Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAB YARIMDASI MEKKE DE MUSEVİLİK, HRİSTİYANLIK VE PUT PERESTLİK DİNLERİ VARDIR.DİĞER ÜLKELERDEN GELEN KABİLELER MEKKE YE BİR ÇOK.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAB YARIMDASI MEKKE DE MUSEVİLİK, HRİSTİYANLIK VE PUT PERESTLİK DİNLERİ VARDIR.DİĞER ÜLKELERDEN GELEN KABİLELER MEKKE YE BİR ÇOK."— Sunum transkripti:

1

2

3

4 İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAB YARIMDASI MEKKE DE MUSEVİLİK, HRİSTİYANLIK VE PUT PERESTLİK DİNLERİ VARDIR.DİĞER ÜLKELERDEN GELEN KABİLELER MEKKE YE BİR ÇOK PUTLAR GETİRMİŞTİR.BU PUTLARIN BAZILARI YEMEKTEN OLDUĞUNDAN KARINLARI ACIKTIĞINDA TAPTIKLARI PUTU YİYORLARDI.BU GETİRİLEN PUTLARIN KENDİLERİNİ KORUYUCAĞINI SANIYORLARDI FAKAT PUTLAR SADECE KIRILIRDI ONLAR SİZE YARDIM EDEMEZDİLER.TAKİ SENE 571 YILI OLANA KADAR….

5

6 Habibullah (sav) otuzsekiz yaşına girmişlerdi. Bir sene boyunca gaibden sesler duyup, bazı nurlar gördüler. Daha sonra Allah'ın sevgilisi, altı ay kadar süren sadık rüyalar görmeye başladılar. Gördükleri rüyalar apaçık ortaya çıkıyorlardı. Hz. Muhammed (sav) yaşadıkları bu haller üzerine, yalnızlık aramaya başladılar.Toplumun zülmetinden sıkılıyor; yalnız kalmayı arzuluyorlardı. Resullah halvet yeri olarak Mekke'ye 5km kadar uzakta bulunan Hira mağarasını tercih etmişlerdi. Dedesi Abdulmüttalip'te Ramazan aylarında bu mağarada inzivaya çekilirlerdi. Allah Resulü sık sık bu mağaraya çekilip ceddi Hz.İbrahim'in dini üzere ibadet ve dua ediyor; insan ve kainatın yaradılış sebep ve hikmetleri üzerinde derin düşüncülere dalıyorlardı. 610 senesi, Ramazan ayının 27.gecesi idi. 40 yaşına gelmiş olan Hz.Muhammed (sav), o senenin Ramazan ayını bu mağarada geçiriyordu.Seher vaktine doğru, vahiy meleği Cebrail (as), Allah'ın Habibine insan süretinde gözükerek hitap etti ve Kur'an'ın ilk ayetlerini kendisine okudu.Resullah olayı şöyle anlatıyor; " Bana kendisinin Cebrail adlı melek olduğunu ve Allah'ın beni Peygamber olarak seçtiğini bildirmek için geldiğini söyledi. Bana abdest almayı ve istincayı öğretti.Temiz olarak dönünce; "OKU" diye emretti. 'Ben okumayı bilmiyorum' diye cevap verdim. Beni kollarının arasına alıp sıktı.Sonra yere bırakarak; " Oku" diye emretti. Ben yine okuma bilmediğimi söyledim. Beni tekrar ve daha kuvvetli bir şekilde sıktı.Tekrar "Oku" dedi. Ben okuma bilmediğimi tekrarladım. Be sefer beni üçüncü defa sıkarak bıraktıktan sonra dedi ki; " Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından (embriyo) yarattı. Oku! Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğreten O'dur. İnsana bilmediğini O öğretti." (Alak1-5)

7 Allah Resulu de, Alak süresinin bu ilk ayetlerini tekrar etti, inen ayetler, Resulullah'ın hem diline hemde kalbine yerleşmişti. Hemen ardından Melek kayboluverdi. Heyacan ve şaşkınlık içerisinde Hz.Resul mağaradan çıkarak evine doğru yola koyuldu.Yolda hayreti bir kat daha arttı. Zira ağaçlar, dağlar, taşlar, çiçekler; "Esselamü aleyke ya Resulüllah", diyerek kendisini selamlıyorlardı. Titreyerek eve dönen Allah Resulü, hanımına; "beni örtünüz! Beni örtünüz" diyerek yatağa girdiler. Uyandıklarında biraz sakinleşmişlerdi. Olanları Hz.Hatice'ye anlatarak, tedirginliklerini arz ettiler. Bu hadise ile beraber, Resulullah'ın özel hayatı kapanıyor, hayatının ikinci safhası olan Peygamberliği başlıyordu.

8

9 Kainatın Efendisi Hira'da aldığı peygamberlik vazifesini ilk olarak eşi Hz.Hatice'ye anlatmıştı.Eşi böylesine ağır bir vazifenin mesuliyetini zerreden kürreye vücut ve gönül ülkesinde yaşar haldeyken ; Cenab- ı Allah'ın Hz.Hatice'ye yaşattığı hal çok manidardır.O büyük kadın 'bana ne oluyor bilmem?' diye endişe duyan Allah Resulüne; 'Müjdeler olsun sebat et.Canımı yed-i Kudretinde tutan Allah ' a yemin ederim ki, sen bu ümmetin peygamberisin. Allah seni asla bırakmaz. Sen sıla-i rahmedersin, sözün doğrusunu söylersin, meşekkatte sabredersin, misafirleri ağırlarsın, felakete uğrayanların yardımına koşarsın, Allah böyle kuluna kefildir.' şeklinde sözleriyle destek olmuş gönlünü açmıştır. Bu sözler onun ne kadar yüce ruhlu, faziletli ve inançlı bir kadın olduğunu göstermektedir. Cenab-ı Hakk'ın kutlu Peygamberine verdiği büyük lütuflardan biri de. Kendisine Hz.Hatice gibi bir zevceyi nasip etmesidir.Resul-i Ekrem efendimiz, ilk müslüman olma şerefine de nail olan eşine Cebrail (as) ' dan öğrendiği şekilde abdest aldırdı ve imam olarak iki rekat namaz kıldırdı.Ulaştıkları gönül birliğini 'Mutlak Bir'in önünde ve O'na sığınarak perçinlediler

10

11 Açıktan davetin başlaması ve Müslüman olanların sayısının günden güne artmasıyla beraber, Kureyşliler de Müslümanlara karşı düşmanlıklarını arttırmışlardı. Hareketin lideri olması hasebiyle, en büyük taarruzlar Allah Resulüne yöneltiliyordu. Hz.Peygambere düşmanlık edenlerin başında Ebu Leheb ve karısı gelmekte idi. Hz.Peygamber!in arkası sıra dolanır; o tebliğ ettikçe kendiside; 'Ben onun amcasıyım. Muhammed sizi atalarınızın dininden döndürmek istiyor, sakın ona inanmayınız diyordu.' Hz.Peygamberin başının taşla ezmeye yemin etmiş; taşı kaldırdığında kaskatı kesilmiş, muvaffak olamamıştı.Bir defasında da önünde ateşten bir çukur açılmış, Allah Resulüne yanaşamamıştı. Peygambere olan düşmanlığı o dereceye ulaşmıştı ki; Peygamberimizin kızları Rukiye ve Ümmü Gülsüm 'le evli olan oğulları Utbe ve Uteybe'ye onları boşattırmıştı. Ebu Cehil'de dili ve eli ile Peygamber efendimize ve Müslümanlara çok eziyet etmiştir. Ammar b. Yasir'in annesini öldüren bu zalim, Peygamberimiz harem'de namaz kılarken, boğazlanan bir devenin döl yatağını, içinin çirkinlikleriyle getirtmiş ve Resul-i Ekrem secde de iken sırtına koyuvermişti. Kureyş'in ulularından olan Velid b. Muğire de ; hac mevsimin de halk toplandığında Peygamberimize sıfatlar yakıştırıp, en uygun sıfatında sahir (büyücü) olduğunu, zira Muhammed'in kişi işe kardeşi ve karısı arasını ayırdığını söylüyordu.

12 O Allah Resulü'nü tek başına öldürmeye de teşebbüs etmiş, fakat; Allah'ın bi lütfü olarak, Peygamberimizin sesini Kabe'de namaz kılarken işittiği halde zatını görememiş, ne yana yönelse se arkasından gelmiş bu suretle muvaffak olamamıştır. As b. Vail Hz.Peygamber 'in oğlu Kasım öldüğünde en acılı anında kendisi ile 'etber' (erkek çocuğu olmayıp soyu kesilen) diyerek alay etmiştir.Kevser süresi As b. Vail hakkında nazil olmuştur. As b. Vail bir dağ geçidinde eşşeğinden düşüp bacağını kırmış, bu yaranın şişip mikrop almasıyla rezil bir şekilde ölmüştür.Şunu hemen belirtelim ki Allah Resulüne zarar verenlerin hepsi, habis bir ölümle ölmüşlerdir Ya hakaret ettikleri Müslüman'ların ellerine düşerek idam edilerek, ya da Hz. Peygamber'in 'Ya Rab ona bir itini musallat et ' diye beddua etmesiyle ölmüşlerdir. Nüfuzu olmayanların ve köle olanların durumu daha acıklı idi. Ayrıca Müslüman olanlara bizzat kendi aileleri türlü türü işkenceleri reva görebiliyorlardı. İslam'ın en azılı düşmanlarından olan Ümeyye b.Halef'in kölesi olan Bilal- Habeşi (ra) bazen 24 saat aç susuz bırakılıyor, bazen de boynuna ip takılarak Mekke de ücretle tutulan çocukların tarafında sokak sokak dolaştırılıyordu, buna rağmen taviz vermeyip yüzlerine karşı 'Allah birdir' diye haykıran Bilal-i Habeşi'yi efendisi Ümeyye b. Halef kavurucu sıcaklar altında sırtını güneşin sıcaklığından ateş parçası haline gelmiş kızgın taş ve kumlara sürttürüp yaktırır. ağzına güneşte kurumuş bir lokma et verdikten sonra göğsüne kocaman bir kaya parçası koydurur ve Lat ve uzza'ya tapmadıkça azaba devam edeceğini söylerdi. Hz.Bilal'in 'Allah birdir' demeye devam etmesi üzerine çileden çıkan Ümeyye b. Halef işkencesini Hz. Bilal bayılıp kendisinden geçene dek sürdürürdü. Hz.Ebubekir'in telkin ve vesilesi ile İslam'a giren Osman b. Afvan da, ilerlemiş yaşına rağmen, amcası tarafından işkenceye maruz bırakılmıştır.Yine Hz.Ebubekir'in delaletiyle Hz. Osman ' dan hemen sonra Müslüman olan Talha b. Ubeydullah Kureyş'in azılı pehlivanlarından Nevfel b. Adviye tarafından bir iple bağlanıp işkenceye tabi tutulmuştur.

13 Kureyş'in ileri gelen ve zengin ailesine mensup olan Halid b.Said (ra) bir gece rüyasında Allah Resulü'nün kendisini cehenneme atmaya çalışan babasından kurtardığını görmüş ve bu rüya üzerine Müslüman olmuştur.Oğlunun ibadet ettiğini duyan babası Ebu Uhayha vazgeçmesi için ısrar etti. 'Hz.Muhammed'in dinini asla bırakmam' şeklindeki cevap üzerine, elindeki sopa kırılıncaya kadar oğlunu döven Uhayha, onu iaşesini kesmekle tehdit etti.Oğlunun 'rızkı veren Allah'tır' şeklindeki mukabelesi üzerine iyice hiddetlenen Ebu Uhayha onu hapsettirerek günlerce aç susuz bırakmaktan çekinmemiştir. İlk Müslümanlardan olan Sa'd b.Ebi Vakkas da, annesi tarafından zulme uğratılmıştı.

14

15 Üst üste gelen acı hadiselerin ilki, Hz. Peygamber'in dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım'ın vefatı oldu Allah Resulü çok müteessir olmuştu.Oğlunun cenazesini taşırken karşıda duran Kuaykıan dağına ; "Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına gelseydi, dayanamaz yıkılırdın.", demesi bu derin teessürünün bir ifadesidir. Henüz Kasım'ın vefatının hüznü dağılmadan Allah Resulü, diğer oğlu Abdullah'ı da kaybetti. Bu acı hadiseler sebebiyle Allah Resulü ve Müslümanların kalpleri kan ağlarken, müşrikler taziye etmek şöyle dursun, sevinçlerinden ne yapacaklarını şaşırıyorlardı. Hatta içlerinden Ebu Cehil ve As b. Vail işi daha ileri götürerek: " Artık Muhammed ebterdir, nesli kesilmiştir.", diye alay edecek kadar küstahlaşmışlardı.Bu lakaba oldukça alınan Allah Resulü'nü teskin etmek üzere, Allah(cc) Kevser süresini inzal buyurmuştur. " Doğrusu, biz sana kevseri ihsan etmişizdir. Öyle ise Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Asıl ebter, şüphesiz seni kötüleyendir." Bir müddet sonra amcası Ebu Talib hastalandı. Artık ölüm döşeğinde idi. Allah Resulü bir yandan kendisini korumak uğruna herşeyini feda eden çok sevdiği amcasını kaybedeceğine üzülürken, bir yandan da Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman olmasını istiyordu.Bu sebeple O hastalığı boyunca amcasının yanında pervane olmuş defaatle Kelime-i Şehadete çağırarak; " Ey amcacım, gel sen 'La ilahe illallah'de de,onunla sana ahirette şefaat edebileyim ", teklifinde bulunmuştu. Amcası bu teklife : " Vallahi benden sonra sana ve atalarının oğluna, çok yaşlanmaktan dolayı bunaklık atfetmeleri korkusu olmasaydı. İstediğin şeyi söyleyip sana tabi olurdum. Kureyş, o istediğin sözü, ölümden korkarak söylediğimi zannedecekleri için söylemeyeceğim." dedi.

16 Allah Resulü'nün ; " Ey amca, şunu bilmelisin ki,Allah tarafından alıkonuluncaya kadar, senin affedilmeni isteyip duracağım." sözleriyle mukabele etmesi üzerine Allah (cc) Resulünün şahsında mü'minlere şu ölçüyü inzal etti ; " Hakikat sen,her sevdiğin kişiye hidayete erdiremezsin. Fakat Alla'tır ki, kimi dilerse ona hidayet verir ve O hidayete erecekleri daha iyi bilendir." ( kassas,56 / Tevbe,113 ) Ebu Talib'in vefatından üç gün gibi kısa bir süre sonra da, hanımı Hz. Hatice'yi kaybetti.Teslimiyeti, itaati muhabbet ve merhametiyle Allah Resulü'nün kalbinde taht kuran Hz.Hatice'yi kaybetmek,Allah Resulünü derin bir teessüre boğdu.Ona karşı müstesna bir sevgisi vardı.En büyük destek ve tesellicisi idi.Vefatından sonra dahi onu hiçbir zaman unutmadı ve rahmetle andı. Öyle ki Hz. Aişe, hayatta olmadığı halde en çok Hz.Hatice'yi kıskandığını itiraf etmiştir. Allah Resulü'nün şu sözü onun Allah katında ve mü'minlerin gönlünde ne kadar ulvi bir yeri olduğuna delalet eder: " Kendi zamanındaki kadınların hayırlısı İmran kızı Meryem idi. Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hatice'dir." Doğmadan önce babasını,altı yaşında iken annesini kaybederek öksüz ve yetim kalan Allah Resulü, amcasını ve hanımını kaybetmekle belki de ikinci kez öksüz ve yetim kalmıştı. Yüklendiği bu çile ve hüzün dolu hadiselerden ötürü bu yıla " HÜZÜN YILI " denmiştir. İnsanlığı hakka ve hakikata sevkedip dünya ve ahiret saadetlerini sağlamak üzere Allah Teâlâ tarafından gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz, genellikle kabul edildiğine göre 20 Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi günü Mekke'de doğdu. İslâm tarihi kaynakları, Hz. Peygamber'in nesebi ta Hz. Adem'e kadar sıralanan Şecere tabloları ile belirlemişlerdir. Bu kaynaklarda Hz. Peygamber'in yirminci göbekten atası olan Adnan'a kadar ittifak edilmiş, ancak Adnan'dan sonra verilen isimlerde bazı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Ama O'nun Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail soyundan olduğunda şüphe yoktur. Buna göre Adnan'a kadar Rasûlullah'ın şeceresi şöylece sıralanır: Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib b. Hâşim b. Abdümenâf b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Gâlib b. Fihr b. Mâlik b. En-Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar b. Nizâr b. Me'add b. Adnan

17

18 [ Bedir SAVAŞI (624) Nedenleri 1 Müslümanların Şam ticaret yolunu tehtid edmeleri 2 Müslümanların Mekke`de yağmalanan mallarına karşılık Suriye`den, Mekke `ye gitmekte olan Ebüsüfyan yönetimindeki Ticaret kervanı ele geçirmek istemeleri. Sonuçları 1 Müslümanların ilk savaşı ve ilk zaferi, Şam ticaret yolu kısmen Müslümanların eline geçmiştir. 2 Medine`deki Yahudilerin bir kısmı Mekkelilerle iş birliği yaptığı için Hz. Muhammed tarafından Medine `den çıkarılmıştır. 3 Müslümanların morali ve gücü arttı. 4 Müslümanlar bol miktarda ganimet elde ettiler. 5 İslam savaşı hukukunun esasını teşkil eder. Ganimetlerin beşte biri devlet hazinesi için ayrıldı, kalanı savaşlara taksim edildi. Bu esas, sonraki İslam devletlerinde de uygulanmıştır. [

19 UHUD SAVAŞI Şevval ayında Uhud gazvesi yapıldı. (625) Bedir savaşında yenilen müşrikler bir yıl sonra da 3000 kişilik bir kuvvetle Medine üzerine yürüdüler. Peygamberimiz müşriklerin bu saldırısına karşı 1000 kişilik bir ordu ile düşmanı Uhud dağında karşıladı. Bir müdafaa savaşı olan Uhud harbinde Peygamberimizin "aleyhisselam" mübarek dişi kırıldı, mübarek yüzü kanadı ve mübarek dudağı yaralandı. Hazreti Hamza şehid edildi. Bundan başka Muhacir ve Ensar'dan yetmiş sahabi şehid oldu. Uhud Savaşından sonra hicretin dördüncü yılında Beni Nadir gazası yapıldı. Daha önceden Peygamberimizle "aleyhisselam" anlaşma yapan Yahudi kabilelerinden Beni Nadir kabilesi Uhud Savaşından sonra Peygamber efendimize suikast yapmaya kalkışarak anlaşmayı bozdular. Münafıkların kendilerini destekleyeceklerini söylemeleri üzerine anlaşmayı yenilemeye yanaşmayan Beni Nadir kabilesi ile yapılan savaşta, bu kabile Medine'den çıkarıldı. Böylece Müslümanların Medine'deki durumu daha da kuvvetlendi. Hicretin dördüncü yılında müşrikler, Medine'den çıkarılan Yahudiler ve münafıklar çok tehlikeli bir hal almışlar, her fırsatta saldırmaya hazırlanıyorlardı. Peygamberimiz aleyhisselam bu düşmanlara karşı korunma ve savunma tedbirleri aldı. Bir taraftan da İslâmiyyeti yaymak için çevrede bulunan kabilelere Eshab-ı kiramdan heyetler gönderiyordu. Onlar da gittikleri yerlerde İslâmiyeti anlatıyor, insanları imân etmeye davet ediyorlardı.

20 HENDEK SAVAŞI Mekkeli müşrikler, Medine üzerine yaptıkları üçüncü ve son saldırıda Beni Nadir yahudileri ile birleştiler. 10000 kişilik bir ordu hazırladılar. Peygamber efendimiz ise 3000 kişilik bir ordu ile Medine'nin etrafına hendekler kazarak müdafa savaşı yapmayı uygun gördüler. Savaş başladıktan sonra Medine'de bulunan Beni Kureyza Yahudileri de anlaşmayı bozarak savaşa katıldı ve Müslümanları arkadan vurmak istediler. Fakat Allahü teâlâ kuvvetli bir fırtına ve şiddetli yağmurlar yağdırarak düşmanları darmadağın yaptı. Kalblerine korku düşen kâfirler paniğe kapılarak perişan bir halde Mekke'ye kaçtılar.

21 HAYBER SAVAŞI Hicretin yedinci senesinde, İslâmiyet Arap yarımadasında süratle yayılmaya başladı ve düşmanlar oldukça tesirsiz hale getirildi. Bu yılda vuku bulan mühim hadiselerden biri de Hayber'in fethidir. Peygamberimizin "aleyhisselam" Medine'ye hicret etmesinden sonra antlaşma yaptığı Yahudi kabileleri daha sonra bu antlaşmayı bozarak Mekkeli müşriklerle birleşip Müslümanlara ihanet etmeleri sebebiyle birer birer Medine'den çıkarılmışlardı. Bu Yahudi kabilelerinden Beni Nadir kabilesi Hayber'e yerleşmişti. Peygamberimiz aleyhisselâm binaltıyüz kişilik bir ordu ile Hayber üzerine gitti ve bir hafta süren kuşatmadan sonra Hayber fethedildi. Böylece yahudi tehlikesi ve fitnesi ortadan kaldırıldı.

22 MUTE SAVAŞI Hicretin sekizinci yılında Mûte savaşı yapıldı. Peygamber efendimizin gönderdiği bir elçinin şehid edilmesi üzerine yapılan bu savaş, yüzbin kişilik Rum ordusuna karşı üç bin Müslümanın çok büyük kahramanlıklar gösterdiği bir savaştı. Bu savaştan geri çekilmek zorunda kalan Rumların Müslümanlara karşı olan tutumu iyice kırıldı.

23 MEKKE'NİN FETHİ Peygamberimiz aleyhisselâm ile on sene müddetle Hudeybiye antlaşmasını imzalayan Kureyşliler, daha iki yıl geçmeden antlaşmayı bozdular. Peygamber efendimiz Kureyşlilerden, yapılan antlaşmaya uymalarını istedi. Müşrikler buna yanaşmayınca Peygamberimiz aleyhisselâm on bin kişilik bir kuvvet ile Mekke üzerine yürüdü. Arap yarımadasında puta tapıcılığın merkezi olan Mekke fethedildi. Ka'be'deki putlar kırılıp Ka'be putlardan temizlendi. Yirmi yıldan beri Müslümanlara amansız düşmanlık yapan müşriklerin de gücü tamamen kırıldı. Peygamberimizin "aleyhisselâm" affına kavuşup, çoğu Müslüman oldu. Mekke'nin fethinden sonra Hevazin ve Sakif kabileleri Sa'd oğulları gibi bazı küçük kabileleri de yanlarına aldılar. 20 bin kişilik bir ordu ile harekete geçtiler. Peygamber efendimiz 12.000 kişilik bir ordu ile üzerlerine gidip bu müttefik müşrik ordusunu mağlup etti. Yenilen bu düşman kabileler Taife sığınarak yeniden savaşa hazırlanmaya başladılar. Peygamberimiz aleyhisselâm Taif’i 20 gün kuşatma altında tuttuktan sonra muhasarayı kaldırdı. Bir sene sonra da Taifliler kendi istekleriyle Müslüman oldular.

24

25

26


"İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAB YARIMDASI MEKKE DE MUSEVİLİK, HRİSTİYANLIK VE PUT PERESTLİK DİNLERİ VARDIR.DİĞER ÜLKELERDEN GELEN KABİLELER MEKKE YE BİR ÇOK." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları