Psikanaliz Kuramı Sigmund Freud.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Mesleki Gelişim Kuramı (Donald E. Super)
Advertisements

Hazırlayan: Öğr.Gör. Funda YORULMAZ
A-BİLİŞSEL GELİŞİM İlk İki Yılda Görülen Bilişsel Gelişim : Bebek doğumunun ilk gününden itibaren çevresini keşfetme çabasına başlar. Keşif çabasında.
KİMLİK GELİŞİMİ VE KENDİNİ KABUL
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÖNEMİ
5. BÖLÜM KİŞİLİK GELİŞİMİ
ÇOCUKLARDA GELİŞİM VE ANA-BABA YAKLAŞIMLARI
DÖNEMLERE GÖRE GELİŞİM GÖREVLERİ
BAĞIMLILIĞIN ETİYOLOJİSİ
Eğitim Psikolojisi Yrd. Doç. Dr. Cenk Akbıyık
Kişilik Bozukluklarında Tedavi ve Sağaltım
SINIF YÖNETİMİ ÇOCUK EĞİTİMİ “ÇOCUĞUN RUHSAL GELİŞİMİ”
PSİKOLOJİ VE PSİKİYATRİDE TEMEL KAVRAMLAR
BUGÜN Freud ve Erikson’un karşılaştırılması
Nesne İlişkileri Kuramı
Yapılandırmacı yaklaşımın dayandığı ilkeler
YETİŞKİNLERİN PSİKOLOJİK DAVRANIŞ BİÇİMLERİ
PSİKOSEKSÜEL GELİŞİMİ
PSİKİYATRİYE GİRİŞ PSİKANALİTİK KURAM.
BÖLÜM 1. BÖLÜM 1 Biyolojik, Bilişsel ve Sosyo-Duygusal Süreçler B) Gelişimin Doğası Biyolojik, Bilişsel ve Sosyo-Duygusal Süreçler Gelişim Dönemleri.
0-6 YAŞ GELİŞİM DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ
Ahlak Gelişimi.
Yapısal Kişilik Kuramı
Kişilik Gelişimi.
KONU: OKUMA ALIŞKANLIĞI
KİŞİLİK İSMAİL YILMAZ.
PSİKOLOJİ EĞİTİM.
EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ
PSİKANALİTİK KURAM Sigmund FREUD.
Öğr. Gör. Songül DURAN Hemşirelik ve Bakım Hizmetleri Bölüm Başkanı
Psikososyal Gelişim Erik Erikson, Freud’un kuramını ergenlikten sonra yaşlılığa kadar genişleterek sekiz psikososyal gelişim dönemini tanımlamıştır. Gelişimde.
MADDE BAĞIMLILIĞI.
Kişilik, insan davranışlarının tüm yönlerini kapsayan bir özelliktir.
KİŞİLİK,SOSYAL, DUYGUSAL VE AHLAKSAL DEĞİŞİM
Psikososyal Gelişim Kuramı
Cinsel Uyum Sorunları Cinsel Kimlik; Bireyin kendi bedeni ve benliğini belli bir eşeylik içinde algılayışı, kabullenişidir. Cinsel Yönelim; Bireyde duygu,
DUYGUSAL GELİŞİM Duygu: Ansızın şiddet ve yoğunluk düzeyi değişebilen yansıma veya tepki olarak hissedilen içsel yaşantılardır.
Okul Öncesi Dönemde Rehberlik Hizmetinin Özellikleri
BİREYİN GELİŞMESİ Yrd. Doç. Dr. İhsan SARI
PSİKOLOJİDE EKOLLER.
Yapısal Kişilik Kuramı
BÖLÜM 7 AHLAKİ GELİŞİM, DEĞERLER ve DİN. BÖLÜM 7 AHLAKİ GELİŞİM, DEĞERLER ve DİN.
DAVRANIŞIN PSİKODİNAMİK TEMELLERİ VE EGO SAVUNMA MEKANİZMALARI
OKUL ÇOCUĞUNUN BÜYÜME VE GELİŞME ÖZELLİKLERİ Yrd. Doç. Dr. Aysel TOPAN
KİŞİLİK GELİŞİMİ.
GELİŞİMİN KRİTİK DÖNEMLERİ ve
OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE GELİŞİM
OYUN KURAMLARI Doç. Dr. Ender DURUALP.
HAZIRLAYANLAR ESMANUR ÖZDEMİR EDA AKKUŞ NURSEMA YALÇIN
Erken çocukluk döneminde fen ve matematiğin önemi
Din Psikolojisinde Kullanılan Yaklaşımlar
İNSAN VE PSİKOLOJİ. Psikoloji Psikoloji “insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalı”dır (Morris, 2002). Psikoloji üç alanda bireylere fayda sağlamaktadır.
GENÇLİK DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ
SINIF YÖNETİM MODELLERİ
Erken Çocukluk Döneminde Sağlık Bilimleri Fakültesi
KİŞİLİK GELİŞİMİ. KİŞİLİK Kişilik, bireyi diğer bireylerden ayırt eden, tutarlı olarak sergilenen, bireye özgü özellikler bütünüdür. Kişilik= Huy + Karakter.
GELİŞİM VE ÖĞRENME PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ.
KİŞİLİK GELİŞİMİ PSİKOANALİTİK KURAM.
OKUL DÖNEMİNDE GELİŞİM 6-11 YAŞ
Sağlık Bilimleri Fakültesi
GELİŞİM DÖNEMLERİNE GÖRE ÇOCUĞUN CİNSEL GELİŞİMİ
KİŞİLİK VE BENLİK.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ Öğr. Gör. Osman ALBAYRAK RİZE.
EMPATİK İLETİŞİM.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİ (3-6)
OKUL DÖNEMİNDE GELİŞİM YAŞ
GELİŞİM PSİKOLOJİSİ.
Sunum transkripti:

Psikanaliz Kuramı Sigmund Freud

İnsan davranışlarını ortaya çıkaran nedenlerin neler olduğu tarih boyunca insanların ilgisini çekmiş, birçok araştırmanın yapılmasına yol açmıştır. 20. yüzyıla kadar özellikle ruhsal davranışlar mantıklı bir nedene bağlanamamış, yeterli açıklamaları yapılamamıştı. Ruhsal davranış bozuklukları bu zamana kadar beyindeki yapısal bir bozukluğa, yozlaşmaya (dejenerasyona), sinir zayıflamasına ya da doğaüstü güçlere bağlanma eğilimindeydi. 19. yüzyılın son yılında ve 20. yüzyılın başlarında öne sürülen psikanalitik kuram, normal ve normal dışı davranışları anlamamıza büyük yardımı olan modeller sunmuştur.

Sigmund Freud tarafından öne sürülen psikanalitik kuram, bize hem normal, hem de anormal zihinsel süreçlerin işleyişiyle ve bunların somut yansımaları olan davranışlarla ilgili bilgiler verir. Bu kuramın da çıkış noktası olarak aldığı ilk varsayım, daha önce Spinoza tarafından tanımlandığı belirtilen nedensellik varsayımıdır. Ruhsal nedensellik varsayımına göre, hiçbir davranışımız nedensiz, rastgele ya da şansa bağlı değildir. Her davranışımızın altında yatan bir neden vardır. Bu neden her zaman insanın dışında ya da çevresinde değildir, insan davranışlarının nedenleri kimi zaman onun iç dünyasıyla ilgilidir.

Ruhsal nedensellik varsayımına göre, hiçbir davranışımız nedensiz, rastgele ya da şansa bağlı değildir.Her davranışımızın altında yatan bir neden vardır. Bu neden her zaman insanın dışında ya da çevresinde değildir, insan davranışlarının nedenleri kimi zaman onun iç dünyasıyla ilgilidir.

Freud'e göre, kişiliğin güdüsü ve kişinin en büyük yoksunluğu sevgidir Freud'e göre, kişiliğin güdüsü ve kişinin en büyük yoksunluğu sevgidir. İnsan bilinçli davranışlardan çok bilinç dışı güçlerle hareket etmektedir. Çoğu kez kendisi de bu bilinç-dışı davranışlarının kökenine inemez. Ancak, insanın bilinçdışı davranışları derinlemesine analiz edilirse (psikanaliz) altında sevgi arayışı yatmaktadır. İnsanın herhangi bir nedenle tatmin edemediği sevgi (aşk) yoksunluğu onu bunalımlara ve anormal davranışlara itmektedir

Haz ilkesi: Organizmanın acı ya da ağrıdan kaçarak haz aramasını gösterir. Haz ilkesi doğuştan vardır. Amacı doyuma ulaşmak ve haz sağlamaktır. Amacının gerçekleşmesini "burada ve şimdi ilkesi"ne göre ister. Engellenmeye dayanamaz. Çocukluk yıllarında etkindir.büyüme ve olgunlaşmayla etkinliği azalır, fakat tümüyle ortadan kalkmaz ve yaşam boyu sürer .

Gerçeklik ilkesi: Organizmanın gereksinmelerinin dış gerçeklere göre ertelenmesini ya da doyurulmasını sağlar. Doğuştan yoktur. Benliğin gelişmesiyle etkinlik göstermeye başlar, benliğin gelişmesine ve olgunlaşmasına koşut olarak etkinliği artar. Zamanla, haz ilkesinin etkinliği azalırken, gerçeklik ilkesinin etkinliği artar .

Haz ve gerçeklik ilkelerinin etkinlikleri: Birincil süreç düşünme biçimi: İsteklerin ve gereksinmelerin doyumunu, içgüdüsel boşalmayı amaçlayan mantık öncesi düşünme biçimidir. Haz ilkesiyle birlikte çalışır. İkincil süreç düşünme biçimi: Benliğin olgunlaşması, toplumsal yaşam ve öğrenme süreciyle birincil süreç düşünme biçiminden ayrışarak gelişen mantıklı düşünme biçimidir. Gerçeklik ilkesiyle birlikte çalışır.

Freud, zihinsel süreçlerin salt bilinç kavramıyla açıklanamayacağına inanıyordu. 1870'li yıllarda Paris'te hipnoz oturumlarındaki gözlemlerinden, daha sonraki yıllarda hipnoz uygulamalarından, hastalarla ilgili çalışmalarından ve deneyimlerinden yola çıkarak bilinçdışı ve bastırma kavramlarını öne sürdü. Bu iki yeni kavram psikanalitik kuramın iki temel taşını oluşturdu. Freud'un iki temel varsayımından birincisi bölmesel varsayım, ikincisi yapısal varsayımdır.

A- Bölmesel Varsayım (Zihinsel Nitelikler) Freud, 1900 yılında ruhsal aygıtı oluşturduğunu düşündüğü üç yapıyı bu varsayımıyla öne sürmüştür. Buna göre, ruhsal aygıt bilinç, bilinçöncesi ve bilinçdışı alanlarından oluşur. Bilinç ve bilinçöncesi kavramları Freud'dan Önce de biliniyordu. Bu yapılar beyinde anatomik bir yapıyı göstermediği gibi beynin belli alanlarına da lokalize edilemez. Sonraki yıllarda Freud bölmesel terimi yerine zihinsel nitelikler terimini, kullanmıştır.

Bu üç yapı zihinsel süreçlerin niteliklerini gösterir: Bilinç: İnsan yaşamının her döneminde; her anında iç ve dış enerji değişiklikleriyle karşılaşır. Bunlardan ancak bazıları uyaran niteliği taşır ve algılanır. Burada seçici dikkat ve bireysel nitelikler önemlidir. Seçilen uyaran algılandıktan sonra uygun tepki verilir. Organizmanın iç ve dış dünyada olan bitenlerin farkında olabilmesi, seçebilmesi, algılayabilmesi, ayırdedebilmesi ve uygun yanıt verebilmesi için gerekli olan uyanıklık durumuna bilinçlilik denir. Bilinç alanındaki İçerikler gerçeklik ilkesine ve ikincil süreç düşünme biçimine uyar.

Bilinçöncesi: Zihinsel süreçlerin bu niteliği doğuştan yoktur ve çocukluk döneminde gelişir. Bilinç alanında olmayan, fakat istemli çabayla bilinç alanına getirilebilen istek, eğilim, dürtü, duygu, düşünce, anı, olay gibi içerikler bilinçöncesi nitelik taşır. Bilinçöncesi içerikler hem bilince, hem de bilinçdışına ulaşabilir. Bu içerikler gerçeklik ilkesine ve ikincil süreç düşünme biçimine uyar. Bilinçöncesi, hangi içeriklerin tutulup hangilerinin bilinçdışına bastırılacağını saptayan bir süzgeç ya da otosansür düzeneği gibi işlev görür

Bilinçdışı: Bilinçli duruma geldiklerinde bireyde anksiyete yaratacak potansiyele sahip olan istek, eğilim, dürtü, duygu, düşünce, anı, olay gibi içeriklerin itilerek tutuldukları alandır. Bu içerikler doyuma ulaşmak için sürekli olarak bilinç alanına çıkmak ister. Bunlar istemli çabayla bilince getirilemez, bunun için Özel tekniklerin kullanılması gerekir. Bilinçdışı İçerikler haz ilkesine ve birincil süreç düşünme biçimine uyar. Bu üç nitelik birbirinden kesin sınırlarla ayrılamaz, aralarında sürekli ve dinamik bir etkileşim vardır.

B- Yapısal Varsayım Freud ilk varsayımı olan bölmesel varsayım üzerinde çalışmalar ve yeniden değerlendirmeler yaparak geliştirdi, yeni kavramlar Öne sürdü. Bölmesel varsayım O'na göre bölmesel varsayımın yapılan zihinsel içerikleri ve süreçleri açıklamak için yetersizdi. Ruhsal aygıtla ilgili görüşlerini yeniden düzenleyerek 1923'te ikinci varsayımı olan yapısal varsayımı öne sürdü. Buna göre ruhsal aygıt üç soyut yapıdan oluşmaktadır: Üstbenlik (Süperego) Benlik (Ego) Altbenlik (id)

Bu zihinsel yapılar birbirleriyle ilişkili zihinsel içeriklerden ve süreçlerden oluşmaktadır. Anatomik ya da somut yapılar değillerdir, beynin işlevleri olarak kabul edilirler. Ruhsal aygıtın üç yapısı arasında sürekli ve dinamik bir etkileşim vardır.

Freud’a göre kişilik üç ana sistemden oluşur: İd-ego-süperego Freud’a göre kişilik üç ana sistemden oluşur: İd-ego-süperego . her sistemin kendi işlevleri vardır,ancak üçü etkileşimde bulunarak davranışı yönetirler. İD: İd ,yeni doğan çocukta olan kişiliğin en ilkel kısmıdır ; daha sonra ego ve süperego idden gelişir. İd ,temel biyolojik itkilerden (dürtülerden) oluşur:yeme , içme ,artıkları atma acıdan kaçma ve cinsel haz elde etme ihtiyaçları .Freud ,saldırganlığın da temel bir biyolojik dürtü olduğunu söylüyor.

EGO:Küçük çocuk gerçekliğin taleplerini dikkate almayı öğrendikçe kişiliğin yeni kısmı olan ego gelişir. Ruhsal aygıtın organizmayı bir davranışa yönelten yapısıdır. Yaşamın birinci yılından başlayarak dış dünyanın etkisiyle, altbenlikten bir parça özel bir yapı kazanarak ayrışır ve benliği oluşturur. Bir-iki yaşları arasında ruhsal aygıt altbenlik ve benlikten oluşur. Benlik gelişmesi bebeğin kendisi ve kendisi olmayanı ayırması, motor gelişmesi, dürtüler üzerinde egemenlik kurması, gerçeklik ilkesinin gelişmesi, ikincil süreç düşünme biçiminin gelişmesi gibi etkenlerle ilgilidir.

Ego gerçeklik ilkesine itaat eder Ego gerçeklik ilkesine itaat eder. Uygun çevresel koşullar bulanana dek itkilerin tatmini geciktirilmelidir. Örneğin ego gerçek dünyayı göz önünde bulundurarak koşullar uygun olana dek cinsel itkilerin tatminini geciktirir. Ego idin talepleri , dünya gerçekliği ve süper egonun talepleri arasında aracılık yapar . Benlik ruhsal aygıtın "uyum yapıcı" yapısıdır. Daha ayrıntılı söylemek gerekirse, ruhsal aygıtın algılayıcı, açıklayıcı, uyum yapıcı ve uygulayıcı yapısıdır. Benlik bu işlevlerini yerine getirirken altbenlik ve üstbenlikle ilişki kurar. (Sabuncuoğlu, 2001,125)

Benliğin işlevleri şöyle sıralanabilir: 1 Benliğin işlevleri şöyle sıralanabilir: 1. İç uyaranların algılanması, 2. Dış uyaranların algılanması ve dış dünyayla ilişkilerin sürdürülmesi, 3. İç uyaranlarla dış uyaranlar arasında bir düzenleme yapılması ve bunların çevre koşullarına uydurulması, 4. Doyumun sağlanmasına ve fiziksel çevrenin değiştirilmesine yönelik eylemlere geçilmesi.

Benlik temel olarak hem altbenlik isteklerini, hem üstbenlik yasaklarını, hem de çevre koşullarını dikkate alarak uyumsal bir davranış ortaya koymaya çalışır. Bunu yaparken kimi zaman altbenlikle, kimi zaman da üstbenlikle işbirliği yapar. Bu işbirliğini belirleyen etkenler benlik gücü ve olgunluğuyla. üstbenlik gücüdür.

Üstbenlik (Süperego): Kişiliğin üçüncü kısmı olan süperego , çocuğa anne-baba ve başkaları tarafından öğretildiği şekliyle toplumun ahlak kuralları ve değerlerinin içselleştirilmiş temsilidir. Temel olarak bireyin vicdanıdır. Süperego bir hareketin doğru mu yanlış mı olduğuna karar verir. İd haz arar , ego gerçekliği test eder , süperego ise mükemmeliyeti arar.

Bebeklerin dış dünyaya yönelik ilgileri salt gereksinmelerinin doyumuyla ilgilidir. Bebeklerde haz ilkesi egemen olduğundan gereksinmelerini gideren, doyum ve haz sağlayan nesneler "iyi", bunları sağlamayan nesneler "kötü" olarak nitelendirilir. Anal dönemde tuvalet eğitimiyle birlikte anne-baba çocuğa iyi-kötü, doğru-yanlış ve daha sonra ayıp ya da günah kavramlarını vermeye başlar. Ancak bu yaşlardaki çocuklarda soyut düşünme yetisi henüz gelişmediğinden, çocuğun zihninde bunlar salt onaylanan-onaylanmayan ya da ödüllendirilen-cezalandırılan biçiminde somut olarak algılanır. Bu kavramlar üstbenliğin çekirdeğini oluşturur ve "ilkel üstbenlik" olarak adlandırılır.

Üstbenliğin en önemli gelişme dönemi ödipal karmaşanın çözümlendiği dönemdir, beş-altı yaşlarıdır. Ödipal karmaşanın çözümündeki temel özellik, çocuğun kendi cinsiyetinden anne-babasıyla özdeşim yapmasıdır. Özdeşimle, çocuk kendi cinsiyetiyle ilgili davranış kalıplarını, toplumun değer yargılarını öğrenir (Burada anne-babanm aile içinde toplumun temsilcileri oldukları akılda tutulmalıdır). Bunlar Üstbenliğin özelliklerini oluşturur. Üstbenlik gelişimi daha sonraki yıllarda da sürer. gençlik döneminin sonunda, katı olan üstbenlik özellikleri yeniden gözden geçirilir, yeni düzenlemeler (rötüşler) yapılır ve son biçimini alır.

Üstbenlik ruhsal aygıtın dizginleyici, suçlayıcı, yargılayıcı, cezalandırıcı yapısıdır. Günlük yasamdaki karşılığı '"vicdan", belirtisi ise "suçluluk duygusu"dur. Bir sözümüzün ya da davranışımızın ardından vicdanımızın sızladığım söylediğimiz durumlarda ruhsal aygıtta olan şey, Üstbenliğin benliği cezalandırmasıdır. Üstbenliğin insanın uyumsal davranışlarda bulunmasında Önemli bir rolü vardır.

KİŞİLİK GELİŞİMİ Freud , bu yüzyılın başında, zamanına göre devrimsel nitelik taşıyan kişilik gelişimi kuramı sunmuştur. Freud ; gelişimi bakımından ilk çocukluk yıllarındaki yaşantıların önemini vurgular. Freud ‘un kuramı , psikoanalitik kuramlardan biridir. Bu kurama göre , normal gelişimin sağlanması için , gelişimin sağlanması için gelişimin her döneminde bireyin temel ihtiyaçlarının doyurulması gerekmektedir. Eğer temel ihtiyaçlar karşılanmazsa kişilik gelişimi engellenir.

Freud ,kişilik gelişimini çeşitli dönemlerle açıklamıştır Freud ,kişilik gelişimini çeşitli dönemlerle açıklamıştır. Her dönem belli kritik gelişimi kapsamaktadır. Bir dönemdeki ihtiyaçlar karşılanmadığı taktirde o döneme aşırı bağımlılık meydana gelmekte ; sonraki aşamada meydana gelecek kişilik gelişimini engellemektedir. Freud’ a göre ilk dönemlerde ihtiyaçların karşılanması engellenen birey ,daha ileri yaşlarda bu ihtiyaçlarla ilgili olarak normal olmayan bazı davranış biçimleri gösterir. Çocukların ana- baba ve öğretmenleriyle etkileşimlerinin niteliği ,onların ihtiyaçlarını karşılamalarına ve gelişim dönemlerini sağlıklı olarak atlatmalarına yardım eder. Freud’un psikoanalitik kuramı psikoseksüel gelişimi her biri yeni bir sosyalleşme sorunuyla nitelenen beş temel döneme ayırmıştır. Bu dönemler aşağıda kısaca açıklanmıştır:

ORAL DÖNEM Bu dönem 0-1 yaş arasındaki bebeklik dönemini kapsar ORAL DÖNEM Bu dönem 0-1 yaş arasındaki bebeklik dönemini kapsar. Oral dönemde Temel haz kaynağı emmedir. Emme, pasif ve bağımlı bir davranıştır. Freud’a göre ,anne yerine geçen yetişkin tarafından çocuğun memeden erken kesilmesi , ya da aksine çok uzun süre emzirilmesi ,onun bu döneme bağımlı olmasına neden olmaktadır. Emme ihtiyacı ,daha sonraki yaşamında da sürmektedir. Örneğin ; Öğrencilerin sinirli ve gergin olduğunda tırnak yemeleri,Freud’un oral bağımlılık olarak tanımladığı durumun bir göstergesidir. Bu dönemde , çocuklar bakımlarının yapılmasından ve emmekten zevk alırlar;gerçekten de , baş parmaklarını ya da ulaşabildikleri her şeyi ağızlarına koyarlar. Oral dönem bebeğin annesine en bağımlı olduğu ve onun bakımına en çok gereksinim duyduğu dönemdir

ANAL DÖNEM İkinci gelişim dönemi olan anal dönem , 1-3 yaşlarını kapsamaktadır. Bu dönem idrar ve dışkı çıkarma ile ilgilidir. Besin maddesi sindirildikten sonra atıkları barsağın sol bölgesinde birikir ve anüs kasları üzerinde belirli güçte bir basınç yaptığında dışarıya atılır. Çocuk ,bu dönemde kendini ve çevreyi kontrol etmeyi öğrenir. Sinirli ,hoşgörüsüz ve cezalandırma yoluyla tuvalet eğitimi veren anne-baba ya da bakıcılar , çocuğun bu döneme bağımlı kalmasına neden olurlar. Bu durumda , daha sonra öğretmenlerin çözümlemeleri gerekecek davranış bozuklukları meydana gelebilir. Bu tür davranışlardan bazıları , aşırı düzenlilik ya da aşırı dağınıklıktır

FALLİK DÖNEM Bu dönem aşağı yukarı 3-6 yaşları arasını kapsamaktadır FALLİK DÖNEM Bu dönem aşağı yukarı 3-6 yaşları arasını kapsamaktadır. Çocuklar bu dönemde genital organlarından zevk aldıklarını fark ederler. Karşı cins ebeveyne açık olarak daha fazla sevgi gösterisinde bulunurlar. Ana-baba ya da onların yerine geçen yetişkinler, çocuklara sıcak ve sevgi dolu bir şekilde davranmalıdırlar. Çünkü çocuklar bu dönemde, yetişkinleri model alarak cinsiyet rollerini kazanmaya başlarlar. Çocuklar algılayabildikleri yetişkinlerin değer sistemlerini içselleştirirler.

GİZİL DÖNEM 6-12 yaşları arasındaki dönem gizil dönem adını alır GİZİL DÖNEM 6-12 yaşları arasındaki dönem gizil dönem adını alır. Bu dönemde çocuk cinsiyetle ilgili konulardan hoşlanmaz ve kendini daha çok oyuna verir. Çocuklar sevgi gösterilerini ev dışında arkadaşlarına yöneltirler. İlkokul çağındaki çocuklar ,cinsiyet rol kimliğine güçlü bir ilgi duymaya başlarlar. İlkokul öğretmenleri oyun gruplarının aynı cinsteki çocuklardan oluştuğunu gözleyebilirler. Bu dönem ergenlik fırtınası öncesindeki durgunluk olarak görülmektedir

GENİTAL DÖNEM Freud’un beşinci dönemi fırtınalıdır GENİTAL DÖNEM Freud’un beşinci dönemi fırtınalıdır. Genital dönem adı verilen bu dönem aşağı yukarı 12 yaştan sonra başlar. Hızlı fiziksel gelişme ve buluğa erme ile içsel cinsel dürtüler artmaktadır. Ergen ebeveynle ilişkilerini düzenlemek ,çatışmalarını çözümlemek ihtiyacındadır .İlköğretimin son yılları ve lise öğretmenleri ,bu fırtınalı ve baskılı döneme girmiş olan öğrencilere öğretme güçlükleriyle karşılaşabilir. Ancak öğretmenler ergenin , ilgi ve ihtiyaçlarını ,gelişim özelliklerini tanıyıp ona anlayışlı ve saygılı davranarak ,problemlerini çözümlemede yardımcı olabilir. Psikoanalitik kurama göre ,eğer bir döneme aşırı bağımlılık meydana gelememişse,ergenin temel ihtiyaçlarının karşılanmasıyla sorunları çözümlenebilir. Çoğu zaman öğretmenler ,ergenlere yardım edebilecek yeğane kişilerdir.

KAYNAKÇA Arı, Ramazan. , Üre, Ömer. ve Yılmaz Hasan KAYNAKÇA Arı, Ramazan., Üre, Ömer. ve Yılmaz Hasan., Gelişim ve Öğrenme PsikolojisiBacanlı, Hasan. Eğitim Psikolojisi, Alkım Yayınevi, İstanbul. Doğan, Orhan. Tıp Fakülteleri İçin Davranış Bilimleri Ders Kitabı,Cumhuriyet Üniversitesi Eren, Erol., Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi, Beta, İstanbul, 2001. Gençtan, Engin, Psikanaliz ve sonrası, Remzi Kitabevi, İstanbul.1998. Göze, Ergun. Fröyd ve Fröydizmin içyüzü, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1992. Güney, Salih. Davranış Bilimleri, Nobel Yayınevi, Ankara, 2000. Fromm, Erich. Sigmund Freud'un misyonu, Öteki Yayınevi, Ankara, 1998. Köknel, Özcan.. Kişilik, Altın Kitaplar Basımevi, İstanbul, 1982 . Sabuncuoğlu, Zeyyat. Örgütsel psikoloji, Ezgi Kitabevi, Bursa,2001. Şimşek, Şerif M. Davranış bilimlerine giriş ve örgütlerde davranış, Nobel Yayınevi, 2001. yorumlar http://www.sinifogretmeniyiz.biz,