Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
DOĞUMDAN ÖNCEKİ GELİŞİM
Prof. Dr. Kurtman ERSANLI
2
Yaşam, döllenme ile başlar.
Döllenme, olgun ve ileri derecede özelleşmiş erkek ve dişi döl hücresinin varlığına ve bu hücrelerin buluşmasına bağlıdır. Anne ya da baba adayının kendi türünün devamını sağlayabilmesi için, döl hücrelerini üretebilecek cinsel olgunluk düzeyine gelmesi gerekmektedir. Bunun başlangıcı ergenlik dönemidir. Bu dönemin başlangıcı, genetik donanıma, içinde yaşanan iklim kuşağına, beslenme, sağlık şartlarına ve sosyal çevrenin etkilerine göre 9–17 yaşları arasında değişmektedir. Ülkemizde kızların ergenliğe geçiş yaşı genelde 11–13 iken, erkeklerde 12-14’tür.
3
Dişi döl hücresi (Yumurta)
Dişi döl hücresi doğumdan önce gelişmeye başlar. Kız çocuğu doğumdan önceki beşinci ayda yaklaşık 6–7 milyon civarında ilkel dişi döl hücresine sahip olur. Genç bir kızın her iki yumurtalığında yaklaşık olarak toplam 400–500 bin adet ilkel yumurta bulunur. Yumurtalar,ergenlikte salgılanan cinsiyet ile ilgili hormon sayesinde olgunlaşır. Her adet döneminde yaklaşık 900–1000 yumurtanın olgunlaşma girişimi olur. Bunlardan sadece biri, nadiren de birden fazlası yeni bir canlı oluşturabilecek kadar olgunlaşır ve döllenmek üzere yumurtalık dışına atılır.
4
Doğumdan sonra yumurta çoğalmaz.
Yaklaşık 32 yıl sürecek olan üreme yeteneğinin olduğu dönemde yumurta rezervinden yaklaşık olarak 500–600’ü olgunlaşabilir. Yumurta hücreleri, sperm hücrelerine göre oldukça büyüktür. Yumurta hücresinin çapı 0,2 mm olup çıplak gözle bile görülebilirken; spermin boyu ise, 0.06 mm’dir. Spermler çok küçük olmasına karşın, yumurtadan daha fazla hareket kabiliyetine sahiptirler.
5
Ergenliğe adım atan kızın vücut yapısında meydana gelen gelişmelerin yanında ilk adet kanaması dediğimiz kanama başlar. Ergenlikle birlikte ve her ay 2–7 günlük süre içinde periyodik olarak meydana gelir ve son adet kanaması dediğimiz menopoz dönemiyle sonlanır. İlk ve son adet kanaması arasında geçen süreye, doğurganlık süresi denir. Her ay adet olayının meydana gelmesine kadar yumurtalıktan östrojen hormonu salgılanır. Kanamanın başlamasını izleyen 13–14. günde yumurta meydana gelir. Yumurtalık, yumurtayla birlikte progesteron hormonu salgılamaya başlar. Bu hormon, gebeliğin oluşması halinde döl yatağının döllenmiş yumurtanın gelip yerleşmesi için uygun hale gelmesini sağlar. Bu olay her ay menopoz dönemine kadar periyodik olarak gerçekleşir. Normal olarak anne adayı her ay (28 günde) bir yumurta üretir. Bazı nedenlerle aynı süre içinde birden fazla yumurta üretildiği de görülmektedir.
6
Döllenmeye uygun olan yumurtaya ovum adı verilmektedir.
Ovum, bir erkek döl hücresince döllenir. Zigot, toplam genetik yapısının yarısını anneden, diğer yarısını da babadan alır. Bir cinsel ilişkide yaklaşık olarak 200–600 milyon sperm boşalır. Bunlardan ancak ’ü, 25 dakikalık bir yolculuktan sonra, döllenme kanalına ulaşabilir. 12 saat içinde döllenme sadece bir sperm tarafından gerçekleştirilebilir. Vajinaya boşaltılan spermlerden dölleme kabiliyetine sahip olmayanlar da 8 saat, döllenme kanalındaki spermler ise yaklaşık 24 saat içinde genital boşaltım yolları ile dışarı atılırlar. Yumurta kanallarının tıkanması ve kistik, iltahabik ve benzeri nedenlerle döllenmeye uygun yumurta üretilememesi gibi durumlar, gebeliği önler.
7
Zigotun ilk bölünmesiyle oluşan iki hücre, bazen çevresel bazen de genetik nedenlerle birbirinden uzaklaşırlar. Bu hücreler iki ayrı süreç içinde çoğalmalarını sürdürerek genetik donanımları aynı iki ayrı bebeğin oluşumuna yol açarlar. Böyle oluşan bebeklere tek yumurta ikizi ya da özdeş ikizler adı verilmektedir. Yine çevresel ve genetik nedenlerle anne adayı, aynı ayda bir yerine birden fazla ovum üretir ve bu ovumlar da döllenir ve gelişirse, böylece birden çok bebek oluşmuş olur. Bunlara farklı yumurta ikizleri veya çok yumurta ikizleri ya da eşdeş ikizler denir. Bu ikizlerin cinsiyetleri aynı olabileceği gibi, farklı da olabilir. Birbirlerine benzeme oranı, ikiz olmayan kardeşlerin benzeme oranı kadardır.
8
Gelişim üç temel olayı kapsar;
a) hücre sayısının çoğalması (bölünme ile olur); b) organizma içyapı ve dış şeklinin belirlenmesi (morfogenez); c) hücrenin özelleşmesi ve belirli görevleri üstlenecek, çok sayıda hücreden oluşan yapıların oluşumu (farklılaşma).
9
Hamileliğin Oluşması Döllenen yumurta, çoğalırken uterusa doğru yol alır. 4–6 günlük bir yolculuktan sonra uterusa gelir. Yolculuğun üçüncü gününe kadar, aynı özelliği taşıyan hücreler başkalaşmaya başlayarak görev dağılımı yaparlar. Bir iki günlük de serbest dolaşımdan sonra zigot, çıkardığı uzantılarla uterusa tutunup, uterusun duvarına gömülmesi ile hamilelik gerçekleşir İki haftalık bu evreye, zigot (dölüt) evresi adı verilmektedir. Zigot uterusa geldikten sonra, bazı nedenlerle oradaki hücreler tarafından oluşturulan protein grubu, zigotun uterusun duvarına tutunmasına ve gömülmesine engel olabilir. Bu durumda gebelik sona erer. Zigotun uterusa tutunması kadar tutunacağı yer de önemlidir. Uterusun aşağı kısmında veya dışında olursa dış gebelik gerçekleşir.
10
Embriyon Dönemi :2-8 hafta arasıdır.
Hücre yumağı uzantılarının uterus duvarına tutunduğu yerde, hücre yumağının etrafını saran bir zar (plasenta) oluşur. İçi sıvı dolu olan bu zar ve içindeki sıvısı (amniyos), hem canlıyı dış etkilerden korur, hem de ona hareket kolaylığı sağlar. Plasenta, a) Doğuma kadar cenin için akciğer, karaciğer, böbrek ve bağırsak görevini; b) Hormon ve çeşitli enzimler de salgılayarak gebeliğin devamını, c) Gebelik döneminde büyümeyi sağlar ve doğum sonrasında da annenin süt üretiminde rol oynar.
11
Dış kısmı uterusa bağlı olan plasentanın iç kısmı ise, göbek kordonu adı verilen bir bağla embriyona bağlanır. Beslenme ve boşaltım göbek kordonu vasıtasıyla yapılır. Embriyon döneminde, hücrelerin bir yandan çoğalması hızlı bir tempoda sürerken, diğer yandan farklılaşarak dokuların ve organların oluşumları da sürer. Bu dönemde hücrelerin tabakalaşmaları sonucu görev dağılımı belirginleşir. Dıştan içe doğru tabakalara ekdoderm, mezoderm ve endoderm adı verilmektedir.
12
Ekdodermden, duyu organları, sinir sistemi, dış deri, saç, tırnak ve dişleri;
Mezodermden, kas, iskelet sistemi, salgı ve dolaşım sistemleri; Endodermden, sindirim ve solunum sistemi oluşur. Dördüncü haftaya kadar kulak, kol ve bacak tomurcukları oluşur Beşinci haftada gözler ortaya çıkar, sinir sistemi çok hızlı bir gelişme gösterir, kalp teşekkül eder. Sekizinci haftanın sonunda insan taslağı ana hatları belirginleşmeye başlar, böylelikle embriyo dönemi biter ve fetüs dönemi başlar.
13
Fetüs Gebeliğin ikinci ayından doğuma kadar olan evreye fetüs ya da fetal dönemi denir. Emme refleksi belirmeye başlar.
14
Zihin gelişimi bakımından bu ay çok önemlidir
Zihin gelişimi bakımından bu ay çok önemlidir. Çünkü bu süre içinde sinir hücreleri ve DNA düzeyleri artar. Üçüncü ayın sonuna doğru hareket etmeye başlayan fetüsün hareketleri, ancak dördüncü ayda anne tarafından hissedilebilir. 3–6 aylar arasında sinir hücrelerinin belirli ayrıntıları gelişir. Beyin dokusunda protein ve RNA kendi bölgelerine göç eder. Göçle birlikte başlayan organizasyon fonksiyonları bir yaşına kadar devam eder. Bu süre içinde sinir hücreleri ve sistem farklılaşır.
15
Beşinci ayda parmağını emmeye başlar.
Altıncı ayda hıçkırma ve yakalama refleksleri görülür. Annelik duygusu bu ayda gelişir Yedinci ayda ise birçok olgunlaşma eksikliğine rağmen, dış ortama uyum sağlayacak olgunlaşma düzeyine kısmen de olsa ermiştir. Yedinci ayda sinir hücreleri ileride sahip olabileceği sayıya ulaşmıştır. Ancak, miyelin kılıfları oluşmamıştır. Bu oluşum, yedinci aydan itibaren başlar, erişkinlik dönemine kadar devam eder.
16
Sekiz aylık olduğunda sindirim sistemi de dış şartlara uyabilecek olgunluk düzeyine gelir.
Doğum 28–37 haftalar içinde olmuş ve 2,5 kilogramın altında bir ağırlıkta gerçekleşmişse; böyle bebeklere prematüre denir. Bebeğin iç organlarının oluştuğu ve hızla geliştiği bir evre olan doğum öncesi dönemlerden özellikle embriyon dönemi, bebeğin sağlıklı olarak dünyaya gelmesinde oldukça önemlidir. Bu dönemde annenin sağlığı, yaşı, duygusal ve sosyal yaşantısı gibi faktörler bebeğinin gelişimi üzerinde oldukça etkili olan faktörlerden sadece birkaçıdır.
17
Kan Uyuşmazlığı Bazı bireylerin kanında (Rh) faktörü adı verilen bir etken bulunurken bazılarınınkinde ise bulunmamaktadır. (Kanındaki alyuvarları –eritrositler- özel bir antiserumla çökelenlere Rh(+), çökelmeyenlere ise Rh(-) faktörlü kan adı verilmiştir) Bu durum bireyin genetik mirasınca belirlenmektedir. Rh pozitif, dominant karakterlidir. Kan grubu Rh negatif olan anne adayı Rh pozitif olan birinden gebe kalır ve bu fetüs de Rh pozitif olursa, fetüsün alyuvarları anneye geçer; annede bu Rh faktörüne karşı antikorlar oluşur.
18
Bu sebeple anne kanında oluşan antikorlar doğum esnasında ya da daha sonraki gebeliklerde fetüse geçer ve fetüsün alyuvarlarına yapışarak onların ömürlerini kısaltacağından, fetüsü hafif, orta ve ağır düzeyde etkileyerek, fetüsün anemi, sarılık, sağırlık, zihinsel gerilik, beyin felci gibi hastalıklara yakalanmasına sebep olabileceği gibi ölümüne de sebep olabilir. İlk gebeliklerde anne kanında oluşan antikor yoğunluğu fetüse zarar verecek düzeyde değildir. İkinci kez Rh(+) bir bebeğe gebe kalması durumunda ise, önceki gebelikten kalan antikorlar ve yeni üretilenler birlikte plasentadan geçip bebeğin alyuvarlarını çöktürebilirler ve çocukta anemi ve sarılık gelişebilir. Anneye gebelik döneminin ortalarında bir kez ve doğumdan sonraki üç-dört gün içinde Anti-D antikoru (RhoGAM) verilerek sorun büyük ölçüde çözümlenmektedir.
19
Sağlıklı bir çocuğun doğması için annenin;
18 yaşından küçük 35 yaşından büyük olmaması Sağlığının yerinde olması; Gebelik sırasında sağlık kontrollerini periyodik olarak yaptırması; Günlük beslenmesine ve temizliğine dikkat etmesi; Her iki doğum arasında en az iki yıllık bir sürenin geçmesi; Sigara, alkol ve benzeri keyif verici ve uyuşturucular kullanmaması; Yoğun stres yaratan ortamlardan uzak kalması; Gebeliğin doğuracağı değişimleri mutlulukla karşılaması; Ani ve sert hareketlerden kaçınması gerekir.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.