ÇOCUKLARDA UYUM VE DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI VE ÖNERİLER Çocuklarda Olumsuz Davranışlarla Başetme ve Olumlu Davranış Geliştirme
Uyum ve davranış bozukluğu nedir? Çocuklar, gelişim dönemlerindeki sorunların çözümünde engellerle karşılaşırlarsa, olağan olarak nitelendirilen bu sorunların çözümü sonraki gelişim dönemlerine ve ileriki yaşlarına ertelenir. Bu durumlarda ortaya çıkan sorunlara uyum ve davranış bozuklukları denir.
Davranış bozuklukları; çocuğun çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı iç çatışmalarını davranışlarına aktarması sonucu ortaya çıkar. Hırçınlık, sinirlilik, saldırganlık, inatçılık, yalan söyleme, bir şeyler çalma, küfür gibi davranışlar davranış bozuklukları olarak değerlendirilir.
Çocuk büyürken adım attığı her yeni gelişim dönemine özgü olağan ve geçici sorunlar yaşaması normaldir. Fakat çocuk bu dönemlerinde çevresindeki yetişkinlerin, anne babanın yanlış tutumlarına maruz kalırsa veya sorunlarını çözerken engellemelerle karşılaşırsa, dönemsel yani olağan diye nitelenen bu sorunların çözümü yeni gelişim dönemlerine ve çocuğun ileriki yaşlarına ertelenir. Bunlara tepki olarak çocukta duygusal düzeyde bozukluklar görülebilir ve olağan sorunlar büyür.
Bu olumsuz tepkiler uyum ve davranış bozuklukları olarak adlandırılır. Örneğin; 2 ila 3 yaşında çocuğa tuvalet eğitimi verilmezse, kendi başına yeme alışkanlığı kazandırılmazsa, bu sorunlar sonraki dönemlere aktarılır ve yeni dönem sorunlarıyla katlanarak büyür. 2 ila 6 yaş oyun çağında oyuna doymamış ya da arkadaşlık ilişkisi kuramamış bir çocuk, okul çağı olan 6 ila 12 yaşında, toplu oyunlara katılmaz, onlarla kaynaşarak çağını yaşamak yerine, sürekli yalnız kaldıysa, ileride içine kapanık bir çocuk ve yetişkin olabilir. Buna karşılık bir önceki dönemin sorunlarıyla başa çıkmak zorunda kalır.
Çocuk gelişimsel olarak kendi kendine üstünü giyinme ve yemek yeme davranışlarını yapabilecek becerilere sahipken, aile tarafından sürekli bu becerilerini sergilemesi engellendiyse, bu alandaki gelişimini fark etmesi ileriki yaşlara kalacağı için yeni gelişim dönemlerinde ortaya çıkacak sorunlarla baş etmesi güçleşecektir. Bu nedenle ebeveyn desteği, sevgisi, ilgisi, şefkati çocuk için çok önemlidir.
Çocuğun kendine güvenli, sağlıklı bir kişilik geliştirmesi için; güven veren, anlayışlı, sevgi dolu, olumlu bir destekleyici ebeveyn modeli ve çevre gereklidir. Bu destekleyici ebeveyn modeli ve çevreyi bulamayan çocuk, kendine güvensiz olur, kimsenin kendisini sevmediğini düşünerek, çevresindekilere kuşkuyla bakar, karmaşık duygu ve çelişkiler içinde bunalıma girer. Büyüklerin ilgisini çekmek için gereksiz davranışlar yapar. Sonuçta bir sınırdan sonra çocuğun çevreye olan uyumu bozulur. Bu tür uyum bozukluklarının başında sürekli sinirlilik, kavgacılık, hırçınlık, söz dinlememe, karşı gelme, geçimsizlik vb. görülür.
Bir çocuğun davranışının bozukluk sayılabilmesi için bazı ölçütler gerekir: 1. Yaşa Uygunluk Her gelişim döneminin kendine özgü davranışları vardır. Bu nedenle çocuğun içinde bulunduğu gelişim döneminin özelliklerini iyi bilmek gerekir. Örneğin, 2 yaş çocuğu negativist, hareketli ve istenilen şeyi asla yapmayan bir özellik gösterir. Freud’un anal, Erikson’un özerkliğe karşı kuşku ve utanç dönemine rastlayan bu yaşlarda çocuk, özerk bir birey olduğunu öğrenir. Kendisi istemezse altının değişmesini istemez, öpülmeyi reddeder. 3 ila 5 yaş çocuğu dikkat çekmek ister. Hayal dünyası çok geniş olduğu için inanılmaz öyküler anlatabilir. Henüz yalanla yalan olmayı ayırt edemezler. Bu nedenle bu yaşlardaki çocukların anlattıkları yalan olarak kabul edilmezken, 11 ila 14 yaşlarındaki çocuklarda görülen yalan normalden sapan bir davranış olarak kabul edilir.
2. Yoğunluk Bir davranışın bozukluk olarak kabul edilmesindeki ikinci ölçüt yoğunluktur. Davranışın yoğunluğu hat safhalara geldiğinde sorun sinyali verir. Örneğin, çocuk mikrop korkusundan sürekli ellerini yıkıyorsa, üstünün tozlanmasından huylanıp sürekli giysi değiştiriyorsa titizliği sorun boyutlarına ulaşmış demektir. Bir diğer örnek olarak, 5 yaş çocuğunda öfke ve huysuzluk doğalken, bu davranış kendisine veya başkasına fiziki zarar verme şekline dönüşürse, davranış bozukluğu olarak değerlendirilir.
3. Süreklilik Çocuğun belirli bir davranış türünü ısrarlı bir biçimde ve uzun zaman devam ettirmesidir. Süreklilik gösteren davranışlarla bir süre olup kaybolan davranışlar aynı düzeyde tutulamaz. Örneğin; kardeş kıskançlığı nedeniyle hırçın ve huysuz olan çocuk davranışı normal problem davranış olarak nitelendirilebilir. Ancak çeşitli nedenlerle sorunların sürmesi uyumsuzluk olarak saptanabilir.
4. Cinsel Rol Beklentileri Erkeklerden kızlara oranla daha saldırgan olmaları beklenirken, davranışları ile erkeklere benzer şekilde saldırgan davranan kızların davranışları normalden sapan davranış kategorisine girer. Genel olarak erkeklere uygun olarak görülen bazı davranışların kızlarda görülmesi ya da kız çocuklarına özgü tavırların erkek çocuklarda görülmesi de anormal davranış tipi olarak görülebilir.
Çocuklarda görülen uyum ve davranış bozukluklarından bazıları şöyle sıralanabilir; Altını ıslatma ve dışkı kaçırma Psikolojik kökenli kekemelik Parmak emme Tırnak yeme Karşıt gelme Fobiler ve korkular Yeme bozuklukları ve iştahsızlık Uyku bozuklukları Mastürbasyon İçe kapanıklık Çalma Yalan söyleme Aşırı hareketlilik Saldırganlık Saç yolma Uyurgezerlik Bağımlılık ve aşırı inatçılık
Ruhsal belirtiler, tek başlarına çocuğun uyumsuz ve dengesiz olduğunu göstermezler. Uyumsuz davranış gösteren çocuklarda genel olarak ve sık sık şu davranışlar gözlenir; Sinirlidirler, huysuz ve rahatsızdırlar. Tırnak yeme, parmak emme gibi davranışlar gösterirler. Zorbalık yaparlar. Otoriteye direnirler. Devamlı gerilim içindedirler. Yalan söylerler. Çalma davranışı gösterirler. Motivasyonları sınırlıdır. Okul devamsızlıkları ve evden kaçma vardır. Enerjilerini belli bir alanda toplayamazlar. Utangaç, korkak, endişeli ve şüphecidirler. Son derece sakin olabilirler.
Davranış Bozukluklarının Çocuk İçin Amacı, Ortaya Çıkma ve Sürdürülme Nedenleri Çocuklardaki davranış bozukluklarına doğrudan anne babalar neden olmasalar da, onların davranışlarını cesaretlendirmiş ya da güçlendirmiş olabilmektedirler. Gerçekte umutsuzluğa kapılan, kendini işe yaramaz gören, ilgi, sevgi ve güven ihtiyacı duyan çocuklar sıklıkla davranış bozukluğu geliştirebilmektedirler. Uzmanlar, davranış bozukluğunun çocuğa belli kazançlar sağladığını ileri sürer. Davranış bozukluğu bir amaç taşıyorsa bunun sonuçlarını inceleyerek nedenini anlamak mümkündür.
Genel Olarak Davranış Bozukluklarının Nedenleri Dikkat Çekmek: Çocuğa gerekli ilgi ve sevgi gösterilmediği takdirde ya da yeterli kaliteli zaman ayrılmadığında dikkat çekmek için davranış bozukluklarına yönelebilir. Önce dikkati olumlu bir biçimde çekmeyi deneyen çocuk, bu şekilde başarılı olamazsa, "reklamın iyisi-kötüsü yoktur" mantığı ile uygun olmayan yollara başvurur. Ancak bu biçimde dikkat çekerek varlığını ortaya koyacağını gören çocuk, bu şekilde dikkat edilen çocuk olduğuna bir de inanç geliştirirse, görmezlikten gelinmektense, olumsuz da olsa dikkat çekmeyi tercih edecektir ve bozuk davranışı sürdürecektir.
Ebeveyne Karşı Güç Kazanma İsteği: Çocuk anne ve babasına kimin patron olduğunu göstermek ve üstün çıkmak ister. Ancak lider olunca önemli biri olacağı hissine kapılan çocuk güç kazanma peşinde koşar, "kimse beni bir şey yapmaya zorlayamaz!" şeklindeki düşüncesiyle hükmetmeyi, kendi istediklerini yapmayı tasarlar. Çocuğun güç edinme isteğine, aynı şekilde güç taktikleriyle karşı koymak onun bu duygularını daha da güçlendirecektir. Sonuç olarak güç peşindeki çocuk istenmeyen davranışını sürdürür ya da geçici olarak susar ama daha sonra yeniden başlar, hem de daha şiddetle ve hatta eğer bu güç savaşı sürerse çocuk intikam almaya yönelir.
İntikam Alma İsteği: Özellikle dayak yiyen, sevgi verilmeyen, ilgi gösterilmeyen çocuk anne babasından intikam almak ister. Aşırı otoriter, katı disiplin ve baskıcı tutum ana babaya karşı öfke ve nefret duygularının gelişmesine ve buna paralel olarak başkaldırıcı bir birey oluşmasına neden olur. Anne-babalar, çocuklarının intikam duygularının onların umutsuzluklarından kaynaklandığını bilmelidir. Onlara yardım edebilmenin ilk şartı, anne-babanın misilleme duygusundan vazgeçmesidir. Ne kadar zorlansalar da çocukla ilişkilerini geliştirmeli, bunu yaparken de sakin ve iyi niyetli olmaya özen göstermelidirler. İntikam peşindeki çocuk kendisinin sevimsiz olduğuna inanmıştır. Ancak başkasının canını acıttığında önem kazandığını sanır. Zalim ve sevimsiz biri olarak tanınmayı ister. İntikam peşindeki çocuğun ailesi kendini incinmiş hisseder ve misillemeye girişirse çocuk davranışını şiddetlendirir ya da başka bir silah keşfeder.
Yetersizlik: Çocuğun kendine güvensiz olması davranış bozukluklarına neden olur. Anne babanın aşırı koruyucu, hoşgörülü tutumu, gerektiğinden fazla özen gösterilmesi fazla kontrol anlamına gelir. Sonuçta çocuk diğer kimselere karşı aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal olarak çabuk kırılan bir kişi olur. Bu durum çocuğun kendi kendisine yetmesine olanak vermez ve davranış bozukluklarına neden olur. Yetersizlik ve becerisizlik sergileyen çocuklar gerçekte çok umutsuzdur. Başarıya ulaşamayacaklarına inandıkları halde, büyüklerinin onlardan bir şeyler beklemesi hoşlarına gider. Bunun yanı sıra, anne-baba kendini bir konuda çaresiz hissedip vazgeçmeye ya da tümüyle teslim olmaya kalktığında, bunun tam da çocuğun istediği bir şey olduğu bilinmelidir. Kendini yetersiz hisseden çocuğa yapılacak en büyük yardım eleştirileri bir yana bırakıp çocuğun iyi yanlarına dikkati yoğunlaştırmaktır. Düzelme belirtileri ne kadar az olursa olsun çocuk yüreklendirilmelidir.
Uyum Bozukluğu ile Normal Davranışı Birbirinden Ayırt Etmek Gerekir Aileler genel olarak, çocuğun gelişim dönemine bağlı olarak yaşadığı olağan sorunlarla, uyum bozukluğu olarak kabul edilen davranışlar arasında ayrım yapmanın zor olduğunu ifade ederler. Ebeveyn için bu ayrımı sağlıklı biçimde yapmak çok zordur, fakat belirli kriterleri göz önünde bulundurarak en azından bir uzmana başvurmaları gerekip gerekmediğini tespit edebilirler. Örneğin, alt ıslatma davranışını ele alalım. Bir buçuk yaşında tuvalet eğitimi almış bir çocuğun, sonraki 1-1,5 yıl zaman zaman altına kaçırması normaldir. Çünkü ilk zamanlarda çocuk kaslarını kontrol etmekte güçlük çekebileceği için tuvalet eğitimini takiben gece ve gündüz görülebilen altını ıslatma davranışı normal kabul edilmelidir. Ancak, çocuk 3,5-4 yaşından sonra da altını ıslatma davranışına devam ediyorsa bu davranış uyum bozukluğu olarak kabul edilebilir; çünkü artık yeni bir beceriyi yani tuvalet eğitimini kazanmak için gerekli olan adaptasyon sürecini aşmıştır. Bunun gibi, bebeklik dönemindeki parmak emme davranışı normal kabul edilirken, 1 yaşından sonraki parmak emme davranışı uyum bozukluğuna işaret eder.
Uyum ve davranış bozukluklarında yanlış anne baba tutumlarının etkisi nedir? Uyum ve davranış bozuklukları, yanlış anne baba tutumlarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bazen de, davranış bozukluğu başka bir faktöre bağlı olarak ortaya çıkar, ancak yanlış anne baba tutumları nedeniyle; Karşılaşılan durum, tırmanarak artabilir. Yeni uyum ve davranış bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Öz güven eksikliği, içine kapanıklık, aşırı kaygılı olma gibi sorunların ortaya çıkmasına katkıda bulunarak kişilik gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Uyum ve davranış bozukluğu geliştiren çocukların ebeveynlerinin yanlış tutumları şöyle özetlenebilir: Anne babalar çocuklarının bilinçli olarak yaptıklarını düşünerek sorunu görmezden gelir veya davranışı ve çocuğu baskı altına almaya çalışır. Oysa, çocukların çok büyük bir çoğunluğu, bilinçli olarak bu davranışları sergilemez. Çevrelerine bir mesaj vermek için, yani «Lütfen beni dinle. Duygusal bir kırıklık yaşıyorum, dikkatini bana ver» mesajını iletmektedirler. Rahatsız oldukları durumu ifade etmek için bunu yaparlar.
Devam-Uyum ve davranış bozukluğu geliştiren çocukların ebeveynlerinin yanlış tutumları şöyle özetlenebilir: Anne babalar sorunu gidermek için, davranışı yapan çocuğu küçük düşürücü, aşağılayıcı ve suçlayıcı tavırlar sergilerler. Bazı aileler sorunu gidermek için çeşitli ceza yöntemlerine, hatta şiddete bile başvurmaktadırlar. Parmak emen çocuğun ağzına biber sürmek ve altını ıslatan çocuğu başkalarına söylemekle tehdit etmek örnek olarak verilebilir. Ailelerin, cezadan, suçlayıcı tavır ve baskıcı tutumlardan uzak durmaları gerekir. Bu tip tutumlar sorunu artırmaktan başka bir işe yaramaz.
Bazı aileler ise, sorunu kendi haline bırakıp, kendiliğinden geçmesini bekler. Hâlbuki, uyum ve davranış bozuklukları kendiliğinden geçmez, bu bozukluğun altında yatan sebepler ortadan kaldırıldıktan sonra geçer. Zaman içinde kendiliğinden geçen inatlaşma, parmak emme, altını ıslatma vb. sorunlar daha önce sözünü ettiğimiz normal dönemsel sorunlardır. Uyum bozukluğu olarak ortaya çıkan davranışlar ise ileriki yaşlarda ortadan kalkmış gibi gözükse de ya yeni bir sorun olarak ya da tekrarlanarak karşımıza çıkar. Ebeveynler bazen de okuldan ve çevreden gelen şikayet ve uyarılara kayıtsız kalarak asla çocuklarının ve kendi sorumluluklarının olduğu gerçeğini kabul etmezler.
Çocuklar ciddiye alınmayı ister ve bundan memnun olur. Davranış bozukluğu olan çocuklarla olumlu ilişkilerin nasıl kurulması gerekir? 1. Karşılıklı Saygı Çocuklarımızı birer emanet olarak görüp, onlara gerekli şefkat ve sevgimizi göstermenin yanında SAYGI göstermeyi de öğrenmeliyiz. Azarlamak, bağırmak, yüksek sesle çağırmak, vurmak, susturmak, tutarsız davranmak çocuğa saygısızlık ve değersizliğin göstergesidir. Her çocuğu ayrı bir birey olarak görüp, fikirleri sorulmalı ve fikirlerine saygı gösterilmelidir. Bu çocuğa değer verilme hissi verir ve var olan istenmeyen davranışları ortadan kaldırır. Çocuklar ciddiye alınmayı ister ve bundan memnun olur.
2. Çocuğa Kaliteli Zaman Ayırmak Her ne olursa olsun çocukta karşılaşılan uyumsuz ve zorlayıcı durum karşısında mutlaka sabırlı olmayı bilmemiz gerekir. Bunun yanında, çocuklarımıza kaliteli zaman ayırmamız ve ilgilenmemiz gerekir. Birlikte geçirilecek zaman nicelik değil, nitelik olarak önemlidir. Birlikte çocuğun hoşlanacağı faaliyetler ve hobisi yapılabilir. Kaliteli zaman geçirmek, çocuğun yaşadıklarını anlamaya çalışmak sorunlarını çözmesine yardım eder.
3. Cesaretlendirme Ebeveyn çocuğun kendine güvenmesini istiyorsa önce ebeveyn çocuğa güvenmelidir. Ebeveyn çocuğun çabasını övmeli ve yüreklendirmelidir. Cesaretlendirme çocuğun kendini değerli algılayabilmesi için çok önemlidir. Cesaretlendirme çocuğu olduğu gibi kabul edip, ona kendi olduğu için değer vermektir.
4. Sevgiyi Anlatmak Sevgiyle dünyaya getirdiğiniz çocuklarınıza sevgi ve şefkatle yaklaşmalısınız. Çocuğun kendini güvende hissedebilmesi için sevildiğini bilmesi ve sevmesi gerekir. Özellikle de «koşulsuz sevgi» vermelisiniz yani her zaman ve her durumda sevileceğini bilmelidir.
Son olarak, davranış bozukluğu olan çocukların ebeveyni, öncelikle bu bozukluğun olduğunu kabul etmeli, uzmanlardan ve öğretmenlerinden gizlemeye yönelmemelidir. Gerçekten çocukta bazı davranış bozuklukları olduğu belirlenmişse, ebeveyn çocuğa karşı mutlaka serinkanlı ve sakin davranmalıdır. Ebeveyn, hoşlanmadıkları davranışlarından ötürü çocuğu etiketlemekten, örneğin bazı yaramazlıkları olan çocuğa hemen ”hiperaktif” etiketi vurmaktan kaçınmalıdırlar.
Davranış bozukluklarında ailenin rolü nedir? Bazı davranış bozukluklarının nedeni organik olabilir. Bu tıbbî muayene ile belirlenebilecek bir şeydir. Ancak çoğu davranış bozukluklarında olumsuz aile ortamı ve eşler arasındaki çatışmalarının büyük rol oynadığı bilinmektedir. Bu nedenle, ebeveyn çocuk ilişkisinin niteliğinin nasıl bir rol oynamış olabileceği irdelenmelidir. Anne babanın çocuğa yeterince ilgi, şefkat ve sevgisini göstermemesi, ihmal, aile içi şiddet vb. durumlar davranış bozukluklarının aileden kaynaklanan en önemli nedenleri arasında sıralanmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, Çocuktaki bir davranış bozukluğunu ortadan kaldırmak için çocuğa müdahale etmekten çok, çocuğun anne babası veya ailesine müdahale ederek anne babayı eğitmek, aile ortamını yumuşatmak daha isabetli olabilmektedir. Bu nedenle eşler ihtiyaç duyduklarında, çözemedikleri bir sorunla karşılaştıklarında çözümü için gerekli yardımı almalıdırlar. Bilinçli ve duyarlı bir insan uzmanlardan yararlanabilen kimsedir. Anne babalar, çocukta bazı davranış bozukluklarının ortaya çıkmaması için, davranışlarıyla çocuğa destekleyici bir model olabilmelidir. Anne babalar, sadece yanlış davranışın ne olduğunu söylemekle yetinmeyip doğru davranışın ne olduğunu açık, net basit bir cümleyle çocuğa anlatmalı, hemen akabinde doğrusunu davranışlarıyla çocuğa göstermelidirler.
Çocuklarda Yıkıcı Davranış Bozuklukları Kimi çocuklar başkalarına ciddi rahatsızlık veren; işlevsel olmayan ve toplumsal doğrulara aykırı davranışlar sergilerler. Bu çocuklar; sebepsiz yere sürekli olumsuz davranışlarda bulunur, duygularını kontrol edemez ve çabuk sinirlenirler. Yıkıcı davranış bozuklukları; Karşıt Olma- Karşı Gelme Bozukluğu Davranım Bozukluğu olarak ikiye ayrılır.
Karşı gelme bozukluğu olan çocuklar başkalarını kasıtlı rahatsız eder, kendi hatalarından başkalarını sorumlu tutar, nefret dolu davranır, kin tutar ve sürekli başkalarının sınırlarını zorlar. Bu çocukları eğitmek zordur, direnç gösterirler ancak şiddet uygulamazlar. Karşı gelme bozukluğu, davranım bozukluğunun hafif şekli olarak da kabul edilir. Karşı gelme bozukluğu olan çocuklar sürekli olumsuz ve düşmanca davranışlarla karşı gelir ancak bu tutumlarını sosyal değerleri ya da başkalarının haklarını çiğnemeden sürdürürler.
Davranım bozukluğu yaşayan çocuklar da; başkalarına şiddet uygulama, tehdit etme, kavga başlatma, hırsızlık, okuldan ya da evden kaçma, hayvana ve insana acımasız davranma, başkalarını cinselliğe zorlama, yangın çıkarma ve gasp gibi belirtiler vardır. Aynı zamanda; Otorite figürleri ile sıkça çatışmaya girerler, sürekli sorun yaratır ve cezadan ders almazlar. Davranışlarıyla yüzleştirildiklerinde utanma ya da mahcup olma tepkisi olmaz. Kısacası başkalarının hak ve hukuklarına zarar verir, duygularına saygı göstermez, sosyal değerleri ya da kuralları ihlal ederler. Davranım bozukluğunun belirtileri ne kadar erken başlarsa hastalığın seyri de o kadar kötüdür.
Nedenleri Ailenin çocuk eğitiminde aşırı denetleyici olması, katı disiplin uygulaması ya da aşırı ilgisizlik, red ve ihmal, bakım ve eğitimde tutarsızlık, sınır konulmaması, denetimde eksiklik, kuralsız yetiştirme, ağır cezaların verilmesi, bakıcının sıkça değişmesi, kurumlarda yetişme, fiziksel ya da cinsel sömürü, suçlu çocuklarla arkadaşlık etme ve ailesel psikopatolojilerin (anormallik) varlığı yıkıcı davranış bozuklukların gelişimine yol açabilir. Birçok risk faktörü bir arada göründüğü zaman çocukta davranım bozukluğu oluşabilir.
Tedavi nasıl yapılır? Yıkıcı davranış bozuklukları olan çocuklar büyük ölçüde tedavi edilebilir. Yıkıcı davranım bozukluğu olan çocuklar; davranışlarıyla ebeveynin ve başkalarının kendilerine olumsuz yaklaşmasına neden olabilir, çocuk daha da isyankâr olur ve böylece kısır döngü oluşur. Çok ilerleyen durumlarda, ebeveynler kendi çocuklarından şiddet görebilirler. Genelde böyle durumlarda aileler kendilerini toplumdan izole ederler. Özellikle 10 yaşından önce başlayan yıkıcı davranış bozuklukları tedavi edilmez ise ileride suça yatkın bir kişiliğe sahip olma olasılığı yüksektir. Yıkıcı davranış bozuklukları olan çocuklar kendi duygularını anlatmakta ve başkalarını anlamakta güçlük çektikleri için bu çocuklarla davranış terapisi çalışılmalıdır. Ben merkezci (egosantrik) oldukları için kendilerini başkalarının yerine koyamazlar, dünyayı tehlikeli görür ve kendilerini tehdit altında hissederler, bir sorun karşısında alternatif çözüm bulmakta zorlanır ve agresif bir çözüm üretirler.
SALDIRGANLIK Saldırganlık, çocuğun genellikle kendi akranlarına ve başkalarına vurması, ısırması, tekmelemesi, eşyaları fırlatması ve tükürmesi gibi zarar vermeyi hedefleyen davranışlarda bulunmasıdır. Saldırganlık çocuklarda belli dönemlerde normal bir tepki biçimi olarak kabul edilebilir.
Saldırganlığın Nedenleri Saldırgan davranışların yetişkinler tarafından ödüllendirilmesi ve pekiştirilmesi. Bu durum genellikle geleneksel kültürde çok görülür. Geleneksel kültürde erkek çocuğun saldırganlığı onaylanır. (Örneğin; Kavga eden çocuğa ailesi tarafından “aferin” veya “seni döveni sen de döveceksin” denmesi) Çocuğun yetişkinlerden gerekli anlayışı, sevgiyi ve kabulü görmemesi. Televizyon ve bilgisayar oyunları, kitle iletişim araçlarının olumsuz etkisi. Ana-babanın aşırı otoriter ve baskıcı tutumları, buna bağlı olarak yaşanan iletişim problemleri. Çocuğun ana-babasından dayak yemesi. Biyolojik olarak çocuğun beyin zarı iltihabı, beyin zedelenmesi gibi fizyolojik sorunlar yaşaması.
Saldırgan Davranışlar Konusunda Aileye Öneriler Çocuğun sportif faaliyetlerde bulunmasına ve belirli bir süre dışarıda oynamasına izin verin. Bu enerjisini boşaltmasını sağlayacaktır. Öncelikle ana-baba olarak çocuğa saldırganlık modeli olmayın. Saldırgan davranışlara tolerans göstermeyin. Saldırgan davranışları kesinlikle dayakla cezalandırmayın! Dayak atılan çocukta düşmanlık duyguları gelişir ve pekişir. Çocuğun sergilediği saldırgan davranış başkalarının güvenliğini ciddi bir şekilde tehdit etmedikçe bu davranışın üstünde durup çocuğa baskı yapmayın. Çocuk sinirliyken onunla tartışmayın, sakinleşmesini bekleyin ve daha sonra yaptığı davranış ile ilgili konuşun. Kızgınlıktan kurtulması için alternatifler bulun. Çocuğa sosyal gelişimine uygun çeşitli sorumluluklar verin. Böylece çocuğa başarma duygusunu yaşatmış olursunuz. Çocuğunuzun gelişim dönemlerini ve bu dönemdeki ihtiyaçlarını iyi bilerek yerine getirin. Çocuğa yaptığı bu davranışların dezavantajlarını gösterin. Saldırgan davranış göstererek isteklerini elde edemeyeceğini ona anlatın. Ana-baba olarak saldırgan davranışlar karşısında sakin davranın; sert, duygusal tepkiler yerine ben dilini kullanın (“Böyle davrandığın için üzüldüm”.) Çocuğun olumlu davranışını gördüğünüzde pekiştirin. Örneğin; arkadaşıyla oynarken, kavga etmediğinde ve bağırmadığında bunu sözel olarak ödüllendirin. Olumsuz davranışlarını görmezden gelin. Çocuğa şiddet içeren televizyon programları seyrettirmeyin. Çocuğunuzla mümkün olduğunca daha çok ve kaliteli zaman geçirin.
ÇALMA Çalma, çocuğun kendine ait olmayan bir eşyayı, bir nesneyi izinsiz olarak alıp ona sahip olmasıdır. 3-4 yaşındaki bir çocuğun başkasına ait bir oyuncağı almasının çalma olup olmadığına karar vermek için çocuğun bulunduğu dönem özelliklerini iyi bilmek gerekmektedir. Çalma davranışı okul çağlarında sıkça görülür. Önemle üzerinde durulması gereken bir konudur. Bir çocukta 10 yaşından sonra da çalma davranışı devam ederse bu önemli bir problemin göstergesidir ve mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.
Çalma Davranışının Nedenleri Çocuğun temel ihtiyaçlarının önemsenmemesi ve gerektiğinde karşılanmaması. Çocuğun başkasına duyduğu kızgınlığı ifade etmek veya intikam almak istemesi. Örneğin; Anne-babasına kızgın bir çocuğun, onlardan intikam almak için bir şey çalarak ailesini zor duruma düşürmek ve üzmek istemesi. Anne-babanın çocuğun yaptığı bu davranış karşısında tepkisiz kalması veya bu durumdan zevk alması. Bu durum çocuğu cesaretlendirir ve çocuk çalmaya devam eder. Çocuğun sevgi, ilgi ve anlayıştan mahrum olması. Örneğin; Çocuk, anne-babasının ilgisini çekmek için çalabilir. Yapılan araştırmalarda çalma davranışında bulunan çocukların ailelerinin genellikle alkolik ya da suçlu ana-babalar olduğu belirlenmiştir. Çocuğun özdeşleşmek için kendine kötü bir örnek seçmiş olması. Çocuğun çalma davranışını anne-baba ile hesaplaşmasının bir yolu olarak görmesi. Çocukta sahip olma düşüncesinin gelişmemiş olması. Yeni doğan kardeşe duyulan kıskançlık veya öfke. Özellikle pasif veya başarısız bir çocuğun kendisini akran grubuna kabul ettirme isteği. Örneğin; Babasının cüzdanından para alarak arkadaşlarına hediye alması gibi.
Çalma Konusunda Aileye Öneriler Çocuğunuza başkalarının eşyalarına önem vermeyi, dürüstlüğü öğretin ve bunu yaşantınıza geçirin. Anne-baba olarak çocuğunuza iyi örnek olun. Siz başkasına ait bir eşyayı izinsiz alırsanız çocuğunuzun da alabileceğini unutmayın. Çocuğunuzla iletişiminizi güçlendirin. İlginizi ve sevginizi esirgemeyin. Çocuğunuzun temel ihtiyaçlarını karşılayın. Yaşına ve ihtiyaçlarına uygun miktarda harçlık verin. Çocuğun kendisine ait eşyalarının olmasını sağlayın. Bu onun mülkiyet bilincini geliştirecektir. Çocuğunuza aşırı tepki vermeyin ve şiddet uygulamayın. Çocuğun almış olduğu eşyayı sahibine özür dileyerek geri vermesini sağlayın. Aldığı eşya zarar görmüşse yenisini alın ve parasını da çocuğun harçlıklarından ödetin. Yalnız çocuğun harçlığını tamamen kesmeyin. Fiziksel ceza kesinlikle uygulamayın. Çocuğunuza genel olarak “kötü çocuk” damgasını vurmayın. Çalmış olabilir ama bu onun her yönüyle kötü bir çocuk olduğunu göstermez. Çocukla davranışının nedenini mutlaka konuşun. Çocuğunuza ihtiyacı olduğunda ödünç eşya almanın yollarını öğretin. Çocuğunuzun eşyalarını kullanmak veya almak istediğinizde mutlaka ondan izin isteyin.
YALAN Yaşantımızda yalanı hiç sevmediğimizden ve yalanın ne kadar kötü olduğundan bahsederiz. Ancak bazen karşımızdaki insanları kırmamak, bazen başkalarının hayranlığını kazanmak bazen de kendimizi savunmak için bir şekilde yalan söyleyebiliriz. Genel olarak yalan, başkalarını kandırmak ya da yanıltmak amacıyla söylenen sözlerdir. Çocuklarda 7 yaşından önce söylenenler yalan olarak kabul edilmez. Çünkü bu yaş dönemindeki çocukların inanılmaz bir hayal dünyaları vardır ve gerçekle gerçek olmayanı ayırt edemezler. Anlattıkları şeyler bazı ebeveynler tarafından yalan kabul edilir. Hâlbuki çocukların söyledikleri ve anlattıkları kandırma ve yanıltma amacı taşımaz.
Yalan Söylemenin Nedenleri Baskıcı ve otoriter anne-baba tutumları. Anne-babanın olumsuz model olması. Ailenin, çocuğa üstesinden gelemeyeceği sorumluluklar yüklemesi. Aile kurallarının çok katı olması. Çocuğa şiddet uygulanması. Ailenin çocukla olan iletişiminin bozuk olması. Çocuğun sık sık eleştirilmesi ve başkalarıyla kıyaslanması. Çocuğun mükemmelliğe zorlanması. Çocuğun başkalarının hayranlığını kazanmak istemesi. Örneğin; Arabaları olmadığı halde arkadaşlarına arabalarının olduğunu söylemesi gibi. Bazen de çocuğun özlemlerini dile getirmek istemesi. Örneğin; Babası ölen bir çocuğun babasının seyahate çıktığını söylemesi. Çocuğa aşırı karışıldığı ve baskı yapıldığı zaman çocuk yalan söyleyebilir. Toplum içinde çok heyecanlanan bir çocuk, bildiği bir şiiri bilmiyorum diyerek yalana başvurabilir.
Yalan Konusunda Aileye Öneriler Eğer anne-baba olarak yalan söylerseniz, çocuğunuz da yalan söyleyecektir. Asla çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamayın. Çocuğunuzla iletişiminiz olumlu olsun. Böylece çocuğunuz yalana başvurmak zorunda kalmaz. İsteklerini, beklentilerini, sıkıntı ve kaygılarını sizinle rahatça paylaşabilir. Çocuğunuza aşırı tepki göstermeyin ve ağır cezalar vermeyin. Aksi takdirde çocuğunuz cezadan kurtulmak için yalan söylemeye devam edecektir. Çocuğunuza üstesinden gelemeyeceği sorumluluklar vermeyin. Çocuğunuza kesinlikle “yalancı” etiketi yapıştırmayın. Aksi takdirde çocuk bu etiketin gerektirdiklerini yerine getirerek yalana devam eder. Yumuşak ve hoşgörülü olun. Kurallarınızı çocuğunuzun yaşamını fazla sınırlandırıcı ve baskıcı olabilecek şekilde koymayın. Çocuğunuza doğruyu söyletmek için; "Doğru söylersen ceza vermeyeceğim" dedikten sonra, çocuk doğruyu söyleyince aşırı tepki vermek ya da şiddet uygulamak çocukta yalanı pekiştirir. Bu nedenle verdiğiniz sözleri yerine getirin ve çocuğunuzu cezalandırmayın. Çocuğunuzu başkalarına karşı kullanmayın. Örneğin; Babanın telefon çaldığında kendisi için “yok” dedirtmesi.
KÜFÜR İnsanların genellikle kızgınlık, öfke veya engellenmelerle karşılaştıklarında kullandıkları kötü kelimelere denir. Küfür, bazen insanlara beddua kelimeleri, bazen cinsel içerikli kelimeler, bazen kişinin zekâsıyla ya da hayvan isimlerini içeren kelimeler kullanılarak yapılır.
Küfür Etmenin Nedenleri Anne-baba veya etrafındaki yetişkinleri model alması. Yetişkinlerin ilgisini çekme isteği. Büyüdüğünü ispat etme çabası. Kızgınlık ve öfke durumları. Küfür eden akranları arasında kabul görme isteği.
Küfür Konusunda Aileye Öneriler Çocuğunuza iyi model olun. Eğer siz küfür ederseniz çocuğunuz da eder. Çocuğunuz küfrettiğinde kesinlikle şiddet ve tehdit kullanmayın. Çocuğunuzun küfür etmesine tanık olduğunuzda birden aşırı tepki vermeyin. Bir süre duymazlıktan gelin. Çocuğunuza kızgınlığını daha olumlu nasıl ifade edebileceğini öğretin. Yani küfürlü kelimelerin yerine uygun ve kabul edilebilir kelimeleri kullanmasını sağlayın. Kullandığında bunu pekiştirin. Çocuğunuzun size karşı kızgınlığını ifade etmesine izin verin. Böylece gittikçe daha az küfürlü kelimeleri kullanacaktır. Küfür içeren televizyon programlarından uzak tutun. Çocuğunuzu resim, müzik, şiir, spor gibi uğraşlara yönlendirin.
ÇOCUKTA TİKLER Tikler, vücuttaki herhangi bir kas grubunda yinelenen, istem dışı yapılan hareketlere denir. Genellikle iç gerginliğin dışa vurumudur. Tik Çeşitleri: Göz kırpmak Kaş oynatmak Tuhaf sesler çıkartmak Geniz ve gırtlak temizleme hareketleri Ağız ve dudak hareketleri Boyun ve omuz hareketleri Burun çekmek ve burun kanatlarını oynatmak Hızlı hızlı nefes almak veya nefes tutmak Parmak çıtlatmak Baş oynatmak, baş sallamak gibi daha birçok tik vardır. Bazı çocuklarda bunlardan bir tanesi varken başka bir çocukta birden fazla tik görülebilmektedir.
Çocukta Tiklerin Nedenleri Çocuğun yeterli ilgi ve sevgi görmemesi. Çocuktan bulunduğu gelişim döneminin üzerinde davranışların beklenmesi. Çocuğun anne-baba tarafından sürekli horlanması ve aşağılanması. Aile içi iletişimin bozuk olması. Çocuğun başkasını taklit etmesi. Çocuğun küçük yaşlardan itibaren yoğun korku, kaygı, tedirginlik yaşamış olması.
Çocukta Tik Konusunda Ailelere Öneriler Çocuğa karşı kesinlikle olumsuz ve sert tepkide bulunmayın. Çocukta tik görüldüğünde sürekli ikaz etmeyin. Aksi takdirde çocukta gerginlik artar ve tikler çoğalabilir. Çocuğunuzun tiki ile alay etmeyin ve eleştirmeyin. Çocuğunuzda tik görüldüğünde bir uzmana götürün. Çocuğunuzla iletişiminizi güçlendirin. Çocuğunuza yeterli ilgi ve sevgi gösterin.
OKUL KORKUSU Okul korkusu hemen hemen her dönemde ortaya çıkabilir. Kreşte, ilköğretimde hatta lise de bile. Çocuğun ısrarla okula gitmek istememesi olarak tanımlanabilir. Belirtileri: Sık sık karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı, iştahsızlık hatta kusma gibi şikâyetler görülür. Anne-babasının kendisiyle okula gitmesini ister ve gittiklerinde bırakmak istemez. Ağlar, hırçınlaşır. Okula gitmediği zamanlarda son derece rahat ve mutludur. Ödevlerine gereken ilgiyi göstermez. Bazen okula giderken geri döner ve birçok bahane uydurur. Daha ağır vakalarda çocuk ev ortamında bile rahat değildir.
Okul Korkusunun Nedenleri Anne-babanın çocuğa aşırı bağımlı bir tutum sergilemesi. Çocuğun anneden ayrılma korkusu yaşaması. Ailede boşanma, ekonomik problemlerin yaşanması veya ebeveynlerden birinin başkasıyla evlenmesi gibi stresli bir ev ortamının olması. Çocuğun okulda arkadaşları tarafından kabul görmemesi, hırpalanması. Aşırı bağımlı, kaygılı ve utangaç kişiliğe sahip olması. Çocuğun bulunduğu ortamı ve okulu değiştirmesi ya da diğer çocukların, okulla ilgili gerçek olmayan olumsuzluklardan bahsetmesi. Örneğin; “Okulda gürültü yaparsan öğretmen seni bodruma kapatır” gibi söylemler.
Okul Korkusu Konusunda Ailelere Öneriler Çocuğunuza karşı tutumunuzu gözden geçirin. Ne siz ona ne de o size bağımlı olsun. Çocuğunuza aşırı tepkili ve baskıcı davranmayın ve okula gitmediği için suçlamayın. Şiddet uygulamayın. Bu durumun birçok çocukta görüldüğünü unutmayın ve bunu çocuğunuza da söyleyin. Üstesinden gelinemeyecek bir sorun olmadığını belirtin. Okula gitmesi konusunda tutarlı olun. Çocuğunuza okula gitmediğinde derslerinden de geri kalacağını, bu nedenle sorunun daha da büyümemesi için okula gitmesi gerektiğini anlatın. Ona okulda yaşayabileceği güzel şeylerden bahsedin. Çocuğunuzun okuluyla işbirliği içerisinde olun. Çocuğunuzun öğretmenini bilgilendirin. Çocuğunuzla iletişiminiz güçlü olsun ki yaşadığı kaygı, sıkıntı ve endişeleri sizinle paylaşabilsin. Bir uzmana başvurmaktan ve yardım almaktan çekinmeyin.
ALT ISLATMA (ENÜREZİS) Çocuklarda görülen altını ıslatma bozukluğudur. Erkek çocuklarda daha sık görülür. Birincil ve İkincil enüresiz olarak ikiye ayrılır. Birincil enüresizde çocuk doğduğu andan itibaren hiç kuru kalmamıştır. İkincil enüresizde ise çocuk en az bir yıl kuru kaldıktan sonra tekrar yapmaya başlamıştır. 5 yaşına kadar sorun olarak kabul edilmez. Enürezis; yalnız gece altını ıslatanlar, yalnız gündüz altını ıslatanlar, hem gece hem gündüz altını ıslatanlar, ara sıra altını ıslatanlar olmak üzere dört şekilde görülebilir.
Alt Islatma (Enürezis) Nedenleri Kalıtımsal olması. Genellikle %75 kalıtımsal olduğu bilinmektedir. Organik bozukluklar: Mesane kapasitesinin yeterli olmaması, ağır uyku, böbrek ve bağırsak bozuklukları gibi. Psikolojik faktörler, kaygının bilinçdışı ifade edilmesi. Travmatik yaşantılar. Çocuğun sık sık üşütmesi. Yanlış ve baskıcı tuvalet eğitimi verilmesi. Örneğin; Anne-babanın çocuğu zamanında tuvalete götürmemesi ve çocuk altına yaptığında dövülmesi, korkutulması gibi.
Enürezis Konusunda Aileye Öneriler Öncelikle çocuğunuzu mutlaka bu konuda uzman bir doktora götürün. Çocuğunuzun tıbbi tahlillerini mutlaka yaptırın ki sorunun biyolojik mi psikolojik mi olduğu anlaşılsın. Çocuğunuza karşı kesinlikle baskıcı ve cezalandırıcı yaklaşmayın. Onunla alay edip başkalarına söylemekle tehdit etmeyin. Çocuğunuza bunun bir sorun olduğunu ama üstesinden gelinebilecek bir sorun olduğunu anlatın. Onu cesaretlendirin. İletişiminizi güçlendirerek yaşadığı duyguları sizinle paylaşmasını sağlayın. Çocuğunuzu başkalarıyla kıyaslamayın. Önlem amacıyla da olsa kesinlikle bez bağlamayın. Çocuğunuzun bu sorununu tüm yaşamına ve kişiliğine mal etmeyin. Kendine güvenini arttırmaya çalışın.
TIRNAK YEME Tırnak yeme alışkanlığı psikolojik kökenlidir. Kendini gergin, sıkıntılı ve öfkeli hisseden çocuğun bunları dışa vurumu olarak kabul edilir. Kişilik olarak hassas ve sinirli çocuklarda daha sık görülür. Ergenlik döneminde artabilir. Bunun nedeni ergenlik döneminden kaynaklanan gerginlik ve bu dönemde ergen için önemli olan çevre tarafından kabul ve onay görme çabasıdır.
Tırnak Yeme Nedenleri Çocuğun kendisini güvende hissetmemesi. Baskıcı, cezalandırıcı anne-baba tutumları. Ailede başka tırnak yiyenin olması yani olumsuz örnek olması. Ev veya okul ortamındaki gerilim. Çocuğun ihtiyacı olan güven ve sevgiyi alamaması. Çocuğun korku, stres, öfke ve heyecan durumlarına maruz kalması.
Tırnak Yeme Konusunda Aileye Öneriler Çocuğunuzun hangi durumlarda tırnak yediğini belirlemeye çalışın. Ör: Gergin olduğunda veya korktuğunda tırnaklarını yiyorsa sakinleştirme yoluna giderek tırnak yemesini engelleyebilirsiniz. Çocuğunuza karşı baskıcı ve eleştirel yaklaşmayın. 3–4 yaşına kadar görmezlikten gelin. Çocuğunuzun kendisine olan güvenini pekiştirin. Başarılı olduğu alanlara dikkatini çekin. Çocuğunuza tırnak yediği için şiddet uygulamayın. Çocuğunuza ellerini meşgul edecek uğraşlar verin. Çocuğunuzun tırnaklarını derin kesin. Bu davranışı söndürmek için alternatifler üretin. Çocuğunuzu korku, kaygı yaratacak durumlardan uzak tutun. Çocuğunuzu bu alışkanlığın üstesinden gelebileceğine inandırın. Çocuğunuza azarlamak, korkutmak, ceza vermek gibi zorlayıcı yöntemler uygulamayın.
KEKEMELİK Kekemelik, yaşına ve lehçesine uygun gelişimsel olarak çıkartması beklenen konuşma seslerini çıkartamaması, konuşmanın olağan akıcılığında ve zamanlama örüntüsünde bozukluk olması durumudur (D.S.M. IV, 1994, S.48-49). 4-5 yaşlarına kadar normal olarak kabul edilir. Erkek çocuklarında daha yaygındır. Organik veya psikolojik kökenli olabilir. Genellikle cümlenin ilk kelimesinde, uzun ve sessiz harfle başlayan kelimelerin söylenmesinde, sessiz harfle başlayan kelimelerden sesli harfle başlayan kelimelere geçişte zorluk yaşarlar. Şiir okurken veya şarkı söylerken kekelemezler.
Kekemeliğin Ortaya Çıktığı Durumlar Kaygı, korku ve stres yaratan durumlarda. Ailede kekemelik olan durumlarda. Aşırı baskı gördüğünde ve eleştirildiğinde, aşağılandığında. Travmatik yaşantılarda. Örneğin; Deprem, boşanma, ölüm, kaza, şiddet vb. Düzgün konuşması konusunda baskı yapıldığında. Gelişim döneminin üzerinde sorumluluk ve olgunluk beklendiğinde kekemelik ortaya çıkabilir.
Kekemelik Konusunda Ailelere Öneriler Kekemelik konusunda yaşadığınız gerginliği ve endişeyi bir kenara iterek çocuğunuza nasıl yardım edebileceğinizi düşünün. Çocuğunuzun kekemeliğini alay ve taklit etmeyin. Bu davranış çocuğunuzun kendisini reddedilmiş, sevilmeyen, istenmeyen ve yetersiz hissetmesine neden olur. Konuşmanızla ve okumanızla çocuğunuza iyi bir model olun. Yavaş, anlaşılır ve yumuşak bir tonda okuyup konuşun. Çocuğunuzun konuşmalarını düzeltmesi konusunda baskıcı olmayın. Çocuğunuz konuşurken sabırla cümlesinin bitmesini bekleyin. Siz ne anlatmak istediğini onun yerine söylemeyin. İletişiminizi güçlü kılarak hissettiklerini sizinle paylaşmasını sağlayın. Asla acıma duygusuyla yaklaşmayın. Çocuğunuza kısa cevaplı sorular sorarak konuşmaya teşvik edin. Doktorunuzla ve okulla işbirliği içerisinde bulunun ve ortak hareket edin. Çocuğunuza sizin için ne kadar değerli olduğunu hissettirin. Başkalarıyla kesinlikle kıyaslamayın. Çocuğunuzla mümkün olduğu kadar çok vakit geçirin. Çocuğun kendine olan güvenini pekiştirmek için küçük sorumluluklar verin ve başarılı olduğu alanlara yönlendirin.
PARMAK EMME Çocuklar parmak emmeyi daha ana rahmindeyken öğrenirler. Yeni doğan bebeklerin tümünde de görmek mümkündür. Zararsız bir davranıştır. Kızlarda daha sık görülen bu davranış 3-4 yaşlarına kadar normaldir.
Parmak Emme Nedenleri Yeni doğan bebek yaşamını sürdürebilmek için. Bebeklikte kendini ve çevresini tanıma ihtiyacından dolayı. Sıkılgan ve utangaç çocuklar zor durumlarla karşılaştıklarında. Çocuklar diş çıkarma döneminde. Bazı çocuklar ise uykuya dalarken parmak emerler.
Parmak Emme Konusunda Ailelere Öneriler Çocuğunuza karşı sakin, sabırlı ve anlayışlı yaklaşın. Asla şiddet uygulamayın. Yaptığı davranışın bulunduğu yaş grubuna ait olmadığını ve bebekçe bir davranış olduğunu anlatın. Küçük yaşlardaki çocuklar için zararsız bir faaliyet olduğunu unutmayın. Çocuğunuza, ellerini meşgul edecek uğraşlar verin. Çocuğunuzun bu davranışı üzerinde durup, sık sık çocuğunuzu uyarmayın. Aksi takdirde çocuğunuzun gerginlik yaşamasına neden olursunuz.
İNATÇILIK Anne-babaların en çok dile getirdikleri problemlerden biridir inatçılık. Çünkü her yaş döneminde görülür. 2-3 yaşları ilk görülmeye başlandığı dönemdir. Ergenlikte de ortaya çıkar. Kendilerini tanımaya ve kabul ettirmeye başlamaları ve bunun yanı sıra keşfetme merakları bu inatlaşmaları tetikler. Çocuklar sadece anne-babalarıyla değil çevresindeki diğer insanlarla da inatlaşmaya girebilir.
İnatçılığın Nedenleri Anne ve babanın çocuğa karşı tutarsız davranması. Örneğin; Annenin “evet” dediği bir konuda babanın “hayır” demesi. Çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarının zamanında karşılanmaması. Çocuğa ihtiyacı olan bağımsızlık duygusunun verilmemesi. Çocuğa karşı şiddet ve aşırı ceza kullanılması. Çocuğun istekleriyle anne-babanın isteklerinin çelişmesi. Örneğin, ergenlik dönemindeki bir gencin hafta sonu okul gezisine gitmek istemesi. Ailesinin ise oturup derslerine çalışmasını istemesi gibi.
İnatçılık Konusunda Ailelere Öneriler Çocuğunuzun inadı devam ettiği durumlarda dikkatini başka yöne çekmeye çalışın. Anne-baba olarak ortak tutumlar geliştirin ve çocuğunuza olumlu örnek olun. Asla çocuğunuzla bir güç ve inat savaşına girmeyin. Amacınız sadece ona her şeyin yeri ve zamanı olduğunu anlatmak ve yersiz isteklerinden vazgeçirmek olsun. Çocuğunuza karşı öfkeli ve tepkili yaklaşmayın. Çocuğunuzun istediklerini inatlaşmadığı zamanlarda yerine getirin. Çocuğunuza seçenekler sunarak seçme şansı verin. Böylece, ona değer verdiğinizi ve saygı duyduğunuzu düşünerek inatlaşmadan vazgeçecektir. Çocuğunuza istediği şeyi neden yapamayacağınızı açık ve anlaşılır bir dille anlatın. Kurallarınızı uygularken tutarlı ve kararlı olun. Çocuğunuzun ilgi ve ihtiyaçlarını zamanında karşılayın.
DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite beraberinde öğrenme güçlüğü de gösterebilen bir davranış sorunudur. Bir kişide DEHB olduğunu söyleyebilmek için dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtilerinin 7 yaşından önce ve birden fazla ortamda (okul-ev) görülmesi, sürekli olması ve kişinin yaşamını etkilemesi gerekir. Tüm çocukların %3’ünde görülür. Erkeklerde daha sık rastlanır. Ergenlik döneminde belirtilerde azalma olur fakat tamamen yok olmaz.
DEHB Nedenleri Hiperaktivite nedenleri tam olarak tespit edilemese de; Aileden birinde hiperaktivite olması. Çocuğun beynindeki (mesaj alış verişini gerçekleştiren) kimyasallarında sorunlar bulunması. Doğum veya doğum sonrası beyin dokusunda zedelenmeler olması. Çocuklarda görülen çocukluk çağı rahatsızlıkları ve gelişimsel problemler gibi nedenler, hiperaktiviteye sebep olabilir.
DEHB Tanısı Çocuğa hiperaktivite tanısı koyacak özel bir test yoktur. Tanıyı koymak zaman alıcı ve zordur. Genellikle çocuğun okula başladığı dönemde tanı konulur. Bunun nedeni okul ortamının bu tür çocuklar için rahatsızlık verici olması, sınıf içi uygulamalara ve kurallara uymada zorlanmalarıdır. Tanı aşamasında doktor, aileden çocuğun sağlık öyküsünü, okul ve evdeki davranışlarına yönelik bilgileri alır, tıbbi muayeneden geçirir. Bu bozukluğun tanısının doğru konması son derece önemlidir.
Amerikan Psikiyatri Birliği’nce Tanımlanan Hiperaktivite Ölçütleri Eli, ayağı kıpır kıpırdır. Oturduğu yerde duramaz. Gereksiz yere sağa sola koşturur, eşyalara tırmanır. Sakince oynamakta zorlanır. Sürekli hareket eder. Çok konuşur. Amerikan Psikiyatri Birliği’nce Tanımlanan Dikkat Eksikliği Ölçütleri Bunlardan asgari 6’sının, birden fazla ortamda en az 6 aydır görülüyor olması durumunda dikkat eksikliği olabileceği düşünülür. Belirli bir işe ya da oyuna uzun süre dikkatini vermekte zorlanır. Dikkati kolayca dağılır. Basit hatalar yapar. Başladığı işi bitiremez. Kendisiyle konuşulurken dinlemiyormuş gibi görünür. Görev ve etkinlikleri düzenlemekte zorlanır. Yoğun zihinsel çaba gerektiren işleri yapmaktan kaçınır (Ev ödevi, okul aktiviteleri gibi). Etkinlikler için gereken eşyaları kaybeder. Günlük etkinliklerde unutkandır.
DEHB Tedavisi DEHB’yi iyileştirecek ve ortadan kaldıracak kesin bir tedavi yoktur. Fakat çocuğa; ailesi, doktoru ve öğretmenleri işbirliği yaparak bu problemle normal bir yaşam sürdürmesini sağlayabilirler. Bunun yanı sıra çocuğun dikkat süresini uzatan ve hiperaktiviteyi azaltan ilaçlar kullanılır. Aileler bu ilaçları kendi isteklerine göre değil doktorun önerisine göre kullanmalı ve sonlandırmalıdırlar. İlaç kullanmak tek başına sorunu çözmez. Bunun yanında mutlaka psikolojik yardım alması ve davranış terapisi de görmesi gerekmektedir. Bu sayede çocuk kendisini kontrol etmeyi ve ifade etmeyi öğrenir.
DEHB Konusunda Ailelere Öneriler Sorunu çözebilmek için öncelikle sorunun varlığını kabullenin. Talimatlarınızı ve isteklerinizi kısa cümlelerle ifade edin. Aynı anda birden fazla şey istemeyin. Örneğin; Kıyafetini değiştir, daha sonra elini yüzün yıka ve dersini yap gibi. Çocuğunuza karşı aşırı otoriter veya aşırı hoşgörülü davranmayın. Olumlu davranışlarını mutlaka pekiştirin. Bunun için puan kartları (her olumlu davranış için 5 puan gibi) veya tablo işaretlemelerini (her olumlu davranış içi bir tane bir yıldız atma gibi) kullanabilirsiniz. Çocuğunuzun günlük yaşantısındaki aktiviteleri (kahvaltı, oyun, yemek, uyku saatleri gibi) mutlaka planlayın. Aşırı kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak tutun. Çocuğunuzun doktoru ve öğretmeni ile mutlaka işbirliği içerisinde olun. Asla şiddet uygulamayın. Çocuğunuzla sık sık göz teması kurun. Çocuğunuzu sportif faaliyetlere yönlendirin.