Klasik Çağ’ın Sona Ermesi M.Ö. 4. yüzyıl’da, başta Atina olmak üzere Yunan sitelerinin birçoğu bağımsızlıklarını yitirmişlerdi. Ekonomik ve siyasal çöküntü sonucu büyük bir siyasi çürüme yaşanmaktaydı. Bu belirsizlik döneminde orijinal sesler olarak Zenon ve Epikuros’tan söz edebiliriz.
Okul olarak «Epikürizm» ve «Stoa»’dan söz edebiliriz Okul olarak «Epikürizm» ve «Stoa»’dan söz edebiliriz. Her iki okul da siyasetten çok etik ile ilgilenmiştir. Belirsizlik ortamında tutunabilecek yeni değerler ortaya koyabilmek ve yeni amaç oluşturmak fikrine odaklanmışlardır. Ana temaları, Yaşamın anlamı, Mutlu olmanın olanakları olmuştur.
Epikuros (M.Ö. 341-270) Kıbrıslı Zenon (M.Ö. 336-254) Sisam Adası doğumludur. İzmir yakınlarında Değirmendere’ye (Kolophon) yerleşmiştir. Sonrasında Lapseki’de (Lapssko) ünlü okulunu kurmuştur. 40 eseri vardır. Eşitliğe özel bir önem vermektedir. Asıl sorusu «Mutlu bir yaşama nasıl ulaşılabilir?»’dir. Atina’da Stoa Okulu’nun kurucusudur. Yazdıklarından elimize ulaşan eseri yoktur. Zenon, onu anlatan kaynaklardan takip edilmektedir. Parmenides’in kurduğu Elea okulu ile yakınlığı vardır. Tekçidir.
Siyaset de ödev olarak yapılması gereken bir şeye dönüşmüştür. Epikuros (M.Ö. 341-270) Kıbrıslı Zenon (M.Ö. 336-254) Ona göre bilgi, duyum ve algıdan çıkar. Bilgi kuramı bakımından duyumcu, varlık görüşü bakımından atomcu, ahlâk bakımından ise hazcıdır. İdeal bir evren yoktur. İçinde yaşanılan tek bir evren vardır ve atomlardan oluşur. Ruh da ince bir maddedir. Ölüm, ruhu oluşturan atomların dağılmasıdır. Böylece materyalist bir kurgu, bütüncül ve tutarlı bir yapı oluşturur. Paradoksları ile ünlüdür (mantık oyunları). Zenon’un önemi, hem Yunan hem de Klasik Roma düşüncesine olan etkisinden kaynaklanır. Erdemli davranışın ussal temellerini aramaktadır. Tüm insanların kardeş olduğu tek bir devlet ve tek bir doğa yasası önermektedir. Siyaset de ödev olarak yapılması gereken bir şeye dönüşmüştür.
Epikuros (M.Ö. 341-270) Kıbrıslı Zenon (M.Ö. 336-254) «Ölçülü olmak» ana ilkesidir. * Mutluluk ve erdem birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Ataraksiya halini önermektedir. Bu da, korkunun yokluğu halidir. İnsanın en yüce değer oluşu. Hazcılık – faydacılık bağlantıları nedeniyle günümüz felsefelerinde izleri bulunur. İnsanlığın kardeşliği Ayrımcılıkların reddi Sitenin kutsallıktan kurtularak barış içinde yaşamanın garantisine dönüşmesi İnsanın değeri kavramının gelişmesi
Klasik Çağ Düşüncesi ve Roma İlişkisi (STOA Okulu) Site ile tanımlanan insandan bir bütünlük olarak algılanan ve değerini bilgi sahibi oluşundan alan insana ulaşan düşünce ile bir geçiş yaşanır. Bu geçiş, Stoa okulu ile şekillenir. Stoa okulu doğa ile insan arasındaki uyumu sağlamlaştırır. Akıl, insanın doğa ile uyumlu yaşamasıdır. Yerleşik değerleri sarsmıştır. İnsanların kardeşliği, akıl sahibi olmada birleşmeleridir. «Erdemli insan, zorluklara sızlanmadan katlanmalıdır»
İleri Gelen Stoacılar ve İlkeleri: Cicero (M.Ö. 106-43) (Kitaptan okuyunuz) Seneca (M.S. 4-65) Epiktetos (M.S. 60-110) Marcus Aurelius (M.S. 121-180) Özgürlük Doğal Hukuk Evrensel toplum ve dünya devleti eşitlik, Adalet Köleliğin reddi.
Ortaçağ felsefesi Klasik Çağ ile Modern Çağ arasında kalan tarihsel dönem, Ortaçağ’dır. M.S. 395 – 1453 Roma İmparatoru Theodos’un ölümü – İstanbul’un fethi M.S. 476-1492 Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılması – Amerika’nın keşfi.
(Ortaçağ’ın «Karanlık Çağ» olarak nitelendirilmesini tartışabiliriz.) Ortaçağ felsefesi eklektiktir. Hristiyan, İslam ve Bizans felsefelerinin ortak mirasıdır. Düşünce sistemlerinin yakınlaşmasını gösterir. Bilgelik sevgisi, Ortaçağ entelektüel ortamında dinsel bir duyguya dönüşmüştür. Antik Yunan felsefesi dinamik bir yapı sergilerken Ortaçağ Felsefesi mutlak doğruları bulmuş olduğuna inanan, durağan bir felsefedir. Ortaçağ Felsefesi iki temel konuya odaklanmıştır: Nesnel gerçeklikler olarak tümeller konuya odaklanmıştır. Tanrı’nın varoluşunu mantıksal delillerle kanıtlama
Ortaçağ Felsefesinin Dönemleri Patristik Felsefe Skolastik Felsefe Patristik Felsefe, Hristiyanlığın doğuşundan 7. yy’a kadar olan döneme hakim olan felsefi düşünceye denir. Yeni-Platoncu felsefe olarak da adlandırılır. 7. yy’dan 15. yy’a kadar olan döneme denir. Kilisenin temel dogmalarını Aristoteles’in felsefesine dayanarak temellendirme çabalarıdır.
ORTAÇAĞ FELSEFESİNDE DEVLET VE HUKUK ANLAYIŞI Ortaçağ’da toplumsal yapı feodalitedir. Feodalite, kapalı tarım ekonomisi sistemi üzerine kuruludur. Toprak sahibi – Serf – Kilise Çok merkezli siyasi iktidar yapısı söz konusudur. Miras yolu ile babadan oğula geçen mülkiyet bir soylular sınıfını yaratmıştır. İnsan ve devlet düşüncesi, kadercilikle açıklanır. Devlet, dini uygulamak için vardır; dinsizi cezalandırma yetkisi vardır.
Karşilaştirmali Antik Yunan ve ortaçağ felsefesinin özellikleri (ss) Antik Yunan felsefesi dünyevi bir felsefe olduğu halde Ortaçağ felsefesi aşkıncıdır. Antik Yunan’da insan, evreni kavrayabilir. Ortaçağ düşüncesinde ise akıl küçümsenir. Toplumsal bütünleşme süreçleri farklıdır. Ortaçağ düşüncesinde dindarlık (ümmet) üstünden bir örgütlenme söz konusudur. Antik Yunan düşüncesinde doğa bilimleri, iyi ve mutlu yaşam olanakları üstünde çalışılmaktayken Ortaçağ düşüncesi teolojiye dayalıdır. Antik Yunan düşüncesi makro-mikro kosmos ilişkisini anlaşılabilir kabul eder. İnsan, günahkârlığı ile dünyaya kovulmuştur; suçluluk duygusu ve katlanma. Ortaçağ Felsefesi ontolojinin epistemolojiden önce geldiği bir felsefedir. Burada bilginin süjesi ile bilinen olarak objesi birbirinden kesin olarak ayıran modern felsefenin temel düalizminin tersine monisttir. Tanrı’dan başlayarak bir değerler hiyerarşisi kurar. Değerli olan, Tanrı ile değersiz maddi dünya arasında insan vardır. Metin analizi, dil ve mantık açısından gelişmiştir.