Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
87. YILINDA TEVHİD-İ TEDRİSAT
2
Geleneksel Osmanlı Eğitim Sistemi
Sıbyan Mektepleri-Medreseler Saray Okulları Askeri Öğretim Kurumları Azınlık ve Yabancıların Eğitini İlk Yenileşme Hareketleri ve Eğitim Askeri Eğitimin Batılılaşması Sivil Eğitimin Batılılaşması Sıbyan mektepleri ve Medreseler Azınlık ve Yabancı Okullar Özel Öğretim kurumları Tanzimat ve Meşrutiyette Eğitim Cumhuriyetin ilk Yıllarında Eğitim Sistemi Tevhid-i Tedrisat ve Getirileri
3
Geleneksel Eğitim (Sıbyan Mektepleri – Medreseler)
3 Mart 1924 1908 Enderun (Osmanlı) 1839 Mektebi Mülkiye (1859) Mülkiyei Tıbbiye (1867) Mektebi Sultani (1868) Hukuk Mektebi (1880) 1826 Geleneksel Eğitim (Sıbyan Mektepleri – Medreseler) Atabeylik (Selçuklu) 1776 Askeri Okullar (Mühendishaneler, Tıbbiye) Askeri Eğitim MÖ.1000
4
Giriş Osmanlı Devleti, Batılılaşma çabalarını, eski kurumlarına dokunmadan, yeni kurumlar kurup geliştirme şeklinde sürdürdü. Bu ikili yapı her alanda kendini gösteriyordu. Örneğin Askeri alanda: İmparatorluğun eski askerî düzenini yıkmadan, onların yanı sıra batı örneğinde subaylar yetiştirmeye başladılar. Ancak Batı tipi ordu kurulmasına yeniçeriler kanlı şekilde karşı çıktıklarından dolayı, bu kurum zorla kaldırılmak zorunda kalındı.
5
Hukuk alanında: Bir yandan Fransız ceza ve usul-ü muhakeme yasaları, ticaret yasaları çevrilip uygulanıyor; Bir yandan şer'î hukuk kurallarının devamı için "Mecelle" hazırlatılıyordu. Bir taraftan Hukuk okulları Batı yasalarına göre hâkimler yetiştiriyor, Bir taraftan da Mekteb-i Kudat ve medreseler fıkıha göre hüküm verecek kadılar yetiştiriyordu
6
Eğitim alanında: Batı örneğine göre kurulan askerî okular geliştirilirken, aynı dönemde geleneksel eğitim kurumları (Sıbyan Mektepleri, Medreseler) da varlığını sürdürmekteydi. Tanzimat’la birlikte Batı örneğinde ilk sivil okullar kurulmaya başlamıştı.
7
Bu dönemde yenileşme askeri okullardan başlatılmıştır:
Osmanlı’da eğitim alanında Batılılaşma hareketlerinin başlangıcı “Eğitimde İlk Yenileşme” ( ) dönemine dayanır. Bu dönemde yenileşme askeri okullardan başlatılmıştır: Mühendishane-i Bahri Hümayun (1776) Mühendishane-i Berri Hümayun (1795) Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Mamure (1827) Mekteb-i Fünun-u Harbiye (1834) Mızıka-i Hümayun Mektebi (1834)
8
Eğitimde yenileşme hareketinin askeri okullardan başlatılmasının başlıca nedenleri şöyle sıralanır:
Yeniçerinin disiplinin bozulması, Avrupa ordularının disiplin ve başarılarının dikkat çekmesi Avrupalı uzmanların, askeri eğitimde yenilikler önermesi, Osmanlı ordusunun askeri başarısızlıklarının önlenmesi ihtiyacı, Medreselerin eğitimde yenileşmeye şiddetle karşı çıkması, Bunlar görünür nedenlerdir. Eğitimde batılılaşmanın askeri okullardan başlatılmasının derin başka bir nedeni vardır. Bu nedeni anlamak için, Osmanlı’da Tanzimat'tan itibaren ortaya çıkan sosyo-kültürel ve siyasal gelişmeleri derinlemesine incelemek gerekir.
9
Eğitimde batılılaşmanın askeri okullardan başlatılmasının esas nedeni, bürokratik elitin yetiştirileceği yeni kurumların oluşturulması hedefidir: Saray içinde bulunan ve Osmanlı üst düzey bürokratının eğitildiği “Enderun” mektebi eski etkinliğini kaybetmiştir. Elit bürokratın eğitildiği “Enderun” saray içinde bulunmakta ve padişaha sadakati esas almaktadır. Enderun’da verilen eğitim Osmanlı devlet ideolojisini sürekli yeniden üretmeye dönük ve dış etki ve gelişmelere kapalıdır. Batı kültürünü tanıyan, onu özümseyecek aydın ve bürokratik elitin yetiştirilmesine dönük eğitim teklifini o günün koşullarında kabul ettirmek imkansızdır.
10
O nedenle, askeri alandaki yenileşme gerekçeleri bir fırsat olarak değerlendirilmiş, eğitim alanında batılılaşmaya askeri alanda başlanmıştır. Oluşturulan askeri eğitim kurumlarının programları batıdaki askeri eğitim kurumları örneğine göre düzenlenmiş, batı kültürünü özümsemiş kadrolar (tıbbiye ve askeriye) yetiştirilmiştir. Daha sonra devlet bürokrasisinin ihtiyaç duyması üzerine bürokratik elitin sivil ayağını yetiştirmek için “Mekteb-i Mülkiye (1859) kurulmuştur. Bu askeri ve sivil kurumlarda yetişen kadroların, devletin en belirleyici kilit noktalarını işgal etmesi ve Osmanlı devletinin geleceği üzerinde belirleyici etkilerinin bulunması, yukarıdaki ifadeleri doğrular niteliktedir.
11
Kanunlaştırma hareketlerinin başlaması iki sebebe bağlanır:
Osmanlı İmparatorluğunda Modern kanunlaştırma hareketleri de bu kadroların yetişmesinden sonraya, Tanzimat dönemine rastlar (1839). Kanunlaştırma hareketlerinin başlaması iki sebebe bağlanır: Ekonomik sebep: Avrupa’da ortaya çıkan sanayi inkılâbı Batı Avrupa’nın ekonomik ve ticari hayatını değiştirmekle kalmamış, Osmanlı’yı da hukuk alanında değişiklik yapmaya heveslendirmiştir. Siyasi sebepler: 19. yy. Avrupa devletleri; Osmanlı Devleti’ne baskı yaparak Gayr-i Müslimlere daha fazla hakların verilmesi için bir takım yasal düzenlemeler yapılmasını istemekteydi. Bu baskılar, Tanzimat Fermanını ilan ettirmiş görünse de esas neden, Osmanlı entelektüelinin toplumu, Batılı değerlere göre değiştirme arzusu olmuştur.
12
Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra Avrupa'dan birçok kanun alınmaya başlandı:
1850 yılında “Kanunname-i Ticaret”, 1858 de “Ceza Kararnamesi”, 1864 de “Ticaret-i Bahriye Kanunnamesi” 1880 de “Usul-u Muhakemat-ı Hukukiye Kanunu” gibi kanunlar Fransız, İtalyan, Belçika ve İspanya kanunlarından alınarak yürürlüğe konulmuştur.
13
Sivil okullara gelince:
İlk kurulan Batı tipi sivil okullar, Fransız devlet modeline göre şekillenen Osmanlı devlet dairelerine memur yetiştirmeye yönelikti. Osmanlı eğitim sistemi 1845'ten itibaren, Batı eğitim sistemlerine göre; ilk, orta ve yüksek öğretim kademeleri olarak örgütlenmeye başlamış; sıbyan mektepleri ilköğretim düzeyi kabul edilmiş, orta ve yüksek öğretim kademeleri kurulma çalışmaları başlatılmıştı
14
Osmanlı hükümetleri doğrudan doğruya Medreseleri hedef almamıştır.
Medreseler ortaöğretim düzeyinde eğitime devam etmiştir. Bir taraftan medreseler faaliyetlerine devam ederken, diğer yandan batılı tarzda kurulan okullarda eğitim verilmiştir. İlköğretim düzeyinde önce Sıbyan Mektepleri ıslah edilmek istenmiştir. Bu mümkün olmayınca, devlet "ibtidai" adlı ilkokullar kurmaya başlamıştır.
15
Bu dönemde açılan Batılı tarzda sivil okullardan bazıları:
Rüştiye mektepleri (1839) Ortaokul düzeyi. İdadiler (1845) Lise düzeyi İptidailer (1846) ilkokul düzeyi Darülmuallimin (1848) Mekteb-i Mülkiye (1859) Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (1867) Darülmuallimin-i Sıbyan (1868) Sultaniler (1868) Kız Rüştiyeleri (1869) Darülmuallimat (1870)
16
Dönemin başlıca azınlık okulları:
1856 tarihli “Islahat Fermanı”yla azınlıklar, cemaat olarak okul açma ve geliştirme imkanı kazandılar. 1869 tarihli “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” ile gayrimüslim topluluklara ve yabancılara, özel okullar açma imkanı sağlandı Tanzimat'tan itibaren, başta tıbbiye ve öteki teknik ve mesleki okulların kapıları azınlıkların çocuklarına da açıldı Dönemin başlıca azınlık okulları: Heybeliada Rum Papaz Mektebi (1844) Musevi Asri Mektebi (1854) Allians İsraelit mektepleri (1875) Bunların dışında pek çok Rum, Yahudi ve Ermeni okulları
17
Batı örneğine göre kurulmuş okullar arasında da birlik yoktu.
İlkönce yüksek askerî okullar kendi liselerini ("askerî idadiler") ve ortaokullarını ("askerî rüşdiyeler") kurmuşlardı. Bunun dışında her bakanlık kendi ihtiyacı olan kalifiye elemanlarını kendi kurdukları okullarda yetiştiriyorlardı. Ülkedeki eğitim kurumları: Harbiye Nezâreti, Maarif-i Umûmiyye Nezâreti, Evkaf Nezâreti, Şer'iyye Nezâreti ("Ders Nezâreti"), Ziraat, Ticaret, Orman ve Maadin Nezaretleri tarafından idare ediliyordu. Azınlık okulları da kendi cemaatlerine bağlıydı
18
Ali Süavi bu durumu şöyle ifade eder:
Tanzimat döneminde azınlıklar bazı Osmanlı okullarından yararlansalar da ayrılıkçı emellerinden vazgeçmiyorlardı. Azınlık okulları ülke bütünlüğü için büyüyen bir tehlike haline gelmişti. Ali Süavi bu durumu şöyle ifade eder: “Yazık ki İstanbul’da bilim ve eğitim alanında toplumlar arasında birlik yok. Her toplum kendi dilini ve kendi yolunu tutmuş ilerliyor… Müslümanlar bu durumdan büyük ve önemli ders çıkarmalıdırlar.”
19
Yine bu konuda Galatasaray Sultanisi’nin ilk yöneticilerinden De Salve şöyle der:
“Avrupa’nın hiçbir başkentinde, aynı şehir halkını oluşturan çeşitli gruplar, İstanbul’daki kadar birbirinden bıçakla kesilmiş gibi zıt özellik taşımaz. Eğitim her ülkede çocukları ve gençleri ortak kurumlarda toplayıp, onların fikir ufuklarını genişleterek, aralarında yavaş yavaş birlik ve kardeşlik bağları kurarken, burada eğitim şimdiye kadar daha ziyade her türlü yakınlaşmadan uzaklaştırmaya yönelmiştir. Çünkü her toplum parası ile kendi okullarını kuruyor ve eğitim kendi ana dilleri ile veriliyor, dini gelenekler ve siyasi art niyetlerin sürüp gitmesine çalışılıyor.”
20
Ziya Gökalp de Osmanlı’da eğitim alanındaki karmaşaya dikkat çeker:
“Türkiye’yi diğer ülkelerden ayıran bir özellikler var. Başka milletlerde en seciyeli ve ahlaklı kimseler tahsilde en ziyade ileri gitmiş fertler arasından çıktığı halde bizde çoğu kez bunun zıttı oluyor. Türkiye’de vatan için en muzır adamlar eğitimden nasip alanlardır. Türkiye’de medrese ve mektep terbiye ettiği fertlerin ahlak ve seciyesini bozuyor. Bunun tek sebebi diğer milletlerin eğitimi milli bir nitelikte olduğu halde bizim eğitimimizin kozmopolit bir halde bulunmasıdır.”
21
Tevhid-i Tedrisata Hazırlık
Yunan savaşının devam etmekte olduğu bir dönemde; maarifin Milli Mücadele kadar önemli olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa, 15 Temmuz 1921’de Maarif Kongresi toplanması talimatını verir. Kongrede, ülkenin geri kalışının asıl nedeninin eski eğitim-öğretim metodları olduğunu vurgular; millî eğitim programının eski devrin hurafelerinden, yabancı fikirlerden tamamen arındırılmasını ister: Şimdiye kadar takip edilen talim ve tahsil ve terbiye usullerinin milletimizi tarihi tedenniyatında (gerilemesinde) en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemize (milli bünyemize) hiçte münasebeti olmayan yabancı fikirlerden şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden uzak seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir” (Söylev.Demeçler.C.II. S.16-17).
22
1 Mart 1922 tarihinde Mustafa Kemal’in, TBMM üyelerine karşı yaptığı konuşmasında çocukların kendi varlığına düşman olan her şeyle mücadele edecek şekilde yetiştirilmelerini istiyordu: “Efendiler yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en evvel ve her şeyden evvel Türkiye’nin istiklâline kendi benliğine millî an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. Beynelmilel vaziyeti cihana göre böyle bir cidalin (kavga) istilzâm eylediği (ortaya çıktığı) anâsır-ı rûhiyye ile mücehhez olmayan fertlere ve bu mahiyette fertlerden mürekkep cemiyetlere hayat ve istiklâl yoktur”(Söylev ve Demeçl.C.I. S.224)
23
Atatürk Nutukta Milli bir eğitimin önemini şöyle vurgular:
“Büyük taarruzla kazandığımız zaferin devamı ancak maarifle mümkün olabilirdi. Milletin fertlerini yetiştirecek olan mektebin ilimle irfanla teknikle donatılması gerekmektedir. Bu sebeple önemli işlerin başında “millî eğitim işleri” vardır. Toplumun başarıya ulaşması için eğitim programlarının toplumun hayatına uygun olması ve çağın isteklerini karşılar şekilde hazırlaması lâzımdır. Bilim ve teknik nerede ise alınmalı; İslâm dini de bunu emretmektedir. Ülkeden cehaleti kaldırmak millî eğitim siyasetinin temelidir. Toplum hayatında yapıcı ve etkili insanların yetiştirilmesi millî eğitimle mümkün olabilir” (S.D.C.II. S ).
24
Mustafa Kemal, 1923 Şubatında ise İzmir’de halkla yaptığı sohbet toplantılarında medreseler ve evkaf (vakıflar) konusunda yapılacaklara karşı çıkanlara tepki gösterir ve eğitimde birliği savunur: “Milletimizin, memleketimizin darülirfanları (irfan ocakları) bir olmalıdır. Bütün memleket evladı kadın-erkek aynı surette oradan çıkmalıdır.” 8 Nisan 1923'de milletvekilleri seçimleri dolayısıyla yayınladığı dokuz ilkenin sekizincisinde: ilköğretim düzeyinde öğretimin birleştirilmesi gerektiğinden bahsediyordu.
25
Mustafa Kemal, eğitimde milliyetçi bir çizgiyi hedef almıştır.
Milletin kalkınmasına yarayacak bir eğitim sisteminin önemine sürekli vurgu yapar. Başvekil Ali Fethi (Okyar) hükümetinin programında, Maarif Vekili İsmail Safa Bey tarafından ’te açıklanan eğitim politikasının ilk maddesi şöyledir; “Maarif siyaseti, terbiye-i umumiye ve müşterekede vahdet ve terbiye-i meslekiyede ihtisas esaslarına istinat edecektir.” Nuran Dağlı-Belma Aktürk Hükümetler ve programları ( ) Ankara 1988 C.I. S )
26
Mustafa Kemal, TBMM’nin dördüncü yıl açılış nutkunda ülkenin genel durumu hakkında bilgi verdikten sonra eğitim konusuna şöyle değinir: “Efendiler, ülke evlatlarının hep birlikte ve eşit bir şekilde almaya mecbur oldukları ilimler ve fenler vardır. Yüksek meslek ve ihtisas erbabının yetiştirileceği tahsil derecesine kadar eğitim ve öğretimde birlik, toplumun gelişmesi ve ilerlemesi bakımından çok önemlidir. Bu sebeple Şer’iye Vekâleti (Dinî İşler Bakanlığı) ile Maarif Vekâletinin (Millî Eğitim Bakanlığının) fikir ve mesai (iş) birliği eylemesi temenni olunur.” (cümleler sadeleştirilmiştir) Hamdullah Suphi de öğretimde birlikten yanadır. Ona göre çocuk, devletin istediği biçimde yetişmelidir. “Ben bir tek maarif (eğitim) biliyorum; o da Devlet Maarifidir. İstikamet bir, emir bir, hedef bir, maişet ve terakki bir olmalıdır.”
27
1 Mart 1924 tarihinde TBMM açış konuşmasında Mustafa Kemal, eğitimin milliliğini şöyle belirtir;
“Türkiye’nin terbiye ve maarif siyasetini her derecesinde tam bir açıklık ve hiçbir tereddüde yer vermeyen sarahat ile ifade etmek ve tatbik lâzımdır. Bu siyaset her manasıyla millî bir mahiyette belirtilebilir”. 2 Mart 1924 günü, parti grubu toplanıp eğitimin birleştirilmesi ile ilgili sorunlar görüşülür. 3 Mart 1924 tarihli ve 429 sayılı kanunla, Şer'iye ve Evkaf Vekaletleri kaldırılır. Vakıfların bağlı bulunduğu vekalet (bakanlık) kaldırıldığından, vakıflara bağlı okulların bir vekalete bağlanması ihtiyacı ortaya çıkar.
28
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim birliği bir sistem olarak benimsenmiş ve uygulanmıştır. Eğitimin birleştirilmesi ile, özellikle 19. yüzyıl sonlarından beri eğitiminde yaşanan medrese- mektep ikililiğine son verilmiştir. Bu Kanun ile öğretim ve eğitim birliği sağlanarak milli kültür birliğine yönelmek istenmiştir. Öğretim ve eğitime milli bir karakter veren Tevhid-i Tedrisat Kanunu, azınlık ve yabancı okullarının da kontrol altına alınmasını sağlamıştır.
29
Kanun No :430 Kabul Tarihi : (1924) R.Gazete'de Yayımı : (1924) Sayısı :63 Madde 1: Türkiye dahilindeki bütün müessesat-ı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaletine merbuttur. Madde 2: Şer'iye ve Evkâf Vekaleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekaletine devir ve raptedilmiştir.
30
Madde 3: Şer'iye ve Evkaf Vekâleti bütçesinde mekâtib ve medarise tahsis olunan mebaliğ, Maarif bütçesine nakledilecektir. Madde 4: Maarif Vekâleti, yüksek diniyat mütehassısları yetiştirmek üzere Dârülfünunda bir lâhiyat Fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidemat-ı diniyenin ifası vazifesiyle mükelef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşad edecektir.
31
Madde 5: Bu kanunun neşri tarihinden itibaren terbiye ve tedrisat-ı umumiye ile müştegil olup şimdiye kadar Müdafaa-ı Milliyeye merbut olan askerî rüşdi ve idadilerle, Sıhhıye Vekâletine merbut olan Darüleytamlar, bütçeleri ve heyet-i talimiyeleri ile beraber Maarif Vekaletine raptolunmuştur. Mezkur rüşdi ve idadilerde bulunan heyet-i talimiyelerin cihet-i irtibatları âtiyen ait olacağı Vekaletler arasında tahvil ve tanzim edilecek ve o zamana kadar orduya mensup olan muallimler orduya nisbetlerini muhafaza edecektir.“ (637 sayılı Tarihli kanunla eklenen fıkra: Mektebi Harbiyeye menşe teşkil eden askeri liseler bütçe kadroları ile Müdafaai Milliye Vekaletine devrolmuştur.)
32
Madde 6: İşbu kanun tarihi neşrinden muteberdir. Madde 7: İşbu kanunun icrayı ahkamına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
33
3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu, öğretim ve eğitimin birliğini sağlamakla beraber medreselerin de kaldırılmasını sağlamıştır. Yine aynı tarihinde, Şer'iye ve Evkaf Vekaletlerinin kaldırılması sonucu, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun üçüncü maddesi ile bu Vekaletlerin bütçesindeki mektepler ve medreseler için ayrılan ödenek Maarif Vekaletine (Milli Eğitim Bakanlığına) devredilmiştir. Böylece, öğrenim birleştirilerek devlet, eğitim işlerinin tek sorumlusu olmuştur. Cumhuriyet hükümeti, bir kısım dinî kurumları kapatmış, bunların yerine yeni sistemde eğitim veren İlahiyat Fakültesi ve İmam Hatip Okulları açtı.
34
Tevhid-i Tedrisat Kanunu İle Sağlanan Gelişmeler
Tüm eğitim ve öğretim kurumları eğitim bakanlığına bağlanıp işlerin tekrardan yönetilmesi sağlanmıştır (Askeri okulların yönetimi milli savunma bakanlığına bağlanmıştır). Medreselerin kapatılması Eğitim Bakanı Vasif Çınar’ın 11 Mart 1924 tarihli bir genelgesiyle gerçekleşmiş, kadar medrese öğrencisi ilkokul, ortaokul, lise ve öğretmen okullarına aktarılmıştır. Hazırlık kısımları kapatılan Dârülhilâfe medreseleri yerine İmam-Hatip okulları kuruldu Başlangıçta 29 adet açılan İmam ve Hatip mekteplerinin sayıları her yıl azaltılmış, öğretim yılında, öğrenci yokluğu gerekçesiyle kalanları da kapatılmıştır. 1933’de İlahiyat Fakültesi kapatılmış, yerine İslâm Tetkikleri Enstitüsü kurulmuştur. Ayrıca ilk ve ortaöğretimde din derslerinin saatleri azaltılmış, bu dersler bir süre sonra tamamıyla kaldırılmıştır
35
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun Azınlık ve Yabancı Okullara Yansıması
Bu kanun ile getirilen millilik prensibiyle yabancı okulların öğretim faaliyetleri için getirilen kurallar şunlardır: Yabancı okullarda mabetler dışında dershane ve salonlarda bulunan dini semboller salip, heykel, dini tasvirler vb. kaldırılmıştır. Müslümanların ve başka mezhepten öğrencilerin okullardaki dini ayinlere katılmaları yasaklanmıştır. Bunun için sık sık denetlemeler yapılarak suçlular cezalandırılacağı esası getirilmiştir Başlangıçta pek çok okul riayet etmek istemese de İstanbul’daki bazı Fransız ve İtalyan okulları dini sembolleri kaldırmadıklarından dolayı kapatılmışlardır.
36
Fransa ve İtalya gibi ülkeler, okullarının yeniden açılmalarını istemeleri üzerine Türkiye Cumhuriyeti yabancı okullar siyasetini şöyle belirlemiştir: Okullar mezhep yönünden tarafsız olarak ve derslerde milli hislere yer verilecektir. Türkiye’de medreselerin kaldırılması üzerine Türk okullarına uygulanan bu durumdan Hıristiyan okulları istisna edilemeyecek. Konu bir iç mesele olduğundan yabancı hükümetlerin protestoları dikkate alınmayacaktır. Bu kanunla yabancı okullar sıkı denetim altına alınmış ve cumhuriyetin yabancı okullar politikası bundan sonra yayınlanan bazı kanun ve kararlarda belirlenmiştir
37
İmam-Hatip Okullarının Yeniden Doğuşu
Eski Diyanet işleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, Tevhid-i Tedrisat kanunuyla taahhüt edilenlerin yerine getirilmediğini belirttikten sonra konuyla ilgili şöyle der: “...Başkanlığın bugüne kadar din adamı yetiştirecek meslekî bir müesseseye sahip bulunmaması yüzünden, bugün memleketin birçok yerinde hakiki ve münevver bir din adamı bulmak şöyle dursun, camilerde mihraba geçerek halka namaz kıldıracak, minbere çıkıp hutbe okuyacak bir imam ve hatip bile bulunamamaktadır. Hatta bazı köylerimizde, ölenlerin teçhiz ve tekfini ile ebedî istirahatlarına tevdi gibi en basit dinî bir vazifeyi ifâ edecek kimseler dahi bulunamamakta ve cenazelerin, kaldırılmadan günlerce ortada kalmakta olduğu senelerden beri bilinmekte ve görülmektedir.”
38
Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na dayanılarak İmam-Hatip okulları 1951 yılında yeniden açıldı.
İlk olarak, 7 ilde imam-hatip okulu açıldı. Daha sonra sayıları süratle artan İmam-Hatip Okulları, 1974 yılında İmam-Hatip Lisesi olarak yeniden düzenlendi. 1997 yılına gelindiğinde ‘süper, anadolu, şube, çok amaçlı’ gibi isimler altında sayıları 605'e ulaşan bu okullar, aynı yıl yasalaşan ‘8 yıllık kesintisiz eğitim’ uygulamasıyla yeni bir döneme girmiştir.
39
Geleneksel Eğitim (Sıbyan Mektepleri – Medreseler)
3 Mart 1924 1908 Enderun (Osmanlı) Mektebi Mülkiye (1859) Mülkiyei Tıbbiye (1867) Mektebi Sultani (1868) Hukuk Mektebi (1880) 1839 Geleneksel Eğitim (Sıbyan Mektepleri – Medreseler) Atabeylik (Selçuklu) 1776 Askeri Okullar (Mühendishaneler, Tıbbiye) Askeri Eğitim MÖ.1000
40
Sonuç 2 Mart 1926'da kabul edilen, "Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun" Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi) Kanunu ilkelerinin ışığı altında eğitim hizmetlerini düzenlemiştir. Devletin izni olmadan hiçbir okulun açılmayacağını öngören Maarif Teşkilatı Hakkında Kanunla okul müfredat programları yeniden düzenlenmiş bazı dersler programlardan çıkarılmıştır
41
TBMM'nin altıncı çalışma yılının açılışında Mustafa Kemal’in yaptığı konuşmada özellikle öğretmenler üzerinde durmasını Bakanlık, vesile bilerek, Maarif ve Okul müdürlüklerine bir genelge yayınlamıştır. Bu genelgede; saltanatın yüzyıllardır zehirli istibdadı ve taassubu ile memleketi harabeye çevirdiği, öğretmenlerin artık irticaî görüşlerin tahribatına izin vermemeleri; bütün öğretmenlerin cehalete, taassuba ve bunların dayanakları olan zümre ve kurumlara karşı bilinçli bir "cihâd" yapmaları isteniyordu.
42
Genelge şöyledir: "Çocuklarımızda;
rivayaya, taassuba, sahtekârlığa karşı derin bir nefret uyandırmak ve onları en medeni bir ilm-i ahlâk mefkuresiyle techiz ederek Türkiye Cumhuriyetinin fedakâr, faziletli, milliyetçi ve teceddütçü vatandaşlarını yetiştirmek vazifesiyle mükellefsiniz."
43
Atatürk, büyük nutkunda 1923'leri anlatırken:
Cumhuriyetin ilânı, Hilafetin ve Şer'iye Vekâleti'nin kaldırılması, Medreselerin ve tekkelerin kapatılması vs.. bazı hususların, câhil ve tutucuların bütün milleti kışkırtmalarına yer vermemek için programlara konmadığını, bu sorunları halletmek için münasip zamanı beklediğini anlatmıştır.
44
Bazı Önemli Tarihler 1 Kasım 1922 Hilâfetin saltanattan ayrılarak, saltanatın kaldırılması 29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilânı 3 Mart 1924 Hilâfet ile Şer'iye ve Evkaf Vekâletlerinin kaldırılması. 3 Mart 1924 Tevhidi-i Tedrisat Kanunun kabulü. 25 Kasım 1925 Şapka İktisası (Giyilmesi) Kanunun kabulü. 17 Şubat 1926 Batıdan çeviri yoluyla hazırlanan Türk Medenî Kanununun kabulü Mart 1926 Dârülelhanda alaturka musiki eğitiminin yasaklanması 1927 Orta öğretimde karma eğitime geçilmesi 16 Nisan 1928, Anayasadan "Türkiye Devletinin dini; din-i İslâm’dır" maddesinin kaldırılması 1 Kasım 1928 Yeni alfabenin kabulü 1930 İmam-Hatip okullarının bütünüyle kapanması ve orta öğretimden din derslerinin kaldırılması
45
15 Nisan 1931 Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin (Türk Tarih Kurumu) kurulması
19 Şubat 1932 Halkevlerinin kurulması 12 Temmuz 1932 Türk Dili Tetkik Cemiyetinin (Türk Dil Kurumu) Kurulması 18 Temmuz 1932 Ezanın Türkçeleştirilmesi 31 Mayıs 1933 İstanbul Darülfünunun kapatılarak yerine İstanbul Üniversitesinin kurulması. Bu reform kapsamında İlâhiyat Fakültesinin yerine İslâm Tetkikleri Enstitüsünün kurulması. 26 Kasım 1934 Efendi, Bey, Paşa gibi lâkap ve unvanların kaldırılması 5 Aralık 1934 Milletvekili seçimlerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi 1935 Köy okulları hariç ilk öğretimden din derslerinin kaldırılması 1937 Lâiklik ilkesinin anayasada yer alması
46
Sabırla İzlediğiniz İçin Teşekkürler…
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.