Sunuyu indir
1
MİMARİ TASARIMDA METAFOR ( DEYİMSEL) YÖNTEMİ
MEHMET GÖVEN ANIL BAYRAM
2
Binalar bize neden bir şeyleri çağrıştırır?
İnsanlar birtakım şeyler arasında metaforik ilişkiler kurmayı, bir şeyleri bir şeylere benzetmeyi severler ve bu yöntemi çeşitli alanlarda oldukça sık kullanırlar. Yapılan kimi benzetmelerin, kurulan kimi metaforların ise terimleri, hayvanlar ve mimarlıktır; yani kentlerin, binaların, mekânların ya da daha başka birtakım mimari öğelerin, yapı birimlerinin birtakım hayvanlara benzetilmesi söz konusudur. Madem binaların ve nesnelerin işlevlerini gerektiği gibi yerine getirmeleri kadar bize anlattıkları da onlara duyduğumuz hayranlığın derecesini belirliyor; o zaman da şu soruyu biraz daha ayrıntılı ele almak gerekiyor
3
Nasıl oluyor da taş, çelik, beton, ahşap ve cam belli bir forma bürünüp birtakım duygu, düşünce ve kavramları bize yansıtabilecek, hatta bizde zaman zaman çok önemli ve dokunaklı şeyler anlattıkları izlenimini yaratabilecek hale geliyor? Nasıl işliyor bu acayip süreç? Çevremize bu gözle bakmaya başlayınca, mobilyalarımızı ya da evlerimizi, canlı varlıklara benzetmekte zorlanmayacağımızı anlarız. Sürahimize bakınca bir penguen, çaydanlığımıza bakınca tıknaz, kendini önemseyen bir adam, çalışma masamıza bakınca zarif bir geyik, yemek masamıza bakınca da bir öküz aklımıza gelebilir.
4
Kimileri ise daha da ileri gitmişler, insanların mimarlığı hayvanları taklit ederek öğrendiklerini, yani bir anlamda, hayvanların insanlara mimarlık konusunda hocalık yaptıklarını söylemişlerdir. Örneğin, Orta Afrika’nın Batı bölgesinde yaşayan Fali halkının inancına göre, öğretmen bir kaplumbağadır, çünkü bu ilkel topluma göre insanların inşa ettikleri ve içinde yaşadıkları evin modeli onlara o hayvan tarafından verilir. Bu kavmin atası olan ilk çift, ilk evi, kaplumbağanın verdiği bilgiler doğrultusunda, onun denetimi altında yapmıştır. Bu konutların planı, kaplumbağanın bedensel yapısını çağrıştırır.
5
Victor Hugo, adını bu binadan alan ünlü romanında şunları yazar: “Ona sanki kilise sallanıyormuş, canlanıyormuş, yaşıyormuş gibi geliyordu ve her kolon, sanki koskocaman bir ayak oluyordu. Ve sanki dev katedral, ayakları olan kolonlarla yürüyen, iki kulenin hortumu olduğu bir çeşit olağanüstü filden başka bir şey değildi.”
6
Alfred Messel’in Berlin’de inşa ettiği Wertheim Mağazası’nın çatısından bir çift kuşkulu göz bizi süzer. Paris’teki Castel Beranger’i çevreleyen demir parmaklıklar sinek bacaklarını andırır. Mimarı : Hector GUIMARD
7
Sydney Opera Binası’nın (Jorn Utzon) kabuklarını yelkenlere benzetenlerin yanı sıra, çiftleşen kaplumbağalara benzetenler vardır.
8
Gateshead Millenyum Köprüsü’nün tasarımını yapan Wilkinson Eyre mimarlık ofisinden Chris Wilkinson bu soruyu “Bu sadece tesadüfi bir esinlenme değil; hayvanların organizması ile yapının strüktürü arasındaki paralellikleri araştırıyoruz” diye yanıtlıyor. Yani zoomorfik mimarlar doğaya sadece biçimsel anlamda ilham almak için bakmıyorlar. Belki de sadece, doğanın çok önceden keşfettiği bazı gerçekleri onun izinden giderek bulmaya çalışıyorlar. Kimi, doğanın yarattığı mucize çözümlerden strüktürel ilhamlar alıyor. Kimi, organik formları kişisel mimari dil olarak benimsiyor.
9
Bazıları ise, dev hayvan heykellerini anımsatan yapılarla kentsel semboller yaratıyor. Fonksiyonel, estetik ya da analojik, hangi yönden olursa olsun bütün yollar mimarideki en güncel ve en “tartışmalı” akıma, hayvan formlarına öykünen “zoomorfoloji”ye çıkıyor. Renzo Piano’nun Kansai Havalimanı’nın iç mekânında dev bir balinanın midesindeymiş gibi hissedip, devasa omurgasına hayran kalıyoruz. Koca havaalanı ise, kıvrak hareketlerle, eski çağlardan gelerek yeryüzüne yeni inmiş, upuzun bacaklı, büyük bir tarih öncesi kuşuna benziyor.
10
Bir yeri mekân yapan orada yaşayan insandır
Bir yeri mekân yapan orada yaşayan insandır. Etrafımda gördüğüm şeyler benden bir parça olmalı, bana uymalı… Mekân gittikçe bana benzemeli. Ancak o zaman aradığım motivasyonu bulabilirim.” İşte bu kaygılar ve arzular Mehmet Aksoy’a kent dışında, Polonezköy’den birkaç kilometre uzaklıkta tasarımı kendisine ait olan özel bir atölye-ev inşa ettirdi. Aksoy evin tasarımını yaparken Mısır firavunlarının bereket sembolü olan kutsal böcek “scarab”, bizdeki bahtsız adıyla “bokböceği” formundan esinlenmiş.
11
Eero Saarinen’in projelendirdiği New York’taki “TWA Terminal” havalimanı ile Calatrava’nın Lyons, Satolas’taki tren istasyonu dev betonarme kanatlarıyla ve Hans Hollein’in dev bir kabuklu deniz hayvanını çağrıştıran Fransa’daki Vulcania binası bu eğilimin en güncel örneklerinden bazıları.
12
Dans Eden Ev Hollanda kökenli bir sigorta şirketi olan Nationale Nederlanden’in Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’ın şehir merkezinde inşa ettirdiği binasına verilen takma isimdir. Hırvat ve Çek kökenli bir mimar olan Vlado Milunić’in Kanada kökenli bir mimar olan Frank Gehry ile işbirliği yaparak boş olan ve nehir kıyısında yer alan bir alanda tasarladığı binadır.
13
Bu alandaki yapı 1945’teki Çek Bombardımanı’daki harap olmasından beri boş duruyordu yılında başlanan inşaat 1996 yılında tamamlandı. Orjinal olarak Fred Astaire ve Ginger Rogers’a adandığı ve dans eden iki partneri sembolizce ettiği için Fred and Ginger olarak adlandırılan bu yapı bölgede yaygın olan Barok, Gotik ve Art Nouveau binalar arasında oldukça dikkati çekiyor. Yapıya verilen başka bir isim de "Sarhoş Ev"’dir.
14
Tren İstasyonu Lyon, Fransa
yılları arasında inşa edilen Lyon Satolas Havaalanı Tren İstasyonu dev boyutlu bir böceği andırıyor. Yapı içerisinde doğal ışık elde edebilmek için tasarımda bol bol cam kullanılmış.
15
Sydney. Sage Sanat Merkezi, Norman Foster, Gateshead
Bu yapı dev bir solucanı andırmaktadır.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.