Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Genel Ekoloji.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Genel Ekoloji."— Sunum transkripti:

1 Genel Ekoloji

2 Ekoloji, organizmalarla, içinde yaşadıkları ortamı ve bu iki varlığa ait karşılıklı etki ve ilişkileri inceleyen bir bilim dalı olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamadaki organizmalar, diğer bir deyim ile canlılar; insan, hayvan ve bitkilere ait bireyleri veya bunlardan oluşmuş toplumları ifade etmektedir. Organizmaların içinde yaşadıkları ortam deyimi ise cansız çevre olarak da ifade edilir ve hava, su, toprak, ışık gibi faktörleri kapsar.

3 Bitkilerle çevre ilişkilerini inceler.
Hayvanlarla çevre ilişkilerini inceler. Çevre koşullarını inceler. Canlıların hangi ortamlarda nasıl yaşadıklarını inceler

4 Çevre; insan davranışları ve canlılar üzerinde hemen ya da zamanla, dolaylı ya da dolaysız bir etkide bulunabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etkenlerin toplamıdır.

5 İnsanın diğer insanlarla olan karşılıklı ilişkilerini, insanların bu ilişkiler süresinde birbirlerini etkilemesini, İnsanın bitki ve hayvan türleriyle olan karşılıklı ilişkilerini ve etkileşimini, İnsanın hava, toprak, su, yer altı zenginlikleri ve iklimle olan karşılıklı ilişkilerini ve bu ilişkiler çerçevesindeki etkileşimini anlatır.

6 Türk Çevre Mevzuatı Kanunu yasasına göre çevre, bütün vatandaşların ortak varlığı olup hava, su, toprak, bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginlikleri içermektedir.

7 Ekolojinin; botanik, zooloji, mikrobiyoloji, fizyoloji, bitki beslenmesi, anatomi, morfoloji, patoloji, pedeloji, jeoloji, jeomorfoloji, mineraloji, fizik, kimya, meteoroloji ve klimatoloji gibi bilim dalları ile yakın ilgisi vardır.

8 TÜR Benzer özelliklere sahip olan ve aralarında üreme ilişkisi bulunan canlı bireyler topluluğudur.

9 POPULASYON Belli bir türe ait , aralarında sosyal ilişkiler bulunan ve gen alışverişi yapabilen gruplardır TÜR pop1 pop2 pop3 pop4 pop5 pop6 pop7 popN

10 HABİTAT Bir canlının yaşadığı doğal alandır, yani evidir.
Bir hayvanın sığınma, saklanma, dinlenme, yuva yapma, çiftleşme ve beslenme ihtiyacını gidermesine elverişli, sosyal ilişkilerini gerçekleştirebilmesine uygun, yeterli büyüklükte bir alandır. Gerçek avcı mutlaka türlerin habitat özellikleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır.

11 Yaban hayvanlarının üzerinde yaşadığı yer veya içinde barındığı ortam olarak tarif edilebilecek habitat; mekan, örtü/sığınak, besin ve su gibi dört temel bileşenden meydana gelir. Buna “Habitat Faktörleri” de denir. Besin ve örtü hayvanın günlük yaşantısında iki temel ihtiyaçtır. Gıdanın noksanlığı veya miktarca azlığı hayvan için açlık veya göç demektir. Besinin kalitesindeki yetersizlik ise fiziken zayıflık, güç kaybı, üremede azalma, populasyonun inişe geçmesi ve hatta ağır ağır ölümü demektir.

12 Örtü, bir hayvanın yaşama faaliyetini güven içerisinde sürdürdüğü, beslenip çoğalabildiği yerlerdir.
Mesela bir bıldırcın yetersiz örtü ile kaplı yerlerde gezmekten psikolojik olarak, sanki orada kendisine bir şey olacakmış gibi kaçınır. Bu bakımdan örtü, hayvanın güvenlik ihtiyacını en az psikolojik emniyet eşiği ölçüsünde karşılayabilmelidir. Mesela alaycı kuş, yaşadığı yerde hem ağaçlar, hem de açık çayırlıklar bulunmasını ister. Ancak çayırlar çalı boyuna geldiği zaman Alaycı kuş oradan ayrılarak tekrar otların çimen döneminde olduğu yerlere döner. Çünkü kuş otların iyice boylandığı yerlerde kendini güvende hissetmemektedir.

13 Yaban hayatına müdahalenin en kestirme yolu örtü şartlarını değiştirmektir.
Mesela kuzey Amerika da küçük yapılı birkaç sincap türü sulama yapılan yonca tarlalarında zaman zaman fazlaca çoğalarak zararlı hale gelirler. Buna karşı çiftçilerin yaptığı iş, tarlayı tam tesviye ederek bu hayvanların barınacağı kesek bırakmamaktır. Hayvana uygun sığınak sağlayan kaba toprağa müdahale şeklindeki bu işlem, esasen yaban hayatı bakımından en basit uygulamadır.

14 Biyom (Yaşam Birlikleri )
TANIMLAR Biyom (Yaşam Birlikleri ) Dünya üzerinde çok geniş bölgelerde arazi yapısı ve özellikle iklim koşullarının yanısıra bitki ve hayvan topluluklarıyla benzer toplumsal yapıyı gösteren birliklerdir.

15 BİYOMLAR · Tropik Ormanlar · Tundralar · Çöller
·  Savanlar (Ilıman Bölge Çayırları-Otlakları) ·  Kuzey Bölgeleri İbreli Ormanları ·  Ilıman Bölge yapraklı Ormanları ·  Herdem yeşil ormanlar

16 BİYOSFER Atmosfer Litosfer Hidrosfer
Biyosfer: Ekosistemlerin içinde toplandığı, dünyanın yaşanabilir alanı

17 ORTAKLIK Belli bir alanda birarada yaşayan hayvan ve bitki populasyonlarının tümüdür.

18 Ekosistem Kendi aralarında etkileşim içerisinde olan tüm organizmaları ve cansız ortam bileşenlerini içine alan, mekansal olarak belirli bir yeri kaplayan yeryüzü birimleridir. Canlı ve cansız çevre bakımından benzer özelliklere sahip alanlardır.

19 EKOSİSTEM Cansız Çevre Canlılar İklim Arazi Şekli Toprak
Mikro Canlılar Vejetasyon Hayvanlar Cansız Çevre Canlılar

20 EKOSİSTEMİN ÖZELLİKLERİ
Ekosistemin dinamiğini doğum, gelişim, ölüm ve ayrışma olayları ile madde ve enerji dolaşımı simgeler. Ekosistemin sınırları doğada sabit değildir. Örneğin akarsuların birçok ekosistemler içinden akarak geçişi, ekosistemlerin kapalı olmadığını gösterir. Ekosistemler birbirlerine zincirleme bağlıdır. Ekosistemler zamanla değişir.Bu değişim iki şekilde olur. Doğal yolla gerçekleşen değişim Dış çevreden gelen etkiler sonucu olan değişim Ekosistemleri oluşturan dört varlık vardır. Cansız varlıklar, Üreticiler, Tüketiciler ve Ayrıştırıcılar

21 Ekosistemdeki madde ve enerji nakli organizmalar arasında görülen besin zinciri yoluyla olur. Besin zinciri ekosistemdeki canlılardan birinin diğerini besin olarak alması sonucu oluşan zincirleme bir olaydır. Ekosistemdeki enerjinin birincil kaynağı güneştir. Bazı canlılar doğal enerjiden faydalanarak ürettikleri maddeleri besin zinciri yoluyla diğer canlılara vermek suretiyle enerji akışını sağlarlar.

22 Enerji akışı iki aşamada gerçekleşir.
- Birinci aşamada yeşil bitkiler güneş enerjisini fotosentez yoluyla kimyasal enerjiye çevirerek besinsel ürünlerde depolar, - ikinci aşamada ise hayvanlar bu bitkileri ve birbirlerini yiyerek gerekli enerjiyi sağlarlar. Yani otoburlar, yeşil bitkileri yiyerek organik maddeyi alır ve bir kısmını enerji şeklinde kullanır, bir kısmını depolar. Etçiller ise otoburları ve birbirlerini yiyerek bu depolanmış organik maddeyi enerji üretimi, büyüme, gelişme için kullanır.

23

24

25

26 Besin zincirinin son halkasını ayrıştırıcılar (parçalayıcılar) oluşturur. Bunlar canlı artıklarını (ceset, dışkı vb.) ayrıştırarak organik maddeleri, mineralleri tekrar toprağa iade eder. Bu minerallerde yeşil bitkiler tarafından kullanılır. Böylece tabiattaki madde döngüsü devam eder.

27 Son yıllarda aşırı nüfus artışına bağlı olarak trafikte, endüstride ve yapılaşmada oluşan büyük değişimler, bir zamanların zengin hayvan, bitki ve yaşam çeşitliliğini tahrip etmiş ve kısa zamanda birçok yerde ortadan kaldırmıştır.

28 Tür nesillerinin tükenme hızına bir örnek vermek gerekirse; Kuzey Amerika kıtasında pleistosen devrinin 3000 yıllık periyodunda sadece 50 memeli ve 40 kuş türünün neslinin tükenmesine karşılık, Avrupalıların Amerika ya ayak bastığı tarih olan 1620 yılından 1990 lı yılların başlarına kadar 500 den fazla bitki ve hayvan türünün nesli tükenmiş, 170 türe nesli tükenmekte olan tür statüsü verilmiş, 1867 türün nesli tükenmekte olan türler listesine alınması teklif edilmiştir. Bu duruma neden olarak da insan faaliyetleri neticesinde çevrenin tahrip olması ve yaban hayatı habitatlarının kaybolması en önemli etkenler olarak gösterilmiştir.

29 İnsan genellikle besin zincirinin son halkasıdır
İnsan genellikle besin zincirinin son halkasıdır. Tabiatta birçok küçük besin zinciri birbiri içine geçmiş durumdadır. İç içe geçmiş besin zincirlerinin tümüne besin ağı denir. Besin zinciri veya besin ağını oluşturan canlılar arasında bir denge vardır. Herhangi bir basamaktaki bir değişim hayvan populasyonları arasındaki dengeyi bozar ve herhangi bir basamaktaki değişim onun üzerindeki veya onunla beslenen basamağı etkiler, değişimlere hatta açlıktan ölümlere sebep olur. Örneğin; fareler ortadan kalktığında bununla beslenen yılan, tilki, çakal, yırtıcı kuşlar, baykuş gibi hayvanlar açlıktan ölür. Veya tersi bir durumda, ortamdaki yılan, tilki, çakal, yırtıcı kuşlar, baykuş gibi hayvanlar ortamdan kaldırılırsa köyler ve kentler fare istilasına uğrar. Fare ve sıçanların çoğalmasıyla tarladaki sebzeye, meyveye verilen zarar arttığı gibi, veba, kuduz, beyin zarı iltihaplanması, kolera gibi birçok hastalıkların yayılmasına sebep olur.

30 Kısacası zincirin bozulması, türlerden birinin azalmasına diğerinin çoğalmasına sebep olur. Bu dengenin bozulması ise besin ağının son halkası olan insanı her yönden olumsuz etkiler.

31 Organizmaların beslenme ilişkileri her zaman bir organizmanın diğerini besin kaynağı olarak kullanması biçiminde görülmez. Değişik türden canlılar, herhangi bir besin kaynağını elde etmek için yarışabilirler. Bu olaya ‘ekolojik rekabet’ denir. Otobur hayvanların belli bir bölgedeki ot varlığı için rekabet etmesi örnek verilebilir. Ekosistemlerde rekabet kavramını ikiye ayırarak inceleyebiliriz. Aynı türün bireyleri arasındaki rekabete ‘tür içi rekabet’, birden çok türün birbirleriyle rekabetine ise ‘türler arası rekabet’ denir.

32 Doğada; avcı türle, avlanan tür arasında da bir rekabet vardır
Doğada; avcı türle, avlanan tür arasında da bir rekabet vardır. Ancak türlerden birinin yok olmaması için sayı bakımından birbiriyle dengede kalması gerekir.

33 EKOSİSTEMDE DENGE Doğaya dıştan bir müdahale olmadıkça sürekli değişen dinamik bir denge oluşur. Ta ki insan kendi çıkarlarına uygun kontrolsüz yararlanmaya başladığında, yaşanan alanları kirlettiğinde bu dengeler altüst olur.

34 Günümüzde küresel ısınma, iklim değişiklikleri, türlerin yok olması gibi önemli çevresel konular çoğumuz için pek bir anlam ifade etmiyor. Belki hormonlu gıdaların zararından korkuyoruz. Ama tarımsal ilaç kalıntıları çok daha fazla tehlikelidir. Su kirliliği deyince, içme suyunun kanalizasyon atıklarıyla kirlenmesi aklımıza gelir. Oysa, asıl tehlike, yer altı sularının bile kimyasal atıklarla kirlenmesidir. Taşıtlar ve fabrikalar yazın bile tehlikeli boyutlarda kirliliğe neden olabilmektedir.

35 Modern çağın etkileriyle çevremiz üzerindeki genel tehlikeler
1-Islah 2-Modern Tarım 3-Hava alanları ve askeri yapılar 4-Enerji yapıları ve hatları 5-Yerleşim yapıları 6-Endüstri yapıları 7-Yollar 8-Yoğun turizm 9-Gürültü 10-Hava kirlenmesi 11-Su kirlenmesi 12-Çakıl, Kum maden vb. alınması

36 Hayvan ve bitki türlerini tehlike altında bulunduran etmenler 1- Zararlı Kimyasal Maddeler 2-Yaşam Alanlarının Tahribi 3- Koleksiyon ve diğer amaçlı toplamalar 4- Yollar ve İnsan Tahripleri 5- Yanlış Yapılan Avlanmalar 6- Hava ve Su Kirlenmeleri

37 EKOSİSTEMLERİ TEHDİT EDEN UNSURLAR
  Yoğun ve Bölgesel Sanayileşme ve Şehirleşme   Sulak Alanların Kurutulması   Doğal Alanların özellikle Orman alanlarının tahribi   Orman Yangınları  Yaygın Olarak Böcek (Pestisit) ve yabani ot Öldürücü (herbisit) lerin Kontrolsuz ve Yoğun Kullanımı   Soğanlı ve Yumrulu Bitkilerin Bilinçsiz Toplanması ve Yurtdışına Kaçırılması Yoğun ve Bilinçsiz Avlanma

38 Sonuçları Kirleticiler Yalnız ABD 500.000 kirletici madde üretilmekte
Atmosferde 3000 den fazla yabancı madde Kutuplarda 1940 yılına göre % 300 kurşun birikimi Sonuçları Sera etkisi ve iklim değişmeleri Kuraklık, sel, erozyon gibi felaket artışları Yaşamın tükendiği denizler, göller, akarsular Yok olan bitki ve hayvan türleri

39 Problemin Kaynakları Çarpık Sanayileşme ve Kentleşme

40 Problemin Kaynakları Nüfus Artışı

41 Asit Yağmurları

42 Tarım ve Çevre DDT Kirlenen Nehirler Kaynak suları Göller Denizler

43 Çocuklarımıza bir zamanlar sahip olduğumuz ve belki de halen sahip olduğumuz gibi verimli topraklar, sağlıklı bitkiler, hayvanlar bırakabilecek miyiz? Yaptığımız tarımla ürettiğimiz ürünler insan sağlığına ne derece uygun? Toprağa kentleşme, sanayileşme, tarım ilaçları ve hormonlar yoluyla geçen zararlı maddelerin yeni hastalıklara sebep olması, bağışıklık kazanmış yeni zararlıların ortaya çıkması, kullanılan ilaçların zararlıların yanında yararlıları da öldürmesi, doğal dengenin bozulmasına neden oluyor.

44 Pestisit adı verilen zararlı maddeler sadece toprağın yapısını bozmakla kalmıyor. Bu zararlı maddelerin yüzde 90'ı kullanıldıktan altı saat sonra havaya karışırak hava kirliliğine de neden oluyorlar. İlk kullanıldığında tarımda yeni bir reform ve mucize gibi görülmüştü. Ancak daha sonra tam bir felaket oldu.

45 Tarımda kullanılan pestisitler zincirleme bir felaketi de beraberinde getiriyor. Örneğin, azot ve gübrelemede bitki, ihtiyacı olan azotu aldıktan sonra geriye kalan, taban suyuna nitrat formunda karışıyor. Ürün hasat edildikten sonra nitrat nitrite dönüşerek, canlı bünyesinde nitrozaminlere dönüşüyor ve bu da kansere yol açıyor.

46 Üretimde kimyasallar kullanılması sonucunda;
·       Çevre kirliliği artmaktadır. ·       Atmosfer kirlenmektedir. ·       Sağlık sorunlarında artış görülmektedir. ·       İklimler değişmektedir. ·       Doğal denge bozulmaktadır. ·       Doğal afetler artmaktadır.

47 EKOLOJİK OLMAYAN ÜRÜNLERİN NEDEN OLDUĞU SAĞLIK SORUNLARI
·        Mide, kalın barsak ve pankreas kanseri ·        Lösemi ·        Erken doğum ve doğuştan bozukluklar ·        Emzirme süresinin kısalması ·        Saç dökülmesi ve deri sorunları ·        Mutasyon ·        Astım ·        Allerji Göz rahatsızlıkları

48 Birçok hayvan türünün üreme gücünün ne kadar yüksek olduğu, rahat bırakılan populasyon büyüme yapısından anlaşılır. Örneğin tavşanın yılda sadece 2 kez üçer yavru doğurduğunu farzedersek, tavşan mevcudu, sadece beş yılda, bir ‘çift’ tavşanın bin katına ulaşırdı. Bu gelişme, çok çabuk sonsuzluğa götürebileceğinden ve buna karşın her yaşam alanında kaynaklar sınırlı olduğundan, böyle bir çoğalma, kısa sürede felakete yol açar. İlk önce, her türlü yiyeceği bulmak, gittikçe zorlaşmaya başlar. Daha az güçlü olan bireyler, daha az uygun olan alanlara razı olurlar.

49 Artan yoğunluk ve kapasite sınırına yaklaşmayla çoğalan tüm güçlükler, tek tek hayvanların daha erken ölmesine, yırtıcılar tarafından daha kolay avlanmalarına yol açar ve böylece çoğalma oranı düşürülür. Yaşlılığa bağlı ölümle çoğalma frenlenemez. Ancak, hastalık, yırtıcı hayvanlar, rekabet, yiyecek kıtlığı ve hava koşullarının sebep olduğu ölümler daha etkilidir.

50 Bir populasyonun yoğunluğu, örneğin yırtıcılar tarafından azaltılmışsa, aynı miktar kayba yol açacak muhtemel bir hastalık başlangıcı önlenmiş olur. Sonbaharda hastalık veya yırtıcı tarafından bir populasyonun budanması, hayatta kalan hayvanlar için, yiyecek miktarının kışın yeteceği ve kışın sıkıntısından dolayı kayıp vermeyecekleri anlamına gelebilir.

51 Ancak oldukça yüksek orandaki ölümün de zaman ve boyutu, bir populasyon için tam bir sorundur. Başka populasyonu olmayan ve ağır kış şartlarında oldukça zayıf düşmüş bir populasyonun kaybı ağır olur ve bir daha dengelenemeyebilir. Hayvanların en zayıf oldukları dönem çiftleşme, kuluçka ve doğum dönemleridir. Bu nedenle bu dönemlerde avlanmaları yasaktır.

52 Çevresel değişimin nedenleri
Ekolojik değişimler sadece insan eliyle olmuyor. Örneğin buzul çağının başlaması, güneye doğru yavaşça inen bir yokoluş sürecidir. Bunun aksi olarak güneyli sıcak havaların kuzeye ilerlemesi kim bilir nasıl oluşumlara yol açtı. Bunlar insan etkisiyle olmayacak değişimlerdir. Bunun yanı sıra insana bağlanacak nedenler de var.

53 Özellikle savaşlarda sırf zarar vermek amacıyla yakılan ormanlar, oldukça fazladır. Tarım amaçlı açmalar o günlerde de vardı. Keza gereksinimi için olmayan, ama o günün insanına şan, şöhret kazandıran büyük yabanıl hayvanların avlanması, tutsak edilmesi günümüze kadar yansıyan ekolojik değişim ve oluşumlara yol açtı. Bu nedenlerle yaban hayatının bir bölümü günümüze kadar ulaşmadan yok olup gitti. Yaban hayatının insana zararı, bizim onların yaşam alanına musallat olmamızla bağlantılıdır. Büyük yırtıcıların insanın hedefi olmasının bir sebebi de, yaşlanan yırtıcıya en kolay avın silahsız insan olmasıdır. Bunun sonucu büyük yırtıcı hayvanları, hem intikam amaçlı hem de öyle güçlü bir yırtıcıyı avlamanın insana kazandıracağı şeref ve saygınlık uğruna yok edilmişlerdir.

54 Günümüzden 2000 yıl önce soyu tükenmiş hayvanların yaşam ortamları, hemen hemen insan ile aynıdır. Dolayısıyla insanın egemenlik alanında yaşam şansı kalmayan otoburlar tarih sahnesini en büyük ve güçlü rakibi insanoğluna bırakıp silinip gitmişlerdir. Doğada bir türün fert sayısı belli bir düzeyin altına indiğinde artık neslin devamlılığı tehlikeye girmiş demektir.

55 Anadolu’da hangi yaban hayvanları yok oldu?
Kaplanlar, aslanlar, filler, çitalar, parslar, yaban eşekleri... Neler geldi, neler geçti ve artık Anadolu’da yaşamıyorlar. Tıpkı, Anadolu'da bizden önceki yüzlerce diğer uygarlık gibi onlar da tarihteki yerlerini aldılar. Dünyada kıtasal özellik gösteren, bir çok türün anavatanı ve özellikle geçmişteki jeolojik ve iklimsel değişikliklerden etkilenen canlılara barınak olan Anadolu coğrafyası, dünyadaki herhangi bir kara parçasından çok daha fazla biyolojik öneme sahiptir.

56 Artık tanımadığımız türler;
Asya Fili (Elephas maxima asurus): M.Ö.I. Yüzyıla kadar başta Fırat Havzası olmak üzere Anadolu’da yaşayan en büyük hayvanımızdı. Yaşama alanlarını insanların kendi lehlerine kullanmaları sonucu giderek yok olmuşlardır. Yaban Eşeği (Equus hemionus anatoliensis): 12. Yüzyıl sonuna kadar bilinen ve özellikle Anadolu’ya has bir türdü.

57 Aslan (Panthera leo persica): Anadolu’daki son kayıt 1880, Birecik’tir
Aslan (Panthera leo persica): Anadolu’daki son kayıt 1880, Birecik’tir. Aşağı Fırat Havzasında yaşayan bu hayvan bu tarihten sonra bir daha görülmemiştir.

58 Çita (Acinonyx jubatus): Aşağı Fırat Havzasında 19
Çita (Acinonyx jubatus): Aşağı Fırat Havzasında 19. Yüzyıla kadar yaşadığı bilinmektedir. Zaman içersinde bu hayvanın beslenmesinde önemli yer tutan ceylanların ortadan kalkmasıyla, bölgeden çekilmeleri ve giderek yok olmaları söz konusudur. Kaplan (Panthera tigris virigata): Anadolu’daki son kayıt 1970, Hakkari Uludere olarak saptanmıştır. Kaplanın Siirt ve Hakkari arasındaki bölgede yakın zamanımıza kadar yaşadığı, daha sonra bu bölgelerden hiçbir ihbar alınamadığı bilinmektedir. Bu durumu büyük yırtıcıların zaman içersinde güneye doğru çekilmelerine bağlamak mümkün olabilir.

59 Anadolu Parsı (Panthera pardus tulliana Valenciennes): Charles Danford’un 1875 ve 1879 yılındaki seyahatlerinden edindiği bilgilere göre; ’da Osmaniye yakınında Gavur dağında vurulan dişi bir parsın ölçüleri: Baş ve gövde uzunluğu takriben 150 cm. Kuyruk uzunluğu 94 cm. Omuz yüksekliği 66 cm’dir. Buna ait kafatası ile iskelet 1931’de Whittal tarafından Karacahisar’da vurulmuş bir parsın postu ile birlikte Britanya Natural History müzesindedir. 1942 Yılında İzmir ili Urla ilçesi dağlık alanında bir çoban tarafından yavru pars yakalanmış ve İzmirli tanınmış avcılardan Murat Türkmenoğlu’na satılmıştır. Murat Türkmenoğlu tarafından 9 ay bakılan pars büyüyünce İzmir hayvanat bahçesine armağan edilmiştir.

60 Atatürk Orman Çiftliği Ankara Hayvanat Bahçesinde tahnit edilmiş Anadolu Parsını, 1952 yılında Aydın ili Dilek Yarımadası Dilek dağında, Güzelçamlı köyünde, Afyonlu Mehmet (Mehmet Karabulut) kapanla yakalamıştır. Ankara Hayvanat Bahçesinde 6 yıl yaşamıştır. Adı "Efe" olarak konmuştur. Tam boyu (burun ucundan kuyruk ucuna kadar) 170,5 cm’dir.

61 Evliya Çelebi seyahatnamesinde İzmir Sığacık yöresinde ve Şebinkarahisar ve Erzincan civarında Pars görüldüğü doğrulamaktadır. Selçuk-Efes arasındaki "kaplanboğazı" mevkii ismi üstünde parsın bu yörede çokça bulunduğunun bir işareti sayılmaktadır. Anadolu’daki son kayıt, 1974 Beypazarı olarak bilinmektedir. 17 Ocak 1974 Yılında Ankara ili Beypazarı ilçesinin 5 km batısında Bağözü köyünden Havva Köksal adlı kadına saldırıp, kolunu iki yerden kıran ve köy bekçisi Ahmet Çalışkan tarafından vurulan parsa ait tahnit Ankara MTA Tabiat Tarihi Müzesinde sergilenmektedir.

62 Sazlık kedisi (Felis catus Güldenstaedt): Bu türlerin önceki sayıları hakkında bir fikir olmamasına rağmen, tarım için hızla alan kazanıldığı güney illerimizde, hızla küçülüp kaybolan sazlık ve çalılıklarla beraber, bu kedilerinde hızla yok oldukları bilinen bir gerçektir. Ceylan (Gazella dorcas L.): Elli beş- altmış yıl önce Antakya’da Belen geçidinin 7-8 km güneyine doğru gidildiğinde, ormanla yaylalar arasında rastlanması mümkün olan bu ender memelimiz, artık buralarda aranmakla da bulunamıyor.

63 Gazella subgutturosa Güldenstaedt (Acem gazeli, Kursaklı ceylan) ise, Urfa’nın Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinde korunmakta ve üretilmektedir. Çiftlik arazisi dolaşıldığında bir günde 30-40’lık sürüye rastlamak mümkün olabilmektedir. Çiftlik dışında ise bir tek örnek dahi yoktur.

64 Sonuç olarak: Birkaç istisna dışında memeliler açısından tüm olumsuzlukların sınai süreci ile birlikte son yarım yüzyılda meydana gelmesi, insanlık açısından hiç de affedilecek bir sonuç değildir. Ekonomik sorunlarımızın öncelikli olarak gündemde tutulması, doğal varlığımız olan yabani memelilerimizin varlığını tehlikeye düşürmemelidir. Çünkü; geç kalındığında bu varlıklarımızı bir daha geri getirmek mümkün olmayacaktadır.

65 Unutulmamalıdır ki ekonomik krizler aşılabilir, fakat ekolojik krizler (ekokriz) sonucunda, doğal varlıklarımız insan kaynaklı faaliyetlerin etkisinin altında kalarak özelliklerini gün geçtikçe yitirerek tarihteki yerlerini almaktadırlar.

66 SÜRDÜRÜLEBİLİR KAYNAK KULLANIMI
Gelecek kuşakların doğal kaynaklardan aynen bugünkü kuşaklar gibi hatta bugünkünden daha iyi faydalanması olanaklarını tehlikeye atmadan yapılan kullanım şeklidir. Doğal süreçleri etkilemeden, türler arası dinamikleri bozmadan, tüm türlerin yaşamasına olanak sağlayacak kullanımdır. Çevreyi koruyan ve geliştiren yararlanma şeklidir.

67 Biyolojik Çeşitlilik Ekosistem Çeşitliliği
Proses Çeşitliliği (Ekolojik Olaylar) Genetik Çeşitlilik Tür Çeşitliliği Tür Çeşitliliği

68 "Biyolojik çeşitlilik" deyimi, tüm canlı organizmalar ve bu organizmaların yaşam alanlarının çeşitliliğini, birbirleri ve yaşadıkları ortamlarla olan ilişkilerini tanımlamak üzere kullanılmaktadır. Biyolojik Çeşitlilik: Genetik çeşitlilik: Bir tür içindeki çeşitliliği tanımlar. Tür çeşitliliği: Küresel, bölgesel ya da belli bir yerdeki tür çeşitliliğini tanımlar.

69 3) Ekosistem çeşitliliği: Bir ekolojik ünitede birbirleriyle ilişki içinde bulunan tüm canlı organizmalar topluluğu ve cansız etmenleri tanımlar. Ekosistemlerde tüm canlı toplulukları birbirlerinin yanı sıra yangın ya da iklim gibi fiziksel ve çevresel etmenlerle de ilişki içindedir. Ekosistemlerin canlı ve sağlıklı olmaları, içindeki canlı türlerinin devamlı canlı ve sağlıklı olmalarına bağlıdır. Canlı türlerinden yalnız birinin uzaklaşması ekosistemin ideal olarak işlev görmesini engeller.

70 Anadolu, özünde zengin bir müzedir
Anadolu, özünde zengin bir müzedir. Avrupa kıtasının tümünde bitki türlerinin sayısı yaklaşık olmasına karşın, bugün Türkiye’de saptanmış bitki türü sayısı hemen hemen bu sayıya yaklaşmıştır (yaklaşık 9000 tür). Hayvan türlerinin sayısının ise, Avrupa Kıtası’nda yaşayanların hemen hemen 1.5 katı kadar, yani ’in üzerinde olduğu varsayılmaktadır. Ayrıca her türün, çok fazla miktarda alttür ve ırkla temsil edilmesi, bu zenginliği daha da arttırmaktadır. Bunun yanı sıra özellikle kıtalar arasında göç eden kuşların, kullandıkları köprülerin en önemlilerinden birisi Anadolu’dur. Gerek kara gerekse su habitatlarıyla, bu kuşlara yılda iki kez ev sahipliği, bir çoğuna ise konak görevi yapan kara parçası yine Anadolu’dur.

71 TÜRKİYE’DE TÜR ÇEŞİTLİLİĞİ
TÜRKİYE YÜZÖLÇÜMÜNÜN DÜNYA YÜZÖLÇÜMÜNE ORANI: % 0,5 TÜRKİYE’DE YAŞAYAN DÜNYADAKİLERE CANLI TÜRÜ SAYISI ORANI (%)   BİTKİ TÜRÜ (% 33 ENDEMİK, 3000) ,4 (564 ODUNSU (%13.5 ENDEMİK, 76) BALIK TÜRÜ ,9   22    AMFİBİ TÜRÜ SÜRÜNGEN TÜRÜ   KUŞ TÜRÜ ,0   YABANİ MEMELİ HAYVAN TÜRÜ ,9   ANADOLU KENDİ BAŞINA AYRI BİR KITA DEĞİLDİR. ANCAK, SANKİ AYRI BİR KITAYMIŞ GİBİ, BÜYÜK BİR KITANIN SAHİP OLABİLECEĞİ DEĞİŞİK EKOSİSTEM VE TÜR ÇEŞİTLİLİĞİNE TEK BAŞINA SAHİPTİR.

72 Doğa Koruma ve Sulak Alanlar Şube Müdürü
TEŞEKKÜRLER İ.Serhat UĞRAŞ Doğa Koruma ve Sulak Alanlar Şube Müdürü


"Genel Ekoloji." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları