Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

DEMOKRAT İ K AÇILIM SÜREC İ Demokratikleşme sürecinin ana hatları Doç. Dr. Mazhar Bağlı Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi AK Parti MKYK Üyesi.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "DEMOKRAT İ K AÇILIM SÜREC İ Demokratikleşme sürecinin ana hatları Doç. Dr. Mazhar Bağlı Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi AK Parti MKYK Üyesi."— Sunum transkripti:

1 DEMOKRAT İ K AÇILIM SÜREC İ Demokratikleşme sürecinin ana hatları Doç. Dr. Mazhar Bağlı Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi AK Parti MKYK Üyesi.

2 Demokrasi Nedir? Demokrasi kelimesi Latince halk (demos) ve iktidar (kratein) kelimelerinden oluşmuş bir terkiptir. Kavram, yönetim organizasyon örgütlenme literatürünün en eski deyimlerinden birisidir. Antik Yunandaki site devletlerindeki yönetim biçimini ifade etmektedir. Şehir devletlerinde yönetimin doğrudan halk meclislerinin elinde olmasından bu adlandırma yapılmıştır. Demokrasi özetle halkın yönetimidir. Bir başkasının değil, doğrudan halkın yönetimidir.

3 Demokrasi hangi dönemlerde gündemde olmu ş tur? Demokrasinin en çok konuşulduğu tarihsel dönemler Sezar’dan sonra yerine geçen oğlu Augustos’un oluşturmaya çalıştığı tiranlık dönemi, ortaçağ sonrası imparatorlukların dağılma süreci ve doğu bloğunun çökmesi sonrasıdır. Bahsi geçen bu dönemler yeni bir yönetim tekniğinin tesis edilmesi arayışlarının en çok konuşulduğu ortamlardır.

4 Demokrasinin temel i ş levleri nelerdir? Demokrasinin temel işlevleri şöyle sıralanabilirler; 1. Bireyleri sisteme dahil etmek, 2. Toplumu güçlendirmek, 3. Sistemin işleyişine ve yaptırımlarına meşruluk kazandırmak, 4. Toplumsal değişimin iç dinamiklerle uyumlu gerçekleşmesine öncülük etmek, 5. Vatandaşı yetkilendirmektir.

5 Demokratik Açılım Nedir? Demokratik açılım, özet olarak ülkemizde var olan toplumsal sorunların demokrasi yolu ile çözülmesini sağlamaktır. Demokrasinin sorun çözme işlevselliğini somutlaştırmak ve hayata geçirmektir. Demokrasiye giden yolu mayınlardan temizlemektir. Özgürlükleri sağlamak, bireylerin özgüvenlerini tesis etmek ve farklılıkları ötekileştirmemektir.

6 Neden sorunların demokrasi ile çözülmesi talep edilmektedir? Var olan toplumsal sorunların demokrasi dışı yollardan çözülmesi demokrasinin işleyişini tehdit eder. Demokrasi dışı yollarla sorun çözme ancak totaliter rejimlerde görülen bir durumdur. Demokrasi üzerinden sorunların çözümü hem toplumsal katmanlarda heyecanla karşılanır hem de sistemin güçlenmesine katkıda bulunur.

7 Türkiye’de Demokrasi Tarihi Nasıl bir Seyir İ zlemi ş tir? Ülkemizde demokrasi ile ilgili en ciddi sorun onun bir “teknik” olarak değil, üretilmiş olduğu toplumun değerlerinin “taşıyıcı ajanı” olarak görülmesidir. Oysa yönetim organizasyon örgütlenmesine dahil olunmadan onun tüm işlevlerinin farkına varmak imkansızdır. Demokrasinin sadece bir “teknik” olarak uygulanmasının en tipik örneğidir Türkiye demokrasisi. Türkiye için demokrasi bir yönetim tekniği olmanın ötesinde muhayyel bir batı medeniyeti değerlerinin taşıyıcı ajanı olarak tesis edilmeye çalışılmıştır. Bundan dolayı da çözüm üretme kabiliyeti bir türlü gelişmeyen bir nitelikte var olagelmiştir.

8 Bu açmaz nasıl giderilebilir? Ülkede var olan sorunların bu alanda ele alınması hem demokrasinin işlevsel hale gelmesine katkıda bulunacak hem de halkın ona olan inancını kuvvetlendirecektir. Oysa şimdiye kadar ülkenin karşı karşıya kaldığı temel sorunlar (etnik sorunlar, din/laiklik sorunu ve ve gelir dağılımındaki adaletsizlik) bu alan içinde ele alınmamıştır. Oysa bu sorunlar esas itibarı ile demokrasi ve özgürlükler üst paradigması içinde çözüm yoluna konulabilirler. Ancak durum böyle olmamıştır ve sorunlar gittikçe derinleşmiş ve gittikçe çözümü zorlaşmıştır.

9 Türkiye’deki demokrasi Türkiye’nin yakın tarihine baktığımızda demokrasinin bir türlü yerleşmediği ve sorun çözen bir araç olma özelliğini kazanamadığı görülmektir. Osmanlı devletinin dağılmasında etnik kimliklerin oynadığı rol, Cumhuriyetin kurucu kadrolarını hem katıksız bir ulus inşa etme ihtiyacına yöneltti hem de elde kalan sınırlar içerisindeki farklılıkları sürekli bir tehdit olarak görme endişesini ve eğilimini ortaya çıkarmıştır. İmparatorluk sınırları içinde bulunan her farklı unsurun özgürlük talebinin bir bölünme ile sonuçlanmış olması bu konulardaki tüm talepleri bastırma yönünde bir politikayı doğurmuştur.

10 “Günü yakalamak” Osmanlının dağılma sürecinde dünyada olup bitenleri anlamada zamanın dışında kalan yöneticilerin izledikleri politikalar hem sahip olunan yönetim değerlerinin aşılmasına hem de imparatorluğun dağılmasına neden olmuştur. Çünkü dünyanın tersi bir istikamette arayışlara girişilmiştir. Maceracı bir rota takip edilmiştir. Nitekim imparatorluğun dağılmasına neden olan asıl faktör de bu maceracı politikalardır. Günü yakalamayan politikalar ülkeye de halka da unutulmaz acılar yaşatmıştır.

11 “Günümüz Türkiye’si İ çin Günü yakalamak” Bugün Türkiye Cumhuriyeti için de aynı durum söz konusudur. Eğer medeni dünya ile paralellik arz eden bir vizyonla ve yaklaşımla olup bitenler takip edilmez ve buna uygun bir yapılanmaya gidilmezse benzer bir hezimetle karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır. Bugün dünyanın pek çok bölgesinde ülkemizde görülen çatışmalara benzer sorunlar yaşanmakta ve dünya bu sorunları birçok alanda var olan paradigmalardan bağımsız bir biçimde ele almamaktadır. Sosyal, ekonomik, siyasal ve felsefi alanlardaki değişimlere uygun bir söylem geliştirerek sorunların tartışılmasını ve buradan da çözüme kavuşturulmasını planlamakta ve buna göre de politikalar izlenmektedir. Türkiye de bu yolu takip etmek durumundadır.

12 Tarih referansı ile bugünü okumak? Tarihi sadece bir övünç kaynağı olarak görenler ondan bir ders çıkaramayanlardır. Jön Türklerin izleyicileri ülkeyi yeni bir maceraya sürüklemek için her türlü legal-illegal yola başvurmaktan çekinmediler. Bunların Osmanlı’ya ettiklerini onların izleyicileri ve muhipleri bugün yeniden kurulmakta olan Cumhuriyetin başına da getirmeye kararlı görünmektedirler. Oysa toplum tarihi bize göstermektedir ki farklılıkları içinde barındıran toplumlardaki milliyetçilik söylemleri o toplumda bir bölünmeyi ve parçalanmayı doğurmuştur.

13 Demokrasi neden i ş lememektedir? Türkiye, yukarıda belirttiğimiz çözüm enstrümanları bakımından demokrasinin tam olarak işletilemediği ülkeler grubu içinde yer almaktadır. Bunun en önemli göstergelerinden biri de, genel olarak bürokrasinin (sivil-asker bürokrasi) siyaset üzerinde, demokrasi teorisiyle bağdaşmayacak ölçüde, temel belirleyici bir güç oluşudur. Gerçekten, hemen her gün parlamentonun bir kararı ya da hükümetin bir icraatıyla ilgili olarak, parlamentonun ya da hükümetin yetkilerinin sınırlarından bahsedilmekte ve bu temsili organların yapamayacağı işlerden söz edilmektedir. Hatta zaman zaman siyasiler, kendi altlarında bulunan bürokratları tarafından uyarılmakta ve bürokratların düşünce ve icraatlarına aykırı basına demeçler vermektedirler.

14 Demokrasinin vazgeçilmezleri 1. Siyasi partiler 2. Seçimler 3. Özgürlük ve Hukuk 4. Farklı düşüncelerin varlığı 5. Farklılıkları kabul ve tanıma 6. Tahammül

15 Türkiye’deki seçim sonuçları Türkiye’de hemen hemen her seçimden sonra seçmen davranışları üzerine araştırmalar yapılır ve bu araştırmalar siyasi partilerden çok kimi akademik çevreler ile köşe yazarları tarafından aleni olarak tartışılırlar. Siyasi partiler de mutlaka bu sonuçları dikkate almaktadırlar ama bu değerlendirmeleri daha çok toplumla paylaşmayı tercih etmezler. En azından kendi iç hesaplaşmalarını dışarıya yansıtmayan yorumlar yaparlar. Türkiye’de hemen hemen her seçimden sonra seçmen davranışları üzerine araştırmalar yapılır ve bu araştırmalar siyasi partilerden çok kimi akademik çevreler ile köşe yazarları tarafından aleni olarak tartışılırlar. Siyasi partiler de mutlaka bu sonuçları dikkate almaktadırlar ama bu değerlendirmeleri daha çok toplumla paylaşmayı tercih etmezler. En azından kendi iç hesaplaşmalarını dışarıya yansıtmayan yorumlar yaparlar.

16 Türkiye'de politikaya yön veren dinamikler Aslında Türkiye’de politikaya yön veren ideolojik arkaplan renklidir. Bu renklilik doğal olarak politikanın da çeşitlenmesine neden olmaktadır. Keza hemen hemen her politik hareketin güçlü bir temsilcisinden söz etmek de mümkündür. Fakat sorun bu desteğin hangi kaygılarla nereden nereye kaydığının sosyolojik tahlillerinin yapılamamış olmasıdır. Bu durumu fark etmemek, bir sonraki seçimde “şok olmak” demektir. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki Türkiye’de seçmen tercihlerinin kolay bir biçimde değişmesinin olumsuz bir durum olarak değerlendirilmesi sosyolojik gerçeklikten çok duygusal nedenlere dayanmaktadır. Oysa insanların siyasi tercihlerinde ısrarcı olmamaları ve gerektiğinde kendi ideolojilerine yakın olmasa da kendi ideolojileri doğrultusunda politikalar izleyen partilere oy vermeleri aslında heyecan umut ve heyecan verici bir davranış olarak değerlendirmek gerekiyor. Sadece ideolojik kaygılarla yapılan tercihleri de bir o kadar sıkıcı ve tehlikeli görmek gerekiyor.

17 İ lk parti kapatmalar Serbest Fırkanın İzmir’de düzenlediği miting hayli dikkat çekicidir. Kuruluşunun üzerinden henüz 6-7 yıl geçmiş olmasına rağmen halkın muhalif bir ses dile getiren bir partiye bu kadar ilgi göstermiş olması esasında yaşanan sorunların ne kadar derin olduğuna da işaret ediyordu. Halkın ilgisinden ürkmeye başlayan CHF yetkilileri ve taraftarları bu ilginin altında başka niyetlerin olduğunu beyan etmeye ve sahip oldukları medya gücünü de kullanarak özellikle de o günlerde söz sahibi olan Yunus Nadi’nin telkinleri ile partinin kapatılması yönünde bir kamuoyu oluşturma çabasının içine girdiler ve nihayet parti, kuruluşundan 99 gün sonra, 16 Kasın 1930’da kendisini fesh etme kararı alır. Tabi muvazaalı olarak kurulan bir partinin halkta oluşan talepleri bir politik proje olarak iktidara taşıması beklenemezdi ama buradaki en dikkat çekici tarihi tecrübe, anlaşmalı olarak kurulan partinin sırf CHF karşıtlığı pozisyonunun dahi inanılmaz bir ilgi uyandırmış olmasıdır. Bütün bu girişimler veya muhalefetin bilinen ve kontrol edilebilen bir yöne kanalize edilmesi operasyonları, açık oy gizli tasnif garabetleri, parti kapatmalar, baskılar, şantajlar halkın bu konudaki azmini kıramadı.

18 1946 dan önceki seçimler ve siyasi parti deneyimleri 17 Kasım 1924 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın silah arkadaşları olan Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Adnan Adıvar, Refet Bele ve Rauf Orbay öncülüğünde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulmuştur. Partinin kuruluş beyannamesinde dönemine göre son derece liberal ve ilerici ilkeler bulunmaktaydı, keza yabancı sermayenin ülkeye gelişinin özendirilmesi politikalarını da benimseyen parti, yabancı ajanların odağı ve patlak veren Şeyh Sait ayaklanması gerekçesi ile 5 Haziran 1925’te kapatılır. Daha sonra Paris büyükelçiliğinden gelip Atatürk’ün talimatı ile Ali Fuat Bey, 12 Ağustos 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurar. Bu parti daha çok demokrasi ve özgürlükler isteyen bir söylemle halkın karşısına çıkar ve halk inanılmaz bir ilgi gösterir. Aslında bu partinin kuruluşu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile gün yüzüne çıkan rahatsızlıkların absorbe edilmesi amacını da taşımaktaydı ama halkın ilgisi ve katılımcılar bu partinin de bir Cumhuriyet Halk Fırkası ve müesses nizam karşıtlığına dönüşmesini durduramadı.

19 1946 seçimleri Bilindiği gibi ülkemizdeki çok partili ilk seçim, 21 Temmuz 1946 yılında yapılmış ve bu seçim, “açık oy gizli tasnif” ilkesi ile ünlüdür. CHP’ye oy verme açık ve zorunludur ama sayım gizlidir. Buna rağmen Celal Bayar’ın genel başkanlığındaki Demokrat Parti ile bağımsızların oy oranları % 15 dolaylarındadır ve 465 milletvekilliğinin 68’ini kazanırlar.

20 1950 seçimleri Bu seçimden dört yıl sonra yapılan ilk demokratik seçimde Demokrat Parti, tüm baskı ve tehditlere rağmen oyların yaklaşık % 53’ünü alarak 487 sandalyenin 408’ini kazandı. Bu seçimin en ilginç sonuçlarından birisi de CHP’nin DP’den daha yüksek oy aldığı illerin büyük bir kısmının doğu ve güneydoğu bölgesindeki (Bingöl, Bitlis, Erzincan, Hakkari, Hatay ve Kars gibi) illerin olmasıdır. Bu seçim döneminin bilinen meşhur sloganı ise “Yeter Söz Milletin”dir. Bu sloganla halkın sömürülmesine dur denilmesinin yanında halkın yönetim organizasyona dahil edilmesi de söz konusudur. Aslında bu girişim, DP’nın ülkedeki en büyük devrimlerinden birisi olmuştur. Çünkü cumhuriyetin kurucu seçkinleri halkı bu yapılanmanın içine dahil etme konusunda ciddi kaygılar yaşamaktaydılar çünkü onlara göre halk kendi başına karar verebilecek bir yetkinliğe ve erdeme sahip değildir.

21 Sonuç ve De ğ erlendirme Demokrasi kendi sorunlarını kendi içinde çözebilen yüksek kabiliyetli bir yönetim tekniğidir. Demokrasinin alternatifi daha çok demokrasidir. Cumhuriyet rejimleri demokrasi ile taçlandıkları zaman gerçek özgürlükleri sağlayabilirler. Demokrasiyi kökleştirmenin yolu farklılıklar arasında oluşan bariyerlerin aşılmasından geçer. Çağdaş siyaset bilimine göre farklılıkların bir arada barış ve kardeşlik içinde yaşamalarını sağlayan en önemli ortak payda hukuktur, adalettir. Adaletin kelime anlamı da zaten her şeyin yerli yerinde olması demektir. Etnik sorunların yaşandığı toplumlarda çatışmanın izini sürmek gerekir ve bunu deşifre etmek kaçınılmazdır. “Sovyet Kardeşliği”nin neden insanları bir arada tutamadığını hatta bu kadar birbirinden uzaklaştırmış olduğu sorusunun izini takip eden Sovyet yetkililer aynı coğrafyada bir arada ve yan yana yaşayan farklı etnik ve dini cemaat ya da grupların birbirlerine karşı sahip oldukları tahammülsüzlüklerin arkasında bir hınç ve rekabet psikolojisi ile oluşmuştur ve bunların kaldırılması da hayli zor ve uzun bir zaman dilimine ihtiyaç vardır. Aslında din kardeşliği veya “Sovyet Kardeşliği”nin neden insanları bir arada tutamadığı sorusunu sormadan önce niçin bir arada yaşamaları gerektiği konusunda insanları nasıl ikna edecekleri konusunda bir yol haritası (ideoloji) da vermekteydiler.


"DEMOKRAT İ K AÇILIM SÜREC İ Demokratikleşme sürecinin ana hatları Doç. Dr. Mazhar Bağlı Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi AK Parti MKYK Üyesi." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları