Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

İktisat Metodolojisi ve Araştırma Teknikleri*

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "İktisat Metodolojisi ve Araştırma Teknikleri*"— Sunum transkripti:

1 İktisat Metodolojisi ve Araştırma Teknikleri*
* Bu Ders Notları, Yrd. Doç. Dr. Nevzat Şimşek, Yrd. Doç Dr. Mert URAL ve Yrd. Doç. Dr. Nagehan Keskin tarafından hazırlanmıştır

2 DERSTE İNCELENEN KONULAR
Yöntem Tartışmalarının Tarihi, Bilim Kavramı (Tanımı, Özellikleri, Değeri), Bilimsel Açıklama (Betimleme, Açıklama, Öndeyi), Doğal Bilim-Sosyal Bilim Ayrımı, Yöntem ve Yöntembilim (Yöntembilimsel Yaklaşımların Sınıflandırılması Sorunu, Temel Yöntembilimsel Yaklaşımlar), Metodoloji Literatürüne İlişkin Çeşitli Kavramlar (Kuram ve Model, Varsayım ve Aksiyom, Hipotez, Gözlem ve Deney)

3 DERSTE İNCELENEN KONULAR
İktisat Metodolojisi Kural Koyucu İktisat Metodolojisi Doğrulamacılık (İspatçılık, Mantıksal Pozitivizm) Yanlışlamacılık (Karl Popper) Bilimsel Araştırma Programları (Imre Lakatos) Betimsel İktisat Metodolojisi (Thomas Kuhn)

4 METOD VE METODOLOJİ Metod : Yöntem Metodoloji: Yöntembilim Yöntem (metod): Bir amacın gerçekleştirilmesi veya bir hedefe ulaşılabilmesi için izlenen yol anlamına gelmektedir. Yöntembilim (metodoloji) ise yöntem sözcüğünden gelmekle birlikte, onu aşan bir anlama sahiptir.

5 METOD VE METODOLOJİ Kelime olarak yöntembilim, yöntemin bilimi anlamına gelmektedir. Yöntembilim: Çeşitli bilim dallarında, gerçekliğin anlaşılması ve açıklanmasına yönelik bilgilerin üretilmesinde kullanılan yöntemleri inceleyen bir bilim dalıdır. Diğer bir ifadeyle metodoloji, çeşitli bilim dalları çerçevesinde, belirli amaçlara ulaşmak için ne tür yöntemlerin kullanıldığı ya da kullanılması gerektiği konusunda geliştirilen kavramsal sistem olarak da tanımlanabilir.

6 METOD VE METODOLOJİ Her bilgi üretimi, iletimi ve etkinliğinin bir yöntem çerçevesinde yürütülmesi kaçınılmazdır. Bu anlamda iktisat metodolojisi de tıpkı iktisat gibi, kendisine özgü amaçları, inceleme konusu ve yöntemi olan ayrı bir bilim dalıdır. İktisadın inceleme konusu, karşılıklı olarak birbirine bağlı üretim ve tüketim etkinliklerini içeren ekonomik faaliyetler iken, İktisat metodolojisinin inceleme konusu ise ekonominin nasıl işlediğine ilişkin varsayım, açıklama ve modellerden oluşan iktisat bilimidir.

7 METOD VE METODOLOJİ İktisatçıların temel amacı, iktisadi olayların işleyişini açıklamaya ilişkin, doğru, tutarlı ve kabul edilebilir bilgiler (teori, model, yaklaşım) üretmektir. İktisat yöntembilimcilerinin amacı ise, iktisatçıların ürettikleri bu bilgi ve teorileri incelemek ve bu teorileri üretmeye çalışan iktisatçıların bu faaliyetleri yaparken nasıl bir yöntem izlediklerini veya izlemeleri gerektiğini ortaya koymaya çalışmaktır.

8 METOD VE METODOLOJİ Bu bağlamda iktisat metodolojisi, iktisada ilişkin kavramların, teorilerin ve temel düşünce ilkelerinin sorgulanmasını kapsayan bir çalışma alanıdır. Bu çerçevede, bilim felsefesinin iktisada uygulanması olarak ele alabileceğimiz iktisat metodolojisi, iktisadi düşüncenin yapı ve kapsamının bilim felsefesi yardımıyla kavranmasını gerektiren disiplinlerarası bir sorgulamayı içermektedir.

9 YÖNTEM TARTIŞMALARININ TARİHİ
Yöntem tartışmalarının tarihi, bilginin tarihi kadar eskilere uzanmaktadır. Çünkü bilginin sorgulanması veya meşrulaştırılmasının gerekli olduğu her yerde, yöntem tartışmalarına da ihtiyaç duyulmuştur. Bu anlamda yöntem tartışmalarının, bilgi üretim ve iletiminin söz konusu olduğu her yerde var olduğunu söylemek mümkündür.

10 YÖNTEM TARTIŞMALARININ TARİHİ
Bilimsel yöntem tartışmalarının geçmişi 17. yüzyıla kadar gitmektedir. Bugün bağımsız birer bilim dalı olan fizik, kimya, biyoloji, sosyoloji, psikoloji, siyaset bilim ve iktisat gibi bilgi alanları, 17. yüzyıla kadar felsefenin bir alt dalı konumundaydılar ve her birinin kullandığı yöntem felsefenin yöntemiydi. 17. yüzyılda öncelikle fizik, kimya ve biyoloji gibi doğal bilimler teker teker felsefeden ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettiler.

11 YÖNTEM TARTIŞMALARININ TARİHİ
Doğal bilimlerin bağımsızlıklarını ilan ederek felsefe değil, ayrı birer bilim dalı olduklarını ortaya koymaları yalnızca bilim değil, yöntem tartışmalarında da önemli bir dönüşüme neden olmuştur. Bundan sonra, daha önceleri felsefenin egemenlik alanı içinde düşünülen bilgi dalları, kendilerini bilim haline getirecek ve felsefenin egemenliğinden kurtaracak yöntem arayışlarına yöneldiler.

12 YÖNTEM TARTIŞMALARININ TARİHİ
Bu süreçte bilim öyle bir egemen konuma geldi ki, felsefe kelimesinin günlük kullanımında bile önemli anlam kaymaları meydana geldi. Kelime anlamı olarak “bilgi sevgisi” olan felsefe, bundan sonra can sıkıcı, temelsiz hatta faydasız tartışmaların adı oluverdi. Doğal bilimlerin felsefeden ayrılarak bağımsız birer bilim dalı haline gelmeleri, sadece doğal bilimciler için değil, sosyal bilimciler için de önemli ve tarihi bir başlangıç noktası olmuştur.

13 YÖNTEM TARTIŞMALARININ TARİHİ
Doğal bilimlerin kısa zamanda gösterdikleri bu başarının sırrının, kullandıkları yöntemden kaynaklandığı düşünüldü ve bu düşünceden hareketle sosyal bilimciler, doğal bilimlerin kullandıkları yöntemlerin sosyal bilimlerde de kullanılabilmesi olanaklarını araştırmaya başladılar. Ve böylece, doğal bilimlerin kullandıkları bilimsel yöntemin özelliklerinin neler olduğu ve sosyal bilimlerde de benzer yöntemsel ilkeler oluşturma imkanının olup olmadığı, yöntem tartışmalarının odak noktasını meydana getirdi.

14 YÖNTEM TARTIŞMALARININ TARİHİ
Bilimde olduğu gibi, yöntem tartışmalarında da sosyal bilimciler, fizikçi ve matematikçi gibi doğal bilimcileri takip etmekte, onların arkasından gitmektedirler. Yöntem tartışmalarının gündeme getirdiği ilk soru şudur: “Bir bilgiyi bilimsel bilgi yapan onun hangi özelliğidir?” Bu soruya cevap arayan tartışmalar, bilim felsefesinde hala bir sonuca bağlanamamış olan, bilim ile bilim olmayanın ayırt edilmesi sorununu ortaya çıkarmıştır.

15 YÖNTEM TARTIŞMALARININ TARİHİ
Her bilim adamı yada yöntembilimci, kendi yaklaşımını savunurken, zihninde daima bilim olan ile bilim olmayanı birbirinden ayıran bazı ölçütlerin bulunduğunu varsayar. Ancak bu ölçütler konusunda bilim adamları, bilim felsefecileri ve yöntembilimciler arasında bir uzlaşma yoktur.

16 BİLİM KAVRAMI Bilim nedir? bilimin temel özellikleri nelerdir? sorularını yanıtlamak olgusal dünyanın sürekli değişim içinde olması ve bilimin karmaşık bir yapıya sahip olması nedeniyle hiç kolay değildir. Bilimin ne olduğu sorusuna, herkesin üzerinde birleştiği kesin bir yanıt vermek olanaksızdır. Bu nedenle yapılan farklı tanımlamalarda, bir tanımın kapsam dışında bıraktığı bazı unsurlar, başka bir tanımın hareket noktası olabilmektedir.

17 BİLİM KAVRAMI Bilimin ne olduğu konusunda bir fikir birliği sağlanamamasının 2 önemli nedeni vardır: 1) Bilimin, donmuş, statik bir konu değil, sürekli ve artan bir hızla gelişen ve değişen bir etkinlik olması, 2) Bilimin inceleme konusu ve yöntemi yönünden kapsam ve sınırları belli bir etkinlik değil, çok yönlü ve sınırları yer yer belirsiz karmaşık bir oluşum olmasıdır.

18 BİLİM KAVRAMI Bilim kavramı hakkında bazı yaygın tanımlar şöyledir: a) Bilim, örgütlenmiş bilgiler bütünüdür. b) Bilim, insan deneyim ve yaşantısını betimleme, yaratma ve anlama metodudur. c) Bilim, geçerliliği kabul edilmiş sistemli bilgiler bütünüdür.

19 BİLİM KAVRAMI Bu tanımlar gibi bilim kavramını genel olarak tanımlayanların yanı sıra, daha dar ve bilim kavramının çeşitli özelliklerini öne çıkarmayı amaçlayan tanımlara da rastlanmaktadır. Bunlardan birkaç tanesi şöyledir: a) Bilim, olguları açıklamaya çalışan, bir yanıyla eylemsel (gözlem, deney, sayım, ölçüm vb.) diğer yanıyla zihinsel (kavram, hipotez, tümevarımsal veya tümdengelimsel çıkarım) bir etkinliktir. b) Bilim, bir taraftan düşünme ve ele aldığı konuları bilimsel metotlarla araştırma sürecidir, diğer taraftan da bilimsel araştırma sonucunda oluşan bir üründür.

20 BİLİM KAVRAMI c) Bilim, denetimli gözlem ve gözlem sonuçlarına dayalı mantıksal düşünme yolundan giderek, olguları açıklama gücü taşıyan hipotezler (açıklayıcı genellemeler) bulma ve bunları doğrulama metodudur. d) Bilim olgular arasında doğrulanabilir-yanlışlanabilir kuramlar geliştirir. Tüm bu farklı tanımlamalar dışında, bilim kavramını toplumsal bir olgu olarak tanımlamak da mümkündür: Toplumsal bir olgu olarak bilim, sonuçlarından teknik aracılığıyla yararlandığımız, birçok alanda bulgularına başvurduğumuz bir etkinliktir.

21 BİLİM KAVRAMI Bilim kavramının tanımı üzerinde bir fikir birliği olmamakla birlikte, bilimin iki ayırt edici özelliğinden bahsetmek mümkündür: 1) Bilim bulduklarını olgular üzerinde temellendirir. Yani bilimde zevkler, hisler, kanılar veya batıl inançlar yer almaz. 2) Bilim, organize olmamış, birbiriyle ilişkisiz bazı veri kütlelerinin basit bir yığılımı değildir. Toplanan veriler mantıksal yönden bir ilişki düzeni içinde yer alırlar ve sistemli bir bilgiler bütünü oluştururlar.

22 BİLİMİ NİTELEYEN ÖZELLİKLER
1) Bilim olgusaldır: Bilimin başta gelen özelliği olgusal oluşudur. Bunun anlamı şudur: Bilimsel önermelerin tümü ya doğrudan ya da dolaylı olarak gözlemlenebilir olguları dile getirir. Bilim olgular arasındaki nedensellik ilişkilerini ele alarak doğrulanabilir ifadeler bulma peşindedir. Bilimde hiçbir hipotez veya teori gözlem ya da deney sonuçlarına dayanılarak kanıtlanmadıkça doğru kabul edilemez. Bu bağlamda bilim, kendiliğinden doğru sayılan ya da tanım gereği doğru olan önermelerle uğraşmaz. Bunlar genellikle içi boş, bilgi vermeyen, doğru ya da yanlışlığı olgulara değil, kendi anlamlarına bağlı olan önermelerdir.

23 BİLİMİ NİTELEYEN ÖZELLİKLER
2) Bilim mantıksaldır: Bilim kendi içinde tutarlıdır. Bilimde önermeler (bilimsel hükümler) birbirleriyle çelişmez. Bütün bilimsel yargılar mantık kurallarına uygundur ve mantıksal tutarlılığa ve geçerliliğe sahiptir. 3) Bilim objektiftir (nesneldir): Bilimin ürünü olan bilgi, onu ortaya koyan bilim adamının inançlarından, değer yargılarından, kişisel kanaatlerinden ve dünya görüşünden bağımsız bir bilgidir. Bilimsel bilgi, kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişmez. Bilim, öznel değerlendirmelere değil, nesnel sonuçlara ulaşmak ister.

24 BİLİMİ NİTELEYEN ÖZELLİKLER
4) Bilim eleştiricidir: Bilim insanının her şeyi sorgulayan eleştirel bir tavrı vardır. Bilim, ne denli akla uygun görünürse görünsün, her sav ya da teori karşısında, hatta bu sav veya teori yerleşmiş ve herkes tarafından kabul edilmiş olsa bile eleştirici tutumunu elden bırakmaz. Bilim bu tutumunu yalnız bilim dışı görüşlere karşı değil, bilimsel sonuçlara karşı da sürdürür. Bilimde her teori veya görüş, olgular tarafından desteklendiği sürece doğru kabul edilir.

25 BİLİMİ NİTELEYEN ÖZELLİKLER
4) Bilim eleştiricidir Yeni bazı olguları açıklama gücünü gösteremeyen veya bazı gözlem verilerinin doğrulamadığı bir teori, daha önceki statüsüne bakılmaksızın eleştiriye tabi tutulur ve o an için bilinen tüm olguları kapsayacak biçimde değiştirilir ya da buna olanak yoksa bir yana itilir ve yerine daha güçlü bir teori konmaya çalışılır. Yani bilimde ortaya atılan her kuram, yeni olgular karşısında değiştirilebilir. Bilimde hiçbir doğru değişmez değildir. Bilimin bu kendi kendini eleştirme özelliği, ona kendi kendini düzeltme yeteneği kazandırmaktadır.

26 BİLİMİ NİTELEYEN ÖZELLİKLER
5) Bilim seçicidir: Evrende olup biten olgular çeşit ve sayı yönünden sonsuzdur. Bilimin, varlık dünyasındaki tüm olguları ele alıp incelemesi hem olanaksız hem de gereksizdir. Bir olgunun bilime veri olma niteliği kazanabilmesi için ya inceleme konusunun bir soruna ilişkin olması ya da bir hipotez veya kuramın test edilmesinde kanıt değeri taşıması gerekir. Bu bakımdan bilimsel araştırmaya konu olan olgular, tüm olguların ancak küçük bir parçasını kapsamaktadır. Yani bilim adamı, olgu istifi yapan bir koleksiyoncu değildir, o ancak araştırma amacına uyan ve cevabını aradığı sorulara uyan olguları saptamaya çalışır.

27 BİLİMİ NİTELEYEN ÖZELLİKLER
6) Bilim genelleyicidir: Bilim tek tek olgularla değil, olgu türleri ile uğraşır. Bilimsel önermeler genelleme niteliğinde olup ya bir grup olgunun paylaştığı bir özelliği ya da olgular arasında değişmez bazı ilişkileri dile getirir. Bilim açısından tek bir olgunun kendi başına bir önemi yoktur. Dolayısıyla bilimin ulaştığı sonuçlar herkes tarafından kabul gören genel geçer olan görüşlerdir.

28 BİLİMİN DEĞERİ Bilime her şeyden önce “yararcı bilme” açısından önem ve değer veririz. Ancak bilimde aynı zamanda “salt bilme” isteği de söz konusudur. Gerçek bir bilim adamı, bulgularının tekniğe dönüşüp toplumsal yarara yol açmasından mutluluk duyabilir ama onu yönlendiren temel dürtü “salt bilme” isteğidir. Peki “salt bilme” ne demektir? Salt bilme, bireysel yada toplumsal yararı ikinci planda tutan ve ön planda olgular hakkında sağlam bilgiler elde etme ve giderek olgular topluluğu hatta evreni çıkar gözetmeyen bir gözle görebilme tutumudur. Kısacası, ünlü filozof Aristotales’in belirttiği gibi “bilmek için bilmektir”.

29 BİLİMİN DEĞERİ Bilim, insanın içinde yaşadığı doğayı ve toplumu hatta kendisini anlamasını, kavramasını ve bu alandaki olayları açıklayabilmesini sağlar. Ancak sadece bununla kalırsa bilimsel bilgi pasif, durağan bir bilgi olur. Yani sadece insan kafasında bir süs olur. Oysa bilimsel bilgi sadece anlama, kavrama ve açıklamakla yetinmez, kişide bir güç haline gelir ve kişinin doğayı kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanabilmesini ve değiştirebilmesini sağlar.

30 BİLİMİN DEĞERİ Bu bağlamda bilimi değerli kılan iki önemli işlevi vardır: 1) Bilimin, teknolojiye uygulanmasına ve yarara yönelik buluşlara olanak sağlaması: Bilimin yaşamımızı etkileyen uygulama sonuçları oldukça çeşitlidir. Örneğin, her gün kullandığımız telefon, radyo, televizyon, otomobil gibi araç, gereç ve makinelerin listesi bunların yaşantımızdaki önemini göstermeye yeter. Bilimin teknolojideki uygulamasından elde edilen bilgiler, insanoğluna doğal çevresini kontrol altına alma olanağı sağlamış ve doğa kuvvetlerini kendi yaşamını kolaylaştırma yolunda kullanma olanağı vermiştir.

31 BİLİMİN DEĞERİ Bilim ve teknolojideki gelişmeler insanlığın yararına kullanılabileceği gibi zararına da kullanılabilir. (Örneğin, fizik ve kimya alanındaki gelişmeler atomun ve barutun bulunmasını sağlamıştır.) Burada sorun, bilimin ortaya koyduğu buluşların ve teknolojik yeniliklerin insanlığın yararına kullanılıp kullanılmamasından kaynaklanmaktadır. Bilim, olumlu ve yapıcı bir biçimde kullanıldığı zaman da, olumsuz sonuçlar doğurduğu zaman da yaşamı doğrudan etkilemektedir.

32 BİLİMİN DEĞERİ 2) Bilimin, nitelikleri belli bir düşünce yapısı ve akılcı bir dünya görüşü oluşturması: Bilimsel düşünme belli bir kafa disiplini gerektirir. Bu disiplini kazanmış bir kişi, her şeyden önce gerçeğe dönüktür, yargılarında tutarlı ve ihtiyatlı olması gerektiğini bilir, olgulara dayanmayan genellemelerden kaçınır, akla ne kadar yakın görünürse görünsün hiçbir konuda ön yargılara, batıl inançlara saplanmaz.

33 BİLİMİN DEĞERİ Bilimsel düşünme yeteneğini kazanmış bir kişi için, düşüncenin hareket noktası ve geçerlilik ölçüsü güvenilir gözlem verileridir. Gözlem verilerine ters düşen, ya da onları aşan her türlü iddia, teori veya genelleme duygusal çekiciliği ne olursa olsun, şüphe konusu olmak zorundadır. Bilimsel düşünme belli bir dünya görüşüne dayanır. Bu görüş rasyoneldir (akılcıdır), her türlü mistik ve doğaötesi görüşlerin karşısında yer alır. Doğada olup biten olayları, doğaüstü kuvvetlerin varlığını tasarlayarak değil, yine doğal olaylara başvurarak açıklamaya gider.

34 BİLİMİN DEĞERİ Bilimsel düşünce bir anlama, bir bulma ve doğrulama metodudur. İnsanlık uzun geçmişi boyunca, bazı şeyleri anlamak, bulmak ve doğrulamak için mitoloji ve din gibi bilim dışı yolları denemiştir. Fakat bu çabaların hiç birisi başarılı olamamış ve bilimsel metodun sağladığı güvenilir bilgiye ve olguları açıklama gücüne erişememiştir. Özet olarak bilimin değeri, bir yandan teknoloji sayesinde hayata uygulanması ile faydaya yönelmiş icatlarda, diğer yandan nitelikleri belli bir kafa disiplini, rasyonel bir dünya görüşü ve evrenin insanoğlu için sır olan yanlarını ve işleyişini anlama ve açıklama metodu oluşturmasından kaynaklanmaktadır.

35 BİLİMİN DEĞERİ Bilimi değerli kılan bu iki önemli işlev aynı zamanda birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Çünkü insanoğlunun faydalanmasına yönelik teknolojik gelişmeler, temelde fayda gözetmeyen, insanoğlunun salt bilme ve anlama çabasına dayanan bilgi ve açıklamaları gerektirdiği gibi, bu tür bilgi ve açıklamaların kapsamını genişletmek, geçerlilik ve güvenilirliğini arttırmak bakımından da teknik araçlara ihtiyaç duyulmaktadır. Yani bilim teknolojiye, teknoloji de bilime önemli destekler sağlar.

36 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Bilim, dünyamızda olup biten olguları betimleme ve açıklama yoluyla anlama girişimidir. Betimlemede amaç nedir? Betimlemede amaç, araştırma konusu olguları ve bu olgular arasındaki ilişkileri saptamak, sınıflamak ve sonra da dile getirmektir.

37 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Betimleme yaparken, “neden” ve “niçin” den çok “ne oldu”, “nasıl oldu” sorularını sorarız. Betimleme aşamasında, ele alınan olgunun nasıl olduğu (oluş süreci), nasıl bir gelişim kaydettiği ortaya konur. Açıklama ise bir olgunun oluş biçimini değil, oluş nedenini gösterme sürecidir. Yani açıklama, olayların nedeniyle ilgilidir. Açıklama, nedeni bilinmeyen olguların, nedeni bilinen olgularla ifade edilmesidir. Nedeni belirleyen teoriler ve yasalar birer açıklamadır. Açıklamalar aksi ispatlanana kadar ya da yeni bir teori ve yasa ile çürütülmedikçe varlıklarını sürdürürler.

38 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Örneğin, bir ay tutulmasını veya yağmurun kara dönüşünü gözlemlemek ve gözlem sonuçlarını bütün ayrıntıları ile aşama aşama kaydetmek bir betimlemedir. Bu bize, ay tutulması veya yağmurun kara dönüşümünün nasıl olduğunu anlatır fakat neden meydana geldiğini göstermez. Ay tutulmasının neden yaşandığı veya yağmurun kara neden dönüştüğü araştırıldığında ve nedenler ortaya konulduğunda ise açıklama yapılmış olur.

39 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Bir olguyu betimlemek için, o olgunun dışına çıkmaya gerek yoktur. Olguyu oluş süreci içinde gözlemlemek ve kaydetmek yeterlidir. Oysa bir olguyu açıklamak için, o olgu dışında başka olgulara da başvurmak gerekmektedir. Bu ise, iki olgu arasında ilişki kuran bir veya daha fazla genellemenin elimizde olmasına bağlıdır.

40 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Betimleme ile açıklama arasındaki farkı belirginleştirmek için günlük yaşantımızdan bir örnek verelim: Örnek bir olgu: “Cisimlerin suda yüzmesi” Gözlem yapıyoruz ve bazı cisimlerin suda yüzdüğünü ve bazılarının ise battığını görüyoruz. - hangi cisimlerin yüzüp, hangilerinin battığının saptamamız, - yüzen cisimlerin ne ölçüde su içinde, ne ölçüde su dışında kaldıklarını ölçerek bulmamız, cisimlerin suda yüzme olgusunu betimlemek için gereklidir.

41 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Fakat bu bilgiler, neden bazı cisimlerin yüzdüğünü, neden bazı cisimlerin battığını açıklamaya yetmez. Ancak, cisimlerin özgül ağırlıkları hakkında bilgimiz varsa, daha doğrusu cisimlerin yüzmesi ile özgül ağırlıkları arasındaki ilişkiyi biliyorsak doğru açıklayabiliriz, cevaplandırabiliriz.

42 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Bir örnekte iktisattan verelim: Ülkede belli bir dönemde fiyat artışlarının gelişimini gözlemek, gözlenen fiyat artışlarını belirli bir düzene göre sınıflandırmak (örneğin ağırlıklı ortalamaya göre), belli bir yılı sabit kabul ederek endekslemek ve buna bağlı olarak fiyat artışlarının % kaç olduğunu söylemek betimleyici bir yaklaşımdır.

43 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Betimleyici yaklaşımda, fiyatların % kaç arttığının yanıtı verilirken, fiyatların “neden-niçin” arttığı sorgulanmamaktadır. Çünkü fiyatların neden-niçin arttığının cevabı açıklama ile ilgilidir. Fiyatların neden arttığını açıklayabilmek için, bu fiyat artışının nedeni olan olguyu tespit etmek ve fiyat artışı ile bu fiyat artışının nedeni olan olgu arasında ilişki kurmak gerekmektedir: fiyat artışı  nedeni talep artışı veya maliyet artışı (I. olgu) (II. olgu) (II. olgu)

44 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Acaba neden-niçin sorusunu neden sorarız? “Neden” ile başlayan bir soru bir olup-biten karşısında şaşkınlığa düşmekten doğar. Her şey beklentimize uygun gitseydi, şaşkınlığa yer olmayacak, dolayısıyla neden diye sormayacaktık. Herhangi bir açıklamaya gitmeksizin, olup bitenleri betimleyecektir. Oysa gözlemlediğimiz olgular her zaman beklentilerimize uygun gitmemekte, bazen bizi şaşırtıcı biçimlerde ortaya çıkmaktadır.

45 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Örneğin: Kış aylarının soğuk, yaz aylarının sıcak gitmesinde beklentilerimize ters düşen bir durum yoktur. Bu nedenle bu olgu karşısında pek azımız hayrete düşer ve neden diye sorarız. Oysa bir yıl bekleyişlerimizin tam tersine kış aylarının alışılmışın ötesinde sıcak gittiğini ya da yaz aylarının alışılmışın ötesinde soğuk gittiğini düşünelim. Böyle bir gözlem hepimizi hayrete düşürür, merak uyandırır ve bizi bir açıklama bulmaya zorlar (örneğin küresel ısınma).

46 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Demek oluyor ki açıklama çabası, bir anlamda şaşkınlığımızı giderme, beklentilerimizle olup bitenler arasında uygunluk sağlama gereksiniminden doğmaktadır. Kısaca açıklama, beklenmeyen bir gözlemi beklenir hale getirmektir.

47 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
İktisat tarihinden bir örnek: 1929 büyük bunalımı beklenmeyen bir olgu idi. O zamana kadar, ekonominin kendi işleyiş mekanizması ile tam istihdamın sağlanacağı, işsizliğin olmayacağı ve dolayısıyla devletin ekonomiye müdahale etmesine gerek olmadığına inanılıyordu. Ancak bu kriz beklentilere uygun düşmeyen yeni bir durumdu ve acaba neden ortaya çıkmıştı? Keynes bu durumu yetersiz talep olgusu ile açıkladı ve devletin talep yaratarak ekonomiye müdahale etmesini önerdi.

48 BİLİMSEL AÇIKLAMA (Betimleme, Açıklama ve Öndeyi)
Tüm bu örneklerden görülüyor ki açıklamanın amacı; beklenmeyen bir gözlem karşısında kişinin içine düştüğü hayret veya şaşkınlığı giderme, çevresinde olup bitenlerle beklentileri arasında uygunluk sağlamaktır.

49 DOĞAL BİLİM – SOSYAL BİLİM AYRIMI
Bilime ilişkin genel özelliklerin belirlenmesinden sonra, doğal bilimlerin; Aynı bilimin birer alt dalı mı? Yoksa, Yöntem ve işlevleri farklı, kendilerine özgü birer bilim mi? oldukları sorusu gündeme gelmektedir.

50 DOĞAL BİLİM – SOSYAL BİLİM AYRIMI
Doğa da, insan müdahalesi dışında bir düzenin olduğu ön kabulüne çok fazla itiraz edilmediğinden, doğal bilimcilerin bu düzeni ortaya çıkarma arayışları problem olmamaktadır. Doğal bilimciler, araştırma nesnelerinin kendilerinin müdahalesine olanak tanımayan istikrarlı bir düzenlilik gösterdiğine yürekten inanmaktadırlar.

51 DOĞAL BİLİM – SOSYAL BİLİM AYRIMI
Doğal bilimcilerin tartıştıkları konu; bu düzenliliği sağlayan ilke ve kuralların zorunluluk taşıyıp taşımadığıdır. Bu bağlamda; Deterministik yaklaşım: Olup biten her şeyin kendilerinden önce gelen olgularca belirli ilkeler doğrultusunda belirlendiklerini savunmaktadır. İndeterministik yaklaşım ise: Doğada böyle bir zorunlu deterministik ilişkinin olmadığını savunmaktadır.

52 DOĞAL BİLİM – SOSYAL BİLİM AYRIMI
Acaba insan toplumlarında egemen olan bir düzenlilik var mıdır? Eğer varsa bu düzenlilik; doğadaki düzenlilikten nitelik olarak mı? Yoksa derece olarak mı farklıdır? Bu soru, insan davranışlarını konu edinen bilim dallarının, izlemeleri gereken yöntem konusunda farklı yaklaşımları gündeme getirmektedir.

53 DOĞAL BİLİM – SOSYAL BİLİM AYRIMI
İnsan toplumuna egemen düzenliliğin temelinde, toplumsal olarak yerleştirilmiş, bireylerin paylaştıkları değer ve ilkeler; iradi veya gayri iradi kabul ettikleri kurallar yatmaktadır. Bu kurallar, daima değişmeye ve değiştirilmeye açıktırlar.

54 DOĞAL BİLİM – SOSYAL BİLİM AYRIMI
Dolayısıyla, sürekli değişime konu olan bu inanç, değer ve kuralların ortaya çıkardığı düzenliliğin, bu anlamda, insan müdahalesine konu olmayan doğadaki düzenlilikle aynı olmayacağı açıktır. Ayrıca, sosyal bilimcinin dünyayı-toplumu kavraması sırasında, içinde bulunduğu sosyo-kültürel ortamdan etkilenmesi kadar, ileri sürdüğü görüşlerle toplumu etkileyip dönüştürmesi de olanaklıdır.

55 DOĞAL BİLİM – SOSYAL BİLİM AYRIMI
Acaba, aynen doğal bilimlerde olduğu gibi sosyal bilimlerin de, tüm zaman ve mekanlar için geçerli nitelikte genelleme yapması olanaklı değil midir? Toplumsal bilimlerde bizim dışımızda nesnel bir dünya (ideoloji, ahlâk, değer yargıları) söz konusudur. Bu bağlamda bilim adamları, ilgili soruya değişik yanıtlar vermektedirler.

56 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Bir incelemede izlenen yol anlamına gelen Yöntem sözcüğü, Yunanca meta (=doğru) ve odos (=yol) sözcüklerinin birleştirilmesinden oluşmuştur. Yöntembilim, yöntem sözcüğünden gelmekle birlikte, onu aşan bir anlama sahiptir. Kelime olarak Yöntem’in Bilimi anlamına gelmektedir.

57 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntembilim, bilimsel olduğu ileri sürülen önermeleri kabul ya da reddetme karar ilkeleriyle ilgilenir. Geniş bir tanım: “Belirli disiplinler özelinde, gerçekliğin anlaşılması ve açıklanmasına yönelik bilgilerin üretilmesinde kullanılan yol, yöntem ve yordamları inceleyen bilim dalıdır.”

58 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntem ve Yöntembilim Arasındaki Farklar Yöntem kavramının içeriğini; Belirli bir amaca erişmek için gerekli mantıksal düşünme biçimi, Bu amaca erişmek için gerekli zihinsel ve eylemsel faaliyetlerin düzenlenmesi, Saptanan amaca en uygun biçimde ulaşabilmek için gereken tekniklerin seçilmesi ve organizasyonu oluşturur.

59 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntem ve Yöntembilim Arasındaki Farklar Dolayısıyla Yöntem’de, bir soruna veya amaca yaklaşmada hangi yolun en iyi olduğu ön plandadır. Yani Yöntem, daha çok, teknikleri ifade etmektedir. Yöntembilim ise, yöntemlerle ilgilidir, fakat bir soruna yaklaşmada neyin iyi neyin kötü olduğu yanıtını vermez. Yöntembilim, daha genel ilkelerle uğraşır.

60 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntem ve Yöntembilim Arasındaki Farklar Kısaca açarsak; Kavramların biçimlendirilmesi, Model kurulması, Hipotezlerin formülasyonu, Kuramların sınanması, gibi entelektüel sürecin belirli kuralları konusunda savların belirtilmesi Yöntembilim’in içeriğini oluşturur.

61 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntem ve Yöntembilim Arasındaki Farklar Daha açık anlatımla; Model nedir? Model nasıl kurulur? Varsayımlar ideal tipler mi, yoksa gerçek mi olmalıdır? Öndeyileri varsayımlardan bağımsız olarak sınayabilir miyiz? Kuramların sınanmasından ne anlaşılmalıdır? gibi sorunlar incelenmektedir.

62 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntem ve Yöntembilim Arasındaki Farklar Bu sorunlar genel olarak şu ana başlıklarda toplanmaktadır: Bilimin amaçları nelerdir? Bilim betimleyici, açıklayıcı veya öndeyici olmayı mı amaçlamaktadır? Bilimsel açıklama nedir? Bilimsel kuram ve yasalar nelerdir? Kuram-yasa bağlantısı nasıl sağlanır? Bilimsel kuram ve yasalar nasıl keşfedilir? Kuramsal ifade ve gözlenen ilişkisi nasıl kurulur? Bilimsel yasa veya kuramlar nasıl sınanır, doğrulanır, yanlışlanır? Bütün bilimlerde bu ilk beş soruya verilen yanıtlar aynı mıdır?

63 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntem ve Yöntembilim Arasındaki Farklar Bu içeriğiyle Yöntembilim, gerçek dünyanın doğası hakkında kuramlar ve varılan sonuçların yöntemleri arasındaki ilişkiye bir bakıştır.

64 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntem ve Yöntembilim Arasındaki Farklar Yöntembilim – Yöntem ilişkisi bir başka sorunu gündeme getirmektedir. Araştırmacılar, aynı yöntemle çalışırken, araştırma ve analizde aynı adımları atarken, çok farklı yöntembilim pozisyonlarına sahip olabilirler mi? VEYA Çok farklı yöntemleri kullanırken aynı yöntembilim ilkelerini savunabilirler mi?

65 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntem ve Yöntembilim Arasındaki Farklar Aynı Yöntembilim ilkeleri savunulduğu halde yöntem farklılıkları şu nedenlerden kaynaklanabilir: Araştırılan sorun(lar) hakkında araştırıcıların yargıları değişik olabilir. Aynı soruna verilen önem farklıdır. Sorun hakkında aynı şeyleri düşünme zorunluluğu yoktur. Araştırıcıların içinde bulundukları ve varsaydıkları koşullarda yargıları farklılık gösterebilir. Başka koşullarda daha değişik yargılara sahip olabilirler.

66 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntem ve Yöntembilim Arasındaki Farklar Araştırıcılar faktörlere değişik açılardan yaklaşabilirler. Faktörlerle ilgilenme dereceleri aynı olmayabilir. Eldeki verilerin gerçekliği ve/veya niteliği konusunda değişik görüşleri savunabilirler. Örneğin fiyat endekslerini ele alalım. Hangi fiyat endeksi gerçek fiyat değişmelerini yansıtır? VEYA Para arzını ele alalım. Hangi para arzı hesaplama yöntemi gerçek para arzını verir?

67 YÖNTEM VE YÖNTEMBİLİM (METOD VE METODOLOJİ)
Yöntem ve Yöntembilim Arasındaki Farklar Kısacası, aynı yöntembilim pozisyonuna sahip araştırmacıların hangi yöntemin iyi, faydalı olduğu hakkında değişik görüşleri olabilir. Yöntembilim ise, bu sorunlarla ilgilenmez.

68 YÖNTEMBİLİMSEL YAKLAŞIMLARIN TASNİFİ SORUNU
Yöntembilim Tartışmaları Tartışmaları iki ayrı düzeyde ele alınabilir: Birinci düzey, genel anlamda yöntembilimsel yaklaşımların, bilimsel açıklamanın “nasıl” ve “niçin”lerini ortaya koyarken gösterdikleri farklılaşmayı konu edinmektedir. Bu düzeydeki yöntembilimsel tartışmaları da iki ayrım çerçevesinde ele alabiliriz: Birinci ayrım, doğal ve sosyal bilimlerin kullanabilecekleri yöntemlerin birbirleriyle ilişkisini konu edinmektedir. Buradaki temel tartışma, tüm bilim dalları için geçerli bir bilimsel yöntemin olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. (Yöntembilimsel Tekçilik ve Yöntembilimsel İkicilik)

69 YÖNTEMBİLİMSEL YAKLAŞIMLARIN TASNİFİ SORUNU
Yöntembilim Tartışmaları İkinci ayrım, doğal ve sosyal bilimlerin araştırma konu veya nesnesinin ele alınışına ilişkin bakış açıklarının farklılığını konu edinmektedir. Buradaki temel tartışma, parça ve bütün ilişkisi çerçevesinde toplanmaktadır. (Yöntembilimsel Bireycilik ve Yöntembilimsel Bütüncülük) İkinci düzey ise, yöntembilim tartışmalarının niteliğine göre farklılaşmalarını konu edinmektedir. Yöntembilimsel farklılık, sadece aynı konuda önerilen yöntemlerin farklılığından değil, bizzat kullanılan yöntemin özellikleri konusundaki farklı yaklaşımlardan kaynaklanabilir.

70 YÖNTEMBİLİMSEL YAKLAŞIMLARIN TASNİFİ SORUNU
Yöntembilim Tartışmaları İkinci düzey devam… Bu açıdan yöntembilim literatürünü ikiye ayırmak olanaklıdır: Birincisi, bir konuda izlenmesi gereken tek yöntemi ve en iyi yöntemleri ortaya koymaya çalışan Kural Koyucu Yöntembilim veya Normatif Bilim, İkincisi ise, bir konuda izlene gelen yöntemi açığa çıkarmaya, belirginleştirmeye çalışan Betimsel Yöntembilim veya Pozitif Yöntembilim.

71 TEMEL YÖNTEMBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR
1-YÖNTEMBİLİMSEL TEKÇİLİK Tüm bilimler için geçerli tek bir bilimsel yöntem olabileceği görüşüdür. Yöntembilimsel tekçiliği savunan düşünürler; sosyal ve doğal bilimlerin nitelik olarak farklı olmadıklarını, bu yüzden sosyal bilimlerin doğal bilimlerle aynı yöntemleri kullanmaları gerektiğini ileri sürmektedirler. Buna göre sosyal bilimler, insan davranışlarını genel yasalara dayalı olarak nedensellik ilişkisi içinde açıklayan ve bilim adamının kişisel değer ve inançlarından etkilenmeyen, deneysel gözlemlerle doğrulanabilen teoriler oluşturmalıdırlar.

72 TEMEL YÖNTEMBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR
2-YÖNTEMBİLİMSEL İKİCİLİK Tüm bilimler için geçerli tek bir bilimsel yöntem olabileceği görüşüne karşı çıkarlar. Kişisel değerler ve zaman-tekrarlanabilirlik faktörlerinin önemi vurgulanır. Yöntembilimsel ikiciliği savunan düşünürler; sosyal bilimlerin hem araştırma nesnesinin hem de araştırmacının konumunun farklılığının ayrı bir yöntemi gerektirdiğini savunmaktadırlar. Buna göre sosyal bilimlerin amacı, insan davranışlarının genel yasalarını belirlemek değil, bu davranışı anlaşılabilir kılmak, kültürel gelenekler ve kişisel niyetleri de hesaba katarak, rasyonalitesini açıklığa kavuşturmaktır. Bunun yapılabilmesi için kullanılması gereken yöntemler, doğal bilimlerin kullandığı yöntemlerden farklıdır.

73 TEMEL YÖNTEMBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR
3-YÖNTEMBİLİMSEL BİREYCİLİK Grupların davranışlarının yalnız bu grupları meydana getiren bireylerin faaliyetlerine bağlı olarak açıklanabileceğini belirtmektedir. Yani, sosyal teorilerin, bireylerin tavır ve davranışlarıyla temellendirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Yöntembilimsel bireycilik; bütün açıklamaların ancak temel çözümleme birimi olarak rasyonel birey alınarak yapılabileceğini savunan yaklaşım olarak tanımlanır. Bu yaklaşıma göre sosyal bilimlerde bütün bilimsel açıklamalar, sonunda bireysel düşünce ve davranışlar cinsinden açıklamalara indirgenebilir nitelikte olmalıdır.

74 TEMEL YÖNTEMBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR
4-YÖNTEMBİLİMSEL BÜTÜNCÜLÜK Bilimsel açıklamalar bireyi değil bütünü esas almaktadır. Gerçeklik, gerçek olan, incelenmesi gereken parçayla ayrıştırılamayacak şekilde tamamen iç içe geçmiş bir bütündür. Bütün, parçaların tüm özelliklerini derinden etkilemektedir ve hiçbir parça (kişi, kurum veya faktör) bütünden ayrı olarak ele alınamaz. Kişisel davranışları toplum etkiler. Dolayısıyla hiçbir sosyal etkinliğin anlamını sadece onu oluşturan parçalardan hareketle kurmak olanaklı değildir. Çünkü anlam, meydana geldiği bağlamın içinde oluşur.

75 TEMEL YÖNTEMBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR
5-YÖNTEMBİLİMSEL ÇOĞULCULUK Yöntem tartışmalarının bir veya birkaç yöntem üzerinde uzlaşmaya varılmasını olanaksız kılan çoğulcu yapısı, bu yaklaşımı ortaya çıkarmıştır. Bilimsel bilgi üretiminde farklı yöntembilimsel yaklaşımların meşruluğunu öngörmekle yetinmeyip, aynı zamanda bilime alternatif her türlü bilgi üretimine de fırsat eşitliği tanınması gerektiğini savunması nedeniyle, yöntembilimsel anarşizm olarak da anılmaktadır. Temel tezi: Teorilerin değerlendirilmesinde evrensel olarak uygulanabilir herhangi bir yöntem yoktur. Bir kuram, ancak karşıt kuramların saldırılarına yanıt bulmaya çalışarak, rakip görüşlerin yarattığı ortamda zenginleşerek kendini aşabilir, daha üst düzeyde bir gerçeklik ve geçerliliğe ulaşabilir.

76 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Kuram/Teori ve Model Bilim kavramının içeriği kuramların özellikleriyle doldurulmaktadır. Bilimden bahsedilirken, bilimsel özelliğe sahip olduğu düşünülen kuramlardan bahsedilmektedir. Bir kuramın bilimsel olması için ne tür özelliklere sahip olması gerektiği sorusu, bilim metodolojisinin temel sorunlarından birisidir.

77 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Kuram/Teori ve Model Kuram: Bir bütün olarak gerçekliği veya gerçekliğin belirli bir bölümünü açıklama; olay, olgu ve nesneler arasındaki düzenli ilişkilerden genel sonuçlar çıkarma ve bu sonuçlara göre gelecekle ilgili öndeyilerde bulunma amacı güden, geçerliliği, temel aldığı varsayımlarla sınırlı sistematik bilgi çerçevesidir.

78 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Kuram/Teori ve Model Teorilerin temel özellikleri: Soyutlamalardan oluşurlar. Karmaşık olan gerçekliği basitleştirirler. Olay veya ilişkiler arasında neden-sonuç ilişkileri kurmaya çalışırlar. Benimsenebilmek ve uygulanabilmek için teoriler, bu özelliklerin yanında kullanışlı olmalıdır.

79 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Kuram/Teori ve Model Model: Bir araştırma evreni içinde yer alan öğelerin aralarındaki ilişkileri anlamak, daha ileri çözümlemeler yapmak veya neden sonuç ilişkilerini yakalamak amacıyla oluşturulan teorik, matematiksel veya kavramsal nitelikli ilişkiler yumağıdır. İktisatta kuram ile neredeyse eşanlamlı olarak kullanılır.

80 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Kuram/Teori ve Model Model kavramının günlük kullanımdaki anlamı ile metodoloji tartışmalarındaki anlamı birbirinden farklıdır. Günlük konuşma dilinde, yapılması planlanan bir işin üretiminde rehberlik edecek örnek anlamına gelmektedir. Örneğin, yatırım modeli, elbise modeli gibi. Modeller yardımıyla karmaşık gerçeklik daha basit ve anlaşılabilir hale getirilir.

81 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Kuram/Teori ve Model Modeller; Gerçekliğe ilişkin varsayım ve hipotezleri olan teorilerden hareketle veya Doğrudan verilere başvurarak, geliştirilebilirler. Verilerden hareketle oluşturulan modeller de bir teorik çerçeveye sahip olmalıdır. Model-Harita ; Kuram-Coğrafya Bilgisi

82 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Varsayım ve Aksiyom (Postüla) Varsayım: Gerçekliği açıklamaya yönelik bir model kurarken, sınırlama ve basitleştirmelerin ifade edildiği önermeler VEYA Kuramsal sonuçlara gidilebilmesi için başlangıçta öyle oldukları kabul edilen öncüllerdir.

83 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Varsayım ve Aksiyom (Postüla) İktisat – Ceteris Paribus: İktisadi değişkenlerden birisinin değişmesi durumunda, sonucu tahmin edebilmek için diğer tüm durumların değişmediği varsayımıdır. “Bir mala olan talep artarsa fiyatı yükselir.” önermesi; zevkler, tercihler, gelir, üretim kapasitesi gibi diğer tüm değişkenlerin sabit olması durumunda geçerlidir.

84 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Varsayım ve Aksiyom (Postüla) Aksiyom: Bir mantıksal sistemde, başka önermelerin üretilmesi için gerekli olan, yeni önermelerin üretilebilmesinde başlangıç noktası olarak alınan ve tanımı gereği doğru kabul edilen önermedir. Aksiyom, doğruluğu a priori, bir kanıtlama yapılmaksızın herkesçe kabul edilen ifadedir. Varsayım, basitleştirmek için bilinçli olarak yapılan sınırlamalardır. Varsayımlar, hem doğru hem de yanlış olabilirler.

85 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Bir bilimsel araştırmanın sonucu hakkında henüz ispatlanmamış, fakat hem araştırmacının alanını somutlaştırmaya, hem de eldeki olgu ve ilişkileri mantıksal kurguyla bir araya getirmeye yarayan öneridir. Somut, sınanabilir, yanlışlığı veya doğruluğu henüz ispatlanmamış önermedir.

86 METODOLOJİ LİTERATÜRÜNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KAVRAMLAR
3) Hipotez Bir bilimsel araştırmanın sonucu hakkında henüz ispatlanmamış, fakat hem araştırmacının alanını somutlaştırmaya hem de eldeki olgu ve ilişkileri mantıksal bir kurguyla bir araya getirmeye yarayan öneridir. Hipotez; somut, sınanabilir, yanlışlığı veya doğruluğu henüz ispatlanmamış açıklayıcı önermedir.

87 METODOLOJİ LİTERATÜRÜNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KAVRAMLAR
3) Hipotez Hipotezlerin, geçici bir süre için bile olsa kabul edilebilmesi için, kendisini destekleyecek kuramsal veya olgusal destek bulmaları gerekir. Aksi taktirde, aynı konuda ne doğrulanabilen ne de çürütülebilen milyonlarca hipotez üretilebilir. Hipotezler deneylerle doğrulanmış ise kurama ulaşılmış olur. Ulaşılan bu kuram bilim adamları topluluğu tarafından da yinelenir, doğrulanır ve formüle edilirse yasa aşamasına ulaşılmış olur. Eğer deneylerle test edilen hipotezler doğrulanamaz ve kuram düzeyine ulaşamazsa araştırmanın başına dönülür ve hipotez yeniden kurulur.

88 METODOLOJİ LİTERATÜRÜNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KAVRAMLAR
3) Hipotez İyi bir hipotezi niteleyen genel özellikler şunlardır: a) İyi bir hipotez ilişkin olduğu olguların tümünü kapsar ve hiçbirisiyle tutarsızlık göstermez. Örneğin, “Kanser sigaradan kaynaklanmaktadır” iddiası zayıf bir hipotezdir. Çünkü sigara içmeyenler arasında da kansere yakalananlar vardır. b) İyi bir hipotez genellikle eldeki mevcut bilgilerimizle çelişmez. Bu bağlamda özellikle yerleşmiş, sağlam gözlem ve deney sonuçları ile doğrulanmış veya yasa niteliği kazanmış genellemelerle bağdaşmayan hipotezleri kuşkuyla karşılamak gerekir. c) İyi bir hipotez basittir. Buradaki basitlik, “kolay anlaşılan” anlamında değil, “en az varsayım gerektirme” anlamında kullanılmaktadır. İki hipotezden, doğrulanması en az varsayıma gereksinme göstereni tercih ederiz. d) İyi bir hipotez açıklama gücü yüksek ve aynı zamanda olgusal yoldan doğrulanmaya elverişli olandır.

89 METODOLOJİ LİTERATÜRÜNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KAVRAMLAR
4) Gözlem ve Deney Gözlem,belli bir amaç veya hipotezin ışığında olguları veya olgusal ilişkileri saptamaktır. Bilim, doğal veya toplumsal olgular arasındaki düzenlilikleri aramaktadır. İşte gözlem de bu düzenliliklerin aranması sürecidir. Gözlem dediğimiz süreç, önüne gelen olguyu toplama işlemi değildir. Gözlemlenmiş bir olgu, ne denli basit olursa olsun, aslında yorumlanmış bir algı kümesidir. Bu nedenle bilimsel bir gözlemde önemli olan, gözlemcinin bilerek veya bilmeyerek olguları kişisel eğilimlerine göre yorumlamaktan kaçınmasıdır.

90 METODOLOJİ LİTERATÜRÜNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KAVRAMLAR
4) Gözlem ve Deney Gözlemde görme duyusu önemli bir yer tutmaktadır. Ancak gözün yanı sıra, diğer duyu organlarının da gözlemde önemli yerleri vardır. Ama daha da önemlisi, gözlem, bakmak değil kavramak demektir. Bu anlamda gözlem yapabilmek için konu üzerinde belirli bir hakimiyet gereklidir. Bir gözlemin bilimsel değeri, iki temel koşulu yerine getirme gücüne bağlıdır: Güvenilirlik Geçerlilik.

91 METODOLOJİ LİTERATÜRÜNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KAVRAMLAR
4) Gözlem ve Deney Güvenilirlik: Güvenilir gözlem, her şeyden önce, nesnel nitelikte olan gözlemdir. Ancak yüzde yüz bir nesnellikten söz edilemez. Çünkü her gözlem, gözlemcinin amaç, ilgi ve yaşantısına bağlıdır. Önemli olan gözlemcinin olgulara yaklaşımında birtakım kişisel saplantı, gizli veya üstü örtük önyargı veya inançların etkisinde kalmaması, bilerek veya bilmeyerek olguları olduğundan başka türlü göstermemesidir.

92 METODOLOJİ LİTERATÜRÜNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KAVRAMLAR
4) Gözlem ve Deney Güvenilirlik: Güvenilirliğin bir başka ölçüsü de gözlemin tekrar edilebilirliği ve her tekrarında tutarlı kalmasıdır. Başka bir deyişle, bir gözlem aynı derece yetkili kişiler arasında farklı ya da birbirini tutmaz biçimlerde ortaya çıkmaz, aşağı yukarı aynı koşullar altında daima aynı sonuçları verirse güvenilir demektir. Bir gözlemin güvenilirliğini belirleyen başka bir etken de içerdiği hata payıdır. Hatasız gözlem olmadığına göre, güvenilir bir gözlem için en az hatalı olan gözlemdir diyebiliriz. Gözlemlerimizde bizi hataya sürükleyen etkenleri tanırsak, hata payını azaltmak, dolayısıyla gözlem sonuçlarını daha güvenilir kılmak mümkün olur.

93 METODOLOJİ LİTERATÜRÜNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KAVRAMLAR
4) Gözlem ve Deney Geçerlilik: Geçerli bir gözlem, belli bir amaca yönelik, bir sorunun yanıtlanmasına, bir problemin çözümüne veya bir hipotezin test edilmesine yarayan bir gözlemdir. Yani bir gözlem yöneldiği amaca hizmet ettiği ölçüde geçerli, aksi halde geçersiz sayılır. Bu bağlamda, gelişigüzel yapılan, sonucu belli bir amaca yönelik olmayan gözlemler güvenilir olsa bile geçerli değildir. Ayrıca, bir gözlemin güvenilirliği ancak geçerliliği sağlandıktan sonra önem taşır.

94 METODOLOJİ LİTERATÜRÜNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KAVRAMLAR
4) Gözlem ve Deney Deney: Koşulları yapay olarak düzenlenen bir gözlem türüdür. Gözlemde doğanın akışına müdahale olmadığı halde, deney böyle bir müdahaleyi içermektedir. Gözlemci olup bitenleri izler ve aradığı olguların ortaya çıkmasını bekler; deneyci ise olguların kendi akışları içinde ortaya çıkmalarını beklemeksizin, belli koşullar altında yapay olarak onları üretme yoluna gider.

95 KURAM, VARSAYIM, AKSİYOM, HİPOTEZ, DENEY
Gözlem, Deney, Veri Uygulamada en çok tartışmaya neden olan konu Kuram-Veri-Gözlem ilişkisidir. Bu ilişkileri açıklamaya yönelik iki temel yaklaşım vardır: Pozitivist Görüş: Deneysel verilere ilişkin gözlem önermeleri ile kuramsal önermelerin birbirinden ayrılabileceğini söyler. Anti-pozitivist Görüş: Gözlem kuram yüklüdür, anlamlar teori bağımlıdır ve olgular teori yüklüdür. Yani; farklı teoriler, aynı olgudan farklı şeyler gözlemler, her kelime, içinde yer aldığı teorik çerçeveye göre anlam kazanır, neyin olgu olarak kabul edileceğini teori tanımlar.

96 İKTİSATTA VE İKTİSAT METODOLOJİSİNDE YÖNTEM
İktisatçıların temel amacı, iktisadi gerçekliğin işleyişini açıklamaya ilişkin doğru, tutarlı ve kabul edilebilir bilgi (teori, model, yaklaşım) üretmektir. İktisat yöntembilimcileri ise, iktisatçıların ürettiği bu bilgi ve teorilerin incelenmesini ve iktisatçıların bu etkinliği yaparken nasıl bir yöntem izlediklerini veya izlemeleri gerektiğini ortaya koymaya çalışmaktadır. Kural Koyucu (Normatif) İktisat Metodolojisi-olması gereken Betimsel (Pozitif) İktisat Metodolojisi–olanın incelenmesi

97 KURAL KOYUCU (NORMATİF) İKTİSAT METODOLOJİSİ
Kural koyucu metodolojinin temel özelliği; Bilimsel bilgi ile bilimsel olmayan bilginin birbirinden ayırt edilmesinin temel amaç edinilmesidir. Yaklaşımları: Doğrulamacılık Yanlışlamacılık Durumsal çözümleme Araçsalçılık Araştırma programları metodolojisi İşlemselcilik Önselcilik Öznelcilik Yorumsama Kurumsalcılık Evrimcilik

98 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
A) İspatçılık Yüzyıllar boyu insanların doğru ve güvenilir kabul ettiği bilginin, akıl ya da duyular yoluyla deneyimle ispatlanabilen bilgi olduğu savunulmuştur. Bir bilginin doğruluğunun ispatlanmasının da kabul edilebilir bir yöntemi (Akılcılık ve Deneycilik) olması gerekir. Batı düşünce tarihinde akılcılık; kutsal kitapların açıklanmasında, deneycilik ise; kiliseye karşı yürütülen mücadelenin bilgisel zemininin oluşturulmasında önemli işlevler yüklenmiştir.

99 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
A) İspatçılık 1) Akılcılık: Bilgi edinmede ana etkenin akıl yürütme veya düşünce olduğunu kabul eden, aklı, duygusal algılardan bağımsız olarak bilgi sayan öğretidir. Aklı çıkarımlar yoluyla elde edilen bilgi en sağlam bilgidir. 2) Deneycilik: Bilginin kaynağı olarak duyu ve deneyimleri esas alan, maddeyi ilk veri kabul eden düşünce sistemidir. Deneyciler, akılcıların tersine, insanın gözlem ve deneyimler yoluyla elde edeceği bilginin en sağlam bilgi olduğu inancındadırlar. Ortak noktaları; sağlam ve güvenilir bilginin ispatı ancak doğrulama ile mümkündür.

100 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
A) İspatçılık 3) Tümdengelimcilik: Bütünden parçaya, tümelden tikele, genelden özele gidiş yöntemidir. Doğru olduğu kabul edilen tümel veya genel bir önermeden özel bir sonucun çıkarılmasıdır. Tümdengelim, verilmiş bazı aksiyom veya varsayımlardan, teorem ya da hipotez çıkarma veya ispat etme yöntemidir. Sonucun doğruluğu, öncüllerin doğru olmasına bağlıdır. Ancak çıkarımın doğru olması, sonucun da doğru olduğunu garantilemez. Dolayısıyla, sadece aksiyomların doğruluğu ile sınırlı olması, tümdengelim yönteminin verimli bir akıl yürütme sistemi olmadığını düşündürmektedir.

101 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
A) İspatçılık 3) Tümdengelimcilik: … Ondokuzuncu yüzyıl iktisatçıları için iktisadın, soyut, hipotetik ve tümdengelimsel bir bilim olduğu söylenebilir. Yirminci yüzyılda, özellikle de marjinal devrimden sonra, iktisatta matematiğin yoğun bir şekilde kullanılmasının bir sonucu olarak tümdengelimcilik yeniden güçlü bir şekilde iktisada egemen olmaya başlamıştır. Örneğin, mikro iktisatta modeller, aksiyomlara dayalı olarak tümdengelimsel bir düşünce izlenerek üretilmektedirler.

102 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
A) İspatçılık 4) Tümevarımcılık: gözlem ve sistematik deneysel çalışmanın bilgi edinmede en temel araç olduğunu savunan yaklaşımdır. Tek tek gözlemlerden genel ilkelere, tikel veya özel olandan tümel veya genel olana varmak için kullanılan akıl yürütme yöntemidir. Eğer genelleme içinde yer alan unsurların tümü, öncüllerde içeriliyorsa – tam tümevarım Eğer genelleme, gözlem önermelerinin dışında kalan önermeleri de içeriyorsa – eksik tümevarım Bilimde kullanılan eksik tümevarımdır. Çünkü ancak bu yolla bilineni tekrarlamanın dışında yeni bir bilgi üretmek olanaklıdır.

103 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
A) İspatçılık 4) Tümevarımcılık: ... Yöneltilen temel eleştiri, tikel önermelerin çokluğu, yapılacak genellemeye belirli bir güç kazandırsa da, bunun mantıksal olarak kesin bir sonuç sağlamayacağıdır. 1600’lü yıllarda Francis Bacon, gözlem ve deneyimin bilgi edinmede önemli olduğunu savunarak bu yöntemin temellerini atmış ve deneycilik önem kazanmaya başlamıştır. Bu nedenle tümevarımcılık ile deneycilik çoğu zaman eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. İktisatta ilk tümevarımcı yaklaşım 1820’li yıllarda Richard Jones tarafından kullanılmıştır.

104 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
B) Mantıksal Pozitivizm Çağdaş bilim felsefesi ve bilim metodolojisinin bugünkü tartışma konularının oluşmasında, mantıksal pozitivizm önemli bir dönüm noktasıdır. Mantıksal pozitivizm ifadesi, ilk kez 1931 yılında, kendilerini Viyana Çevresi olarak niteleyen bir grup düşünürün görüşlerini ifade etmek üzere A.E. Blumberg ve Herbert Feigl tarafından kullanılmıştır. Mantıksal pozitivistler, felsefenin egemenliğini kırarak, insan zihninin önünde bir engel olarak duran metafizik tortuları ayıklamak için felsefeye karşı kesin ve katı bir tavır sergilemişlerdir.

105 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
B) Mantıksal Pozitivizm Bu yöntemin amacı, bilimi metafizik sorunlardan ve anlamsız önermelerden arındırmak ve aynı zamanda, doğrudan gözlemlenebilir (verilmiş olan) içeriklerini göstermek yoluyla ampirik bilimin anlamını, kavramlarını ve önermelerini açıklığa kavuşturmaktır. Mantıksal pozitivistlerin görüşleri: Anlamlılık ölçütü Doğrulanabilirlik ilkesi Karşılaşım (Tekabuliyet) kuralı

106 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
B) Mantıksal Pozitivizm 1) Anlamlılık Ölçütü: Bir söylemin bilgi içeriği taşıması veya anlamlı olabilmesi için, ya doğrudan olgusal bir dille ya da sonuçta olgusal bir dilin kısaltılması şeklinde ifade edilmiş olması gerekir. Bu şartları taşımayan iddialar metafizik, metafiziğin bir anlamı olmadığı için de anlamsızdırlar. Mantıksal pozitivistlere göre, bir cümle totoloji (Bütün evlenmemişler bekardır veya Ahmet insandır) ise ve olgusal olarak doğrulanabilir bir içerik de taşımıyorsa anlamsız (metafizik) olarak değerlendirilmelidir.

107 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
B) Mantıksal Pozitivizm 2) Doğrulanabilirlik İlkesi: Bilim metodolojisi tartışmalarında doğrulama dendiğinde, daha çok varsayımlara dayalı olarak geliştirilen genellemelerin açıklama ya da öndeyi değerinin doğrulanması, onaylanması yani sınanması kastedilmektedir. Mantıksal pozitivistler, bilim olanla bilim olmayanı (metafizik-anlamsız) ayıracak bir ölçüt olarak doğrulanabilirlik ilkesini önermişlerdir. Bu ilkeye göre; bir önermenin doğruluğu duyumlarla tespit edilebilecek olgularla desteklenmelidir. Tüm etik içerik taşıyan önermeler de anlamsızdır.

108 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
B) Mantıksal Pozitivizm 3) Karşılaşım (Tekabuliyet) Kuralı: Bir teorinin bilimsel olabilmesi için, teorinin öngördüğü ilişki mümkün olduğu kadar matematiksel bir mantıkla formüle edilmeli, teoriyi oluşturan ifadeler de, gözlemsel ifadelerle açık olarak tanımlanabilecek nitelikte olmalıdır. Böylece yapılacak işlemsel tanımlarla teorik ifadeler gözlemsel ifadelere indirgenebilmeli ya da karşılaşım sağlanmalıdır.

109 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
C) İktisatta Doğrulamacılık İktisatta pozitivizm, tüm tekil önerme ve hipotezlerin pozitif ve sınanabilir olması gerekmediğini belirtirken, mantıksal pozitivizm, bunun tam tersini söylemektedir. Pozitif iktisat, dünyada insan ve eşyaların davranışları hakkındaki bilginin gelişmesiyle ilgilenmektedir ve dolayısıyla, pozitif ve sınanabilir önermelerin geliştirilmesini konu edinmektedir. İktisat metodolojisinde sistematik tartışmalar Karl Popper ile başlamaktadır.

110 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
C) İktisatta Doğrulamacılık … Yirminci yüzyılın başlarına kadar metodoloji tartışmaları, doğrulamacılığın mantıksal ve kavramsal çerçevesi içinde kalmak kaydıyla, akılcılar ile deneyciler arasında geçmekteydi. Bu yüzden, iktisat metodolojisindeki temel paradigma, doğrulamacılıktı. Bir metodoloji olarak doğrulamacılığın ciddi olarak ve alternatif önererek sorgulanması Popper ile başlamıştır. Hem mantıksal pozitivistlerin hem de Popper’in görüşlerini iktisat metodolojisine taşıyan kişi Terence Wilmot Hutchison olmuştur.

111 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 1-DOĞRULAMACILIK
C) İktisatta Doğrulamacılık … Hutchison-The Significance and the Basic Postulates of Economic Theory (1938) Hutchison, bilimsel teorilerin doğruluk veya yanlışlıklarının ancak deneysel sınama ile ortaya konabileceğini belirtmiş ve varsayımların da sınanması gerektiğini vurgulamıştır.

112 KURAL KOYUCU (NORMATİF) İKTİSAT METODOLOJİSİ
Kural koyucu metodolojinin temel özelliği; Bilimsel bilgi ile bilimsel olmayan bilginin birbirinden ayırt edilmesinin temel amaç edinilmesidir. Yaklaşımları: Doğrulamacılık Yanlışlamacılık Bilimsel Araştırma Programları metodolojisi

113 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Karl Popper’a kadar bilim metodolojisinin temel sorunu, bilimsel varsayım, hipotez veya önermelerin doğrulamasının nasıl yapılabileceği noktasında toplanmıştır. Farklılaşma, bu doğrulamanın yapılmasını olanaklı kılacak yöntemler (tümevarım-tümdengelim) konusunda ortaya çıkmıştır. Karl Popper’in başlangıçta tümevarım sorununu çözmek üzere yaptığı girişim, bütün tartışmanın seyrini değiştirmiştir.

114 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Sir Karl R. Popper 1902’de Viyana’da doğdu. 1928’de Viyana Üniversitesi’nde doktorasını verdi. Viyana Çevresi’nin birçok toplantısına katıldı. Otto-Neurath (Resmi Muhalif) 1935’de Almanca “Logik der forschung” adlı ilk kitabı, 1959’da “The Logic of Scientific Discovery” adıyla İngilizce’ye çevrilmiştir. 1937’de Yeni Zelanda’ya gitti. 1945’e kadar Canterburg University College’da felsefe okuttu. Yunanca öğrendi.

115 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Sir Karl R. Popper 1945’de “Open Society and its Enemies” adlı kitabı ile ün kazandı. 1946’da İngiltere’ye yerleşti. 1965’de Sir ünvanı aldı. Oxford ve Cambridge’de mantıksal pozitivizm revaçta olduğundan buralarda görev alamadı. 1969’da emekli olana kadar London School of Economics’de mantık ve bilimsel yöntem profesörlüğü yaptı.

116 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Yirminci yüzyılın bilim felsefesi tartışmalarının başında ‘bilimin rasyonalitesi’ sorunu gelmektedir. Yerleşik anlayış, bilim rasyonalitesinin zaman içinde değişmediğini savunmaktadır. Bunu karakterize eden ve bilim ile bilim olmayanın birbirinden ayırt edilmesini sağlayacak bazı ölçütler ileri sürülmüştür. Bunlar arasında doğrulanabilirlik önemli bir yer tutmaktadır.

117 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Doğrulama işleminin esası, teori veya hipotezlerin olgusal dünya ile karşılaştırılması, tümevarım yöntemiyle genelleştirilmesi ve son sözün olgusal veya deneysel olana bırakılmasıdır. Varsayımları; Zihin, nesne ile ilişkiden önce boştur (deneycilik) İnsan zihni nesneleri nesnel olarak algılar (nesnelcilik) Gözlemlenen olguların özelliklerini ve ilişkilerini ifade eden tikel önermeler genellenebilir (tümevarımcılık) Tekrar olgu dünyasıyla karşılaştırılıp doğrulanabilen genellemeler birikimsel bir süreç izleyerek bilimin iskeletini oluştururlar (doğrulamacılık)

118 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Bu pozitivist, birikimci ve ilerlemeci bilim anlayışının varsayımlarının tümü Popper tarafından eleştirilir; Kuramdan bağımsız gözlem olamaz. Tikel bilgilerin genellemesiyle tümel bilgi elde etmek (tümevarım) mantıksal bir kesinlik taşımaz. Bilimselliğin ölçütü doğrulanabilirlik değil yanlışlanabilirliktir. Bilimsel bilgi, doğruların biriktirilmesiyle değil, yanlışların ayıklanmasıyla ilerler. Popper de, mantıksal pozitivistler gibi, öncelikle bilim ile bilim olmayanın ayrımı sorununa eğilir.

119 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Ancak, bilim olanla olmayanın ayrımımın yapılmasının gerekliliğini kabul etmekle birlikte, bunun anlamlılık-anlamsızlık ikilemi çerçevesinde ele alınmasına karşı çıkmaktadır. Popper’e göre, metafizik olmak, anlamsız olmak demek değildir. Çünkü anlamlılık, kişiler arasında meydana gelen uylaşımlar sonunda ortaya çıkmaktadır.

120 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Popper’in doğrulanabilirlik ilkesine getirdiği eleştiriler: Adler-Bireysel Psikoloji: insan eylemlerini aşağılık duygusu motive eder. (Nehre düşen çocuk) Bir kuramın doğruluğunu onaylayacak, kuramı destekleyecek veri bulmanın çok kolay olduğunu fark eden Popper, bir kurama, nelerin kendisini doğrulayacağının değil, hangi durumlarda yanlışlanmış olacağının ifade edilmesinin bilimsellik kazandıracağını savunmaya başlamıştır.

121 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Popper, doğrulanabilirliği, hem önermelerin mantıksal yapısı, hem de bilimsel açıklamanın mantığı açılarından eleştirmektedir. Yanlış olduğu bilinen yapısal olarak olumlu bazı cümlelerin ilkece doğrulanabileceğini fakat yanlışlanamayacağına dikkat çeker. Örneğin; Tepegöz insanlar vardır. (bizim ulaşamadığımız bir yerlerde olabilir-ilkece yanlışlanamaz). Mars’ın yüzeyinde dağlar vardır. (ilkece yanlışlanabilir).

122 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Sadece potansiyel olarak yanlışlanabilir olmak da yeterli değildir. “Dünya’da deprem olacaktır.” çok fazla bilgi içermemektedir. Popper’a göre, bir önermenin bilgi içeriği, onun yanlışlanabilirliğiyle doğru orantılıdır. “2008 yılında deprem olacaktır.” öncekine göre daha fazla bilgi içermektedir. Çünkü, 2008 yılında deprem olmazsa, önerme yanlışlanmış olacaktır. “2008 yılı Haziran ayında İstanbul’da bir deprem olacaktır.” önermesinin bilgi içeriği öncekilere oranla çok daha fazladır.

123 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Popper’e göre, bilgi verici içeriğin yüksek olması, doğrulanabilir olmayı değil, yanlışlanabilir olmayı olanaklı kılacak bir formülasyonu gerektirir. Bir teori, ne kadar kesin bir şekilde ifade edilirse o kadar yanlışlanabilir hale gelir. Metodolojik açıdan, önermenin doğru veya yanlış olması önemli değildir. Önemli olan, önermenin mantıksal yapısının, hangi gözlem veya sınama sonunda yanlışlanmış olacağını açıkça ifade eden önermelere olanak tanıyıp tanımadığıdır.

124 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Popper’in önerdiği bu bilimsel yöntem, sağlam ve kesin bilgiye ulaşmayı garantilememekte, sadece gerçeğe yaklaştığımızı bilmemizi sağlamaktadır. Bilimsel bilgi, doğruların biriktirilmesiyle değil, yanlışların ayıklanmasıyla ilerler. Popper’a göre bilim, doğru bilgi ile özdeş görülmemelidir. Hem Newton hem de Einstein kuramlarını bilimsel kabul ediyorsak, her ikisinin de aynı anda doğru olması mantıken olanaklı değildir. Üstelik her iki kuram da yanlış olabilir.

125 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Bir teorinin varsayımlarının bir veya birkaçının yanlış olması, doğrudan teoriden sağlanan sonuçların tümünün yanlış olduğu sonucunu getirmez. Örneğin; Bir Pazartesi günü birisi “Bugün günlerden Salıdır” dediğinde bu önerme yanlış olur. Fakat “Bugün Pazar değildir”, “Bugün Salı değildir” gibi önermelerin tümü doğrudur. Her yanlış önermenin belirsiz sayıda doğru sonuçları vardır.

126 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Bilimde mutlak doğruyu aramak yerine, kesinliğini bilmediğimiz ama yanlışlanabilme olasılığı bulunan bütün önermelerin kullanılabilir doğru sonuçlarından faydalanabiliriz. Bir teori potansiyel olarak yanlışlanabilir ama pratikte sınanamayabilir. Eğer teori potansiyel olarak yanlışlanabilir ve aynı zamanda sınanabilir ise olası iki sonuç vardır: Sınama sonucu olumlu ise, teori desteklenmiştir. (doğruluğu ispatlanmış değildir). Sınama sonucu olumsuz ise, teori yanlışlanmıştır. (yanlışlığı ispatlanmış değildir).

127 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
A) Bilim Metodolojisinde Yanlışlamacılık Doğrulamacılığa göre bilimin amacı; gerçeğe ulaşmaktır, bunun yöntemi de doğrulamadır. Yanlışlamacılığa göre bilimin amacı; gerçeğe yaklaşmaktır, bunun yöntemi de önermeleri yanlışlanabilecek biçimde formüle etmektir.

128 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
B) İktisatta Popper Etkisinin Sınırları Popper, iktisatçılar üzerinde etkili olan bilim felsefecilerinin başında yer almaktadır. İktisatta Popper’in tezlerinin savunucuları çok az olmakla birlikte etkin olmaları nedeniyle Popper sürekli gündemdedir. Pheby, ‘deneysel bilim oyununun kuralları’ başlığı altında Popper’in yaklaşımının metodolojik ilkelerini maddeleştirmiştir.

129 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
B) İktisatta Popper Etkisinin Sınırları 1) Bir teorinin bilimselliğini, yanlışlamaya karşı olan duyarlılığı belirler. 2) Yeni bir teori kabul görebilmek için önceki teorilerden daha fazla deneysel içerik taşımalıdır. 3) Kabul edilebilir yeni bir teori, yerini aldığı teorilerin tüm başarılarını açıklayabilmelidir. 4) Teoriler daima mümkün olduğu kadar katı bir şekilde test edilmelidir.

130 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
B) İktisatta Popper Etkisinin Sınırları 5) Deneysel olarak çürütülen herhangi bir teori reddedilmelidir. 6) Böyle çürütülen bir teori sonradan tekrar diriltilmemelidir. 7) Çelişkili bir teori kabul edilemez. 8) Kullandığımız aksiyomları minimize etmeliyiz. 9) Her yeni teori bağımsız olarak sınanabilmelidir. Bu çerçevede Popper’in iktisattaki etkisi iki başlık altında ele alınabilir: İktisadi Uygulamada Yanlışlamacılık İktisat Metodolojisi Tartışmalarında Yanlışlamacılık

131 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
B) İktisatta Popper Etkisinin Sınırları İktisadi Uygulamada Yanlışlamacılık: İktisadın uygulanmasındaki etkisinden kastedilen; Popper’in görüşlerini öğrendikten sonra, bilimsel etkinliklerini sürdürürken, iktisatçıların davranış veya yorumlarında ne gibi değişiklikler meydana geldiğidir. Bu konuda yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, uygulamada iktisatçıların neredeyse tamamı teorilerini yanlışlamaya değil, doğrulamaya çalışmaktadırlar. Bununla birlikte, iktisat yöntembilimcileri, iktisadın temellendirilmesinde Popper’den yararlanmaktadır.

132 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 2-YANLIŞLAMACILIK
B) İktisatta Popper Etkisinin Sınırları İktisat Metodolojisinde Yanlışlamacılık: İktisat metodolojisinde, yöntembilimsel bir ilke olarak yanlışlamacılığın kullanılabileceğine olumlu bakanların başında Terence Wilmot Hutchison gelmektedir. Hutchison, Popper gibi, bilim ile bilim olmayanı birbirinden ayırmak için bir ölçütün gerekliliğine inanmakta ve en sağlam ölçütün sınanabilirlik olduğunu ileri sürmektedir. Milton Friedman da (Araçsalcı), iktisada Popper’in görüşlerini taşıyan kişi olarak değerlendirilmektedir.

133

134 KURAL KOYUCU (NORMATİF) İKTİSAT METODOLOJİSİ
Kural koyucu metodolojinin temel özelliği; Bilimsel bilgi ile bilimsel olmayan bilginin birbirinden ayırt edilmesinin temel amaç edinilmesidir. Yaklaşımları: Doğrulamacılık Yanlışlamacılık Bilimsel Araştırma Programları metodolojisi

135 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
A) Bilim Felsefesinde Lakatos Sentezi Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren bilim felsefesi Popper, Kuhn ve Lakatos merkezli bir tartışmaya dönüşmüştür. Imre Lakatos, 1922’de Macaristan’da doğdu. Nazi işgalinde, annesi ve büyükannesi öldürülünce iki kez isim değiştirdi. 1947’de Macaristan Eğitim Bakanlığı’ndaki görevi sırasında revizyonist düşünceleri nedeniyle yılları arasında hapis yattı.

136 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
A) Bilim Felsefesinde Lakatos Sentezi yılları arasında Alfred Renyi isimli matematikçinin yanında tercümanlık yaptı. 1956’da Macar ayaklanması sırasında Batı’ya kaçtı. 1960’da London School of Economics’e geçti ve burada bilim felsefesi ile tanışıp bu konuda dersler verdi. Bu dönemde Popper ile tanıştı. 1974 yılında öldü.

137 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
A) Bilim Felsefesinde Lakatos Sentezi Esas yetişme alanı matematik felsefesi olan Lakatos, Popper ve Kuhn’un görüşlerini farklı bir kavramsal çerçevede sentezleyerek bilim felsefesi literatürüne “Araştırma Programları Metodolojisi” yaklaşımını kazandırmıştır. Kendisinden önceki yaklaşımları özetleyip daha sonra kendi yaklaşımını ortaya koyduğu en önemli makalesi: “Falsafication and the Methodology of Scientific Research Programmes”.

138 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
A) Bilim Felsefesinde Lakatos Sentezi Lakatos’a göre doğrulamacılığın ilk saf biçimi akılcılıktır. Bilimsel dürüstlük, ispatlanamayacak bir şeyi ortaya sürmeye karşıdır. Ancak, olguların önermeleri ispatlayamayacağı ve mantığın hiçbir yanılgıya düşmeden teorinin içeriğini artıramayacağı gündeme gelince, bütün teorilerin eşit seviyede ispatlanamaz oldukları kanısı yayılmıştır.

139 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
A) Bilim Felsefesinde Lakatos Sentezi Daha sonra ise, bilimsel dürüstlüğün, kesin ispatlanmayı değil, sahip olunan destekleyici delillerin sağladığı olasılığın yüksekliğini gerektirdiği düşünülmeye başlanmıştır. Popper ise, tüm teorilerin eşit düzeyde ispatlanamaz olmaları gibi eşit düzeyde olanaksızlık taşıdıklarını savunmuştur. Bu ise, onun tümevarıma olan itirazının ta kendisidir. Lakatos’a göre yanlışlamacılık 3’e ayrılır: Dogmatik Yanlışlamacılık Metodolojik Yanlışlamacılık Sofistike Yanlışlamacılık

140 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
A) Bilim Felsefesinde Lakatos Sentezi 1) Dogmatik Yanlışlamacılık Bilimin hiçbir kuramı doğrulayamamakla birlikte bazı teorilerin yanlışlığını tam bir kesinlikle ortaya koyabileceğini savunmaktadır. Dolayısıyla, bilimsel dürüstlük, deneyle çelişen tüm kuramlardan vazgeçmeyi gerektirmektedir. Buna göre, bir teori ancak deneysel (gözlemsel) temele sahip olduğu zaman bilimseldir.

141 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
A) Bilim Felsefesinde Lakatos Sentezi 2) Metodolojik Yanlışlamacılık Bir teoriyi reddetmek ile onun yanlışlığını ispat etmek birbirinden ayrılmaktadır. Bilimsel olanla olmayana ilişkin yeni bir ayrıştırıcı ölçüt öne sürülmektedir. Ancak belirli “gözlemlenebilir” durumları yasaklayan ve bu yüzden “yanlışlanabilen” ve reddedilebilen teoriler bilimseldir; veya bir teori eğer “deneysel temel” taşıyorsa bilimseldir.

142 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
A) Bilim Felsefesinde Lakatos Sentezi 3) Sofistike Yanlışlamacılık Bir teori eğer öncekinden veya rakibinden farklı olarak artan ampirik (deneysel) içerikle destekleniyorsa yani, eğer yeni olguların keşfine götürüyorsa ancak o zaman ‘bilimsel’ veya ‘kabul edilebilir’ bir teoridir.

143 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları BAP, aynı bakış açısına sahip kuramlardan oluşan tarihi süreci ifade etmektedir. Lakatos, özele ilişkin kuramların tek başına ele alınmalarını reddetmiştir. Bir bilimsel kuram, kesin bir biçimde doğrulanamaz veya yanlışlanamaz. Önermeleri, yardımcı önermelerle birlikte sınarız. Sonuç olarak, onları doğruladığımız veya yanlışladığımızı bilmek konusunda emin olmalıyız. Bu durumda, tekil kuramlar yerine bağlı kuramlar (BAP) söz konusudur.

144 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları BAP, ampirik olarak çürütülemeyen, olması gereken hakkında saf metafizik inançlar topluluğu oluşturan bilimsel araştırma kuralları disiplinidir. Lakatos’da BAP 3 unsurdan oluşmaktadır: Sert Çekirdek Koruyucu Kuşak Pozitif-Negatif Anlama Aracı (Heuristic)

145 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Sert Çekirdek; metafizik unsurdur, inançlardan oluşur. Bütün BAP’lar sert çekirdek ile karakterize edilir. Kısacası, sert çekirdek aksiyomlar setidir. Koruyucu Kuşak; sert çekirdeği koruyan hipotezlerdir. Lakatos’da sert çekirdek kolay kolay değişmez ancak koruyucu kuşak daha esnektir, değişebilir. Anlama Aracı; BAP’ın nasıl anlaşılması gerektiğini belirler. BAP’ın dışarı ile temasını sağlar. Yani, bilgi büyümesi olarak değerlendirilebilmesi için her araştırma programı, kendi anlama aracına sahiptir.

146 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Anlama Aracı, pozitif ve negatif anlama aracı olmak üzere ikiye ayrılır. Pozitif Anlama Aracı: Kısmen araştırma programının reddedilebilir varyantlarını geliştirir. Negatif Anlama Aracı: Sert çekirdeğin araştırılmasına izin vermez, araştırmanın reddedilemez parçasıdır. Buna göre, yanlışlama ölçütü, bilimsel olan ile bilimsel olmayan önerme arasında ölçüt değildir. Koruyucu kuşak, yardımcı hipotezlerle sert çekirdeği reddedişten korur.

147 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Bilgi büyümesi, araştırma programı ile sağlanır. Bu açıdan Lakatos’da kuramlar sınanır, fakat araştırma programları sınanamaz, değerlendirilir. Lakatos’a göre eğer bir araştırma programı, önceki formülasyonun ampirik içeriğini büyütüyorsa kuramsal olarak “ilerleyici”, bunu sağlamıyorsa “yozlaşan-terkedilen” olarak nitelendirilir. Lakatos’da ilerleyici-yozlaşan program ayrımı mutlak değil, görelidir. Zaman dönemi içerisinde bir araştırma programının niteliği değişebilir.

148 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Lakatos açısından bilimsel gelişme, yozlaşan BAP’dan ilerleyici BAP’a geçiştir. Önemli olan BAP’ın ampirik içeriğinin artıp artmadığıdır. Eğer yozlaşan BAP’ın ampirik içeriği halen ilerleyici BAP’ın ampirik içeriğinden fazla ise, ilki tercih edilir. Lakatos, somut dünyada gözlendiği üzere bilimde değer yargılarının varlığını kabul ederken, aynı zamanda Popper’deki ampirik içeriğin artırılması gerektiği görüşünü desteklemektedir.

149 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Yanlışlama zorlukları ve bilgi büyümesi açısından bakıldığında Lakatos’un görüşleri ve somut iktisat bilimi arasında bir yakınlaşma görülmektedir. Paranın içselliği-dışsallığı tartışmaları dikkate alındığında, hiçbir görüş diğerini yanlışlayamamakta, her zaman kendisi haklı çıkmaktadır. Bu tartışmaların ampirik içeriğin artmasına katkısı yoktur. Bu açıdan iktisatta ampirik içerik-öndeyiden çok, meydana gelme-açıklama ilişkisi geçerlidir.

150 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Ampirik içerik söz konusu olduğunda, yanlışlamanın hemen hemen olanaksız olduğu görüşü Lakatos’u desteklemektedir. “Para Talebi İstikrarlıdır” hipotezi yanlışlanamaz. Tanımlamalara, ölçüm tekniklerine ve yaklaşıma göre para talebinin istikrarlı olduğu her zaman kanıtlanabilir, tersi de geçerlidir. İktisatta çeşitli okullar vardır. Okullar arasında yaklaşım, değerler, kullanılan kavramlar ve teknikler arasında fark vardır. Okullar bir arada bulunabilmektedir. Terkedilen bir okul tekrar canlanabilmektedir.

151 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları İktisatta bazen tarihsel olarak söyleneni yeniden ileri sürmek olanaklıdır. Blaug, Keynesci Devrim’in, yozlaşan araştırma programından ilerleyici programa geçiş olduğunu ileri sürmektedir. Lakatos’da sert çekirdek metafizik unsurdur, inançlardır, sınanamaz. Dolayısıyla aksiyomların mutlak doğruluğunu savunmaktadır.

152 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları İktisatçılar tarafından incelenen araştırma programları genellikle Neo-klasik iktisada yöneliktir. Neo-klasik iktisatta sert çekirdek şunlardan oluşur: Rasyonel iktisadi hesaplama, Değişmeyen zevkler ve tercihler, Karar almanın bağımsızlığı, Tam haber alma, Tam kesinlik, Faktörlerin tam hareketliliği vb.

153 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Neo klasik iktisatta pozitif anlama aracı: Piyasayı alıcı ve satıcılar olarak bölmek, Açık sonuçlar elde etmek için piyasa yapısını kesinlikle tanımlamak, Davranışsal varsayımlarda ideal tip tanımlamalar yapmak, İlgili ceteris paribus koşulların sınırlarını belirtmek vs.dir.

154 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Keynesci araştırma programıyla sert çekirdekte bazı değişmeler olmuştur: Rasyonel olmama, Belirsizlik, İstikrarsız beklentilerin olabilirliği söz konusudur. Koruyucu kuşak: Tüketim fonksiyonu, çarpan, otonom harcamalar kuramı, spekülasyon güdüsüyle para talebi, uzun dönemli faiz oranına bağlılıktır. Pozitif anlama aracı: Milli gelir hesaplaması, tüketim fonksiyonu ve çarpanın istatistiksel tahminidir.

155 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Neo-klasik açıdan Talep Analizi araştırma programının sert çekirdeği: 1) Temel iktisadi kuram, zorunlu olarak soyut, statik ve biçimde geneldir. 2) Temel varsayımlar basit, tek ve değişmezdir. Varsayımlar ne gerçek ne de yanlışlamaya duyarlıdır. 3) Tüketici faydasını maksimum kılmayı amaçlar. 4) Sınırlı gelire sahiptir. 5) Sınırsız istemleri vardır. Fakat azalan marjinal fayda yasası geçerlidir. 6) Mal ve hizmetlerin fiyatları hakkında tam bilgiye sahiptir.

156 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Neo klasik açıdan Talep Analizi araştırma programının sert çekirdeği:… 7) Almaşık kullanımlar için rasyonel hesaplama yapılır. 8) Bireylerin kararları diğer bireylerden bağımsızdır. Pozitif anlama aracı: 1) Statik modeller yapmak, 2) Postülaların sayısını minimuma indirmek, 3) Genel kuramlar geliştirmek, 4) Fiyatlar veya değişim değerlerinde yoğunlaşmak, 5) Varsayımlar ve gerçekler arasındaki farklılıkları gidermek için kuramı yeniden yorumlamak.

157 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Neo klasik açıdan Üretim Fonksiyonu araştırma programının sert çekirdeği: 1) Her firmanın üretim fonksiyonuna sahip olduğu varsayılmaktadır. 2) Azalan verimler ilkesi geçerlidir. 3) Üretim sürecinde girdiler birbirleriyle ikame edilebilir. Pozitif anlama aracı: 1) Kurulan modeller kâr maksimizasyonu veya maliyet minimizasyonu üzerinedir. 2) Piyasa varsayımı yapılır. En ortak varsayım tam rekabettir.

158 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
C) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Pozitif anlama aracı:… 3) Mikro ve bireysel düzeyde modeller yapılmaktadır. 4) Eksik rekabet piyasaları, zaman, heterojen sermaye gibi daha gerçekçi çapraşıklıklara girişmek yolu ile kuramları arıtılmaktadır.

159 KURAL KOYUCU YAKLAŞIMLAR: 3-BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROGRAMLARI METODOLOJİSİ
B) İktisatta Bilimsel Araştırma Programları Özetle: İktisatta Lakatos’un metodolojisi sınırlı geçerliliğe sahiptir. Fakat diğerlerine göre bilimsel etkinliğe daha yakındır. Lakatos’da dikkat çeken noktalardan bir tanesi pozitivizmle birlikte bilimden atılan metafiziğin tekrar saygı görmesidir.

160 BETİMSEL (POZİTİF) İKTİSAT METODOLOJİSİ
Kural koyucu iktisat metodolojisi başlığı altında toplanan yaklaşımların ortak özelliği: İktisat biliminin, bilimsellik niteliği kazanabilmesi veya Bir bilginin iktisat biliminin alanına dahil edilebilmesi için taşıması gereken özellikleri ya da Söz konusu bilgilerin elde edilmesi sürecinde uyulması gereken metodolojik ilkeleri konu edinmeleridir.

161 BETİMSEL (POZİTİF) İKTİSAT METODOLOJİSİ
Betimsel iktisat metodolojisinde ise: Yöntembilimci, iktisatçı teorisyenlerin fiili uygulamalarında ne tür kaygılar taşıdıklarını, Teori kurarken ve onu rakiplerine karşı savunurken niçin belirli metodolojik veya epistemolojik ilkelere sarıldıklarını, Dolayısıyla bilgi üretirken “fiilen” hangi yöntemleri kullandıklarını anlamaya ve açıklamaya çalışmaktadır. Burada, bilimle bilim olmayanı ayırmak için belirli ilkeler koymak değil, zaten bilim olarak kabul gören yaklaşım ve bilgilerin özelliklerini betimlemek önemlidir.

162 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
A) Bilim Felsefesinde Antipozitivizm ve Thomas Kuhn Thomas Samuel Kuhn, bilim felsefesi ile sonradan ilgilenen bir fizikçi olmasına karşın bu alanda yaptığı katkı, pozitivizme karşı bir “isyan” ya da “devrim” olarak adlandırılabilecek kadar önemli ve sarsıcı olmuştur.

163 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
A) Bilim Felsefesinde Antipozitivizm ve Thomas Kuhn Kuhn öncesi, pozitivist bilim anlayışının temel özellikleri: Bilimin amacı, gerçek dünyada, öznel düşüncelerden bağımsız olup bitenleri keşfetmektir. Bilimsel teoriler ile diğer inanç türleri arasında kesin bir ayrım söz konusudur. Bilim felsefecilerinin görevi bu ayırıcı ölçütleri bulmaktır. Bilimsel ilerleme birikimseldir. Gözlem ifadeleri ile teorik önermeler arasında kesin bir ayrım vardır. Gözlem ve deney, hipotez ve teorilerin ispatlanmasına temel oluşturur. Bilimsel bilginin değişmeyen bir rasyonalitesi vardır.

164 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
A) Bilim Felsefesinde Antipozitivizm ve Thomas Kuhn Kuhncu gelenek, pozitivizmin formülasyonuna değil, bizzat kendisine karşı çıkmaktadır. Bu geleneğin temel özellikleri: Bilim adamları, bilişsel etkinliklerini ancak paradigmalarla sürdürebilirler. Farklı paradigmalar, birbirleriyle kıyaslanamayacak kadar farklı standartlara sahiptirler. Bilimsel bilgi birikimsel değil, devrimsel bir nitelik taşır. Bir paradigmadan diğerine geçiş, ani bir algı dönüşümünü gerektirir. Yani paradigma değiştirmek din değiştirmek gibidir.

165 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
A) Bilim Felsefesinde Antipozitivizm ve Thomas Kuhn Kuhn’un görüşleri ile Ludwing Wittgenstein’ın görüşleri arasında paralellikler bulunmaktadır. Wittgenstein, 1920’li yıllarda yazdığı Tractatus adlı eserinde, yirminci yüzyılın en etkili felsefe akımı denebilecek mantıksal pozitivizme önemli bir güç kazandırmıştır. 1950’li yıllarda yazdığı Felsefi Araştırmalar adlı eserinde ise, tüm pozitivist yaklaşımlara meydan okuyan düşünürlerin ilham kaynağı olmuştur.

166 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
A) Bilim Felsefesinde Antipozitivizm ve Thomas Kuhn Kuhn 1950’li yıllarda Wittgenstein’ın “dil oyunları” üzerine yazdıklarıyla ilgilenmiştir. Kuhn’un paradigma kavramı, Wittgenstein’ın Felsefi Araştırmalar adlı eserinde ileri sürdüğü ve oldukça yankı bulan “dil oyunları” kuramının, bilim tarihine bir uyarlanma denemesi olarak değerlendirilebilir. “Bilimsel Devrimlerin Yapısı” adlı çalışmasında, paradigma kavramını, tam 21 farklı anlamda (bilimsel başarılar, felsefe, model, gelenek, ders kitabı, metafizik kurgu, yeni görme biçimi vs.) kullanmıştır.

167 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
A) Bilim Felsefesinde Antipozitivizm ve Thomas Kuhn Wittgenstein’a göre, her dil kendine özgü kurallarıyla bir bütün oluşturur, dili meydana getiren unsurların her biri anlamlarını bu bütünlükten alırlar. Bu nedenle, dilin hiçbir unsuru veya kuralı bütünlüğün verdiği anlamı bozmadan veya onu dönüştürmeden dışardan anlaşılamaz. Wittgenstein’daki “dil oyunları”na karşılık gelen kavram, Kuhn’da “paradigma”dır. Aynen dil gibi, paradigmalar da belirli bir gerçekliğin paylaşılan ortak terimlerle algılanması ve anlaşılması için kavramsal çerçeve işlevi görmektedirler.

168 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Paradigma Kuhn’a göre bir paradigmanın başlıca dört kurucu unsuru vardır: Simgesel genellemeler: Doğa yasalarını andıran, ancak bilim adamlarınca tanımlama olarak anlaşılan sınanamaz, yanlışlanamaz önermeler. Metafizik unsur: İnanışlar. Değerler: Kuramlar daha basit ve daha tutarlı olmalıdır gibi ölçütler. Örnekler: Paradigmanın en önemli unsurudur. Bilim adamları için karşılaşılan sorunların biçimlendirilmesinde bir kılavuz işlevi görürler.

169 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Paradigma… Kısaca paradigma, temel teorik varsayımlar, çözümleme yöntemleri ve odak değişkenler, temel işler ve mesleki ilişkilerden meydana gelir. Buradan da anlaşılacağı üzere Kuhn, paradigma kavramını, doğal bilimlerin gelişiminin açıklanmasında kullanılabilecek bir kavramsal araç olarak önermiştir. Ancak, birçok sosyal bilim dalında bu kavramın kullanıldığı görülmektedir.

170 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Normal Bilim ve Devrimci Bilim Normal Bilim: Bir paradigmanın dikte ettiği ilke ve araştırma konularına uygun olarak yapılan bilimdir. Bir paradigma veri alınır. Devrimci Bilim: Paradigmanın değiştirilmeye çalışıldığı, sadece araştırma konularının değil, bilimsel etkinliğin ilkelerinin de değiştiği bilimdir. Genellikle normal bilim, gerçeklikle ilgili açıklamalarda elde edilen başarılarla başlar ve bu başarıların dayandığı temeller sorgulanmaz. Yani bir paradigma oluşmuştur. Normal bilimde yanlışlama söz konusu değildir.

171 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Normal Bilim ve Devrimci Bilim… Veri bir paradigma, hem çözülmesi gereken soruları tanımlayacak, hem de o sorulara verilebilecek kabul edilebilir cevapları belirleyecektir. Sorular ve onların çözümüne ilişkin çabalar “Bulmaca Çözme”ye benzetilir. Çünkü, çözüm için gerekli tüm kurallar önceden belirlenmiştir. Bilim adamları, oyunun kurallarını değiştirmemek kaydıyla, kurallara uygun olarak parçaları yerli yerine koymaktadırlar.

172 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Normal Bilim ve Devrimci Bilim… Normal bilim döneminde bilim adamlarına düşen görev; kuralları konmuş bulmacaları tekrar tekrar, ancak belki daha önce kullanılmamış tekniklerle yeniden çözmek, Böylece hem bilimsel faaliyet yapmak hem de paradigmanın yeniden üretilmesine katkıda bulunmaktır.

173 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Normal Bilim ve Devrimci Bilim… Kuhn, normal bilimde sınama kavramını Popper’den farklı anlamda kullanmaktadır. Normal bilimde sınama, kuramın sınanması değil, bulmaca çözme faaliyetinin parçasıdır. Bulmaca çözmedeki güçlükler, paradigmanın ve dolayısıyla kuramın yanlışlanmasına neden olmaz. Kuhn’a göre, kuramın sınanması normal bilime göre değil, normal olmayan bilime (bilimsel devrim) göre olur. Kuhn’da normal bilimde yanlışlama yoktur. Normal olmayan bilimde ise kanıtlama vardır.

174 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Normal Bilim ve Devrimci Bilim… Kuhn’a göre bilimsel devrim, normal bilimde krizlerin doğması ve alternatif paradigmanın gerçekleşmesiyle olur. Normal bilim olgunlaşırken, kriz de ortaya çıkmakta ve gelişmektedir. Etkili olarak bazı bulmacalara cevap verilememektedir. Listenin uzaması devrimi gerektirmektedir.

175 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Bunalım Dönemi Kuhn’a göre bir paradigmanın terk ediliş nedeni, paradigmanın belirlediği çerçevede çözülemeyen sorunların, yeni arayışlara sürükleyecek kadar fazlalaşmasıdır. Paradigmalar, her zaman açıklanmayan örneklerle karşılaşırlar. Bu sorunlar ilk önce önemsiz, başka bilim dalının alanına giren ya da anlamsız kabul edilirler. Karşıt örnekler birikince, paradigma eski güvenilirliğini kaybederek sarsıntı geçirmeye başlar.

176 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Bunalım Dönemi… Karşıt örnekler veya kural dışılıklar paradigmayı kendini yeniden üretemeyecek düzeyde zorlamaya başlarsa bunalımlar ortaya çıkar.

177 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Bilimsel İlerleme ya da Devrim Bilim adamları tarafından paylaşılan bir paradigmanın en belirgin özelliği, temel sorular ve onlara verilebilecek kabul edilebilir cevapların çerçevesini çizmesidir. Bilim felsefesi tartışmalarında ilerleme kavramı, oldukça merkezi bir konuma sahiptir. Bilim tarihinde, bir bilimsel teorinin terkedilerek diğerinin tercih edilmesi sorununu pozitivist düşünce geleneği, ilerleme kavramıyla çözmektedir.

178 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Bilimsel İlerleme ya da Devrim… Kuhn, bir teorinin terkedilerek diğerinin benimsenmesi sürecine paradigmal geçiş demektedir. Bunalımla beraber arayışlar başlar ve yeni bir paradigma eskisinin yerini alır. Bu geçiş devrimseldir; yeni bilim anlayışı tüm bilgileri kendi merkezinden bakarak yeniden oluşturur. Bu nedenle, yeni paradigmanın eskilerine göre daha iyi olduğunun düşünülmesi normaldir.

179 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Eşölçülemezlik Kuhn’a göre bilim, birikimsel bir süreç izlemez, dolayısıyla, bilimsel gelişme veya ilerlemeden değil, ancak bilimsel değişmeden söz edilebilir. İlerleme ve gelişme normal bilim sürecinde, yani paradigma içinde söz konusu olabilir. Fakat bir paradigmanın diğerinden daha iyi açıkladığını gösterecek ortak ölçütler olmadığı için, bir paradigmadan diğerine geçiş devrimsel nitelik taşır.

180 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Eşölçülemezlik Öncülleri faklı paradigmaların ürettiği sonuçların karşılaştırılması anlamsızdır, yani paradigmalar eşölçülemezdirler. Paradigma aynı zamanda “paylaşılan ortak değerler kümesi”dir. Paradigmalar arası bir değer yargı sistemi olmadan hiçbir paradigmanın değer yargıları göreli avantaj veya dezavantaj bakımından kıyaslanıp eleştirilemez.

181 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
B) Thomas Kuhn’da Temel Kavramlar Kuhn’a göre bilim şu aşamaları takip ederek gelişir veya oluşur: Bilim öncesi dönem Normal bilim dönemi Bunalımlar Devrim

182 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
C) İktisatta Bilimsel Devrimler Kuhn’cu bilimsel devrim yaklaşımının geçerli olup olmadığını ilk tartışan, D.F. Gordon’dur. Gordon’a göre, iktisatçılar arasında temel model konusunda görüş birliği vardır. Ana devrim yoktur. Bu yüzden diğer sosyal bilimlere göre iktisat, doğal bilimlere daha yakındır. İktisatta alt modellerde değişmeler olmaktadır. Gordon’a göre 18. yüzyıldan beri iktisatçıların görüşleri aynı olduğundan Kuhn’cu yaklaşım iktisatta kabul edilemez.

183 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
C) İktisatta Bilimsel Devrimler T.W. Hutchison iktisatta devrimi kabul etmez. Hutchison’a göre, iktisadi koşullar ve kurumlardaki tarihsel değişmeler yeni problemler doğurur. Bunlara tepki, devrim ile karıştırılmaktadır. Devrim, içsel yapının rasyonel olarak yeniden kurulmasıdır, ampirik bilimin içeriğinin değişmesidir.

184 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
C) İktisatta Bilimsel Devrimler Kuhn’un yaklaşımı, uygulamada pek taraftar toplamamaktadır. Her ne kadar Keynesgil devrim, marjinal devrim gibi ifadeler kullanılıyorsa da, buradaki devrim terimi Kuhn’un tanımladığı anlamda bilimsel devrim anlamına gelmemektedir. Zaten Kuhn, paradigmayı, doğal bilimlerdeki teorik gelişmeleri betimleyen bir kavram olarak ileri sürmüştür. Kuhn’a göre sosyal bilimlerde henüz oturmuş bir paradigmadan bahsedilmesi olanaklı değildir. Bu yüzden sosyal bilimler henüz paradigma öncesi aşamadadırlar.

185 BETİMSEL YAKLAŞIMLAR: BİLİMDE DEVRİMCİLİK-Thomas Kuhn
C) İktisatta Bilimsel Devrimler Bu yüzden, iktisat metodolojisinde Kuhn’un görüşlerinin bütünüyle uyarlanmaya çalışıldığı bir çalışma yok gibidir. Sosyal bilimlerdeki gelişmeler, Kuhn’cu anlamda bilimsel devrim olarak nitelenememektedir.


"İktisat Metodolojisi ve Araştırma Teknikleri*" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları