45 SANİYE Kaç şey hatırlar insan kırk beş saniyede?

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
BASİT YAŞAMAK Dr. Yalçın ERGİR
Advertisements

NEVESER “Çaresiz”in Şarkısı ses düğmesinin açık olması gerekmektedir.
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer... Dayanılması o kadar da zor.
SON NEFESİME KADAR SEN…
ses düğmesini Murat Suyu’ndan da, Mavi Nil’den de duyulacak kadar açabilirsiniz SON ON BİR.
(ses düğmesini açabilirsiniz) Kağıtlara bakarak ciddi ciddi konuşmam mümkün değil söyleşilerde, hatta konuşmanın nereye gideceğini de bilmem. Ama bildiğim.
BOZKIR’A NİNNİ ses düğmesini açabilirsiniz Ali Demirsoy hocamızın göndermiş olduğu bu fotoğraftan müthiş etkilenmiştim.
Sen benimsin; bana aitsin... ses düğmesini açabilirsiniz.
(ses düğmesini açabilirsiniz) Birisi size derse ki:
P a z a r S a b a h l a r ı.
DOĞAN CÜCELOĞLU'NUN EĞİTİMİNDEKİ KATILIMCILARLA BİR KONUŞMASINDAN:
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece “mouse”u tıklayınız.
Bugün... Küçük güzelliklerin günü olsun...
onca gerçek; (ses düğmesini açabilirsiniz) onca düş varken…
(ses düğmesini açabilirsiniz) ilk damla en büyüğüdür.
(sesli).
Yalnız Olanlara; Müşfik KENTER‘ den...
Ben ZİYA LEVENT TOPÇUOĞLU.
(ses düğmesini açabilirsiniz) ihtiyar mısırcı ve sürpriziniz.
SARILMAK ses düğmesini açabilirsiniz İkiye ayrılır Yeni Türkü’nün Vira Vira albümünün şarkıları: aşırı güzel olanlar ve aşırı berbat olanlar. Her nedense.
Ağlarsam sesimi duyar mısınız
Matematik 3 Doğal sayılar.
HEPİMİZİN ARADIĞI HUZUR
“Sonsuza Dek” sesli.
ses düğmesini açabilirsiniz RAMAZAN GÜZELDİR.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için ‘mouse’u tıklayınız.
sesli “yabancı” lisan? kaç yabancı dil bilirse bilsin insan…
SEVİLMEK İÇİN 6 YOL GÜLÜMSEYİN İSİMLERİ HATIRINIZDA TUTUN
KAZANIMLAR : 1. Sevmenin ve sevilmenin bir ihtiyaç olduğunu fark eder.
(ses düğmesini açabilirsiniz)
C A N I M Y A N I Y O R. Dağhan H O S T A ŞİİR Slayt Edebiyatcim.com
ses düğmesini açabilirsiniz
Bu akşam Bourbon Caddesi’nde bir Ay var. Yüzler görüyorum soluk lambanın altından geçerlerken. Bu çağrıyı izlemekten başka seçeneğim yok. Parlak ışıklar,
(sesli).
birlikte yaşlanıp, (ses düğmesini açabilirsiniz) birlikte ölebilmek…
Hayatın Anlamı üzerine
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece “mouse”u tıklayınız Barış - 2.
Sevdamızın pembe zamanlarında Sevdamızın pembe zamanlarında Griliğinden aydınlık çaldığımız Griliğinden aydınlık çaldığımız Çok bulut geçti üzerimizden.
Sesli izleyin Geçişler için tıklayın Olmasa da olur dedi ğ imiz insanlarla doludur hayatımız; tanı ş tı ğ ımız, selamla ş tı ğ ımız; klasik cümlelerle.
yumurtanın hep sarısı, hep beyazı bildiklerimiz; ya olmazsa olmaz mavisi?? sesli.
Seni seviyorum; seni çok seviyorum Ben de seni; ben de seni çok seviyorum...
FRAGMAN ses düğmesini açabilirsiniz.
DOKUNUYORUM; ÖYLEYSE VARIM (ses düğmesini açabilirsiniz)
kısa metrajlı yazı ses düğmesini açabilirsiniz
ÖLÜMCÜL HASTALIK... Doğan Cüceloğlu'nun eğitimindeki katılımcılarla bir konuşmasından: Doğan Cüceloğlu: - Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var.
ses düğmesini açabilirsiniz
HOŞGELDİN MASUMİYET DÜNYADA İNECEKLERE GECEYLE RANDEVU SARI VOSVOS KEMER İZİ BEDEN HAPSİ ALTI SIFIR ZAMANI DÜŞLEMEK KAYITSIZ ŞARTSIZ EVLİLİK CANIM.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece ‘mouse’u tıklayınız.
(ses düğmesini açabilirsiniz) son babalar son patronlar son kuşlar.
Bugün küçük mucizelerin günü olsun..
Bir bedende atan kalp gibiydik!
ses düğmesi açık olmalıdır ŞAİR Ödü patlıyordu ama sormalıydı, karnı acıkmıştı ve karısı kendini odaya kilitlemiş, aşk şiirleri yazıyordu. Usulca tıklattı.
ses düğmesini açabilirsiniz Bir sararmış fotoğraftayız.
YILDIZLARIN VE AYIN GİTTİĞİ YERE GİDEN SEVGİLİYE...
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece “mouse”u tıklayınız.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için ‘mouse’u tıklayınız.
GiTTiĞiN YeR.
Bugün...
Trafik Hakkında Ne Biliyoruz? Trafik yaşamımızı nasıl etkiler?
ses düğmesini açabilirsiniz - ilerlemek için mouse’u tıklayınız.
MASAÜSTÜ ARKA PLANI (ses düğmesini açabilirsiniz)
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir,
BİR AŞK HİKAYESİ Bizimkisi bir aşk hikayesi
Bilir misin yalnızlık ne demek? Bilir misin
Bunu okursanız iyi olur. Bir şey kaybetmezsiniz....
Dünya Çocuk Günü.
Yaşantımız kara kışa dönmüşken Yeşile hasret ömür çürütürken Gel bahardan bir gün Bahçeden bir gül çalalım.
‘’-Kİ’’ EKİ VE ‘’Kİ’’ SÖZCÜĞÜNÜN (BAĞLACININ) YAZIMI
VAR YOK. VAR YOK SINIFTA ÖĞRETMEN VAR. SINIFTA ÖĞRENCİ VAR. SINIFTA GAZETECİ VAR.
Telkin – Kendini İfade Etmek
Sunum transkripti:

45 SANİYE Kaç şey hatırlar insan kırk beş saniyede? Kaç yolculuk sabah varılan, bir ezan sesiyle; kaç demli çay bir sahil kahvesinde. Kaç taşınma, kaç tanışma, kaç sevda? Hangi şarkıyı, ezbere bildiğin; gizli iş, kimseye söylemediğin? Kırk dört saniye daha varken önünde, yani yaşamının geri kalanı, kime sarılmak istersin sımsıkı, kimin kırmak istersin kaburgasını; kırık kirişler kırmadan seninkini? Öpmek kimi, koklamak kimin nefesini? Neyi öğrenmek istersin, kırk üç saniyede o hep ertelediğin? Kiminle barışmayı, sevgini paylaşmayı, o hep esirgediğin? Hangi ayrılık bir başka kor sana; kaç saniye sürer bir içimlik sigara? Hangi kitap okunur, aylardır duran başucunda; hangi filmden çıkılır iki gözün iki çeşme, ağlaya ağlaya? Kime telefon edilir, kimden telefon gelir? Hangi dostun omuzunda ağlanır? Kim yanlış anlar seni, kim ayıplar? Hangi öğretmenin sıfırı, hangi müdürün öfkesi yutabilir çay bahçelerini, kabarmış bir deniz kadar? Cüzdanında listen, listende deterjan, ekranda dansöz, salınmış çeteler, yaşlanmış liderler, yaşlanmış sözler, yaşlı gözler. Ertelenmiş planlar, bastırılmış duygular, söylenmemiş sözler, salınmamış arzular, kurulmamış hayaller, çıkılmamış yollar. Dayatma hayatlar, tornadan çıkmış insanlar, değirmende ağarmış saçlar. Yitirmişin yarini, Gesi Bağları’nda dolanıyorsun. Bir tek selama güveniyor; aranıyor, kendini arıyorsun. ** ** ** Şu an ve önümüzdeki koca bir otuz saniye, sen – sensin. Olman gerektiği gibi değil, olduğun gibi sen, sapına kadar sen. Sevmen gerektiği gibi değil, sevdiğin gibi, mevcut olmak, ağlamak, gülmek zorunda olmayan, ta kendin sen. Kaç şey sığdırır insan, kırk beş saniyelik metrajına hayatının; fonda korkunç bir uğultu, bir salı sabahı, saat üçü iki geçerken?... düş hekimi yalçın ergir “Düş Hekimi – 1” Kitabından - (Çınar Yayınları) http://www.ergir.com

45 SANİYE Kaç şey hatırlar insan kırk beş saniyede? Kaç yolculuk sabah varılan, bir ezan sesiyle; kaç demli çay bir sahil kahvesinde. Kaç taşınma, kaç tanışma, kaç sevda? Hangi şarkıyı, ezbere bildiğin; gizli iş, kimseye söylemediğin? Kırk dört saniye daha varken önünde, yani yaşamının geri kalanı, kime sarılmak istersin sımsıkı, kimin kırmak istersin kaburgasını; kırık kirişler kırmadan seninkini? Öpmek kimi, koklamak kimin nefesini? Neyi öğrenmek istersin, kırk üç saniyede o hep ertelediğin? Kiminle barışmayı, sevgini paylaşmayı, o hep esirgediğin? Hangi ayrılık bir başka kor sana; kaç saniye sürer bir içimlik sigara? Hangi kitap okunur, aylardır duran başucunda; hangi filmden çıkılır iki gözün iki çeşme, ağlaya ağlaya? Kime telefon edilir, kimden telefon gelir? Hangi dostun omuzunda ağlanır? Kim yanlış anlar seni, kim ayıplar? Hangi öğretmenin sıfırı, hangi müdürün öfkesi yutabilir çay bahçelerini, kabarmış bir deniz kadar? Cüzdanında listen, listende deterjan, ekranda dansöz, salınmış çeteler, yaşlanmış liderler, yaşlanmış sözler, yaşlı gözler. Ertelenmiş planlar, bastırılmış duygular, söylenmemiş sözler, salınmamış arzular, kurulmamış hayaller, çıkılmamış yollar. Dayatma hayatlar, tornadan çıkmış insanlar, değirmende ağarmış saçlar. Yitirmişin yarini, Gesi Bağları’nda dolanıyorsun. Bir tek selama güveniyor; aranıyor, kendini arıyorsun. ** ** ** Şu an ve önümüzdeki koca bir otuz saniye, sen – sensin. Olman gerektiği gibi değil, olduğun gibi sen, sapına kadar sen. Sevmen gerektiği gibi değil, sevdiğin gibi, mevcut olmak, ağlamak, gülmek zorunda olmayan, ta kendin sen. Kaç şey sığdırır insan, kırk beş saniyelik metrajına hayatının; fonda korkunç bir uğultu, bir salı sabahı, saat üçü iki geçerken?... düş hekimi yalçın ergir “Düş Hekimi – 1” Kitabından - (Çınar Yayınları) http://www.ergir.com

45 SANİYE Kaç şey hatırlar insan kırk beş saniyede? Kaç yolculuk sabah varılan, bir ezan sesiyle; kaç demli çay bir sahil kahvesinde. Kaç taşınma, kaç tanışma, kaç sevda? Hangi şarkıyı, ezbere bildiğin; gizli iş, kimseye söylemediğin? Kırk dört saniye daha varken önünde, yani yaşamının geri kalanı, kime sarılmak istersin sımsıkı, kimin kırmak istersin kaburgasını; kırık kirişler kırmadan seninkini? Öpmek kimi, koklamak kimin nefesini? Neyi öğrenmek istersin, kırk üç saniyede o hep ertelediğin? Kiminle barışmayı, sevgini paylaşmayı, o hep esirgediğin? Hangi ayrılık bir başka kor sana; kaç saniye sürer bir içimlik sigara? Hangi kitap okunur, aylardır duran başucunda; hangi filmden çıkılır iki gözün iki çeşme, ağlaya ağlaya? Kime telefon edilir, kimden telefon gelir? Hangi dostun omuzunda ağlanır? Kim yanlış anlar seni, kim ayıplar? Hangi öğretmenin sıfırı, hangi müdürün öfkesi yutabilir çay bahçelerini, kabarmış bir deniz kadar? Cüzdanında listen, listende deterjan, ekranda dansöz, salınmış çeteler, yaşlanmış liderler, yaşlanmış sözler, yaşlı gözler. Ertelenmiş planlar, bastırılmış duygular, söylenmemiş sözler, salınmamış arzular, kurulmamış hayaller, çıkılmamış yollar. Dayatma hayatlar, tornadan çıkmış insanlar, değirmende ağarmış saçlar. Yitirmişin yarini, Gesi Bağları’nda dolanıyorsun. Bir tek selama güveniyor; aranıyor, kendini arıyorsun. ** ** ** Şu an ve önümüzdeki koca bir otuz saniye, sen – sensin. Olman gerektiği gibi değil, olduğun gibi sen, sapına kadar sen. Sevmen gerektiği gibi değil, sevdiğin gibi, mevcut olmak, ağlamak, gülmek zorunda olmayan, ta kendin sen. Kaç şey sığdırır insan, kırk beş saniyelik metrajına hayatının; fonda korkunç bir uğultu, bir salı sabahı, saat üçü iki geçerken?... düş hekimi yalçın ergir “Düş Hekimi – 1” Kitabından - (Çınar Yayınları) http://www.ergir.com

45 SANİYE Kaç şey hatırlar insan kırk beş saniyede? Kaç yolculuk sabah varılan, bir ezan sesiyle; kaç demli çay bir sahil kahvesinde. Kaç taşınma, kaç tanışma, kaç sevda? Hangi şarkıyı, ezbere bildiğin; gizli iş, kimseye söylemediğin? Kırk dört saniye daha varken önünde, yani yaşamının geri kalanı, kime sarılmak istersin sımsıkı, kimin kırmak istersin kaburgasını; kırık kirişler kırmadan seninkini? Öpmek kimi, koklamak kimin nefesini? Neyi öğrenmek istersin, kırk üç saniyede o hep ertelediğin? Kiminle barışmayı, sevgini paylaşmayı, o hep esirgediğin? Hangi ayrılık bir başka kor sana; kaç saniye sürer bir içimlik sigara? Hangi kitap okunur, aylardır duran başucunda; hangi filmden çıkılır iki gözün iki çeşme, ağlaya ağlaya? Kime telefon edilir, kimden telefon gelir? Hangi dostun omuzunda ağlanır? Kim yanlış anlar seni, kim ayıplar? Hangi öğretmenin sıfırı, hangi müdürün öfkesi yutabilir çay bahçelerini, kabarmış bir deniz kadar? Cüzdanında listen, listende deterjan, ekranda dansöz, salınmış çeteler, yaşlanmış liderler, yaşlanmış sözler, yaşlı gözler. Ertelenmiş planlar, bastırılmış duygular, söylenmemiş sözler, salınmamış arzular, kurulmamış hayaller, çıkılmamış yollar. Dayatma hayatlar, tornadan çıkmış insanlar, değirmende ağarmış saçlar. Yitirmişin yarini, Gesi Bağları’nda dolanıyorsun. Bir tek selama güveniyor; aranıyor, kendini arıyorsun. ** ** ** Şu an ve önümüzdeki koca bir otuz saniye, sen – sensin. Olman gerektiği gibi değil, olduğun gibi sen, sapına kadar sen. Sevmen gerektiği gibi değil, sevdiğin gibi, mevcut olmak, ağlamak, gülmek zorunda olmayan, ta kendin sen. Kaç şey sığdırır insan, kırk beş saniyelik metrajına hayatının; fonda korkunç bir uğultu, bir salı sabahı, saat üçü iki geçerken?... düş hekimi yalçın ergir “Düş Hekimi – 1” Kitabından - (Çınar Yayınları) http://www.ergir.com

45 SANİYE Kaç şey hatırlar insan kırk beş saniyede? Kaç yolculuk sabah varılan, bir ezan sesiyle; kaç demli çay bir sahil kahvesinde. Kaç taşınma, kaç tanışma, kaç sevda? Hangi şarkıyı, ezbere bildiğin; gizli iş, kimseye söylemediğin? Kırk dört saniye daha varken önünde, yani yaşamının geri kalanı, kime sarılmak istersin sımsıkı, kimin kırmak istersin kaburgasını; kırık kirişler kırmadan seninkini? Öpmek kimi, koklamak kimin nefesini? Neyi öğrenmek istersin, kırk üç saniyede o hep ertelediğin? Kiminle barışmayı, sevgini paylaşmayı, o hep esirgediğin? Hangi ayrılık bir başka kor sana; kaç saniye sürer bir içimlik sigara? Hangi kitap okunur, aylardır duran başucunda; hangi filmden çıkılır iki gözün iki çeşme, ağlaya ağlaya? Kime telefon edilir, kimden telefon gelir? Hangi dostun omuzunda ağlanır? Kim yanlış anlar seni, kim ayıplar? Hangi öğretmenin sıfırı, hangi müdürün öfkesi yutabilir çay bahçelerini, kabarmış bir deniz kadar? Cüzdanında listen, listende deterjan, ekranda dansöz, salınmış çeteler, yaşlanmış liderler, yaşlanmış sözler, yaşlı gözler. Ertelenmiş planlar, bastırılmış duygular, söylenmemiş sözler, salınmamış arzular, kurulmamış hayaller, çıkılmamış yollar. Dayatma hayatlar, tornadan çıkmış insanlar, değirmende ağarmış saçlar. Yitirmişin yarini, Gesi Bağları’nda dolanıyorsun. Bir tek selama güveniyor; aranıyor, kendini arıyorsun. ** ** ** Şu an ve önümüzdeki koca bir otuz saniye, sen – sensin. Olman gerektiği gibi değil, olduğun gibi sen, sapına kadar sen. Sevmen gerektiği gibi değil, sevdiğin gibi, mevcut olmak, ağlamak, gülmek zorunda olmayan, ta kendin sen. Kaç şey sığdırır insan, kırk beş saniyelik metrajına hayatının; fonda korkunç bir uğultu, bir salı sabahı, saat üçü iki geçerken?... düş hekimi yalçın ergir “Düş Hekimi – 1” Kitabından - (Çınar Yayınları) http://www.ergir.com

45 SANİYE Kaç şey hatırlar insan kırk beş saniyede? Kaç yolculuk sabah varılan, bir ezan sesiyle; kaç demli çay bir sahil kahvesinde. Kaç taşınma, kaç tanışma, kaç sevda? Hangi şarkıyı, ezbere bildiğin; gizli iş, kimseye söylemediğin? Kırk dört saniye daha varken önünde, yani yaşamının geri kalanı, kime sarılmak istersin sımsıkı, kimin kırmak istersin kaburgasını; kırık kirişler kırmadan seninkini? Öpmek kimi, koklamak kimin nefesini? Neyi öğrenmek istersin, kırk üç saniyede o hep ertelediğin? Kiminle barışmayı, sevgini paylaşmayı, o hep esirgediğin? Hangi ayrılık bir başka kor sana; kaç saniye sürer bir içimlik sigara? Hangi kitap okunur, aylardır duran başucunda; hangi filmden çıkılır iki gözün iki çeşme, ağlaya ağlaya? Kime telefon edilir, kimden telefon gelir? Hangi dostun omuzunda ağlanır? Kim yanlış anlar seni, kim ayıplar? Hangi öğretmenin sıfırı, hangi müdürün öfkesi yutabilir çay bahçelerini, kabarmış bir deniz kadar? Cüzdanında listen, listende deterjan, ekranda dansöz, salınmış çeteler, yaşlanmış liderler, yaşlanmış sözler, yaşlı gözler. Ertelenmiş planlar, bastırılmış duygular, söylenmemiş sözler, salınmamış arzular, kurulmamış hayaller, çıkılmamış yollar. Dayatma hayatlar, tornadan çıkmış insanlar, değirmende ağarmış saçlar. Yitirmişin yarini, Gesi Bağları’nda dolanıyorsun. Bir tek selama güveniyor; aranıyor, kendini arıyorsun. ** ** ** Şu an ve önümüzdeki koca bir otuz saniye, sen – sensin. Olman gerektiği gibi değil, olduğun gibi sen, sapına kadar sen. Sevmen gerektiği gibi değil, sevdiğin gibi, mevcut olmak, ağlamak, gülmek zorunda olmayan, ta kendin sen. Kaç şey sığdırır insan, kırk beş saniyelik metrajına hayatının; fonda korkunç bir uğultu, bir salı sabahı, saat üçü iki geçerken?... düş hekimi yalçın ergir “Düş Hekimi – 1” Kitabından - (Çınar Yayınları) http://www.ergir.com

45 SANİYE Kaç şey hatırlar insan kırk beş saniyede? Kaç yolculuk sabah varılan, bir ezan sesiyle; kaç demli çay bir sahil kahvesinde. Kaç taşınma, kaç tanışma, kaç sevda? Hangi şarkıyı, ezbere bildiğin; gizli iş, kimseye söylemediğin? Kırk dört saniye daha varken önünde, yani yaşamının geri kalanı, kime sarılmak istersin sımsıkı, kimin kırmak istersin kaburgasını; kırık kirişler kırmadan seninkini? Öpmek kimi, koklamak kimin nefesini? Neyi öğrenmek istersin, kırk üç saniyede o hep ertelediğin? Kiminle barışmayı, sevgini paylaşmayı, o hep esirgediğin? Hangi ayrılık bir başka kor sana; kaç saniye sürer bir içimlik sigara? Hangi kitap okunur, aylardır duran başucunda; hangi filmden çıkılır iki gözün iki çeşme, ağlaya ağlaya? Kime telefon edilir, kimden telefon gelir? Hangi dostun omuzunda ağlanır? Kim yanlış anlar seni, kim ayıplar? Hangi öğretmenin sıfırı, hangi müdürün öfkesi yutabilir çay bahçelerini, kabarmış bir deniz kadar? Cüzdanında listen, listende deterjan, ekranda dansöz, salınmış çeteler, yaşlanmış liderler, yaşlanmış sözler, yaşlı gözler. Ertelenmiş planlar, bastırılmış duygular, söylenmemiş sözler, salınmamış arzular, kurulmamış hayaller, çıkılmamış yollar. Dayatma hayatlar, tornadan çıkmış insanlar, değirmende ağarmış saçlar. Yitirmişin yarini, Gesi Bağları’nda dolanıyorsun. Bir tek selama güveniyor; aranıyor, kendini arıyorsun. ** ** ** Şu an ve önümüzdeki koca bir otuz saniye, sen – sensin. Olman gerektiği gibi değil, olduğun gibi sen, sapına kadar sen. Sevmen gerektiği gibi değil, sevdiğin gibi, mevcut olmak, ağlamak, gülmek zorunda olmayan, ta kendin sen. Kaç şey sığdırır insan, kırk beş saniyelik metrajına hayatının; fonda korkunç bir uğultu, bir salı sabahı, saat üçü iki geçerken?... düş hekimi yalçın ergir “Düş Hekimi – 1” Kitabından - (Çınar Yayınları) http://www.ergir.com

45 SANİYE Kaç şey hatırlar insan kırk beş saniyede? Kaç yolculuk sabah varılan, bir ezan sesiyle; kaç demli çay bir sahil kahvesinde. Kaç taşınma, kaç tanışma, kaç sevda? Hangi şarkıyı, ezbere bildiğin; gizli iş, kimseye söylemediğin? Kırk dört saniye daha varken önünde, yani yaşamının geri kalanı, kime sarılmak istersin sımsıkı, kimin kırmak istersin kaburgasını; kırık kirişler kırmadan seninkini? Öpmek kimi, koklamak kimin nefesini? Neyi öğrenmek istersin, kırk üç saniyede o hep ertelediğin? Kiminle barışmayı, sevgini paylaşmayı, o hep esirgediğin? Hangi ayrılık bir başka kor sana; kaç saniye sürer bir içimlik sigara? Hangi kitap okunur, aylardır duran başucunda; hangi filmden çıkılır iki gözün iki çeşme, ağlaya ağlaya? Kime telefon edilir, kimden telefon gelir? Hangi dostun omuzunda ağlanır? Kim yanlış anlar seni, kim ayıplar? Hangi öğretmenin sıfırı, hangi müdürün öfkesi yutabilir çay bahçelerini, kabarmış bir deniz kadar? Cüzdanında listen, listende deterjan, ekranda dansöz, salınmış çeteler, yaşlanmış liderler, yaşlanmış sözler, yaşlı gözler. Ertelenmiş planlar, bastırılmış duygular, söylenmemiş sözler, salınmamış arzular, kurulmamış hayaller, çıkılmamış yollar. Dayatma hayatlar, tornadan çıkmış insanlar, değirmende ağarmış saçlar. Yitirmişin yarini, Gesi Bağları’nda dolanıyorsun. Bir tek selama güveniyor; aranıyor, kendini arıyorsun. ** ** ** Şu an ve önümüzdeki koca bir otuz saniye, sen – sensin. Olman gerektiği gibi değil, olduğun gibi sen, sapına kadar sen. Sevmen gerektiği gibi değil, sevdiğin gibi, mevcut olmak, ağlamak, gülmek zorunda olmayan, ta kendin sen. Kaç şey sığdırır insan, kırk beş saniyelik metrajına hayatının; fonda korkunç bir uğultu, bir salı sabahı, saat üçü iki geçerken?... düş hekimi yalçın ergir “Düş Hekimi – 1” Kitabından - (Çınar Yayınları) http://www.ergir.com