OYUNUN GELİŞİMİ Doç. Dr. Ender DURUALP
OYUNUN GELİŞİMİ Oyuna yönelik çağdaş bakış açısına göre “sosyal oyun” ve “bilişsel oyun” olarak sınıflandırma yapılmakta ve oyunun bilişsel ve sosyal yönlerine dikkat çekilmektedir. Oyunun sosyal boyutu kişilerarası ilişkilerdeki gelişimi, bilişsel boyutu ise nesnelerle temas ve nesne kullanımındaki gelişimi ele almaktadır
Sosyal Oyun Gelişimi Çocuk oyunlarının hemen hepsi sosyal bir yapı içermektedir. Erikson, Bandura ve Parten’in görüşlerine yer verilecektir.
Erikson’a göre oyun Erikson, psikososyal gelişim kuramı doğrultusunda, oyunun çocuğun kişilik gelişiminde önemli bir yer tuttuğunu ifade etmektedir. Çocuk, oyun yoluyla gerçek duygu, düşünce ve olayların üstesinden gelebilmek için yeni modeller yaratmaktadır. Benlik gelişimine oldukça önem veren Erikson, benlik gelişiminin olumlu sosyal deneyimlerle kazanılacağını, duygusal açıdan sağlıklı bireylerin bu şekilde yetişebileceğini savunmaktadır.
Oyun, çocuğun biyolojik ve sosyal gereksinimlerinin kaynaşmasını sağlayarak, gelişim dönemlerini sağlıklı bir biçimde atlatmasına yardım eder. Oyunda çocuk kaygılarını, isteklerini ve belirsizliklerini dramatize etme imkânı bulduğundan, bir evreden diğer evreye daha sağlıklı bir biçimde geçebilir.
Çocuk oyun yoluyla sözel olarak ifade edemediği üzüntülerini, kaygılarını, korkularını dile getirebilir ve oyun yoluyla sıkıntılarını dışa vurarak rahatlama sağlar. Bu özellik oyunun tedavi edici bir rolü olduğunu göstermektedir. Oyun eğitimde olduğu kadar ruh sağlığının korunmasında etkili bir yöntemdir.
Bandura’ya göre oyun Bandura’ya göre gözlemleyerek öğrenme taklit içermesine karşın, yalnızca taklit davranışı çocuktaki öğrenmenin göstergesi olarak yeterli değildir. Bandura, bireylerin bilişsel semboller yoluyla dünyayı sembolik olarak gördüklerini savunmaktadır. Bu bilişsel semboller hem geçmiş deneyimleri hem de gelecekteki deneyimlerini içermektedir.
Bandura oyunu, çocuğun gözlemleri yoluyla kazandığı bilgileri ve deneyimleri tekrarladığı ve model aldığı öğrenme yollarından biri olarak görmektedir. Oyun, çocuğun sosyalleşmesini sağlayan en doğal yoldur. Çocuklar oyun sırasında davranışları defalarca tekrarlayarak, davranışlarını geliştirmekte ve yeni yeni davranışlar kazanmaktadır.
Parten’e göre oyun Parten, oyunu çocuğun sosyal gelişimi açısından incelemektedir. Parten’e göre çocuğun sosyal oyun gelişimi, katılımsız davranıştan kooperatif/işbirlikçi oyuna doğru bir sıra izlemektedir. Parten oyun gelişimini altı evrede ele almaktadır.
Katılımsız davranış: Bu evrede çocuk olayın içine girmez ve sadece izler. Çocuk aktiftir ancak amaçsızdır. Diğerlerinin oyunu ile ilgilenmez. Bir çocuğun odanın etrafında rastgele gezinirken parmağını emmesi örnek olarak verilebilir.
Seyirci davranışı: Önceleri çocuk oyun oynayan çocukları seyretme yoluna gitmektedir. Oyuna katılmamakla birlikte oyun oynayan diğer çocukların etrafında dolaşmayı ve sorular sormayı tercih eder. Zamanla diğer çocuklara yakınlaşma başlamaktadır. Örneğin, yeni bir sınıfa gelen çocuğun, büyük bir ilgiyle diğer çocukların oyunlarını izlemesi seyirci davranışıdır.
Tek başına oyun: Çocuk bu evrede, çevresinde başka çocuk olup olmadığı ile ilgilenmez. Çevresindeki çocukları gözlemler fakat onlarla sosyal iletişimi yoktur. Tek başına oynamaktadır. Tek başına ya da yalnız oyun tipik olarak iki-üç yaş çocuklarında görülmektedir. Çocukların tek başlarına bloklarla kule yapıyor olmaları örnek olarak gösterilebilir.
Paralel oyun: Bu evrede çocuklar aynı ortamda oynamalarına karşın oyunlarında birbirlerinden bağımsızdırlar. Arkadaşları ile sosyal iletişimleri çok azdır. İletişim, herhangi bir oyuncağı istemek ya da bir düşüncesini, dileğini söylemekten ileri gitmez.Bu evrede çocuklar aynı oyun amaçlarını paylaşmaz, kendi oyunlarını oynar. Çocukların kendi yapbozlarını yaparken birbirlerinin çalışmalarını izlemeleri paralel oyuna örnektir.
Birlikte oyun: Çocuğun çevresine ilgisi daha fazladır Birlikte oyun: Çocuğun çevresine ilgisi daha fazladır. Bir kaç çocuk aynı materyalleri kullanır, aynı oyunda yer alır, ama herkes kendi oyununa devam etmektedir. Oyunun kuralları ve roller tam olarak belli değildir, planlı bir oyun yoktur. Örneğin iki çocuğun kum havuzunda oynarken birbirleriyle konuşmaları, kendi kumdan kaleleri için gerekli olan araç gereçleri istemeleri ve değiştirmeleri birlikte oyundur.
Kooperatif oyun/işbirlikçi oyun: Çocuk bu evrede başkalarıyla iletişim halindedir, iş birliği yapar ve grup oyunlarına katılır. Oyunlarının ortak bir amacı vardır, bu amaca uygun olarak çeşitli roller paylaşılmakta ve oyun ortaklaşa yürütülmektedir. Bu evrede çocuklar arasında gerçek bir sosyal iletişim bulunmaktadır. Çocukların tek başına olmadıklarını, oyuncaklarını, rollerini ve düşüncelerini paylaştıklarını anlamaları kooperatif oyunun en belirgin özellikleri arasındadır.
Üç-dört yaşlarındaki çocuklar, yalnız oynamak yerine arkadaşlarıyla oynamayı tercih eder. Birlikte oynadıkları evcilik gibi oyunlarda işbirliği ve koordinasyon nitelikleri gözlenmektedir. İki çocuğun birlikte oyun evinde oynamaya karar verdikten sonra başka bir çocuğun bebek olması gerektiğini kabul etmeleri örnek olarak verilebilir.
Bilişsel Oyun Gelişimi Oyunun bilişsel yönden gelişimsel bir sıra izlemesi, çocuğun oyun davranışlarının çocuğun yaş ve gelişim düzeyine paralel olacağına işaret etmektedir.Bebeklik döneminde duyu-motor deneyimlerle başlayan oyunlar, daha sonraları istemli davranışlara bağlı, nesne odaklı ve belli bir amaca yönelik oyunlara doğru bir ilerleme göstermektedir.
Piaget’ye göre oyun Piaget, oyunla bilişsel gelişim arasında yakın bir ilişki olduğunu ve oyunun çocuğun algısal gelişiminde rolü bulunduğunu savunmaktadır. Piaget’ye göre, oyun hayatın daha sonraki dönemlerinde kullanılabilecek yaratıcı bir hayalcilik zemini oluşturmaktadır.
Çocukların yalnız-izole oyundan daha sosyalleşen ve işbirliği gerektiren oyunlara doğru bir gelişme gösterdiklerini, bu gelişime paralel olarak basit duyu-motor hareketlerden oluşan fonksiyonel oyunlardan sembolik ve kurallı oyunlara doğru bilişsel bir gelişim içinde olduklarını vurgular. Piaget’ye göre bu gelişim, çocukların öğrenme deneyimlerinin temellerini oluşturmaktadır. Piaget’ye göre oyun üç aşamada gelişim göstermektedir.
Alıştırma oyunları: Doğumdan başlayarak iki yaşına kadar olan süreyi kapsamaktadır. Alıştırma oyunları çocuk tarafından kazanılan tüm duyu-motor şemalarından doğmakta ve çocuğun nesneleri kullanması üzerine odaklanmaktadır. Çocuk dokunabildiği, eline alabildiği her şeyi alır, yakalar, sallamakta, atmakta ve tekrar almayı denemektedir.
Bakma, emme, ellerini açma-kapama, nesneye dokunma, alma-atma, birbirine vurma, inceleme gibi duyu-motor oyunlarla gerçek dünyayla etkileşimde bulunmaktadır. Piaget, bilişsel gelişimde alıştırma oyunlarının anahtar rolü olduğunu savunmaktadır.
Sembolik oyunlar: Bu dönem iki ile on iki yaşları arasını kapsamaktadır. Sembolik oyun, okul öncesi dönemde baskın olmaya başlamaktadır. İki yaşından itibaren emeklemeye ve yürümeye başlayan çocuk araştırma ve tanımaya yönelik oyunlara yönelir. Çocuk gerçek yaşamda karşılaştığı olay ve nesneleri oyunlarına taşımaktadır ve oyunlarında taklit davranışı gözlenmektedir. Çocuk bu evrede, annesi gibi toz alır, babası gibi araba kullanır, doktor gibi muayene yapar.
Çocuk oynamak istediği gerçek nesnelere ulaşamadığında, o nesneyi zihninde canlandırarak başka bir nesneyi oynamak istediği nesne yerine koyabilir. Tabağı direksiyon, herhangi bir kutuyu telefon, sopayı at, kalemi ise iğne olarak düşünebilir ve kullanabilir. Bununla birlikte mutfaktan gerçek bir tencere veya çay tabağı alarak oyun oynayabilir. Piaget’ye göre, okul öncesi dönemdeki çocuklar oyunun kurallarının farkındadır, ancak bu kuralların hangi amaçla konulduğu ve neden uyulması gerektiği ile ilgili fikirleri yoktur.
Kurallı oyunlar:Bu tür oyunlar daha ileri bir biliş düzeyi gerektirmektedir. Bu nedenle kurallı oyunlar somut işlemler döneminde sıklıkla oynanmaktadır. On bir-on iki yaşlarından sonra görülen ve belli bir kuralı olan oyunları içeren bu tür oyunlar, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde oynanan oyun özelliklerini içermektedir. Çocuk oyunun kurallarına uymak zorundadır. On-on iki yaşlarında çocuklar, kuralların oyuna yön vermek ve çocuklar arasında olabilecek anlaşmazlıkları önlemek amacıyla konulduğunu anlayabilirler.
Vygotsky’e göre oyun Vygotsky’nin oyun kuramı, oyunun kökeni ve rolüne dayanmaktadır. Oyunun erken çocukluk döneminde ortaya çıkan ve gerçekleştirilemeyen isteklere karşı tepki olarak oluştuğunu kabul etmektedir. Dolayısıyla çocuk gerçekleşemeyen isteklerini oyun aracılığıyla düşsel olarak gerçekleştirir. Bu doğrultuda oyunun önemini istek karşılama olarak değil daha çok düş gücünün ortaya çıkarılması biçiminde açıklamaktadır.
Çocuklar hayali durumlar yaratırken, ani dürtüleri yerine sosyal kuralları ve içsel düşüncelerini takip etmeyi öğrenmektedir. Örneğin, uyumaya gidiyormuş gibi yapan çocuk yatma kurallarını uygulamaktadır. Çocuk kendini anne yerine oyuncak bebeğini de çocuk yerine koyarak uyku zamanı kurallarını tatbik etmektedir. Vygotsky’e göre hayali oyun, bilişsel ve sosyal becerilerin gelişiminde önemli etkilere sahiptir ve çocukların düşünme ve dilini yansıtmaktadır.
Hayali oyun bir yaş dolaylarında ortaya çıkar ve yürümeye başladığı dönemlerde daha sık görülür. Bebeklikte görülen en basit hayali oyun mış gibi yapma oyunudur. Bir çocuğun boş bir bardaktan su içiyormuş gibi yapması ya da yastık üzerine yatarak uyuyormuş gibi yapması bu tür oyunlara örnektir. Basit mış gibi oyunları çocuklar tek başlarına oynarlar. Çocuklar iki yaşından sonra nesneleri farklı şeyleri temsil etmede kullanmaya başlar.
Çocuk somut düşünmeye başladığı ve sosyal-duygusal açıdan daha uyumlu olduğu dönemlerde hayali oyun oynama özelliğini kaybeder. Anne babaların ve öğretmenlerin, çocuğun bilişsel gelişimini ve yaratıcı düşünce becerilerini desteklediğinden, bu tür hayali oyunları oynamaları için ortam ve fırsat yaratarak teşvik etmeleri önemlidir.
Kaynaklar Aral, N., Gürsoy, F. ve Köksal, A. (2001). Okul öncesi eğitimde oyun. İstanbul: Ya-Pa Yayın Pazarlama San. ve Tic. A.Ş., Kaptan Ofset. Durualp, E. ve Aral, N. (2014). Oyunun gelişimi ve türleri. Her yönüyle okul öncesi eğitim 3. (Ed: A.B. Aksoy), (s. 231-254). Ankara: Hedef CS Basın Yayın. Maden-Ellialtıoğlu, F. (2005). Okul öncesi dönemde oyun ve oyun örnekleri. İstanbul: Ya-Pa Yayın Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. Sevinç, M. (2004). Erken çocukluk gelişimi ve eğitiminde oyun. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları. Seyrek, H. ve Sun, M. (2005). Okul öncesi eğitimde oyun. İzmir: Müzik Eserleri Yayınları. Tuğrul, B. (2014). Oyunun gücü. Oyun. (Ed: A.B. Aksoy), (3-24), Ankara: Hedef Yayıncılık.