AHLAK GELİŞİMİ Prof. Dr. Kurtman ERSANLI
Ahlaki gelişim, kişilik gelişiminin en önemli öğelerinden biridir. Sosyalleşme süreci içinde “yanlış ve doğruyu ayırma” konusunda bilinçlenmesiyle ilgilidir. Ahlak, bir toplumda bireylerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kurallardır. Ahlak gelişimi toplumun tüm değerlerine kayıtsız şartsız edilgin bir uyma değil, topluma etkin bir uyumu sağlamak için değerler sistemi oluşturma sürecidir.
Ahlak, bir toplumda bireylerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kurallar olarak tanımlanabilir. Birey, içinde bulunduğu toplumun davranış kuralları ile değerlerini, kazandığı ve davranışlarına mal ettiği sürece sosyalleşir ve ahlaki olarak da gelişir. Birey ahlaki gelişmeyle çelişkili durumlarda çevresindekilerle olan ilişkilerini belirleyecek ahlaki yargılara ulaşır.
Ahlaki yargı, bireyin başkalarına ve başkalarının da ona nasıl davranması gerektiği konusunda yapmış olduğu bilişsel işlem sonucu ulaştığı yargılardır.
Ahlak gelişimin en önemli kavramlardan biri hiç şüphesiz ki, kişiliğin temel kavramlarından olan karakter ve diğeri de vicdandır. Karakter, kişiliğin ahlaki boyutu olup vicdan da, bireyin kendi davranışlarını ahlaki ölçülere göre eleştirerek, bunların iyiliği-kötülüğü, yanlışlığı-doğruluğu hakkında yargıda bulunmasıdır. Bir nevi bireyin kendisini sorgulaması, yani iç hesaplaşmasıdır.
Gelişim kuramcılarına göre ahlakın bileşenleri Duyuşsal Bileşen: İyi ya da kötü olarak nitelendirilen eylemlerin ortaya koyduğu ahlaki düşünce ve edimleri yönlendiren utanma, kaygılanma, vicdan azabı çekme gibi duygulardır. Bilişsel Bileşen: İyi ya da kötü olanı belirginleştirme ve buna göre nasıl davranacağını kararlaştırmada izlenen yöntem ve bu yöntem için gerekli olan bilgisel donanımdır. Bu nedenle bilişsel bileşene tanıma bileşeni de denilmektedir. Davranışsal Bileşen: Ahlaki değerler karşısında nasıl davranıldığını gösteren bileşendir. Toplumun içselleştirilen davranış biçimi ve kuralarına göre davranışlarını biçimlendirmek, yalan söylememek, çalmamak, haklı kazanç elde etmek gibi.
Ahlakla İlgili Görüş ve Düşünüşler Sokrates, sorumluluğu temel alarak ahlakı, iyiye ulaşmanın yolu, herkesin kendine düşeni yapması olarak tanımlar. Aristoteles, erdem kavramı içinde ele alarak, erdemli yaşamanın hem toplum hem de birey için gerekli olduğunu ileri sürer. Kant, ahlak kurallarının kesin, insanların duygu, düşünce ve arzularından bağımsız olduğu gibi, akıl sahibi olan insanlar için de geçerli olması gerektiğini belirtmiştir. Verilen isimler incelendiğinde ahlakla ilgili çalışmaların, insanlık tarihi kadar eski olduğu anlaşılmaktadır.
Ahlaki Gelişimle İlgili Görüşler Bireyde varolan değerler sistemi, gelişimsel bir süreç olarak ortaya çıkmaktadır. Bu süreçle ilgili kuramsal ve bilimsel yaklaşım; - Psikanalistler (Freud, Erikson), - Davranışçı (Skinner) - Sosyal öğrenme kuramcılar (Bandura, Sullivan) - Bilişsel gelişimciler ( Dewey, Piaget, Kohlberg). Bu yaklaşımlara göre ahlak gelişimi; insana yaklaşım ve davranışlarına getirdikleri açıklamayla ilgilidir.
Psikanalistlere göre Ahlaki Gelişim Freud’ e göre ahlak ve ahlak standartlarının süperegonun gelişmesiyle ortaya çıkmaktadır. Süperego, egonun bir parçası iken, çocukluk yıllarında, daha çok anne-baba ve toplumun ahlaki değer yargılarını içeren bir yapı olarak (üç-beş yaşları arasında) egodan ayrılarak kişiliğin ahlaki boyutu olarak da ifade edilen süperego ortaya çıkar. Freud’e göre, süperegoyu oluşturmak üzere içe alınan yetişkin değerleri hiç değişikliğe uğramadan kavramlaştırılmaktadır.
Yargılayıcı bir sistem olarak süperegonun bireyin yaşantısındaki belirtisi suçluluk duygusudur. Bireyin içselleştirdiği doğru-yanlış, iyi-kötü biçimindeki ahlaki değer yargıları bireyin içinde bir yargılama ve ceza verme sistemi olarak kalır ve onun davranışlarını firenler. Sosyal ilişkilerin önemine değinen Erikson da tıpkı Freud gibi vicdanın bu yaşlarda geliştiğini ileri sürer. Çocuk bundan böyle içinden gelen sesleri duyar, kendisini vicdanın sesine göre cezalandırır veya ödüllendirir. Bu evrede en büyük sıkıntı girişimciliğin kısıtlanması ve suçluluk duygusunun davranışlara egemen olmasıdır
Davranışçılara Göre Ahlaki Gelişim Davranışçılar da tıpkı diğer yaklaşımcılar gibi çocuğun “doğru ve yanlış” kavramlarını bir etkileşimin sonunda kazandığı görüşündeler. Çocuğun ahlak gelişimini, bebeklik yıllarından itibaren onaylanmayan davranışın (şartlı uyarıcı) azarlanma gibi (şartsız uyarıcılarla) karşılaşması sonucu şartlı tepkiye dönüşmesi ve bu tür tepki geliştirmeye yatkın başka uyaranlara karşı da genelleme yoluyla kaçınma davranışlarının öğrenilmesi süreciyle açıklamaktadırlar.
Sosyal Öğrenme Kuramcılarına Göre Ahlaki Gelişim Biyolojik bir varlık olarak dünyaya gelen insan, çevresiyle kurduğu ilişkiler ağı içinde sosyokültürel bir yapı kazanmaktadır. Temel felsefesi, “insan çevresinin ürünüdür. Ahlaki davranışlar ve ahlaki değerlerin, “model alma” ve “taklit etme” gibi öğrenme yöntemleriyle kazanılır. Ahlak bir iç kontrol sistemidir. Bandura’ya göre, çocuk, başkalarının davranışlarını taklit eder ve giderek bunların bazılarını benimser ve içselleştirmesi sonucu vicdan gelişmeye başlar . Bilişsel gelişim kuramcılarına
J. Dewey’e göre ahlaki fikirler, ahlaki yargının temel unsurlarıdır. Onlar bireyin karakter yapısını oluşturarak davranışı gerçekten güdüleyen ve motive eden kuvvetler durumuna gelirler. Ahlaki yargı gelişimini; (1) gelenek öncesi düzey (biyolojik ve sosyal güdülerle motive edilen ahlaki davranışlar dönemi); (2) Geleneksel düzey (bireyin içinde bulunduğu gruba ait değerleri benimsediği dönem); (3) Özerk düzey (bireyin içinde bulunduğu grubun standartlarını özümseyerek benimsediği, kararlarını kendisinin verdiği ve davranışlarını aklını kullanarak oluşturduğu ve yönlendirdiği dönem)
Jean Piaget’ ye Göre Ahlaki Gelişim Çocukların “doğru” ve “yanlışa” ilişkin yargıları yaşlarına bağlı olarak değişir. Ahlaki gelişimi, bilişsel gelişme paralellik gösterir, fakat birbirinden farklı nitelikler taşıyan ve hiyerarşik bir sıra izleyen dönemler halinde ortaya çıkar. Ahlaki gelişim, tıpkı bilişsel gelişim gibi bir inşa ve bilgi üretme sürecidir. Çocuklar yedi yaşına kadar oynadığı oyunlardaki kuralların ne anlama geldiğini bilmeden oyun kurallarına uyarken; on yaşına geldiğinde kuralların oyunun şartları gereği konulduğunu, şartlar değişirse kuralların da değişebileceğini anlamaya başlar.
Piaget’ ye Göre Ahlaki Gelişim Evreleri Ahlak gelişimi birbirini tamamlayan ve hiyerarşik bir sıra izleyen iki dönem içinde ele alır. Bular; - dışa bağımlı dönem (5–7 yaş) - bağımsız dönem (8–12 yaş)
Dışa bağımlı dönem Bu dönemde çocuk, yetişkinlerin koydukları kurallara körü körüne uyar. Kuralların değişmezliğine ve mutlak olduğuna inanır. Ahlak kurallarının ne anlama geldiğini bilmez. Davranışlar, yapanın niyetine göre değil, doğuracağı sonuca göre değerlendirilir. Çocuk, ahlaki yargılarında nesnel gerçeklik hâkimdir. Olayın arkasındaki niyeti göremez. Bu dönem 5–7 yaşları arasında adalet otorite ile eş anlamlı olarak algılanırken; 7–12 yaşlarında ise eşitlik itaatin üstünde algılanmaya başlar.
Bağımsız dönem Çocuk, kuralları kendi vicdanının verdiği kararlar biçiminde kabul etmeye başlar. Ahlak kurallarının gerçek anlamını bilir. Sorgulamadan kabulün yerini sorgulama, tek yanlı saygının yerini eşit ilişki ve karşılıklı saygı alır. Empati kurar Üst düzeyde adalet kavramına ulaşmıştır Karşısındaki insanların iç dünyasını, niyetini hesaba katarak kendisini ve onu bu ölçülerle değerlendirir. Piaget’ye göre, ahlak gelişiminde kuralların olduğu gibi içselleştirilmesi olmayıp, Freud’un aksine aynı zamanda özümsemesi de söz konusudur.
Lawrence Kohlberg’in Ahlaki Gelişimle İlgili Görüşü Kohlberg, Piaget’nin bilişsel ve ahlak gelişimiyle ilgili görüşlerini dikkate alarak, ahlak gelişimini incelemiştir. Ahlaki yargının gelişimiyle ilgili olarak ergenlik ve yetişkinliği de içeren üç düzeyli ve altı basamaklı ahlaki yargı gelişim evresi belirlemiştir. Düzeyler içinde yer alan ve hiyerarşik bir sıra izleyen dönemlerin her birinde yeni bir zihinsel örgütlenme, buna bağlı olarak da dünyaya farklı bir bakış açısının ortaya çıktığını belirtmiştir.
I. Kural Öncesi Düzey (Gelenek öncesi düzey) -Davranışları ceza ve ödül açısından değerlendirir. -Gelenek öncesi düzey Piaget’nin bilişsel gelişim kuramındaki dönemlerden işlem öncesi dönem düzeyine denk gelmektedir. -Düşünce biçimi “benmerkezci” olduğundan; ahlaki değerlendirmeler, kendi istek ve gereksinimleri yönündedir. -Bunu engelleyen, otorite figürü ön plana çıkar. -Bu düzeyin “ceza ve itaate yönelik” ve “bireyselcilik ve karşılıklı çıkara dayalı ilişkilere yönelik” olmak üzere iki alt basamağı vardır.
1. Basamak (Ceza ve itaate yönelik) Davranışa temel olan ilke, kendi gereksinimlerini doyurma yönünde davranması ve başkalarının istek ve arzularını dikkate almamasıdır. Davranışın doğruluğunun ya da yanlışlığının ölçüsü, onun cezalandırılıp cezalandırılmayacağıdır. Cezalandırılan davranış kötü, ödüllendirilen davranış iyidir.
Cezadan kurtulmak için yetişkinlerin kurallarını kabul eder. Otoriteye boyun eğme vardır. Davranış, psikolojik kalıplar içinde değil, fiziksel sonuçlar doğrultusunda değerlendirilmektedir. Bu evrede bulunanlar için ahlaki eylem, ceza almamak için kurallara itaattir. Yaşamın değeri ise, insan değeri fiziksel nesnelerin değeriyle karıştırılmakta ve bireylerin sosyal statüsüne ve fiziksel gücüne dayandırılmaktadır.
2. Basamak (Bireyselcilik ve karşılıklı çıkara dayalı ilişkilere yönelik) Ahlaki dünyası ben-merkezli olduğu için, başkalarıyla ilgilenmede çıkar ön planda olup faydacı bir alış-verişten yanadır. Her şey karşılıklıdır inancına sahiptir. Adalet anlayışının temel göstergesi maddi eşitlik ilkesidir. Bu basamakta bulunan çocuk, ötenaziyi o kimsenin daha fazla acı çekmemesi için onaylayabilir. Bu evrede bulunanlar için ahlaki eylem, “ödül almak için gerekeni yap”; yaşamın değeri ise, insan yaşamının değeri bireyin ve diğer insanların gereksinimlerini yerine getirmesine bağlıdır.
II. Kural dönemi düzeyi (Geleneksel düzey) Toplumun kurallarını ve kalıp yargılarını, uzlaşmadan öte olduğu gibi kabul eder ve benimser. Çevresindekilere ve topluma sadakati vardır. Başkalarının duygu ve düşüncelerini dikkate alır, onların gözüyle dünyaya bakmaya çalışır, empati kurar. Çocuğun “ben-merkezli” düşünceden kurtulmuştur. Piaget’nin belirttiği somut işlem basamağında II. düzeyin “İyi çocuk olma” ve “Yasa ve düzene uyumaya yönelik” olmak üzere iki alt basamağı vardır.
3. Basamak (İyi çocuk olmaya yönelik) Davranışları “kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına da yapma” anlayışına dayanır. Davranışların değerlendirilmesinde niyetler dikkate alınmaya başlar. Çevresinin ya da kendisi için önemli olan kimselerin onay ve beğenisini kazanmayı hedefler. İyi olmak, başkalarının duygularıyla ilgilenmek, sadık ve güvenilir olmak, beklentiler ve kurallar doğrultusunda davranmak ister. Bu evrede bulunanlar için ahlaki eylem; başkalarınca onaylanmayan eylemlerden kaçın, yaşamın değeri ise; ona karşı çevresindekilerin gösterdiği ilgi ve anlayışa bağlıdır.
4. Basamak: (Yasa ve düzene uyuma yönelik) Kurallar ve sosyal düzeni koruma eğiliminin ön plana çıktığı bu basamak, aynı zamanda sosyal sistem ve vicdan basamağı olarak da nitelendirilmektedir. Yasalar, değişmez olup, var olan düzeni ve toplumun sürekliliğini sağladığı gerekçesiyle, mutlaka uyulması gereken kurallardır., Yetişkinlerin büyük bir bölümünün içinde bulunduğu bu basamak, bireysel ahlaki tercihten çok, toplumsal düzenin korunduğu bir basamaktır. Bu evrede bulunanlar için ahlaki eylem; yasal otoritenin sansüründen ve bundan doğacak cezadan kaçın, yaşamın değeri ise; yaşamak kutsaldır.
III. Kural Sonrası Düzey (Gelenek Sonrası Düzey) Bu düzeyde birey, kendi vicdanını kontrol etmeye başladığı için, otoriteden bağımsız olarak kendi özerk ahlaki ilkelerini oluşturur. Birey, geleneksel düzeyin toplumun kuralları ve kalıp yargılarının değişmezliği anlayışından sıyrılmıştır. Kohlberg, bu düzeye erişme yaşının ondört olduğunu belirtmektedir. Yapılan araştırmalar sonunda; yetişkinlerin hepsinin bu düzeye ulaşamadığı anlaşılmıştır. Bu düzeyin de “Sosyal Anlaşma” ve “Evrensel Ahlaki İlişkilere yönelik” olmak üzere iki alt basamağı vardır.
5. Basamak (Sosyal Anlaşmaya Yönelik) Yasalara, sosyal bir anlaşma olduğu ve çoğunluğun haklarını koruduğu için uyulur. Bu nedenle de mevcut yasaların, genelin yararına olması gerektiği savunulur. Ahlaki çatışmalarda akılcı çözüm çabaları gösterilir. Yasalar, uyulmak üzere değil, yaşamayı güvence altına almak, insan haklarını korumak ve genel refahı artırmak üzere vardır. İyi davranışı, toplumun bütünü tarafından kabul edilmiş normlara göre tanımlanır. Özgürlük kavramının genele ters düşse bile korunması gerektiğini savunurlar.
6. Basamak: (Evrensel Ahlaki İlişkilere Yönelik) Mantık ve evrensel ilkelerin hâkim olduğu bu basamakta bulunanlar, doğru ve yanlışı sosyal düzenin yasa ve kurallarıyla değil; kendi vicdanı ve kendi geliştirdiği ahlak ilkeleriyle tanımlar. Değerlendirmelerine, insanın değerli olduğuna inandığı için evrensel adalet ilkelerini, insan haklarını, insana saygıyı ve güveni temel alır. Yasalardan tamamen bağımsız, kendi ahlak ilkelerine ve vicdanına göre davranır.
İnsanlar ancak kendi vicdanının sesine kulak verdiği zaman en üst ahlaki yargı basamağına ulaşırlar. Bu basamakta bulananlar, insanlar hakkında çok üst düzeyde bir duygusallığa sahip, ahlak kahramanları olarak nitelendirilen kimselerdir. Bunlar, yasa ve ahlak arasında çelişki olduğunda, bireyin genel ahlak ilkelerine uymasını bekler. Bu evrede bulunanlar için ahlaki eylem; kendi kendini suçlamaktan kaçın, yaşamın değeri ise; kutsal olarak değerlendirilir.