Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Ormancılığımızda Biyoetik ve Biyopolitikalar

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Ormancılığımızda Biyoetik ve Biyopolitikalar"— Sunum transkripti:

1 Ormancılığımızda Biyoetik ve Biyopolitikalar
Orman Yük.Müh. Murat YILDIZ A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Çevre Bilimleri ABD Doktora Programı

2 Giriş Etik kavramı, Eski Yunan’da toplum hayatına dahil olmuştur ancak zamanımızda başta Tıp Bilimleri olmak üzere yalnızca birkaç bilim ve meslek dalında yer almaktadır. Felsefî bir terim olan “etik”, günümüzde bilimsel araştırmaların sorumluluk sınırlarını da çizmektedir.

3 Sosyal hayata asırlar boyunca eklenmiş kurallar, yazılı ve sözlü kanunlar, bireylerin ve toplumun genelinin bunlara uygun hareket etmesi beklentisini taşımıştır. Bu beklentiler kanunlar ve koruyucuları tarafından toplumda düzeni sağlamak ve herkese eşitçe dağıtmak üzere şekillenmiştir.

4 Toplum yapısının, teknolojinin, düşüncelerin, kısacası zihnin evrimi, boyutu birey düzeyinden küresel güçler düzeyine genişleyen düzeyde yeni stratejiler geliştirmektedir. Yeryüzü kaynaklarının paylaşımı da bireyden başlayan ve genişleyen boyutta mücadeleyi harekete geçirmektedir.

5 Hayatta kalma, iş güvencesi, sağlık güvencesi, yeterli maddi güç, daha fazla maddi güç, statü hırsı, egolar, çaresizlikler, çıkar çatışmaları, iş birlikleri, paranoyalar gibi bireysel;

6 Doğal kaynaklardan kendi ülkesine düşen payı yükseltmek, savaş stratejileri, geçmişe dayalı düşmanlıklar ve hesaplaşmalar, ekonomik düzende varolma çabası, güçlü firmalar olma çabası gibi ülkesel ve sektörel olgular,

7 ve çoğunlukla bunların bileşiminden oluşan sonsuz seçenekli devinimler giderek hızını artıran ve çeşitlenen gerçeklerdir. Kurallar ve kanunlar bu hızlı devinimi eş zamanlı takip etmek ve hatta mümkünse birkaç adım sonrasını öngörmek zorundadırlar.

8 Ancak, giderek artan nüfusu, çeşitlenen yaşamsal kavramları göz önüne aldığımızda, kanunları güncellemek, takipçisi olmak, yaptırımları uygulamak, çok büyük bir zaman ve maliyet olmaktadır. Üstelik bu sadece tespit edilen suçların veya suç kabul edilenlerin maliyetidir.

9 Kanunlar her ne kadar manevi kayıpları telafi etse de çoğu zaman geri dönüşü olmayan zararlar, bireyde ve toplumda kalıcı olumsuz etkiler bırakmaktadır. Etik, işte bu büyüyen kartopunun hızını kesecek, onu büyütecek ve hızını artıracak etkenleri ortadan kaldıracak, bireyden başlayan sorumluluk ihtiyacının karşılığıdır.

10 Bir anlamda, sorunları kaynağında çözecek olan bir toplumsal reflekstir.
Etik sorumluluk, ilk olarak insan yaşamını doğrudan etkileyen Tıp biliminde oldukça etkin bir yer bulmuş, ve özellikle son yıllarda diğer meslek gruplarında da kavramsal olarak filizlenmeye başlamıştır.

11 Doğrudan bilimsel ve hayatın tüm alanlarına giren kavram, “uygulamalı etik” başlığıyla birçek meslek dalını ilgi alanına almıştır. Etiğin gerçek hayata daha fazla müdahil olması da bu kavramın bilimsel gelişimiyle hız kazanmıştır.

12 Ormanlar, içerdiği kaynaklar ve sağladığı faydalar açısından insanoğlunun en önemli yaşamsal varlığı olmuştur. Bu cümleden yola çıkıldığında, antroposentrik bir yaklaşım öne çıkmaktadır. Bu bir gücün ve insanın sosyal yapısının bir sonucudur. Yeryüzü kaynaklarına en çok hükmeden canlı, “insan”dır.

13 Eski çağ toplumlarından günümüze, insan ve doğa ilişkilerinde mutlaka yaşanılan çevredeki diğer canlılara karşı saygı, çeşitli şekillerde yer almıştır. Gücün kullanımı, her zaman bu kaynaklara da hükmetmeyi gerektirmiştir. Su, orman, toprak, madenler gibi doğal kaynaklar savaşların da ana sebebi olmuştur.

14 Modern çağın insanı, giderek artan nüfus ve kaynakların kıtlığı sonucu, çevrenin korunmasına önem vermeye başlamıştır. Kanunlar, uluslar arası antlaşmalar, sivil toplum hareketleri, eğitim programları vs. derken, çözüm, yine bireyin kendi iç hesaplaşmasına odaklanmıştır.

15 Etik kaygılar, bireyden genele yansıyan kurallar dizinine uyumu artırıcı bir katalizör olarak, bilimin ve mesleklerin içine hızla işlemektedir. İşte ormancılık, bu mesleklerin içerisinde küresel sorumluluğu en fazla taşıyanıdır. Her uygulama, birey merkezinden bütün yeryüzüne yayılan bir etkiye sahiptir.

16 Etki alanı ise yalnızca insanlarla sınırlı değildir
Etki alanı ise yalnızca insanlarla sınırlı değildir. Bu anlamda ortaya çıkan etik kavramı, “BİYOETİK”tir. Bu çalışma, olabildiğince doğaya saygılı ve çok disiplinli bir meslek olan ormancılığın dünyadaki ve ülkemizdeki biyoetik algılamasını yapmayı amaçlamaktadır.

17 Doğal Bilimiler ve Biyoetik
Doğa, içeridiği tüm öğelerle bilim adına incelenirken, teker teker ve aralarında oluşturdukları ilişkiye göre bir sistemin parçaları olarak gözlemlenir. Temel özellikleri araştırılan her birimin, etki alanındaki diğerleriyle bağlarının kurgusal temellerine inilir.

18 Neden sonuç ilişkileri, besin zincirleri, yaşamlarını sürdürmek için birbirine bağımlı canlı ve cansız doğal varlıklar, giderek bir bütün halinde görülmeye başlanmıştır. Çevrenin korunması kaygılarını içeren terimler de zaman içinde gelişmiştir. Yaklaşımlar, insanın sorumluluğunu konumlandırdıkları yere göre adlandırılmıştır.

19 Çevre etiğinin insan merkezli ve ekosistem merkezli yaklaşımlarının ikisi de yaşanabilir çevrenin sürdürülebilirliğini hedefler. Nesrin Çobanoğlu (2009), biyoetiğin konusunun hayat olduğunu ve bu hayatın, yalnızca insan hayatı değil, doğada var olan tüm organizmaların hayatı olduğunu vurgulayarak, bu kavrama genel ve geniş bir çerçeve çizer.

20 Son elli yılda, çevre kavramları üzerinde giderek artan yoğunlaşma, bazı tanımlamaları da beraberinde getirmiştir. Yaklaşımları özetleyen bu kelimeler zaman içerisinde yerlerini yenilerine bırakmışlar, güncelliklerini yitirmişlerdir. Tanımın içeridği anlamı zenginleştiren yeni çalışmalar ve düşünceler, terimsel evrimi devam ettirmiştir.

21 “Süreklilik” ve “çok yönlü kullanım” kavramları ormancılığın paradokslarından biridir. Bu iki kavramla birlikte hayatımıza katılmış olan “doğal denge” fikri de, insanların bir yerde durması gerektiğini, doğal yaşamın kendi iç kurgusunu kaybetmemesi için dikkatli olunmasını vurgular.

22 Son yılların popüler sözcüğü, bu kavramların hepsini içerme misyonunu üstlenir bir izlenim vermektedir: “SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK” Sürdürülebilirlik yaklaşımı, bu yüzyılda, hayatın tüm alanlarına girmiştir. Sürdürülebilir ormancılık, sürdürülebilir doğal yaşam, sürdürülebilir mimari, sürdürülebilir turizm…

23 Her alanda dile getirilen bu yaklaşım, belki de bir eşgüdümü, sıkça anılmaktan dolayı sosyal algılanma oranının artışı gibi faydalar içerebilir. Sosyal kabulleri ve toplumsal katılımı sağlayamayan yaklaşımlar, her zaman yerini yenilerine bırakmak zorunda kalmışlardır. Toplumun geneli ve dünya için fayda içeren çalışmalar kitlesel katılımı gerektirir.

24 Daha önce de değinildiği gibi, sorunlar bütününün oluşturduğu kartopunun hızını kesecek ve büyümesine olanak vermeyecek sosyal varlık “etik”tir. Etiğin doğal yaşamın ve içerdiği tüm olguların sürdürülebilirliğini sağlayıcı bir sigorta olması giderek kaçınılmazdır. Bu da daha özellikli bir tanımla: “BİYOETİK”tir.

25 Ormancılığın Biyoetik Sorumlulukları
İnsanların ihtiyaç duydukları doğal kaynakları barındıran orman alanları, çoğu zaman, faydalanıcı yaklaşımın yansıması olarak, hammadde kaynağı olarak görülmüş, gezegenin ana canlılık kaynağı olduğu gerçeği bir tarafa itilmiştir. İçinde bulunduğumuz çağda, uygulamada henüz bu düşünceden fazlasıyla uzaklaşılmış değildir.

26 Ancak bu çalışmada, genel politikaların ötesinde, ormancılığın kendi içerisindeki biyoetik kaygıların izlerini takip edeceğiz. Ormanlar, biyolojik kaynak değeri olarak, aslında sosyal bir yapı göstermektedirler. Her yerel bölgede bulunan eş özellikli orman parçaları (meşcereler), kendi içerisinde bitki sosyolojisinin sınıflamalarıyla tanımlanırlar.

27 Bir orman alanında bulunan ana ve ikincil ağaç türleri, o toplumu temsil ederler ve beraberinde barındırdıkları diğer bütün türler hakkında belirleyicidirler. Yerel ekosistem birimlerinin tanımlayıcı isimleridir. Eşlikçi türleri bellidir. Bitki sosyolojisinden bir adım öteye geçildiğinde, o bitki örtüsünün ve bölgenin barındıracağı hayvan türleri de beslenme özelliklerine göre yaklaşık bellidir.

28 Ormancılıkta işletme hedefleri, ana orman ağaçlarının türüne göre belirlenir. O meşcerenin hangi amaçla işletileceği, uygulanacak silvikültürel yöntemin seçimi, o sosyolojik yapının kaderini belirler. Elde edilmesi düşünülen ürünün miktarı (eta), işletme süresi, işletme yöntemi gibi karar mekanizmaları, ekosistemi doğrudan ilgilendirir

29 Biyoetiğin, insanların faydasını da içeren görevleri, ormancılığın üretim, koruma ve rekreasyon amaçlarının etkin kurgulanmasını da beklentileri arasına alır. Ancak burada kaçırılmaması gereken ayrıntı, ormanların hammadde kaynağı olarak insan faydasına sınırısız sunumu, biyoetiğin insana karşı sorumluluğunun beklenen bir sonucu değildir.

30 Ormancılığın işletme yapısına bakıldığında, en keskin işletme türü olan kereste üretim ormanları, ortalama 80 yıllık işletme yönetim süresini öngörür. Hiçbir ormancı, yaptığı planın bittiğini göremez. Sonraki nesilller planın devamlılığıyla sorumludurlar

31 Sadece bu özellik dahi, ormancılığın içerisinde biyoetik sorumluluğun kesin varlığını ortaya koyar.
Tartışılacak konu, uygulamaların, ormancılığın bu yapısına ne kadar paralel seyrettiğidir.

32 Ormancılıkta Uygulamalı Etik
Özel ormancılığın uygulama dahilinde olduğu ülkelerde, toplumun karar alma süreçlerini ve özel mülkiyete ait de olsa ormanların yukarıdan bakışta genele ait olduğu kayıgısıyla sosyal sorumluluğu, etik konuların çerçeve rolü üstlendiği görülmektedir.

33 Ormancılığın, yapısı gereği, ekolojik, sosyal, ekonomik, rekreasyonel, estetik kaygılar taşıyor olması, uygulamalı etiğin bu alanda varlığını gerekli kılar. Toplumun endişelerini giderici, açık, doğaya ve topluma saygılı ormancılık uygulamalarının sürdürülebilirliği, ormancılıkta uygulamalı etiğin konusudur.

34 Bireylerin kendilerine, doğaya ve topluma karşı olan etik sorumlulukları, özel orman mülkiyeti olan ülkelerde, uygulamalı etiğin kodları olarak biçimlendirilmiştir. Bu kodlar, meslek etiğinden (deontoloji) daha derine inerek ormancılığın biyoetik sorumluluğunu da tanımlamaktadır.

35 Türkiye’de Politik Söylemlere Biyopolitik Açıdan Bakış
Porritt, “Yeşil Politika” adlı kitabında, radikal ekolojinin insan deneyiminin bütün boyutlarına ve dünyadaki tüm hayata önem verdiğini göstermeye çalışmış, bunun politik bütünülük anlamında daha önceki her türlü politik inanç ve ideolojiden daha büyük bir alan olduğunu vurgulamıştır.

36 Bir anlamda biyopolitikayı tanımlayan Porritt, şöyle bir karşılaştırma yapmıştır:
Endüstriyalizm politikası Antroposentrizm Ekonomik gelişim ve GSMH Serbest Pazar ekonomisi Doğa üzerinde egemenlik Çevrenin bir kaynak gibi işletilmesi Nükleer güç Çok enerji, çok tüketim Ekoloji politikası Biyosentrizm Kendini idame ettirebilme ve yaşam kalitesi Yerel ihtiyaçlar için yerel üretim Doğayla uyum Kaynakların bitimli olduğunun düşünülmesi Yenilenebilri enerji kaynakları Az enerji, az tüketim

37 Çevre ve doğal kaynak yönetimini böylesi bir bakış açısıyla değerlendirmeye başlayınca, ister istemez politik söylemlerden parti programlarına ve kanunlara kadar birçok yazılı metne, doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilirliğinin sorgulamasıyla yaklaşmak gerekliliği ortaya çıkıyor.

38 Parti ve Hükümet Programlarında Çevre ve Doğal Kaynakların Yönetimine İlişkin Maddeler
Her ne kadar, parti programları siyasetin seçmen açısından en önemli değerlendirme belgelerinden biri olsa da, partilerin propaganda dönemlerinde bu metinleri öne çıkarma gibi bir yaklaşımları yoktur Toplumun değerlendirme yöntemleri arasında da bu çalışmalar yoktur

39 Normal koşullarda partilerin halka taahhüdü sayılabilecek parti programlarının, içerdiği söylemler dikkate alındığında, okunmayacağı öngörülerek usulen kaleme alınmış olduğu gözden kaçmamaktadır Aslında eylem planı halinde sunulması gereken birçok konu, uzunca bir cümleye sığdırılmış halde programa iliştirilmiştir

40 Hükümet programları da benzeri yapıdadır
Hükümet programları da benzeri yapıdadır. Çoğu zaman adaptasyon şeklinde kayıtlara geçmek üzere hazırlanmıştır. Art arda iki dönemde iktidarda olan bazı partilerin programlarında dahi uyumsuzluklar mevcuttur.

41 Doğal kaynaklarla doğrudan ilişkili bazı kelimelerin çeşitli yıllardaki parti programlarındaki sayısı Bu rakamlar tespit edilirken, çeşitli yıllarda hazırlanmış olan parti programlarının içinde bazı temel sözcüklerin sayısı araştırılmıştır. Eş anlamlılardan, konuyla ilgisi olmayanlar sayıya dahil edilmemiştir. (Örneğin “…çevre ülkelerle ilişkiler..” cümlesinde geçen ”çevre” kelimesi gibi)

42 PARTİ ADI Milli Nizam 1970 6 . 1 3 ANAP 1983 4 2 DYP 1983 DYP 1998
KELİME ORMAN ÇEVRE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK EROZYON DOĞA Milli Nizam 1970 6 . 1 3 ANAP 1983 4 2 DYP 1983 DYP 1998 DYP 2001 DSP 1985 İP 1992 BBP 1993 CHP 1994 LDP 1994 ÖDP 1994 5

43 PARTİ ADI BTP 2001 . SP 2001 1 4 AKP 2001 SHP 2002 YTP 2002 GP 2002
KELİME ORMAN ÇEVRE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK EROZYON DOĞA BTP 2001 . SP 2001 1 4 AKP 2001 SHP 2002 YTP 2002 GP 2002 EMEK P ? 3 YEŞİLLER P. 23 27 87 DSP 2003 2 AKP 2009 8 19 CHP 2009 7 30

44 TBMM Tutanaklarına Geçen Konuşmalardan Bazı İzlenimler
Sıkça telaffuz edilmekten ve ard arda söylenerek konuyla ilgilenilmiş ve görevin yerine getirildiği hissi veren kalıplaşmış cümleleri birçok yerde duymaktayız Politika alanında da bu söylemler, belirli bir yönetim anlayışının gereği olarak değil, yapılan konuşmanın bütünlüğünü sağlamak üzere yer almaktadır

45 TBMM Genel Kurul Tutanağı 23. Dönem 2. Yasama Yılı 47
TBMM Genel Kurul Tutanağı 23. Dönem 2. Yasama Yılı 47. Birleşim 09/Ocak /2008 Çarşamba Değerli milletvekilleri, ormanlarımız çevre faktörü içinde en büyük zenginlik kaynağımızdır. Ormanın sadece odunu, bugün, iki bin alanda kullanılmakta ve ormanların faydasının altı bin civarında olduğu tespit edilmiş bulunmaktadır. Ayrıca, ormanlarımızın iklimleri düzenlediği de artık bilinmektedir. Ormanların yoğun olduğu bölgelerde yazın sıcaklık 5-8 derece arası düşerken, kışın 2-8 derece arası artmaktadır. >>

46 << Yine ormanlarımızın, bölgelerimizdeki su kaynaklarını, su rezervlerini koruduğu, temizlediği de bilinen bir gerçektir. Ayrıca, ormanların en büyük hayati fonksiyon ifa eden bir oksijen kaynağı olduğu da bilinmektedir. Bu açıdan, orman sorunları çevre sorunlarına, çevre sorunları da zaman zaman orman sorununa dönüşmektedir. >>

47 << Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarıda, ormanlarımızın tahrip edilmesi ve yakılmasıyla ilgili şu düzenlemelere yer verilmektedir: Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak orman yangınına sebebiyet verenlere iki yıldan yedi yıla kadar ceza verilebilmektedir. Ayrıca, verilen cezanın da tazmini cihetine gidilmektedir. >>

48 << Kasten orman yakılması hâlinde kişiye verilecek cezanın en alt sınırı on yıldır. Devletin güvenliğine karşı suç işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde devlet ormanlarını yakan kişiye müebbet hapis cezası getirilmiştir ve ayrıca, yirmi bin güne kadar da adli para cezasıyla cezalandırılması öngörülmüştür.

49 Bu konu uzun tartışmaların ve konudan oldukça fazla sapmanın sonucunda, neredeyse maddenin içeriği unutulmuş halde oylanmış ve kabul edilmiştir. Birçok konu zaman içinde birbiriyle çelişen yasalar ve uygulamalar yumağı şeklinde yerini bulmaktadır.

50 6831 sayılı Orman Kanunu Genel çerçevede bakıldığında kanun, ormanı bir ekonomik varlık olarak tanımlamıştır. Orman ürününü, o ürünün elde edildiği alanı, ürünün elde edilebilirliğini sağlayacak alanın korunmasını düzenleyen bir metin niteliği taşımaktadır.

51 Ormanın Kanundaki Tanımı
Madde 1- Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaçcık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır. Ancak; Bu ilk cümleden sonra nerelerin orman sayılmayacağınınun uzun bir listesi mevcuttur

52 A) Sazlıklar, B) Step nebatlariyle örtülü yerler, C) Her çeşit dikenlikler, I) (Değişik: /1 md.) Sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, özel kanunu gereğince Devlet ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile tarih ve 6777 sayılı Kanunda tasrih edilen yabani veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar; J) Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler;orman sayılmaz.

53 Biyoetik ve biyopolitikaları en çok ilgilendiren, toplumsal tepkilerin üzerinde en çok yoğunlaştığı madde ise 2-B’dir. Madde 2- (Değişik : /1 md.) Orman sayılan yerlerden: B) tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları, Orman sınırları dışına çıkartılır. (…) Bu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir surette daraltma yapılamaz.

54 (Değişiklik tarih ve 4999 sayılı kanunla değişiklik ) Bu madde hükümleri; muhafaza ormanı, milli park alanları, tabiat parkları, tabiat koruma alanları, izin ve irtifak hakkı tesis edilen ormanlık alanlar ve üçüncü madde ile orman rejimi içine alınan yerlerde bu niteliklerinin devamı süresince, yanan orman sahalarında ise hiçbir şekilde uygulanmaz.

55 Madde 2- (Değişik : 5.6.1986-3302/1 md.)
Orman sayılan yerlerden: A) Öncelikle orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen yerleştirilmesi maksadıyla, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler ile halen orman rejimi içinde bulunan funda ve makilerle örtülü yerlerden tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler, (…) Orman sınırları dışına çıkartılır

56 Orman Amenajman Planları
Orman alanlarının uzun yıllara dayanan yönetim planları olan bu çalışmalar, yakın zaman kadar ormanların ana ürünler doğrultusunda işletilmesinin çok detaylı arazi ölçümlerine dayanan hesaplamalarını, istatistiklerinı, öngörülerini ve zaman planını içermekteyken, son yıllarda ekosistemin korunması kaygısı taşımaya başlamıştır.

57 Ormancılığın temel konularından mera, havza, yaban hayatı amenajmanları da, biyoetiğin konusu olan, hayata dair tüm formların yönetimini doğrudan ilgilendirmektedir. Silvikültür uygulamaları ise, ormancılığın doğayla doğrudan temas aşamasıdır.

58 Üretim yapılan ormanların gençleştirilmesi, ormandan ürünün kesilip çıkarılması aşamasında, yöntemler de mevcut ekosistem üzerinde doğrudan etkilidir. Ormancılık zaten kendi içinde sürekliliği garantiye almak amacıyla, yerel koşullara en uygun gençleştirme yöntemini seçmektedir.

59 Kızılçam kısa sürede boy atsa da, ormanın bütün ekosistem öğeleriyle birlikte düşünülmesi gerekliliği bu gençleştirme şeklinden vazgeçilmesine yol açmıştır.

60 Biyoetiğin, insana ve çevresine eşit uzaklıkta, ikisinin de çıkarlarının denge noktası oluşturmadaki etkin rolü, koruma-kullanma dengesinin ağırlık merkezinin oluşturulmasında önem kazanmaktadır. Bu, bir anlamda sürdürülebilirliğin de anahtarı olmaktadır

61 Sonuç Ormancılıkta biyoetik kavramı, dünyada da henüz, korumaya ilişkin diğer kavramların üzerinde fazla yaygın bir söylem olarak yerleşmemiştir. Ülkemizde bu konuya ilişkin akademik çalışmaların eksikliği göze çarpmaktadır.

62 Ormancılık Deontolojisi, Ormancılık Biyoetiği ve Biyopolitikası konularında çalışma eksikliği vardır.

63 Toplumsal sahiplenmenin sağlanabilmesi için gerekli “sosyal ormancılık çalışmaları”nın güncellenmesi düşünülebilir.

64 Öneriler Biyoetik, Biyopolitikalar, Ormancılık Deontolojisi konuları üniversite düzeyinde ormancılık eğitimine dahil edilmeli. “Ormancılık Biyoetiği” fakültelerin birinci sınıflarında verilmeli ve öğrencilere eğitim sürecinin tamamını bu gözle değerlendirme ortamı yaratılmalıdır.

65 Hizmet içi eğitim programları oluşturulmalı, çalışanlar, Biyoetik, Biyopolitkalar ve Ormancılık Deontolojisi konularında eğitilmeli. Bu konularda üniversitelerde toplantılar düzenlenmeli ve kavramın ülkemiz koşullarında gelişimi sağlanmalı.

66 Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde bir etik kurul oluşturulmalı, bu kurullarda yer alacak personelin ilgili konularda donanımları artırılmalı. Toplumla doğrudan iç içe olan ormancılık yönetiminde sosyoloji bilimi ihmal edilmemeli Etik kurul, mevcut ormancılık mevzuatını deontolojik gözle değerlendirmeli ve etik kodları bir metin haline getirmeli.

67 Ormancılıkla ilgili sivil toplum kuruluşları, diğer STK’larla birlikte çalışmalar yaparak, bir biyopolitika oluşturulmasında somut adımlar atmalı, bu konuda partilerle ve hükümetlerle sürekli iletişime geçilmelidir.

68 Teşekkürler


"Ormancılığımızda Biyoetik ve Biyopolitikalar" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları