Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Aile İçi İletişim.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Aile İçi İletişim."— Sunum transkripti:

1 Aile İçi İletişim

2 ANNE-BABA-ÇOCUK İLETİŞİMİ
İletişim; duygu, düşünce ve bilgilerin söz, el, kol, baş hareketleri, yazı, görüntü vb. aracılığı ile bir kimseden başka bir kimseye iletimidir. Bu tanıma dayalı olarak iletişimin iki birim arasında gerçekleşen iki yönlü bir mesaj alışverişi ve devam eden bir süreç olduğu söylenebilir. Örneğin; anne-babalar, çocuklarına bir takım emirler verip, onların emirler karşısındaki tepkileri ile ilgilenmezler ise bu tavırları iletişim olamaz. Anne-baba, çocuk arasında kurulan sağlıklı iletişim, çocuğun sağlıklı kişilik geliştirmesini sağlar. Başkaları ile olumlu ilişkiler kurmasına temel oluşturur. Anne-babaların, çocuklarının içinde bulundukları sosyal çevreye uyumlarını sağlayabilmeleri, ar­kadaş ilişkilerinde daha etkin, daha girişimci, kendi kendini denetleyebilen, yaratıcı, duygu ve düşün­celerini özgürce ifade edebilen bir kişi olmalarını sağlamaları ve istenilen davranış ve alışkanlıkları kazandırabilmeleri, onlarla sağlıklı iletişim kurmaları ile mümkündür

3 Sağlıklı Anne Baba Çocuk İletişiminin Temel Öğeleri
Herkes başkalarını değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse kendini değiştirmeyi düşünmez. Tolstoy Anne-babaların, çocukları ile sağlıklı iletişim kurabilmeleri için kendilerine ve çocuklarına karşı saygılı, çocuklarının sorunlarına karşı duyarlı, işbirlikçi, çocuklarının duygu ve düşüncelerini paylaşabilen ve kabul edici bir tutum içinde olmaları gerekir. İnatçı bir tutumla kendi fikirlerini savunan, kendi görüş ve düşüncelerinin dışında doğruyu kabul etmeyen, çocuklarının görüş ve düşüncelerinde mantık aramayan anne-babalar, çocukları ile sağlıklı iletişim kuramazlar.

4 Sağlıklı Anne Baba Çocuk İletişiminin Temel Öğeleri
Sağlıklı iletişim için; anne-babalar, çocuklarını dinlemeli, duygularını pay­laşmalı ve olumsuz davranışları karşısında yargıç gibi davranmamalıdırlar. Anne-babalar, çocukları ile iletişimlerinde kabul edici bir tutum içinde olmalıdırlar. Çocuklarını dikkatle dinlemeliler ve çocuğa konuşması için gereken sessizliği sağlamaya özen göstermelidirler. Özellikle çocuklarının sorunları olduğu zaman etkin dinlemeyi kullanmalılar, empati kurmalılar ve çocuğa karşı dürüst olmalıdırlar.

5 Kabul İnsanlar arasında iletişim sürecinde temel ilke kabul etmektir. İnsanları kendilerine özgü özellik­leri ile kabul etmek iletişimde önemli rol oynar. Başkasını kendisine özgü nitelikleri ile olduğu gibi kabul etmek, onu sevmeyi gerektirir. Örneğin: Çocuk: "Arzu ile oynamak istemiyorum." Anne : "Ne ayıp bir söz. O senin en iyi arkadaşın." Çocuk : "Ona çok kızıyorum." Anne : "İnsan hiç arkadaşına kızar mı? Sus bakayım, çok ayıp." Çocuk : "Ama anne bugün okulda yaptığım resimi karaladı." Anne : "Hayır karalamak istememiştir. Bir daha arkadaşların hakkında böyle kötü sözler söylemeni istemiyorum." Çocuk : (Çocuk ağlar) "Ihhııı" Anne : "Ne varmış bunda ağlayacak? Sulu gözlülük istemiyorum." Toplumumuzda korku, öfke, kaygı, üzüntü, kıskançlık gibi olumsuz duyguların ifade edilmesi hoş karşılanmaz. Ayıp ve güçsüzlük olarak değerlendirilir. Genellikle yetişkinlerin yaptığı bu duyguları inkar etmektir. Özellikle anne-babalar, çocuklarının olumsuz duygularını kabul etmekten ve isim­lendirmekten korkarlar. Oysa duygular sürekli değil, geçicidir. Örneğin; çocuğun herhangi bir şeyden korkması korkak olacağı ya da üzülmesi mutsuz olacağı anla­mına gelmez. Duygular hiç bir zaman çocuğun içinde yerleşip kalmaz. Örneğin; nefret sevgiye dönü­şebilir, hayal kırıklığı yerini umuda bırakabilir. Bu nedenle duyguların dile getirilmesinden korkma­mak gerekir.

6 Kabul Anne-babalar duyguları gibi çocuğun algılarına da pek güvenmezler. Tepkilerini kendi algılarına göre ayarlarlar. Örneğin; Çocuk : "Anne çok doydum, ıspanak yemek istemiyorum." Anne : "Ne yedin ki? Hayır daha bir şey yemedin. Doymuş olamazsın." Çocuk : "Çorbamı içtim, köfte ve pilavımı da yedim." Anne : "Sebze yemedin." Çocuk : "Salata yedim." Anne : "Tek salata ile olmaz, ıspanaktan da yiyeceksin." Çocuk : "Ama anne midem bulanıyor." Anne : "Ben anlamam bu kadar yemekle doymazsın. Üstelik ıspanağı senin için pişirdim.« Çocuk : (Öfkelenerek) "Neden beni anlamıyorsun, doydum dedim ya!" Yukarıdaki örneklerde annenin çocuğuna gönderdiği mesaj şudur: Sen kendi algılarına, duygula­rına ve düşüncelerine inanma. Onlar yanlıştır. Doğru olan benim algılarım, duygularım ve düşüncelerimdir. Bu nedenle gel sen bunları kabul et. Sen henüz küçüksün, ne yiyeceğine, ne kadar yiyeceğine karar veremezsin. Bu kadar az yemekle doymuş olamazsın. Çünkü ben bu kadar az yemekle doymam.

7 Kabul Anne-babaları tarafından duygularına ve algılarına güvenilmeyen çocuklar anne-babalarına karşı öfke, nefret, kızgınlık gibi olumsuz duygular hissederler. Kendilerinin bilgisiz, beceriksiz olduğunu düşünürler. Böylece kendi benliklerine ilişkin olumsuz algılamalar içine girerek düşük bir benlik say­gısı ve güvensiz bir kişilik yapısı geliştirebilirler.

8 DAVRANIŞ PENCERESi Anne-babalar, çocuklarını kabul edebilirler. Ancak çocuklarının bazı davranışlarını bazı günler kabul ederken, bazı günler aynı ya da benzer davranışını kabul etmeyebilirler. Pencereyi ikiye bölen çizgi ise kabul çizgisidir. Ancak kabul çizgisinin yeri her zaman ortada değildir KABUL EDİLEBİLİR DAVRANIŞLAR KABUL EDİLEMEZ DAVRANIŞLAR Anne-babalann, çocuğun davranışını kabul edip etmemeleri o anda yaşadıkları duygulara bağlıdır. Anne-baba, çocuğun davranışı sırasında olumsuz duygular yaşıyorlarsa, çocuğun davranışını kabul etmezler. Olumsuz duygular yaşamıyorlar ise aynı davranışı görmemezlikten gelebilirler. Bu nedenle kabul çizgisinin yeri değişkendir.

9 Kabul-Onay Kabul etmek onaylamaktan farklı bir kavramdır. Kabul edilen bireyin kendisi yani varlığıdır. Onay­lanan ya da onaylanmayan ise davranışlarıdır. Bu nedenle anne-babalar, çocuklarını olumlu-olumsuz, iyi-kötü, yeterli-yetersiz yönleri ile olduğu gibi kabul etmelidirler. Anne-babalar, çocukları ile sağlıklı iletişim kurabilmek için öncelikle, çocuklarını yaşının doğal sınırlamaları ve yetersizlikleri ile olduğu gibi kabul etmelidirler. Çocuklarına ileride olmasını düşle­dikleri yetişkin olamayacağından ya da kendilerinin küçük bir kopyası olmadığı için kızmamalıdırlar. Anne-babalar beklentilerinin gerçekleşmesi için sabır ve güvenle beklemelidirler. Çocuklarının bu aşamaları sağlıklı bir şekilde atlatabilmesi için ona çocukluğunu yaşayabileceği uygun bir ortam hazır­lamalıdırlar

10 Dinleme Tüm insanlar hangi yaşta olurlarsa olsunlar dinlenmekten hoşlanırlar. İnsanların danışmana baş­vurmalarının bir nedeni de iyi bir dinleyiciye ihtiyaç duymalarıdır. Çocuklar dinlenmemeye karşı daha duyarlıdırlar. Bu nedenle dinlenmediklerini hemen fark ederler. İletişim denince akla genellikle konuşmak gelir. Oysa iletişim dinleme ile başlar. Anne-babaların, çocukları ile etkili bir iletişim kurabilmeleri, konuşmaya olduğu kadar dinlemeye de önem vermeleri ile mümkündür. Çocukla iletişimde ve onun sorunlarını çözmede önemli olan çocuğa konuşması için uygun ortam hazırlamak ve onu dinlemektir.

11 Dinleme Anne-babaların birçoğu çocukları ile ileşitimlerinde, genellikle onları dinlediklerini söylerler. Oysa çocuk konuşurken; sürekli emretme, yönetme, uyarma, gözdağı verme, yargılama, eleştirme, suçlama, ahlak dersi verme, öğüt verme, önerilerde bulunma, mantık yoluyla inandırma, ad takma, alay etme, utandırma gibi müdahalelerle çocuğu gereği gibi dinlemezler. Bu gibi yaklaşımlar duygu, düşünce ya da sorununu anlatmaya çalışan çocuğun susmasına, konuyu saptırmasına ya da değer verilmediği duygusuna kapılarak kırılıp, küsmesine neden olur. Oysa anne-babalar, çocukları ile iletişimlerinde çocuğun ihtiyacına ve sorununa göre edilgin ya da etkin dinlemeyi kullanmalıdırlar.

12 Edilgin Dinleme Edilgin dinleme, çocuk konuşurken kendi görüşlerimizi açıklamadan ve geri bildirim kullanma­dan yalnızca, dinlediğimizi belirten "onay tepkileri" vererek çocuğu dinlemektir. Sessizlik, çocuğu konuşmaya başladıktan sonra devam için yüreklendiren güçlü bir etkendir. Sessizlik, çocuğa "Seni kabul ediyorum.", "Duygularını duymak istiyorum." gibi mesajlar iletir. Onu konuşmaya güdüleyerek, duygu ve düşüncelerini daha rahat ifade etmesine imkan sağlar. Anne-babalar, dinlerken çocuğun sözünü kesmeden özellikle duraklamalarda dinlediklerini belirtmek için belirtiler vermelidirler. Bunlara "onay tepki­leri" ya da "kabul tepkileri" denir. Onay ya da kabul tepkileri; başı öne eğme, aşağı yukarı sallama, gülümseme gibi sözsüz olabileceği gibi "Hımmm", "Hı hı anlıyorum", "Evet dinliyorum" gibi sözel de olabilir

13 Edilgin Dinleme İyi dinleyici anne-babalar, çocuğun yalnız söylediği sözleri değil, yüzü, eli, kolu ve bedeni ile yaptığı hareketleri de dikkate alırlar. Çünkü iletişimde sadece sözlü mesajlar gönderilmez. Yüz yüze iletişim­de yüz ifadeleri, el-kol hareketleri, bedenin duruş tarzı ve ses tonu gibi sözsüz mesajlar da kullanılır Yüz yüze iletişimde ortalama olarak kelimeler %10, ses tonu %30 ve beden dili %60 rol oynar. İnsanlar düşüncelerini sözel mesajlarla ifade ederler. Duygularını ise çoğunlukla ses tonları ve beden dillerine yansıtırlar. Örneğin; arkadaşları tarafından oyuna alınmayan bir çocuk «üzülmedim" diyebilir. Ancak üzülmedim derken sesinin titremesi, gözlerinin sulanması, yüzünün kızarması vb. ifadeler çocuğun gerçek duygularına ilişkin mesajlar iletir.

14 Dinleme Anne-babası tarafından dinlendiğini bilen çocuk, kendisini daha huzurlu ve rahat hisseder. Bu da çocuğun duygusal ve sosyal yönden sağlıklı gelişmesini sağ­lar. Kendisine olan güven duygusunu artırır. Başkaları tarafından kendi söyledikleri dinlenen çocuk başkalarını dinlemeyi öğrenir. Anne-baba dinleyerek çocuğu var eder. Dinlenmeyen çocuk sevildiğini bilmez ve konuşmak istemez. Dinlenmeyen çocuk gelişmez. Ailede dinlenmeyen çocuk, kendisini dinleyen arkadaşlarına uyar. Arkadaşlarının kötü alışkanlıkları varsa, onlara uyarak, kötü alışkanlıklar edinir. Gençlerini dinlemeyen toplum ancak suç işledikleri zaman onları dikkate alır. Çocuğu dinlemede iletişim engellerini kullanmamak, ona konuşması için sessiz bir ortam sağla­mak, kabul tepkilerini, kapı aralayıcı ve konuşmaya davet cümlelerini kullanmak önemlidir. Ancak bunlar yeterli değildir. İletişimde dinleyen kişinin beden duruşu ve konuşan kişi ile kurduğu göz kontağı da önemlidir.

15 Beden Duruşu Anne-baba, çocuğu dinlerken doğal duruş ve hareketleri ile bedenen dinler duru­ma geçmelidir. Dinlerken duruş ve hareketlerin doğal olması, iletişimde yapaylığı engeller ve çocuğun daha iyi dinlenmesini sağlar. Ayrıca çocuğun rahatsız olmasına neden olacak ya da dikkatini dağıtacak davranışlarda da bulunulmamalıdır. Bu nedenle dinlerken bacağı sallamak, kalemle oynamak, sık sık saate bakmak, pencereden dışarıya bakmak vb. davranışlardan kaçınılma­lıdır. Çünkü bu tür davranışlar; çocuğa önemsenmediği, değer verilmediği, dinlenmek istenmediği mesajını iletir. Çocuğun kendisini değersiz hissetmesine neden olur. İnsanlar çok sevdikleri kişilere yakın durmayı tercih ederken az sevdikleri kişilerle aralarında daha fazla mesafe bırakırlar. Hiç tanımadıkları kişilere ise daha uzak dururlar. Bu uzaklık o kişiye olan dostluk düzeyinin bir belirtisidir.

16 Beden Duruşu Mekan kullanarak yakınlığı belirtmenin son noktası bedensel temastır, insanlar çok yakınlarının ellerini, kollarını tutarak, onlara sarılarak aralarındaki mesafeyi en aza indirirler. Hiçbir sözel mesaj dokunmak kadar etkili olamaz. Dokunmak saatlerce yapılacak açıklamalardan daha etkilidir. Dokunmak ve sarılmak, özellikle çocuğun sorunu olduğu zaman, kendisini güven içinde hissetmesini sağlar. Çocuğa "Sen be­nim için önemlisin", "Seni seviyorum", "Seni dinliyorum" gibi mesajlar iletir. Anne-babalar, çocuklarını dinlerken aralarındaki mesafeyi en aza indirgemelidirler. Bunun için de çocuğu dinlerken, onun boy hizasında olacak şekilde çömelmeli, diz çökmeli ya da çocuğu kendi boylarına yükseltmek için onu kucaklarına almalıdırlar.

17 Göz kontağı Konuşan kişiye doğru bedenen yönelme ve göz kontağı kurma kişiler arası iletişimi başlatmada ve iletişimin etkinliğini artırmada önemli rol oynar. Göz, önemli bir dinleme organıdır. Anne-babalar, çocuğun yüzüne baktığı zaman, onun yüz ifadesinden söylediklerinin ötesinde mesajlar alabilirler. Örneğin; konuşurken çocuğun yüzünün kızarması, gözlerini kaçırmaya çalışması, gözlerinin yaşarması, dudaklarının titremesi, başını öne eğmesi, kaşlarının çatılması vb. ifadeler çocuğun söylediği sözlerin içeriğine zenginlik kattığı gibi sözlerin içeriği ile söylemek istediği mesaj arasında bir çelişkinin olup olmadığının da anlaşılmasını sağlar

18 Etkin Dinleme Anne-babanın edilgin bir şekilde sadece söylenenleri duyması yeterli değildir. Sessizlik, kabul tep­kileri, kapı aralayıcılar ve konuşmaya davet cümleleri çocukla iletişimi kolaylaştıran etkenlerdir. Çocuk dinlendiğini bilir, fakat doğru olarak anlaşılıp an­laşılmadığını öğrenemez. Oysa dinlemede önemli olan anne-babanın, duyduğu sözcüklerde gizli olan duygu ve düşünceleri anlamasıdır. Bunun için de anne-babanın, çocuk ile etkin bir biçimde ilgilen­mesi gerekir. Etkin dinlemenin edilgin dinlemeden farkı, dinleyen kişinin duyduğunu tekrar ederek, özümleye­rek geri yansıtmasıdır. Örneğin: Çocuk: "Kardeşim kalemimi aldı vermiyor." Anne: "Sen de çekmeceden başka bir kalem al" ya da "Kardeşinle paylaşmayı öğrenemedin!" Yerine: Sözleri özümleme, duyduğunu tekrar etme Anne: "Demek kardeşin kalemini aldı vermiyor." Etkin dinleme olaylara, çocuğun gözlükleri ile bakmayı ve onu doğru olarak anladığını belirtmeyi gerektirir. Etkin dinlemede önemli olan, çocukla empati kurarak onun duygularını doğru olarak anla­mak ve bunu ona iletmektir. Bu nedenle anne-baba, çocuğu dinlerken "Ben olsam ne hissederdim?", "Ben olsam ne yapardım?" gibi sorular sorup, kendilerini çocuğun yerine koyarak çocuğun duygula­rını dile getirmelidirler.

19 Etkin Dinleme Örneğin:
Çocuk: "Ahmet bugün benimle hiç oynamadı. Benim istediklerimi yapmıyor." Anne: "Öyleyse sen neden onun yapmak istediklerini sormuyorsun? Senden küçüklerle geçinmeyi öğrenmek zorundasın." (ÖNERMEK, AHLAK DERSİ VERMEK) Çocuk: "Onun yapmak istediklerini yapmaktan hoşlanmıyorum. Hem o aptalla geçinmek istemi­yorum." Anne: "Oyun bozanlık yapacaksan o zaman git, oynayacak başka birini bul." (ÇÖZÜM, ÖNERMEK, AD TAKMAK) Çocuk: "Oyun bozan o, ben değilim. Oynayacak başka biri de yok." Anne: "Yorulduğun için huysuzluk yapıyorsun, yarın daha farklı düşünürsün." (YORUMLAMAK, GÜVEN VERMEK) Çocuk: "Yorgun değilim, yarın da farklı düşünmeyeceğim. O küçük sersemden ne kadar nefret ettiğimi anlamıyorsun." Anne: "Böyle konuşmayı kes! Bir daha arkadaşların hakkında bu şekilde konuştuğunu duyarsam seni..." (EMİR VE GÖZDAĞI VERMEK) Çocuk: (Annesinin yanından asık yüzle ayrılırken) "Komşulardan nefret ediyorum. Keşke başka yere taşınsak."

20 Etkin Dinleme Anne ile çocuk arasındaki aynı iletişim etkin dinlemede ise şöyle gelişmektedir: Çocuk: "Ahmet bugün benimle hiç oynamadı. Benim istediklerimi yapmıyor. Anne: "Ahmet'e kızgınsın" (ETKİN DİNLEME) Çocuk: "Evet. Bir daha onunla oynamayacağım. Arkadaşım olmasını istemiyorum." Anne: "Ona öyle kızgınsın ki onu bir daha görmek bile istemiyorsun." (ETKİN DİNLEME) Çocuk: "Doğru. Ama o arkadaşım olmazsa oynayacak başka kimse kalmaz." Anne: "Arkadaşsız kalmak hoşuna gitmiyor." (ETKİN DİNLEME) Çocuk: "Evet. Galiba onunla iyi geçinmeliyim. Ama ona kızmamak zor olacak." Anne: "Ahmet ile daha iyi geçinmek istiyorsun ama ona kızmamak sana zor gelecek." (ETKİN DİNLEME) Çocuk: "Eskiden ona kızmazdım. Çünkü ne istersem yapardı. Artık onu yönetmeme izin vermiyor." Anne: "Ahmet'i etkilemek artık kolay değil." (ETKİN DİNLEME) Çocuk: "Öyle. Artık büyüdü. Ama şimdi daha çok eğleniyoruz." Anne: "Onu bu haliyle çok beğeniyorsun." (ETKİN DİNLEME) Çocuk: "Evet. Ama onu yönetmekten vazgeçmek bana zor geliyor. Öyle alışmıştım ki. Arada bir onun istediğini yaparsak belki daha az dövüşürüz. İşe yarar mı dersin?" Anne: "Ara sıra boyun eğersen ilişkinize yardımcı olabileceğini düşünüyorsun." (ETKİN DİNLEME) Çocuk: "Evet deneyeceğim." Hatalı iletişim örneğinde anne ahlak dersi vermek, çözüm önermek, ad takmak, yorumlamak, gü­ven vermek, emir ve gözdağı vermek gibi iletişim engellerini kullanmıştır. Çocuk annenin getirdiği çözüm önerilerine karşı çıkmıştır. Çocuğun kızgınlığı, engellenmişliği azalmamış ve aralarında savu­nucu bir iletişim gelişmiştir. Bu nedenle sorun çözümlenememiştir. Etkin dinlemede ise anne çocu­ğun söylediklerini iyi anlamaya çalışmış, söylediklerini kendi kelimeleri ile özümleyerek kısaca tekrar etmekle ve onun duygularını dile getirmekle yetinmiştir. Sorunun çözümünü çocuğa bırakmıştır. Sonuçta çocuğun başlangıçtaki kızgınlığı kalmamış ve sorununu kendisi çözümlemeyi başarmıştır.

21 Etkin dinlemenin yararları
Anne-babasının kendisini dinlediğini ve doğru olarak anladığını gören çocuk kendisine değer verildiğini ve sevildiğini hisseder. Bu durum, çocuğun anne-babasına karşı yakınlık duymasını ve sevgi ile karşılık vermesini sağlar. Anne-baba da çocuğa daha sıcak ve yakın duygular beslemeye başlar. Böy­lece anne-baba ve çocuk arasında sıcak bir ilişki gelişir. Çocuğun duygularını keşfetmesine, tam olarak açıklamasına ve örtük anlamların ortaya çıkma­sına imkan verir. Çocuğun olumsuz duygularından korkmamasını sağlar. Çocuğun olumsuz duygularından dolayı utanmasını ve kendini suçlu hissetmesini engeller. Bu duyguların doğal olduğunu ve bazı olay ya da durumlar karşısında herkesin yaşayabileceğini öğrenir. Etkin dinlemede duyguların ifade edilmesi, çocuğu rahatlatır. Çocuğun sorununu ilk baştaki ka­dar önemli görmemesine yardımcı olur. Olumsuz duygularının davranışlarına yansımasını engeller, iletişimde savunuculuğu azaltır.

22 Etkin dinlemenin yararları
Gerçek soruna ulaşmayı kolaylaştırır .Yetişkinler gibi çocuklar da çoğu zaman sorunlarını açıkça dile getiremezler. Oysa çocuğunu etkin dinleyen anne-baba, çocuğun mesajının altında yatan gerçek so­runa inebilir. Çocuğa sorununu kendisinin çözümlemesine imkan verir. Çocuğun kendi sorununu kendisinin çözümlediğini görmek, anne-babanın çocuğun sorun çöz­me yeteneğine güven duymasını sağlar. Çocuğun bağımsız, kendi sorumluluklarının bilincini taşıyan, kendi kendini yönetebilen, güven­li bir kişilik geliştirmesine yardımcı olur. Çocuğu anne-babasını dinlemeye daha istekli hale getirir.

23 Empati Kişinin, kendisini karşısındaki kişinin yerine koyması, olaylara onun bakış açısı ile bakması, duy­gu ve düşüncelerini doğru algılayarak onun hissettiklerini hissetmesi ve bunu ona iletmesi sürecidir Anne-babaların, çocukları ile empati kurabilmeleri için kendilerini çocuğun yerine koymaları ve olaylara onun bakış açısı ile bakmaları gerekir. Bunun için de çocuğun rolüne girerek olaylara onun gözlüklerinin arkasından bakmak gerekir. Örneğin; anne, arkadaşları tarafından oyuna alınmayan ço­cuğun üzüntüsünü anlayabilir. Ancak ona ifade ederken tebessüm ederek "Boş ver üzülme, zamanla seni de aralarına alırlar" diyebilir. Bu durumda annenin yüzündeki ifade, söylediği sözler ve içindeki duygular arasında bir çelişki vardır. Anne çocuğu ile doğru empati kurmuş ancak bunu, çocuğa iletememiştir. Oysa empatide önemli olan çocuğa doğru anlaşıldığını belirten tepkiler vermektir. Empatik tepkiler beden dili ve sözel mesajlarla ifade edilebilir. En etkilisi ikisinin birlikte kullanılmasıdır. Örneğin; anne-baba, arkadaşı tarafından kitabın sayfaları yırtıldığı için ağlayan çocuğa "Ne varmış bir kitap için üzülüp ağlayacak" ya da "Sana yenisini alırız" demek yerine, kendilerini çocuğun yerine koyarak onun, o andaki duygularını anlama­ya çalışmalıdır.

24 Dürüst Olmak Çocukla iletişimde anne-babalar, sorununu anlatan çocuklarına anne-baba rolü yerine, insan ola­rak yaklaşmaya çalışmalıdırlar. Çocuğun duygularını anne-baba bakış açısı ile değil, bir insan bakışı ile algılamaya çalışarak dürüst ve doğru cevaplar vermelidirler Örneğin; zayıf not alan bir çocuk, annesine "Anneciğim sen öğrenciyken hiç zayıf not aldın mı?" diye sorduğu zaman, anne zayıf not aldığı halde "Hayır ben hiç zayıf not almazdım" diyerek cevap verirse çocuğa karşı dürüst davranmış olmaz. Böyle bir soruya anne, "Evet ben de öğrenciyken zayıf not aldığım dersler oldu. Fakat çalışarak düzelttim" diyebilir.

25 Çocukla İletişinde Kullanılan Dil
Sen Dili Anne-baba ve çocuk arasında meydana gelen anlaşmazlıklar, çocuğun olumsuz davranışları ya da sözleri sonucunda oluşur. Örneğin; çocuğun odasını dağınık bırakması, oyuncakları ile oynadıktan sonra onları toplamaması, salonda top oynaması, müziğin sesini çok yüksek açması, gürültü yapma­sı, duvarları karalaması, küfürlü konuşması vb. Çocuğun bu tür davranış ya da sözleri anne-babada hoşnutsuzluk, korku, öfke, kızgınlık gibi duygular uyandırır. Bu nedenle de kabul edilmezler. Anne- babalar bu davranışlar sonucunda yaşadıkları olumsuz duygularını içlerinde saklayarak tepkilerini genellikle aniden ve sözel olarak ifade ederler. "Ne laf anlamaz çocuksun", "Neden dikkat etmiyor­sun", "Neden böyle yapıyorsun", "Bebek gibi davranıyorsun", "Sen adam olamazsın", "Ne zaman adam olacaksın", "Dikkat çekmek istiyorsun" hatta "Geri zekalı", "Salak", "Aptalın birisin" gibi ifadeler kul­lanırlar. Dikkat edilirse burada kullanılan ifade tarzı çocuğa yönelik sen mesajı, sen kelimesi yani sen dilidir

26 Sen dili çocuğun olumsuz davranışını değiştirmede etkili olmaz.
Sen dili ile gönderilen "Ne laf anlamaz çocuksun", "Yaramazlık yapıyorsun", "Başımın belası mısın?", "Geri zekalı" vb. kızgınlık ifadeleri çocuğun davranışına değil, kişiliğine yönelik açık saldırı niteliğindedir. Kızgınlığın davranışa değil, kişiliğe yönelik olması çocuğu sarsar, üzer, gücendirir, kız­dırır. Onuru kırıldığı için direnmesine ve karşılık vermesine neden olur. Sen dilinde kullanılan "geri zekalı", "aptal", "sersem", "tembel", "dağınık" gibi lakaplar çocuk tarafından ciddiye alınabilir. Çocuk kendisine yakıştırılan bu lakaplara uygun davranışlar geliştirmeye başlar. Çocukta düşük bir benlik saygısı gelişir.

27 Sen dili çocuğun olumsuz davranışını değiştirmede etkili olmaz.
Anne-babası tarafından suçlayıcı ve yargılayıcı sen dili mesajları alan çocuk, kendisini savunmaya ve anne-babasına karşılık vermeye başlar. Çocuk da anne-babasına "Siz de hata yapıyorsunuz", "Siz çok mu iyisiniz?" gibi mesajlar göndererek onları suçlamaya ve yargılamaya başlar. Anne-baba tarafından olumlu davranışları görmemezlikten gelinirken, olumsuz davranışları üze­rinde odaklanılan çocuk bu davranışları ile popüler hale gelir. Böylece çocuk olumsuz davranışlarını değiştirmek için çaba göstermez

28 Çocukla İletişinde Kullanılan Dil
Ben Dili Ben dili kabul edilmeyen davranışın suçlamadan ve yargılamadan tanımının yapıldığı, bu davranışın karşı taraftaki kişiyi somut olarak nasıl etkilediğini ve ne tür duygular yaşamasına neden olduğunu açıklayan dürüst ve sorumlu bir kızgınlık ifadesidir. Etkili bir ben dili mesajının şu üç öğeyi içermesi gerekir 1. Kabul edilmeyen davranışın tanımlanması "Mutfağı dağınık bırakınca..." "Müziğin sesini çok fazla açınca..." "Oyun oynarken kardeşini itince..." "Çekmeceleri karıştırdığında..." "Oyuncaklarını oynadıktan sonra toplamadığın zaman.." vb.

29 Çocukla İletişinde Kullanılan Dil
Ben Dili 2.Kabul edilmeyen davranışın gerçek ve somut etkisi 'Yoruluyorum. "Başım ağrıyor." "Kapının çalındığını duyamıyorum." "Ben toplamak zorunda kalıyorum." "Okuduğumu anlamıyorum." vb. 3. Kabul edilmeyen davranışın yaşattığı duygu "Öfkeleniyorum. "Sinirleniyorum." "Aşağılanmış hissediyorum." "Korkuyorum." "Kızıyorum" vb.

30 Kabul edilmeyen davranış, duygu ve etki zincirinden oluşan ben dili mesajları şöyle örneklenebilir
Oyuncaklarınla oynadıktan son­ ra toplamadığında Öfkeleniyorum Çünkü ben toplamak zorunda kalıyorum ve yoruluyorum. Arkadaşımla konuşurken sözü­ mü kestiğin zaman Sinirleniyorum Çünkü ne söyleyeceğimi unutuyorum. Bu kazağı denemediğin için almaya Korkuyorum Uymazsa değiştirmek için tekrar buraya gelmem gerekecek. Müziğin sesini çok açtığın zaman Kaygılanıyorum Misafirlerin kapıyı çalışını duymayacağım diye Resim yaparken boyaları yere damlattığında Yerleri tekrar silmek beni yoruyor. Mutfağı dağınık bıraktığın zaman Etrafı toplamaktan akşama yemek yetiştire­meyeceğim.

31 Ben Dilinin Yararları Ben dili mesajında anne-babanın, kabul edilmeyen davranışı tanımlamış olmaları, çocuğun hangi davranışının anne babasında sorun yarattığını anlamasını sağlar. Böylece çocuk, değiştirmesi gereken davranışının hangisi olduğunu öğrenir. Ben dili mesajında anne-babanın belirttiği etki (yoruluyorum, başım ağrıyor, işe geç kalıyorum, okuduğumu anlamıyorum) ve duygu (öfkeleniyorum, sinirleniyorum, aşağılanmış hissediyorum) çocuğun kişiliğine değil, davranışına yöneliktir. Bu nedenle ben dili çocuğun benlik saygısını, zedelemez. Ben dili mesajları ile gerçekleşen etkili iletişim, anne-baba ve çocuğu birbirine daha çok yaklaş­tırır. Birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlar

32 Teşekkürler.. Soru-Cevap


"Aile İçi İletişim." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları