Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanTurgay Chagatai Yılmaz Değiştirilmiş 9 yıl önce
1
TOPLUMSAL GRUP NEDİR? insanlar yaşam boyu aile, oyun grubu, meslek grubu, dernekler, şirketler gibi resmi ya da resmi olmayan birçok farklı toplumsal grubun üyesi olmaktadır. Toplumsal grup, en genel anlamda, küçük ölçekli toplumsal ilişkiler bütünü olarak tanımlanabilir. Toplumsal birliktelikler, her zaman, toplumsal bir grup olarak nitelendirilmezler. Toplumsal grup, kalabalık insan topluluklarından ayırt edici bazı özellikler taşımaktadır. Bir topluluğun grup olabilmesi için gereken en temel koşul, grup üyeleri arasında etkileşimin olmasıdır. Bununla birlikte, grup üyelerinin etkileşimi çerçevesinde bazı değerlerin ve normların bulunması gerekmektedir. Grup, bu normlara uyan, ortak amaç ve çıkarlara sahip bireylerden oluşmaktadır.
2
TOPLUMSAL GRUPLARIN ÖZELLİKLERİ
Toplumsal bir grubun özellikleri şu şekilde sıralanabilir (Fichter, 2006, s.61-62): Grubun tanınması: Toplumsal bir grubun, hem grup üyeleri tarafından hem de başkaları tarafından grup, olarak tanınması gerekmektedir. Bazı derneklerde ya da kuruluşlarda görüldüğü üzere, toplumsal grubun üyelerinin isimleri saklı tutulabilmektedir. Fakat bu durum, grupların insanlar tarafından bilinmesini engellememektedir. Grup üyelerinin rolü ve statüsü: Grupların toplumsal bir yapısı bulunmaktadır. Gruba katılan her üye, diğer üyelerin konumlarıyla ilişkili olarak belirli bir rol ya da statüye sahip olmaktadır.
3
Grup üyelerinin rolleri: Gruplar, örgütlenmiş kişisel eylemler bütünü olarak görülebilir. Bu anlamda, grubun her bir üyesi, kendi toplumsal rolünü oynar ve böylece, grup katılımını gerçekleştirir. Eğer, üyeler rollerini üstlenmekten vazgeçerlerse grup da ortadan kalkar. Grubun sürekliliği: Grupların sürekliliği bakımından karşılıklı ilişkiler, büyük önem taşımaktadır. Toplumsal süreç tek yönlü olamaz, birlikte ve karşılıklı olması gerekmektedir. Bu nedenle, grubun sürekliliğinin sağlanması için, grup üyeleri arasında iletişim ve temas olmalıdır. Grup normları: Gruplar, davranış normlarına sahiptirler. Yazılı ya da yazılı olmayan davranış normları, grup üyeleri tarafından bilinir, anlaşılır ve takip edilir. Bu davranış normları, grup üyelerinin belli durumlarda nasıl davranması gerektiğini ve neleri yapıp neleri yapamayacağını belirtmektedir.
4
Ortak ilgiler ve değerler: Grup üyeleri, ortak ilgileri ve değerleri paylaşırlar. Bazı grupların ortak ilgileri ve değerleri, belirgin bir biçimde tanımlanmış olmasına karşın, bazı gruplar için belirsiz olabilmektedir. Grubun toplumsal hedefleri: Grup eyleminin yöneldiği, toplumsal hedeflerin yani, amaçların bulunması gerekmektedir. Her grubun bir ya da birkaç amacı bulunmaktadır. Toplumsal grubun belirlediği hedefler, bu grubun neden var olduğu sorusuna cevap niteliği taşıması bakımından önemlidir. Coğrafi/Mekânsal yakınlık: Grup yaşamının sürdürülmesinde, temel unsurlardan biridir. Toplumsal gruplar, zorunlu olarak belirli bir zamanda ve mekânda bulunmaları nedeniyle, fiziki mekânın sınırlamalarına bağlı kalmaktadır. Köy, kasaba gibi belli bir yerde yaşayanların, aralarındaki ilişkiler, toplumsal grupların meydana gelmesini sağlar. Örneğin komşuluk, mekâna dayalı oluşan gruplardan biri olarak gösterilebilir (Fichter, 2006, s.66).
5
Toplumsal grupların, neden bir çalışma konusu olarak ele alındığı ve küçük grupları incelemenin ne anlam taşıdığı sorularına yönelik üç temel neden gösterilmektedir (Kağıtçıbaşı, 1992, s.200): 1.Toplumsal gruplar, toplumsal bir olgu olarak kabul edilmektedir. Herkes, yaşamının büyük bir kısmını aile, arkadaş grubu, çalışma grubu gibi “küçük gruplarda” geçirmektedir. 2. Toplumsal gruplar, aynı zamanda, toplumu yansıtmaktadır. Küçük gruplar, toplumsal sistemin modelleri olarak ele alındığında, toplumsal grup çalışmaları, toplumsal sistem hakkında önemli bilgiler vermektedir. 3. Toplumsal grup araştırmalarının sonuçları, toplumsal uygulamalar için önem taşımaktadır.
6
TOPLUMSAL GRUP ÇEŞİTLERİ Birincil ve ikincil Gruplar
Birincil grup (primary group) kavramını ilk kez, Amerikalı sosyolog Charles Horton Cooley, Social Organization (Toplumsal Örgütlenme, 1909) adlı kitabında kullanmıştır. Cooley, birincil grup kavramı ile yakın, yüz yüze ilişkiler kurulan ve dayanışmanın hâkim olduğu grupları tanımlamaktadır. Bu gruplar, bireyin toplumsal doğasının ve ideallerinin oluşumunda temeldir. Yakın ilişkiler sonucunda, bireysellikler belli bir ortak bütün içinde kaynaşmaktadır ve bu bütünlük, en basit şekilde “biz” olarak tanımlanmaktadır (Cooley, 1962, s ). Bu yakın ilişkilerin ve dayanışmanın var olduğu, gruplar arasında en önemlileri aile, arkadaşlar, komşular ve akrabalar ile çocukların oyun gruplarıdır. İnsanlar, birincil grup içerisinde toplumsal yaşamı öğrenmektedir. Cooley, birincil grupları, insan neslinin bakıldığı, korunduğu ve buna bağlı olarak grup üyeleri arasında güven verici ilişkilerin kurulduğu yerler, olarak tanımlamaktadır (Özkalp, 1998, s. 257). Kişinin en erken deneyimlerinin oluştuğu birincil grup, ailedir.
7
Aile, bireyin hayatında uzun süre etkili olan bir toplumsallaşma grubudur. Bireyin toplumsal benliğinin oluşumu, büyük ölçüde ailesiyle temas ve iletişimi sonucunda gerçekleşmektedir (Fichter, 2006, s.71). Bireyin ilişkide bulunduğu arkadaş ve benzeri gruplar da yakın ilişkiler kurulduğu için, birincil gruplar arasında yer almaktadır. Üye sayısı az olan birincil gruplar, resmi olmayan, uzun süreli ve yakın ilişkiler içindeki insanların, düzenli etkileşiminden oluşmaktadır. insanların bağlılıklarının yüksek olduğu birincil gruplar, bireyin ve toplumun biçimlenmesinde en önemli unsur olarak görülmektedirler.
8
ikincil gruplar, bireylerin gönüllü ve belli bir amaca yönelik olarak, genellikle bir anlaşma aracılığıyla katıldığı gruplardır. ikincil grup ilişkileri, yasa ve kurallarla,resmi sözleşmelerle düzenlenmiştir (Fichter, 2006, s.72). Birincil gruplardaki yakın ve gayri resmi ilişkilerin yerini, ikincil gruplarda resmi ilişkiler almaktadır. ikincil gruplarda, üyeler arasında karşılıklı yükümlülükler ve haklar, yazılı yasalarla, yönetmeliklerle ve kurallarla belirlenmiştir (Özkalp, 1998, s. 258). İkincil grup üyelerinin, öncelikli olarak, sorumlu oldukları görevleri yerine getirmeleri beklenmektedir. Resmi örgütler olarak dernekler, şirketler, siyasi partiler, bankalar ve sendikalar, ikincil gruplara örnek gösterilebilir. ikincil gruplarda, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bir araya gelen bireyler arasındaki ilişkilerde etkileşim sınırlıdır ve kurallar büyük önem taşımaktadır. İnsan ilişkilerinin, belirli rollere göre şekillendiği ikincil gruplarda toplumsal kontrol, rasyonel ve hukuki bir düzende gerçekleşmektedir (Bozkurt, 2005, s.155). Kişiler, aynı zamanda, hem birincil grupların hem de ikincil grupların üyesi olabilmektedir. Örneğin, kişinin ailesi birincil grubunu ifade ederken; üyesi olduğu işyerinde çalışanlar, ikincil grubunu oluştururlar. Fichter (2006, s.72), birincil ve ikincil grup sınırlarını belirlemenin pek kolay olmadığını ifade etmektedir. Birincil gruplar dağıldıkça ikincil grup olmakta ikincil gruplar ise yüz yüze ve yakın ilişkiler geliştirildiğinde birincil gruplar haline gelebilmektedir.
9
İç ve Dış Gruplar iç grup (in group) ve dış grup (out group) kavramları, Amerikan sosyolog William Graham Sumner ( ) tarafından ortaya atılmıştır. Sumner, insanların kendi grupları olarak tanımladığı iç gruplar ile rekabet halinde olduğu ya da karşıt gruplar, olarak tanımladığı dış gruplar arasındaki ayrım üzerinde durmuştur. Bununla birlikte, iç grup ve dış grup kavramlarının, etnosentrizm ile yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir. Sumner, Folkways (1906) adlı eserinde her insan grubunun, kendine uygun bulduğu gelenek, görenek ve kurumlar çerçevesinde, ahlaki bir konuma sahip olduğunu ileri sürmüştür (Marshall, 1999, s.705). Sumner’a göre, insan grupları ortak kültürlerinin bir parçası olarak grup alışkanlıklarına, geleneklere, göreneklere veyaşam biçimlerine sahiptir. Grup üyelerinin paylaştığı bu unsurlar, toplumsal grup içerisinde dönemin koşullarına göre, doğal bir biçimde gelişmektedir. Sumner’ın belirttiği şekilde, ortak değerler ve yaşam biçimi ile belirli bir konuma sahip olan iç gruplarda, “biz” duygusu hâkim olmaktadır. Bireyler, üyesi oldukları, kendilerini ait hissettikleri iç gruplara bağlılık duyarlar. Etnosentrik bakış açısı temelinde, kendilerine rakip ya da karşıt olarak gördükleri dış gruplar ise “onlar” olarak ifade edilmektedir. Örneğin, futbol takımları arasındaki çatışmalar, iç grup ve dış grup ayrımını göstermektedir. Birey, kendini futbol takımı ile özdeşleştirerek rakip takıma düşmanca duygular besleyebilmektedir. Özellikle ırk, etnisite ve din açısından farklılık taşıyan gruplar arasında iç grup/biz ve dış grup/onlar ayrımı belirgin bir şekilde görülmektedir.
10
Referans Grupları Referans grubu, bireyin davranışlarını ve kendi durumunu değerlendirmek için, karşılaştırma yaptığı gruplardır. Referans grubu (reference group) kavramı ilk kez Herbert Hyman tarafından ortaya atılmıştır. Hyman, Archives of Psychology (Psikolojinin Arşivi, 1942) adlı kitabında, referans grubu kavramıyla, bir bireyin kendi durumunu ya da davranışlarını ona bakarak değerlendirdiği, kıyasladığı grubu ifade etmektedir (Marshall, 1999, s.616). Bu anlamda Hyman, insanların gerçekten üyesi oldukları, bir grup ile kendilerini kıyaslama için bir karşılaştırma ölçeği olarak başvurdukları referans grubu arasındaki ayrım üzerinde durmaktadır (Marshall, 1999, s.616). Kişiler, genellikle, kendi varlıkları üzerindeki kanılarını, temel referans gruplarıyla özdeşleştikleri ölçüde ve yönde, bu grupların özelliklerine bağlı olarak oluşturmaktadırlar (Tolan, 1983, s.421). Birey, içinde bulunduğu durumu, daha önce yaşadıkları toplumun standartlarına göre, örnek aldığı ya da ait olmak istediği bir grubun özelliklerine göre değerlendirip kıyaslayabilir (Özkalp, 1998, s. 261). Bu anlamda referans grupları, bireyin yaşamı boyunca, toplum içindeki konumuna bağlı olarak değişebilmektedir.
11
Bazı grup çalışmalarında referans grupları, bireyin değer, tutum ve davranışlarının değişiminin açıklanmasında kullanılmış ve önemli katkılar sağlamıştır. Thomas ve Znaniecki’nin, 1920’lerde Polonya’dan Amerika’ya göç eden gruplarla yürüttükleri araştırmalar, bu çalışmalara örnek olarak gösterilebilir. Grup çalışmalarının, toplumsal sorunların çözülmesinde bir araç olduğu bu yıllarda, Thomas ve Znaniecki’nin yaptıkları araştırmaların sonucu, referans gruplarının bireylerin kendi durumlarını değerlendirmeleri açısından, ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
12
İnternet Toplulukları Sanal Cemaatler
1990’lı yıllardan itibaren, iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimiyle internet toplulukları ya da sanal cemaatler kavramı ortaya çıkmış ve toplumsal grup çalışmalarında da tartışılmaya başlanmıştır. Howard Rheingold, 1993 yılında yazdığı “Virtual Community” (Sanal Cemaatler) adlı kitabında, internet ağlarına bağlı bilgisayara dayalı iletişimin, insanların toplumsal yaşamında sanal cemaat olarak adlandırılan, yeni bir oluşumu başlattığını ileri sürmektedir. Cemaat kavramı ve onun özellikleri üzerinde çalışan ilk isimlerden biri Ferdinand Tönnies’tir. Endüstrileşme süreciyle değişen toplumsal ilişkileri ele aldığı Gemeinschaft (topluluk/cemaat) kavramıyla, modern endüstri toplumları öncesinde görülen kişisel, yakın ve samimi ilişkileri tanımladığı Gessellschaft (toplum) kavramıyla, modern endüstriyel toplumlardaki resmi, geçici, rasyonelliğe ve kişisel çıkarlara dayanan ilişkileri ifade etmektedir. (Tönnies’in Gemeinschaft ve Gessellschaft kavramları, ‘Toplumsal Gruplara Yönelik Kuramlar’ bölümünde kapsamlı bir şekilde açıklanmaktadır.) Rheingold, sanal cemaatlerde insanların, sıradan bir cemaatteki insanların sahip olduğu birçok özelliği olduğunu, ancak yüz yüze iletişim kurmadıklarını belirtmektedir. Buna karşın, sanal cemaatlerde, insanların bir diğer kişiyle iletişim kurmaları için, zaman ya da mekân sınırlamasının olmadığını vurgulamaktadır.
13
Oldenburg, insanların yaşamları boyunca hareket ettikleri üç yer bulunduğunu, birincisinin yaşadıkları yer, ikincisinin çalıştıkları yer ve üçüncüsünün ise neşelenmek için toplandıkları yer olduğunu belirtmektedir. ifade edilen üçüncü yer, Oldenburg’a göre, cemaatlerin inşa edildiği ve sürekliliğinin sağlandığı yerlerdir (Rheingold, 1993, s.9). Bu anlamda Rheingold, sanal cemaatleri de aynı yerde görmektedir. Çocuk bakımından tıbbi bilgilere kadar, gevezelik etmekten, felsefi veya politik konularda tartışmaya kadar geniş bir konu yelpazesinde insanlarla görüşülebilen sanal cemaatleri Rheingold, arkadaşlarla buluşulan mahallelerdeki kafelere benzetmektedir (Mason, 2000). Oldenburg’a göre, günümüzde alış-veriş merkezleriyle, fast food mekânlarıyla daralan kamusal alanlar ve korunaklı yerleşimler, bir cemaatin üyelik kazandığı ve deneyimlediği, tanıdık çevre, arkadaşlarla görüşülen, konuşulan kafeler, berberler, barlar gibi yerlere olan ihtiyacı karşılamamaktadır (Rheingold, 1993, s.10). Bu nedenle insanların, yakın toplumsal bağlarının terk edildiği modern toplumlarda, ihtiyaç duyulan bu alanı yeniden yaratma ve yeniden inşa etme amacıyla, internetteçevrimiçi cemaatlere yöneldiklerini vurgulamaktadır.
14
Azınlık Grupları Azınlık grubu (minority group) kavramı, 1930’lu yıllardan itibaren “ırksal, etnik, biyolojik ya da diğer özellikler temelinde, baskıya uğramış veya damgalanmış toplumsal gruplar”ı ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır (Marshall, 1999, s.53). Azınlık grupları kavramı, sosyolojide yaygın olarak kullanılmakta ve sayısal bir ayrımdan daha fazlasını ifade ettiği belirtilmektedir. Sosyolojik olarak, azınlık grubunun üyeleri, bir grup dayanışmasına ve birbirlerine ait olma duygusuna sahip olmakla birlikte, nüfusun çoğunluğuna göre dezavantajlıdırlar. Önyargı ve ayrımcılıkla karşılaşmaktadırlar ve bu deneyim, azınlık gruplarında, üyeler arasındaki ortak bağlılık ve çıkar duygularını güçlendirmektedir (Giddens, 2000, s.225).
15
L. Wirth, azınlık grubunu, “fiziksel ya da kültürel özelliklerinden dolayı farklı ve eşitsiz muameleye maruz kaldıkları toplumun içinde, diğerlerinden ayrı tutulan ve bu yüzden kendilerini kolektif ayrımın nesneleri olarak gören insanlar grubu” biçiminde tanımlamaktadır (Marshall, 1999, s.53). Bu anlamda, tanımlanan özelliklere sahip bir azınlık grubu, aslında bir toplumda sayısal çoğunluğu oluşturabilmektedir. Güney Afrika’daki siyahlar, bu duruma örnek gösterilebilir (Marshall,1999, s.53). Buna bağlı olarak, gerçek anlamda sayısal bir azınlık olan gruplar ile iktidarı elde etme amacı taşıyan marjinal konumdaki gruplar arasındaki ayrım önemli olmaktadır. Diğer bir açıdan, güçlü bir azınlık grubu, sahip olduğu güce ve askeri ağırlığına dayanarak toplumu kontrol edebilmekte ve yönetebilmektedir (Fichter, 2006, s.51). Bu anlamda, sayısal olarak üst sınıfın her yerde azınlık grubuolduğu vurgulanmaktadır. Giddens (2000, s.225), azınlık gruplarının üyelerinin kendilerini sıkça, çoğunluktan ayrı insanlar olarak gördüklerini ve azınlık gruplarının genellikle, fiziksel ve toplumsal olarak toplumun genelinden yalıtılmış olduklarını belirtmektedir. Bu gruplar, belirli bölgelerde, kentlerde ya da semtlerde yoğunlaşmaktadır. Çoğunluğa dâhil olanlarla azınlık grubunun üyeleri arasında ya da değişik azınlık grupları arasında evlilikler, oldukça az görülmektedir. Bazı durumlarda, azınlıklar içinde, kendi kültürel kimliklerini canlı tutmak amacıyla grup içi evlilik (endogami) özendirilmektedir (Giddens, 2000, s.226)
16
Azınlık gruplarının birçoğu, hem etnik hem de fiziksel olarak nüfusun geri kalanından ayrılmaktadır. Örneğin bu durum, ingiltere’deki Batı Hint ve Asya kökenliler için, ayrıca ABD’deki Afrikalı Amerikalılar, Çinliler ya da öteki gruplar için geçerlidir. Etnik gruplarda görülen gerilimler arasında, ırka dayanan özellikler yaygındır (Giddens, 2000, s.226). Irk düşüncesi, bu tür gerilim ve çatışmalar üzerinde çok fazla etkili olmaktadır. Deri rengi gibi fiziksel farklılıklar, yaygın anlamda ırk farklılıkları olarak adlandırılmaktadır. ‘Irk’ kavramı, deri rengini temel alarak biyolojik farklılıkları ön plana çıkarırken; etnisite, üyelerinin ortak kültürel gelenekleri paylaştığı belli bir gruba ait olma duygusunu ifade etmektedir. Etnik farklılıkların, fiziksel ve paylaşılmış gelenekler temelinde ele alınan yaşantılarından ve yaşam biçimlerinden daha çok kültürel olduğu varsayılmaktadır (Bilton, vd., 2008, s.162).
17
Sonuç olarak, insanlar yaşamları boyunca farklı grupların üyesi olmakla birlikte, yeni gruplara katılmakta ve toplumsallaşma süreci, grup içindeki yaşam deneyimlerinin etkisiyle şekillenmektedir. Öncelikle, bireyin ailesi ve yakın çevresindeki kişiler, onun duygusal ve zihinsel gelişiminin oluşmasında önemli gruplardır. Bireyin gelişimi ilerledikçe, etkileşimde bulunduğu ve üyesi olduğu grupların sayı ve çeşitleri de artmaktadır. Bu nedenle insanlar, birbirinden farklı birkaç grubun üyesi olabilirler. Örneğin bir ailenin üyesi, aynı zamanda bir derneğin ya da bir meslek grubunun üyesi olabilir. “Ayrıca, bireyin üyesi olduğu grupların her biriyle aynı ölçüde özdeşleşmesi de beklenemez. Bireyin en fazla özdeşleştiği gruplar, genellikle aidiyet ve referans grupları olarak adlandırılmaktadır”
18
TOPLUMSAL GRUP YAPISININ GENEL NİTELİKLERİ
Grup Üyeliği Bireyin bir gruba üye olması, “grubun ve bireyin niteliklerine göre, doğum, başvurma, davet edilme veya karşılıklı anlaşma yollarıyla” gerçekleşmektedir (Tolan, 1983, s.421). Birey, doğum yoluyla bir ailenin ya da bir ulusun üyeliğini kazanmaktadır. Bunun yanı sıra bir okula, işyerine veya derneğe üye olmak için başvurudabulunması ya da davet edilmesi gerekmektedir. Bazı durumlarda ise toplumsal bir gruba katılma, üyelik önerisinin hangi taraftan geldiği açık olarak görülmeden, mahalle düzeyinde oluşan gruplar gibi, kendiliğinden gerçekleşebilmektedir (Tolan, 1983, s.421). Bireyin, hem resmi başvuru ya da davet yoluyla üye olduğu formel gruplarda hem de yazılı ve resmi belgelerle sınırlandırılmayan, belli bir formaliteye bağlı olmadan girdiği enformel gruplarda, grup her zaman bireyin tutum ve davranışları üzerinde kontrol edici bir etkiye sahip olmaktadır. Grup, genel tutuma uymayan kişiler üzerinde dolaylı ya da dolaysız bir şekilde baskı kurabilir (Tolan, 1983,s.422). Bu bağlamda kişi, bazı durumlarda grubu tarafından yalnız bırakılabilmekte, bazı durumlarda ise dolaysız bir yolla gruptan ayrılmaya zorlanabilmektedir.
19
Grup Normları ve Grup Normlarına Uyma
Normlar, genel anlamda, gruplarda geçerli olan kurallar olarak tanımlanmaktadır(Hortaçsu, 1998, s.91). Daha açık bir ifadeyle grup normları, yazılı ya da yazılı olmayan bir biçimde grup üyelerinin yapması ve yapmaması gereken davranışları belirtmektedir. Değerler ise bu davranışlara yol gösteren ilkeler olarak tanımlanmaktadır. Normlar, grup üyeleri tarafından bilinçli bir şekilde oluşturulabileceği gibi, etkileşim aracılığıyla kendiliklerinden de oluşabilmektedir. Normlar, genel anlamda grup içi birliğin sağlanması, çatışmaların azalması ve grubun kimliğinin belirlenmesi gibi amaçlara hizmet etmektedir (Hortaçsu, 1998, s.91-92). Normların çeşitli davranış, tutum ya da eğilim boyutlarıyla ilişkili olarak oluşabilecekleri belirtilmektedir (Jackson, 1965 aktaran Hortaçsu, 1998, s.92). Bu anlamda normlar, grup içi konuşma sıklığı, seçilen kelimeler, giyim tarzı, oturma biçimi, belli konulardaki tutum, belli konular hakkında konuşma ya da konuşmama gibi çeşitli konuları kapsamaktadır (Hortaçsu, 1998, s.92).
20
Grup, her üyenin grubun normlarını yani, değer, düşünce, tutum ve davranış kalıplarını baştan kabul etmiş ve benimsemiş olduğunu varsayar. Bu bağlamda, kişinin bazen grup desteğinden yararlanmak amacıyla tutum ve davranışını bilinçli olarak grup normlarına uygun bir hale getirdiği, bazen de bilinçsiz olarak beklenen davranış biçimlerine uyduğu görülmektedir (Tolan, 1983, s.422). Grup araştırmalarında uyma (conformity), genellikle bireyin kendi düşünce ve davranışlarını, belirli nedenlere dayanarak değiştirmesi ve kendisinden farklı gördüğü grup normları yönünde düşünmesi ya da davranması olarak tanımlanmaktadır (Hortaçsu, 1998, s.110). Uyma kavramı, ‘kabul’ ve ‘itaat’ kavramlarıyla yakından ilişkilidir. ‘Kabul’, sosyal psikoloji alanında “bir kişinin zorunlu olmadığı bir durumda başkalarının isteğini yerine getirmesi”; ‘itaat’ ise kişinin kendisinden daha güçlü ya da “etkili birisinin emrini yerine getirmesi” olarak tanımlanmaktadır (Hortaçsu,1998, s ). Eğer grup, uzun bir süredir varlığını devam ettiriyorsa, oldukça belirgin davranış normları ve roller ortaya çıkmıştır. Grup üyelerinden beklenen, bu normların ve rollerin benimsenmesidir. Bunlara uymayan üyeler, grup içinde gerilime yol açar ve grubun bütünlüğünü zedelemiş olurlar (Tolan, 1983, s.423).
21
Liderlik Toplumsal grup çalışmalarında, grup birlikteliği ve iş verimi bakımından, farklı liderlik tarzları incelenmiş ve araştırmanın sonuçlarına göre, üç liderlik tarzı ileri sürülmüştür (Hortaçsu, 1998, s.152): 1.Demokratik lider: Kararların grup katılımıyla alınmasını sağlayan, grup içi etkileşim ve işbölümünü özgür bırakan, eleştirilerinde kişisel olmayıp işe dönük davranan lider tipi olarak tanımlanmaktadır. 2. Otoriter lider: Kararları kendisi veren, işbölümünü kendisi belirleyen ve eleştirilerinde kişileri hedef alan bir lider tipidir. 3. ilgisiz (laisser faire) lider: Grubu tamamen özgür bırakan, işe hiç karışmayan ve işle ilgili çok az öneride bulunan bir lider tipi olarak tanımlanmaktadır. Hortaçsu’ya (1998, s.152) göre bu araştırma, “demokratik yönetimin, otoriter ve ilgisiz (laisser faire) yönetimden daha etkin olduğunu göstermek gibi ideolojik bir amaçla” yapılmıştır Özkalp (2005, s.103). Herkesin görüşüne başvuran ve fikrini alan demokratik liderin, bu üç lider tipi arasında en başarılısı olduğunu fakat, her durumda başarılı olamayacağını ifade etmekte, örneğin acil karar verilmesi gereken durumlarda otoriter liderin daha etkin olduğunu belirtmektedir.
22
Toplumsal gruplarda lider kişiliği ve durum arasındaki etkileşimi inceleyen çalışmalar, değişik kişilikteki liderlerin değişik durumlarda başarılı olabileceklerini göstermektedir (Fieldler, 1968, 1978 aktaran Hortaçsu, 1998, s.154). Bu anlamda, iyi bir grup liderinde bulunması gereken niteliklerin grubun amaçlarına, değerlerine, kaynaklarına ve çevrenin koşullarına göre değişiklik gösterdiği belirtilmektedir (Tolan, 1983, s.424). Tolan’a (1983, s.424) göre bir grup liderinin, “grubun amaçlarını tanımlama, sözcülüğünü yapma, grup içi iletişimi sağlama ve davranışları denetleme işlevlerini” yürütmesi ve “yaratıcı, örgütleyici, düzenleyici bir kişiliğe” sahip olması gerekmektedir. Buna bağlı olarak başarılı bir lider, kendi grubunun ihtiyaçlarını belirleyerek ortaya çıkan sorunlara çözüm yolları öneren kişi olarak tanımlanabilir (Tolan,1983, s.424).
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.