geri sarılmış bir kasetten (ses düğmesi açık olmalıdır)

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
halı kilim orman gülü yakacak kömür sevgi yolu bundan böyle
Advertisements

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ.
NEVESER “Çaresiz”in Şarkısı ses düğmesinin açık olması gerekmektedir.
2.SINIF OKUL HEYECANIM.
(ses düğmesini açabilirsiniz)
küçük bir internet masalı
“bizden” spor haberleri * ses düğmesini açabilirsiniz *
45 SANİYE Kaç şey hatırlar insan kırk beş saniyede?
SENİ ÇOK SEVİYORUM ANNE …
Mümkün Olmuyor Ağlamak Ama
SES DÜĞMESİNİ AÇABİLİRSİNİZ
Bugün öğlen tatilin var mı? Seni ödünç alabilir miyim?
BOZKIR’A NİNNİ ses düğmesini açabilirsiniz Ali Demirsoy hocamızın göndermiş olduğu bu fotoğraftan müthiş etkilenmiştim.
Sen benimsin; bana aitsin... ses düğmesini açabilirsiniz.
(ses düğmesini açabilirsiniz) Birisi size derse ki:
Anne Mümkün Olmuyor Ağlamak Ama Sol Yanım Acıyor Necdet YILMAZ 2008
onca gerçek; (ses düğmesini açabilirsiniz) onca düş varken…
Resim-iş dersi ses düğmesini açabilirsiniz.
(ses düğmesini açabilirsiniz) ilk damla en büyüğüdür.
CAN PAZARI (bir Pazar günü, ma-aile AVM’de…) yazan & görsel: düş hekimi yalçın ergir müzikler: baklava (midi) hoşça kal şarkısı - yeni türkü (söz: cengiz.
SARILMAK ses düğmesini açabilirsiniz İkiye ayrılır Yeni Türkü’nün Vira Vira albümünün şarkıları: aşırı güzel olanlar ve aşırı berbat olanlar. Her nedense.
Zor elde ettiklerinizin kıymetini bilirsiniz; bu küçük öykümüz de, bir zor elde edişle, bir kıymet bilişle ilgili... (ses düğmesini açabilirsiniz)
“Sonsuza Dek” sesli.
ses düğmesini açabilirsiniz RAMAZAN GÜZELDİR.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için ‘mouse’u tıklayınız.
sesli “yabancı” lisan? kaç yabancı dil bilirse bilsin insan…
müzik: sonsuza dek (‘sonsuza dek aşık, sonsuza dek genç’ müzikalinden)
ANNEYE NİNNİ (bütün anneler bebektir) Bugün sonucu içimizi rahatlatan bir anjiyo yapıldı anneme. Henüz icat olmamış bir alet ile bakılsaydı, aslında.
DÜŞLER ANLATILIRSA – 2011 YILINDA; BİR ULUSAL BİLİŞİM KURULTAYI’NDA… (sesli)
MASAL KAHRAMANLARI Oyhan Hasan BILDIRKİ SEVGİYE SUSAMAK.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece “mouse”u tıklayınız.
(ses düğmesini açabilirsiniz)
AŞKLaRıM.
KALANIN ARDINDAN (sesli) Hep birlikteydik, masmaviydi hava; ne çok seviyordu herkes birbirini. Gitara yeni başlamıştım; çalacaktım ama utanıyordum.
ses düğmesini açabilirsiniz
Bu akşam Bourbon Caddesi’nde bir Ay var. Yüzler görüyorum soluk lambanın altından geçerlerken. Bu çağrıyı izlemekten başka seçeneğim yok. Parlak ışıklar,
(sesli).
ses düğmesini açabilirsiniz bu satırları yazdıran Dmitry Dmitrievich Shostakovich ve André Rieu’ya teşekkürlerimle...
Üzerinde kuğu resmi olan, masmavi bir uçan balonum vardı.
KISKIVRAK (ses düğmesini açabilirsiniz) Kıskıvrak yakalanmışsın; gıyabi tutukluluğun vicahiye dönüşmüş doğumunla. Hep seçememiş, seçilmişsin ömrün boyunca.
ANKARA’NIN MAHZUN BANLİYÖ İSTASYONLARI (Doğu Yakasının Hikayesi) (sesli)
2.SINIF OKUL HEYECANIM < 2. BÖLÜM >.
bir mesai sonrası ses düğmesini açabilirsiniz Son hastam da, sevgili asistanım da gidiyor, kalıyormuşum bir başına, eski bir apartmanın zemin katında.
ses düğmesini açabilirsiniz seksen iki yılda; açık alınla... Bir kutlama kartı geldi Korkut’tan; yani evvel zaman, kalbur saman içindeki, “bizim.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece “mouse”u tıklayınız Barış - 2.
mavi Parlak, mavi bir sabah; sakin, sessiz...
bir tatlı huzur (sesli) DİZİDE, TARTIŞMADA, TRAFİKTE, TELEFONDA, İŞTE, OKULDA, TOPLANTIDA, ALIŞVERİŞ KUYRUĞUNDA; HANGİ KAPIYI ÇALSAN, BURUK ACI GİBİ.
yumurtanın hep sarısı, hep beyazı bildiklerimiz; ya olmazsa olmaz mavisi?? sesli.
FRAGMAN ses düğmesini açabilirsiniz.
kısa metrajlı yazı ses düğmesini açabilirsiniz
mazeret ses düğmesini açabilirsiniz bir fotoğraf makinasının, cepte beş kuruş parasının, aydınlık bir geleceğinin olmayışı da, Değil bir "makro" objektifinin;
(ses düğmesini açabilirsiniz) PROFESYONEL Léon, hayatımın filmlerindendir.
ses düğmesini açabilirsiniz
ses düğmesini açabilirsiniz
HOŞGELDİN MASUMİYET DÜNYADA İNECEKLERE GECEYLE RANDEVU SARI VOSVOS KEMER İZİ BEDEN HAPSİ ALTI SIFIR ZAMANI DÜŞLEMEK KAYITSIZ ŞARTSIZ EVLİLİK CANIM.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece ‘mouse’u tıklayınız.
(ses düğmesini açabilirsiniz) son babalar son patronlar son kuşlar.
ses düğmesi açık olmalıdır ŞAİR Ödü patlıyordu ama sormalıydı, karnı acıkmıştı ve karısı kendini odaya kilitlemiş, aşk şiirleri yazıyordu. Usulca tıklattı.
ses düğmesini açabilirsiniz Bir sararmış fotoğraftayız.
YILDIZLARIN VE AYIN GİTTİĞİ YERE GİDEN SEVGİLİYE...
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için ‘mouse’u tıklayınız.
ses düğmesini açabilirsiniz 18 aralık 2009 Cuma - 20:00 o kamyonun kasasında olabilmek.
MASAÜSTÜ ARKA PLANI (ses düğmesini açabilirsiniz)
GÜNDÜZ MASALI 1. Masal: binBİR GECElik MASALI masal - (sesli) devam etmek için düğmeye.
ZAMANSIZ….! Zamansız başlar her şey hayatımda, Aşık olurum zamansız , Yatarım zamansız, Kalkarım zamansız. Zamansız yer, zamansız içerim. Zamanlı şeyler.
1.Soru 1-Aşağıdaki cümlelerdeki sıfat tamlamalarını bulunuz. A) Filmdeki olaylar, Bulgaristan sınırında geçiyor. B) Sanatçı, ilk sergisini önümüzdeki.
BUGÜNE DÖNÜŞ ses düğmesini açabilirsiniz Evet; en yaşanası dönemiydi kocamış dünyanın, 1960’lı yıllar. Yazmakla bitmezdi, o rengarenk siyah-beyaz detaylar,
bitmeyen sevgi Genç adam ellerinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi... Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka.
EŞYALARIMIZI NASIL KULLANALIM?
Sunum transkripti:

geri sarılmış bir kasetten (ses düğmesi açık olmalıdır)

Merhaba Yalçın Bey; siz Ankaralısınız ve büyük ihtimalle Kocabeyoğlu’ndaki Orhan Plak’ı biliyorsunuzdur. Eğer biliyorsanız sizinle paylasmak istedim; Plakçı Orhan, yani babam vefat etti. Tanıyordunuzsa eğer, sadece bilin istedim. Saygılarımla, Gamze

Büyük ihtimalle bana ya “Atatürk’ün Ankara’daki Son Günü”, ya da Atatürk Bulvarı efsanesi “Piknik”in yazısını okuyarak ulaşmıştı Gamze Hanım. 1960’lı yılların sonlarında, 1970’li yıllarda Ankara’da çocukluktan gençliğe adım atmışların arasında kim bilmezdi ki, ön kapısı Atatürk Bulvarı’na, arka kapıları İzmir Caddesi’ne açılan güzelim Kocabeyoğlu Pasajı’nı? Pasajın alt katında plak satıp, liste yapılıp getirilmiş şarkıları 60’lık, 90’lık, hatta 120’lik kasetlere kaydeden Orhan Plak’ı ve sahibi Orhan Savan’ı? 2 okunmuş Tommiks’i, 1 okunmuş Tommiks’le değiştiren, kapağı yırtılmış Archie dergileri satan, paso rehin alıp paramparça Teksas’ları, Red Kit’leri kiraya veren dükkanların arasındaki müzik adasını? Ankara’nın en yaşanası döneminde; Atatürk Bulvarı’ndaki Tansel Plak, Ali Nazmi Pasajı’nın altındaki Sağyaşar Plak gibi, binbir çeşit taze müziğiyle ruhlarının lokantasıydı Orhan Plak. Ve kızının satırlarının hüznü, alıp götürüyordu beni o yıllara. Geri sarılmıştı tepesi bantlı yaşam kasetim, kuvvetle “Play” düğmesine basıyordum teybimin...

Çocuktum. 60’lı yılların sonlarında, 70’li yılların Ankara’sındaydım. Öyle internetin, cep telefonunun olduğu değil, ev telefonunun olmadığı yıllardaydım. Masumiyet yıllarını yaşayan, siyah beyaz filmdeki aşklarla dünyalar kuran, kendi halinde, kendi kabuğunda bir ülkedeydim. Dünyada olup bitenleri, mahallede duvar üzeri sobetlerinden, Hayat ya da Ses dergilerinden, lambası ısınınca çalan radyodan dinlediklerimden, Ulus Sineması’na iki sene gecikmeyle gelmiş filmlerden öğrenebiliyordum. Kasetin A yüzündeki: “Türkiye’den” olanları değil; B yüzündeki, dünyadan detayları, suratları, olayları çalıyordum. Fellini’nin Amarcord filmindeki gibi çocuk gözüyle anımsıyor, elerim ceplerimde, aklımın arka sokaklarında dolaşıyordum.

Soğuk savaş sürüyordu; sokağın ortasında kırmızı bir düğme duruyordu. Birisi yanlışlıkla basacak, üçüncü dünya savaşı çıkacak diye herkesin ödü kopuyordu. Acayip tok bir ses: diye geriye sayıyor, alevler içerisinde bir roket fırlatılıyor, ardından da yukarılarda bir yerlerde, insan için küçük, ama insanlık için büyük bir adım atılıyordu. Karşı kaldırımdan, kaybettiği gözünü korsan bağıyla kapamış Moşe Dayan gelirken, Müller Hollanda ceza alanında düşürülüyor, kasap İngiliz hakem penaltı noktasını gösteriyordu. Kanada Başbakanı Trudeaut’un hanımı hoştu ve Mick Jagger’ı seviyordu. Dr. Christiaan Barnard ise Afrika’nın dibinde, önce bir dişhekiminin kalbini, ardından da kendi kalbinin içindekini değiştirmişti. Manson’un çetesi, Sharon Tate cinayeti, Woodstock, çiçek çocukları derken, Katmandu’ya giden rengarenk minibüsler Menekşe Sokak’tan da geçerdi. İdi Amin yamyamdı, bir insan daha yemişti. Casius Clay artık Muhammed Ali Clay’di ve Vietnam’a gitmemişti. Lucy elmaslarla gökyüzündeydi..

Walt Disney’in çizgi filmleri dünyayı kasıp kavururken, Altan Erbulak, Şişko Nuri’li, Stelyo’lu, tavşan Yuki’yi çiziyor; radyoda Orhan Boran, “Tabiiiiiiii!..” diye bağıran Yuki’yle konuşuyordu. Concorde ses duvarını geçiyor, Hovercraft yere değmiyordu. Prenses Caroline büyürken, koca gözlüklü Jacqueline Kennedy de, Jacqueline Bouvier Kennedy Onassis oluyordu. Elektronik beyin ne sorsan biliyordu. Fonda “Pop Corn” çalarken, bir ülke siyah beyaz televizyonlara kilitlenmiş, ilk defa bir olimpiyatı canlı olarak izliyor; genç Uğur Dündar’ın anlattığı kulaçlarda, Speedo mayoyla, 7 altın madalyalı Mark Spitz’le tanışıyordu. Reklam aralarında ise Mintax’ın çizgi şarkıcıları sahneye çıkıyor; çamaşırları, bulaşıkları, ilk günkü gibi pırıl pırıl, tertemiz yapıyordu. Bir pilot kabininde eli silahlı birisi “Çek Küba’ya” diye bağırırken, Prag’da bahar kışa dönüşüyordu.

Twiggy çöp bacaklı, Adamo’nun Paola’sı çok tatlıydı. Sydney Poiter beyaz perdede Lulu’ya süskün manda gibi bakarken, karaborsadan bilet alınarak girilmiş Gölbaşı Sineması’nın locasındakiler, Dr. Jivago’nun Lara’ya yetişemeden kalpten gidişini izliyordu. Her hafta, onlarca sene sonra da aynı zevkle dinlenecek muhteşem müzik grupları, muhteşem parçalar ortaya çıkıyordu. Okul girişinde muavinler, ellerindeki makasla bu pop yıldızlarına özenmiş öğrencilerin saçlarını kesiyordu. Ayın karanlık yüzündeki kalp atışları buralardan da duyulurken, Kaliforniya Oteli’nde kimisi hatırlamak, kimisi de unutmak için dans ediyordu. Dodge Charger’lı bir adam polisten kaçarken, pen-friendler zarfların içine bir tutam saç koyuyordu. Zeki Yamani yaman adamdı; dünya petrol kriziyle daralmışken, yokluklarla tanışan bolluk ülkesinde, çay molası veren otobüslerden, yolcuların altından kıymetli Sana yağları çalınıyordu. Bir şarkı yarışması, bir ülke için olmak ya da olamamakla aynı anlamı taşırken, Avrupa “Seninle Bir Dakika”dan da bir şey anlamıyor, bir adam tekme tokat dünyayı kurtarıyordu.

Doğan Babacan, üç İspanyol’u kırmızı kartla atarken; Steagul Roşu, 0-2’nin rövanşında son üç dakikada Beşiktaş’a üç gol atıyordu. Beatles’ı, Dali’si, Pele’si, Delon’u, Bardot’su, Mao’suyla daha çok sokak varken kaset sarıyor; teybin içinde kalıyordu. Ve ardından asır geçiyor; bir sabah okunmuş iki satır, eksiği, fazlası, hatasıyla, şarkı listesi yapar gibi, iki yüz satır yazdırıyordu... düş hekimi yalçın ergir Atatürk’ün Ankara’daki Son Günü: Piknik: Müzik Alıntı: Hatasız Kul Olmaz / Orhan Gencebayhttp://