Maviş her yönüyle batılı bir kızdır. Aslen eski bir Ankaralıdır. Biraz da Parisli sayılır. Ne de olsa çocukluğunda, mahalledeki Paris Berber’inde tıraş.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Besame Mucho.
Advertisements

Alt tarafı bir fincan kahve deme!
‘’ O Mahur Beste …..’’.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
Başarılı Olmanın Genel Kuralları Nelerdir?
Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı
Sincabi öykücü can özoguz Fon müziği: Ezginin Günlüğü.
Hayat ertelenemez… Ümit Aydemir.
SON NEFESİME KADAR SEN…
Orhan Veli Şiirler: Müzik: Ezginin Günlüğü
Kırk Satır.. Ziya Levent Topçuoğlu.
Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı
Paris sahiden bir şenlik oldu! 3 Mart 2012 Gül ile Necdet; Ernest Hemingway’in romanından esinlenerek Paris’in şenliğine katılıp orada düğün yapmaya karar.
Annesini Arayan Kardan Adam
Baba ve minik oğlu şehrin sıcak(!) bir sokağından arabayla geçerken…
ANKARA Sonbahar'da Aşk ve eski adı ile Angora ! Cem Yurtsev
BİR KADINI BEKLEMEK ATAOL BEHRAMOĞLU
O Mahur beste çalar…..!!.
P a z a r S a b a h l a r ı.
SU DAMLASININ ÖYKÜSÜ.
Her kahve aynı tadı taşımaz... Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona
Ne Güzeldir. Dört gözle beklediğiniz bir haberin gelmesi...
Paris ve sen Yağmur yağıyor Bu sonbahar Eskiden olduğu gibi
Bugün... Küçük güzelliklerin günü olsun...
Vaktiyle bir Keloğlan varmış… Bütün ailece çiftlikle meşgul olurlarmış
Yavrum ve ben.

Bana Biraz İstanbul Verin SESİ AÇIN VE TIKLAYIN Bana biraz İstanbul verin arkadaşlar, İstanbul’un en güzel yerlerinden olsun. İçinde çocukluğum olsun;
Fotoğraf ve sunum: Öykücü CAN ÖZOĞUZ
Bugün... Kücük mucizelerin günü olsun...
1 2 BİR YOKMUŞ BİR YOKMUŞ BİR VARMIŞ 3 Kızı, hayatında çok sıkıntı yaşadığını ve bunlarla nasıl baş edeceğini bilemediğini söylemiş babasına. Bir baba.
Yoktan var olmaz bir duygu.
TIKANDI BABA Seval KEMERTAŞ tarafından düzenlenmiştir.
“Sonsuza Dek” sesli.
Panayır Ö y k ü c ü Kış geliyor, havalar iyice soğudu. Maviş kızım çimlere uzanıp sırtındaki benekleri ısıtamıyor artık. Yağmurlar başlayınca Sarı kızım.
KAFİYE VE REDİF ÖRNEKLERİ
başka şehir yerin altında bir t ü nelde, bir ikindi vakti vagondayım; sorumlulukların y ü k ü ne eklenmiş g ü n ü n yorgunluğuyla oturuyorum ö ylece …
KALANIN ARDINDAN (sesli) Hep birlikteydik, masmaviydi hava; ne çok seviyordu herkes birbirini. Gitara yeni başlamıştım; çalacaktım ama utanıyordum.
Cem Yurtsev
SİBEL.
SeNi SeVMeK BiR GüL KoKuSuYDu..
Mevsimler tıpkı ruh halimiz gibidir
BİRLİKTE BİR KAHVE İÇELİM Mİ?
KARAGÖZ İLE HACİVAT MEKTUP HÜSEYİN ÖZDEMİR 6/B 1230.
yumurtanın hep sarısı, hep beyazı bildiklerimiz; ya olmazsa olmaz mavisi?? sesli.
Bugün küçük mucizelerin günü olsun..
Şubat 2009’da Ö y k ü c ü’ nün “Madam Conche’nin Pansiyonu” adlı hikayesi Çağdaş Türk Dili Dergisi’nde yayınlanmıştı.
Bugün küçük mucizelerin günü olsun..
Tekrar eski dosta sarıldım yine Senin yüzünden; İçmeden bile sarhoşum artık Senin yüzünden; Artık çok yalnızım Yetemiyorum kendime ve kendimdekilere Çıkıyorum;
Elinin arkasında güneş duruyordu
Bugün...
ses düğmesini açabilirsiniz - ilerlemek için mouse’u tıklayınız.
AYTEN Ümit Yaşar OĞUZCAN ŞİİRLER MİLYON KERE AYTEN AYTEN’İN SONU ÇIKIŞ
hazırlayan: eda kanbur sınıf:6/a no:20 ders:bilişim teknoloji
YAZIM KURALLARI.
BİR FİNCAN KAHVE ALIR MIYDINIZ?
SEVGİ ZENGİNLİK BAŞARI
AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE KARINCA
Fotoğraflar ve sunum: Öykücü ERIC CLAPTON Istanbul’da Sesi açınız.
Renk Bildiren Sıfatlar
Bunu okumak sizi herhangi bir borç yükü altına sokmayacaktır.
TAVŞAN VE YILANIN DOSTLUĞU
BENİM GÜZEL EVİM.
“Şikayetname” Elif Keskin. Hiç olmazsa eskiden,arada bir uğrar, Hal,hatır sorarlardı, Hani yasak savmak kabilinden diyelim, Senden sonra evin yolunu unuttu.
Metinleri Okuyalım.
Guten Morgen Bugün küçük mucizelerin günü olsun...
Sağlıklı Yaşama Kılavuzu
Çıkarma İşlemi
Sunum transkripti:

Maviş her yönüyle batılı bir kızdır. Aslen eski bir Ankaralıdır. Biraz da Parisli sayılır. Ne de olsa çocukluğunda, mahalledeki Paris Berber’inde tıraş olmuşluğu vardır babasının. Ve Ö ykücü ’ nün aklına bir kış günü Paris’in yazarlar kahvesinde Maviş düştüğünde; Les Deux Magots’un köşe masasında, belki de Ernest Hemingway’in ya da Jean Paul Sartre’ın bir zamanlar oturduğu sandalyede, kapiçinosunu yudumlamaktadır, kadim dostu Zaman Çelebi ’yle… Maviş’in Paris Güncesi

O zamandan iki yıl, dokuz ay, on gün sonra Maviş dünyaya gelir. Ve soluğu baba ocağında alıp Dilbaz Hala ’sıyla Kuğulu Park’ta gezmeye gider bir akşamüstü. O turduğu masada,ince belli bardaktaki tavşan kanının dumanı tüterken, buğulu gözlerle simidinden küçük ısırıklar almaktadır Dilbaz. Maviş 'i derin bir huşu içinde okurken dudağının kenarına muzip bir gülümseme takılıp kalır. Arka masadan eli çenesinde onu süzen bohem ruhlu adamın ise farkında bile değildir. Dilbaz ’ın Maviş ’i daha doğum kordonu kurumadan gezmeye götürdüğünü duyan Öykücü ise bari ben de kızımı Paris’e götüreyim der. Maviş ’in dünyaya gelişinde Ankara kadar olmasa da İstanbul, Bodrum, Budapeşte, New York, Londra, Buenos Aires, Chicago, Sofya, Palermo, Toulouse ve güzel Paris’in izleri vardır.

Baba-kız Paris’e vardıklarında hava günlük güneşliktir. Her zaman kaldıkları müzisyen mahallesindeki şirin pansiyona bavulları atıp keman, kontrbas yapım atölyelerindeki zanaatkârları seyrederek Seine kıyısına doğru yürümeye başlarlar.

Her mevsim severim Paris’i demiş şair. Sevmemek ne mümkün. Hele Eylül’de kuru yaprakların üzerine basıp çıtır çıtır yürümek Saint Germain’e doğru…

Toulouse Lautrec’in figürleri de Paris sokaklarında hâlâ dans etmektedir.

Beatles, Daltonlar ve Rolling Stones da oradadır…

Uzun bir yürüyüşten sonra Öykücü koynunda Maviş, yazarlar kahvesinde Sevdiceği ’yle buluşur. Yine aynı masada aklına öyküler düşerken Maviş benekli sırtını sonbahar güneşinde ısıtır. Dali bıyıklı, baston yutmuş garsonun sunduğu iki kadeh şampanya ise pek hoştur.

Paris’te o akşamüstü bir arka sokakta gitar çalan Venezuellalı müzisyen gülen gözleri ve kısık sesiyle Latin şarkıları söyler. Comandante Che Guevara olmazsa olmazdır tabii. Ricayı kırmaz müzisyen. Maviş o akşam Che dinleyerek uyur. Sonra Chan Chan ve Gracias A La Vida derken…

Latin şarkılar eşliğindeki kırmızı şarap kadar güzel hava, parke taşlı sokakta dansa çağırır onları. Öykücü, Sevdiceği ’ne sarılmayı özlemiştir, şehir Paris’tir ve yaşam gemiler gibi geçip gitmektedir. Dans etmeyip de ne halt edilecektir?

Ertesi gün olur. Her gün gülümseyecek bir şey bulunmalıdır.

Sonbahar güneşinde sere serpe bir şekerleme mesela… Ya da Leon ’ da yenecek, birer küçük tencere buharda pişmiş midye… Maviş de aileye uyup o günün küçük mutluluğunu midyecide bulur. Çok yorulup koyun koynuna o akşam erkenden uyunur.

Maviş ailesiyle son gün yine aynı yollardan uzun bir yürüyüşle yazarlar kahvesine doğru yola koyulur. Orada onu her mevsim Paris’in parklarında, çınar gölgeli bulvarlarında, arnavut kaldırımlı dar sokaklarında gezdirecek Ankaralı eski bir dostla buluşulacaktır.

Yollarının üstünde, Seine Nehri boyunca dizili kaldırım sahaflarına bakmaya doyamaz.

Nehir de çok eğlencelidir.

Sonunda ayrılık saati gelip çatar. Ankaralı eski dost Rıfat’la yaşamda ilk defa uzun uzun konuşulup Maviş emanet edilir.

O sırada telefon çalar telaşlı… Makarna süzgecinden süzülen ışığının altında, Ankaralı bir Düş Hekimi, Maviş için raptiye aramaktadır panosuna. Ve artık sıla tütmeye başlarken burnunda, Kaptan “ Yelkenler fora, ” der Miço ’ya. Sonra, toprağın yağmur koktuğu bir akşam vakti, eve kavuşur Öykücü’yle Sevdiceği…

Kadrajın flu arka planındaki Bohem Adam ise elinde Maviş hâlâ beklemektedir Kuğulu Park’ta… Aklından bir türlü çıkaramadığı Dilbaz bir umut belki yine gelir diye…