Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

BÜTÜNLEYİCİ İLKELER 1. Millî Egemenlik 2. Millî Bağımsızlık

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "BÜTÜNLEYİCİ İLKELER 1. Millî Egemenlik 2. Millî Bağımsızlık"— Sunum transkripti:

1 BÜTÜNLEYİCİ İLKELER 1. Millî Egemenlik 2. Millî Bağımsızlık
3. Millî Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü Atatürk ve Dış Türkler 4. Bilimsellik ve Akılcılık 5. Yurtta Sulh (Barış), Cihanda (Dünyada) Sulh (Barış) 6. Çağdaşlık ve Batılılaşma 7. İnsan ve İnsanlık Sevgisi

2 1. Millî Egemenlik Mustafa Kemal, kayıtsız şartsız  millî hâkimiyete dayanan bağımsız bir Türk devleti kurmayı Samsun’a çıkmadan önce plânlamış ve adım-adım hedefe ulaşmıştır. TBMM’nin açılmasına kadar millî egemenliği kurma aşamaları: -Amasya Genelgesi Amasya Genelgesi’nin; ”Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” Maddesi Türkiye tarihinde millet egemenliğinin ilk kıvılcımıdır. Amasya’da bu kıvılcımla başlayan Millî Mücadele ateşi kısa bir süre sonra Erzurum, Sivas ve Ankara’yı saracak ve oralardan bütün yurda yayılacaktır.

3 Kongreler Anadolu’da Mondros Ateşkesinden sonra Türk milletinin bu topraklarda yaşama hakkını savunmak için toplanan kongreler millet egemenliğinin ta kendisidir. Hükümetin, Saltanatın olmadığı yerde Türk milleti Balıkesir’de, Kars’ta, Nazilli’de, Alaşehir’de,Muğla’da, İstanbul’da ve Türk topraklarının her köşesinde 25 adet kongre yapılmıştır. Bu kongrelerde “milletin kendisi” vardır. Buralarda filizlenen millî mücadele ruhu Mustafa Kemal’le daha büyük mana kazanmış ve İtilaf devletlerini korkutacak bir hâl almıştır. En son Sivas ve Erzurum kongrelerinde millet egemenliğinin sağlanması için “Mebuslar meclisinin derhal toplanmasına çalışılacak ve hükümet işleri (milletin seçtiği) meclis tarafından kontrol edilecektir, “ maddesi ile işgal altındaki vatan topraklarının ancak millet egemenliğinin sembolü olan meclis tarafından yürütülecek çalışmalarla kurtarılabileceği ifade edilmiştir.

4 -Amasya görüşmeleri Amasya görüşmelerinde kongrelerde kendini gösteren millî irade İstanbul hükümetince de kabul edilecek ve uzun zamandır Meclis-i Mebusan’ı kapalı tutarak Millî egemenliğe taş koyan Padişah da Meclisi açmak için seçimler yapılmasına razı olacaktır.

5 -Meclis-i Mebûsan’ın toplanması ve Misâk-ı Millî kararlarının alınması
-Amasya genelgesi ile başlayan süreç İstanbul hükümeti ile uzlaşma halinde Meclis-i Mebusan’ın açılması ve Misak-ı Millî kararlarının alınması ile meyvesini verecektir.

6 -Nihayet İstanbul’un işgâlinden sonra yeni meclisin Ankara’da toplanması
İşgal altındaki bir memlekette işgalcilerin gözlerinin içine baka baka cesurca alınmış Misak-ı Milli kararları İstanbul’un fiilen işgaline yol açacaktır. Bundan sonra Mustafa Kemal daha “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” dediği TBMM’nin açılmasını sağlayacaktır.

7 2. Millî Bağımsızlık Bağımsızlık; bir ülkenin başka bir ülke veya ülkelerin yönetimi veya denetimi altında olmaması demektir. Atatürk yukarıda verdiğimiz Millî Egemenlik ilkesi ile bağımsızlığı bir arada tutar. “Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bütün programlarının temel ilkesi şu iki esastır. Tam bağımsızlık, kayıtsız şartsız millî egemenlik.” Tam bağımsız olabilmek için millî egemenlik ilkesi ile birlikte düşünüldüğünde bir mana kazanır.

8 Bağımsız Devletin özellikleri
-Devletler arasında eşitlik söz konusudur. -Tek yanlı işlem olmaz. -Bir devlet başka bir devletin izni veya onayı olmadan başka devletlerle diplomatik ilişki kurabilir. -Devletlerarası dostluklarda devletin çıkarları gözetilir. -Bağımsız yönetim organları, hukuk sistemi ve para sistemi vardır. -Hâkimiyet sembolleri vardır; Sancak, bayrak ve millî marş. Bayrak bir milletin bağımsızlık sembolü, şerefi ve namusudur. Onun yere düşmesi milletin zelil olması demektir. Onun kirlenmesi milletin namusunun lekelenmesi demektir.

9 Milli Marşımız İstiklal Marşımız şüphesiz dünyanın en manalı ve en değerli marşıdır. Çünkü marşımız diğer milletlerin maşları gibi bağımsızlık kazanıldıktan sonra değil, bağımsızlık kazanılmadan kabul edilmiştir. Milli marşımız istiklal mücadelemizde bizimle yan yana bayrağımızla bir arada olmuştur. İstiklal marşımız bizim ses bayrağımız güzel Türkçemizin en gür sesidir

10 Milli Marşımız Milli marşımızı istiklal mücadelemizle bir bütün yapan şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şahsiyetidir. Onun yaptıkları yazdıkları ile örtüşür. Mehmet Akif istiklal mücadelemizin her safhasında Türk milletinin yanında olmuş bir yandan askeri birlikler isyancılarla mücadele ederken O, dili, yüreği ve gönlü ile mücadele etmiştir. Mesela Konya isyanı çıktığında tek başına Konya’ya gitmiş sadece onun varlığı isyancılara yetmiştir.

11 Bayrağımız Bayrağımın Türküsü
Kundak olmuş al rengin AYına YILDIZ'ına Gökler selam duyuyor Nazlı rüya kızına Adını yazacağım Tarihi duya duya Resmini çizeceğim Dalgasız durgun suya Üstündeki ay yıldız Zaferlerin süsü Durmadan söylenecek Bayrağımın türküsü Mustafa Ruhi Şirin

12 Bayrağımız Türk Bayrağı'na en yakın şekle III. Selim döneminde rastlanır. Bu bayrakta hilal ile birlikte sekiz köşeli yıldız kullanılmıştır. Yıldızın beş köşeli halinde kullanılması ise 1842 yılında Abdülmecit dönemine denk gelir. Saltanatın kaldırılması üzerine 29 Mayıs 1936 tarihinde çıkartılan 2994 sayılı kanunla Türk Bayrağı'nın şekli ve ölçüleri kesin bir şekilde tesbit edilmiştir. 28 Temmuz 1937 tarihli sayili Türk Bayrağı nizamnamesi kararnamesi ile de Türk Bayrağı'nın kullanılışı düzenlenmiştir. Bayrağımızdaki hilal İslamiyeti, yıldız ise Türklüğü sembolize eder. Kırmızı renk toprağa karışan şehitlerimizin (Kosova savaşı) kanını temsil eder.

13 3. Millî Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü
Atatürk iyi bir tarih okuyucusu ve yorumlayıcısı olarak, milli birlik ve beraberlik prensibine büyük önem vermiştir. Nitekim Türk İstiklal Mücadelesi’ni “milli birlik ve beraberlik” ve “milliyetçilik” prensiplerine dayandırmıştır. Bu temel dayanağın üzerine ise “milli egemenlik” prensibini yerleştirmiştir. Dışarıda “milli bağımsızlık” içeride ise “milliyetçilik” (bunun da ön şartı olarak milli birlik ve beraberlik) ile millet egemenliği temel hareket noktası olmuştur. Bu temeller üzerine zamanla diğer ilkeler oluşturulmuştur.(Şehirli; 2000:

14 Millî Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü
Millî birlik ve beraberlik ve ülke bütünlüğü ilkesi, Atatürk milliyetçiliğinin temel unsurudur. Atatürk, Türk milletini bir bütün hâline getirmeden Millî mücâdeleyi başlatmamıştı. Bölücü akımları ve ayaklanmaları bastırdıktan sonra düşmana karşı harekete geçti. Millet aynı kültüre mensup insanlardan oluşmuş ise, bu insanların barındıkları toprak onların ortak vatanı olmalıdır. “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Vatanın bölünmezliğini Misâk-ı Millî’de açık bir şekilde görmekteyiz. Atatürk, Misâk-ı Millî sınırlarını Türk milletinin bu coğrafyadaki vatanı olarak görmüştür. Bölücü hareketlere  karşı her zaman yapıcı yaklaşarak millet ve vatan bütünlüğünü sağlamıştır.

15 Atatürk Milli Birlik ve Beraberlik
Milli birlik ve beraberlik tarihin ilk dönemlerinden itibaren Türk devletlerinin gelişmesinin temel şartıdır. Bu sağlandıktan sonra bütün engellerin aşılabildiği tarihi olaylarla sabittir. Atatürk, Samsun’a çıktığı andan itibaren milli birliği tesis etme yolunda gayret sarfetmiştir. Bunu başardıktan sonra Milli Mücadele’yi her türlü kıtlık ve yokluğa rağmen milletiyle bütünleşerek zaferle noktalamıştır. Milli birlik ve berberlik milliyetçiliğin, milliyetçilik ise milli egemenlik ve milli bağımsızlığın ön şartıdır. Atatürk belirttiğimiz ön şartları tesis ettikten sonra Türk İnkılâbını, 18 yıl gibi kısa bir sürede ( ) gerçekleştirmiştir. Atatürk, milli birlik ve beraberlik konusunda pek çok söz söylemiş, konunun önemine işaret etmiştir.

16 Atatürk Milli Birlik ve Beraberlik
Atatürk tarafından tanımı yapılan, “Türk milleti”, “Türk” ve “Ne Mutlu Türk’ün Diyene!” kavramları daha sonraki dönemlerde iyi anlaşılamamış, bu alanda başlatılan çalışmalar (özellikle Türk Tarih Kurumu tarafından yapılan çalışmalar) kesintiye uğramıştır. O’na göre “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk milleti denir.” “Yine b ir başka tanımda “aynı kültüre mensup insanlardan oluşan cemiyete millet denir” diyerek millet kavramını genel manasıyla ve Türk milletine has anlamıyla tarif etmiştir. Türk Anayasaları “Türk”ü gayet çağdaş ve kültür boyutu ile tarif etmiştir. Milli birlik ve beraberlik ile ülke ve devletin bölünmezliği bir hukuk kuralı” olarak ele alınmıştır. Anayasa, devlete milli birliğin kurulması ve devamı yolunda görevler vermiştir. Anayasamızın 66’ncı maddesinin  ilk fıkrasına göre, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür”. Anayasamızda “…Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu” belirtilmiştir.

17 Atatürk Milli Birlik ve Beraberlik
Birlik ve beraberlik olmadan Atatürk ilkelerinin yaşatılamayacağı, Türk İnkılâbı’nın başarıya ulaşamayacağı ve Türkiye’nin çağdaşlaşma hedefini gerçekleştiremeyeceği daha iyi anlaşılmıştır. Çağdaş, birleştirici, bütünleştirici, akılcı, bilimci ve laik temelleri olan Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin tek milli ideolojimiz olduğu, gençliğinde bu doğrultuda yetiştirilmesi gereği ortadadır. Bu konuda aydınlar ve devlet üzerine düşen sorumluluğun gereklerini yerine getirmelidir. Türk milletinin çağdaş bir toplum düzeyine ulaşmasının, mutlu ve huzurlu bir toplum olmasının, sonsuza kadar yaşabilmesinin temel şartının milli birlik ve beraberliğini sağlamaktan geçtiği ortadadır. Milli birlik ve beraberliğin sağlanması, cumhurbaşkanından en alt düzeydeki memur ve işçiye kadar bütün Türk vatandaşlarının en kutsal amacı olması gerekmektedir.

18 Atatürk ve Dış Türkler Atatürk Dış Türkler davası ile de ilgilenmiş ve onlarla ilgilenmeyi bir kültür meselesi olarak ele almıştır. Ona göre Dış Türklük özellikle dış Türkler için bir kültür meselesi olarak ele alınmalı ve Türklük kültürü, Türk tarihi, Türk dili ve Türkün her alanda bırakmış olduğu eserler incelenmelidir. O, Dış Türklerin varlığından ve çektikleri sıkıntılardan haberdardır; Siyasî varlığımızın dışında, başka ellerde, başka siyasî zümrelerle, isteyerek veya istemeyerek mukadderat birliği yapmış, bizimle dil, ırk, menşe birliğine sahip ve hatta yakın uzak tarih ve ahlâk yakınlığı görülen Türk toplulukları vardır. Tarihin bir hadisesinin neticesi olan bu hal, Türk milleti için elim bir hatıradır; fakat Türk milletinin tarihen ve ilmen teşekkülündeki asaleti, dayanışmayı asla bozamaz (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 23; )

19 Atatürk ve Mazlum Milletler
Türk milleti Kurtuluş Savaşı’ndan beri, hattâ bu savaşa atılırken bile mahkûm milletlerin hürriyet ve bağımsızlık davalarıyla ilgilenmeyi, o davalara yardım etmeyi benimsemiştir. Böyle olunca kendi soydaşlarının hürriyet ve bağımsızlıklarına kayıtsız davranması elbette uygun görülemez. Fakat milliyet davası, bilinçsiz ve ölçüsüz bir dava şeklinde mütalâa ve müdafaa edilmemelidir. Milliyet davası, siyasî bir mücadele konusu olmadan önce, bilinçli bir ülkü meselesidir. Bilinçli ülkü demek müspet ilme, ilmî usullere dayandırılmış bir hedef ve gaye demektir. O halde propagandalarda müspet usullere müracaat etmek şarttır. Hareketlerin imkân sınırları ve sıraları mutlaka hesaba katılmalıdır. Türkiye dışında kalmış olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim, biz Türklük davasını böyle bir müspet ölçüde ele almış bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz. (Abdülkadir İnan, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 13, 1963, s. 115)

20 4. Bilimsellik ve Akılcılık
Akılcılık , insanın aklı ile gerçekleri anlama yeteneğine inanmak anlamına gelir. Atatürkçülük;kişilerin,kuruluşların ,devletin kendi fonksiyonlarını gerçekleştirmede akılcılığı, amaca ulaşmayı sağlayacak araçlardan başlıcası olarak kabul eder. Atatürkçülüğün en önemli özelliği, akılcı ve bilimci bir davranış ve zihniyeti yansıtmasıdır. Bunun anlamı ise milli, milletlerarası sorunlara duygusal ve dogmatik açıdan , peşin hüküm ve kalıplarla değil, akılcı, bilimci ve pragmatik bir yaklaşımla eğilmektir. Genel olarak bu yaklaşımlarda insanlığın karşılaştığın her türlü sorunlara çare bulmak için , durum ve şartlar her çareye başvurularak incelenip gözden geçirilir,gerçeklere ve ihtiyaçlara uygun tartışma ve muhakeme sonunda bir karara varılarak uygulamaya başlanır. Burada egemen olan unsurlar mantık ve akıldır.

21 Bilimsellik ve Akılcılık
Akılcılık , insanların doğru karara varması ve başarılı uygulamalar yapması için sağlam fikirlere sahip olmalarını ister. Fikirler anlamsız ,mantıksız, boş sözlerle dolu olursa , o fikirler hastalıklıdır. Ayrıca toplumu harekete geçiren bir liderin düşünceleri görüşleri bütün bireylerin yaşama ilkesine uygunsa , bütün bireylere mutluluk sağlayacak nitelikteyse , onları aydınlatabilecek durumdaysa sürükleyici olur. Atatürkçülüğe göre akılcılıkta İnsanların hayatına , faaliyetine egemen olan kuvvet , yaratma ve icat yeteneğidir. Bütün ilim adamları , sorunların tespit ve çözümlenmesine uğraşanlar , bütün fertler, bilimsel yöntemlerle inceleme yapanlar yaratıcı bir biçimde düşünmezlerse , gerçek , müsbet anlamda bilimsel yöntemi kullanmamış olurlar. Dikkatli , her konuyu inceleyen , araştıran bilimsel araştırma ve problem çözme yöntemi akılcı yöntemlerdir.

22 Bilimsellik ve Akılcılık
Atatürkçülük' te akılcılık , terbiye edilmiş insan zekası ile bilim ve teknoloji bir bütün olarak ele alır. Zekanın terbiyesi kültür ile mümkündür. Atatürk "Bizim akıl , mantık, zeka ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin delilidirler" diyerek Türkiye Cumhuriyeti'nin meydana getirilmesinde yapılan her aşamada akılcılığın nasıl kullanıldığını dile getirmiştir. Atatürkçülükte akılcılık , insan ilişkileri ve faaliyetleri için kaçınılmazdır. Atatürk; Türk Devlet hayatını, eğitim sistemini, fikir hayatını, ekonomik hayatı ve bunların değerlerini, hedeflerini, toplumsal ve hukuksal yapısını, akılcılığa, bilim ve teknolojiye dayanarak tespit etmiştir.

23 Bilimsellik ve Akılcılık
Bütün faaliyetlerin başlangıç noktası, konulara akılcı bir yoldan yaklaşmak olmuştur. Atatürk eğitim müesseselerinde "Kitapların cansız teorileriyle karşı karşıya gelen genç beyinler öğrendikleriyle memleketin gerçek durum ve çıkarları arasında ilişki kuramıyorlar. Yazarların ve teorisyenlerin tek taraflı dinleyicisi durumunda kalan Türkiye'nin çocukları hayata atıldıkları zaman bu ilişkisizlik uyumsuzluk yüzünden tenkitçi ,karamsar ,milli şuur ve düzene uyumsuz kitleler meydana getirirler" sözü ile fikri gelişmenin tesisinde de akılcılığın, gerçekçilik, yapıcılık ve maddi sonuçlar almak olduğunu açıklamıştır.

24 Bilimsellik ve Akılcılık
Atatürkçülükte akılcılık, güncel problemlerin çözümlenmesi için gayret sarf edilmesini ileriye dönük ,araştırmalar içinde bulunulmasını ve muhtemel gelişmelere ait doğru yorumların yapılmasını da kapsamaktadır.bu yönden ileri görüşlü, geleceğe yönelik, inkılapçı olmak Atatürk akılcılığının bir gereğidir. Bir milletin sağlıklı bir şekilde yaşaması ve refah seviyesini daima yükseltmesi o milleti oluşturan kişilerin akıl gücü ve akılcılığı kullanmaları ile doğrudan ilişkilidir.

25 Bilimsellik ve Akılcılık
Atatürkçülükte kişilerin bilgili kılınmasıyla milletin sağlamlığı gerçekleşir. " Kişiler düşünür olmadıkça , hangi haklara sahip olduğunu anlamadıkça ,kitleler istenilen yöne ,herkes tarafından iyi veya kötü yöne yöneltilebilirler. Kendini kurtarabilmek için her kişinin geleceği ile bizzat ilgilenmesi lazımdır. Aşağıdan yukarıya ,temelden çatıya doğru yükselen böyle bir müessese elbette sağlam olur. Şüphe yok, her işin başlangıcında aşağıdan yukarıya doğru olmaktan ziyade , yukarıdan aşağı olması zorunluluğu vardır" Atatürk'ün bu sözlerinde , ülkemizin bu güne kadar maruz kaldığı iç tehlikelerde bilinçsiz, inançsız kişilerin oynadığı rolü görmek mümkün olduğu kadar, ülkede birlik ve bütünlüğün sağlanmasında ve iç tehlikelerin önlenmesinde güçlü, sağlam ve akılcı bir devlet otoritesinin ne kadar gerekli olduğunu görmek mümkündür. Akılcılıkta karara varmada kullanılan bilgiler ve yöntemler gerçeklere uymalı ve bilimsel olmalıdır.

26 Bilimsellik ve Akılcılık
Akılcılık, kişilere sorumluluklar verilmesini, vazifelerini yaptıklarından ve yapamadıklarından sorumlu olmalarını ve sorumluluktan korkmamalarını öngörür. Başarı için, vazifelilerin girişimlerde bulunmaları, bu girişimlerden korkmamaları, tek endişelerini yaptıkları icraatın isabetli olup olmadığı teşkil etmelidir. Akılcılık, kişilerin; çıkarlarından, bencil emellerinden sıyrılmış, aklında, kanında, vicdanında cevher olan, canlı ve alevli ideallere sahip olmalarını öngörür. Atatürk’ün “dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” sözleri ilme ne kadar önem verdiğinin en büyük göstergesidir. Atatürk, l922’de öğretmenlere hitâben yaptığı konuşmasında;  “kazanılan askerî zaferin  gerçek kurtuluş için yeterli olmadığını, milletin, siyasî, sosyal hayatında ve eğitiminde bilim ve teknik önder olmadıkça asıl kurtuluşa erişilemeyeceğini” anlatıyordu. Atatürk, bilime ve akla  değer veren bir anlayışın da öncülüğünü yapmıştır. Türk milletini medenî ve huzurlu yaşayışın sağlandığı örnek bir toplum hâline getirmenin mücâdelesini yapmıştır. Atatürk, Avrupalılara bilim silâhı ile karşı konulabileceğini görmüş, Türk Tarih ve Dil kurumlarını bu maksatla kurdurmuştur.

27 5.Yurtta Sulh (Barış), Cihanda (Dünyada) Sulh (Barış)
Barış (sulh); insanların ve milletlerin bir arada güven içinde yaşamaları demekse Atatürk’ün başından sonuna kadar mücâdelesinin hedefi buydu. Atatürk, dünya milletler câmiasında Türk milletine yaşayacak yer bırakmamak kararında olan gâliplere karşı en başta barış mücâdelesi yaptı. Atatürk  -değil milletler içinde-  kendi içinde  de huzura, barışa ve güvene muhtaç milletini barışa kavuşturdu. Onun barış anlayışının en güzel ifâdesini milliyetçilik tarifindeki “ilerleme ve gelişme yolunda ve milletlerarası temas ve ilişkilerde bütün çağdaş milletlere paralel ve onlarla uyum içinde” ifâdelerinde görmekteyiz. Atatürk’ün barışçılığı; sınıf kavgasına ve ırkçılığa karşı oluşunda da ortaya çıkmaktadır. Yıl: Türkiye Cumhuriyeti henüz 5 yaşında... Dünyaya meydan okuyan lider... Yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni saygın bir devlet olarak kabul ettirmesinin haklı gururunu yaşıyor o anda... Çünkü bu masadakiler O'nun ve Türkiye'nin gücü karşısında saygı duymaktan başka birşey yapamayan dünya liderleri... Bu masada... Yani Atatürk'ün masasında o anda tam 32 kral ve 62 cumhurbaşkanı var...

28 Yurtta Sulh (Barış), Cihanda (Dünyada) Sulh (Barış)
Atatürk, işgâl devletlerine, Türk milletinin hürriyet mücâdelesini anlatırken hep barışçı davrandı: -İstanbul’un işgâlini protesto ettiği telgrafında “Bu işgâl yirminci yüzyıl uygarlık ve insanlığının kutsal saydığı bütün ilkelere indirilmiş darbedir” derken şüphesiz bu ilkelerin en büyüğü olan “barış”ı kastediyordu. -TBMM’nin açılışının ertesi günkü konuşmasında “uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranışını ve karşılıklı dostluğunu beklemek” ifâdeleriyle  Yeni Türk Devleti’nin izleyeceği millî, barışçı ve gerçekçi politikayı açıklıyordu. Atatürk, barışın tek taraflı olmadığını, barışı korumak için her milletin ayrı-ayrı gayret göstermesi gerektiğini de belirtmekteydi.

29 6. Çağdaşlık ve Batılılaşma
Dünya milletleri arasında itibarlı bir yer edinmenin şartı; çağdaş uygarlık seviyesini yakalamaktır. Zamanımızda uygarlığı temsil eden Batı toplumları olduğuna göre onları yakalamak, onların kullandıkları bilimsel ve teknik metotları kullanmak gerekir. Lüks arabalara binmek, bilgisayar kullanmak, modern görünüm almak çağdaşlığın nimetlerinden  faydalanmaktır. Ancak asıl çağdaşlık; o arabayı yapabilmek, yapabilecek tekniğe ulaşma çabası göstermek, bilgisayarın programlarını geliştirmek, teknolojik gelişme aracı olarak onu kullanabilmektir. “Senin asrın üstünde izin varsa benimse” aksi halde sömürülürsün.

30 Çağdaşlık ve Batılılaşma
Önce bir devlet kurmuş sonra da kurduğu bu devleti çağdaş hayat şartlarına göre idare edebilme gücünü ve cesaretini göstermiştir. O Atatürk’ ün o dönemde batıyı örnek alarak gerçekleştirdiği inkılâplar, bu fikre sıcak bakmayanları dahi kapsayarak, insanlara her alanda haklarını savunabilme, özgür yaşayabilme şansı ve hakkı tanımıştır. Atatürk kurduğu ülkenin insanlarına çok daha sağlıklı, batıya dönük çağdaş hayat şartları sağlamaya gayret etmiştir. Atatürk’ ün batı ülkelerini örnek almaktaki amacı aynı refah düzeyinde belki de çok daha üstün niteliklere sahip bir millet oluşturmak isteyişindendir. “Millet açıkça bilmelidir. Medeniyet öyle bir kuvvetli ateştir ki ona kayıtsız olanları yakar, mahveder.” Sözlerinden de anlaşılacağı gibi bu düzeyden uzak bir millet de yok olmaya mahkûmdur O’ na göre. Bu yüzden bir toplumun var olabilmesinin bünyesinde en üstün özellikleri bulundurabilmesinin yolunun da çağdaşlıktan geçtiğini düşünür. Nitekim önümüze sunduğu sonuçlarda O’ nun haklı olduğunu ispat eder.

31 7. İnsan ve İnsanlık Sevgisi
Dünyanın en büyük komutanlarından olan Atatürk; yine dünyanın yüreği insan sevgisi ile dolu en büyük insanıydı. İstiklâl mücâdelesiyle esir milletlere ilham kaynağı olan kişi, elbette dünyanın  sevgi dolu insanı olmalıydı. Atatürk, savaşı bir amaç olarak değil; barışın sağlanmasında bir araç olarak görmekteydi;  “Şuna da inanıyorum ki, eğer devamlı barış isteniyorsa kütlelerin durumlarını iyileştirecek milletlerarası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir.”

32

33

34

35

36

37

38

39

40

41

42

43

44

45

46

47

48

49


"BÜTÜNLEYİCİ İLKELER 1. Millî Egemenlik 2. Millî Bağımsızlık" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları