Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Kan ve İmmun Sistem.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Kan ve İmmun Sistem."— Sunum transkripti:

1 Kan ve İmmun Sistem

2

3 Kan yuvarları ya da şekilli elemanlar eritrosit, lökosit ve trombositlerdir.
Kanın sıvı plazma kısmını ise çeşitli büyüklükte madde, molekül ve iyonlar oluşturur. Erişkin bir bireyin vücut ağırlığının yaklaşık % 6-8’ni kan oluşturur.

4 Kanın bir tüp içinde devirle santrifüje edilmesi sonucu tüpün üst kısmında açık sarı saydam plazma, altta ise yuvarlar sütun oluşur. Bu işlemde yuvarlar sütununun bütün tüp kanına oranı, kanın % hematokrit değeri olarak bilinir. Yuvarlar sütununun oluşturduğu hematokrit değer ortalama % ’dir; geri kalan % ise kanın plazma kısmıdır.

5 Vücut ısısında kan pH’ sı 7,35-7,40 arasında değişir.
Kan tampon sistemleri hem plazma hem de eritrositlerde bulunur. Eritrositlere ait tampon sistemleri; karbonik asit-bikarbonat ve fosfat tampon sistemleri ile tampon yeteneği çok yüksek olan hemoglobin– oksihemoglobin sistemidir.

6 Kanın pH’nın normal sınırların altına düşmesine asidoz (asidemi), normal sınırlar üzerine çıkmasına ise alkaloz (alkelemi) denir. Asidoz ve alkaloz kendi içlerinde; a) Solunumsal (respiratuvar) asidoz ya da alkaloz ; b) Metabolik (non-respiratuvar) asidoz ya da alkaloz tiplerine ayrılırlar.

7 Kan Plazması Plazmada yayılmış, dağılmış ve erimiş halde bulunan katı maddelerin en büyük grubu ortalama % 6-8 proteinlere aittir. Kan plazmasının proteinden başka, elektrolitler, lipitler, karbonhidratlar, amino asitler, vitaminler, hormonlar, üre, ürik asit, oksijen, karbondioksit ve azottan oluşur.

8 Albumin: Plazma proteinlerinin yaklaşık % 60’nı oluşturur, plazmadaki miktarı 3,4 - 5 g/dl’dir.
Molekül yapısının küçük olması nedeniyle plazma kolloid ozmotik basıncını (onkotik basınç) önemli oranda etkiler. Albuminin önemli görevlerinden birisi de plazmada çeşitli maddelerin taşıyıcılığını üstlenmesidir . Böbreklerin glomerül yumağından filtre olan hormonları bağlayarak, onların kaybını önler. Albuminin yapımı açlık süresince azalır, nefrotik sendromlarda ise albumin kaybına karşılık yapımı hızlanır.

9 Globulin: Plazma proteinlerinin % 35’i globulinlerdir
Globulin: Plazma proteinlerinin % 35’i globulinlerdir. Taşıyıcı globulinler alfabeta globulinlerdir. Hormon, küçük iyon ve bileşikleri taşırlar. Kandaki glikozun 2/3’ ü α1- globulin molekülleri ile taşınır. Plazma lipitlerinin % 75’i lipoprotein şeklinde globulinler tarafından taşınır. Metaloproteinler iyon taşıyıcı globulin grubunu oluşturur. Örneğin transferrin, kanda demir taşıyan β- globulin molekülüdür.

10 Fibrinojen: Plazmada 100-700 mg/dl miktarlarında bulunan, molekül ağırlığı yüksek bir proteindir.
Esas görevi koagülasyon işlemi olduğu için interstisyel sıvı çok az pıhtılaşır ya da hiç pıhtılaşmaz. Fibrinojen, ozmotik basınçta önemsizdir.

11 ERİTROSİTLER Hematopoez (kan yapımı) embriyoda, fetusta, çocukta ve erişkinde farklı yerlerde gerçekleşir. Kan hücreleri, embriyonal yaşamın en erken fazlarında vitellüs kesesinin adacıklarında (mezenkim hücreleri) ve kısa bir süre sonra da bu adacıklardan oluşan kapiller damarlarda yapılır. İlkel kan hücrelerinin yapıldığı bu dönem mezoblastik dönem olarak bilinir ve ilk üç ayı kapsar. Fötal yaşamın ikinci ayından itibaren kan yapımı ile ilgili olarak karaciğer görev üstlenir ve bu döneme hepatik faz adı verilir. Fötal yaşamın ortalarından itibaren (20. hafta) kemik iliğinde kan yapımı başlar. Kan yapımının bu dönemi ise miyeloid faz olarak adlandırılır. Bu dönemde bütün kemiklerde kan yapımının başlaması ile yaygın hematopoez başlamış olur.

12

13 Eritropoez ve Eritrositlerin Gelişimi İçin Gerekli Maddeler
Eritropoietin hormonu (EPO) eritrosit oluşumunda çok önemli yeri olan glikozillenmiş bir α-globulin molekülüdür. Eritropoietinin başlıca yapım yeri böbreklerdir. Oksijen yetersiziği (hipoksi) en önemli uyaranıdır. Genel olarak hipofiz hormonları, hipofize bağımlı hormonlar ve steroid grubu cinsiyet hormonları eritropoezi stimüle ederler. Androjenlerin eritropoetik etkileri, kemik iliğinin direkt uyarılması ve EPO düzeyinin artırılmasıyla gerçekleşir. Östrojenler, eritropoez üzerinde inhibitör bir etki yaparlar, EPO yapımına engel olurlar veya EPO oluşması için gerekli plazma protein sentezini inhibe ederek etki gösterirler.

14 Aldosteron ve kortizol gibi steroid hormonlar da eritropoezi hızlandırırlar.
Tiroit hormonları (T3, T4) vücut metabolizmasını hızlandırır ve O2 tüketimini artırarak eritropezi artırmada etkili olurlar. B12 vitamini (siyanokobalamin) eksikliği, megaloblastik anemilerin ortaya çıkmasında çok önemli bir rol oynar. Bu vitaminin noksanlığında DNA sentezi aksar. B12 vitamin noksanlığının en önemli nedeni, vitaminin absorbsiyon yetersizliğidir. Bu durum midenin pariyetal hücrelerinde sentezlenip salgılanan intrensek faktör (IF) eksikliğine bağlı olabilir.

15 Hemoglobin oluşumuna etkili olan faktörlerin en önemlisi demirdir
(Fe2+). Ferro (Fe2+) halde % 65 oranında Hb’nin yapısında bulunur ve dolayısıyla retikülosit olgunlaşmasını ve eritrositlere dönüşümü gerçekleştirir. Vücut demirinin % 4’ü miyoglobin içinde ve yaklaşık % 1 miktarda plazmada, β-globuline bağlı ferrik (Fe3+) halde bulunur. Demirin geri kalan yaklaşık % 27’lik kısmı depo demiri şeklinde ferritin ve hemosiderin olarak bulunur.

16 Kan dolaşımına girmiş olan eritrositlerin ömrü ortalama 120 gündür.
Normal koşullarda eritrosit yapım ve yıkımı dengede olduğundan eritrosit sayısında pek az değişiklik gözlenir. Yaşlanmış eritrositlerin yıkımı tüm fagositik sistem tarafından (retiküloendotelyal sistemde; rES), özellikle de karaciğer ve dalakta gerçekleşir.

17 Anemi, eritropoezin çeşitli nedenlere bağlı olarak yapılamaması, kısmi yapılması, defektif yapılması, baskılanması sonucunda oluşan bir klinik ve laboratuvar bulgusudur. Polisitemi: Eritrositlerin sayıca (mm3’de 6-8 milyon) fazla bulunması durumudur, genellikle sekonder nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar.

18 KAN GRUPLARI İnsan kan grupları A, B ve 0 sistemine göre A, B, AB ve 0 olmak üzere dört temel gruba ayrılır. Bu gruplandırma eritrositler yüzeyindeki antijen tipine göre belirlenmiştir. Grubun özelliğini oluşturan antijenler özgül antikorlarıyla aglütinasyon reaksiyonu verdikleri için aglütinojen, bu aglütinasyonda etkili olan plazma antikorları ise aglütinin olarak isimlendirilirler. Anti-A ve anti-B plazma antikorları (aglütininler) doğuştan var olan antikorlardır.

19 A aglütinojeni taşıyan bireyler A grubu,
B aglütinojeni taşıyanlar B grubu, A ve B aglütinojenlerini birlikte taşıyanlar AB grubu, Hiç bir antijen taşımayanlar ise 0 (sıfır) kan grubu olarak tanımlanırlar. Kan gruplarının tayin edilmiş yüzde oranları; 0 grubu % 47, A grubu % 41, B grubu, % 9 AB grubu % 3 olarak belirlenmiştir.

20 Rh kan grubu anti-rh antikorlarıyla reaksiyon veren kana sahip kişilere Rh (+), aglütinasyon vermeyen % 15’lik insan grubuna da Rh (-) grup tanımlaması yapılır. Kernikterus Eritroblastosis fetalis

21 KAN DOKUSU Kan, dolaşım sistemi içinde dolaşarak organizmanın tüm dokularına metabolizma için gerekli besin maddeleri ve oksijeni sağlayan, metabolizma artıkları ve karbondioksiti toplayıp, vücut dışına atan akıcı bir dokudur. Normal şartlarda insan vücudunda dolaşan kan yaklaşık 5 lt'dir.

22 KAN DOKUSU Kan, damar denilen yapılar içinde dolaşır. Normal olarak kan damar dışına çıkmaz. Damar, vücudun her yanını ağ gibi örmüş kapalı borular sistemidir. Kan, kan hücreleri ile bunların arasını dolduran plazma denilen sıvıdan oluşur.

23 KAN DOKUSU Plazma (Sıvı bölüm) Kan Hücreleri
Hafif alkali, proteinden zengin sıvıdır. Albümin, globülin ve fibrinojen olmak üzere üç temel protein içerir. Kan Hücreleri Eritrosit, lökosit ve trombositler

24 Kan Hücreleri Kan hücreleri kemik iliğinde bulunan aynı kök hücrelerinden köken alır. Bu hücrelerin gelişmesi ve bölünerek farklılaşması sonucunda farklı guruplara ait, farklı işlevleri olan kan hücreleri ortaya çıkar.

25 KAN DOKUSU Eritrositler (Alyuvarlar)
Kanda en fazla bulunan hücre tipidir. Kadınlarda milimetre küp başına 4.8 milyon, erkeklerde ise 5.6 milyon eritrosit bulunur. Bu değerler sağlık, yaş, kadın ve erkekler arasındaki farklılıklar gibi faktörlere göre değişiklik gösterir.

26 KAN DOKUSU Eritrositler (Alyuvarlar)
O2 ve CO2 transportunu üstlenmiş, çekirdeksiz, iki tarafı çökük para biçiminde yuvarlak hücrelerdir. Eritrositler yassı ve uzun kemik iliklerinde oluşup, olgunlaşırlar ve çekirdeklerini kaybetmiş olarak dolaşıma katılırlar : Bu olaya eritropoez, eritropoezisi sağlayan sisteme eritropoetik sistem adı verilir. Eritropoezisin normal devam etmesi için demir, B12 vitamini, folik asit, B6 ve C vitaminlerine ihtiyaç vardır.

27 KAN DOKUSU Eritrositler (Alyuvarlar)
Eritrositler hiçbir zaman bölünemezler. Kandaki ömürleri ortalama gündür. Daha sonra dalakta fagositik hücreler tarafından parçalanırlar. Eritrositlerin içinde hemoglobin (Hb) adı verilen bir protein, bu proteinin yapısında da demir vardır. Hemoglobin, akciğer alveollerindeki oksijen ile birleşir ve dokulara taşır.

28 KAN DOKUSU Eritrositler (Alyuvarlar)
Eritrosit yapımı ile yıkımı arasındaki dengenin bozulması sonucu eritrosit sayısı ve Hb miktarı normalin altına iner ise anemi (kansızlık) denilen klinik tablo oluşur. Kemik iliğinde alyuvarların oluşmasında bozukluk sonucu, çevre kana eritrosit sağlanamazsa Aplastik Anemi denen tablo ortaya çıkar. Eritrosit sayısının artması ise polisitemi olarak adlandırılır.

29 KAN DOKUSU Lökositler (Akyuvarlar)
Lökositler eritrositlere göre daha az sayıda bulunurlar (7000/mm3). Vücudu enfeksiyonlara karşı korurlar. Lökositler normal hücrelere benzemezler. Bağımsız, tek hücreli organizmalar gibi davranırlar, hareket ederler ve yabancı partikülleri yakalarlar. Lökositler hareket tarzı olarak amiplere benzerler ve yabancı hücreleri içlerine alarak yok ederler, buna fagositoz denir. Organizmada yabancı maddelere ve mikroorganizmalara karşı hücresel ve humoral savunmayı üstlenmiş kan hücreleri olup, bağ dokusunda bu görevlerini yerine getirirler. Sayılarının artmasına lökositoz, azalmasına ise lökopeni denir.

30 KAN DOKUSU Lökositler (Akyuvarlar)
Sitoplazmalarında granül (tanecikler) bulunup bulunmayışına göre ikiye ayrılırlar. Granüllü lökositler kemik iliğinde, granülsüz lökositler hem kemik iliği, hem de lenf dokusunda yapılır. Ömürleri birkaç gün gibi kısa sürelidir. Granüler Lökositler (Granülositler): Lökositlerin %50-60’ını oluştururlar. Granüllerin içinde hücre tipine bağlı olarak farklı tipteki kimyasallar yer alır. Granülositler, yabancı maddeleri içlerine alarak yok ederler. Bu olaya fagositoz denir. Nötrofil Eozinofil Bazofil

31 KAN DOKUSU Lökositler (Akyuvarlar)
Agranüler Lökositler (Granülsüz Lökositler) B lenfositler T lenfositler Sitotoksik T hücreleri (Tc) Yardımcı T hücreleri (helper, Th) Baskılayıcı T hücreleri (supressor, Ts): Doğal Öldürücü Hücreler (Natural Killer) Monositler

32 Granüler Lökositler Nötrofil
Nötrofiller en çok görülen lökositlerdir. Boyalara karşı nötral davranırlar. Kemik iliğinde her gün trilyonlarca üretilirler ve kan dolaşımına salınırlar. Ancak yaşamları kısadır (genellikle bir gün). Kan dolaşımındaki nötrofiller kılcal damarların duvarlarından dokulara geçiş yapabilirler. Karşılaştıkları yabancı maddeleri onların salgıladıkları kimyasalları izleyerek takip ederler, bulurlar ve saldırırlar, buna kemotaksis denir. Nötrofil yabancı partikülü veya bulduğu bakteriyi fagosite eder ve granüllerindeki kimyasallar ile bakteriyi öldürür.

33 Granüler Lökositler Eozinofil (Asidofil)
Eozinofillerin kandaki miktarı normalde çok düşüktür. Tüm lökositlerin % 2-3'ünü oluştururlar. Bununla birlikte belirli enfeksiyonlarda (parazitik enfeksiyonlar, alerjik olaylar) sayıları artmaktadır. Ana rolleri organizmayı parazitlerden korumaktır. Fagositik özelliği fazla değildir, sitotoksik etkileri daha fazladır, saldırganın üzerine granülündeki içeriği boşaltırlar. Daha çok derideki ve akciğerdeki parazitlere odaklanmışlardır.

34 Granüler Lökositler Bazofil
Bazofiller kanda en az olan lökositlerdir. Tüm lökositlerin % 1'ini oluştururlar. Sayıları enfeksiyon sırasında artar. Kandaki bazofillerin dokulardaki analoğu (benzeri) mast hücreleridir. Histamin gibi inflamasyonun oluşmasını sağlayan maddelerin salınımı bu hücreler tarafından yapılır.

35 Granüler Lökositler Bazofil
Bazofillerin ve mast hücrelerinin granüllerindeki histamin enfeksiyon olan yere boşaltıldığı zaman, o alana kan akışını arttırır ve böylelikle bağışıklık sisteminin hücreleri enfeksiyon bölgesine kolaylıkla ulaşırlar. Histamin, yabancı antijenlere karşı aşırı duyarlılığı olan kişilerde alerjik reaksiyonun ortaya çıkmasında en önemli rolü oynar.

36 Agranüler Lökositler Lenfositler
Lökositlerin %30-40’ını oluştururlar. İki tip lenfosit vardır: T lenfositler (timusta olgunlaşırlar) B lenfositler (kemik iliğinde olgunlaşırlar) Her ikiside lenf nodüllerinde, dalakta ve antijenler (yabancı organizma veya madde) ile savaşacağı diğer dokularda ikamet ederler.

37 Agranüler Lökositler T Lenfositler
3 tip T Lenfosit vardır: Sitotoksik T lenfosit (Tc): Virüs veya bakteri ile enfekte olan hücreyi ve kanser hücrelerini öldürürler. Yardımcı T lenfosit (helper T): B hücrelerinin antikor yapımını arttırır. Fagositlerin etkilerini arttırırlar. T supresör (baskılayıcı): T hücrelerini baskılar

38 Agranüler Lökositler B Lenfositler
B lenfositler, her antijene (vücuda yabancı olan ve antikor üretimine neden olan maddeler ya da canlılar) özgü antikor (anti-madde) üretir. Vücuda herhangi bir antijen girdiğinde, B lenfositler çoğalır ve milyonlarca antikor üretirler. 6. aydan itibaren vücudumuz antikor üretmeye başlar. O zamana kadar anneden bebeğe geçen antikorlar iş görür.

39 Agranüler Lökositler Monositler
Periferik kanın en büyük hücreleridir. Lökositlerin yaklaşık %7’sini oluştururlar. Kemik iliğinde üretilirler. Kan dolaşımında bulunurlar ve daha sonra kandan ayrılıp dokulara giderek makrofajlara dönüşürler. Makrofajlar en büyük kan hücreleridir. Bazı makrofajlar akciğerde yaşar ve akciğerlerin temiz tutulmasını (toz ve sigara dumanı gibi yabancı partiküllerden) sağlayarak hastalanmasını önler (bakteri ve mikroplar tarafından). Diğer bir görevleri de ölü dokuları temizlemektir.

40 Doğal Öldürücü Hücreler (Natural Killer)
Kemik iliğinde yapılmaktadır. Kan, kemik iliği ve dalakta bulunurlar. Lenfositlerin ayrı bir dalından kaynaklandıkları kabul edilmektedir. Büyük görünümlü lenfositlerdir. En önemli görevleri, tümor hücrelerini ve virus taşıyan hücreleri öldürmektir. Virüs taşıyan hücreleri öldürdükleri halde normal hücrelere zarar vermezler (otoimmün hastalıklar hariç).

41 KAN DOKUSU Trombositler (Plateletler)
Kanın pıhtılaşmasında görev alan hücrelerdir mikron çapında yuvarlak ya da oval küçük disklerdir. Çekirdeksizdir, çoğalamazlar, kasılma yetenekleri vardır. Yapısında enzim sentezlenir. ATP ve ADP oluşturabilirler. Yarı ömrü dolaşımda 8-12 gündür. Trombosit sayısının artmasına trombositoz, normalin altına düşmesine ise trombositopeni denir. Bu durumda genel kanama eğilimi ortaya çıkar. Kan normal olarak mikrolitrede arasında trombosit içerir. Eğer bu sayı altına düşerse kontrol edilemeyen kanama tehlikesi vardır.

42 KAN DOKUSU Trombositler (Plateletler)
Kesi yada delinme gibi damar sistemine zarar veren herhangi bir travma, kanın sıvı halden katı hale geçmesine neden olan bir olaylar zinciri başlatır. Buna pıhtılaşma (koagülasyon) denir. Bu olayın sonunda oluşan pıhtı zincirin son halkasındır. Pıhtılaşma: trombositlerin, endotel hücrelerinin ve karaciğerde üretilen ve koagülasyon (pıhtılaşma) faktörleri adı verilen proteinlerin de dahil olduğu bir reaksiyondur.

43

44

45

46 KAN DOKUSU AKKAN (LENF) SİSTEMİ
Lenf, uçuk sarı renkli bir sıvıdır. Kan plazması ile aynı yapıdadır. İçinde proteinler ve lenfositler bulunur. Lenf damarları kapillerden dokulara sızan plazmayı toplar ve toplar damarlara geri verir. Lenf damarlarının belli yerlerinde lenf bezleri bulunur. Bunlar lenf dokusundan oluşan oval yapılardır.

47 KAN DOKUSU AKKAN (LENF) SİSTEMİ
Dokulardan alınan sıvı, lenf bezlerinden geçerken yabancı inorganik maddeler, bakteriler ve diğer mikroorganizmalar bu bezlerde tutulur ve immün sistem tarafından yok edilir. Bu bezler ayrıca lenfositlerin ve antikorların da üretim yeridir.

48 KAN DOKUSU AKKAN (LENF) SİSTEMİ
Lenf bezlerine ek olarak, dalak ve kemik iliğinde de lenfosit üretimi yapılır. Dalak aynı zamanda lenfositlerin yıkım yeridir. Bu nedenle, dalak ve kemik iliğine lenfoid organlar denir. Lenfoid organlar, lenf bezleriyle birlikte vücudun savunma kaleleri olarak görev yaparlar.

49 İMMÜN SİSTEM (BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ)

50 Tanım Mikroorganizmalar (Bakteri, Virüs, Parazit ve Mantar) Fiziksel (UV, radyasyon, sıcak-soğuk, mekanik travma, toz, gaz, buhar) Kimyasal etkenler Tüm canlılar kendi yapısına yabancı ve zararlı olabilecek maddeleri tanıyabilme ve onlara karşı kendini savunabilme yeteneğine sahiptir.

51 Tanım Genelde ANTİJEN olarak tanımlanan bu yabancı maddeler organizmaya girdikten sonra birbiriyle ilişkili birçok biyolojik reaksiyon meydana gelir. Buna BAĞIŞIK YANIT (canlıların yabancı maddelere karşı reaksiyon verme hali) denir. İMMÜNİTE (Bağışıklık): Doku ve organlara hasar verme eğilimi taşıyan etkenlere karşı vücudun gösterdiği direnme yeteneğidir.

52 Tanım Bu yanıtta birçok sistem, organ ve hücre görev alır. Bu olaylarda rolü olan tüm organ ve hücrelere BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ (İMMÜN SİSTEM) adı verilir. Bağışıklık sistemi, vücudumuzu enfeksiyonlara veya bir hasara yol açabilen etkenlere karşı koruyan sistemdir. Bilim dalı = İMMÜNOLOJİ

53 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ (İMMÜN SİSTEM)
ORGANLAR MERKEZ ORGANLAR Kemik İliği Timus ÇEVRE ORGANLAR Lenf Düğümleri Dalak Mukoza ile ilgili lenfoid dokular HÜCRELER T ve B lenfositler Doğal öldürücü hücreler Granülositler Nötrofiller Bazofiller Eozinofiller Mononukleer hücreler Trombositler MEDYATÖRLER Hücreler arasında aracılık yapan maddeler

54 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ MERKEZ LENFOİD ORGANLAR
KEMİK İLİĞİ: Kemik iliği yassı ve uzun kemiklerin iç kısımlarında yer alır. Tüm kan hücreleri kemik iliğinde yapılır (Hemopoiesis).

55 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ MERKEZ LENFOİD ORGANLAR
TİMUS Göğüs boşluğunun üst kısmında, sternum’un arkasında yer alır. Timus, kemik iliğinde kök hücreden farklılaşan öncü lenfositlerin olgunlaşarak T LENFOSİT haline geldiği organdır. Timusta olgunlaştıkları için bunlara T-lenfosit denir.

56 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ÇEVRE ORGANLAR
Merkez lenfoid organlarda yapılan, olgunlaşan ve immünolojik olaylar için hazır hale gelen olgun T ve B lenfositlerin yerleştiği organlardır. İmmün hücreler santral organlarda oluşur, periferik organlarda görev yaparlar. Lenf düğümleri Dalak Solunum ve sindirim sistemi

57 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HÜCRELER
MAKROFAJLAR LENFOSİTLER B LENFOSİT T LENFOSİT NK (Natural Killer, Doğal Öldürücü Hücreler) Granülositler Nötrofiller Eosinofiller Bazofiller Mast hücreleri

58 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HÜCRELER
MAKROFAJLAR: Makrofajlar kemik iliğinde yapılır ve kana verilir. Dolaşımda yer alan bu hücrelere MONOSİT denir. Monositler ameboid hareketlerle dokulara geçerler ve kan dolaşımına geri dönemezler; yerleşik makrofaj olarak kalırlar. 10-15 mikron büyüklüğünde, tek çekirdekli (mononükleer), sitoplazmalarında içi sindirim enzimi dolu çok sayıda lizozomları bulunan hücrelerdir. Fagositik aktivite gösterirler.

59

60 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HÜCRELER
B LENFOSİT Kemik iliğinde yapılır ve olgunlaşırlar. B lenfositler sentezledikleri immünglobulin moleküllerini hücre yüzeylerinde zarda taşırlar ve bu molekül antijene karşı özgül reseptördür. Bir B lenfosit sadece tek bir çeşit antijene bağlanabilen yüzey immünglobulin reseptör taşır.

61 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HÜCRELER
T LENFOSİT Hücresel tipte bağışık yanıttan sorumludur. Kemik iliğinde yapılan T öncü hücreler timusta olgun T lenfosit haline gelirler. T lenfositleri başlıca iki alt gruba ayrılırlar: T helper (Th, yardımcı T Lenfosit): Yardımcı ve uyarıcı rolü olan lenfositlerdir. Çeşitli sitokinler salgılayarak monosit-makrofaj, B lenfosit, Tc/s lenfositler ve diğer bazı hücrelerin sayıca ve aktivite olarak güçlenmelerini sağlarlar. Bu özellikleri ile Th lenfosit immün sitemin orkestra şefi durumundadır.

62 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HÜCRELER
T cytotoxic/supressor (Tc/s, sitotoksik / baskılayıcı T Lenfosit): T sitotoksik hücreler virus, bakteri ve parazit ile istila edilmiş hücreler, tümör hücreleri, transplante doku ve organ hücreleri gibi organizmaya zararlı veya yabancı hücrelere saldırarak öldüren hücrelerdir. T supressor (baskılayıcı) hücreler, sitotoksik ve yardımcı T-hücre etkinliğini baskılayarak bağışık yanıtın aşırıya kaçmamasını ve dengede kalmasını sağlarlar.

63 Kemik iliği Timus Çevre organlar Hücresel bağışıklık Antikor bağımlı
Timus’a göç Timus NK B lenfosit Çevre organlar Hücresel bağışıklık Antikor bağımlı bağışıklık Genel vücut savunması T lenfosit

64 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HÜCRELER
Polimorf Nüveli Lökositler (PNL, Granülosit): Nötrofiller: Güçlü fagositoz yetenekleri vücut savunmasında çok önemlidir. Eosinofiller: Allerjik olaylarda ve parazitozlarda sayıları artar. Fagositoz yetenekleri sınırlıdır ancak uyarı sonucu granüllerini hücre dışına boşaltırlar. Bazofiller ve Mast Hücreleri: Granüllerinde heparin, histamin ve benzeri maddeleri, uygun bir uyarım sonucu hücre dışına boşaltırlar. Anaflaktik tipteki allerjik olaylarda önemlidirler.

65 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ DOĞAL (Non-Spesifik) BAĞIŞIKLIK (genel savunma)
Herhangi bir ajan için geçerli olan ve sürekli kullanılan savunma mekanizmalarıdır. GİRİŞ KAPISI ENGELLERİ Derideki engeller Mukozadaki engeller ve vücut salgıları Öksürme - Hapşırma DOĞAL FLORA ETKİSİ KOMPLEMAN SİSTEMİ İNFLAMASYON (İLTİHAP)

66 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ KAZANILMIŞ (özgün, adaptif, spesifik) BAĞIŞIKLIK
Bir ajan ile karşılaştıktan sonra ona özgül olarak gelişir ve o ajan ile tekrar karşılaşıldığında kullanılır. HÜCRESEL BAĞIŞIKLIK HUMORAL BAĞIŞIKLIK

67 DOĞAL (Non-Spesifik) BAĞIŞIKLIK İNFLAMASYON (İltihap, yangı)
İnflamasyon vücudun tehditlere karşı oluşturduğu genel bir savunma mekanizmasıdır. Bu sayede tehdit unusuru olan ajanlar; Zararsız hale getirilir, Etken/ajan bölgeden uzaklaştırılır, Zarar o bölge ile sınırlandırılır Hasarlı bölge onarılır ve doku yıkımı engellenir. İnflamasyona yol açan etkenler Mikroorganizmalar (bakteri, parazit, mantar, virüs) Fiziksel etkenler (elektrik, UV, radyasyon, ısı ve mekanik travmalar) Kimyasal etkenler (toksik ve toksik olmayan maddeler) İmmünolojik etkenler (antijenik etki gösteren ajanlar)

68 İNFLAMASYON İltihap, yangı
AKUT İNFLAMASYON Aniden başlar ve klasik 5 bulgu ile karakterizedir. Rubor (Kızarıklık): Hasarlı bölgede damarlar genişler ve kan akımı artar (aktif hiperemi). Bölgenin rengi normale göre daha kırmızı görünür. Tumor (Şişlik): Genişleyen damarların geçirgenliği artar. Damarlardan sıvı ve hücre çıkışı olur. Böylece iltihap bölgesi şişer. Calor (Sıcaklık): Artan kan akımı bölgenin sıcaklığını artırır. Dolor (Ağrı): İltihap bölgesinin pH’ı düşer (ortam asidik olur), histamin gibi bazı kimyasal maddeler (histamin gibi) ortaya çıkar. Ayrıca dokunun şişmesi sinir uçlarını sıkıştırır. Sonuçta ağrı ortaya çıkar. Functio Leasa (Fonksiyon bozukluğu): İltihabın etkisiyle ilgili dokuda fonksiyon bozukluğu olur. Hareketler iltihaplı dokudaki ağrıyı arttırdığından istemli hareketi olan organlar hareketsiz tutulmaya çalışılır.

69 İNFLAMASYON İltihap, yangı
KRONİK İNFLAMASYON Yavaş ilerler, akut formun devamı olarak tanımlanabilir. Çoğunlukla kalıcı doku hasarına neden olur.

70 İNFLAMASYON İltihap, yangı
İnflamasyonda gerçekleşen ilk olay DAMARLARDA GENİŞLEMEdir. Genişleyen damarların permeabilitesi (geçirgenlik) artar. Böylece inflamatuvar odakta sıvı (eksudasyon) ve hücre (özellikle lökosit) birikimi olur.

71

72 İNFLAMASYON İltihap, yangı
İnflamasyonun oluşumunda Histamin Prostoglandinler Seratonin Bradikinin İnterlökin Lökotrien gibi endojen (vücuda ait) kimyasal aracı maddeler rol oynar. İnflamasyondaki ana mediatörler vazodilatatör (damar genişletici) maddelerdir.

73

74

75

76 Dr. H. Erhan Özkan 76

77

78

79 Membran fosfolipidleri
Hücre Hasarı Membran fosfolipidleri Fosfolipaz A2 ARAŞİDONİK ASİT Lipooksijenaz COX2 Lökotrienler ağrı, ateş PG PGI 5-HETE TXA2 Hücresel yanıt Damarsal yanıt Vazodilatasyon kızarıklık Kemotaksi ve göç Permeabilite artışı Isı , ödem Degranülasyon Lizozomal enzimler Fagositoz Fonksiyon kaybı SOR

80 İNFLAMASYON İltihap, yangı
Hücre hasarı sonucu, membran fosfolipidlerinden önce araşidonik asit, daha sonra da prostaglandinler ve lökotrienler oluşur. Prostaglandinler damarsal yanıttan sorumludurlar. Vazodilatasyon yaparak ve damar geçirgenliğini artırırlar; hücrelerin inflamasyon odağına daha kolay ulaşmasını sağlarlar. Lökotrienler ve 5-HETE’nin ana görevi hücresel yanıttır. Kanda bulunan ve savunmadan sorumlu olan lökositlere kimyasal sinyaller göndererek (kemotaksi) lökositleri enflamasyon odağına çağırırlar. Hızlı hareket eden hücreler olan granülositler enflamasyon odağına ilk gelen hücrelerdir.

81 Spesifik Bağışıklık (Özgün, Kazanılmış, Adaptif)
İnsan vücudu kendisinde doğuştan var olan bağışıklığa ek olarak, sonradan geliştirdiği çok güçlü bir bağışıklığa daha sahiptir. Buna spesifik bağışıklık adı verilir. Spesifik bağışıklık Lenfositler Sitokinler Antikorlar ile gelişir.

82 Spesifik Bağışıklık Medyatör
3 çeşit sitokin vardır: Kemokin İnterferonlar İnterlökin: Lökositler tarafından oluşturulur.


"Kan ve İmmun Sistem." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları