14. BÖLÜM GESTALT KURAMI Yrd. Doç. Dr. Özlem TAGAY
Gestalt psikolojisinin kurucuları Wertheimer, Köhler ve Koffka’dır Bu üç bilim adamının her biri Gestalt psikolojisine önemli ve eşsiz katkılar getirmişlerdir. Gestalt psikolojisine ilişkin ilk çalışmalar Almanya’da çıkmış daha sonra Amerika’daki kuramcıları da etkilemiştir. 1950’li yıllarda pek çok araştırmacı Gestalt Psikolojisine katkıda bulunmuşlardır. MaxWertheimer (1880-1943)
Gestalt terimi, iki ya da daha fazla bir biriyle ilişkili parçadan meydana gelen bütünün dinamik bir organizasyonunu ifade eder. Almanca bir kelime olan Gestalt Almanca’da “biçim”, “tamamlama”, “bütünleşme” gibi anlamlar ifade etmektedir. Algı alanında teknik bir terim olarak kullanıldığında algılanan nesnenin veya şeklin bir anlam kazanacak biçimde bütünleşmesi anlamına gelmektedir.
Gestalt psikologları kişinin görüş alanını şekil ve zemin ilişkisi ile tanımlarlar. Şekil “zeminde ilginin odağı olan şey” iken, zemin “şekli çevreleyen her şey” olarak görülür. Şekil ve zemin ayrı değil birlikte var olurlar. Şeklin ortaya çıkması için zeminle birlikte algılanması gerekir. Dolayısıyla, şekil ve zemin ilişkisi anlam yaratma sürecinin temelini oluşturur.
Şekil-Zemin İlişkisi: Bütün algılamalarda bir şekil ve bir de zemin vardır. Çevrede ya da algısal alanda dikkatimizi çeken obje şekil olarak bilinirken onu çevreleyen ortam zemin olarak ifade edilir. Boyut, renk ve alan gibi dikkat çeken özellikler bir şekil olarak arka plandan ayrılır. Kuş sesi dinlerken trafik sesi arkada zemini oluşturur. Oturma odasının alışılagelmiş kokusu zemin, mutfaktan gelen soğan kokusu şekildir.
Yakınlık (Proximity) Yasası: Birbirine yakın nesneler kümelendirilerek algılanırlar. Şekilde a resmine bakarsanız iki adam ve bir sehpa görürsünüz, eğer b resmine bakarsanız bir adam, bir sehpa ve bir adam daha görürsünüz. Bu durum görsel alanda olduğu gibi diğer alanlarda da geçerlidir.
Benzerlik Yasası (Similarity): Renk, şekil, doku gibi birbirine benzeyen özellikler birlikte algılanma özelliği gösterirler. Örneğin şekilde ki resim A’da benzer olan ağaçları öncelikle algılarsınız ya da resim B’de diğer ağaçları köknar ağaçları ile çevrili olarak algılarsınız.
Süreklilik Yasası (Continuity):Algı alanında bulunan ve aynı yönde giden birimler birbiriyle ilişkili görünme eğilimindedirler. Bu eğilim süreklilik olarak isimlendirilir. Şekilde yer alan resim 1’i 1a ve 1b’den oluşan bir şekil olarak değil iki çizgiden oluşan bir şekil olarak algılarsınız.
Tamamlama Yasası (Closure): Bir uyarıcının bütünü görülmediği halde o uyarıcının bir bütün halinde algılanmasıdır. İnsanlar yarım yamalak olan uyaranları tamamlama eğilimindedir. Örneğin aşağıda yer alan şekli bir panda resmi olarak algılarız.
GESTALT PSİKOLOJİSİNİN ÖĞRENMEYE İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLARI Gestalt yaklaşımına göre algılama zihinde oluşan bir süreçtir. Çevreden gelen uyarıcılar duyu organlarını uyarır ve bu şekilde meydana gelen sinir akımı beyne ulaştığında duyum ile birlikte algılama meydana gelir. Gestalt psikologları yaşantı ve beyin etkileşimine ilişkin farklı ve birbirini bütünleyen teoriler geliştirmişlerdir.
Yaşantı Bellek İzi Gestalt yaklaşımına göre yaşam boyunca edinilen yaşantılar iz sistemlerini oluştururlar. Geçmişte oluşturulan iz sistemleri daha sonraki yaşantıları ve algılamaları da etkiler. Bellekte iz bırakan algılar anımsanır. Bu izler bellek izi olarak isimlendirilir. Sonraki benzer yaşantılar bellek izini tetikler ve onlarla birlikte yeni bir yaşantıya ve yeni bir bellek izine dönüşür. Dolayısıyla sonraki tüm yaşantılar bellekte var olan önceki tüm yaşantılarla anlam kazanır.
Gestalt psikologları unutmayı iki nedene bağlamaktadırlar Gestalt psikologları unutmayı iki nedene bağlamaktadırlar. Birincisi bellek izini geriye getirme, hatırlama ile ilgili güçlüklerdir. Ayrıca hatırlama için verilen ipucu orijinal bilgiye ne kadar benzerse hatırlama o kadar kolay olur.
İkinci neden ise bellek izinin yeniden düzenleme sırasında, orijinal olayın kaybedilmesi, bozulmasıdır. Başlangıçtaki bellek izi yeniden düzenleme sırasında çok fazla değişirse özelliklerini kaybeder ve geriye getirmede kullanılan ipuçları ilişki kuracak örüntü bulamadığından hatırlama mümkün olmaz.
İçgörüsel (Kavrama Yoluyla) Öğrenme Ani kavrama yoluyla öğrenme de denilen içgörü (insight) yoluyla öğrenmenin başta gelen savunucusu Wolfgang Köhler’dir. Köhler’in bu alandaki en meşhur deneylerinden bir tanesi tavuklar üzerinde odaklaşmıştır. Bu öğrenmede birey problemin çözümü için bütün yolları düşünür. Problemin çözümü için uygun yolu bulduğunda konuyla ilgili içgörü kazanmış olur.
Üretici Düşünme Üretici düşünme ile Gestalt yaklaşımının öncülerinden Wertheimer ilgilenmiş ve bu alanda kitap (Productive Thinking) yazmıştır. Wertheimer bu kitabında iki tür problem çözmeden bahsetmektedir. Bunlardan A türü çözümler, Gestalt ilkelerine dayalıdır, orjinaldir, içgörüseldir. Başka bir deyişle, problemin doğasını, temel yapısını anlamayı gerektirir. Çözüm başkası tarafından değil bireyin kendisi tarafından bulunur. Kolay genellenir ve uzun süre hatırlanır.
B türü çözümler ise anlamadan çok ezberlemeye dönüktür B türü çözümler ise anlamadan çok ezberlemeye dönüktür. Birey olguları, kuralları, olayları anlamadan ezberler. Böyle bir öğrenme ise katıdır ve kolayca unutulur, sadece sınırlı durumlarda uygulanabilir. Dolayısıyla üretici düşünmede anlamaya dayalı öğrenme söz konusudur. Transfer edilebilir ve uzun süre hatırlanabilir. Bu süreçte dışsal pekiştireç yoktur, içsel pekiştireç söz konusudur.
Gizil (Örtük) Farkına Varmadan Öğrenme Gizil öğrenme, öğrenme sürecinde kendini göstermeyen, fakat daha sonraki bir anda öğrenilen davranışın ortaya çıktığı durumlara verilen addır. Gizil öğrenme istem dışı öğrenmedir. Tolman tarafından ortaya konmuştur. Tolman evinin güzergahında bulunan kafeleri gizil olarak öğrenen bireyin aslında farkına varmadan öğrendiğini iddia eder. Bu şekilde öğrenmede özel bir çaba harcamaya gerek yoktur. Ayrıca bu öğrenme için pekiştirece de ihtiyaç duyulmaz.
Alan Kuramı Alan kuramı sosyal psikolojinin önemli isimlerinden biri olan Kurt Lewin tarafından geliştirilmiştir. Alan kuramı Gestalt yaklaşımının etkilendiği kuramlardan birisidir. Alan kuramına göre, bütün alana bakılarak olaylar incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Kurt Lewin (1890-1947) alan kuramına dayalı olarak insan güdüsü kuramını geliştirmiştir. Lewin’e göre psikolojik gerçek aç kalmak, geçmiş bir olayın anısı, belirli bir fiziksel konumda bulunma, başka insanların varlığı ya da belli bir miktar paraya sahip olma gibi davranış üzerinde etkisi olan her şeydir.
Bu psikolojik gerçekler, insanın yaşam alanını oluştururlar Bu psikolojik gerçekler, insanın yaşam alanını oluştururlar. Bu gerçeklerden bazıları insan davranışları üzerinde bazen olumlu, bazen olumsuz etkiye sahiptir. Bu olayların toplamı, belirli bir zamandaki davranışı etkiler.
GESTALT KURAMININ EĞİTİME YANSIMASI Gestalt kuramının algılama yasaları ve öğrenmeye ilişkin görüşleri dikkate alınarak eğitimcilere aşağıdaki önerilerde bulunulabilir: Gestalt yaklaşımında bireyler öncelikle bütünü görürler ve ayrıca bireyin bütün ile parçalar arasındaki ilişkiyi anlaması önemlidir. Dolayısıyla öğretmenlerin bir dersin ayrıntılarını anlatmadan önce dersin genel amacını ve program içindeki yerini açıklaması öğrencilerin öğrenmesinde daha etkili olacaktır. Ayrıca her dersin başında da konunun geneli ve alt başlıkları hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır.
Gestalt kuramına göre ezber yerine kavrayarak ya da sezerek öğrenmek daha önemlidir. Dolayısıyla öğrencilerin problemlerin çözümü için meraklarını uyandırmak ve onların kendi çabalarıyla problemleri çözmeleri için ipuçları vererek motivasyonlarını artırmak daha etkili olacaktır.
Gestalt psikologlarına göre algılarımız alandan etkilendiği gibi hatırladığımız şeyler daha önce algıladığımız şeylerden kalan izlerdir. Öğrenme durumunda sık tekrar bilginin kalıcılığını artıracağından öğretmenlerin de farklı problemler ve uygulamalarla tekrarlar yaptırmaları öğrencilerin öğrenmesini daha kalıcı hale getirecektir.
Üretici öğrenmede bilindiği gibi içsel pekiştireç daha önemlidir Üretici öğrenmede bilindiği gibi içsel pekiştireç daha önemlidir. Dolayısıyla öğrencilerin kendi amaç ve hedeflerini belirlemeleri sağlanmalı ve hatta kendilerini değerlendirmeleri için ortam sağlanmalıdır. Algısal örgütleme yaslarında da vurgulandığı gibi öğrenme de farklı duyu organlarının işlevsel olması etkilidir. Dolayısıyla öğretmenler dersin işlenişinde farklı duyu organlarına hitap edecek araç, gereç ve materyallerden faydalanmalı ve farklı yöntem ve teknikleri dikkate almalıdır.
Bilindiği gibi öğrenmede sadece fiziksel çevre değil psikolojik çevrede önemlidir. Dolayısıyla öğrenme konuları öğrencilerin ihtiyaç, ilgi ve beklentilerine göre ayarlanmalı ya da bu durumlara göre şekillendirilmelidir.