Tombik; Seni Şekersiz Bırakmayacağız bir masala doğru; yaşanacakken ve unutulacakken… ses düğmesini açabilirsiniz (bu yazı: http://www.ergir.com/mohini.htm yazısının devamıdır)
… isterseniz “Ülkelerin masalları vardır…” diye başlamadan söze, evvel zaman içinde, bir masumiyet, coşku, sevgi ülkesinde, çocukların “Doğan Kardeş” dergisine çizdiği karikatürlere bakalım önce:
Ülkelerin masalları vardır; kiminde bir köyün tüm fareleri kaval çalan bir çalgıcının ardına takılmaktadır, kiminde ise bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horoz, Bremen yolundaki bir evden hırsızları kovalamaktadır. Hatta bu masal kahramanlarının birbirlerinin sırtına çıkmış heykelleri, şehirlerinin tam ortasında yer almaktadır. Ama hiçbir ülkenin bu hayal ürünü masalları, bizdekiler gibi gerçekten yaşanmamıştır. Bizim masallarımızdan kimseciklerin haberi olmamış, bir kuşak sonraya miras kalamamıştır. Çünkü kimse o an yaşananların bir masal olduğunun farkına varmamıştır. Hiçbir ülkede bir sahil ilçesinin çocukları, bir beyaz balinanın başını okşayıp okullarına gitmemiştir. Belediye görevlileri kamyon yıkar gibi belli günlerde onu yıkamamış, adıyla hitap edildiğinde dönüp bakan bu beyaz balinanın ardından, kasabaya dikilen heykeli sonradan balyozlarla yıkılmamıştır. (Detaylı Bilgi: http://www.ergir.com/beyaz_balina_aydin_sunum.htm )
Örneğin; hiçbir ülkede türünün son örneği panter, bayılmış bir kadının başında, ayılıncaya kadar oturup beklememiş, sonra da kıstırılıp, mavzerle vurulmamış, postu için gariban köylüler karantina tehdidiyle karşı karşıya bırakılmamıştır. (Detaylı Bilgi: http://www.ergir.com/son_anadolu_panteri.htm ) Düşünebiliyor musunuz; 1949 yılında Hindistan Başbakanı Nehru Pandit savaş bozgunu Japon çocuklara bir yavru fil armağan ediyor, bizim çocuklar da Doğan Kardeş dergisi aracılığıyla Nehru Amca’dan fil istiyor, Doğan Kardeş, çocuklar arasında “Nehru Amca fil gönderirse” konulu bir karikatür yarışması açıyor, 1950 senesinde, içlerinden ileride devlet sanatçıları da çıkacak küçük parmakların kimisi yavru fili bandoyla İstiklal Caddesi’nden geçerken, kimisi Beyazıt Havuzu önünde şemsiyeyle otururken, kimisi de Florya Plajı’nda banyo yaparken çiziyor, sene sonuna doğru: MÜJDE! MÜJDE! MÜJDE! FİL GELİYOR!.. manşetinin altında,
size bir Hindistan fili gönderiyorum… Aziz Çocuklar; size bir Hindistan fili gönderiyorum… diye başlayan satırlarıyla, Hindistan Başbakanı’ndan gelen mektup yayınlanıyor, bir süre sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk fili Mohini, bir gemiyle İstanbul’a geliyor, İstanbul’da yer yerinden oynuyor, Dolmabahçe Meydanı, ellerinde “Mohini Seni Şekersiz Bırakmayacağız” yazılı pankartlar taşıyan okul çocukları, aynı zamanda Belediye Başkanı da olan Vali, kordiplomatik, basın, yediden yetmiş yediye hınca hınç vatandaşlarla doluyor,
alnı ay yıldızlı, her tarafı boyalı yavru fil Mohini için konuşmalar yapılıyor ve binlerce kişi aralarında bir yavru fil ile hep birlikte Gümüşsuyu’ndan Taksim’e çıkıyor, Taksim Meydanı’na iğne atılsa yere düşmeyecekken, bir yavru fil İstiklal Marşı eşliğinde hortumuyla Cumhuriyet Anıtı’na çelenk koyuyor, Sonra o fil, Türkiye’de bir tek Ankara’da olduğu için, özel Sıhhiye Vagonu’yla Ankara Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Hayvanat Bahçesi’ne getiriliyor ve Türkiye’nin dört bir yanından çocuklar, aileleriyle akın akın Mohini’ye geliyor, Mohini’nin sırtında geziyor, pek çok firma Mohini’nin bakım giderlerini üstleniyor, evlerde lambalı radyoların üzerinde Mohini’yle çekilmiş kenarı tırtıklı fotoğraflardan geçilmiyor, eve gelen misafirlere üzerine Mohini işlenmiş keten ya da kalın patiska Mohini Çay Takımı peçeteleri ile servis yapılıyor…
Var mı başka bir ülkede, “tamamen uydurma” bile olsa böyle güzel ve “tamamen gerçek” olup, hiç izi kalmamış bir masal? ** ** ** Daha sonra bu ülkede çok şeyler değişmiş, masumiyet yenilmişti. Hayvanat bahçeleri çoğalsa da, hayvanların doğal ortamına uygun yaşadıkları söylenemezdi. Mohini’nin ardından iki fil daha gelmişti ama üç fil de dişiydi. Yani üç fil de bir kere bile çiftleşemeden yaşamlarını tamamlamışlardı. Son filimiz Şirin’i geçenlerde kaybetmiştik; onu kim bilir ne kadar ihmal, ne kadar mutsuz etmiştik. Bizim büyüklerimiz bir fil masalı yaşamışlar, ne yazık ki masalı yaşatamamışlardı. Ama yine bir masal yaşanabilir, başka kıtalara gitmeden, ya da likit kristal ekranlardan seyretmeden filli bir kentte yaşayabilir, ona insanca değil ama filce bir doğal ortam sağlayabilir, yine sırtında serbestçe dolaşılabilirdi.
Ve oturup eğri büğrü yazımla, "uçak ile" ve sahici pulla direkt adresine sahici bir mektup gönderdim Mr. Manmohan Singh’e; şimdiki Hindistan Başbakanı’na. O masum coşkuya, bir "sevgi"li döneme özlemle, elli altı yıl sonra yine bir fil istedim; bir avuç çocuğun desteği ardımda, Manmohan Singh’in yıllar önce yavru bir fil götüren gemiye el sallamış bir çocuk olabileceği umuduyla. Önce bir elektronik posta geldi Hindistan Sefareti’nden; benden posta adresimi istiyorlardı. Ardından da gerçek bir mektup geldi: S.K. Verma imzalı mektuplarında, benim fil isteyen mektubumun Hindistan Başbakanı H.E. Dr. Manmohan Singh’in eline ulaştığını ve bundan sonraki gelişmeler hakkında bana bilgi verecekleri yazmaktaydı.
Siz bir köşe yazarına elektronik posta atsanız, cevap alabiliyor musunuz? Hindistan Başbakanı’na fil isteyen bir mektup yazmıştım ve mektubun eline geçtiğinin, gelişmeler hakkında bilgi verileceğinin mektubunu almıştım. Geçen gün de Talip Dilber imzalı bir elektronik posta aldım. Göz yaşlarımı zor tutarak okuduğum satırlar, Mohini’nin 1966-1981 yılları arasındaki bakıcısı Kaya Dilber’in oğlundan geliyordu. Talip Bey; Mohini'nin sırtında düzenlenen gezilerden tutun da, ziyaretçiler önünde yapılan temizleme ve yıkama şovlarına kadar Ankaralıların yaşamında bıraktığı derin izleri anlatıyordu.
Bir nefeste okuduğum yazı; babasının ayağını ezmemek için Mohini’nin dakikalarca ayağını havada tutuşunu, emekli olduktan yıllar sonra yaşlı Kaya Dilber’in Ankara’ya gelişini, soluğu Hayvanat Bahçesi’nde alışını, kalabalık ziyaretçilerin gözleri önünde çitlerden atlayışını, sakallı yaşlı bir adamın Mohini ve Şirin’e doğru yürürken kalabalığın korku dolu uğultusunu, "Mohini, Şirin; yavrularım!.." diye fillere yaklaşmasını, fillerin hortumlarını yukarı kaldırarak, belgesellerde duymaya alışık olunan çığlıklarla ona doğru gelişlerini, herkes nefesini tutmuş, bir facia öncesi dua ederken, babasının kollarını açıp onları kucaklayışını, iki filin omuzlarına dolanan hortumlarını okşayışlarını anlatarak devam ediyordu. ** ** **
Ancak görmeye cesaret ettiğiniz düşler gerçekleşir. Biz yalnız bırakılmazsak, büyüklerin elinde oyuncak olmazsak, Hindistan Başbakanı’ndan Ankaralı çocuklara bir fil daha armağan alacağız. Adını da TOMBİK koyacağız. Tombik’i zindan şartlarında değil; olabildiğince özgür, geniş bir alanda, doğasına uygun şartlarda barındıracağız. Onu bilgisayarların başından kalkıp, Ankara Garı’nda “Tombik Sefa Geldin”, “Manmohan Singh amcaya teşekkürler” yazılı pankartlarla karşılayacak; bisiklet bilmez çocukların Tombik’in sırtında serbestçe dolaştıkları fotoğraflarını ekranlara duvar kağıdı yapacağız. Mohini; seni unuttuk; kimimiz hiç bilmedik, ama Tombik’e sahip çıkacağız. Onu ilgisiz, onu sevgisiz,
Ancak görmeye cesaret ettiğiniz düşler gerçekleşir. Biz yalnız bırakılmazsak, büyüklerin elinde oyuncak olmazsak, Hindistan Başbakanı’ndan Ankaralı çocuklara bir fil daha armağan alacağız. Adını da TOMBİK koyacağız. Tombik’i zindan şartlarında değil; olabildiğince özgür, geniş bir alanda, doğasına uygun şartlarda barındıracağız. Onu bilgisayarların başından kalkıp, Ankara Garı’nda “Tombik Sefa Geldin”, “Manmohan Singh amcaya teşekkürler” yazılı pankartlarla karşılayacak; bisiklet bilmez çocukların Tombik’in sırtında serbestçe dolaştıkları fotoğraflarını ekranlara duvar kağıdı yapacağız. Mohini; seni unuttuk; kimimiz hiç bilmedik, ama Tombik’e sahip çıkacağız. Onu ilgisiz, onu sevgisiz, onu şekersiz bırakmayacağız… düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
Onu ilgisiz, onu sevgisiz, onu şekersiz bırakmayacağız… düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
YEDİDEN YETMİŞ YEDİYE ÇOCUKLAR ARASI: “TOMBİK ANKARA’DA” KONULU KARİKATÜR YARIŞMASI: Şu anda 1950’deki günleri; yani Hindistan Başbakanı’ndan bir fil istenen mektubun gönderildiği, sonuç henüz belli değilken, çocuklar arasında “Nehru Amca fil gönderirse” konulu karikatür yarışmasının düzenlendiği dönemi yaşıyoruz. Yani belki de elli altı sene sonra yazılacak bir masalın, “Singh Amca fil gönderirse” günlerinin eşiğindeyiz. Ben de yediden yetmiş yediye her yaştan çocuklar arasında: “Tombik Ankara’da” konulu bir karikatür yarışması düzenliyorum. Ödül olarak da şimdilik kocaman bir “teşekkür” koyuyorum. Karikatürler – isim, soyadı, yaş ve e-posta adresi belirtilerek: tombik@ergir.com adresine gönderilebilir. Filimiz Tombik ile ilgili gelişmeler ve gönderilen karikatürlerden seçilenler ise: http://www.ergir.com/tombik.htm adresinden izlenebilir. sevgiler düş hekimi belgeselleri http://www.ergir.com/belgeseller.htm düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com