BİR DÜNYA MASALI Bundan dört sene önce, özür dilerim, dört milyar altı yüz milyon sene önce eriyik bir kitle vardı. Bağrından koptuğu anasının.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
MİKROKOSMOSTAN MAKROKOSMOSA SEYAHAT
Advertisements

Dünya Güneş Ay.
GENEL JEOLOJİ “Jeolojik Zamanlar” Yrd.Doç.Dr. TÜLAY KÖKSOY.
Suyun Serüveni Hava bazen yağmurlu, sisli veya karlı olur. Yağmurun, sisin ve karın nasıl oluştuğunu hiç düşündünüz mü?
MİKROPLAR Mikroplar nasıl ve nerede yaşar ? Gülnur GÜR Sağlık Slayt
Biyolojik Çeşitlilik Nedir?
Yılın Bölümleri.
10-14 MART JEOLOJİK ZAMANLAR.
Neden dünyanın her yerinde aynı zamanda aynı mevsimler yaşanmaz?
DÜNYA’NIN HAREKETLERİ
KAİNATIN NERESİNDEYİZ?
BOZKIR’A NİNNİ ses düğmesini açabilirsiniz Ali Demirsoy hocamızın göndermiş olduğu bu fotoğraftan müthiş etkilenmiştim.
SU HALDEN HALE GİRER.
dersimiz.com başarılar diler
5. Sınıf Fen Ve Teknoloji Dersi
YARINDAN SONRA.
DÜNYANIN YILLIK HAREKETİ
GEZEGENİMİZ DÜNYA.
Işık kirliliği ve deniz kaplumbağaları
KİBRİT ÇÖPÜ TARPAN ses düğmesini açabilirsiniz
JEOLOJİK DEVİRLER.
Döngü.
Dünyamızı Tanıyalım Okan Ünal
 Su doğada hangi hallerde ve nerelerde bulunur?
MADDE DÖNGÜLERİ.
SU VE SAĞLIK Dr.Mustafa Sülkü
AŞKLaRıM.
ses düğmesini açabilirsiniz bu satırları yazdıran Dmitry Dmitrievich Shostakovich ve André Rieu’ya teşekkürlerimle...
Üzerinde kuğu resmi olan, masmavi bir uçan balonum vardı.
SU HALDEN HALE GİRER.
10’un Gücü Yolculuk Atomdan Evrene ..
MADDE VE ISI.
GEZEGENİMİZ DÜNYA.
KÜRESEL ISINMA.
DEĞİŞİK YERLER FARKLI YAŞAMLAR
FEN ve TEKNOLOJİ / MADDE DÖNGÜLERİ
ses düğmesini açabilirsiniz
KÜRESEL ISINMA.
ses düğmesini açabilirsiniz 18 aralık 2009 Cuma - 20:00 o kamyonun kasasında olabilmek.
MADDE DÖNGÜLERİ.
Dünya Güneş ve ay.
Birlik, onluk ve yüzlüklerden oluşmuştur.
HAYAT BİLGİSİ 2.SINIF DÜNYA VE UZAY
YERYÜZÜNDE YAŞAM.
GÖKYÜZÜ Lale Bahçesi Yaz Okulu.
Gökyüzünde Gördüklerimiz Dünya’mız Yeryüzü
BİYOLOJİYİ KEŞFETMEYE HAZIR MISINIZ?
Big Bang!.
Yerkürenin Katmanları
ENERJİ KAYNAĞIMIZ GÜNEŞ
MEVSİMLİK ÇİÇEKLER.
ENERJİ KAYNAĞIMIZ GÜNEŞ. Enerji kaynağımız güneş Güneş, merkezinde meydana gelen patlamalar sonucunda büyük miktarlarda enerji üretir. Ürettiği enerjinin.
DÜNYAMIZIN KATMANLARI
BİTKİLER.
EKOSİSTEM EKOLOJİSİ.
CANLILAR HAYVANLAR türüdür türüdür BİTKİLER e ayrılır e ayrılır
MEVSİMLERİN OLUŞUMU HAZIRLAYANLAR: Esra ASLAN
GEZEGENLERİN OLUŞUMU Gezegenler, merkezde oluşan Güneş’in çevresinde artakalan gaz ve tozdan meydana geldi. Bu toz ve gaz bulutu, başlangıçta Güneş’in.
GÜNEŞ SİSTEMİ Sunuindir.blogspot.com.
GÜNEŞ SİSTEMİ.
GÜNEŞ SİSTEMİ Sunuindir.blogspot.com.
EKOSİSTEM EKOLOJİSİ. Kuş türlerinin yaklaşık % 11’i yok olma tehlikesi altındadır. Yeryüzünün % 75 ‘i okyanuslarla kaplıdır. Her dört yılda bir dünya.
İ BRAH İ M HAL İ L GÜLER 8/E NO:138. MADDE DÖNGÜLERİ  Yaşama birliklerinde ve onun büyütülmüşü olan tabiatta canlılığın aksamadan devam edebilmesi için.
EKOSİSTEM EKOLOJİSİ. Kuş türlerinin yaklaşık % 11’i yok olma tehlikesi altındadır. Yeryüzünün % 75 ‘i okyanuslarla kaplıdır. Her dört yılda bir dünya.
 Uzay kirliliği son 40 yılda ortaya çıkan bir sorundur. Dünya’ya yakın yörüngelerde dönen uydular için bir başka tehdit de uzay kirliliğidir. Peki uzay.
HAZIRLAYAN:TUĞÇE AYBEK
ve Küresel İklim Değişimi
GÜNEŞ SİSTEMİ İnsanlar çok eski çağlardan beri gökyüzünü merak etmişler. Gökyüzünde birbirinden farklı gök cisimlerinin olduğunu fark etmişler. Yıldızlar,
PROJE 2 GÜNEŞ SİSTEMİ İPEK KİBAR YASEMİN ÖZDEM. İŞARETLERİN ANLAMLARI Konu ile ilgili ana sayfaya Konu ile ilgili ana sayfaya bağlanır. bağlanır. Gezegenlerin.
Sunum transkripti:

BİR DÜNYA MASALI

Bundan dört sene önce, özür dilerim, dört milyar altı yüz milyon sene önce eriyik bir kitle vardı. Bağrından koptuğu anasının yörüngesinde, alevler içerisinde dolanıp duruyordu. Sekiz yüz milyon sene geçmesi gerekti azıcık soğuması, kendine gelebilmesi ve bundan sonra da ne yapacağına karar verebilmesi için. Sonra çok sessiz, çok yalnız bir milyar sene daha geçirdi. Hiç yılbaşlarını kutlayacak dostu olmadı o aralar. Havada kesif bir amonyak, metan kokusu; birbirini kovaladı yıllar. Daha sonra nerden geldiği bilinmez bir konuğu oldu; bir canlı = bir bakteri (cyanobacteria) Artık üzerinde bir hayat, bir kader ortağı vardı. Bu bakteriler milyarlarca sene sürecek hayatlarına başlamışlar, fotosentezle kitleler oluşturmaya başlamışlardı.

Zaman su gibi akıp gidiyordu Zaman su gibi akıp gidiyordu. Günümüze iki milyar altı yüz milyon sene kalmıştı, kıtalar oluşuyordu artık. Bir sekiz yüz milyon sene daha habersiz geçerken, artık sahnede Eukaryotic hücreler de vardı. Hani şu hayvanları, bitkileri, mantarları oluşturan hücreler. Göz açıp kapayıncaya kadar, bir milyar üç yüz milyon sene daha geçiverdi. Çok hücreli hayvanlar, özellikle deniz yaratıkları boy göstermeye başlamışlardı. Şunun şurasında günümüze dört yüz otuz dört milyon sene kalmıştı. Eli kulağındaydı Galatasaray’ın şampiyonlar liginde karşısına dişli rakipler çıkmasına. Yapılamazdı o sıralar kıtalararası şampiyonalar, kıtalar arası yolculuklar; çünkü kocaman tek bir super kıta vardı: Gondwana. Kuzey yarım küre tamamen okyanustu Daha sonra Gondwana kuzeye doğru hareket edince, kuzeyde muazzam buzullar oluştu. Deniz suyu seviyesi düştü ve zar zor oluşmuş canlıların %60 ı telef oldu. Bu yeryüzündeki ve denizlerdeki canlıların yediği ilk büyük darbeydi.

Günümüze dört yüz milyon sene kala hava sıcaklıkları mevsim normallerine geldi, istikrar sonucu denizler yeniden yükseldi ve ilk çenesiz balıklar ortaya çıktı. Artık tohumlu bitkiler, küçük ormancıklar görülmeye başladığında, mangallarını devirecek, izmaritlerini atıp onları yakacak magandaların ortaya çıkmasına daha üç yüz elli dört milyon sene vardı. Örümceklerin atası kanatsız böcekler de bu devirde bir terlik darbesiyle ezilmeden, mesut, mutlu yaşayıp gidiyorlardı. Derken tüm canlıların %70 inin telef olduğu ikinci büyük darbe geldi çattı. Bu darbe ne kötü yönetim, ne de ekonomik istikrarsızlık sonucu ortaya çıkmıştı. Dünyaya freni patlamış bir asteroit çarpışmıştı. Bugünkü dünya düzeninde astreoidin hangi ülkeye kafadan geçirdiği hakkında muhtelif görüşler öne sürüldü, kaba tahminlerde bulunuldu. Acısıyla tatlısıyla, yüz değil, yüz milyon sene daha geçti Bu Carboniferous döneminde her tarafta buzullar oluşurken, buzulların ve suyun basınçla altında kalan ormancık bölgelerinde günümüzün kömür havzaları oluştu. İşte iki yüz seksen altı milyon sene sonra, o kömür havzaları yüzünden çıktı dünya savaşları, döndü ağır sanayi çarkları.

Şunun şurasında iki yüz elli milyon senecik kalmışken; Permian döneminde üçüncü ve en büyük darbe geldi. Deniz seviyesi en az yüz elli metre düştü. Günümüzdeki St Helens Yanardağı’nın patlamasından bir milyon misli güçlü volkanik patlamalar oldu. Güneş müneş gözükmez oldu. Kapkara yeryüzü seraya döndü ve deniz canlılarının %97 si, kara vertebralılarının % 75 i, yapraklı kara bitkilerinin %97 si bağıra bağıra yok oldu. Bu badireyi atlatanlardan yeni türler, yeni bitkiler, yeni sürüngenler gelişti. Ve iki yüz on üç milyon sene önce muhteşem bir dönem başladı: Jurassic dönem. Çeşit çeşit dinozorlar türedi. Dünya, Spielberg filmlerine dönmüştü. Bu acayip, unutulmaz dönem, dev yaratıkların, dev deniz mahluklarının, dev kuşların birbirini yediği bir efsane dönem olarak ders kitaplarındaki, bilim kurgu filmlerindeki yerini aldı. Nedense hiç bir filme konu olmadı dinozorların çiftleşmesi, olamadı. Çeşit çeşit böcekler, çiçekli bitkiler, modern memeliler ortaya çıkarken, yüz binlerce senede bir görülen bir darbe daha geldi. On kilometre çapında olduğu sanılan bir asteroit, şimdiki Meksika’nın Yucatan Körfezi dolaylarına çarptı. Tarifi olanaksız çarpma, buharlaşan kayalar, şok dalgalarıyla dünyanın diğer tarafında harekete geçen volkanlar, havalanan toz ve kil tabakasıyla kaplanıveren atmosfer, kararan - soğuyan dünya... Sonuç: İki ölü, bir yaralı değil; güzelim dinozorların sonu oldu.

Artık devir değişmişti. Mesozoic Çağ bitmiş, Cenozoic Çağ başlamıştı Artık devir değişmişti. Mesozoic Çağ bitmiş, Cenozoic Çağ başlamıştı. Günümüze altmış altı milyon sene kala memeliler, çeşit çeşit bitkiler, ilk atlar, Moby Dick’in ataları, film değil, yaşam sahnesindeydiler. Oligocene, Miocene, Pliocene dönemleri birbirini takip etti. Kimler geldi kimler geçti; ne memeliler, ne primatlar, ne hominidisler, ne homo habilisler geldi geçti ve gelindi bir milyon sekiz yüz bin sene öncesine, dördüncü jeolojik devire; bu devrin bir milyon yedi yüz doksan bin sene sürecek ilk evresi Pelistocene dönemine. Dünyanın güneşe göre astronomik pozisyonunun değişmesiyle korkunç bir buzul çağı dönemi başlamıştı. Buzullar, Avrupa’nın Asya’nın ve Kuzey Amerika’nın büyük bir kısmını kaplamıştı. Yıllık sıcaklık ortalamaları sıfır derecenin çok altlarındaydı. Ara sıra ılık dönemler de olmuyor değildi; ama buzullu dönemler yüz bin sene sürüyorsa, ılık dönemler sadece on bin senecik sürüyordu. Pleistocene döneminde artık ilkel insan da ortaya çıkmıştı. Henüz modern değildi. Daha Kazıklı Voyvoda’lara, toplama kamplarında fırınlarda yakmalara, kimyasal ve biyolojik silahlara on binlerce sene vardı. Günümüze on bin sene kala, son buzul dönemi bitip, ılık Holocene dönemi başladığında, yeryüzü asteroitten beter bir belayla, insanın evrimleşmişi ile tanıştı: Homosapiens. Ve medeniyet başladı...

Gerisini biliyorsunuz... Duvarınızdaki Saatli Maarif Takvimi’nin yapraklarını birer birer değil, biner biner de kopartsanız, yukarıdaki satırların başına, dört milyar beş yüz doksan milyon dokuz yüz doksan bin sene önceye dönmeye ömrünüz yetmez. Şu anda iki uzun buzul çağı arasındaki kısacık ılık dönemi yaşıyoruz. Ömrünüz, şu anda “küresel ısınma var” diye dövünürken, ardından mutlaka gelecek uzun buzul çağını görmeye, şu bir derecelik ısınmanın kıymetini anlamaya, ondan korkmamaya da yetmez. Belki şu anda bunaltan hayat pahalılığından, dönüp düren dolaplardan, aslında milyarlarca senedir yaşayabileceğiniz, yaşamaya uygun yegane minicik, mikroskopik koşulları ve zaman dilimciğini yaşadığınızı anlamaya da yetmez. Kıtalar yükselmeye, hareket etmeye, dünyanın dikey aksı, güneşin etrafındaki yörüngesi değişmeye devam edecek. Kaçınılmaz olarak ekinoks - yani güneş ışınlarının ekvatora dik olarak geldiği, gece ile gündüzün eşit olduğu tarihler yine değişecek, Fikret Kızılok’un ölümü artık bir ekinoks gecesine denk gelemeyecek. İçinde bulunduğumuz ılık dönemden belki on misli daha uzun sürecek bir buzul çağı daha mutlaka gelecek.

Belki Hasan Dağı patlayacak, belki yıldızlı bir gecede komşunun bahçesine üzerine Küçük Prensi’yle bir asteroit düşüverecek Ali, Ayşe’ye küs iken, Mehmet sevgisini söylemeye utanırken, Levent üşenirken, Zeynep hep erteleyip, bir türlü başlamaya cesaret edemezken, Hasan feci gıcık kaparken, Musa parasızlıktan kıvranırken, koca dinozorlara yar olmamış yeryüzünde, bizim de neslimiz tükenip gidiverecek, fosillerimiz bulunacak kuruttuğumuz nehir yataklarında, Mars Çiçeği tarlalarında. Merhaba sizlere Bir gün duracak dünyamızdan Bugün de çarpan yüreklere Doğan güneşe, yıldızlı gecelere Şu minicik zaman diliminden Hala gönderebilirken Sevgiler hepinize...

düş hekimi belgeselleri: yazan & sunan düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com düş hekimi belgeselleri: http://www.ergir.com/belgeseller.htm “Düş Hekimi – 2” Kitabından Çınar Yayınları uzaydan çekilmiş Türkiye fotoğrafı: ASTRONOTLARIN GÖZÜYLE UZAYDAN TÜRKİYE Üstün Aydıngöz T. İş Bankası Kültür Yayınları / 2004 müzik: Mike Oldfield / Lament for Atlantis (The Songs of Distant Earth) Küçük Prens: Antoine de Saint-Exupery