Bu çalışma için herhangi bir kurumdan maddi destek alınmamıştır.
Nuray Oktay, Zeki Kılıçaslan, Orhan Kaya Köksalan, Halim İşsever Filocoğrafik olarak Türkiye'ye özgün M. tuberculosis genotipinin (LAM 7) ilaç direnç paterninin diğer tüberküloz suşları ile karşılaştırılması Nuray Oktay, Zeki Kılıçaslan, Orhan Kaya Köksalan, Halim İşsever
Tüberküloz (TB) yüzyıllardır dünyada tehdit oluşturan bir sağlık sorunu olarak varlığını sürdürmektedir. Dünya nüfusunun üçte biri TB basili ile enfektedir. Her yıl yaklaşık 9 milyon yeni TB vakası ortaya çıkmakta ve yaklaşık 1.7 milyon kişi hastalıktan ölmektedir.
Türkiye’nin tüberküloz insidans hızı, yıllara göre azalmakta olup 2002 yılında yüz binde 40 iken 2008 yılında yüz binde 30 dur. ( Türkiye de VS 2010 raporu)
İnfeksiyon dinamiklerini incelemek, uygun tedavi ve infeksiyon kontrol stratejileri belirleyebilmek için etkenin moleküler tiplendirmesi önemlidir. Moleküler tiplendirme yöntemleri, birçok ülkenin farklı topluluklarındaki tüberküloz hastalarından üretilmiş M. tuberculosis izolatları arasındaki klonal ilişkiyi araştırmak amacıyla yaygın halde kullanılmaktadır.
Kültür sonuçlarının, gerçek etyolojik ajana mı yoksa laboratuvarda bir kontaminasyona mı bağlı olduğunu belirlemede, yeni bulaşı reaktivasyondan, ekzojen bir enfeksiyonu alevlenmeden ayırmada, tedavi esnasında direnç gelişimini izlemede genotiplendirme yöntemlerine başvurulur.
Moleküler tiplendirmede birçok farklı yöntem ve bu yöntemlerin kombinasyonları kullanılmaktadır. En sık kullanılan yöntemler, spoligotiplendirme, MIRU-VNTR tiplendirmesi ve IS6110 RFLP’dir.
Bazı tüberküloz suşlarının farklı insan etnik grupları ile seçici ilişkisinin, M. tuberculosis suşlarının sosyal, kültürel epidemiyolojik ve çevresel güçlerin etkisi ile genetik adaptasyonuna bağlı olup olmadığı yeni araştırmaların konusu olmuştur.
İn vitro ve fareler ile yapılan çalışmalar spesifik tüberküloz suşlarının benzersiz genetik özellikleri ve virulan fenotipleri olduğunu desteklemektedir. Bu çalışmalarda bazı soylara ait suşların; NO direnci, zayıf granülom formasyonu, artmış proinflamatuar yanıt ve gücü azaltılmış interlökin-6, interlökin -12, TNF- α üretimi gibi immunite değişikliği yapabilme kapasiteleri olduğu belirtilmiştir.
Türkiye’de M. tuberculosis izolatlarının genotiplemesine yönelik ilk çalışmayı, Durmaz ve ark. yapmışlardır. Bu çalışmada Türkiye’de birçok tüberküloz suşunun farklı coğrafik bölgelerde yaygın olarak bulunduğunu, kümelenen hastaların da çoğunun birbirleriyle ilişkisi olduğunu belirlemişlerdir.
Başka bir çalışmada ise filocoğrafik olarak Türkiye’ye özgü bir yeni M Başka bir çalışmada ise filocoğrafik olarak Türkiye’ye özgü bir yeni M. tuberculosis klonu ( LAM7-TUR) tanımlanmıştır.
İstanbul ilinde M. tuberculosis suşları üzerine yapılmış fazla sayıda çalışma bulunmamaktadır. Köksalan ve arkadaşlarının yayınlanan bir çalışmasında İstanbul’da Pekin genotipinin prevelansı %1,13 olarak bulunmuş ve bu suşların eski Sovyetler Birliği ülkeleri üzerinden taşındığı bulunmuştur. Ayrıca aynı çalışmada Pekin genotipinin rifampisin dirençli suşlar arasında anlamlı derecede yüksek prevelansının olduğu (%2,7) gösterilmiştir.
LAM ailesi tüm Amerika, Karayipler, Avrupa, Afrika ve Okyanusya’da yaygındır. Yapılan çalışmalarda LAM ailesinin salgınlar ve çoklu ilaç direnci ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. LAM 4 genotipine ait bir suşunun Güney Afrika’da yaygın ilaç dirençli tüberkülozun (XDR-TB) en önde gelen sebebi olduğu bildirilmiştir.
Türkiye’de tüm tüberküloz vakaları içinde ilaç duyarlılık testi yapılan toplam 4,963 hastanın sonuçları incelendiğinde; %19,1’inde en az bir ilaca direnç saptanırken, en yüksek oranlarda direncin de izoniyazid’e karşı geliştiği görülmüştür. İlaç duyarlılık testi yapılan olguların %5,3’ü (263 kişi) çok ilaca dirençli bulunmuş olup, çok ilaca direnç oranı yeni olgularda %3, tedavi görmüş olgularda %18,6 olarak saptanmıştır.
AMAÇ Türkiye’de sık görülen bir M. tuberculosis genotipi olan LAM-7 TUR ile sık görülen diğer 5 genotipin (T1, ST248, HAARLEM 1, HAARLEM 3, LAM 9) ilaç dirençlerinin karşılaştırılmasıdır.
YÖNTEM İstanbul DETAE Tüberküloz ve Moleküler Epidemiyoloji biriminde spoligotyping ve 24 locus MIRU-VNTR tiplendirme yöntemleriyle genotip tayini yapılmış ve ilaç direnç testleri yapılmış 465 olgu çalışmaya alındı. Olgular LAM 7 ve non LAM 7(T1, ST248, Haarlem 1, Haarlem 3, LAM 9) olmak üzere 2 grup halinde sınıflandırıldı. Verilerin analizinde SPSS paket programı kullanıldı. Veri kaydı programa yapılarak, gruplar arası farklılıkların istatiksel olarak incelenmesinde ki-kare yönteminden yararlanıldı. İstatistiksel anlamlılık sınırı p<0,05 olarak alındı.
BULGULAR: Çalışmaya toplam 464 olgu alındı. LAM 7 grubunda 213 (%45,9), non LAM 7 grubunda 251(%54,7) olgu bulunmaktaydı. (ortalama yaş 32,6±13,2; 12-89 yaş arası) Olguların 352’si erkek (%75,9),112’si (%24,1) kadındı. 462 (%99,6) olgu T.C. vatandaşı, 2 olgu (%0,4) yabancı uyrukluydu.(Biri Gürcistan, diğeri Romanya)
45 (%59,7) olguda INH, 20 (%4,3) olguda Rifampisin, 13 (%2,8) olguda Ethambutol, 37 (%8) olguda Streptomisin direnci saptandı. 17(%3,7) olguda ise çok ilaca direnç (MDR) saptandı.
INH direnci LAM 7 grubunda 40 olguda (%18 INH direnci LAM 7 grubunda 40 olguda (%18.8) gözlenirken , non-LAM 7 grubunda yalnızca 5 olguda (%2) olarak bulundu. (p:0.00) LAM 7 grubunda 20 (%9.4 ) olguda Rifampisin direnci gözlenirken, non LAM 7 grubunda Rifampisin direnci gözlenmedi. (p:0.00)
Ethambutol direnci LAM 7 grubunda 12 olguda (%5 Ethambutol direnci LAM 7 grubunda 12 olguda (%5.6), non LAM 7 grubunda 1 olguda (%0.4) saptandı. (p:0.00) Streptomisin direnci LAM 7 grubunda 30 olguda (% 14,1), non LAM 7 grubunda 7 olguda (%2,8) saptandı. (p:0.00)
LAM 7 grubunda çok ilaca direnç (MDR) 17 olguda (%8) gözlenirken non LAM 7 grubunda hiçbir olguda MDR yoktu. (p:0.00)
Sonuç Çalışmamızda ilaç direnç oranları ülke genelindeki verilerle koreleydi. LAM 7 grubunda ilaç direnci non LAM 7 grubuna göre belirgin olarak yüksekti.
Bu bulgunun klinik pratikte kullanımı konusunda yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.
Teşekkürler