Bir Motosiklet Yazısı: “Kanatlar” (Muzır Neşriyat) ses düğmesini (çok) açabilirsiniz
Bir “Dr. Jekyl ve Mr. Hyde” yazısı bu. Önce, o cumartesi’den, o 15:00’e kadarki yoğun şekilde: Dr. Nuri Danışman’dan (Jinekolog), Dr. Kürşat Teker’den (Ortopedist), Dr. Yalçın Ergir’den (Ortodontist), o 15:00’den sonraki, o kuş gibi: Nuri’den, Kürşat’tan, Yalçın’dan, o özgürlüğe kaçanlardan bahsetmek istiyorum; ardından da “kanat görselleri”ni paylaşıyorum... (Muzır Neşriyat)
Müthiş paraların harcandığı Amerikan Sinema Endüstrisi’nde, 1969’da son derece hesaplı bütçeyle çekilmiş bir “yol”, bir “özgür ruh” filmi kavramları alt üst etmişti. Endüstrinin ilk 100 filmi arasında yer alarak, bir değişim dönemine silinmez damgasını vurmuştu: Easy Rider.
Bu filmde, motorlarıyla bomboş yolarda alıp başını gidenleri – “İliklerine Kadar Tutuklu Ruhlar İmparatorluğu”nda, özgürlüğe kanat çırpan o Demir Atlılar’ı seyredip de, fonda çalan Jimmy Hendrix’i dinleyip de, ayakları, akılları bir karış yerden kesilmemiş olan azdır herhalde.
Motosiklet tehlikelidir. Bir kaza esnasında kaporta bedendir. Tamam; ama bundan sonra yazacaklarım, yazmam gerekenler değil, yazabilmek için can attığım hislerdir. “Sizi örnek alıyor…” dedikleri çocuk hastalarımın değil, 77 yaşından büyüklerin okuması gerekmektedir. Evet, motosiklet tehlikeli olabilir; AMA, müthiş bir özgürlüğün, düşlerde değil - düşülmüş yollarda kanat takmanın ta kendisidir.
Motosikletle gece gitmek de, gündüz gitmek de, gün doğarken gitmek de, gün batarken gitmek de, güneşte gitmek de, yağmurda gitmek de, asfaltta gitmek de, toprakta gitmek de, ya da “motosikletle gitmek”, muhteşem bir keyiftir. Hele yan aynadan gözlerini gördüğün sevgi’nin, her yerde seninleyim’in sımsıkı beline sarıldığı bir yolculuk - Sfenks gibi bir suratla yan yana oturulmuş dört çeker yolculuğundan daha paha biçilmezdir. Bir insanın mesleği ağır sorumluluklar getirebilir; o bedenin, o ellerin, perinatolojide, endoskopik cerrahide, maloklüzyonların incecik tellerle tedavilerinde sapasağlam olması gerekebilir. AMA zorunlu olmasa da, bir Mesleki Manevi Sorumluluk Sigortası gereklidir. Bedenler, içlerindeki ruhlar özgürken, ya da bedenler ruhlarının içindeyken üretkendir. Köşeye sıkışmış ruhlardan bir hayır gelmeyeceği bellidir. Motosiklet alınabilecek en hesaplı, bir litre benzinle en uzağa gidilebilecek, her yere park edilebilecek, yolda gerekenden on beş misli fazla yer işgal etmeyecek, lastiğinden, bujisine en az masraf yapılabilecek bir araçtır. Rüzgardan bir denizde, insanın iki kolunu kanat gibi iki yana açmak isteyeceği, binmeyen birisine tarif de, izah da edilemeyeceği, bir kere binenin, artık iflah olamayacağı bir attır.
O adrenalinle üçünüz de motorunuzda ayağa kalkıp kilometrelerce o şekilde gidebilir, karşıdan uyuklaya, uyuklaya gelen otobüs şoförünün gözlerini fal taşı gibi açtırabilirsiniz. Sonra önce iki eli bırakıp, ardından kolları kanat çırpar gibi bir aşağı bir yukarı sallayarak yine kilometrelerce yol alabilirsiniz. Ve içeriden bir bardak su getirmeye üşenen ezelden beri yaşlılar kampına geri döndüğünüzde, sonsuza bir gün daha, biraz daha gençleşmiş olarak, yorulmuş değil, görünmez bir dinamo tarafından yaşam enerjisiyle şarj olmuş olarak varırsınız. Ezelden beri yaşlı değilseniz, sonsuza kadar genç kalabilirsiniz. Sizin gibi hissedenlerle bir yabancı film karesinde değil, ta kendi yaşam sahnenizde yol alabilirsiniz. Gündüz gece, sonra gece gündüz olurken, yüzünüzde alev alev rüzgar, “polen filtresiz” aracınızda tozu dumana katabilinirsiniz.
Tabii hiç dönemeyebilirsiniz de; ama bu uçuşu yaşamadan, her daim o üçlü koltukta, o ekran karşısında emniyetten patlayabilirsiniz de. Neredeyse tümü “alınmasa da olur”larla dolmuş market arabalarını iterken, bedavaymış gibi sağa sola şifrenizi tuşlarken, “böyle gidebilme”nin büyüsünü asla bilemeyebilirsiniz de. Bir tehlikeye bu kadar övgüye kızabilirsiniz de; hem de böyle gidenler dönemeyebilse de, hiç gitmeyenlerin zaten dönemeyeceğini bile bile… düş hekimi yalçın ergir (kamera, katran ve tüy) (müzik: the weight – easy rider soundtrack) (özür ve hep sevgilerimle)