır. Çevreden toplanan bu algıların %80’nin görme yoluyla beyne iletildiği düşünülürse, göz-beyin arasında gerçekleşen iletim, çevreden bilgi almanın en etkili yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Algı, duyu organlarının fiziksel uyarılmasıyla oluşan sinir sistemindeki sinyallerden oluşur. Örneğin, görme gözün retinasına düşen ışıkla (görsel algı), işitme kulağa gelen ses ile oluşur. Algı bu sinyallerin pasif bir şekilde alınması değildir. Öğrenme, hafıza ve beklenti ile şekillenebilir.
Görsel Algı Nedir? DUYUM; Uyarıcıların duyu organları tarafından alınıp beyne iletilmesidir. ALGI; İçten ve dıştan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hale getirilmesine algı denir. Örnek: Bir tat almak duyum iken, ne tadı olduğunu anlamak algıdır. Bir ses duymak duyum iken, kimin veya neyin sesi olduğunu anlamak algıdır. Görsel algı, nesneler ve fonlar arasında kıyas yapan bir mekanizmadır. Bu algı türü için her daim kontrastlar önemlidir. Bu yüzden örneğin fiziki dünyada oluşması imkansız gibi görünen şekillerin algısı mümkün değildir. Görsel algı bilişsel ve kültürel bir yapıya sahiptir.
İndirgemeci Görsel Algı Modeli
Algı İle İlgili Kavramlar Algıda Seçicilik -Dış etkenler: Uyarıcının şiddeti, Aşırı zıtlık (Karşıtlık), Hareketlilik, Süreklilik, Tekrar (Yinelenme), Alışılmışın dışındaki uyarıcılar, Tanışıklık -İç etkenler: Beklenti, İlgi, Gereksinim, İnanç Algıda Değişmezlik; Büyüklük, Biçim, Renk Algıda Örgütleme (Organizasyon)_Gestalt Derinlik Algısı (nesnelerin 3d algılanması) Algı yanılmaları (Fiziksel ve Psikolojik İllüzyon) Hallüsinasyon (Sanrı)
Algıyı Etkileyen Diğer Etkenler : Zaman Algısı: Yaşadığımız zaman diliminin içinde bulunduğumuz duruma göre, olduğundan daha uzun ya da kısa algılanmasıdır. Mekan Algısı: Gözleyenin, belirli bir nesnenin yön, büyüklük, biçim, uzaklık gibi özellikleri üzerine duyu organları yoluyla edindiği algıya denir. Hazırlayıcı Kurulum (Beklenti): Olmasını ya da gerçekleşmesini beklediğimiz bir olay algılamayı etkiler. Birey neye hazırlanıyorsa, neyi bekliyorsa, onu algılama eğilimindedir. Bu duruma da hazırlayıcı kurulum denir. Geçmiş Yaşam Deneyimleri: Geçmişte yaşadığımız olay ya da olaylar, ilgili nesnelerin bellekte bıraktığı izler, yeni algılamalarımızı etkiler. (koşullanma-telkin) Zihinsel Tutum ve Kültürel Ortam: Kültürel ortamın yarattığı zihinsel tutum, nesne ya da olayların algılanmasını etkiler.
Gestalt Kuramı 1900′lerde Alman ve Avusturya’lı psikologların ortaya attıkları “Gestalt” kavramı, temelde insanın gözünün görsel deneyimleri nasıl organize edip algıladığını araştırır. Gestalt Almanca’da koymak, yerleştirmek, düzenlemek, anlamına gelen “stellen” fiilinden türetilmiştir. Gestalt kuramı, bellek, öğrenme, algılama, hatırlama ve problem çözme konularında yenilik getirmiştir. Organize bütünler birbirleriyle ilgisiz parçalardan çok daha kolay öğrenilip akılda tutulurlar. Gestalt kuramına göre, problemin bir bütün olarak derinliğine kavranıp buna bütün halinde çözüm aranması, kişiyi hızlı ve özgün buluşlara götürür. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle "algı" ve "algısal örgütlenme" konularında yoğunlaşmış psikoloji teorisi. 20.yy'ın ilk yarısında, Almanya'da ortaya çıkmıştır. Gestalt Kuramı, öğrenmeyi sadece uyarı-tepki (U-T)ilişkisi içerisinde değerlendiren "davranışçı kuram"a bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Her U-T ikilisinin birbirlerinden bağımsız olarak incelendiği davranışçı kuramın aksine, zihnin uyarıcılar arasında bir bağlantı (örüntü) kurduğunu savunur. Bu nedenle inceleme konusu davranışlar değil, "bilişsel süreçler"dir. Aynı zamanda davranışçı kuramın redüksiyonist çalışma şeklini de reddeder; Gestalt'a göre bütün onu oluşturan parçaların toplamı değil, daha fazlasıdır. Gestalt Kuramı bilişsel süreçler içerisinde "algı"ya çok önem verir ve algısal örgütlenmeye yön veren yasaları tanımlar. Bütün bu yasalar "Pragnanz" adı verilen bir üst yasanın türevleridir. Pragnanz kısaca şunu ifade eder ; "Bütün psikolojik olaylar, koşulların elverdiği ölçüde tam ve basit olma eğilimindedir"
20.yy başlarında sanat psikolojisi alanında çalışan Wertheimer, Koffka ve Köhler gibi Alman bilim insanlarının ‘ sanat algısının en temel birimi f o r m dur’ önerisi hem sanat hem de psikoloji alanında bir dönüm noktası sayıldı. Almanya’da Nazi baskısı ve yayınladıkları psikoloji dergisinin yasaklanması üzerine Amerika’ya göç eden bilim insanları orada algı konusunda üniversitelerde ders verdiler, yayınlarını sürdürdüler. Gestalt, ‘ tasarlanmış parçaların oluşturduğu anlamlı bütünün duruşu ve işleyişi’ anlamında bir kavram. ‘Anlamın biçimi ‘ olarak kısaltanlar da var. Gestalt psikologları, algı sürecini anlamak için beynin duyu uyarılarını nasıl düzenlediğini araştırdılar. İnsanın biçim ve örüntü düzenleme yeteneğinden yola çıkarak beynin işlevlerini araştırdılar. Gestalt laboratuarlarında şaşırtıcı geometriye dayalı örüntüler yaratıldı. Kimileri görsel yanılsama örnekleri olan bu çalışmalar sayesinde beynin görsel uyarıları doğal olarak düzenleme yeteneği olduğu anlaşıldı. Hareket ederek , yön değiştirerek retinadaki imgenin değişmesine yol açılır, oysa nesneler gerçek boyutu, rengi, biçimi ile algılanır. Dünyamızı retinaya yansıyan biçimiyle görmek yerine gerçeği görsel belleğimizle düzene sokuyor, yeniden inşa ederek anlıyoruz.
Gestalt kuramcıları sanat eserini görsel ve psikolojik deneyim olarak tanımladılar ve sanatı ‘ duyarlıkla düzenlenmiş bir bütün ‘ olarak ele aldılar. Sanat nesnesini algılama kişilik, uyarılma, düşünce, birikim ve belleğe bağlıdır. Algı sürecinde bu unsurlar sürekli iç içedir. Eser hakkında oluşan görüş sadece bakılan nesnenin özellikleriyle açıklanamaz kişinin beyninde olup bitenlere bağlıdır. Algı sürecinde duyuların kaydettiği uyarılar beyinde düzene sokulur. Sinirsel dürtülerimiz beyine ulaştığında ‘ çekici ‘ ya da ‘itici ‘ olarak nitelenir, algı sistemi düzenleme yeteneği ile aldığı duyumlara anlam verir. Duyumlar algı ilkelerine göre kümelenir, düzene sokulur ve anlam kazanır. Algıladığımız görsel nesne ve örüntüler, farklı biçim, doku, açık-koyu renkten ve birçok parçadan oluşur. Beyin, bu görüntüyü bir düzen içinde kümeler, anlam verir, nesne biçiminin dış çizgisini ve insan şeklini arka plandaki zeminden ayırarak anlar. Beynin işlevi çevreden aldığı duyumlara anlam vermektir.
ALGI ve DÜZEN Bir futbol takımını, bir sanat eserini, bir elektrik sistemini Gestalt olarak nitelemek , bütünün özel bir işleyiş düzeni olduğunu vurgulamak anlamını taşıyor. Bütünlüğü olan bir eser kendi parçalarını oluşturur. Yaylı sazlar dörtlüsünü oluşturan dört çalgıcı bütünlüğü olan bir müzik gösterisi yaratır. Kimi zaman benzer, kimi zaman çelişen ruh halleri ifade eden melodilerin tekrarı, çeşitlemesi, birleşip ayrılması ile bütünlüğü olan dengeli bir müzik eseri oluşturur. Her çalgıcı ötekinden etkilenir, davranışı değişir. Bütünlüğü olan bir eser, parçalarının toplamından öte bir anlam taşır. Bir melodi, onu oluşturan notaların toplamından farklı bir değer taşır. Bir başka örnekle açmak gerekirse, heykelin bir parçası çıkarıldığında bütünün düzeni değişir. Gestalt psikologları algılama sürecinde gerçekleşen düzenleme yeteneği üzerine yoğunlaştılar. Çevreden aldığımız duyumlar birbirinden kopuk, ilişkisiz olmasına rağmen birim ve nesneleri bütünlükleri içinde algılıyoruz. Bir melodi, notaların düzen içinde bir biriyle ilişkisi sonucu oluşan bir bütündür. Melodi farklı bir oktav ya da anahtardan çalınsa bile notalar arası ilişki sırası ve ritim düzeni değişmez , şarkıyı içerdiği düzen sayesinde tanırız.
Algısal örgütlemenin çalışma şeklini belirleyen Gestalt yasaları şunlardır; 1) Şekil-Zemin İlişkisi 2) Yakınlık İlkesi 3) Tamamlama İlkesi 4) Benzerlik İlkesi 5) Süreklilik İlkesi 6) Basitlik Yasası 7) Pragnanz Yasası
1) Şekil-Zemin İlişkisi Şekil - zemin (obje-fon) Algısı : Nesne ya da olaylar, üzerinde bulundukları zemine göre farklılaşarak algılanırlar. Bütün algılarda bir zemin ve bu zeminden önce göze çarpan bir şekil bulunmaktadır. Algılamalarımızda zemin üzerinde dikkatimizi çeken şekli görür ve onu algılarız. -Zemin-şekil yer değiştirebilir ve dikkat ettiğimiz nesne şekil olurken diğer uyarıcılar zemini oluşturmaktadır. Zemin-şekil algısında şeklin algılanmasına neden olan daha çok dikkat çekici olmasıdır.
Necker Kübü ve Rubin Vazosu, şekil zemin ilişkisine iyi bir örnektir
Algı sistemi, düzenleme yeteneğine bağlı olarak bakılacak olan nesne nedir, arka plan hangisidir ayırımını yapabiliyor. Gestalt psikologları vazo-profil deneyimi ile yaptıkları araştırma sonucu , şekil ve zemin, siyah ve beyaz, bir birinin yerini alabiliyor, yer değiştirebiliyor ancak görsel sistemimiz düzene alışık olduğundan , ikisini aynı anda görmez, bir nesneyi ötekinden ayıran çizgiyi , bir tek şekli ve zemini algılar. Beyin neye dikkat etmeli, neyi görmezden gelmeli ayırımını otomatik olarak yapar. Şekil ve Zeminin ayırıcı özellikleri; -Şekil, anlamı içerir, dikkat çekicidir, nesneye benzer , zeminin önünde yer alır. -Zemin, arka planda, anlam içermez, biçimi belirsizdir. -Kenar çizgi, şekli zeminden ayırır, nesnenin şekline aittir. -Kamuflaj halinde şekil ve zemin belirsizliği yaşanır şekil ancak hareket ettiği takdirde fark edilir.
2) Yakınlık İlkesi Organizma bir alan içinde bulunan nesnelerin birbirine yakınlıklarına göre gruplayarak algılama eğilimindedir. Buna yakınlık yasası denilmektedir. Yakınlık, zamanda ve mekanda yakınlık olarak iki grupta ele alınabilir. Zamanda yakınlık için verilebilecek en iyi örnek, müziktir. Müzikteki notalar zamanda yakınlık algısına göre düzenlenmiştir. Zaman içinde birbirine yaklaşan ya da uzaklaşan vuruşlar melodileri oluşturmakta ve bu vuruşlar ritim algımızı oluşturmaktadır. Mekanda yakınlık algısına, bireylerin bir araya geldiğinde tek tek değil de bir topluluk olarak algılanmasını örnek verebiliriz. Mekan içinde birbirine yaklaşan nesneler bir bütün olarak algılanma eğilimine neden olmaktadır. _Duyusal anlamda birbirlerine yakın olan uyarıcılar bir küme olarak algılanır. Vurmalı bir çalgıdan gelen ses, bitişik noktalar gibi….
Yakınlık İlkesi (Proximity)
3) Tamamlama İlkesi Tamamı görülmeyen ya da daha tamamlanmamış duyusal uyarıcılar bir bütün olarak algılanır. Veya duyusal anlamda eksik girdi içeren uyarıcılar (yarım bir fotoğraf, bozuk bir plakta çalan şarkı) tam olarak algılanır. Bu nedenle bir resimdeki kişiyi tanımamız için, resmin yarısını görmemiz de yeterli olur. Gestalt psikolojisinde tamamı görülmeyen ya da daha tamamlanmamış nesneler bütün olarak algılanır. Tamamlama yasası, nesneleri tamamlama olduğu gibi olayları da tamamlama eğiliminde olmamıza neden olur. Tamamını görmediğimiz nesneleri organizma tamamlarken, tamamını bilmediğimiz olayları da zihinde tamamlama yoluna gideriz. Karşınızdan gelen bir çiftin kendi aralarında yaptıkları tartışmayı bir anlık duyduğunuzda ne yapıyorsunuz?. Birçoğumuz bu olayı zihnimizde tamamlamaya gitmekteyiz.
Tamamlama ilkesi: Parçaları eksik olan nesne ya da olayların tamamlanarak algılanmasıdır.
Face off
4) Benzerlik İlkesi Bazı duyusal özellikler yönünden (şekil, renk, doku v.b) benzer olan cisimler bir küme olarak algılanır. Birbirlerine benzeyen uyarıcılar birlikte algılanırlar. Koyu ve açık renkli noktalar farklı gruplar olarak algılanır.
Organizma birbirine benzeyen uyarıcıları gruplayarak algılama eğilimindedir. Buna benzerlik yasası denilmektedir. Benzerlik yasasında hem görsel hem de işitsel uyarıcıların algılanması da önemli görülmektedir. --Örneğin birçoğumuz çekik göz yapısına sahip insanları gruplayarak algılama eğilimindeyizdir. Çoğu kişiye göre tüm çekik gözlüler ilk başta Japon olarak algılanır. Şarkıcıları düşündüğümüzde de birbirine benzeyen ses yapısına sahip şarkıcıları gruplayarak algılama eğilimindeyizdir.
5) Süreklilik İlkesi Organizma ani, birdenbire olan değişikliklerden daha çok düz giden sürekliliği algılama eğilimindedir. Aynı yönde giden birimler, çizgiler birbiri ile ilişkili olarak algılanmaktadır. --Süreklilik algısında organizma devam eden bir etkinliği algılama eğiliminde olurken ani meydana gelen olaylar süreklilik algısını olumsuz etkiler. Akış halinde olan bir trafikte uzun süre araç kullanan bir sürücü aniden meydana gelen bir duruma hemen tepki gösteremez. --Hatlar ve şekiller zamanda ve mekanda (uzayda) sürekliymiş gibi algılanırlar.
6) Basitlik Yasası Organizma, karmaşık, zor olaylar yerine daha basit ve düzenli olanı algılama eğilimindedir. Basit, düzenli bir şekilde organize edilmiş şekiller karmaşık olanlardan daha kolay algılanır. Oldukça karmaşık bir yapıya sahip bir problemin daha kolay ve tek boyutlu probleme göre algılanması daha zordur. Diğer unsurlar eşit olduğu takdirde birey, daha düzenli ve basit olan nesne ve şekilleri algılama eğilimindedir. Basit ve düzenli bir biçimde organize edilmiş figürleri algılama eğilimindeyiz. Algılamalarımız düzenli, simetrik, düzgün olan iyi bir biçime doğrudur.
7) Pragnanz Yasası Gestalt psikologların algı yasalarıyla ilgili öne sürdükleri en kapsamlı yasa Pragnanz yasasıdır. Bu yasaya göre; • “her psikolojik olayda anlamlı, tam ve basit olma eğilimi vardır.” • Pragnanz yasası, Gestalt psikolojisinin temel bir ilkesi olup aslında diğer tüm yasaları içine alan bir yapı sergilemektedir. Kısaca; her psikolojik örgütlenme “iyi biçim, iyi şekil, iyi bütün” olma eğilimidir. Bir başka deyişler; Her psikolojik olayın basit, anlamlı ve tam olma eğilimini ifade etmektedir. Pragnanz yasası bir denge yasasıdır.
KÜME OLUŞTURMA İLKELERİ Gestalt psikologlarına göre , algının düzenleme sisteminde parçalardan oluşan örüntüye anlam vermek için parçalar kümelenerek bütün oluşturulur. İLKE TANIM ÖRNEK 1.Yakınlık Yakın unsurlar birim Yazılı sayfada harfler yan olarak kümelenir yana yatay çizgi oluşturur 2.Benzerlik Benzer unsurlar kümelenir Normal yazı, kalın punto ve anlaşılır ayrı kümelenir, anlaşılır 3.İyi devam Devam eden düz ve kavisli TV den prize giden teller çizgiler birim olarak anlaşılır. İzlenir,anlaşılır. 4.Tamamlama Çember çiziminde bir boşluk Göz kalemin çizmediğini tam şekil gibi algılanır tamamlar ve anlar 5.Ortak kader Aynı yönde hareket edenler Aynı yöne giden arabalar bütün olarak algılanır. ile aksi yöne gidenler ayrı kümelenir
M.C. Escher 'in çalışmalarında Gestalt Yasalarının etkisini görebiliriz. (1898-1972 Hollanda) ( Convex and Concave 1955 Lithograph )
Escher, Circle Limit II 1959 woodcut in red and black, printed from 2 blocks
M. C. Escher, Sky & Water I, woodcut, 1938