ORAL ANTİDİYABETİK İLAÇLAR VE İNSÜLİN KULLANIM İLKELERİ Dr Günay YILDIZ 27/07/2011
Tip 2 DM Tedavisi ***Tip 2 DM tedavisi üç başlık altında ele alınır; 1.hipergliseminin uzun vadeli yönetimi, 2.kronik komplikasyonların önlenmesi ve yönetimi, 3.ciddi hiperglisemi ve yaşamı tehdit eden metabolik komplikasyonların akut tedavisi. Erken tanı ve yeterli tedavi ile hastaların hayat kalitesi yükseltilebilir; var olan komplikasyonların gelişmesi yavaşlatılabilir, hatta bazı hastalarda önlenmesi mümkün olabilir.
Kan şekeri tedavi hedefleri Amerikan Diyabet Derneği (ADA), gebe olmayan yetişkinlerde tedavide hedef HbA1c değerinin <% 7 olmasını önerir. Açlık, yemek öncesi ve yemek sonrası hedefler ADA tarafından belirtilmiştir.
ADA’nın önerisine göre bazı durumlarda HbA1c değerlerinin daha yüksek olması kabul edilebilir: -ağır hipoglisemi öyküsü, -sınırlı yaşam beklentisi, -çocuk hasta, -komorbid hastalık eşliğinde, -uzun süredir diyabeti olan ve -mikrovasküler komplikasyonları olanlarda.
Glisemik kontrolün takibi 2 değerle yönetilir; 1-Hastanın kan şekeri takipleri 2-HbA1c değeri HbA1c, hastanın son birkaç aylık ortalama glisemi değerini yansıtır ve diyabet komplikasyonları için güçlü prediktif değeri vardır;ancak hemoliz-kan kaybı bu değeri değiştirebilir.
Diyabet tedavisinde genel ilke, normal ya da normale yakın düşük glikoz değerlerine ulaşmaktır. ADA ve Avrupa Birliği diyabet cemiyeti tarafından Tip2 DM yönetimi konusunda önerilen düzeylere ulaşmak için yaşam tarzı değişiklikleri ile birlikte metformin kullanımı, ek ajanların (diğer oral antidiyabetik ilaçlar ve insülin dahil olmak üzere) kullanımı önerilmektedir.
Acil serviste yeni tanı almış hastalarda kreatin değeri <1 Acil serviste yeni tanı almış hastalarda kreatin değeri <1.4mg/dl olmak kaydıyla 500mg/g metformin başlanmalıdır. Haftalık 500mg’lık artışlarla maksimum 2mg/g’e dek çıkılabilir. Hasta kontrol altına alındıysa 24-48 saat sonra tedavi birinci basamak hekimine bırakılabilir.
Obezitenin tip2 DM’ye eşlik etmesi halinde ilk hedef kilo kaybı olmalıdır.Kilonun %5-7 azaltılması insülin rezistansını azaltacaktır. Glisemik kararlılıkta karbonhidratlar kritik besin olsa da diyetle alınan yağlar DM gelişim riski ile en yakın ilişkide olandır. Fiziksel aktivite ve davranış modifikasyonu da kilo kaybı programlarının önemli bileşenleri olduğunu unutmamak gerekir.
Egzersiz insülin duyarlılığını artırarak intraabdominal yağ miktarını azaltır,kastaki insülin duyarlı glikoz taşiyıcılarını artırarak insülin duyarlı dokulara kanın geçişini sağlar,serbest yağ asidi düzeyini azaltır. Buna ek olarak egzersiz, kan basıncını düşürür, miyokard performansını artırır ve serum trigliserid, kolesterol düzeylerini düşürür. ADA, kontrendikasyon yokluğunda, haftada en az 150 dakika orta şiddette aerobik fiziksel aktivite tavsiye etmektedir.
Diyabet Tedavisi 1.eğitim 2.diyet 3.egzersiz 4.OAD 5.insülin
ORAL ANTİDİABETİK İLAÇLAR Kan şekerini kontrol altında tutmaya yarayan oral antidiyabetik ajanlar (OAD), genel olarak insülin sekresyonunu arttırma, insüline duyarlılığı arttırma veya karbonhidrat emilimini azaltma yoluyla etki gösterirler. İnkretin bazlı ajanların glukagonu baskılayıcı etkisi de bulunmaktadır. İdeal bir antidiyabetik ajan plazma glukoz değerlerini normal aralığa çekerken, yan etkileri en az olmalı ve mikro-makrovasküler komplikasyon gelişimini de engellemelidir.
1) İnsülin salınımını artıranlar a• Sulfonilüreler b• Glinidler 2) İnsülin hassasiyetini artıranlar a• Biguanidler b• Thiazolidinedionlar (Glitazonlar) 3) GIS glukoz absorbsiyonunu etkileyenler a• Alfa-glikozidaz enzim inhibitörleri
1)İnsülin Salgılanmasını Artıran İlaçlar A).Sulfonilüreler (2. Kuşak) Glipizid 2.5-40 mg Günde 2 kez, kahvaltıda ve akşam yemeğinde, öğünden 15-30 dakika önce Glipizid (kontrollü salınımlı form)5-20 mg Günde 1kez, kahvaltıda, öğünden 15-30 dakika önce Gliklazid 80-240 mgGünde 1-2 kez, kahvaltıda (gerekirse akşam yemeğinde),öğünden 15-30 dakika önce Gliklazid (kontrollü salınımlı form)30-90 mg Günde 1kez, kahvaltıda, öğünden 15-30 dakika önce Glibenklamid 1.25-20 mg Günde 1-2 kez, kahvaltıda (gerekirse akşam yemeğinde), öğünden 15-30 dakika önce Glibornurid 12.5-75 mg Günde 1-2 kez, kahvaltıda (gerekirse akşam yemeğinde),öğünden 15-30 dakika önce Glimeprid 1-8 mgGünde 1-2 kez, kahvaltıda (gerekirse akşam yemeğinde),öğünden 15-30 dakika önce B).Glinid grubu (Meglitinidler; Kısa etkili insülin sekretogogları) Repaglinid 0.5-16 mg Günde 3 kez, yemeklerden hemen önce Nateglinid 60-360 mg Günde 3 kez, yemeklerden hemen önce
1a.Sülfonilüreler (SÜ) Tip 2 DM tedavisinde kullanılmış en eski grup OAD’dır. β hücreleri üzerindeki özel reseptörlerine(ATP-bağımlı potasyum kanalları) bağlanarak pankreastan insülin salgılanmasını arttırarak etki gösterirler. Bu sınıftaki ilaçlar, birinci ve ikinci nesil ajanlar olarak ayrılabilir.İlk nesil SÜ, tolazamide, tolbutamid, klorpromazin ve acetohexamidedir.İkinci nesil daha yüksek potens ve daha az yan etkileri ve ilaç-ilaç etkileşimleri (yani, glipizid, gliburid ve glimepirid) olan ilaçları içerir.
Açlık plazma glukozunda 40-60 mg/dl, HbA1c’de ise %1-2 düşme sağlarlar. DM tedavisinde SÜ monoterapi şeklinde,diğer tüm OAD’larla birlikte (Glinidler dışında) ve insülin ile kombine olarak kullanılabilirler. SÜ genellikle karaciğerde metabolize olup, renal yolla atılırlar.
SÜ’in yan etkileri En sık yan etkileri glukagon düzeylerini azaltmaları nedeniyle ortaya çıkan hipoglisemi ve kilo artışıdır (2-5 kg ort ve gliburid max). Diğer yan etkileri nadirdir (kolestatik sarılık, agranülositoz, lökopeni,trombositopeni cilt döküntüsü,ilaç bağımlılığı,allerjik reax,alkol flushingi,hiponatremi,GIS bulguları). *İlaç etkileşimleri 2. kuşakta minimal *Lipid profiline olumlu etkileri yok.
SÜ’in kontrendike olduğu durumlar Tip 1 DM Sekonder diyabet (pankreas hastalıkları vb. nedenler) Hiperglisemik acil durumlar(Diyabetik ketoasidoz, nonketotikhiperozmolar koma) Gebelik Travma, stres, cerrahi müdahale Ağır enfeksiyon SÜ allerjisi Ağır hipoglisemiye yatkınlık Karaciğer ve böbrek yetmezliği
1b.Glinid grubu (Meglitinidler) Pankreas β hücrelerinde SÜ’ler ile benzer biçimde, ATP-bağımlı potasyum kanalları üzerinden, fakat farklı reseptörler aracılığıyla insülin sekresyonunun 1. fazını arttırarak etki gösterirler. Bu nedenle etkileri hemen başlar; ancak etki süreleri kısadır. Özellikle tokluk plazma glukozu üzerine etkileri belirgindir. Bu özelliklerinden dolayı öğünlerden hemen önce günde 3 defa alınmalıdır. HbA1c’de ortalama %1-1.5 arasında düşüş sağlarlar. Repaglinidin ilaçla alınan maksimum dozu 4mg’dır ve yemekle birlikte alınır,renal yetmezliği olanlarda güvenle kullanılabilir.
Glinidlerin Yan Etkileri En önemli yan etkileri hipoglisemidir,fakat bu etki SÜ’de olduğu kadar belirgin değildir. Kilo aldırıcı etkileri ise SÜ ile benzerdir. *Özellikle hipoglisemiden korkulan yaşlı hastalarda bu nedenle tercih sebebi, *Preprandial KŞ üzerine etkinlikleri düşük, *Uzun süreli klinik deneyim yok *Pahalı
2a.Biguanidler SÜ’den farkı; hipoglisemi yapıcı etkilerinin olmamasıdır. β hücrelerini etkilemezler ve insülin salgısını artırmazlar. Kilo artışına neden olmazlar. Ucuz ilaçlardır. Diğer ajanlarla ve insülinle kombine edilebilir.
***Etkileri 1. Anaerobik glikolizi doğrudan uyararak glukoz kullanımını artırıp,glukozun kan dolaşımından uzaklaştırılmasını sağlarlar. 2. Hepatik glukoneogenezi azaltırlar. 3. İnce barsaktan glukoz emilimini azaltıp,yavaşlatırlar. 4. Plazma glukagon düzeylerini düşürürler. Bu yollarla indirek olarak insülin reseptörlerine insülinin bağlanmasını da artırırlar. Metforminin AMP-aktive protein kinazı aktive ederek hepatik insülin direncini azalttığı öne sürülmüştür.500mg/g dozla başlanır, yavaş yavaş titre edilerek maksimum doz olan 2mg’a çıkılır ve yemekle birlikte kullanılır,günde 2 kez alınır.
Yan etkiler En sık görülen yan etkileri GIS:bulantı,ishal,karın ağrısı, metalik tat, tat alma bozukluğudur (%20-30) Metforminin nadir görülen ancak ciddi olabilen yan etkisi özellikle böbrek yetmezliği olanlarda gelişen laktik asidoz ve ketonüridir. GFR <40 m /dk olan hastalarda kontrendikedir. ***Kontrast madde alınmasından sonra 48 saat içerisinde mutlaka ilaç kesilmelidir. ***İleri yaşlarda (>80) tercih edilmemelidirler.
2b.Glitazonlar Hedef hücrelerdeki insülin etkinliğini artırıp β hücrelerinde insülin salgısını etkileyerek kan şekerinin regülasyonunu sağlar. Özellikle insülin rezistansını azaltmadaki etkinlikleri nedeniyle çok önemli bir avantajları vardır.İnsülin rezistansı ve hiperinsülinemi, hipertansiyon ve aterosklerozun gelişmesi için önemli risk faktörleri olması nedeniyle bu ilaçlardan tedavide yararlanılmaktadır. Peroksizom proliferasyonunu aktive eden reseptörlere bağlanarak fibroblastların adipozitlere girişini hızlendırıp serbest yağ asidi düzeyini azaltır. Pioglitazon ve rosiglitazon daha güvenli olduğu için ilk ilaç olan troglitazonun yerini almıştır.
Hipoglisemi riski yok, Lipid profiline olumlu etki yaparlar, Kontrendikasyonları azdır, Tolerabilitesi yüksek, Diğer ajanlarla (insülin ?) kombine edilebilir.
Yan etki Karaciğer toksisitesi (bazalin2.5 katına çıkarsa kesilir) Ödem KKY Kilo alımı Yaşlı diyabetik kadınlarda kemik kaybına neden oldugu gösterilmiş. ***pahalı
3a.Akarbozlar İnce barsakta karbonhidrat emiliminde son basamakta rol alan α-glukozidaz enzimini inhibe ederek karbonhidrat emilimini geciktirirler. Akarboz, miglitol ve vogliboz bu grupta yer alan ilaçlardır.Türkiye’de yalnızca akarboz bulunmaktadır. Her ana yemeğin başında içilerek veya çiğnenerek alınırlar.. Avantajı, ağırlık artışı olmadan veya hipoglisemi riskini artırmadan postprandiyal glukozu düşürmeleridir. Sadece tokluk kan şekerinin yüksek olduğu bilinen öğünlerde kullanılması da mümkündür. Açlık plazma glukozunda 20-30 mg/dl, HbA1C’de %0,5-0.7 azalma yaparlar.
Yan etkiler %20 oranında gaz, şişkinlik, abdominal ağrı ve diyare gibi GIS yan etkilere neden olurlar. ***Gaz ve diyare yan etkilerini azaltmak için tedaviye düşük dozda başlayıp yavaş yavaş doz arttırılması önerilir. Tek başlarına kullanıldıklarında hipoglisemiye neden olmazlar, ancak özellikle kilolu hastalarda insülin ya da SÜ ile birlikte kullanıldığında hipoglisemi riski vardır. ***Metformin gibi biguanidinlerle kombinasyonları önerilmez, çünkü bu ilaçlar glukoz gibi metforminin emilimi de azaltır. İnflamatuvar barsak hastalığı, kronik ülser, malabsorbsiyon, parsiyel barsak obstrüksiyonu, siroz, gebelik ve laktasyon durumlarında kullanılmamalıdırlar.
Tip2 DM, kronik bir hastalıktır Tip2 DM, kronik bir hastalıktır.İnsülin sekresyonunun azalmasıyla birlikte OAD etkisiz kalır ve insülin ihtiyacı doğar. Son zamanlarda insülinin hastalığın daha erken evrelerinde kullanılması şeklinde bir yaklaşım ortaya çıkmıştır. Periop dönemde,akut hiperglisemik kriz,ciddi hiperglisemide başlangıç tedavisi olarak Tip 2 DM’de kullanılır.
Yeni ajanlar Hipoglisemi ve kilo etkisi olmayan yeni ilaçlar son 10 yılda gündemde. Bu yeni ilaç tedavi seçeneklerinin en önemlileri -inkretin analogları, -amilin analogları ve -adacık neogenez gen-ilişkili proteinlerdir.
İnkretin Analogları İnsülin sekresyonu,oral glukoz alımı ile parenteral alıma göre daha fazla olur. Barsaklardan salgılanan glukagon benzeri hormon (GLP-1) oral alım sonrası insülin sekresyonunu artırır.Bu endojen peptit hızla metabolize olur ve yarı ömrü1-2 dk.dır. GLP 1 analoglarına inkretin analogları denir. Exenatide GLP 1’e %53 benzerliği ile günde 2 kez sc, diğer tedavilerle kan şekeri regülasyonu sağlanamayanlarda kullanılır. Metformin,SÜ ve insülinle birlikte kullanılabilir.
İnkretin analoglarının özelliği sadece hiperglisemi varlığında insülin salgılanması artırmalarıdır. Eksenatid, karın, uyluk, veya koldan SC enjeksiyon şeklinde günde iki kez, 5 ila 10 mikrogram arasında bir doz uygulanır. Son dönem böbrek yetmezliği (kreatinin klerensi <30 ml/dk) olan hastalarda doz ayarlaması gereklidir. Bulantı en sık görülen yan etkidir. Liraglutide başka bir inkretin analoğudur ve daha az bulantıya neden olur,günde 1 kez kullanılır.
Amilin analogları Amilin pankreas β hücrelerinden insülinle eş zamanlı salgılanan bir nöroendokrin peptiddir.Plazma glukoz regülasyonunda insüline yardım eder. Tip 2 DM’de amilin salgılanması azalır. Pramlintide, amilinin sentetik analoğudur.Glukoganun endojen salınımını süprese eder. Mide boşalma hızını ve iştahı azaltarak tokluğa neden olur; sonuçta postprandiyal glukoz seviyesini düşürür. Pramlintid, tip 1 DM’nin yanı sıra, insülin ile tedavi edilen Tip2 DM’li hastalarda yemekle birlikte120 mikrogram SC enjeksiyon olarak kullanılır. Bu ilacın en sık rastlanan yan etkileri, bulantı ve hipoglisemidir. Bulantı genellikle hafiftir ve zamanla azalır. Hipoglisemi T2 DM’li hastalara oranla tip 1 diyabetli hastalar da daha sık görülür.
Tip 1 DM Tedavisi Hiperglisemi, diyabet komplikasyonlarından sorumlu ana faktördür. Bu nedenle tüm tedavi yöntemleri kan şekeri kontrolüne odaklanmaktadır. *Hedef HbA1c değerinin <% 7 *Preprandial kan şekeri seviyesinin 70-130 mg/dL *Postprandiyal kan şekeri seviyesinin <180 mg/dL olması önerilir. ***Postprandiyal glukoz ölçümü, 1 ila 2 saat yemek başladıktan sonra yapılmalıdır.
DM’de insülin tedavisi Tip 1 DM OAD ile iyi metabolik kontrol sağlanamaması Aşırı kilo kaybı Ağır hiperglisemik semptomlar Akut miyokard enfarktüsü Akut ateşli, sistemik hastalıklar Hiperozmolar hiperglisemik durum veya ketotik koma Majör cerrahi operasyon Gebelik ve laktasyon Böbrek veya karaciğer yetersizliği OAD’lere alerji veya ağır yan etkiler Ağır insülin rezistansı (akantozis nigrikans)
İnsülin Tip 1 DM mutlak insülin yokluğu ile karakterizedir;onun için insülin yaşamak için şarttır. Günümüzde hayvanlardan (sığır, domuz) elde edilen insülinler kullanılmamaktadır, bunun yerine rekombinant DNA yoluyla üretilen insan insülinleri kullanılmaktadır. İnsülin saf ve kararlıdır,oda sıcaklığında 30 gün dayanabilir. İnsülin preparatlarının standart olarak her 1 ml’sinde 100 IU insülin bulunmaktadır.500 IU insülin bulunduran preparatlar ihtiyaç halinde kullanımları için hastanede bulundurulurlar.
Regüler insülin ilk kullanılan insülin tipidir. İnsülin analoglarının ve saf insülin preparatlarının kullanımı, dolaşımdaki antiünsülin antikorlarının miktarını azaltır. Hipoglisemik etkinin başlangıcı ve süresi her şahsa göre özelleştirilirse, pankreastan fizyolojik insülin sekresyonu taklidi daha kolay yapılır ve her hasta için uygun bir rejim oluşturulmuş olur. Fizyolojik insülin rejimi günlük ihtiyacın yarısının bazal insülin olarak verilip (günde 1kez uzun etkili ya da 2 kez orta etkili), kalanını da yemekten 5-30dk önce yapılan hızlı etkili insülinle tamamlamak şeklindedir.
İnsülin uygulama yolları SC enjeksiyon insülin uygulamasının en yaygın yöntemidir. Emilim bölgesel dolaşım farklılıklar nedeniyle değişkendir,tek bölgede kullanımı fibrozise yol açabilir;bu nedenle hastalara farklı bölgeleri kullanmaları önerilir. Regüler insülinin iv kullanımı plazma glukozunda anlık etkiye yol açar,bu nedenle hiperglisemik kriz-diyabetik ketoasidozda -hiperglisemik hiperozmolar nonketotik komada kullanılır.
***Kısa etkili regüler insülin: Regüler insülin kısa etkili insülinin prototipidir. Etkisinin başlaması 30-60 dakika, zirve etkisi 2-4 saat, etki süresi 5-8 saattir. Etki başlangıç süresi göz önünde bulundurularak yemekten 30 dakika önce yapılması gereklidir. İntravenöz kullanılabilen tek insülin tipidir. Diyabetik ketoasidoz - hiperglisemik koma tedavisi ve cerrahi girişimler sırasında intravenöz infüzyonla uygulanır. Kısa etkili analog insülinlere kıyasla fiyat avantajı bulunmaktadır.
***Kısa etkili analog insülinler: Genetik olarak modifiye edilmiş insülin tipleridir. Bu modifikasyon daha hızlı absorpsiyona neden olarak daha kısa sürede insülinin etkisinin başlamasını ve etkinin daha kısa sürmesini sağlamaktadır. Regüler insüline göre avantajları; fizyolojik insülin sekresyonunu daha iyi taklit etmeleri ve daha az hipoglisemiye neden olmalarıdır, dezavantajları ise pahalı olmalarıdır.
***Uzun etkili analog insülinler: Genetik olarak modifiye edilmiş insülin tipleridir. NPH insüline göre daha uzun süreli ve pik oluşturmayan bir insülin etkisi sağlarlar. Tedaviye bağlı gelişen hipoglisemi (özellikle de geceleri gelişen) insidansını azaltırlar. Uzun etkili analogların pregestasyonel ve gestasyonel diyabet vakalarında kullanılması önerilmemektedir.
***Karışım insülinler: Piyasada farklı insülin tipleri ile önceden hazırlanmış karışım insülin preparatları bulunmaktadır. Bu karışımlar hasta uyumunu kolaylaştırır ve günlük enjeksiyon sayısını azaltırlar. Karışım insülinler hastalar tarafından enjektörde karıştırılarak da hazırlanabilir. Regüler insülin veya NPH insülin karışımlarında ilk olarak regüler insülinin enjektöre çekilmesi ve karışımın hemen enjeksiyon öncesi hazırlanması önerilmektedir. İnsülin Detemir ve Glarjinin aynı enjektörde diğer insülinlerle karıştırılması önerilmemektedir.
İnsülin tedavisine ne zaman başlanmalı?... İnsülin tedavisi genelde konservatif dozlarda başlanır ve doz ayarlamaları hastanın kan şekerine göre yapılır. Tip2 DM’de insülin tedavisine 0.3-1.5 IU/kg/gün, Tip1 DM’de ise 0.5-1.0 IU/kg/gün dozunda başlanır. Bazal-bolus insülin rejimlerinde günlük gereksinimin yaklaşık yarısı (%40-60) bazal, geri kalan yarısı (%40-60) ise bolus olarak verilir. Toplam bolus insülin dozu günde 3 kez alınan öğünlere dağıtılır, bazal insülin günde tek sefer, yüksek dozlarda ise günde 2 kez verilir. Tek başına bazal insülin verilen hastalarda tedavi 0.1-0.2 IU/kg/gün olarak başlanabilir. Günde iki kez uygulanan rejimlerde ise (NPH ya da karışım insülinler) günlük dozun üçte ikisi sabah, üçte biri akşam öğününden önce uygulanır.
İnsülin tedavisinin komplikasyonları İnsüline bağlı gelişen komplikasyonlar içinde en sık görüleni ve en önemlisi hipoglisemidir. Bu açıdan hastalar aldıkları öğünün miktarına, saatine,egzersizin zamanı ve yoğunluğuna göre insülin tedavilerini ayarlayabilme konusunda bilgilendirilmelidir. Hastaların hipoglisemiyi tanıyabilmeleri ve gerekli önlemleri alabilmeleri gereklidir. İnsülin analogları ile hipoglisemi gelişimi insan insülinlerine göre daha düşüktür ancak glisemik kontrol açısından insülin analoglarının insan insülinlerine üstünlüğü yoktur. İnsülin tedavisine yeni başlanan hastalarda insülinin anabolik etkisine bağlı kilo alımı gelişebilir. Nadir olarak enjeksiyon yerlerinde lipoatrofi, sürekli aynı bölgeye enjeksiyon yapılması sonucu ise lipohipertrofi görülebilir.
***Sürekli cilt altı insülin infüzyonu (insülin pompası): Alternatif insülin uygulama yöntemlerinden biri de insülin infüzyon pompalarıdır. Sürekli subkutan insülin infüzyonu sağlayan bu pompalar için primer adaylar gebe diyabetikler ya da çalışma programı ve öğünleri düzensiz, çoklu enjeksiyon insülin tedavisi ile yetersiz kontrollü diyabetiklerdir. Sabit dozlarda insülinin bazal bir hızda (0,5-1,5u/dk), subkutan katetere bağlı esnek bir tüp yoluyla uygulanma esasına dayanır. Rezervuar her 2-3 gune bir doldurulmalı,kateter de her 3 güne bir değiştirilmelidir. İnsülin infüzyon pompalarında sadece Regüler insülin ya da kısa etkili insülin analogları kullanılır.
İnsülinin bazal değeri gün içinde değişebilir,(sabahın erken saatlerindeki kortizol salgılanmasına bağlı örneğin). Bu dönemlerde pompa bolus ya da tokluk dozuna göre ayarlanır. Pompa günlük çoklu enjeksiyonlarla karşılaştırıldığında HbA1c düzeylerinde düşmeyi sağlar,hipoglisemi insidansını azaltır;ancak mikrovasküler komplikasyonlarda düzelmeye dair sınırlı veri vardır. Pompa günde 4-6 kez kan şekerine bakabilecek,motive,diyabet hakkında eğitimli hastalarda tercih edilir.
Dezavantajları yüksek maliyeti,deneyimli bir merkez gerektirmesi, Komplikasyonları da pompanın bozulması, kateterin tıkanması, kateter bağlantı yerinden kaçak gibi durumlarda gelişebilecek komplikasyonlardır. Hasta pompanın çalışmamasına bağlı hızla ketoasidoza girebilir. Hipo-hiperglisemi ile başvuran hastada pompa iyice incelenmelidir. Başka bir komplikasyonu da infüzyon yerinden gelişebilecek cilt enfeksiyonlardır.
Yapay pankreas: Bilgisayar-glukoz sensörü ve pompadan oluşan bir cihazdır. *Kan glukoz seviyelerini monitorize eder,uygun insülin dozlarını belirler ve hastayı öglisemik tutar. İnhale İnsülin (Exubera): Ekim 2007’de piyasadan kaldırıldı.SC regüler insülin kadar etkili olmakla birlikte oldukça pahalı olması kullanımını kısıtlamıştır. *%10 biyoyararlanımı olup sigara içenlerde kontraendike.
Kaynaklar Tintinalli 7th DM’de İnsülin tedavisi (Ayhan Karakoç,Ceyla Konca,2010) Tip 2 DM tedavisinde Oral antidiyabetik ilaçlar(Göksun Ayvaz,Erdal Kan,2010)
Teşekkürler………….