Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

T.C ERCİYES ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "T.C ERCİYES ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ"— Sunum transkripti:

1 T.C ERCİYES ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ PAKİZE ERTEM

2 Yavuz Bülent Bakiler HAYATI

3 Sivas’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta yaptı
Sivas’ta doğdu.İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta yaptı.Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Bir ara Ankara Radyosu’nda çalıştı.Kültür Bakanlığı müsteşar yardımcısı olarak görevlendirildi.

4 Geleneksel şiirimizin öz ve şekil özelliklerini kendi şiir potasında eriterek kişiliğine kavuştu.
Şiirlerinde,Anadolu’ya,Anadolu insanına eğilmiş,onların sorunlarını yapıcı bir tavırla dile getirmiştir.

5 Sade ve rahat bir dili,aydınlık bir üslubu vardır.
Milli ve manevi değerlere bağlı kalmıştır. Bu tarafı ile,Arif Nihat Asya’nın milli havası mistik şiirine yakın görünmektedir.

6 ÜSKÜP’TEN KOSOVA’YA (gezi notları)
ESERLERİ YALNIZLIK(1962) DUVAK(1971) SENİNLE(1986) ÜSKÜP’TEN KOSOVA’YA (gezi notları)

7 İNCELEMELERİ Şiirimizde Ana Sivas’a Şiir Aşık Veysel Elçibey
Mehmet Akif’te Çağdaş Türkiye ideali

8 Sözün Doğrusu 1-2 Sevgi Mektupları Gidenlerin Ardından Arif Nihat Asya ihtişamı

9 İŞTE BÖYLE Yalnızım. Gündüzler, geceler boyu yalnız, Ne elimden tutan dost, ne yüzüme gülen kız Dolaşıp durduğum sokaklar ıssız. Sokaklar unutturmaz yalnızlığımı, Bekarım. Beklemez yolumu penceresinde karım. Ne bir türkü duyarım bekar odamda ince Ne dağınık eşyama değer kadın eli Ne olurdu her akşam eve gelince Masal gözlü bir çocuk 'Baba' deseydi. Rüyalar unutturmaz bekarlığımı Çirkinim. Usandım tek başıma türküler çağırmaktan Biliyorum güzel değil gözlerim, dudaklarım İçinizden çıkıp gitsem bir gün diyordum Başladığım bütün türküler yarım Öyle bakmayın yüzüme kahroluyorum... Türküler unutturmaz çirkinliğimi... Üstelik şairim bilemezsiniz Her akşam rüzgar gibi sokaklara düşerek Elleri ceplerinde birisi gezer Bir yürek taşı göğsünde duygulu, ürkek Ceylan Yüreğine benzer Mısralar anlatmaz şairliğimi. Yavuz Bülent Bakiler

10 Çaresiz Ah bilsen bir bilsen duyduklarımı Sanki bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden Ve nehirler boşalacak bir anda içerimden Sakın bilme... Anlatsan duyarım bütün güzellikleri Erir dağlarımın başındaki kar Sussan içerimde kıyamet kopar Sakın konuşma... Ha küreğe mahkum olmak prangaya vurulmak Ha görmemek gözlerini, ikisi de bir Bütün kördüğümleri çözecek gözlerindir Sakın bakma... Bir haberin gelse iki satırlık Yüreğim birdenbire kanatlanır yücelir Bir martı gibi çıkar kapına gelir Sakın yazma... Çıkıp gittiğinden beri, sessiz sedasız Başıboş kalan esir, zindanda yatan hürüm Dönmezsen çaresiz kalır ölürüm Sakın gelme... İşte dağlar, taşlar şahidim olsun Yüzüme bakma, konuşma, yazma istemiyorum Dipsiz karanlıklara bağırıp duruyorum Sakın işitme... Yavuz Bülent Bakiler

11 Ellerin Senin, ince uzun, beyaz ellerin Yüreğimi alan bir serinlik sanki Al bir kadife üstünde ellerin dursa biraz Tabloların en güzeli olur inan ki. Ellerini düşündüm geceler boyu Ellerin içimde akıp duran su Ellerin, türküler uykular kadar güzel Ellerin karanfil kokusu... Mısra mısra beyit beyit ördüğüm Ellerindir düşlerimde ayan beyan gördüğüm Uzat ellerini avuçlarıma Uzaktan bakmak mı yüz görümlüğüm. Ateşim var, hastayım, sayıklıyorum Ellerin aklımda en güzel yorum Koysan ellerini alnıma biraz Bütün ateşimi alır diyorum. Kapı, pencere, masa, duvar... Odamın her yerinde ellerinden gölge var Bir gün gelsen evime şaşıracaksın Açılacak birer birer kendiliğinden kapılar Yavuz Bülent Bakiler

12 Bir gün baksam ki gelmişsin
Bir gün baksam ki gelmişsin... Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yâr Gözlerinde bir bitmez bir tükenmez güzellik Saçlarında ilkbahar... Bir gün baksam ki gelmişsin... Gülüşünde taze serin bir rüzgar Ellerin yine eskisi kadar güzel Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar Bir gün baksam ki gelmişsin... Hasretin içimde sonsuzluk kadar Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar Bir gün baksam ki gelmişsin... Ne yüzünde bir gölge ne dilinde sitem var Tozlu papuçlarını gözlerime sürmüşüm Benim olmuş dünyalar... Yavuz Bülent Bakiler

13 Şaşırdım Kaldım İşte Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla.. Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla.. Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla.. Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla.. Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla.. Yüreğimin başına noktalarla.. Hatlarla.. Baş başa kalıyorum sonunda heyhatlarla .. Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla. Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle.. Öldür bendeki beni.. ..Sonra dirilt kendinle! Çarpsan karasevdayı en azından yüz binle.. Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle.. Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle.. Ama her defasında geri döndüm SENİNLE.. Hangi düğüm çözülür.. Nazla.. Sitemle.. Kinle.. Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle.. Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin ..? Bazen kız kardeşimsin.. Bazen öp öz annemsin.. Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin.. Eksilmeyen çilemsin.. Orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin.. Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin.. Çaresizim.. Çaremsin.. Şaşırdım kaldım işte bilmem ki neyimsin... Yavuz Bülent Bakiler

14 Emine Bacı Ben Numanlar Köyü'nden Emine Bacı Yaşım belki doksan bir, belki seksen sekiz. Ellerim ayaklarım buğdaylar kadar temiz Yaz gelince dibeklerde çaresiz Dövülen benim benim,benim! Benim şimdi harmanlarda savrulan Kara topraklarda buğu,yetim ocaklarda duman Seferberlik yıllarından beri dul kalan Gelinim,gelinim,gelinim!... Ben Numanlar Köyü'nden Emine Bacı Rüzgarın erittiği karlara benziyorum. Gayrı söner odamda geceleri yanan mum Yüreğime bir ses verin diyorum İnim inim,inim inim!... Ben Numanlar Köyü'nden Emine Bacı ! Tadım tuzum yok gayrı,ağzımda dilim acı Varıp hangi doktordan alsam ilacı Ben kim,doktor kim,ben kim?... Beni böyle ilmek ilmek dokuyup saran ağrı Biliyorum gayrı,ölüme çağrı Kuru dallar gibi Allah'a doğru Uzar beş vakit ellerim,ellerim,ellerim! Ben Numanlar Köyü'nden Emine Bacı Üzerime dağlar gibi çile gelir de Ya sabır çekerim evvel emirde Bir kuru canım var çok şükür bir de Bir yatak bir yorgan bir kilim. Bir yatak bir yorgan bir kilim... Yavuz Bülent Bakiler

15 Sivas'ta Yoksul Çocuklar
Sivas'ta Ulu Camii avlusunda çocuklar Yalvaran gözlerle etrafa baka baka Açıyorlar küçük esmer avuçlarını: -Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka! Hükümet konağının yanında biri Bir kemik kalmış bir deri... 'Boya cila yimbeş,boya cila yimbeş' diye ağlıyor Ve daha fırça bile tutamıyor elleri. Garipler Pazarı'nda körpe çocuklar Yorgunluktan güzelim yüzleri al al... Öldüren bir çığlık dudaklarında: -Boş hamal!boş hamal!boş hamal! Nane satan su satan yetim çocuklar Şarkı söyleyemediler güneşe aya... Biliyorum ne masal dinlemeye doydular Ne oyun oynamaya... Bezirci'de,Yüceyurt'ta Altıntabak'ta... Çocuklar var incecik yüzleri nurdan Ama toz toprak içinde elleri ayakları Oyuncakları çamurdan... Ve günahkar çocuklar,suçlu çocuklar Mahkeme salonunda bakarım dizi dizi Bu suç bizim suçumuz,bu günah bizim Affedin bizi. Gökteki yıldızlar kadar sayısız Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları Anladım farkınız yok koparılmış başaktan! Alın bu gözleri benden,alın bu yüreği artık Utanıyorum yaşamaktan. Yavuz Bülent Bakiler

16 Yağmur Güzeli Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince Rüzgarlar esmiyor mu serince Bir sigara yakıyorum efkarlanarak Çıkıp karşıma sen geliyorsun Saçların ıslanmış oluyor “Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden Ellerim boşlukta kalıyor. Bir gün çıkıp gideceksin Sonra arkandan yine ince bir yağmur yağacak Cadde cadde,sokak sokak Sayıklar gibi dolaşıp seni arayacağım Beni bir köşe başında ağlıyor bulacaklar. Saklamak zor olacak,çaresiz kalacağım Seni sevdiğimi anlayacaklar. Üstüme yağmurlar yağacak İnce bir dal gibi birden kopup kırılacağım Kaldırım taşlarında sıcaklığım kalacak Kahrolacağım. Bu şiiri yağmur yağarken yazdım Ezanlar okunuyordu minarelerden Seni düşünmeseydim yağmurlu havalarda Sokaklara çıkmayı göze almazdım. Melul mahzun dolaşmazdım akşam karanlığında, Duraklarda yapayalnız kalmazdım. Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince Rüzgarlar esmiyor mu serince Bir sigara yakıyorum efkarlanarak Çıkıp karşıma sen geliyorsun Saçların ıslanmış oluyor “Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden Ellerim boşlukta kalıyor. Yavuz Bülent Bakiler     

17 SEN PİŞMANLIĞI BİLMEZSİN...
Gözlerin olmasaydı, beni ağlatmasaydı Alıp giderdim başımı uzak iklimlere yarın Hani bahar gelince pembe güller açar ya Senin de öyle mektupların. Şarkıların, türkülerin en güzel olduğu yerden Ne olursun bir ses getir bana yetecek. Seni güzelliğin mi alıp götürdü birden? Ama bu yalnızlık beni hep kahredecek. Burası İstanbul mu böyle yosun kokulu? Gel gitme vakit erken. Gel Beyazıt Kulesi'nden türküler söyleyelim. İstanbul bu kadar güzelken Şimdi Japon türküleri söyleniyor gel! Rüzgar gibi uzaklardan, yelken gibi denizlerden Gel bırakma sokaklarda böyle yapayalnız beni İSTANBUL BU KADAR GÜZELKEN

18 SEN SEN SEN Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyorum yeniden., Dağ başı yalnızlığı ölümden beter. Hiç kimse aramasa sormasa beni Sen gelsen yeter.. Huzur ellerinin güzelliğidir. Gözlerin karşımda mutluluk denizi. Her sabah soframızda ekmeğimizi Sen bölsen yeter.. Yüreğim seninle yaylalar kadar serin Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam Sen dolsan yeter.. Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm. Bende sabır sende naz.. Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter.. Duymasa da hiç kimse şâir gönlümün, Sende karar kıldığını... Ve içimin şerha şerha yarıldığını, Sen bilsen yeter.. Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi.. Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek.. Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek, Eğilsen yeter..

19 YALNIZLIK Bir garip kimseydin bu şehirde, Sevmezdin her akşam içenleri, Ve kimse bilmezdi o zamanlar Düğüm düğüm aklından geçenleri Bir esmer kız severdin, Şiirler gibi,minyatürler gibi ince. İçin içine sığmazdı, konuşamazdın Çıkıp yanına gelince. Efkarını dağıtmıyor her gece, Art arda içtiğin sigara Ve başıboş akan ırmaklar gibi, Dalıp dalıp gidiyorsun yollara. Bütün sevdiklerin terk edip gitti, Yapayalnız kaldın artık. Dokunsalar ağlarsın çocuklar gibi, Büyüdü gözlerinde yalnızlık. Biliyorum, böyle değildin önceleri, Türküler söylerdin sıcak. şimdi bir bekar evin var karanlık Bir odan var ağlayacak..

20 SANA GELDİM MEVLANA Sana geldim Mevlana... Düştüm yollara Fatiha'larla Önümde yemyeşil ışıktan bir iz Yıkanmış yaprak gibi tertemiz Sana geldim Mevlana... Her şey öylesine mağrur,sessiz,tertemiz Geçmiş asırlardan beri tertemiz Bir el dokundurursam sandukalara Uyanır Horasan erleri Sana geldim Mevlana... Divan durdum önünde,duygulu,sessiz İçimde ne hasret,ne gül,ne bülbül Şimdi ezan nur alem,nur Konya İşte sabır,işte aşk,işte tevekkül Sen bilirsin Mevlana... Sana geldim Mevlana... Ayet ayet İslam,nakış nakış Türk Bir türbe içinde ne güzel mana Serin bir rüzgarla çok uzaklardan Sana geldim Mevlana..

21 Ben Sarhoş Değilim Korkma
Söylenenlere inanma Ben sarhoş değilim korkma diyorum Bir mum gibi tek başına karanlıklarda yanma Uzaklardan çıkıp geldi aç kapıları artık Odalara saklanma. Ben sarhoş değilim, korkma, diyorum Beni böyle ağlatan yüreğimdeki gamdır. Başım göğsüme düşmüşse, sallanıyorsam Yorgunluğumdandır. Ben sarhoş değilim, korkma, diyorum Bir varmış, bir yokmuş gibiyim sanki. Suçluysam gel bağışla, utandır beni artık Sensiz yapamıyorum inan ki. Ben sarhoş değilim, korkma, diyorum Dökemiyorsam eğer içimi bir bir Konuşamıyorsam, susuyorsam, gidemiyorsam Seni sevdiğim içindir. Ben sarhoş değilim, korkma, diyorum Beni böyle yapayalnız bırakıp kaçma Ya gel tut ellerimden geceye karşı ya hiç kapıları açma Beni böyle yapayalnız bırakıp kaçma Ben sarhoş değilim, korkma, diyorum.   Yavuz Bülent Bakiler

22 Bizim Türkümüz Bizim türkümüzde gurbet var artık. Hasret var, yürek var, toprak var balam Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar. Kerkük'te kurşunlar ansızın bizi vurur Sürüklenir sokaklarda başsız cesetlerimiz Zulüm bir hançer gibi içimize oturur Bir mağara devrinden arta kalan insanlar Kerkük'te kan kusturur... Uzar gider bir sessizlik içinde Bir uçtan bir uca Türkistan toprakları Beyaz altın dediğimiz pamuk tarlalarına Çöreklenir yedi başlı kızıl yılan Baş kaldırsa esarete yeni bir Osman Batur Han Bebekler bile vurulur beşiklerinde Kana boyanır Türkistan. Basmış kanlı çizmeler toprağına bir defa Çiğnenmiş kara kalpaklar, temiz duvaklar Susmuş minarelerinde mübarek ezan Prangaya vurulmuş bir mahkûm gibi çaresiz Boynu büküktürkülerde güzelim Azerbaycan

23 Bir kanlı ağıt söylenir şimdi Kırım'da Biz duyarız Kırım'ın öldüren feryadını Bir büyük destanla birlikte yeniden yazacağız Kırım topraklarına Kırım Türkünün adını. Balkanlarda büyük, öksüz kubbeler Minareler, şadırvanlar, kervansaraylar Bizi söyler, anlatır Mimar Sinan'dan beri Üsküp'te, Estergon'da, bir atar damar gibi Davullar, zurnalar ve serhat türküleri... Yüzyıllardan beridir Altaylardan Tuna'ya Bizim türkülerimizdir söylenen Konuşan dil, bizim dilimizdir Renk renk, nakış nakış uzayan toprak değildir Kilimlerimizdir... Yine bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulacağız Yeni bir ruh doğacak toprağımızdan Tanıyacak bizi dünya yeniden heyecanla Burma bıyığımızdan, kalpağımızdan. Bizim türkümüzde gurbet var artık. Hasret var, yürek var, toprak var balam Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar.   Yavuz Bülent Bakiler


"T.C ERCİYES ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları