2. AKIL VE İMAN: GİRİŞ Akıl ve iman ilişkisi su sorular bağlamında ele alınabilir: İman akla dayandırılabilir mi? İmanın doğruları ile aklın doğruları başka başka şeyler midir? Dini inancın bilgisel değeri nedir? Akla dayandırılmamış bir iman veya dini inanç ne derece mümkündür. Rasyonel düzlemde temellendirilemeyen bir inancın değeri ne olabilir?
Bilgi-İnanç İlişkisi Bilginin geleneksel tanımına göre bilgi; «haklılaştırılmış doğru inanç»tır. Buna göre bir inancın bilgi olması için, inancın kendisinin doğru olmasının yanında doğruluğunun haklılaştırılmış/gerekçelendirilmiş olması da gerekir. Ancak gerekçelendirmenin, her zaman, bütün boyutlarıyla tamamlanmış bir süreç olmadığına dikkat etmeliyiz. Bu durumda inançla bilgi arasında bir ilişki kurabilmemiz için, gerekçelendirmenin en azından bir imkan ve potansiyellik olarak önümüzde açık olması gerekir.
Haklılaştırma/Gerekçelendirme Nedir? İnançları haklılaştırma zemini tecrübeden bağımsız (a priori) olabileceği gibi tecrübeye bağlı (a posteriori) da olabilir. Örneğin «üçgenin üç iç açısı vardır», «3+3=6» gibi bir önermenin doğruluğunu analitik, yani tanımsal bir yolla gösterebiliriz. Diğer taraftan «Dünya yuvarlaktır», «Sokaklar ıslaktır» gibi önermelerin doğruluğu ise tecrübe/gözlem yoluyla belirlenebilir.
İman Kavramı İman sözcüğü epistemolojik bir anlamda kullanıldığı gibi, onun, epistemolojik olmayan bir kullanımı da vardır. Epistemolojik anlamda iman, bir şeyin (Tanrı’nın) varlığına ve niteliklerine dair bir takım önermesel doğrulukları onaylamak anlamına gelmektedir. Diğer taraftan iman bazen bir güven (fiducia) ilişkisi olarak da düşünülür. Ör. birine «senin bu sınavı başaracağına inanıyorum» dersiniz. Buradaki inanma, epistemolojik olmayan bir anlamda güven duymadır.
Önermesel İman Anlayışı Bu bağlamda literatürde önermesel iman ile önermesel olmayan (kişisel, pragmatik) iman ayrımı yapılmıştır. Bir iman ifadesinde dile getirilen şeyler temelde hüküm ifade ederse, yani inançsal bir önermenin doğruluğunu onaylamayı öngörürse, bu iman ifadesinin içeriği bir doğruluk değerine sahip olur, yani doğru- yanlış soruşturmasına konu olur. İslam inancının ifadesi olan kelime-i şehadet, böyle bir önermesel içeriğin doğruluğunun onaylanmasıdır. Dolayısıyla epistemolojik bir zeminde doğruluk-yanlışlık incelemesine açıktır.
Önermesel Olmayan İman Anlayışı Bu iman anlayışında, «Tanrı vardır» şeklindeki bir önermesel doğruluğa ilişkin epistemik bir tanıklıktan ziyade «Tanrı’ya güveniyorum» şeklindeki bir hal esastır. Teorik anlamda herhangi bir önermenin doğruluğunu öngörmeyen, sadece güvenmeyi ve bağlanmayı esas alan bir yaklaşımdır. İmanın önermesel bir duruma indirgenemeyeceği ve «güven» gibi önermesel olmayan boyutlar da içerdiği doğrudur. Ancak bunun da ötesinde bu iman anlayışında iman sadece güvenden ibaret görülmekte ve tersinden bu sefer önermesel boyut göz ardı edilmektedir.
Önermesel Olmayan İman Anlayışının Eleştirisi Önermesel bir doğruluğun kabulünü öngörmeyen bir güvenmenin ne anlama geldiğini ve nasıl gerçekleşebileceğini anlamak oldukça zordur. Kişinin var olduğuna inanmadığı bir varlığa güvenmesi anlaşılmaz bir durumdur. «Tanrı’nın bizi sevdiğine iman ediyorum» deyip sonra Tanrı’nın var olduğuna ne inanıyorum ne de inanmıyorum.» demek tutarsızlıktır. İman olgusunda önermesel olanla olmayan unsurlar/boyutlar birbirini dışlamak zorunda değildir, aksine birbirlerini tamamlarlar. İmanın aynı zamanda kişisel bir güveni gerektirmesi onun önermesel bir takım inançları içermediği anlamına gelmez. Yine, bir kimsenin bir varlığa (Tanrı’ya) güvenebilmesi için o varlık hakkında önermesel bir yolla ifade edilmesi kaçınılmaz olan bir takım şeylere inanması gerekir.
İman-Bilgi İlişkisi İslam açısından, iman ile bilgi birbirini dışlamak bir tarafa, birbirini gerektirmektedir. Hıristiyan filozof Aquinas’a göre iman, bilgi ile kanaat arasındadır. Bilgi değildir çünkü bilgiyi kabul edip etmeme özgürlüğüne sahip değiliz halbuki iman edip etmeme özgürlüğüne sahibiz. Diğer taraftan iman kanaat de değildir. Çünkü kanaatte bulunan şüpheler imanda aşılmıştır. Kant da imana yer açmak için bilgiyi reddettiğini söylemektedir. Ona göre bilgi, tecrübemize konu olan görüngüler alanıyla sınırlıdır. Kant’a göre inanmak öznel olarak yeterli, nesnel olarak yetersiz iken bilgi hem öznel hem de nesnel olarak yeterlidir.
Aquinas ve Kant’ın İman-Bilgi İlişkisine Dair Görüşlerinin Eleştirisi Bilgi ile iman birbirini dışlayan şeyler değildir. Bilginin tanımı imanı da içerir. Doğru olduğunu bildiğimiz bir şeye inanmamamız düşünülemez. Yani bir önerme için «biliyorum ama inanmıyorum» denemez. Bilgi için öngörülen kesinlik, sağlamlık ve sarsılmazlık ölçütleri her zaman karşılanmayabilir. Yani her bildiğimizi her zaman kesin bir takım delillere ya da tanıklıklara dayandırmadığımız bilinen bir şeydir. Dolayısıyla böyle bir kesin kanıt koşulu yerine gelmediği halde bir tür bilgiden/bilmeden söz edilebilir.
Kaynaklar Reçber, M. S. (2013). «Akıl ve İman», Din Felsefesi, ed. Recep Kılıç, Ankara: Ankuzem, ss. 175-223. Aydın, M. (2002). Din Felsefesi, İzmir: İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları. Peterson M. vdğ. (2003). Akıl ve İnanç: Din Felsefesine Giriş, (çev. Rahim Acar), İstanbul: Küre Yay. Taylan, N. (2015). Düşünce Tarihinde Tanrı Sorunu, İstanbul: Mahya Yay. Yaran, C. S. (2011). Bilgelik Peşinde: Din Felsefesi Yazıları, İstanbul: Ensar Neşriyat. Davies, Brian. (2011). Din Felsefesine Giriş, (çev. Fatih Taştan), İstanbul: Paradigma Yay. Evans, C. S. & Manis, R. Z. (2010). Din Felsefesi: İman Üzerine Rasyonel Düşünme, (çev. Ferhat Akdemir), Ankara: Elis Yayınları. Özcan, H. (1992). Epistemolojik Açıdan İman, İstanbul: Marmara Ün. İlahiyat Vakfı Yayınları. Uslu, F. (2004). Felsefi Açıdan İmanı Temellendirme, Ankara: Ankara Okulu Yayınları. Reçber, M. S. (2004). Tanrı’yı Bilmenin İmkânı ve Mahiyeti, Ankara: Kitâbiyât. Mehdiyev, N. (2008). Çağdaş Din Felsefesinde Epistemolojik Yaklaşımlar ve Tanrı İnancının Rasyonelliği, İstanbul: İSAM Yayınları. İbn Rüşd. (2003). «Felsefe-Din İlişkisi Hakkında Son Söz [Faslü’l-Makâl]», İslam Filozoflarından Felsefe Metinleri, (der. ve çev. M. Kaya), İstanbul: Klasik. Aquinas, T. (2013). «Akıl ve Vahiy Uyumu» Din Felsefesi: Seçme Metinler, ed. Michael Peterson vdğ. İstanbul: Küre, ss. 137-140.